İttihat ve Azerbaycanda 17 inci kısım Terakkide on sene No. 2 son İttihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen O tarihteki -Azerbaycanı kültürsüz — zannetmeyiniz. Bilâkis, Azerbaycanda modern kültürü hazmetmiş büyük bir münevverler kitlesi vardı Diye alay ettiği kulağıma geldi. Bu benim canımı sıktı ve anun üzerine «ben ders ve kürsü istemem. Müsaade konferanslar yapayım!le diye rica et- tim. Şark fakültesi bu konferansları kabul etti. Osmanlı edebiyatı denilin- ce neler anlamak lâzım geldiği hakkım- da yaptığım iki konferansta, ilk defa olarak bu edebiyat tarihine Materiya- list metod tatbik edişim, fakülte pro- fesörlerinin dikkatini - celbettiği için bana iki hafta sonra Privat Doçent ün- vanı ile bu kürsüyü tevdi ettiler. Bu suretle, haftada on sekiz saat âli ders yapmak ve maarif meclisi içiima- larında bulunmak ve ayni zamanda A- zerbaycanda Azeri türkçesini kültür dili yapmaya yarayacak «Maarif ve Medeniyet» unvanlı aylık bir mecmua neşretmek gibi ağır yüklerin altına sır- tımı vermeğe mecbur oldum. Burada, şükranla söylemeliyim ki, beni bu kadar yükü yüklenmeğe sev- keden sebeb Baküde gördüğüm sıcak kabul tarzı idi. Bana, o zamanki şari- 'na mani bulunuyor ve Azeriler bundan fşık—’kyet ediyorlardı. Azerbaycanın mil- |H değil, - bir kısım Azeri, bundan çok- ediniz de muayyen zamanlarda serbest | tan vazgeçmiş bulunuyorlardı. Hiç olmazsa mahalli hayatının daha iyi o labilmesi için Azeri komünistlerin, mer- kez inkilâpçıları, yani Moskova nez - dinde nüfuz ve mevki sahibi insanlar olmasını istiyorlar, fakat, meydanda, bu evsafı haiz insan göremiyorlardı. Milli unsura gelince, o, tamamile sin - miş bir halde idi. Azerbaycanın ana di. Li ile kültür yapmasını istemekten baş- ka bir derdi yoktu. Bunun için, Baküya Wfider gitmez anladım ki Azerf komünistlerin ve bu arada kültür dostu iyi bir adam olan Küliyefin beni Azerbaycana davette bu derece ısrarları ve beni ikna için araya milli unsura mensub insanları, sokmaları hep, — halk — karşısın- daki — mevkilerini — biraz — tah - kim — etmek — içindi. — İnkılâptan yalnız ana dili ile kültür isteyen ve bu- nun'haricinde her şeye razı olmuş gö- rünen halka beni göstererek «işte, size lara göre, çok iyi bir ikametgâh verdi- ler. Yiyecek ihliyaçlarımızı — fazlasile temin eden erzak verdiler. İkametgâ- hımızın her türlü masrafını yaptıktan sonra da o zaman için çok geniş tahsi- sat verdiler. Bütün bunların üstünde beni çok çalışmaya sevkeden en büyük saik te, Azeri gençliğinde gördüğüm ilim aşkı ve milli dille ilim yapmak hususundaki emsalsiz sıcaklık idi. Bun- lar bütün ümitlerini bana çevirmiş bu- luhtuyorlardı. Sekiz sene fasıladan sonra, bu suret- le, tekrar hocalığa döndüğüm zaman karşımda bulduğum Azeri gençliğinii sıcak talebe kalbinde taşıdığı aşkı, bende hocalığın lezetlerini yeni- den canlandırmış oluyordu. Hayatımın en derin ruh hazzını, ancak Azerbaycan gençliği arasında geçirdiğimi daima lez zetle ve iştiyakla hatırlarım. O tarihlerde Azerbaycanın vaziyetini şu suretle tasvir edebilirim: Rus inkılâbının Azerbaycanda bul- muş olduğu komünist ekipi pek zayif idi. Azeri komünistlerinin adedi pek mahdut ve bunların başlarında bulu - nan unsurun gerek ilmi kuvyeti ve ge- rek halk arasındaki nüfuzu pek zayif görünüyordu. Buna bukabil Azerbay- canın inkılâba, tabif surette düşman olan unsuru da meydanda değildi. Şar- ka mahsus mürteci unsur ortadan kay- bolmuş, müfrit nasyonalistler de kıs- men ölmüşler, kısmen de Azerbaycanı bırakarak harice kaçmışlardı. Meydan- da görünen