_—I İttihat be Terakkide on sene I.——— 17 inci kısım No. 14 Azerbaycanda son İttihatçı | | Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Eğer bir Azeri size filânın “ trenden düştüğünü ,, haber verirse sakın telâş etmeyiniz, bir kaza olmuş değil. filân “ trenden inmiş » | Bundan — dolayı, Kalkas Türk- lüğü Roma devri kadar geri bir içti. fai-siyasi hâkimiyet altında değil, nis- beten daha ilerde ve yeni zamanlara mahsus toprak derebeyliği nizamına is- tinad eden içtin ında devam et- miştir. Bu sebeblerden dolayı evvelâ, söy adı ÂAzerbaycanın her tarafında ta- mamı şamıştır. Meselâ bir Azeri «Mahmud Şevket» ve «Memduh Şev- ket» isimlerini görünce bunları akraba zanneder .Bizde soy adı kullanılmadığı- nı söylediğiniz zaman da hayret eder: — Bu he teer zattı? Böyle zat o- lar? (1) Der. O zaman ben de kendilerine an- Jatırım: Soöy adı bulda yoktur. Çünkü Osmanlı büyüklerinin çoğu 'an oldukları için soy adlarını Halbuki -Anadolu iyet verir. Fakat, o vermesine rağmen, anlı onu resmi işlerde soy adı ile madığı için orada da bu biraz za- Onlar da bu izahatı dinlerler ve hay- ret ederler, bu işe bir türlü akti erdire- mezler. İkinci derecede, Azerbaycanda insan- vkilerini daha şuurlu ©0- orada sınıf şuuru, toprak derebeyi n tesirile daha kuv- vetli olarak birleşmiş ve inkişaf et. miştir. Bundan dolayı halk şairi Sâbir, halk kütlesini uyandırmak ve onun menfaatlerini müdafaa etmek davasile kalemi eline aldığı zaman, Coğrudan doğruya «Molla» ile «Hân» a hücum et- miştir. Bunun için, Türkün hayatile hiç alâkadar olmiyan ve gözlerini göğe çevirmiş bulunan Türk şairi Mehmet Emin, Anadolu halkınca tamamen meç- hul olduğu gibi, münevverler arasında da yalnız edebiyat tarihcilerine malüm- dur. H: ki Azerbaycanda Sâbiri her- kes bilir ve herkes onun şiirlerini ta- nır: Mollalarla Hân'lar, onda bir düş- man görerek, halk da Sâbiri kendi şairi BAZI İÇTİMAİ HUSUSİYETLER DAHA İşte, Anadolu Türkleri ile Azeriler arasında içtimal tekâmül bakımından bu fark vardır. Anadoluda halkın içti- mai ve siyasi varlığını şuur ile ifade e- den bir şair çıkmamış, buna mukabil, orada Sabir gibi, köylü ve yarım şe. hirli ağzile garb usulünde içtimal ede- biyat yapan ve bu bakımdan nev'i, 'Türk edebiyatında yalnız şahsa mün- hasır bir şair yet iştir. » Patriyarkal bir cemiyet nizam'ında kadının kıymeti çok düşkündür. Bunun için Azeri de, Anadoluda olduğu gibi, kadından ziyade erkeğe kıymet verir. Fakat, bu hal Azerbayı vetlidir. Size dua edeceği z (1) — Bu ne biçim şey? Böyle şey olur mu (teer) tavur'un köylü ıgnn. da bozulmuş şeklidir. Bizim şekil ve bi- çim kelimeleri ile ifade ettiğimiz fikri onlar tavur'la söylerler. Zat da ı—şııyııı demektir. Arabca bakımından, zat ile | Şey'in o kadar büyük mahiyet tırlıı tir. | — Allsh sana oğul, uşak versin! Der; kü kız çocuğa sahib olmak derdli bir ( Bunun gibi, Azeriler bilhassa molla ve hân zümresi arasında | ve bunlara nisbetleri yakın olanlar i- çinde henüz çocuk denecek kızlarla e lenmek hayli kuvvetli surette hâkiı bir âdet halindedir. Azerbaycanda da- ha