Ğ — Evlilik sana pek yaramış, diyar - u. O zaman evlilikten lâf açıldı. İhtiyar kadın, bundan yana pek talihsizdi nçliğinde çok yakışıklı, fakat pek bir adamla evlenmişti. Arası al- B ay geçmeden berif onun elmaslarını, lahvillerini almış, kaçıp gitmişti. On - dan üç dört ay sonra da Muzaffer dün- Yaya gelmişti. O zamandanberi bu a- dan hiç bir haber alamamışlardı. Herkes onun öldüğünü zannediyor, Diz kadıncağız buna bir türlü im Din çıkıp geleceğini Sa ondan bir haber alacağını Gu. Arada bir: «Acaba ne yap Tasız mı kaldı, çocuğumun baba: bilir nerelerde sürünüyor?.» diye de - Tinden derine üzülüyordu. Zavallı ka cağız o kadar iyi yürekliydi, yahud 'da bu adamı o kadar sevmişti. Şimdi gene sırası gelmiş, hem bun- 1 anlatıyor, hem de Süheylâya ö Veriyordu. Onun anlayışına gö İğe çok büyük ün iç de doğru değildi; hayattan büyük bir saadet beklemek, eninde” sonunda Mutlaka aldanmak demekti... i | Süheylâ: — Neden başka birisine varmadınız, Gdiye sordu. Gençti 4 de amcam gibi hayırsız çıkmazd 'lkl ikinci kocanızdan yüzünüz güler- — Yaramazdım, kızı Muzafferi, bir tanecik yavrumu üveyi baba elle- ; Tinde hırpalatamazdım!. Muzafferin adını duyunca Süheylâ- Tn yüzü gene değişti. Neden ise hala- Sinin oğluna pek kızıyordu: — Sahi, dedi, Muzafferden ne ha- r?... Ne ya ndi?... İhtiyar kadının yüzüne, birdenbire kan çıktı. Gözlerine esrarlı bir gölge Şöktü. Sanki karanlık bir düşünceye Güşmüş gibi, dalgın dalgın birkaç sa hiye durdu. Sonra birdenbire sapsarı Oldu. Onun böyle renkten renge girdi- | üni görünce Süheylâ, yanına sokuldu: | yor şi iz, güzeldiniz. Her- $ inceliğini, elinin her işe nasıl yaraştı. ğını düşünüp beğenmekten kendini ala. madı. Genç kadın, pencerenin kenarında: ki bir koltuğu gösterdi: — İşlerimi çoktan bitirmiştim, dedi buyurunuz, oturunuz.. Sizi dinliyorum. — Bugün Fehameti gördüm. Bana telefon etti. Ben de yazıhaneden çı kmca ona uğradım. — Bundan tabii ne olabilir?.. Elbet a | görecektiniz!. — Size bir kere haber vermek iste- dim de, — İstanbula döndükten sonra inizi göreceğinizi biliyordum. di m, zaman, is reb ceği bir sizin hiçbir hareketinize karışamam de... Ahçıya, © yalnız bunlar.. dar masraf olursa onu ödemek size düşer. İstediğiniz zaman gelirsiniz. istediğiniz zaman çıka: ırsınız, arkadı » Elimdi arırızla top naya çal böylece bir çerçeve duktan s0 Yaşayışımızı inde yoluna ko tık ne ben size Tam o samettinin bakışında bir du, Süheylâ bunu sezdi; güldü: geldiler. H Rizliden gizli, — Merak etmeyiniz, dedi, herkesin a - .)etme, her kadın böyle pasaklı olmaz!, önünde sizi de, kendimi de küçük d şürmemden korkmazsınız, — sanırım Sizin adınrızı dedikoduya karışlırm sık için bana haber vermenize bile| giyeceksiniz?.. Bu kadar saygı, bu kadar |oturacak değilsiniz yı iz için teşekkür ede- | ğ ediğiniz yerde birbirinizi gö- rsiniz. Bunlar sizin, ikinizin bile- Bizim aramızdaki karı ko- valık, yalnız bir şekilden, bir gösteriş- n ileri gidemiyeceğine; göre ben de bunu böylece konuşmuş, evvel- Benim işim bu- e, alışverişe bakmak, bana dü- Ay sonunda uz, Misafirle- ntü vardı. Söylemeye sıkılıyor- SON POSTA BÜYÜK AŞK ROMANI Yazan : K. R. Enson -|rümm. Onun için ben sizi sevmiyorum, -|Siz de benim yaşayışıma karışmıyacak- sınız, diye sokak ortalarına düşebilece- i aklınıza getirirseniz bunda da çok yanılırsınız!, »1, , — Bayır... Ben sizden, hiçbir zaman .|böyle bir çocukluk beklemen; bunu hatırıma bile getirmem?, Hüsamettin lâkırdıyı için: — Bugün çok yoruldum, dedi, gide- yim, soyunup döküneyim; yemeğe öy- le oturalım. — Nasıl isterseniz, fakat... Genç kadın, eğlenir gibi, güldü: -| — Bilmem ki, bu saatta gecelik mi Pijama ile de sofraya değiştirmek * | — İngilizler gibi, yemek yerken smo- king mi giyeyim?.. | — Yazık ki bizde bunlar âdet olma: mış. Herkesin giyinip kuşanms: sokak için, yabancılar için... Sokağa çıkarken traş olurlar, süslenirler... Eve gelince ; gçorablarını çıkartıp şıpıtık terlikle gez- iye kalkarlar, Bir gün evde kalsalar, aŞ bile olmadan, yüzlerini yıkama- dan gecelikle ev içinde dolaşırlar!. — Kadınlar da öyle değil mi, sanki?.. ar da sokağa çıkarken boyanırlar, slenirler, kokular sürünürler. Evde iken saçlarını taramak bile akıllarına gelmez. Bütün gün salkım saçak gezer- |ler, Yahut ta bir gün evvel, saçlarını |kıvırtmışlar, diyelim, aman ondülüs- yon bozulmasın, diye file takarlar, ev nde v gibi otururlar!, gülümsedi; ona doğru şöyle ktı. Hüsamettin de başını kaldır- Göz göze geldiler. Sokağa çıktığı an çok sade, dümdüz giyinen bu mç kız, şimdi bütün kadınları kıskan- döracak bir kıvraklıkla giyinmiş, ku- |şanmış, süslenmiş: — Ben de mi onlardanım?.. Merak Demek ister gibi karşısında duruyor- du. Hüsamettin, uzun uzun ona baktş — Ne oluyorsun, halacığım?.. dedi,/mak, ailenizin şerefini korumak, b.ıııın'bakm“-" doyamadı. Sonra söyledikle Sende gene bir şey var. Ne zaman Mu-| bunlar benim için ikinci derecede ka- Tİnden utanmış gibi lır. Hepsinden evvel kendi kendimi 1e | üşmek- ünü- Zallerin lâfı açılsa hep böyle clüyor-| Sün!. Nikâhtan bir gün evvel, ondan İgraf aldığın gece ödümü kopardın? | ' tolgraf seni o kadar altüst etmişti!. | Halbuki onun şimdi yeri çok iyi diyor- SBun?. Öyle ise bu kadar üzüntü ne- den?.. Hem, benden neye saklıyorsun?. | de işle en çok buna üzülüyorum Halası kendini toparladı; gülümsedi: — Bir şey yok, dedi, sana öyle geli- Yur. Muzafferin şimdiki işi, $ok iyi... Ondan yana hiçbir üzüntüm Yok. Şimdiki müdürü, onu çok beğeni-| Yornuş; yakında da Kayseri fabrika-| Sima alacaklarmış. Orada mühendislik | Gdec, bunlara bir türlü inanamı- Yordu. iki halası, keadisinden - bir &y saklıyormuş gibi, içinde anlaşıl- Maz bir korku vardı. Fakat pek üstü- he düşmedi. O kadar sev bu tatih-| Sİz kadını daha ziyade üzmemek iç n| ika bir lâf açtı. | üleden sonra geç vakte kadar bera-| T oturdular. Akşama doğru halası! . Süheylâ, yalnız kalınca biraz ge- gpartımanın işlerine baktı. Akşam Yemeği için ahçı ile konuştu. Sonra 0- sina çekildi. Üstünü değiştirdi., Büsamettinin —artık — yazıhaneden Nme saalt yaklaşmıştı? Biraz sonra 9 da poldi. Hiz kendi odasında olduğunu Pıyı yavaşça vurmadan içeriye gir- 1 Genç kadın, giyinmiş, hazırlan- söylediler. — Geldiğinizi duymadım, diyordu. lüsamettin: — Sizinle biraz konuşmak isterdim, 1, hizmetçilerin yanında, pek doğ- u o_lnııyaı:aku da onun için buraya . İşiniz varsa, rahâisız etmiye- , biraz sonra geleyim!.. ’?'iıamnuin, sanki biraz sıkilıyormuş M Sustu. Etrafına göz gezdirdi. Yatak oinın. temizliğine, derli topluluğu - Tzun uzun bakmaktan, Süheylânın kelemekten, herkesin diline d ten korkarım; ilkönce bunu dü Tapu Kadastro Umum Müdürl zlerini yere iğdi. Süheylâ, artık biraz da eğlenmek, onunla alay etmek istiyordu: (Arkası var) u_ğünd.e—n; Fen Memuru olmak isteyen Lise mezunlarına: Ankarada bulunan Tapu ve Kadastro metkebine tedris müddeti bir sene ol- mak üzere bir şube ilöve edilerek 1 Teşrinievvelde te risata başlanılacaktır. Bu şubeye Hse mezunlarından ve lisenin onuncu sızufından tasdikname almış bulunanlarden müsabaka (İle talebe abnacaktır. Müsabaka «hesap, cebir, hendese ve mMsellesat» dan yapılacaktır. Mektebe kebul edilcceklere tahsil müdeti çinde zaturi masrafları için ayda 25 lira verilecektir. Mezun acaklardır. : 1 — Nüfus cüzdanı. aklar ilkönce kadastro fen memur muavinliklerinde maaşla istih- ddak sıhhat raporu, Polisçe musaddak hüsnühâl mazbatası, 4 — Mezun olduğu | enin şehadetnamesi veya onuncu sınıf- tan Çıktığına dair tasdikname, B — 4X6 eb'adında üç kıt'a fotoğraf iliştirilerek bir istida İle 15 Temmuz tarihine kadar Mektep Müdürlüğüne müracaat et- melidir. — <1552. n AT VYo KİT İ ALREİ İA L Kai «3391> KNN ./f!ll*lı A SŞ RYÜL II TU SI YT VI0 İAT zevk DA ÇAT Bomonli - LA ZIT LT ÇN A Z Frank Bütterman'ın dokuz kızı vardı.. Kendisi Lozanda iyi bir iş ve servet sa- hibi bir adamdı.. En büyük kızının yaşı ön dokuz ve en küçüğün yaşı ondu.. Büyükten başlayıp dokuz kızın adları şuydu: Lia, Frida, Ju- lie, Küte, Betsi, Nora, Leanora, Diaman ve Dorotla.. Kızların bepsi de güzel ve cana yakın- dılar; en büyükleri olan Lia sarışın ve gok güzel bir kızdı. O, kardeşlerinin hem ablası ve hem de anneleri mesabesindey- dL Frank Bitterman bütün kızlarına iyi bir terbiye ve tahsil vermeğe çalışıyordu. Hemen hepsi hem bilgili ve hem de mü- kemmel bir ev kadını olarak yetişiyor- lardı.. * Evlerinde sık sık çay ziyafetleri veri- lirdi. Bu ziyafetlerde evin kızları konser- ler verir, şiirler okur ve misafirlere tatlı ve temiz bir geçirtilirdi. Bu ziya- fetlerin birinde, bir akşam genç bir dok- tor bulunmuştu. Doktor, yakışıklı ve mu- hiti arasında temiz yürekliliği ve çalış- kanlığile tanınmıştı. Lia çok güzel piyano çalıyordu.. O akşam genç doktor evin en büyük kızile fazla alâkadar oldu ve anunla baş- başa, uzun uzun konuştu. Artık doktor, ondan sonra evin en sadık müdavimle- rinden biri kaline geldi. Lia genç dok- toru şiddetli bir surette sevmeğe başladı.. Bir gün genç doktorun ebeveyni res- mi bir kıyafet içinde ziyarete - geldiler. Onların bu halde gelişlerini gören Lianın kalbi hızlı hızlı vurmağa başladı. Misafirler çıkınca doğru annesinin ya- nına koştu. Acaba razı olmuşlar mıydı? Annesi onu görünce: — Seni istemeğe geldiler zanpettik kı- zım, dedi. Fakat Fridayı istediler. Lia müdhiş bir sademeye uğramış gi- bi sessiz sessiz durdu ve sonra odasına doğru Mzla yürüdü.. * Doktor Fridayla evlendikten sonra, ka- mısını alarak Bern'e gitti. Bütterman'ın ziyafetleri hâlâ devam ediyordu. Lia, gene misafirlerini ağırlı- yor ve kardeşlerile könserler veriyordu. Bu gecelerin birinde, bir Fransız res- Bamı evlerine geldi. O gece kaçamak ba- kışlarla Liayı süzüyor ve içli içli ona ba- kıyordu. Bir akşam genç kız ressama sormuştu: — Niçin böyle duruyorsun? Benden korkuyor musun? Geonç ressam da gülerek: — Evet! diye cevap vermişti. Güzelli- ğiniz beni korkutuyor. Fakat bir gün kardeşi Julia ablasının yanına yaklaşarak utana ulana — şunu dedi. — Abla, sana büyük bir sır tevdi ede- ceğim. Dün, ressam kendisile evlenirsem soön derecede mesut olacağını söyledi. Ne covap vereyim abla? Lia bu sözler üzerine göz yaşlarını sak- lamağa çalışarak: — Kabul et kardeşim, dedi. Muhakkak sen de mesut olursun!. ( Düğün gecesi Lia rahatsızlığını baha- Dokuz kızın kısmeti Çeviren: Faik Bercmen DA ne etti; ve odasında, tek başına sabaha kadar ağladı. ; * Büu hâdise üzerinden çok zaman geç meden genç bir müderris mutad ziyafet. ierde görünmeğe başladı. O da geldiği akşamlar, Liaya gizli ve kaçamak bakışı lar fırlatıyor ve genç kızı tatlı ümidlere düşürüyordu. Lâkin bir müddet sonra genç profesös Küteyi istedi.. * Aradan bir yıl geçti. Bu sıralarda baba, evlendirmişti. Lladan başka iki kızını Gene bir müddet sonra geri kalan kızla. rından birin! bir avukata, diğerini de bir tüccara verdi.. Ve böylece, Lia, her eve gelen bekâr bir adamın kendisini istiyeceğini umu- yör; fakat her defasında büyük bir inki- sara uğruyordu. Lia küçük bir seyahatten sonra tekrar Lozana babasının evine dönmüştü. Şim- di evlerine orta yaşlı, zengin ve bekâr bir âyan azası gelip gidiyordu. Çoğu zamanlar, âyan azası, Lianın ya- nından ayrılmıyor ve onunla uzun uzun konuşuyordu Kırk beş yaşlarındaydı. Tam ona göre münasip bir koca sayılırdı.. Lâkin bir gün, zengin âyan azası Lia- nn yanına sokularak ağır bir tavırla: — Sizinle çok nazik bir mesele hakkın da görüşeceğim! dedi. Ben artık genç sa- yılmam, Fakat oldukça mühim bir sorve- tim var. Acaba bu vaziyetimle, zevcem olmayı kabul edecek bir kadına mesut bir hayat geçirtebilir miyim? Lia büyük bir heyecanla cevap verdi: — Bir kadını mesut edebileceğiniz ka- Bunun Üzerine âyan azası mesut bir çehreyle: — Matmazel Dorotia Çok küçük amma beni zevceliğe kabul eder mi? dedi.. * Bu mükâlemeden bir gün sonra Lia bir baloya gitti; ve sabaha kadar dansetti. Odasına döndüğü zaman penceresini & çarak terli terli kendini açık ve serin ha- vaya bıraktı. Bir aralık çıplak omuzlarında ince bir sızı duyarak yatağa girdi. O gün ateşi kırka çıktı; gelen doktor genç kızın çifte bir zatürreeye tutulmuş olduğunu söy- ledi.. Üç gün sonra, evin bir tek kızı kalan Lia, gelinlik elbisesi giymeden, dünyaye gözlerini yumdu.. Yarınki nushamızda : Hayat çalışanındır| Yazan: Melâhat Tezer DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi; Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka İşi'k