25 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l —— ——— — - ——— — ——— “ Son Posta,, nın tefrikası : 23 Ünez —— — - Fransızcadan tercüme edebi roman — Hayret ettiniz gibi görüyorum, za-| Bunı bit efendi, dedi. Acaba Madâam de... mi ' yakındı &klınıza geldi... Galiba onun ve onun Sokakta senaryo «Renâ Devilliers» den Çeviren : Paik BERCMEN | Tercüme eden: M. V. beraber, zabit efendinin çok| — Namusa bu kadar mugayir ve bu lâkadar bulunduğu val., ya- İderece vahşiyane bir hareket, elleri- rin sabahtan tezi yok, civar araziye|mize kandan daha fena bir şey, hi- Bibi daha bir çok «h buraya sık sık gelip g ü Belip gitmelerin, nasıl olup da bizim | $in mahzurlu telâkki edilmediğini dü- Şünüyorsunuz. Filhakika da öyle! Fakat bu aürmla- Tın hiç birisi, bizim işimizden kat'iyen baberdar değildir ve her birisi bu i Nİ vazifesini, farkında bile olmadan ifa 'Tenhalığı sevdiğimiz için, her Bittiğimiz memlekette, ikametgâhımızı Şehre uzak mahallerde intihab ederiz. Bu sebeble evimizin yolu uzak olur. '_L'Yirelimiıe gelenler yolun uzunlu- Bündan ve yorgunluktan'şikâyet etme- £in diye evvelâ onları ipnotizma ederek Uyuturuz. Esasen siz de takdir edersi- Diz ki bu usul bizim selâmetimiz noktai Nazarından lüzumlu bir harekettir. On yirmi sene müddetle ikamet etmek Niyetile bir memlekete yerleştiğimiz Zaman işte bu usul sayesinde, evvelâ a- hali arasında en sağlam ve sıhhatli e- lanlarını seçi Çinden, yaşadıkları hayat Serbest olanlarını intihab ederiz. Bü- bize «hayat amelesi» olarak yal. Diz. bunlar çalışır. Sırası gelmişken, m de...'yi kıskanmanız ihtimalini d!hi Mevzuu bahsederek bu husustaki #üphenizi de izale edeyim. Madam de..'nin gözleri, dünyanın en güzel Bözleri olmakla beraber, kendisini inti- b edişimizin sebebi büsbütün başka- dir. Zevcinin daimi surette tersanede 1 olması ve uzak bir semtte de Bir vitâsm bulunmasıdır. Mâdam de... bu Villâyı sık sık ziyaret etmek mec- inde olduğu için, sık sık vukua Belen Baybubetleri bu sebebe atfedilir Ve u dedikoduyu mucib ol Maz, Ümid ederim ki bu üzüntüden de kurtuldunuz. Ben de, kendi hesabıma, Maceranızın bağlanacağı neticeyi tayin €derek, üzümtüden kurtulmak istiyo- Şu dakikada, kat'iyetle tesbit etmiş lunuyoruz ki, bu evden dışarı, diri Ve serbest olarak çıkmanıza imkân yok- lür, Diğer taraftan, burada mahbus lmanız yahud ölmeniz dahi kabil değildir. Şüphesiz ki tefevvukumuzdan 'Stifade ederek sizi öldürmek ve kim- Senin b şüpbe edemiyeceği üp bırakmak kabildir, tüzün hilâfma olarak bizler, k: "_"ud katile benzer kimseler de; dnaenaleyh bize çok ba Olsa, sizi öldürmiyeceğ Merkezde olunca, si feğimiz meşselesini tay: Ve mesele bana çok çapraşık göründü- bazirunun fikirlerini birer birer öğren. istiyarum. Ve Marki, konta ve vikonta tekrar €nfiye ikram ettikten sonra kendisi de Sekti ve mendiline büyük bir zevkle #ksirdi, XXI Markinin daveti üzerine, kent ve vi- t sıra ile fikirlerini dermeyan etti- " Markinin düdük gibi incecik sesini kadar müddet dinlemiştim ki ötekile- Tin ciddi ve kalın sesleri kulağıma ak- #eder etmez, kötürümleşmiş, taş kesil- Miş olmama rağmen, az kalsın yerim- den sıçrıyacaktım. Evvelâ, kont (Fransuva) Marki Gas- Para hitaben söze başladı: — Efendim, dedi, evvelâ her hususta Ve bilhassa yüzbaşı efendinin burada- Mevcudiyetinin bizim için tehlike 'etmekte olduğu noktasında haklı bu- ğünuzü söylemek isterim. Bu tehlike Madam de...'nin de tam bugün '2de misafir bulunmasile, daha ziyade DRS ktadır. Onu yarın geceden evvel Sulon'a yahud Soulliğs'e göndererek, ın'lıan:ııd:m evvel avdet yorgunluğuna '&ruz bırakmak muvafık olmaz. Zafi- ğ:" henüz azami derecededir ve ne siz, maça€ ben, en fena vaziyetlerde bile, iy am bir kimsenin hayatını tehlikeye etmeği kabul edemeyiz, külliyetli mikdarda asker gönderecek-|calet bulaştırır efendi! dedi. tir. Taharriyat yapılması kuvvetle me- müldür. Böyle bir münasebetsizlik zu. hurunda da bir kişi yerine iki kişiyi saklamak —mecburiyetinde kalacağız. İki baştan tehlikedeyiz. Bilmem siz de böyle mi düşünüyorsunuz, Marki: — Tabil! diye tasdik etti. Kant iğildi, sonra sözüne devam etti: — Fazilet, burada, biraz güç kabili tatbik! Zira bizi müşkülâttan kurtara- cak bir çok hâinane ve câniyane çareler var! Meselâ, Toulon'da, yüzbaşı efendi i- Bu sözü oldukca sert söylemişti. Kont ona doğru döndü ve sözünü tas dik ederek: — Gayet tabii! dedi. Hiç bir namus- lu adam bir masumun, haksızlığa ve gayri hakkın cezaya maruz kalma- Bına kail olamaz, Maaheza, bu mese- lede, cinayeti isbata medar olacak biç olmadığına göre, heyeti hü- kime, sadece tahminlere istinad ederek mefruz bir cinayet için madamı mah. küm edemiyecektir... Vikont, onun sözünü yarıda kesti: için, siz de dahil olduğunuz halde, | — Heyeti hâkime beraat kararı ve- rebilir fakat efkârı umumiye affetmez. Kalbinin sesini dinliyerek sevmekten başka hiç bir günahı olmıyan bir ka- dın bizim yüzümüzden halkın nefret le Madam de...'nin münasebetlerini bilmiyen yok gibidir. Zabit efendinin ortadan kaybolmasının tevlid edeceği şüpheleri, kadının üzerine yüklemek bizim için çok kolay olur. Yarın, polis- ler, yüzbaşı efendiyi araştırırlarken, kadını bulurlarsa, ve buldukları yer, Gauthier'nin ölümü boğazında ve gay- ri kabili inkâr bir delil teşkil eden ölü beygirin civarında olursa... Mesele kal- maz, O zaman, bunun, aşk yüzünden ika edilen bir cinayet olduğuna hükmedi- lir ve biz bu işden sıyrılırız. Bâhusus ki Madam de... böyle bir itham kar- şısında imkânı yok kendisini müdafaa edemiyecektir. Zira evvelâ kendisi şa- şıracak, bu kadar aykırı bir mevkide ne işi olduğunu ne hâkimlere anlata. bilecek, hattâ ne de kendisi anlıyabi- lecektir, saadeti tamamile mahvolacak ve yuva- sı muhakkak yıkılacaktır. Kont: — Bakkınız var.. dedi. Markinin, kaynana zırıltısını andıran kahkahası gene araya karıştı: — Kâfi, efendiler! diyordu. Lütfen met hisleriniz gene galeyana geldi. Ağ- meleri hiç eksik olmıyacak mı? Emni- olduğunu düşünmüyor musunuz? Bul. ve hakaretine maruz kalacak, hele aile şu tazallümleri bırakın. Şefkat, merha. zınızdan bu insaniyet, uhvet, aşk keli- yet ve selâmetimizin, hattâ hayalımı- zın, aşifteliği dillere destan olmuş bir kadının aile hayatından daha kıymettar Öbür dünyada bu çiçe klerin fiatı neyse söyle?. Nice'e kavuşan bir yolda bir otpbüs | vezdirdi. Yufka yürekli madam bir istave sür'atle ilerliyor.. Otobüsün içi çiçekle doludur; yolcular sıkışarak oturmaktadırlar. Hepsi de çi- çek bayramına, çiçek müuharebesine bir an evvel ulaşmak için can atmaktalar.. Otobüste, birbirine tatlı tatlı bakan gözler.. kadınların ince ve kıvrak kahka- haları.. Yolcular düşünüyorlar, ki hayat güzel- dir.. Otobüs Nice'e kavuşan yolda sür'atle ilerliyor.. Fakat birden tekerlekler durdu.. otobüs yolda giden bir adama çarpmış ve onu hızla kenara fırlatmıştı. Bir bağırış.. bir haykırışı. amma da berbad bir tesadüf.. Şoför bir küfür savurarak yerinden in- Vikont (Antuvan) bu sırada başmı duğunuz çare pekâlâ şayanı kabuldür. |di ve hareketsiz cesedi iyice kenara çek- (Arkanı var) kaldırdı: Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZİiN varken ıstırab çekilir mi? BAŞ,Diş ağrıları ve Üşütmekten mütevellid bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye, romatizmaya karşı : NEVROZİN İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Kocaeli Vilâyetinden : Vilâyet Nafıası namına alınacağı evvelce ilân edilmiş olan kamyona istekli çıkmadığından yedek aksamından Lir kısmı sartnamesinden çıkarılmak suretile yeniden tanzim olunan şartnamesi ve 2500 lira muhammen kıymeti üzerinden bu kamyon Ağustasun 4 ünecü Çarşamba günü saat on beşte ihale edilmek üzere açık eksiltmeye konulmuştur. İsteklilerin <188> liralık muvakkat teminatla o gün tayin edilen saate kadar vilâyet makamına şartnamesini görmek isteyenle- | fikir.. tin de Vilâyet Nafıa Müdürlüğüne müracaatları. — <4453> SATILIK BİNA Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimat Muavevet Direktörlüğü karşısında KIZILAY ESKİ MERKEZİ UMUMİ BİNASI SATILIKTIR. Hariciye Vekâletinden: 1 — Çankayada Hariciye köşkünde yapılacak 7639 lira 9 kuruş bedel keşifli bakır çatı kaplaması ile Gdahildeki duvar ve sıva çatlaklarının tamir ve tashihi kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 2 — Muvakkat teminat 572 lira 93 kuruştur. 8 — Bu İşe ait şartname ve projeler Hariciye Vekâleti Levanm Müdürlü - ğünde görülebilir. ti. Yolcular da inerek kazazedenin başına toplandılar.. Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor: — Böyle günde, yolda, yayan gidilir mi? — Sakınmalıydı canım.. — Üç defa da korna çaldım.. — Bu köylüler de amma hayvan şey- ler.. derler ki, güya, bizi onlar beslerler- miş.. budalı bir fikir.. — Öldü mü?, — Ölmüş, evet. , — Peki ne yapacağız şimdi? — Bilir miyim.. ben kanun! bir doktor | değilim ki.. — Hastaneye gölürsek.. — Ben şehrin yabancısıyım. hareket bize vakit kaybettirir.. —Ömrümde hiç daha çiçek muharebe- Hem bu si görmedim.. çabuk yetişelim. — Madem, ki ölmüştür; artık tedaviye lüzum yok demek.. — Doğru, doğru.. öyleyse hareket.. Hepsi birden — Hareket, hareket.. Fakat içlerinden, yüreği yufka olduğu anlaşılan bir madam atıldı: Fakat olmaz, bu ölüyü böyle yol üs- tünde bırakıp gidemeyiz.. Şoför — Öyleyse bayrama yetişmek is- temiyorsunuz.. Bir mösyö — Amma da münasebetsiz bir vaziyet.. onu arabaya alsak.. Bir genç kız — Arabada yer yok ki; biz zor sıkışıyoruz.. Bir başka mösyö — En iyisi onu çabu- cak şu tarlaya gömelim.. Hepsi birden — Hakikaten bu iyi bir Şolför — Doğru.. ben de fikrinize işti- rak ederim. Zaten kazayı da kimse gör- Mmüş değildir. Hadi öyleyse kolları sıva- yalım.. Otomobilden bir kaç âlet çıkarıldı. Ka- dınlar