dokuz yaşınca kocaya verilen çocuk- lar vardır. Bu âdet vaktile daha çok ğum zamanlarda çok azalmış, beraber, Bizovna köyünde böyle bir kı. zın kocaya verildiğini de gördül Azeri köylüsünün diline gelince, bu, şehirli dilinden çok farklı değildir; |çünkü, Azerbaycanda şehirler, köylü- lerin toplanmasile vücuda gelmişti |Bu dil, bizim şarki Anadoluda kullanı- lan dilden farksız gibidir. Fakat, bir İstanbullu, yahud garbi Anadolulu, bu dili ilk işittiği zaman, başka bir dilmiş gibi, ya hiç anlıyamaz, yahud öa anl: makta güçlük çeker. Halbuki, bu, hal- kın konuşma dilinde mevcud bazı e- hemmiyetsiz ve mahdud, takım kü- Çük farklardan ileri gelen bir haldir. Meselâ, size bir ev tarif ederken, Aze- Ti size: — Şu kücenin cenbini dolandıkta ka- bağına gelen abı mülktu! Derse siz anlamazsınız. Bunun mana. sı «Şu sokağın köşesini döndüğün 2a- man karşına gelen mavi boyalı evdir» demektir. Gene, meselâ, Azeri size yeni kadın- ların sokakla masıl gezdiklerini anla- tırken der ki: — Yeni karılar, indi sokakta kıçları- nı açıp öyle gezirler! Siz bu sözü işitince hayret edersiniz. Bunlar nasıl kadınlar ki sokakta kıçla- rını açıp da öyle geziyorlar — Halbuki «kıç», bacak demektir! Kazara, siz birine bir şeyi izah et- tikten sonra anlayıp anlamadığını sor. mak üzere: — Anladın mı Diyecek olursanız Azeri kızar. nun yerine: — Başa düştün mü? Demelidir. Çünkü <anlamak» ancak, anlaması kıt ölan, kalın kafalılar, ya- hud eşek kafalılar hakkında kullanı- brl! Bu- (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan cezaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (Bşref Neş'et), Beyazitte: (Haydar), Ba- matyada: (Ridvan), Eminönünde: — (A- minasyan), Eyüpte: (Arif Beşir), Pener- de: (Vital), Şehremininde: — (Nazım), Şehzadebaşında (Hamdi), Karagümrük- te: (Arif), Küçükpazarda: (Hulüsi), Ba- kırköyünde: (Merker), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâ! caddesinde; (Kanzuk), Dalre- de: (Güneş), Topçularda: — (Sporidla); Taksimde: (Nizamettin), Tarlabaşında: (Nihat), Şişlide: (Halk), Beşiktaşta: (Sü leyman Rıza), Sarıyerde: (Osman), Üs- küdarda; (İskele başı), Kadıköyünde: (Moda), (Merkez), Büyükadada: (Şina- si Rıza), Heybelide: (Halk). İnhısarlar y alınacaktır. U. Müdürlüğünden: | Şartnamesi mucibince 500.000 adet 8 No. elektrik kapsülü pazarlıkla satın — — ll — Pazarlık 6/R/987 tarihine rastlayan cuma günü saat 15 de Kabataşta Le- vazım ve Mü! yaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. eler parasız olarak hergün sözü geçen şubeden alınabilir. erin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. lariyle birlikt &e 7,5 güvenme para- <4406> sapae 1 — Şartnamesi mucibince muhtelif numaralarda 30 adet kâğıt kesme bıçağı pazarlıkla alınacaktır. 2 — Pazarlık, 4/VTM/937 tarihine rastlıyan çarşamba günü saat 15 de Kaba- taşta Levazım ve mübayaat Şubesindeki Alım Komiayanunda yapılacaktır. 3 — Şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şubeden alınabilir. & — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte $6 7,5 güvenme para- larile birlikte adı geçen komisyona gelme leri ilân olunur. «4316> * münteşirmiş. Fakat, benim bulundu-| , kenara | ve köşeye münhasır kalmıştı. Bununla | | İSON POSTA| nın TARİHİ TEFRİKASI Yazan; I M. Rasim Özgen Giv ile hizmetçiler kendılerıne kaçacakları yolun kapısını açan eski kale kumandanını düşman zannedip öldüreceklerdi İşkence meydanı, beş on saniyo Liçinde, boşaldı. Orada, yalnız, Lağlı o- an üç mahküm kaldı. Bu harikayı, Rüstemle arkadaşı Hu- rap yaratmışlardı. Rüstem.. aydınlığa çıktığı kapıdan bakınca.. direklere bağlanmış adamla- rı görünce, bunların, Giv Hleri olduğunu anlamış.. göstermişti. Rüs- |tem.. fazla düşünmedi. Biraz evvel, as- ker koğuşunda, duvarlarda yaylarla ok torbaları görmüştü. Oraya doğru koşmaya başladı. Hurap ta, arkadaşı- jonları, Hurapa da '|aın maksadını anlayarak onun arka- sından koştu. Aradan iki dakika geçmeden, Rüs- temle arkadaşı, tekrar kapının ağzın. da 'auîuııuyarııır ve yaylarına ok taki- yorla Bulundı.;hrı kapı ağzı, bir taş mer- divet sahanlığının kenarında idi. On basamakla inilen bu merdivenin aşağı- sından, «Güenş tepesi» ne yüz adımlık bir düzlük uzanıyordu. «Güen: tepe- si» denilen ve direklerin dik de büyücek bir tömsekten ibaret Rüstem.. direğe asılmış olan adamın Giv olduğunu ve önündeki adamın da cellât bulunduğunu tahmin etti. Cel- lâdın, arkası görünüyordu. Onun Give sokuluşundan bir işkence yapmaya ha- zırlandığını anladı: — Hurap! Ben.. asılı olan adamın ö- nündeki, arkası dönük adamı geberle- ceğim. Sen de yanındakilere nişan al! Der demez, yayını çeki F oku da, Rüsteminkini takip etti, arkadaş, birer defa, ondan sı rer defa ya . Ortalığın kaçıştığını görünce, yaylarını omuzla. rına asarak kılıçlarını ellerine aldılar, Merdivenleri koşa koşa indiler. Düz- lükte koşmaya başladılar. Ötede.. en çok ıztırab çeken.. fena- lıklar geçiren Givdi, vücudünün bütün ağırlığı, direkten sarkan kayış sicimi- ne bağlanmış olan iki elinin baş par- maklarına yüklendiği için, cımbızla ca* mı çekiliyormuş gibi acı duyuyordu. Cellâdın yere düştüğünü.. onun ense- sine saplanmış olan oku görünce, ıztı- rabını unutacak kadar şaşırdı. Bu şaş- kınlık içinde iken, pek tanır gibi oldu- ğu bir sesin kulaklarına çarptığını duy- du: — Cosaret, Givl. Cesaret, arkadaşlar! Metin olunuz! Artık bir şeyden kork- z! Geliyoruz! iye bağıran bu ses, Give büyük bir müjde gibi geldi. O şiddetli ıztırabı, birdenbire, çok hafifledi. Rüstem., Give yaklaşır yaklaşmaz.. İkılıcını sicime uzattı ve kesti. Giv, ye- re basınca, parmaklarını çözdü. Ötede, Hurap, direğe bağlı olan hizmetcinin |birinin ipini çözüyordu. Rüstem, Givi bıraktı, diğer hizmetciye koştu. O da, onu çözdü. Her işin bittiğini gördüğü zaman, yerdeki sepete bir tekme attı. Yere dökülen kılıçlarla hançerleri Giv- Je hizmetcilere göstererek: — Çabuk! Silâhlanın ve arkamdan koşun! Kaybedecek bir dakikamız yok! Vay karşı koymak istiyeceklere! Dedikten sonra Hurapla beraber, çıktığı kapıya dnı'ru koşmıya başladı. BGivle hizmetciler, birer kılıçla birer hançer yakalıyarak onları takib etti. ler. Rüstemle arkadaşları, yıldırım gibi merdivenleri tırmandılar. Kapıda rerken arkalarına baktılar. Bir a5- kerin, yalın kılıç, Güneştepe'ye doğru kmtuk arını.. sonra birdenbire yol de- iştirerek üzerlerine geldiklerini gör- düler. Rüstem.. alaylı bir sesle: — Zavallılar.. pek geç kaldılar; Hay- di, arkadaşlar; Koridoru yıldırım gibi geçiniz. Önünüze geleni çiğneyiniz! Dedi ve koridora daldı. Korido! sonru asker koğuşu, gene evvelkisi g! boştu. Köşeyi döndükleri zaman.. sağ taraflarında kalan koridora doğru sekiz askerin ve.önlerinde de dört as- rapın İki ara da bi- ikerin kaçtığını gördüler, Koridarda, bir Çabuk silâhlanın ve arkamdan koşun., defa daha döndüler ve bir dakika son- ra kumandanlık dairesinin, birdenbire, açılan kapısından girdiler. Kapıyı, on. ların koşa koşa geldiklerini işiden ku- mandan açmıştı. —İl3— HER TARAFTA İŞARET ATEŞLERİ YANIYOR.. Rüstem.. arkadaşlarının önünde, ka- pının arkadan açıldığına dikkat etme- den, kumandanlık dairesine girince, gizli merdivene gitmek için odaya doğ- ru yürüdü, Arkasında, gürültüye ben, zeyen sesler duyarak, birdenbire dür- du. Bakmak için başını çevirirken, ken- di kendine: Yoksa, arkamızdan mı ye- tiştiler! dedi; fakat gördüğü şeye, hem hayret etti; hem âe istemeden güldü: Eski kale kumandanı, orada, kapının arkasında duruyordu. Givle iki hizmet- ci, onu ,orada görünce, kılıçlarını kaldı- rıp: Burada zabitlerden biri saklanmış! diyerek üzerine saldırdılar. Zabit, fe na halde korkarak: Ben, yabancı deği- lim! Yapmayınız! diyerek gerilerken, Hurap, kumandanı tanıdı ve aralarına girerek büyük bir felâketin önünü al- dı. Kumandan korkusunu gidermiye ça- hşırken, acı acı güldü. Sonra Rüstemin yüzüne bakarak söylendi: — Kabahat bende! Sizi burada bekli, yeceğimi söylemedim. Sonra, birdenbi: re, beni tanımıyan adamlarla karşılaşa- cağım; düşünmeden meydana çıktım. Bir ölümden kaçarken, az kaldı, um- de ölecektim. r, yanlış hareketle gibi şaşkın şaşkın ba stem cevab verdi: kınırlarken, Ri ö (Arkan var) Betonarme Köprü inşaatı Nafıa Vekâletinden : 1 — Eksiltmeye konulan iş: Kastamonu Vilâyetinde Kastamonu - İnebolu yolu üzeri'ndeki Şeker Köprüsünün betonarme olarak inşaatıdır. Keğştf bedeli <24 500. liradır. 2 — Eksiltme 30.7.937 tarihine müsadif cuma günl saat «16» da Nafıa Vekâle- tinde Şose ve Köprüler Reisliği Eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf usu- Ele yapılacaktır. $8 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteforri diğer evrak <«123> kuruş bedel mukabilinde Şose ve Köprüler Reisliğin den alımakilir. 4 — Eksiltmeye girebilmek için taliplerin <1839» liralık muvakkat teminat vermeleri ve bu işleri yapabileceklerine dair Vekâletimizden alınmış müteah- eti fenniye vesikası ibraz etmeleri lâzımdır. n teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveli- ne kadar Komisyon Resiliğine makbuz mukabilinde vermeleri muktazidir. Pos- tada olacak gef— kmeler kıbul edilmez. EYıEKEN «19624 EYi «40dü> BANKAYA YATIRILAN PARA EYİ EKiLMİŞ TOHUM GiBi VERiMLiDiR HOLANISE BANK ÜNi 6 KARAKOY PALAS ALALEMCİ HAN