unsur, iş başlarında komü- nistler, alt tabakalarda da siyasette faal bir rol oynamıyan mütedil insan lardı. Azerbaycanın komünist unsuru| kuvvetsizdi. Bunların en kuvvetli un- suru olan Neriman Nerimanof inkılâ- bm Azerbaycana girmesini müteakip bir müddet baş rolü oynamış, fakat, | sonra, evvelâ menküp olarak bir tarafa çekilmiş, daha sonra da ölmüştü. Neri- manof Azerbaycanın Lefin'i olm:ıkîîlı Mmaruf idi. Azeriler tçinde Marx ilmini en iyi bilen ve bu sahada Lenin ile ay-| ni seviyede tutulan bir adam idi. Her- halde benim Azerbaycanda tanıdığım | komünistler arasında, ilim bakımından yüksek bir seviye sahibi olan kimseye | tesadüf etmedim. Hemen hepsi de inkı lâbın ilmini papagan gibi ezberlemiş | siyasetin iktizasına göre arada sırada | tekrar eden insanlardı. Bu hal, Azerbaycanın Moskovadaki inkılâp muhitinde nüfuz sahibi olması- | DĞ RE a NNE S E N Ce AA Ev kadınınır derenlere — bir kilo şeker verilecektir. kkekaseı “eseasasakas aa ae sda d AAA AAA n şekârkupunu: l Ev kadını, taze yemiş mevsimi geçmeden kilerini reçel ve şurupla İi doldur. Bu kuponları 30 gün neşredeceğiz. Onları hergün saklayımz, 30 tanesini bir seri halinde biriklirip idaremlse getirenlere ve gön- numafa vereceğiz, Sonra ulusal munun İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- | sında kür'a çekileceklir. İlk 26 numaraya yirmişer kilo, müteakıp 25 numara- ya onaz kilo, bundan sonraki ö0 mumaraya beşer kilo, 250 numaraya da ikişer millt kültürü kuvvetlendirecek bir a- dam getirdik!» diyeceklerdi. Maksatla- rı bundan ibaretti. Bu zayıf Azeri komünist ekipi Azer baycanın idaresinde kuvvetli bir rol oynuyor değildi. Her şey, Baküdeki ko- münist teşkilâtının umumi kâlibi olan Kirof isminde bir Rus komünistinin e- linde idi. Azeri komünistleri, benimle kismen olsun bu kusurlarını örtmek is- tiyorlardı. Bunun için, aralarında da- vetime -bundan esas itibarile memnun olmadıkları halde- göz kapamışlar ve muvafakat etmişlerdi. O tarihteki Azerbaycanı kültürsüz zannetmemeliyiz. Bilâkis, Azerbaycan- da modern kültürü hazmetmiş büyük bir münevverler kütlesi vardı. Yalnız bu kütlenin yukarı kısmında kültür dili rusca idi. Aşağı kısmında da dil müş- terek olmakla beraber türkce tarafı noksan ve zayıf görünüyordu. Moskovanın ve Bakünün Rus Üni- versitelerinde güzel bir tahsil yapmış kuvvetli bir münevver kütlesi, Azer- baycanda modern kültürün yapılması- ni temin ediyordu. Azeriler arasında, ilim seviyesi bakımından bugün emsa- lini Türkiyede görmeği çok arzu etti- ğim bir çok düzine insan vardı. Genç- lerin hayatı anlayışları, hayat mesele- lerine bakışları ve ilim sahasındaki ça- lışma tarzları tamamen Avrupalı idi. (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler mı(ım nöbetçi olan eczaneler şunlar- dir. İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (Eşref Neşet), Bayazıtla: (Haydar), Sa- matyada: (Rıdvan), Eminönünde; (A« minasya), Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), Fe nerde: (Emilyadi), Şehremininde: zim), Şehzadebaşında; (Asaf), Karagüm- rükte: (Arifi, Küçükpazarda: (FHulüsl, Bakırköyünde: (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler İstiklâl caddesinde: (Dollasuda), Gala'a- da: (Hüşeyin Hüsnü), Taksimde: — (Ll- monciyan), Pangaltıda — (Narxileciyanı, Beşiktaşta: (Süleyman Recab). Baçiyer- de: (Osman). Anadolu ve Adalar cihetindekiler: Üsküdarda! (İskelebaşı), Kadıköyün- de: (Moda), (Merkez), Büyükadada. (Şi- nasi Riza), Heybelladada: (Halk). kesiniz, ekonomi ve — arttırma kuru- (Na. || Diyelim, ki bugün, kalenin kapısını Ül| Yarın.. buradan, düz yoldan geçenler, İ | merdivenden eser görmeyince, bu ha- ||le hayret etmiyecekler mi.. İçlerinden İhiç birisi, bu tuzağın mevcudiyetinden # |şüphelenmiyecek midir? SON POSTA SON POSTA ı nın | TARİHİ TEFRİKASI x Rüstem başı üstünd Rüstem.. esterlerini anarken, hatırı- na, birkaç at satın almak geldi. Bundan sonra, ona at lâzımdı. Givi, sonra da Hurapı kurtarmak için girişeceği mü- cadelede olduğu gibi onları kurtardık- fan sonra kaçırmak için, ona, dinç, çe- vik atlar lâzımdı, Bir taraftan at temi- niyle uğraşırken, diğer taraftan da tah- kikata girişecekti. Kasabayı.. zindanın yi ile halini öğrenecekti. Gardiyan- iardan bazılarını, kale muhafızların- dan, işine yarayacak birini elde eder- se daha kolaylıkla iş görecekti. Rüstem.. böyle düşünürken, gittikçe karanlıklaşan — dehlizde ilerliyordu. Merdivenleri indi. Dört beş adım ka- dar yürümüştü, ki başının üstünde yıl- dırım patlamış gibi, şiddetli bir gürül- tü duydu. Bir anda, zifiri bir kara! lıkta da kaldı. Ne olmuştu? Birdenbire anlayamadı. Başının üstünde, kulakla- rını sağırlaştıracak kadar şiddetle pat- layan gürültü ne idi? Ortalık, neden bu kadar karardı? Bir an, şaşkın şaş- kın durduktan sonra, korkularından metçilere: Yürüyelim! dedi. Birbirine tutunan hizmetçilerden birinin elinden tuttu. Bir şey görmeden, kör gibi, önü- ne doğru yürüdü. Birkaç adım atınca, ayağının merdivenin ilk basamağına çarptığını duydu. Hizmetçiyi çekerek bir.. iki.. üç basamak çıkınca, başının, üstünden kalı bir şeye çarptı- ğını duydu. Şaşkın şaşkın kolunu kal- İdırdı. Eliyle, başının çarptığı şeyi yok- ladı. Bu, bir tahta idi. O zaman işin farkında oldu: — Vay canına! Kapak! Bizi, kahpo- likle avladılar, Dedi. Gene hizmetçinin elinden çekerek merdivenleri indil Palasını çıkardı; yukarı doğru uzattı. Palanın ucu katı bir şeyle karşılaştı. Öt merdivenle- re yürüdü. Orada da, üstünün kapalı olduğunu gördü. Döndü; orta durdu, Budalalığına, bu kadar kol: kapana kısıldığına kızdı; dar ustalıklı bir tuza iunduğuna, hiç şüphesiz, Çermis aha- lisinden birinin bile vâkıf olmadığını düşünerek kendi aldanmasını mazur gördü. Hizmetçiler.. titreşiyorlar: — Mahvol- duk! Buradan kurtulmanın imkâmı yok! diyerek can kaygusu ile çırpını- yorlardı. Rüstem de.. en berbad bir vaziyete düştüğünü takdir ediyordu. Düşman- ları, onu, kım:ldayamayacak bir - hale getirmişlerdi. Burada, kime karşı kılıç |kullanacaklı? Önünde in cin top oynu- 'w_vordn. Ne yapabilecekti? Hiç bir şey... Bu, kör kuyuya benziyon yerde ne ya- pilabilirdi? Rüstem.. o büyük soğuk kanlılığına rağmen, endişeye kapıldı; çünkü, bu- |radan, çıkabilmesinin bir mucizeden başka bir şeyle kabil olmadığını anla- dı. Hizmetçiler, yere oturmuşlardı; 'şaşhn şaşkın söyleniyorlardı: — Bunlar, ne cin fikirli adamlar! Bu dehlizde, böyle ustalıklı bir tuzak kurmak kimin hatırına gelir? Kim bi- lir, şimdiye kadar, burada, ne kadar adamı kıstırmışlardır. Eh.. İnsan ne bilir? Bir merdiven görür. Yürür, Tam zamanında, üstüne bir kapağın kapa- nacağını, nereden, batırıma getirebilir? |Dehliz de o kadar loş ki... | İyi amma.. Burada yakaladıkların: | ne yapıyorlar? Uzun zaman aç bıraka- rak mı öldürüyorlar? — Öylerolsa.. merdivenin üstündeki kapağın aylarca açılmaması lâzımdır. pamışlardır; —merdivenin — ortadan tığını kimse — farkedemiyecektir. titreye titreye kendisin? sokulan hiz-| elinden 1 yürürken, ortalığı daha karanlık bul-|edecek.. Merdivenler arasındaki DORĞ| muüştum. Anlaşılan, kale kapısı kapa- tılmış, oradan aydınlık bertaraf ta e- dilmişti. Kapı, böyle kapalı kalamaz. O balde.. burada çok beklemiyeceğiz. Bizi buradan çıkarıp alacaklar; fakat nasıl? Rüstem.. hizmetçilerin, böyle maku! konuştuklarını.. doğru muhakeme yü- rüttüklerini işitince, kendine geldi. E- vet.. Onlar, uzun zaman burada tutul- mayacaklardı. Buradan, bir süretle çı- karılacaklardı. O da bu çıkmanın nasıl olacağını düşündü. Ölü mü? Diri mi? Rüstem.. böyle düşünürken, yerde oturan hizmetçilerin ikisi birden aya- ğa fırladılar. Büyük bir telâşla: — Oturduğumuz yerden su kaynı- yor galiba.. Altımızda soğuk bir şey duyduk. Elbisemiz de ıslandı, Deyince, Rüstem, Aayaklarını yere sürttü, Sandalının altında yumuşak bir şey duydu. Sonra iğildi eliyle yok- ladı: — Evet. Su var! Hem de gittikçe yükseliyor. Bu su nereden geliyor? Yerden mi? Yukarıdan “mı? Dedi, Hepsi, ellerini yerlerde gezdi- rerek delik aradılar. Bulamadılar, Ni- hayet, suyun, kapağın kapandığı taraf- taki duvarın üstünden sızdığını anla- dılar. Su, şimdi, şırıldayarak akıyordu. IAyıklarmm aşık kemiklerine kadar çıkmıştı. Rüstem.. yeniden, hayrete, ümitsizli- ğe düştü. Anlaşılan, su akmakta devam saerarar ae Sa e ğından : 250 lira ücretle Anadoluda lüzum görülecek vilâyetlerde istihdam edilmek Ü zere iki mühendis veya mimara ihtiyaç bitelerile Sıhhat Vekâletine müracaat etmeleri. BILK ROMATİZMA LUMBAGO SİYATİK | Sın'ır MA gn ae e Semti meşhur ve Cadde ve mahallesi sokağı Çermnberlitaş. Tavukpazarı. Ayvansaray, Korucumeh- met çelebi. Kuyulu. Cerrahpaşa, Kürkçübaşı. Bakırköy İstanbul. C. Balırköy İstanbul C. Unkapanı, Yavuzersinan. Çeşme. Çarşıda Bodrum hanı. Alt katta, Çarşıda Zincirli han. Üst katta. Çelebi oğlu Alâeddin. Çavuşbaşı, — Bak.. şimdi hatırladım: Dehlizde ge akarat kâlemine gelmeleri. — (4104) e bir kapağın kapandığını hissedine* *“-Vay canına, bizi kahpelikle avladılar!,, diye bağ1 glık ve Sosyal Yardım Bakan a g_mlıgmdun y gelen şiddefli agrıla GH A7 VAi -l g her eczanede arayiRiz A İstanbul Vakıflar Direktörlüğü ilânları $ Yukarıda yazılı maballer 938 senesi mayıs nihayetine kadar kiraya Vet den arttırması uzatılmıştır, İstekliler 15 temmuz 937 Perşembe günü saat Ci | kadar ney paralarile beraber Çemberlitaşta İstanbul Vakıflar Başmüdüri Bu dolduracak.. Onları boğacaktı. da, kısa bir zaman işi idi. Sabahâ dar her şey bitmiş olacak. O 289 d kapak kaldırılacak.. Cesedleri Kim bilir nerede bulunan bir b | de su akıtılınca merdiven, olduğu İ de meydanda kalacak. Z Rüstem.. basamaklara çıktı. Ba$i kapağa dayandı. Ne mümkün? Yi den kımıldatamadı. Hizmetçileri beraber de bütün zorlanmalarına men birşey yapamadılar, Rüstem-. tinden ne yapacağını b'ılemodii(..d bir nara attı. Hasımlarını lmlıPd* korkaklıkla itham etti; fakat ozvıb“; Su, Onlar, iki kat olarak, sırtları M değerek, en üstteki basamağın İİJ’ de oturdular, Karanlıkta bir şey müyorlardı; fakat aşağı sarkan bacik larını tırmanan suyun, nihayet, lerine çıktığını duydular, Hepsitili memelerine kadar vücudları su iö’ idi. İki kat olarak oturdukları içifk ağızlarına girmiye yaklaştı. Rüstem.. yalvarmayı, tazallümü ruruna yediremediği için sesini mıyordu. Hizmetçiler, suyun na yaklaştığını.. vücudlarının titremeye başladığını.. teneffüs leri havanın da ağırlaştığını bit ce, can kaygusile feryada, yalvı başladılar. , (Arkası ' var) yi olduğundan talip olanların evrakı <3901> 1BBİ? öi z ; Nr.sı Cinsi - 'a 0 — Hüseyinağa camli, 1 Mehmetçelebi camil, —& ğ 73 — Ahmet Kethüda camil. & ğ 9 Hane © N 17 — Dükkân. * 2 — Dükkân. ğ 28 — Dükkânın nısıf hissesl. İ 4 22 — Oda 34 1214 Han. * x €j sas -