SAA RLERi Yeni idhalât rejimi ayın 15 inde tatbik edilecek İktısat Vekili bugün Ankaraya ]îdı'yor, Celâl Bayarın muvasalâtından sonra kararnamenin resmi gazetede intişarı bekleniyor Hükümetçe esasları tesbit edilen it- halâtta serbesi rejim kararnamesi tat- bik mevkiline girmek üzeredir. Bu hu- susta son tetkikler de bitmiş ve karar- name tamamile hazırlanmıştır. Bugün İktısat Vekili Celâl Bayar Ankaraya gidecektir. İklisat Vekili - nin Ankaraya varmasından sonra ka- rarnamenin resmi gazete ile ilâin edi - leceği kuvvetle tahmin edilmektedir. Kararname bu üç gün içinde ilân edi- lecek ve 15 temmuzdan itibaren tat - bik mevkiüne konulacaklır, Ancak serbest ithalâtın yerli sana- yil söndürmemesi ve bilâi eni rejim ile yerli sanayiin takviyesi için lâzım gelen tedbirler de alınmıştır. Memle - kette mümasili bulunan ham veya fab- rikalarımızda yapılan mamul mevadın hariçten ithal edilecek mümasilleri i - çin, yerli sanayli müşkül rekabetler İktısat Vekili Celâl Bayı karşısında bulundurmamak maksadile, |serbest ithalâttan, bazı dar düşünceli - fazla gümrük resmi konacaktır. Pamuk|Jerin teyehhüm ettiği gibi paramız o - lu mensucat bilhassa himaye edilecek-|lJuk oluk harice gidecek değildir. Esa- tir. sen hükümetimizin ticar? mübadelede 'Bununla beraber, hükümet, hayatı|takip ettiği prensipler malümdur; Ma- ucuzlatmak gayesini takip etmekte ol- duğundan yerli sanayi mamulâtının ma liyet fiatlarını da kontroldan uzak kal- mıyacaktır. İthalâtçılar diyorlar ki: hımızı alanın malını alıyoruz. Yeni it- halât rejiminin ana hatları budur. Yal nız bir çok kayıtlara ve kontenjanlara bağlanan bir çok mevad gümrük resmi werilerek serbestçe memlekete - gire - Serbest ithalât, piyasayı umul-|cektir.» 4 Mîhir derecede canlandırmakla be-| — Tahmin olunduğuna göre serbest n. raber ihracatın inkişafını da takviyeye| halât rejimile gümrük vınd.ı'hnh mü- yarayacaktır, Bu suretle denilebilir ki, him tezayüt husule gelecektir. Yangından bir intiba Dün sabah saat 8,45 de Kartalın So -| dım, imdat istemişlerdir. ğanlı köyünde bir yangın çıkmış, bir ara- lhik epey tehlikeli bir hal almış, köyün yonması tehlikesi baş göstermiştir. Soğanlı, Kartal istasyonuna iki, iki bu- Çuk kilometre mesafede ve Maltepe pi- yade atış mektebi, Yakacık ve Kartalın arasında bir köydür. Bu köyde, Cami so- kağında, 15 numaralı iki katlı, ahşap, kü- Çüök ev, köyde oldukça zengin tanınan Ve- Ni dayıya aittir. Veli dayının evinde biraz kiymetli eşya, para ve sairesile köyün di- garısında bir bahcesi ve Ömer isminde bir oğlu, karısı, gelini ve”sniresi vardır. Ge- rek kendisi, gerek karısı, gerekse oğlu ve gelini, elbirliğile çalışıp kazanmakta, iki » bölük olagn evin bir bölüğünde gelinile oğlu, bir bölüğünde de karısile kendisi oturınaktadır. Dün sahah ta, her sabah olduğu gibi, bütün aile çalışmak üzere erkenden tar- laya gitmişler, Veli dayı da öte beri al- mak üzere İstanbula inmiş, evde kimse kalmamıştır. Saat 845 de evin arka tarafındaki mutfaktan, birdenbire bir düman yük - selmeğe başlamıştır. Bunu gören komşu- lar, bir taraftan feryada ve istimdada başlamışlar, bir taraftan da yangını sön- dürmek üzere koşup evin kapısını kır - mışlardır Diğer taraftan, köyün telefonuna sarı- lanlar, Maltepe piyade atış mektebine ve Kartal itfaiyesine telefon etmişler, yar- Köylü yangını söndürmeğe uğraşırken, Maltepe atış mektebi erlerile Yakacık tu- lumbası da yangın yerine gelmiş, fakat, o vakte kadar da, alevler etrafı sarmış, Ve- Ni dayı ile oğlu Ömerin evlerinin arka tarafları iyice yanmış, ateş yanmdaki, 7 nuramalı Garip Aliye ait iki katlı ahşap €ve de sirayet etmiştir. Bu sırada Kartal itfaiyesi de yetişmiş, etraftaki bostan ku- yularından islifade ederek su sıkmağa başlamış, fakat bu çalışma o kadar fay- dalı olamamıştır. Saat dokuzu dört geçe Kadıköy itfai- yesi yangından haberdar edilmiş, dört it- faiye otornobili yola çıkmış, dokuzu kırk iki geçe yangın yerine varmış, fakat, Ka- diköy itfeiyesi gelinciye kadar iki üç ev daha ateş almış, Kartal ve Maltepe itfai- yesinin bütün gayretlerine rağmen ateş devam etmiştir. Bu strada, bütün civardaki evlerde bu- hınanlar, eşyalarını sokaklara ve tarlala- ra taşımağa başlamışlardır. Garip Alinin evi de arka taraftan ateş aldıktan sonra, alevler evlerin ön taraf- Tarına dâ sirayet etmiş, oradan, bu soka- ğin karşı tarafındaki Hafız İsmallin ve kardeşi Mehmedin 56 ve 58 numaralı iki- şer kattan mürekkep ahşap evlerine geç- miştir. Hafız İsmallin evinde annesi Eminey- le, babası celep Mustafa, bir odada, kar- pılıklı, hasta yatmaktadırlar. Yangın bu Hergün 15 bin Kişiye tifo ÂAşısı yapılıyor Şehrimizde bulunmakta olan sıhhat vekâleti teftiş hey'eti relsi, Anadolu a- jansına şu beyanatta bulunmuştur: «İstanbulda görülen tifo vak'aları - nın seyrinde henüz kat'i ve mahsus bir değişiklik yoktur. Vak'alar artmıyor ve fakat vaziyet tevakkuf — halindedir ki Bu görünüş yakında bir salâh hasıl o- lacağını ümit ettirmektedir. Her gün vasati olarak on bin ilâ on beş bin kişi aşılanmaktadır. Herhalde şurası muhakkaktır ki tifo hastalığı bu günkü şekli ile şehir için ciddi bir teh- like olmaktan uzaktır.» Amerika sefareti Müsteşarı gitti Uzun senelerdenberi Amerika sefareti müsteşarı bulunan B. Şo, Waşington ha- riciye nezaretine yüksek bir memuriyete tayin edildiğinden, dün âkçam memle - ketimizi terketmiştir. Şehrimizdeki Amerikan kolonisi ve se- faret mümessilleri tarafından hararetli temennilerle uğurlanan B. Şo, Türkiye- den ayrıldığından dolayı derin bir tees- sür duyduğunu ve beraberinde silinmez dostluk hatıraları götürmekte olduğunu söylemiş, uzaktan dahi Türkiye ile alâ- kadar olacağını ilâve etmiştir. eve geçince, mahalleliden bir kısmı ba- Rırmağa başlamışlardır. — Celep Mustafa ile karısı hasta.. İçe- ride cayır cayır yanıyorlar!.. Bu feryatlar üzerine, köyün kahvecisi Osman, Maltepe atış mektebi kahvecisi Hasan ve daha bir iki kişi, kapalı ve ki- Ltl bulunan kapıya yüklenmişler, bir iki hamlede devirmişler ve içeri girmişlerdir. İçerideki manzara pek dehşet verici- dir: Kımıldıyamıyacak derecede hasta o- lan karı koca, yataklarına kadar gelen a- teşe bakarak muükadder âkibetlerini bek- lemektelerdir. İçeri ginen dört beş kişi, hemen hastaların yataklarına sarılmışlar, hastâları, uçlarından yanmağa - başlıyan yataklarile beraber dışarıya çıkarmışlar- dır. Biraz sonra da, evde mütareke devir- Jerinden kalma olması tahmin edilen bir kaç bomla ateş ularak patlamıştır. Biraz sonra, celep Mustafanın süt sat- mak için, beygirile Yakacığa giden oğlu y ğ Daz, z Hafız İsrak'l, beygirin üstünde, dörtnala | » DE kalem, ne fotoğraf haltâ ne de' dönmüşlerdir. görünmüş: — Annem.. babarı yanıyor! diye feryat ederek, beygirile, eve, âlevlerin içerisine | döğrü saldırmıştır. Köylü: — Onlar kurtuldular... diye, Hafız İs- maili alevlerin arasına girip yanmaktan, atının dizginierine sarılarak, zorla alako« yabilmişlerdir. Biraz sonra Kadıköy itfaiyesi de yetiş- miş, üç büyük bostan kuyusundan su ala- yak ateşin üzerine sıkmağa başlamış, yan- ginin hizi hafiflemeğe yüz