SA ea aet e ŞFT LA AÇ Ko 2 Sayfa — Hergün Spor için spor Klüp için spor Yazan: Muhittin Birgen ifliste bulunduğum sırada öğ- rendiğim bir şey vardı: Muharzemde, Kerbelâ faclasının yal- dönümünü hatırlatmak — üzere yapılan merasimde, bir vakitler bizde ter- tb 2dilen matem alayı, orada daha büyük bir tantana ve heyecan içinde, | | yolların iki tarafını kaplayan halk ara- sındaz geçip giderlerken, arkalarında beyaz entari giymiş ve kafalarını ustura ile karıtmış matem oyuncularının Dazan, haddinden fazla costukları ve ellerinde- ki koca kemaları, aşk ve şevk ile başla- vına vurup, fşkıran kanlarla beyaz ma- tem elbises'n! 41 kanlara buladıkları gö- rülürdü. Bu heyecanın sebebini de bana şu suretle izah ettilerdi: Nerede kalabalık ve bilhasıa kadın kalabalığı varsa, ma- tem oyuncuları, kendilerini göstermek için; orada fazla coşarlar! Hele, pencerelerde - güzel kadınların çok olduğuru gördükleri ve yahut ta sev- gli ve nişanlı gibi insanların bulundük- ları yerlerden geçerken bu coşkunluk © hale gelirdi ki kamanın açtığı rahneden fışkıran kanlardan dolayı matem oyun- cularının birkaç adım sonra düşüp bayıl- fikları bile vaki olurdu! * Pozar günü Taksim stadyomunda ge- ne tir vuruşma hâdisesi vukua gelince, Tifliste öğrendiğim şeyi hatırladım. Dü- şündüm ki, spor denilen beden terbiye- sinin bazan bu tarzda yırtıcı ve vurucu şekillere girmesinin sebebi de, oyuncular #rasındaki medeni şevkin, gayri medeni bir heyecan ve iptidal bir hırs derecesine kadar yükselmesidir. Bunda &mil olan da Sahada bacakları ile topun arkasından koşanlar, oyun devam elliği müddetçe 'Türk ve insan olduklarını unutuyorlar; bütün varlıkları klüplerinin şerefi ile de ferdi şeref r, o an ekseriya ka- falarile değ'i, adaleleri ile yaşayan bu gençler, göğüslerini yırtan ihtiras ile bir- birlerini tekmelemeye ve yumruklama- ya kadar gidiyorlar! Sahadan çıktıkları zaman etraflarımı alan klüpçülerin onlara ne söyledikleri malümdür. Bazan, insan, bu kadar gayri medeni söz dinlememek için kulaklarım tıkâmak ihtiyacını bile hisseder, Müca- dele esnasındaki seyirci muhit ise, kâh bir tarafe, kâh öbür tarafa doğru müte- madiyon haykırır, bağırır, teşvik ve teş- çi eder, Klüp muhitinde bu kadar ihtiras ve tahrik, seyirci muhitinde bu kadar he- yecan, nihayet oyuncular da çileden çı- karlar! Bu psikolojiye çok kuvvetli surette ka- pi olduğum için bir gün bir sporcuya de- dim ki: «Bilhassa bu şampiyonluk maç- larırı cemiyet, yani seyirci cemiyeti hu- zurunda yapmamanın dur? Ortadan seyirci kütlesi ğimiz zaman, eminim ki bütün maçlar, gayot sakin ve medeni bir oyun şeklini alacaktır.» Sporcu, benim mütaleamı ka- bul etti. Pakat, bunun tatbik kabiliyeti olmadığını, çünkü klüplerin varidı nevi maçlardan - alınan dühuliyelerden İbarct olduğunu söyledi. Bon de bilirim ki bu fikrin tatbik kabiliyeti yoktur; bu maç'ar d, spor için değil, klüp için yapı- hyor ve öndan dolâayıdır ki İşin içine bu kadar ibtiras karışıyor. Klüp idareleri, bütün bu işleri tertip öderken bir gözle spora bakıyorlarsa bir gözle de hasılata bakarlar. Bir