dudaklarındaki ve yanaklarındaki boyaları tazelerken, erkekler, üstünkörü açılan çukura cesedi yerleştirdiler ve ü- Müracaat mahalli: Kızılay Hanında Satış Doposu Direktörlüğü zerine beş on avuç toprak serptiler.. Boyalarını tazeliyen kadınlar şefkat ve merhametle mezara baktılar. Genç kız sinirli sinirli kol saatine göz Hemereameresenenensararenaneeenenen erenarksAmenanmenae Tahlisiye müdürü Akdenizde tetkikat yapacak Tahlisiye idaresinin yeni bütçesile yapılacak yeni işler tesbit edilmekte - dir. Karadeniz limanlarında - tetkikler yapan tahlisiye umum müdürü Nec - 4 — Eksiltme Ankarada Hariciye Vekâleti Levaziım Müdürlüğü odasında 3 |'Deddin yakında Akdeniz limanlarında ağustos 1937 tarihine müsedif Sab günü saat 16 da yapılacaktır. , *ZİS0> «4340> da tetkiklere başlıyacaktır. Çanakkale- de bir radyofar istasyonu vücuda ge - #irilanalrtir roz çıkardı. Şoför de bir iki dalı mezarın üstünü koydu. Bu iş bitince hareket işareti verildi, Fakat tam bu sırada merhametli madamş — Bir çelenk koymalıyız, dedi. — Nerden bulalım şimdi.. Madam otobüsün ortasında bulunam ve muharebe için satın alınmış olan ikf çiçek sepetini gösterdi.. Genç kız — Evet evet, çiçek koyalım mezara.. Şoför — Pekâlâ canım.. pekâlâ.. Her iki çiçek sepetini taze mezarın üse tüne yerleştirdiler.. İKİNCİ FASIL Taze merazın üstündeki beş on avuğ toprak rüzgürla çabucak dağıldı. Topra« Ban altından evvelâ iki köl sonra upuzüun bir cesed meydana çıktı. Cesedin başı şaşkın şaşkın kımıldadı ve etrafına bakındı. Gözlerini iri iri açarak tekrar etrafa baktı ve sonra uzun uzun düşündü; ve geçenleri hatırlamağa çalıştı. Üstünde duran bir kaç avuç toprağa ve çiçek se« petlerine göz gezdirince hepsini hatırlas gibi aldu. omuzlarını silkerek kalktı.. Çiçek sepetlerini sırtlayıp yola düzüle dü ve şöyle düşündü: — Bugün bu çiçekleri Nice'de satarım.. epey para eder, Ne ise, kısa günün kâri &z olur.. Böyle düşündü ve adımlarını sıklaştır. dı. ÜÇÜNCÜ FASIL Çiçek bayramı bütün şiddetile hüküng sürmekte., muharebe tam hararetli bi anda.. Saatlerdenberi muharebe devam ete mekte ve ötomobilden otomobile, balkone dan balkona endaht edilmektedir. Silâhlar: Gül, papatya, mimoza, karane fil ve ilh.. Bir karanfil demeti bir kadının gözlük« lerini yere yuvarlıyor; bir başka demet bir baştaâ perukayı yerinden kaldırıyor. Ortalıkta güzel bir çiçek kokusu dolae Şıyordu. Her tarafta çiçek.. yerde, gökte, evlerde... Bir köşede, bir otobüsün içinde çiçek« siz ve acemi bir grup göze çarpıyor. Hale lerinden bir çiçek satıcısı aradıkları bele h. Birden, hepsinin gözleri ümidle parla« dı. Karşı köşeden çelinde iki çiçek sepetf taşıyan pejmürde bir adam göründü Satıcı yaklaşır yaklaşmaz hepsi bizden afalladılar... Aralarından bir kaç titrelt seda yükseli — Gömdüğümüz adama benziyor bu satıcı.. — Evet, evet, tanidım.. bizim çiçekleri. Miz... Şoför sarardı ve hareketsiz ağzımı aç. madan öylece baka kaldı. Bir mösyö kra» valını gevşetti ve merhametli madam ise tavroz çıkardı. Genç kız aldırmadı; iki elini uzatarak çiçek sepetlerini yakaladı ve adama s0- Buk kanlılıkla sordu: — Öbür dünyada bu çiçeklerin fiatı neyse söyle?, Yarınki nushamızda : MEĞERSE!... Anlatan: İbrahim Hoyi

Bu sayıdan diğer sayfalar: