22 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

22 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 16 inci kısım No. 12 Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Bu sıralarda artık Talât paşa “ zayıf adam ,, sıfatını almıştır. Enerjik adamlar, yani Enver paşa, doktor Behaeddin Şakir ve “ yarı enerjik , Cemal paşa da | TEFRİKASI | —18— | el D Ne olursa olsun gideceğim, yaralı kocamın yanında bulunacağım. Onu bırakıp ta nereye gidebilirim ! Enver paşanın etrafında i siyaset bakımından da Talât Jerle Türkiyenin anlaşması muna kail olmuş ve buna dair bazı toşebbüslerde bulunmuştur. Ber bütün bu devri uzaktan ve nakil suretile ta- nıdığım için Talât paşanın hariçteki faaliyeti üzerinde durmıyacağım. Enver ve Cemal paşalara gelince, on- lar, İngiltereye karşı bolşevik'erle an- laşınak taraftarı idile. Enver paya Kaf- kasyaya geçemiyeceğini — anladıktan 80!) Berline gilmiş, bir müddet ora da kaldıktan sonra bolşevizm ile anlaş- mak üzere Moskovaya gitmişti. Tay- yüre ile yaptı bu seyahı önce Mmuvaffak olamardılar releri bozulduğu için, «Ali bey» isnuni taşı - yan Enver paşa ile doktor Bahaettin toplanmış bulunuyorlardı |gün arasında ancak yapılabilen bi ;yahı'.ten sonra Moskovaya ge'dim. | —O zamanlar Rusyada harp komi vi mi devrinin sonu idi. Lenin bu t a bir komünizm ile hayat imkânı ol dığını gördüğü için N. E. P. diye £ edilen Novi Ekonomiçiski Politika dev- rini açmıştı. Tek tük, yiyecek ve i '©ek dükkânları açılıyor, dahilde , den ticaret hayatı başlıyordu. Mosko- vada yiyecek ve içecek kadar mühim olan bir mesele de yatacak yer Ben, evvelâ bizim sefarethaney: İtüm, Türkiye büyük mil kümetinin ilk büyük elçiliği Moskova- da ve büyük elçi de Ali Fuat paşa idi. Fakat, sefarethanede tek bir oda boş İdeğildi. Son küçük bir odayı da doktar | — Hanımım neye kendinizi bu ka- rsunuz? Kocanız ölmedi. A r Hattâ yarasını kendi e- |limle sardım. Uşaklarınızdan biri de | yaralı idi. Öteki uşak, köylülerin yar- dımr ile elendisini ve :ırkar'hşl_ınm hir -| köy evine kaldırdı. Deyince, Frengis geniş bir nefes a- dı. Ellerini züne koyarak kendini toplamaya çalıştı. Bir takım dualar mı- rıldandıktan sonra başını kaldırdı ve orvan reisinin yüzüne baktı. Bu ba- a, ondan teminat istiyen ricakâr ir mana vardı. O, bunu anladı ve: — Kocanızın öldüğünü söyliyen ya- lan söylemiş. Evet, amuzundan, göğ- sünden ağır yaralıdır. Yarasmı sardı- fım zaman kendinde değildi; fakat ya- ra, geçebilecek bir yaradır. Sizi temin ederim, kocan:z kurtulacaktır. Şakir, Kovnoya inerek esir oldular.