tutmuştur. Kadıköy itfalyesinin fevkalâde gayretile, söat on bire doğru tehlikenin önüne ge- çilmiş. evlerin yıkılan direk ve kaplama- ları yerlerde yanmağa başlamış, biraz son ra da, altı ev yandığı halde, yangın tama- men söndürülmüştür. Saat yarımda olobüsle köye gelen Veli dayı, evinden yangın çıktığı ve tamamen yandığı haberini ctobüste almış, bozulup bir tuhaf olmuş, hiç bir şey söyliyeme - miştir. Otobüsten inip te evinin önüne gelerek bahçe kapısını ittiği ve arkasın- da evinin yerinde bir yığın küller bir kaç yanmış direk gördüğü zaman, iki üç defa: — Alleh Allah.. biz mahvolmuşuk be... Bitmişik yabu!.. diyobilmiş, elinde bulu- nan bit hamudu yere bırakmış, yere yığı- hverr:ek üzereyken, bir iki kişi tarafın- dan kollarına girilerek, fenalıklar geçire, geçire, kemşulardan birinin bahçesine gö türülüp oturtulmuştur. Yangında, Veli dayı ile oğlu Ömerin iki - üç bin lira kadar kâğıt, bir miktarda altın paraları yanmıştır. Zarar yekünu sekiz - ön bin Kra kadar tahmin olunmak- tadır. Yangının. Veli dayının veya bitişiğin- deki oğlu Ömerin evinin mutfağında bı- rakılan ateşten çıktığı zan ve jandarma komutanlığınca tahkikata devam — edil- mektedir, İstanbul tehlikesine Şu İstanbulun dertler: de mevsim - lerle beraber değişiyor. Şimdi de kuraklık mevsimi başla - dı, İşittiğimize göre, Hamidiye çeşme- lerinin eski hamiyetleri kalmamış, ter- kös çeşmeleri, belediyeden yardım di- lenen birer imdat düdüğü gibi ötüyor- larmış. Bazı mahalle kuyuları, dertsiz gözleri gibi kupkuru — kesilmişler. Ve bazı mahalle çeşmeleri, kuru kuru hır- lıyorlarmış! Bir çok yerlerde, çeşmelerin başla- Tı birer mahşere dönmüş. Su kavgası, ekmek kavgasını çoktan geçmiş. Taksim çeşmesinin başını gördüm. Dolmabahçedek: Hamidiye çeşmeleri- nin başlarını gördüm. Arnavutköy çeş melerinin halini gördüm, Ve nihayet, İstanbulu, yeşil saçlı bir ana gibi suyu ile besleyen bend!eri gördüm! Arnavutköy çeşmesinin başında Sa- kine adında bir bayanla görüştüm. Ba- yan Sakine, Kuruçeşme sakinlerinden- miş: — Tam, diyor, iki buçuk saattir, ayak üzerinde sıra bekliyorum. Bir tencke su dolduracağım diye ayaklarıma kara sulâr inecek! Sanki İstanbulun diğer taraflarındaki çeşmeler gürü) gürül a- kıyorlarmış gibi, bizim semte de, çeş- melerinin kuruluğundan kinaye Kuru çeşme adını takmışlar. Eğer İstanbul mahallelerine, çeşme- lerine uygun isimler takmak lâzım gel- se, «sulu çeşme» adı açıkta kalır... Ayni çeşme başında ayni miktarda nöbet beklediğini söyleyen Bayan Ha- cer!? — Her zaman böyle olmaz! diyor... Fakat nedense, son günlerde nazar değ- di bu çeşmeye... Geçenlerde, Adadan gelenler, oranın susuzluğundan şikâyet ediyorlardı. Biz güldüydük. Gülme komşuna, gelir başına derler. Nihayet başımıza geldi. Ben: «Şu çeşmeye- bir mavi boncuk takalım'» dıyordum. Fa - kat dinleyen kim? Şimdi bir kere na - zar değdikten sonra, boncuk değil mus- ka taksalar para etmez! x Ne tuhaftır ki ben, İstanbulun — su yoksulluğundan bahseden bu — yazıyı, İstanbulun en sulak yerinde, bir tatlı su deryasının karşısında, ve bir engin ağaç deryasının koynunda yazıyorum. Burası bendlerdir, Bendleri bilen - ler bilirler. Bilmeyenlere de anlatma - renkli, sesli sinema kâfi değildir. Ve ne yazıktır. ki, — İstanbullular, mevcut nakil vasıtalarının pıhılılığı.) ve ucuzlarının yokluğu yüzünden, bu misilsiz cennetten mahrum yaşamaya mahbkümdurlar. Bendleri, yirmiye yakın bekçi bek - liyor. Bekçilerden bir kaçile görüştüm. On lar, İstanbuldaki su buhraninı — gaye* karşıladılar. İçlerinden birisi: Biz, dedi, İstanbulun su vaziye- tini, buradan, oturduğumuz yerden bir bakışta anlarız. Çünkü buradaki yedi bend, İstan - buldaki Taksim ve Kırkçeşme suları - nn membaldır. Yani bu demektir ki, İstanbulun su ihtiyacının kısmı azamı- mı burası temin eder. Vüâkıa bu suların membaları - var - dir. Fakat bu bendlerin yağmurlardan da çok büyük istifade!eri vardır. Hal - buki bu sene kış sonbahar, hattâ bahar yağmursuz geçti. Yaz — geldiği için su sarfiyatı da arttı. Bu yüzden, bu sene, Bendlerde ğö- rülmemiş bir şey oldu: Suların seviye- Bi 3 - 4 metre alçaldı. Bu gidişle, İstanbul kuraklık tehli- kesine maruz demektir. ö Belediye sular idaresinin salâhiyet - tar erkânından — birisinden de, terkos suyunun İstanbulun su ihtiyacına ye - tip yetmiyeceğini öğrenmek — istedim, Bana: — Terkos, İstanbulun su ihtiyacına bol bol kâfidir, dedi. Ve ilâve etti: Fakat maalesef, henüz İstanbulun bir çok semtlerine terkos götürülmüş değildir. Bu itibarla, diğer suların yar- dımı eksilirse, terkas, İstanbulu susuz- luktan kurtaramaz! susuzluk | mi mâruz?” Terkosun bazı çeşmelerde aral ğından bahsolunuyor, Biz, bu ritfi tin henüz hakikate — uygun oli tesbit edemedik, Fakat terkos suy azalmış bulunması tamamen imkâf” ricinde değildir. Çünkü, son tifo likesi karşısında halka yegâne siz su olduğunun bildirilişi, sarfiyalını en az on misli arttırdı. Bunun izalesi mümkün olan rini muvakkaten görmüş bulı mümkündür. x Bütün bunlar, yaklaşan bir lk tehlikesinin aşikâr emareli Biz bu emareleri önceden ortayâ ”” makla istiyoruz ki, İstanbul sulari mamen kesilmeden önce, alâ | dikkat kesilsinler Hatayda yeni Rejimin tatbiki Alâmetleri belirdi (Baştarafı 1 inci sayfada) Sancak amelesinin Türkiyeye P portsuz gireceği ve her sahada cağı ve Sancak mahsullerinin EM süz olarak Türkiyeye kabul ol * ve Sancakta herkese zirai ve ticari diler açılacağı ve banka şubeleri '" edileceği hakkındaki Türkiye cum; riyeti hükümetinin — kararları * gün» gazetesinde bugün nqrıı'l-iıd İ tir. Bu kararın neşri Hatayda büyük sevinç uyandırmış ve her yerde, tabaka halk arasında şevk ve neş'© ” karşılanmıştır, Kararların hülâsası ağızdan 4& | yayılmış, senelerdenberi ışılzlikt:j - parasızlıktan muztarip yaşayan Sancak halkı arasında büyük bir nuniyet uyandırmıştır, Halk köşelerde, çarşılarda, ml"d lelerde ve umumi yerlerde — «eyi Türkiye, yaşasın Atatürk ve oruf tığı kurtuluş yolları halâs yolları! ye sevinçlerini izhar ediyorlar. * Sancak Aruapları arasinda yj temini için üç gündür toplentı muhtelit cemaatler ârasında” anlkif mümkün olamamıştır. Köylerden ı!i tirilen şeyler, papazlar dün köy' çaf Bu toplanlı onların aralarındâ det yerine tefrika yaratmış" ve ayrı ayrı yola düşürmüştür. , * Cenevre anlaşmasının Sancaktâ biki zamanının gelmekle olduğuğU İ teren alâmetler zühur etmiş Bi ğ yor. Bunların en mühimmi Sancak » murları arasında başlayan dpill'# tir. N Sancak delegesi Durieux lul!'; hirlerinden birine konsolos tayit ÜÜj miştir. 15 temmuzda yeni vı:ild' decektir. Mutasarrıf Hüsnü Berâzi'nin memuriyetine nihayet verilmek M' bulunduğu ve kaymakam Abdy rin başka yere gönderileceği ! yayılmaktadır. Jandarma g Şamlı Münir Millinin yerine bir sız zabiti gelmiştir. Daha buna f sil bir çok memurların yerlerint nilerinin tayin edilmek Üzere bulüf” ğu anlaşılıyor. / TEŞEKKÜR Yıllardanberi musap olduğum apandisiti ameliyat ve tedavi gösterdikleri hazakat ve alâka ile kurtarmış olan Sağlık teşkilâti Macit ile operatör Necatiye alene” ederim. Süleyman Sırrı / Son Posta — Fotoğraf tahlil kupott | cBR