maçta alâkadar olan iki ta- rafın ikisi de, klüpçü srfatile, bu psikalo- Jinin içinden çıkamazlar, * Burna bir de klüpçü ruhunu, bizim memletette, devir devir, muhtelif vesi- lelerle bendisini göstermiş olan parti: hği ilüve edecek olursak neden doli gik sk spor sahalarının türlü türlü gayr medeni tezahürlere sahne oldukları mu ammasın! kolaylıkla halledebiliriz. Bi tarafla 'ktisadi bir ihtiyacın, kimse far- kında olmaksızın, klüplerin ruhları üze- rinde yaptığı tesir, diğer tarafta bu klüp- çülük ve partizanlık duygusu, bizde spo- rua görülen şekilde tereddilere uğrama- Bi neticelerini doğurmakta birinci dere- | L | Resimli Makale: Evlenme çağına gelen her çeyden evvel Rüzelliğine bakar, insanda ük o:arak harekete geçen sinirdir, ilk tesiri göz yapar. Fakat sinir her vakit ve her yerde sön- meye mahkümdur. Bır müdâet scnra terir! kalmaz. Mantık, muhakeme başlar. Allece ahengi temin edecek olan unsur karşılıklı arzu değili, hic, mantık ve muhakeme birliğidir. SÖZ ARASINDA Dört senede 300 çift çorap Eskiten adam Wokingli bir İngiliz, Londrada ken- dine göre, uygun bir iş bulamamış. bir baltaya sap olamamış. Nihayet kede « rini dağıtmak için de, yaya olarak se - yahate çıkmağa karar vermiş ve 1933 denberi gezip tozduktan sonra, geçen- lerde Londraya dönmüş. İngiliz bu se- yahati esnasında 30 bin kilometrelik yol katetmiş, tam 48 çift ayakkabı es- kitmiş, 12 pipo kırmış, 300 çift çorap delmiştir. g İngiliz bu seyahati esnasında bir çok tehlikeler atlatmış, yolunu kaybetmiş, sinirlenmiştir. Bir keresinde de Trab - lus çöllerinde takma dişlerini kaybet- miştir. cede kuvvetli bir âmildir. Klüp namina spor değli, spor jçin spor dahi doğurmak için yapılması elzem ve zaruri olan mü- cadolenin kareket noktası bu işaret etti- gimiz hal olmalıdır. Sahaya çıktıkları zaman birbirlerine tekmbe, yumrük atan gençler, bilesiniz ki '&iz bu ruhün clinde esirsiniz ve sizin cen- tilmenliğe Sığmayan — coşkunluklarınız hep bundan ileri geliyor. Siz, etrafınız- daki klüpçülük ihtiraslarına lokma olan saf gençlersiniz. Şu sözler” kulağınızda küpe olsun: Sporu spor için ve bilhassa kendiniz İçin yapınız! Muhittin Birgen E Balkanlardan geçerek memleketimize Tni İSTER seyyah deniz kıyısı gazinolarımızdan birine uğradılar. Mü- essesenin satibi bu beklenmeyen nimet önünde sevincinden ıplayarak garsonlarını seferber etti. Misafirler beşer onar lara yerleştiler, hakikaten güzel yerdi. Akşama kadar bureda turarak dönlenebilirlerdi, içecek stesini gok gezmiş, gözleri açık- kimselerdi. Emretmeden evvel flat SON POSTA Temmuz 13 e T 'l - X Evlenmede ölçü.. 34 .I Sözün Kısası karşısındakinin hâdiseleri ayni şe TRERGON BİR FIKRA | Büyük bardak Ressam Çallı İbrahimi muhteşem bir ziyafete çağırmışlardı. Çallı ma- saya oturdu. Önünde ufaklı büyüklü dört tane Lardak vardı. Yemeğe baş- hyacakları sırada hizmet edenlerden biri elinde tir şişe şarap Çallının ya- mına geldi, şişedeki şaraptan bardak- lTarın en büyüğüne doldurmak istedi. Çallı en küçük bürdağı uzattı: — Buna koyun! — Bu o kader iyi şarap değildir Çahlı bardak elinde cevap verdi: — İyi söyledin ya, ben de bu en büyüt: bardağı en iyi şarap için sak- lamak istiyorum. ö İı'öpek resmi almahk İçin fotoğrafçının Bulduğq çare İngilterede fotoğrafçının biri, m terisinin getirdiği köpeğin resmini çek- mek için çok uğraşmış, fakat hayvan- lar bir türlü rahat durmamış, poz ver- mek kabil olamamıştır. Çaresiz kalan fotoğrafçı nihayet ayrı bir kafeste sak- Tadığı ehli bir fareyi getirerek duvara salıverince, köpekler bütün dikkatleri- ni, duvarda yürüyen fareye dikmişler, fotoğrafçi" da bu suretle resimleri çek- meğe muvaffak olmuştur. Ürüetek nn Üa T Her beş dakikada bir kaza Neşredilen resmi istatistiklerde 1936 senesinde Birleşik Amerika hü - kümetleri dahilinde — 110,000 kişinin muhtelif kazalara“kurban gittiği bil - dirilmektedir. Bir hesaba göre Ame - rikada her beş dakikada ölümle neti - gelenen bir kaza olmaktadır. İstatistikte otomobil İSTER İNAN İSTER İNANMA! gelen 150 Avrupalı ce hayret ettiler: istediler, İNAN i1STER Bir garp fılozo'u: «Münkün olsaydı her erkeğe kekle sizi alâkadar Bir mevzuu iki göz ayrı ayrı şek"ilerde görürlerse anlaşma imkânı yok demektir. kazalarından | duğu tasrih edilmektedir , soruyorlardı. Bir bardak biraya 25 kuruş istenildiğini görün- — Ayni şey için Peştede 12 Belgradda 10, Sofya ve Var- nada 8 kuruş verdik, dediler ve gazizo sahibini perişan bıra- karak kalkıp gütiler. Biz bu hikâyeyi adaların birinde bir müessesesi olan bir dostumuzdan dinledik, onun için doğruluğuna inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! Bir romanın adı Münasebetile E. Talu a ziz dostum ve güzide muhaf * | rir Sadri Ertem, resmi vazi * fesinin ağırlığından ötürü pek nadir 0* İlan boş vakitlerinde sevimli hikâye * ler, güzel romanlar yazar. Bunların sade mevzuu — ve üslübü değil, isimleri de orijinaldir. «Bacayi indir, bacayı kaldır.. bay Virgül,.» bü herdem taze yazıcının, kariilerini afal* latmış, eşsiz isimlerdir. Sadri Ertem bugünlerde de ikmal ettiği bir hikâyeyi neşre başlayacak * maış. Dün sabah, gazetelerin birinde * lânı gözüme çarptı. Adı ne olsu beğenirsiniz?. Kendine ayi süsü veren adam!l! Vallah, billâh hilâfım yok! Sadri * nin son eserji bu güzel, bu mânidar &* dı taşıyacak. Ben bunu görünce, mevzuu ne ola” 'bileceğini düşündüm. Kendilerine a “ dam süsü veren pek çok ayılar bili « rim amma, hayatta bunun aksine hiç rastlamamıştım. Sadri Ertem galiba benden çok gezmiş, benden çok gör * müş olacak ki, böylesini de tanımıs. 'O halde kendisini tebrik ederim.. Gülerken ne tabiatte Hikâyesinin kal v ö Ü Olduğunuz kiki hayattan seçilmiş ise — gerçek “ Anlaşılabilir alacağı kadının beynini cıkarıp okumascını tavsiye ederdim- .demişti. Beyin çıkarılıp okunmaz, fakat uzun bir muhavereden doğru bir netice çıkarmak mümki'ndür, Evleneceğiniz kız veya er- decek her mevzu üzerinde konuşünüz, muhakere ed'p etmediğinize bakınız. ten merak uyandırıcı bir tip olacak. Şaka değil: Nice ayıların sosyetede ansan rolü oynamağa kalkıştıkları bit dünyada, ayılaşmayı tercih eden tek bir insan hiç şüphesiz ayn! zamanda büyük bir feylesoftur. Üzerinde yaşamakta bulunduğumuz kürenin arzeylediği keşmekeşin önün * de bin türlü elemle kıvranmaktan ise, | bazan benim bile, sakit ve camid, ta * banlarımı yalayıp, kâlinata aldırış et - meyişim geliyor.. ddaki —e semanamamın Görülmemiş bir fotoğraf makinesi İngilterenin polis zabıta muavi Meşhur güldürücü gazın terkibini| yinden Mon isminde birisi şayanı hay* bilir misiniz?.. Oksijen ile nitsol ok -| ret bir fotoğraf makinesi icat etmiştirf siddir. Bu makine hattâ 70 mil sür'atle koşalı Dünya kurulalıdanberi, bir çok fey-| bir otomobili ayni hızla takip eden Vİ- lesoflar, fen adamları gülmenin men -| ğer bir otomobilin camı arkasından 10” şeini, sebebini aramışlar, hâlâ da için-|toğrafını tamamile aiabilmektedir. den çıkamamışlardır. Hemen her defa takip edilen otomo- » biller polisin elihden kaçmakta idiler. j Şimdi bu fotoğraf makinesi sayesind& Amerikalı ruhiyatçılardan biri, tek- yüz metre uzakları koşup giderken n “ rarlanan sada diye telâkki ettiği gül -| rabanın şekli, biçimi, şoförün eşkâli menin şekillerine göre insan tabiatını | tesbit edilmekte hattâ resmi de alın tahlil ettiğini iddia etmektedir. Ona gö- | makta imiş.. re: Hehi. Hehi. diye gülenler, aykırı ta-| “Ağsız, ollasız balık tutan biatlı, her fena şeye inhimaki olanlar- ba!ıkçılar dir. Hindi Çinide balıkçılar dünyanın eh Hah!, Hah!. diye gülmek tabil gül -| büyük rahatına malik insanlardır. Çü? mektir. kü balık avma çıktıkları zaman ne 88 Ho - ho.. boş, kof insanı gösterir, — | kullanırlar, ne olta atarlar, ne de u_ıudl; Hi.. Hit. Kadınlaşmış erkeklerin boylu uğn_şuak ter d&“ku- Hin! * gülüşüdür. Çini göllerinde yaz gelince ıılır_?lçü_ Hay - Hay, gülmek isteyip öe bu - lır ve balıklar göllerde çok müşkü! _vâ n z Ha ziyette kalırlar, su üstünde dolaşırlar na mecbur olanların gülüş şeklidir. — | Verı balıkçılar işte bu sırada sanda! * Hey - Hey.. diye gülenler müstehzi (Jarını sürerek göl üzerinde seferber O” insanlardır. lurlar. Sandallar sığ sularda kayarkefl Hay - Hay diye gülenler iyi kalbii, | balıklar, korkuya ve dehşete kapılır z midesini seven insanlardır. lar, suyun dibine kaçamadıkları îş“ Huyu - Huyu, renksiz, muhafaza -| &n havlile sıçrarlar ve sandalın içine kür gülüşüdür. düşerler.. ölenlerin miktarı 37,800 olarak tesbit| Biliyor musunuz ? : edilmiştir. Ya merdivenden düşerek, vi yııhmışel;ktn: cereyanına kapıalrak ve| 1 — Sun'i ipek '“T- tarafından hanfl yahut da zehirlenerek, banyo yapar - yılda icad edilmiştir? Ka ğ ken ölenlerin miktarının ise 38,500 ol-| 2 — Frrmsa kralı birinci Fransuva ha! gi yılda Alman- impaüratoru Charltf Kulnt'e esir olmuştur? 3 — General Foy kimdir? (Cevablârı yarın) (Dünkü sirallerin cevabları) 1 — David Hughes İngiliz tizisyenlt” tinden biridir. Londrada 1813 de doğ * muştur. Mikrofonu keşfederek büyük Pf şöhret kazanmışlır. 1900 yılında ölm h tür. K 2 — Hotantolar merkezi Afrikada # şoyan zenci kabilelerinden biridir. OK'#ÜN maları ile şöhret bulmuşlardır. — — — 3 — Honolulu Pasifik denizinde H* vayın merkez:dir. Nüfusu 83000 dir.