| Tevfik Rüştü işgal etmişt.. Dostluk| Dedi, Fakat, ele avuca sığmıyan bu iki enerji bahsinde emsalsiz olan bu iyi arkadaş, | Höbetçilerini afyonla uyutarak oradan kaçmıya da muvaffak oldular. Bu sıralrada, artık, Talât paşa «Zayıf verdi. Bunu hiç unutamam. Orada iki Ker y adam» sıfatını almıştır. Enerjik ıdam-'ıiıç gün kaldıktan sonra ecnebilere tah- | söylüyordu. Kadın, bu düşüncelerden lar, yani Enver paşa, doktor Nazım, (sis edilip hariciyenin emri eltında bu-|teselli alıyor.. doktor Bahaettin Şakir ve eyarı er;ikı(lunın bir otele geçtim. Ancak, burası Kendi kendine süöyl! Cemal paşa da Enver paşanın etrafın- da toplanmış bulunuyorlardı. Bir avuç insan, Türk kütlesinin uzak, hattâ onun yaptığı hamlelere muhalif bir istika - Mette, filan veya falan davayı değişti- rerek arzın mukadderatını değiştirebi- lecek bir rol öynayacaklarına kani bulu Buyorlardı. Enerjileri o kadar çoimıv.ı Enver paşt Moskovada Lenin ile ko- 'or; onunla şu noktada mutal ırlar: Şark milletlerini, kapita - PFzm ve İngiltere aleyhine ayak'andır- mak. Moskova, bu işe kabil ulduğu ka- dar geniş surette yardım edecektir. Bu itilâf üzerine, yer yüzünde mev- lâm memteketleri- y bir araya top- hyan bir cemiyet kurulmuştur. A bey bunun birinci reisidir. kezi Berlindedir.; Bir merkez de Mos- kovada kurulmuştur. Nizamnameleri, Mmerasimi, yeminleri ve sairesi vardır. Meşrutiyet inkılâbından evvel olduğu gibi, gözler bağlı, kılıç ve kitaba, ye - min ediliyor. Fakat, kimdir, bu yeryü- zünün islâm ihtilâl cemiyetleri? Bizi kilerden ve harp esnasında onlarla lanı bir hayli para çek- olan bir kaç politikacı! Kaç senedi: ük bir rol aoynamak im yapmak için uğraşan Enver paşa boş duramaz. Bir şey yap - mak mecburiyetindedir. Bunun için şimdi de bu islâm ihtilâl cemiyetleri ittibadını ele almıştır. Onunla bir şey- ler yapacaktır. Ne yapacağı pek belli olmamakla, yani kendi de bilmemekle beraber, fırsat kollıyacak, bir şeyler yapacaktır. Hangi taraftan ney! tuttu- rabileceğini göze kestirirse o taraftan vuracaktır. 5 Bu maksatla evvelâ Cemal paşayı Efganistana gönderiyor. O, orada Ef - ganisltanı teşkilâtlandıracak ve sonra Hindistan üzerine yürüyecek, yahut o- rada ihtilâl çıkaracaktır. Moskova bu #htilâlcilerden çok şey umuyor. Onla- rın şarkta büyük isimleri olduğunu bil- | diği ve Osmanlı imparatorluğu içinde, Bilhassa harp esnasında oynadıkları ro- Yü tanıdığı için onların bir çok şeyler yapabileceklerine kanidir. Ali beyin Moskovadaki karargâhmda 921 yazında, temmuz sanlarında, ben Tiflisten kalkarak, takihini deruhte et- tiğim matlübat Işi ile meşgul olmak ü- zere Moskovaya gittim. Meğerse, ayni tarihte Enver paşa da Moskovadan Kafkasyaya müteveccihen hareket et- miş bulunuyordu. Hedefi, Batum idi. Bu tarihlerde Anadoluda büyük Sa - karya muharebesi başlamış bulunuynr-! nan erkânı harbiyesinin, biraz da | mübalâga ile verdiği fena haberleri Baküda öğreniyordum. Bu fena hnber-l ler devam ederken, o zaman 10 - 15 ıktııi şehirde bir dostunun yanında ve rahaisız yatmak üzere odasım bana iıiı bir otel değil, tam bir kışla idi. Bu esnada öğrenmi vada Enver paşanın bir karargâhı var- mmış. Kendisi de o aralık Batumdadır. Bu karargâhta Enver paşanın memur- ları veya adamları, bu arada da pek iyi tanıdığım bir zat bulunuyordu. | Tanıdığım zat, Dağıstan hânların - dan Reşit Kaplanof idi. İstanbulda tah- k sil yapmuş, bir aralık Taninde çalışmış uçurum kenarları. Hep kö; _olın Reşit Kaplanof çok iyi, ilim sahi- bi, zeki ve sohbeti tatlı bir insandı. Fikren sosyal demokrattı. Bir aralık şimali Kafkasyada teşkil edilmiş ça- ,hıık sönen cumburiyetin başvekili, son- ra Azerbaycanın maliye nazırı olmuş ve Bakünun işgali sıralarında, hesap -| ları görülmek üzere hapishaneye tık mıştı. Müsavat lideri Resul zade Emin de ayni vaziyette imiş. O aralık Stalin Baküya gelip ahvali teftiş ettiği sırada 905 ihtilâli esnasında kendilerile ha - pishane arkadaşlığı ettiği bu iki zatı ölümden kurtarıp Moskovaya getirmiş| ve orada ikamete memur etmiş, Enver paşa Moskovaya geldikten sonra da Kaplanof mütercim ve kâtip olmak ü- zere onün yanında çalışmaya başla - Miş, Enver paşanın karargâhı, Kremli- nin sarayının karşt tarafında, Mosko - va deresinin sağ sahilinde, büyük bir| şeker fabrikatörü olan bir Ermeninin | şâhane sarayı idi. O günlerde Ankara - ya dönen doktor Tevfik Rüştüyü selâ- metlemek üzere İstasyona gittiğim za- man Kaplanofa rastgeldim. Kendisi - nin Enver paşa karargâhında oturdu - ğunu ve orada çok rahat edeceğimi, eğer siyasi bir mahzur görmezsem onra- ya gidebileceğimi söyledi. Hangt renk- Bu sözler.. muztarip, ümitsiz kadına bir şifa gibi tesir etti: kocası yaralı, hattâ ağır yaralı idi; £: »mişti. n reisi, Onün Ö Kuvvet — kazanıyordu. ir gibi: İ — Müutlaka gitmeliyim. Onun bakıl- veye gidebilirim? Deyince, kervan reisi biraz düşündü. Söylediklerinizin hepsi doğru! Fa- kat oraya, yalnız bir uşakla dönmeniz çok tehlikeli bir iş... G üz yorle- ri gördünüz: Hep dağ geçidleri.. Hep! üz, insan- sız ıssız yerler... Her adımda, her kaya kovuğunda bir haydud var. Bunlar, üstümüze hücum eden haydudlar gibi İki-| si, üçü bir arada yolu gözetlerler.. Hak- kından gelebilecekleri bir av buldular mu üzerine saldırırlar, Siz, kocanıza yar olmaya koşarken hayatınızdan olursu- nuz. Gidemezsiniz hanımım'! — — ş PFrengis.. kervan reisinin bu sözlerini | dinledikten sonra, ızlırapla kıvrandı: — O halde, bana bir kaç muhafız ve- riniz. Ne kadar para isterseniz vere - yim. Kervan başı acı acı tebessüm etil ; — Ona da imkân yok! kervandan bir silâhi: adamımı ayıramam; çünkü, her şeyden evvel, kervanımı düşünmeğe mecburum. En küçük bir ihmalle, onu, tehlikeye atmış olurum. Frengis.. çıldırıyordu. Kocasının hğ— yali, gözlerinin içinde yanıyordu Öyle| bir hayal, ki kanlar içinde, upuzun ya- tıyor.. bir ölü gibi hareketsiz duruyor- du ve o, böyle uzaktan bakıp duruyor- du. Çilgin çılgın söylendi: — Ne olursa olsun gideceğim! Yaralı kocamın yanında bulunacağım. Onu bırakıp ta gidecek yerim de yok. — Beni dinleyiniz hanımım. Bura - dan, bir uşakla, kocanızın yanına dö - te olursa olsun siyaset yapmamaya ka- rar vermiş bir adamın bu karargâhta yerleşmesinde elbet beis yoktu. (Arkan var) - Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Bi- Tef Neşet), Beyatıtta: (Belkis), Samat- yada: (Teofilas), Eminönünde; (Hüse- yin Hüsnü), Ryüpte: (Hikmet Atlamaz), (Emliyadi), — Şehremininde: : (Suadi, nemezsiniz. Biliyorum, kocanız bu hal- de iken yolunuza da devam edemezsi- niz. Yapacağınız, yalnız bir şey var. Y_ı— tınki konağımız, büyücek bir köydür. Orada kalırsınız, orada, mulııfı:ktîuü- nine çalışırsımız. Yahut geçecel er- vmç:ıulır. kocanızın yanına dönersi- hiz, — Günler geçecek. Ben, nasıl buna dayanabilirim? & — Dayanmıya mecbursunuz; çünkü sizin için başka türlü hareket imkâni yok. Kendi hayatınızı düşünmezseniz, kaızınızın yanınızdakilerin hayatım dü- şünmeğe Mecbursunuz. Bu mükâlemeye diğer yolcular da iştirak ettiler, Cariye ile uşak ta kervan ledi. Ev, köyden yüz adım kadar ayrı bir yerde ve kervan yolunun yakınında idi. Bu, etrafı taş duvarla çevrilmiş a - ğaçlı bir bahçenin içinde altlı üstlü dört ki Mosko -|İmaya ihtiyacı var. Hem ben, başka ne-İodalı taş bir bina idi. Burası, şimdi şe- birde oturan bir zengin köylüye aitti. Ev kolaylıkla kiralandı. n Frengis de o akşam, oraya yerleşti. * Günler geçiyordu. Frengis.. köyden beş on muhafız te- min etmiye çalıştı; bulamadı. Eli silâh tutan gençler, iş mevsimi olduğu için, başka yerlere gitmişlerdi. Bir türlü, bir kervan da geçmiyordu. Bir hafta için- de, bütün yapabildiği şey.. lakir bir a- dam bulup, onu, Siyaveşin bulunduğu köye göndermek oldu. Adamın getirdi- ği habere göre şehzade, yaşıyordu, ama, daha söz söyliyemiyordu. Yaralı uşak, kolu bağlı gezebiliyordu. Bir hafta daha.. bir ay daha geçti. Hiç bir kervan geçmedi. Haftada bir giden adam, her defasında, Siyaveşten daha memnuniyet veren haberler getiriyor- du, Şehzade.. artık gezebiliyordu; fakat çok cansız, çok dermansızdı, Uşak iyi- leşmişti. Siyâveş.. ata binecek kadar kuvvetlenince, kendisi geleceği için Frengise, yerinden — kımıldamamasını tavsiye ediyordu. Frengisin bir şeye canı sıkıldı. Siyâ- veş, müsademe günü, atını, geride bir ağaca bağlamış.. uşak, kendisi ile uğ - raşırken onu hatırlayamamış.. At, kay- bolup gitmiş. Kocası sağ idi ya! O, bu- nunla teselli oldu ve: 5 !;e zararı var! başka bir at satın alır, ledi. * Frengis,, köye gelelidenberi, bir defa bile çıkmamıştı. Evde, kızı ve cariyesi ile münzevi yaşıyor. Daha çok kocası- mı, sonra atıldıkları sergüzeşt hayatının gatip safhalarını düşünerek vakıt ge- çiriyordu. Odasmın.. yola ve evde bir kayalık tepeye bakan penceresinde 0- turmaktan sıkıldığı zuman bahçeye çı- kıyor.. yere serdiğ! bir halının üstüne uzanıyor.. yeşil! bir çadır gibi açılan ceviz ağacının altındaki gölgede, ya kızının bir kuş gibi cıvıldayarak oyna- dığını seyrediyor.. yahut gözleri ağa- cın dallarında küme küme duran yem- 'yeşil cevizlere dalıyordu. Köyden satın aldığı şeylerle berabe- rinde getirdiği eşya, bu dağ başındaki yaşayışıma, kanaatkâr ihtiyaçlarına kâ- (Yorgl), Bakırköyünde: (Morkez), gihetindekiler : Beyoğlu : İstiklâl Caddesinde: (Dellasuda), Gala. tada: (Hüzeyin Hümmü), Taksimde: (Li- monciyan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Beçiktaşta; Süleyman Recep). Boğaziçi, Kadıkây ve Adalar cihetinde- kiler: Üsküdarda: — (Ahmediye), — Barıyerde: (Osman), Kadıköyünde: (Himmet), (Ri- fat), Büyükadada: (Halk), Heybeliada- da: (Tanaş). reisinin fikrini uygun buldular. Fren- gis, çaresizlik içinde kaldığın: görünce fenalaştı; yeniden bayıldı. * Ertesi günü.. kervyan köye gelince, kervan reisi, Frengisin uşağın: yanına aldı; köyde, onlara, yer teminine gitti. Yolcu hanı, pek küçük bir yerdi. Onun yolculara mahsus tek odası da dolu idi. 'Teminatı LK 6& de'ı Hancı, boş bir ev bulunduğunu söy-|fi geliyordu. Uşak, ner gün köye gldi yor.. yiyeceğe ait ne lâzımsa alıyos Sonra, bahçenin bir köşesinde, atlarla esterleri barındırdığı gölgeliğin önün« de, bir ağaç altında kavalımı çalarak uyuyarak gününü geçiriyordu, Köylüler bu uzak evde yaşayan ka- dın hakkında bir şey bilmiyorlardı. Bü- tün bildikleri şey.. kocasının haydutlar- S vukua gelen müsademede yaralandı- fandan ve burada, onun gelmesini bek lediğinden ibaretti. Uşak boşboğaz bir adam olmadığı için, kimseye bir şey söylemiyor.. hattâ, köylülerle, alışveri- şe ait işlerin haricinde fazla konuşmu- yordu. Uşak.. bir gün, öteberi almak için köyde dolaşırken uzun beyaz — sakalb bir ihtiyarla karşılaştı. İhtiyar, se'âm verdikten sönra, onun önünde durdu. — Oğlum! dedi. Ben, bu köydeki ka- bilenin reisiyim. Sana, bir tavsiyede bulunmak istiyorum. (Arkamn var) Bir Doktorun Günlük Notlarından Gıdalarımız Karaciğer Çok güzel ve mugaddi bir uzuzdur. Ko- Taylıkla hazmolumur. Terkibinde — yüzde TT-18 albomin vardır. Yüzde otuza kudar yağ vardır. Yözde ön altı nisbelinde şe- ker yapan meşhur gülkojen denllen mad- de vardır. Karaciğerin terkibinde ayrı- ca mühim olmak üzere demir emlâhi vardır. Amerikadan başlıyarak sön yılta- rin tababetinde her taralta — karaciğer modasi aldı yürüdü. Bugüu zayıf ve kan sızlara karşı bazı kan hastahklarınn kar- gt elimizde en büyük tedavi vasıtası ka- raciğerdir. Veyahut karaciğerden çıka - rılmış bir takım bülâsalar kuvvet ilüç- larıdır. Zafiyete cızbız balinde veyahut aşı - Jama şeklinde yemek — şartile haftada bir veyahut iki karaciğer yemek kan za- yıflığına müptelâ olanlara üdeta bir ha- yat eksiri gibi tesir etmektledir. Bu teda- vi e kandaki kırmızı küreyvatir sür'at- de arttığı tesbit edilmiştir. Yalruz pi - şirme tarzı hakkında yukarıdaki notlara dikkat esmek Jüzimdır. Bol bol karaciğer yiyiniz ve çocuklarınıza yedirinle, () Bu motları kesip sakfaymınız, yahut Kadıköyünde Osmanağa M. eski Bekçi yeni Kâğıtçı $. eski 19 yeni 17 sayılı evin tamamı. Yukarıda yazılı evin tamamı pazarlıkla satılacağından isteklilerin bir ay için- de Kadıköy Vakıflar Müdürlüğüne müra caat etmeleri. (8555)

Bu sayıdan diğer sayfalar: