23 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi SÖON POSTA f_—__ . Hergün Fransanın Yeni buhranı — Yazan: Muhittin Birgen ransada şiddetli bir bubhran war: Siyasi buhran, mali buh- ran. Sosyalist koalisyon hükümetinin bir genedenberi ittihaz etmiş olduğu muhte- lif iktısadi ve mali tedbirler, bir takım iyi neticeler vermekle beraber hayatı iyi- leştirmek bakımından matlup olan ve ümid edilen şeyleri yaratmadı. Öte taraf- tan da sermayedarlar, kâfi derece emni- yet altında hissetmedikleri sermayelerini tedricen hrice kaçırmakta devam ettiler. İngiltereden alınan borç, Fransanın döviz noksanını örtmeğe, borcunu — azaltmaya kâfi gelmedi. Elli milyara yakın bir mas- raf bütçesile yeni seneye giren Fransa- nn bütçe açığı birkaç milyar olmasına mukabil, Fransa maliyesi, o sene K""d_' tediyesi vacib kırk milyardan fazla h:f borç karşısında bulunuyor. Düşürüldüğü tarihtenberi frank, hiçbir zaman kanu- men müayyen olan düşme haddinin asga- risinde kalmadı. Daima azami hadde ya- km oynadı. Şimdi de sön haddinde bulu- nuyor ve yeniden frankın düşeceğinden bahsediliyor. Fransada lik defa görülen bir hâdise olmak üzere, Fransa devlet bankası iskonto nisbetini yüzde dörtten altıya çıkardı! * Bahran, liberal iktısat rejiminin buh- ranıdır. Sermayedarlar, Fransadaki s06- yalist rejimine karşı mağlübiyeti kabul etmiyorlar ve ellerindeki bütün kuvvetle onun mali ve iktısadi dayaklarına hücum ediyorlar. Frank Fransayı terkediyor, Fransız serveti tedrici surctte tabiiyeti- vi değiştiriyor: Altın oluyor, İngiliz olu- yor, Amerikan oluyor! Paranın milliyeti yoktur; neresini emin ve rahat bulursa oraya gider! Fransa maliye nazırı, yal- hız son aylarda harice kaçan Fransız ser- Mâayesini elli milyar frank olarak göste- rTiyor! Bu hal karşısında sosyalist hükümeti de mağlübiyeti kabul etmiyerek meclis- teki kuvvetli ekseriyetine güvenip, ke disine her nevi mali ve iktısadi - sal, yetlerin verilmesini istedi ve aldı. Bu salâhiyetlerle ne yapacaktı? Âyan meclisi, salâhiyetlerin Fransada da, Al. manya ve Rusyada olduğu gibi, iktizadi harekâfi devletin sıkı kontroluna alma- ya doğru gitmek yolunda — kullanılaca- ğandan korkarak kanunu tadil etti. Pa ranın hücumuna uğrayan siyaset için, paraya karşı mukabil bir taarruz yap- maktan başka müdafaa vasıtası bulum- madığını gören sosyalist hükümet te si- Mhinın elinden alındığını görünce istifa- dan başka yapacak bir şey bulamadı. * Her ne olursa olsun, Fransada para ile siyaset mücadele ve hattâ muharebe va- ziyetlerini bütün kuvvetlerile muhafaza ediyorlar. Mevcut alâmetlere bakılırsa Pparanın siyasete şimdilik galebe çalmış olduğuna hükmetmek lâzım geliyor. San- tim sanlim para biriktirmeğe metaklı o- lan küçük Fransız münteh ki radikal sosyâlistlerin en kuvvetli intihap temel- lerini teşkil eder -frankın düşmesine tazı olâmâz! Bunun İçin para ile siyase- tin sulh yapmasını radikallerden istiye- cekler ve onlar da bunu tahakkuk ettir- meği kabul edeceklerdir. Bunu yapma- dıkları takdirde Fransada buhran dura- maz. Son İr.tühabatı Mmüteakip * Fransa |kaplanı vardır. Bu kaplanını 0 kadar Kral Lear'ı hiç kimse görmemişti: Profesör, Romeoyu, Jüliett'i tanıyan birisini bulamayız, fa- kat bütün bunlar piyes halinde tiyatro sahnesinde görenle- rin gözlerinde daima canlıdırlar. Cervantes öleli 317 yıl ol- muştar, kim olduğunu bilene az rastgelinir. Fakat Don Guichotte adı söylenince derhal hayalimizde beliriverir. İnsan hakikatte olduğu gibi değil, göründüğü ve tanıtıl- dığı şekilde bilinir, ması, boyu bosu deği! karakteridir. Bariz karakteri olmıyan insan berhayat da olsa unutulur, kuvvetli çizgilerle karakteri çizilmiş olan insan ise hayali bir roman kahramanı olsa dahi | A basamağa saldırdılar.. - Parmaklığı 4€ Yaşayan insan, ölmiyecek insan $8 görünen ve tanıtılan şekli ise yüzü, si- zihnimizde menkuş kalır, Silik bellisiz simalı kalmaktan çe- | Sarştılar; haykırdılar.. Aldıran kininiz. Hayatta karakter bir hazinedir. n ARASIN Cööz ARASINDA |) Münasebetsiz Bir falcının İddiaları Bir kaplan Kıskandığı Mürebbisini öldürdü | Aşovert, Londrada bir hayvanat bah-| çesinin mürebbisidir. Yavru iken alıp beslediği ve Gülüm adını taktığı bir| çok sever ki, yiyeceğini, suyunu bizzat kendi elile vermedikce içi rahat etmez. Onun için de her sabah ilk işi, «Gü - lüms ün kafesini temizlemek, suyunu değiştirmektir. Geçenlerde bir sabah mürebbi, gene bu, gündelik işini bitir - dikten sonra yanındaki erkek kapların ölmesine geçmeğe hazırlanırken «Gü- lüm> birdenbire, arkadan gelip, üzeri- ne çullanmış, iri pençesini boynuna saplamşı ve zavallı adam gık demeden orada can vermiştir. Alâkadarlar, (Gülüm) ün, mürebhi- Sini kıskandığını, ve bu yüzden öldür- düğünü söylüyorlar. 200 sene yaşayan mikroplar Cezayirde Sirsel civarında hafriyat yapan bir eski eserler mütehassısı 200 sene evvel ölmüş bir kadının mezarı - mı bulmuş.'Mütehassıs mezarı açlıktan biraz sonra şiddetli bir krize tutulmuş ve ön iki saat sonra ölüp gitmiş.. Ceset üzerinde tetkikler yapan dok- torlar bu ölümün muammasını şu su - rette çözmüşler:. parlâmentosunun, bu intihabat vaziye- fine göre tahakkukunu tecrübe edebile- ceği sosyalist programının azami haddi- ne gelmiş bulunuyor. Bundan sonra hü- kümeti kim teşkil ederse etsin, yeni in-| tihabata kadar, Fransa sosyalizm tatbi- katını daha ileriye götüren ve bütün fa- aliyet, sağlarla sollar arasında nüluz ve kuvvet kazanmak mücadelesine mün- İki yüz sene evvel bu kadın sari ve (şitldetli bir hastalık neticesinde ölmüş- |tür. Ölü mezara girdikten sonra mik - roplar faaliyete ünlş“ve tam 200 vıl durmadan üreyerek ve kuvvetlenerek| bugüne kadar nesillerini yaşatmışlar | ve mütehassıs mezarı açar açmaz Üze- rine saldırarak adamcağızı — 12 saatte öldürmüşlerdir. İ HERGÜN BİR FIKRA Hep ayakta kalırım Meşhur konferansçılardan Bay S, bir gün ufak bir şehre gitmişti. O ak- şam şehrin halkevinde bir kenferans verecekti. Halkevine gitmeden b berbere uğradı. Berber, onu tıraş e - derken sordu: — Buranın yabancısısınız değil mi? Bay S. cevap verdi: — Evet bir gece kalacağım, " — - — İyi tesadüf Bay S. de bu gece burada Halkevinde bir konferans verecek. — Haberim vâri > —| « Siz de konferansa gidecek misi- niz? — Gideceğ — Bpey geciktinirz. Bütün sandal - yeler tutulmuştur. Bay S. berbere baktı: — Hep böyle oluyor, dedi, bu Bây S. nin konferanslarında ben dâima ayakta kalırımı, İ ——— — 100 yaşından Sonra insanın Dişi çıkar mı? Türkiyeden Amerikaya hicret ede - rTek roda tavattun etmiş olan Mardi- Tos isimli bir Ermeninin 108 yaşından sonra, bütüm dişleri yeni baştan çık - Tmağa başlamıştır. Tıb âleminde görül- miyen bu hâdise hakkında Mardiros şu sözleri söylem k — Ben'fevkalâde çok süt içerdim; bü dişler de peynir dişleridir.. Muhakkak ondan dolayı dişlerim tekrar çıkmış tır. Doktorlar' diş ellerini, dişleri, çene kemiklerini tetkik etmişler, hiç anor- mal bir vaziyetle karşılaşmamışlardır. Mardiros'un dişleri, kuzu kemiklerini kıracak kadar sağlamdır. Dünyanın en büyük çiçeği Kew,de senede iki kere açan ve asıl Sumatra'da bulunan Amor phophallus Titanum adlı, ddnyınm en büyük çi - çeği 9 Haziranda Nevyork nebatat bah çesinde açmıştır. Çiçek beş senedenberi nebatat bah- Fransız kibar âleminin tanıdığı meş- hur bir sima vâardır. Madam Borisko Silber. Bu kadının kehanetleri meşhur- dur. Geçenlerde gene ortaya efkârı he- yecana verecek sözler atmıştır. Güya bir sene içinde, İspanya yüzünden ko- Pacak bir harb ortalığı allak bullak e- decek, ve Almanya, Fransa ile Çekos- lovakyanın mevcudiyetine nihayel ve- Tecekmiş. Hindistanda bir eşek davası " Bombaydan bildirildiğine göre Simla cinayet mahkemesi bir eşek davası yü- zı.ude_ıı Muhrit Hüseyin isminde bir Hantliyi ölüm cezasına çarptırmıştır. Mesele şudur: Pencab baytarlarından hastanenin işlerini gören emekdar mer- Müslüman Hintliler, Almak kelimesinin Ahmedea benzediğini ileri sürerek 'ada- mın âleyhine kıyam etmişler. * Doktor olmuş, bunun üzerine İngiltere hükü - meti hâdiseye vaziyet etmek mecbu - riyetinde kalmış, ve Rangopol'a emirler ver_vn:k eşeğin isminin değiştirilme - sihi söylemiş, baytar bu sefer de eşeğe: — Bahadır, ismini koymuş, Artık bu kadar hakarete tahammiül edemiyen Muhrit Hüseyin de gitmiş, lürmüş, baytarı öldü 28 buçuk metreye kadar yükselmişti Sakın kutru 50 uıılimdyln ır. Çiçeğin öz kutru 4 metre 15 santimdir. Ve ter- Rangopol | 'kebE_A'-mak istiini vermiş, bir. Lakımh | ismi değirtirmek istememiş, kavgalar| Yaraaraarreraar a rersremeeaserern n sereaereeamaan Kat kabr. zan kaybedecek, bazan artıracak, ve bu * suretle gelerek intihabata kadar devam Bu nevi buhranları öteki demokratik | ©decektir. Muhittin Birgen emleketler başka türlü hallediyorlar: | ””” Meselâ, Din — muhafazakârları, sosyalistlerin Yapmak istedikleri — şeyle- rin bir kısmını kendileri yaparak siyase- tin elindeki silâhları zayıf düşürüyorlar. | Fakat, Fransız milletinin vermeyi sev- miyen psikolojisi Frnsada bunun yapıl- masına şimdiye kadar mâni — olmuştur. Bunun İçin Fransa, yeni intihabattan | gonra para ile siyaset -arasındaki müca- delenin en ştddetl!' bir safhaya girdiğini görmüştür. Bu mücadele, şiddetini ba- Bu sabah bir dostumuz anlattı: ebirini açtı, ben açılmayan taraflaydım, İSTER İSTER İNAN İSTER İNANMA! «Sirkeciden tramvaya bindim, Sultanahınedi müteakip ilk *gelen istasyonda inecektim, Fakat tramvay durmadı, Bele- *diyeye gelince de kondoktör ikı kapıyı birden kilitlemiş, çesine dikilmiş bulunuyor, hiç büyüme | sine dönmüş bir topu andırmaktadır. eseri göstermiyordu. Bu beş sene için-,Benı:i. dışı sarı ve yeşil, içi kahve ren- de yalnız üç yaprakcık vermişti. Çiçek | gidir. Çok kuvvetli bir koku neşret - 27 mayısta açmaya başlamış ve boyu mektedir. «ceye kadar tramvay yollandı, ben de âey.gd. «Oradan yaya dönecek değilim ya, bir diğer ramvaya atla- «dım. Bu defa da gözüm gazeteye dalmış, etrafıma bakınca «kendimi Sirkecide buldum. Oradan buraya yokuşu da tır- , Übür tarafa gidin- | «manarak yaya geliyorum.» İNAN İSTER İNANMA! TT MEN ı Sözün Kısası İnsanı dinden, İmandan çıkaran Şeyler E. Talu | — İnsan dinden imandan çıkar mı?. - 1 — Niçin?. Ve ne zaman?. — Gel! Akşam, geç vakit, işlerinden güçlerin. den çıkıp, bu sıcak günde soyunup, döe künüp biraz serinlemek, dinlenmek ve ferahlamak için evlerine can atan iki are kadaştan biri, ötekini kolundan yakaladı, en yakın tramvay durağına kadar sürük» ledi. Refüjün üzerinde otuz, kırk kişi bek- Hiyordu. Arabanın biri geldi.. İçerisi yarı yarıya boştu. Fakat kondoktör, ön sırada oturan şişman. bıyıklı bir bayanla, çocu- ğunun bilet ücreti hakkında münakaşayt tutulmuştu. Bekliyenlerden .her biri birer defa at İ yokladılar: Emir mucibince kilitli idi, olmadı, tramvay da yürüdü. İki dakika sonra bir araba daha geldi, Bu da boştu. Ve bu sefer, tesadüfün bir lütfu olarak, biletçi, müşterilerle alışvee rişini bitirmiş, arka sahanlıkta dinleni e yordu. Refüjde bekliyenler gene atıldır lar. Lâkin, bu defa da, içeriden, dışarı. dan sarfedilen gayretlere Tağmen, pare maklık, senelerdenberi pas tutmfuş kilit yerinden oynamadı.. Oynamadı. Araba da orada kazık kakacak değil a? yürüdü, İki arkadaştan biri ötekine sordu: — Nasıl? Çıkar mısın?, — Öteye bile giderim! Gerçek, bü tramvay kapılarını böyle kilitli tutmak, halka boşu boşuna işkence etmekten başlıa.bir şey değildir. Şişbana, yokuşunda geçen veya evvelki yıl olan | gibi, bir de kaza olacak olursa bu kilit vurmak yüzünden vukua gelebilecek fa- cia 'da caba! : Hür bir milletip hür ferdlerini demir parmaklıklar arkasında kapalı aryahat ettirmenin hikmetini hâlâ biç kimse'dne ” Jiyamamıştır. Maksat kazaların önüne geçmek - ise, bu sistem bilâkis göze, akla, ve mantıka gaha tehlikeli görünüyor. Onun içindir ki, bu sinirlendirici vazle yet karşısında dinden imandan çıkmanın işten bile olmadığını iddia ve teslim eden iki kafadara hak verdim. Ve ayni zamanda aklıma şu fıkra geldit Bir tarihte, Erzurumda, eşraftan <İ» mansız» Jâkabile maruf bir zat varmış. Bir gün valii vilâyet kendisine sormuş: — Sizin için imansız diyorlar.. Aslı var mı? — Öyledir, efendim. İmansızım! — Nasıl olur? — Anlatayım, Cenabıhak beni yarattır ği zaman, Erzuruma göndereceğini ve burada yaşatacağını söyleyince, huzu- runda secdeye varıp, yalvardım: «<«Ey Rabbülâlemin! dedim; mademki bana | Erzurumda yaşamayı mukadder kılıyar- sun.. Orada filân ve falan zatlar (buradâ |olemadan iki mühim zatın isimlerini ziks |reder) vardır. , Bunlar - insam — dinden, : imındı:ı' çıkavırlar; sonra ben zarat gö- rürüm. İyisi mi: İmanım sende emanet kalsın!» Tanr: bu duamı kabul etti. Ben de yeryüzüne imansız geldim. Mesele bundan ibarettir! Tramvayların bit gün böyle kilitlene- ceğini tahmin etselerdi, öyle sanırım ki İstanbul balkının çoğu dünyaya o Erzu- rumlu eşraf gibi gelirlerdi. z Biliyor musunuz ? 1 — Kito şehri Cenubi Amerikada han- Bi devletin payıtahtıdır? 2 — Eratosten kimdir? 3 — Eski Yunanilerde aşk ilâhı kim: dir? (Cevabları yarın) | (Dünkü suallerin cevabı) | 1 — ehlilyonlar çalan mesnedi izzete | serefrazla darbimeseli Ziya Paşanındır. 2 — Yeryüzünde maden kömürü 720 yıl evvel bulunmuştur. 8. — Haliç iki defa. donmuştur. Biri 1848 de, diğeri de 1892 dedir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: