Senden evvel hiç yaşamıyormu- Şum!.. Yaşamanın tadını bana sen ver- din, sen öğrettin!, Hüsameddin, genç kadının ellerini ö- Püyar, sonra yavaş yavaş onu kend doğru çekiyor, dudaklarını saçlı Parlak dalgalarında gezdiriyordu. Fe. hamet de artık kendini bırakmış, gözle- Ti yarı kapalı, onun göğsüne yaslan - mıştı. Biraz daha sokuldu. Başını o - Muzlarına dayadı. Hıçkıra hıçkıra ağla- dı. Sonra birdenbire doğruldu: — Nerede şimdi?, Nereye gitti?. diye sordu. Sesinde öyle bir acılık vardı ki Hü- sameddin de titredi; kekeler gib — Galiba, dedi, Yalovaya gidecek - miş!.. Ben onu yolda bıraktın.. Apartı- Mana gidecek, esvabım değiştirecek, sonra da Ada iskelesine inecekti, — Eskiden böyle konuşmuştunuz, de- Bil mi?.. — Evet... O, eski proğramı değiştir- mek istemedi; hep aramızdaki soğuklu- Zu balasına belli etmemek için... Fakat neden sordun?, Buna mı üzülüyorsun?.. > gitmiyeceğim kil. Burada kalaca - rm, — Gitmiyecek misin?.. Nasi olur?.. O yalnız başına gitsin, sen burada kal?. ğru olmaz ki... — Ne yapayım, o ksdar uğraştım, o. MU vazgeçiremedim. Benim gözümde biç bir değeri olmadığını ona da Böster- (dımı da ortaya atacaklar; benim Mek için neyaparsan yap, dedim. Şim-| züm, n n di artık arkasından koşacak değ Ya... Sen de benim onunla berabez git“ tiğimi istemezsin sanirimı!, — İstemem ama, mademki o gidiyor, bu Uğursuz nikâh kıyıldı; herkes sizi €vli diye biliyor, kendimizi ona göre kullanacağız — Peki ama, ne yapayım?. Bir yol Büst, — Senin onunla beraber, bâlâyı seya- itine çikmanı elbet istemem. Bunu gö- Zümün önüne getirdikce deli gibi olu- Yörüm. Fakat ne yazık ki onun halası- hı hesaba katmasak bile senin babanı işüneceğiz!.. Baban da kuşkulanacak Olursa iş büsbütün çirkin bir renge yi- Yer. Hele ben böyle bir dedikoduya ken- adımın karışmasını hiç istemem! mki günün birinde Sübeylâdan âyrılacaksın, o zaman karını bırakıp be“ Mimle evlendiğini görenler bütün ka - ahati ikimize bulacak! Bütün bu gü- Tükülerin benim yüzümden çıktığını da anlıyacak!., Artık onun yüzü- Me nasıl bakarım?. Biraz durdu; hem söylemek istemi - Yormuş, hem de söylemese olmıyacak iş gibi sesini yavaşlattı: 7> Sonra... Babanı darıltmak senin İçin de doğru olmaz.. bunu da düşün!.. , Hüsameddin başımı eydi. Fehame - tin korkusu pek boşuna değildi, Baba- $i onlara kızacak olursa belki de olğu- Da hiç yardım elmiyecekti. ehametin gözlerini kamaştıran bi- Taz da onların bugünkü'yaşayışları idi; be zamandanberi doktor Hamdiden bo- anıp Hüsameddine varmayı, biraz da Saltanata kavuşmak için istiyor, de- bilebilirdi. Bir aralık kocası ile beraber hkaraya gitmişlerdi. Onlar orada iken “sameddin de İstanbulda Süheylâ ile mışmış, onunla evlenmeğe kalkmış - Fehamet bunu duyunca ne yapmış apmış, işte en sonunda kocasından bo- miştı, Bir kaç gün içinde de Hüsa- Meddini kandırmış, Süheylâdan vaz - içsin şti. Yazık ki, işte bugün ortaya *$ umulmadık bir terslik çikiyordu. di yeni baştan başlıyacaklardı. Hü- İdin karısım boşıyacak, kendisini ondan sonra alabilecekti. Bu a - mi ne olursa olsun herkesin gözünü İ üstüne çevirmekten, hele Hüsa- dinle babasının arasında bir dar » Binlik çıkmasından pek korkuyordu. kadı, Süheylâ da, kocasının bir başka va in İçin kendisini bıraktığımı görün- ii; tam ayrılacakları sırada, kim bilir ya güçlükler çıkarmıya kalkabilirdi, 5 ilekim ilk gününden onları kendi tu- ağına düşürmüştü, < se üsmeddin, üzüntüden . şaşırmış, Vİden gözleri kararmış, karşısındaki »İde, Hüsameddin de bu karışıklıktan ko. »İlayca, gürültüsüzce, hattâ...... yordu. Ne na yaplırabileceğini biliyordu, Onun i- çin öyle bir yol tutmalıydılar ki kendisi masraf» dan yüz bulâmayın- ca, ona nisbet, kim bilir belki de ufak tefek çılgınlıklar yapmıya kalkacaktı, O yapmasa bile kocasının onu sevmedi» Gini, onu bir kenarda bıraktığını gören. ler genç kadının arkasında dolaşmıya başlıyacaklar, onun nasıl olsa bir gün başka bir erkeğin kollarıma düşmesini! bekliyeceklerdi. Böyle olursa, ileride ayrılma suçunu da Süheylânın üstüne yüklemek kabil olacak, işler daha ziya» | de kolaylaşacaktı, O zaman hiç kimse, günün birinde Hüsameddinle Fehame-| tin evlenmesini çok görmiyecekti. Genç kadın, gözleri yerde, biraz bo- ğuk' bir sesle, tane tane: — Bir bakımca bana kızacaksın, di- yordu; şimdi sana: «Haydi kalk, Sü - heylâ ile beraber Yalovaya giti.» der- sem belki de darılacaksın, Dur, bak ne diyeceğim... Biraz ben; dinle. Onu bugünden bırakırsan, bu sabah sana mi- kâhlanan bir kadın niz başına Yalo- vaya gidecek olursa'bütün suç senin üs-| an bir emir beklerken o, (burada ne olursun?, Yalniz başına ne erse 0-: yaparsm?, Onu düşünsene bir kere... — Beni hiç düşünme!, Sen eğer git- mez de burada alirsan o zaman daha ziyade üzüleceğim. Dedi kodu, beni her şeyden ziyade korkutuyor. Saat kaç?, — Dörde geliyor. — Vapur kaçta?, — Altıda, — Şimdi, hemen'spartımana koş; es- vabını değiştir. Sonra da bir otomobile atlar ,vapura yetişirsin!. Hüsameddin buna bir türlü razı ol- mak istemiyordu: > » — Nasıl olur?., Seni nasıl bırakırım?. Seni görmeden, günlerce, nasıl yaşa - rım, hem de o kadının yanında?, De - min, beş on dakika otomobilde yalnız kaldık; deli gibi, hasta gibi oldum! Ya- lovâ gibi sessiz bir yerde, günlerce o - unla karşı karşıya nasıl otururum? En sonunda başını eydi: böyle daha iyi olacak, diyorsur i yerine getirmiş olmak i- gin gideceğim .Yoksa, beni buradan a- Yirâcak hiç bir kuvvet göremiyorum. , — Çaresiz, Hüsameddin! - İkimizin — Mademki sen böyle istiyorsun, ! yalnız | tün Avrupaya yayılmıştı. SERİ İngilizceden çeviren: Sezsi Yaşd SON E Rosini meşhur bir san'atkârdı. Az 78-| kuvetsiz düşmüştü. Biraz istirahat etme manda şöhreti bulunduğu Roma şehri -|ve kendini toplamak için doğduğu yere, nın bududlarını aşmış İtalyaya hattâ bü-İdeniz kenarındaki köyüne çekildi. İşte burada Rosini, Amelyayı sevdi! Rosini her akşam gün batışını sey- retmek için sahile inerdi. Yalnızlığı sex değildi, Rosini bütün tablolarını tek) ven ressam köy halkının toplandığı kum- renkle, kan rengi kırmızı ile yapardı. Bin | sala uğramaz, birsz ilerideki kayalıklara bir rengin ve yüzlerce san'atkâr elin ça-|çıkar, oradan gözlerile güneşi batıncıya Rösini büyük bir ressamdı, Fakat onun bu kadar tanınmasına sebeb yalnız bu tüpe yüklenecek!, Herkes dedi koduya | vuşuncıya kadar, kim bilir, daha ne sı- 1 |diğini ileri sürecekler, Böyle d bilirsin! yalnız başına Yalovaya gitsin, sen bu-| ten de burada kalamazsın!. Mademki | v > değilim. Böyle bir şev söylemedim. başlıyacak... Yarın öbür gün benim a-| den senin karıridan ayrılmak edi kos| Halbuki Sü âyı bi | benimle beraber kal, diğen ben — Sen söylemedin amı ben bis rakıp da onunla beraber ni yapamam. Sen d de -İtenlerden sonra sen rim?. Sana ettiğim fenalık eivermiyar-! büsbülün yabancı ol muş gibi bir de buni zöntünün içinde” hiç olmazsa sen tatlı bir 8 öyle... dulardan benim ne kadar çekindi mi | ig olmazsa bu kadarcık bir ümüdim ol! k dalsun! — Sevmesem bunlara katlanır mıy -| , Hüssmeddin?. Hem ne kadar se- yorumt ki bak, senin için nelere bo - yun eğiyorum. Yoksa bu sabah olup bi-! çlarını rtik t ahiydınt. (Arkası var) m için lişmasile meydana gelen tablolar Rosini tek renkli şöheserleri yanında pek ük Kalırlardı. Bazı kimseler Çine, Hin- de adamlar gönderdiler. En nadide, en güzel boyaları geliritiler, Bazıları da tek renkle meselâ yeşil, sarı hattâ kan rengi kırmızı ile tablolar yaptılar. Fakat hepsinde de göze bâtan bir gayri tabillik vardı, Rosini pek öyle s'k yesim yapmazdı. O- nun sehpasının bışına geçip, eline fır - sı aylara, bazan da yıllara ftr m Genç sanatkâr son şüheseri: <Ağliyan Kadın, 1 da yaptıktan sonra fevkalâde / TU RK Ö KUMBARAN iv dx 5 İŞ DANKASI i- | kadar takib eder ve gruptan sonra ses » #iz sedasız evine dönerdi. Bir akşam gene kayalıklara çıkmıştı. Biraz ileride, diğer bir kayanın üzerinde genç bir kız gördü: Bu Amelya idi. Ve işte Rosini ilk görüş- te genç kızı bütün mevcudiyetile sev « di! Amelya zengin, asil ve mağrur bir kontün kızı idi. Aldığı terbiye neticesi 6 da babası gihi herkesi kendinden aşağı görürdü. Önceleri genç kız ressamın ateşli söze lerine ehemmiyet vermemiş, onun aşk tiraflarına gülüp geçmişti. Fakat sonra ları onun tek renkle tablolar yapan meş- hur san'atkâr olduğunu öğrenince genç adamla konuşmakta bir beis görmemiş « ti. Günlerce, haftalarca çılgın gibi seviş tiler. Daha doğrusu Rosini çılgınca sevdi. Amelya da mukabele ediyor göründü. Bir akşam gene kayalıklara olurmuş grubu seyrediyorlardı. Amelya Rosini - den bir portresini yapmasını rica etti, Genç vessam Gürakladı. Gözlerini daki « kalarca ufka dikerek sessiz kaldı, sonra sevgilisine dünerek yalvardı: — Şimdi çalışamıyacak kadar halsız ve hastayım. Müsaade et bir kaç zaman bek- Yiyelim. Amelya fena halde bozuldu. O vakte kâdar her istediğini yaptırmağa alıştığı için bu red çok canını sıkmıştı. Hiç bir sey söylemeden Kalktı ve uzaklaştı. ; Ertesi akşam aynı yere geldiği zaman Resiniyi göremedi, omuzlarını silkerek döndü. Ve o günden itibaren tam iki hafta genç ressam odasından dışarı çıkmağı Yemek zamanları ev sahibesi elindeki tepsiyi san'stkârın kapısına bırakır, bir şey isteyip istemediğini sorardı. Böylece iki hafta geçti. O gün sabahleyin ihtiyar kadın bermütad Rosini'nin kapısını vurs duğu zaman cevsb alamadı. Merak edip oda kapısını araladı, sonra elindeki tep- siyi yere fırlatarak haykıra haykıra s0 « kağa fırladı. Kadının yaygarasile eve Üs şüşenler Rosini'nin odasına koştular, O- daya girenler genç san'atkârı tam kapı nın karşısındaki duvarın dibinde arka üstü ölü buldular. Beyaz badanalı du » varda tabii büyüklükte bir portre göze çarpıyordu. Bu resim de Rosini'nin eski eserleri gibi tek renkle, kan rengi kırmızı ile yapılmıştı. Resme bakanlar gözleri « min mağrur bakışından, dudaklarının müstehzi gülüşünden Amelyayı tanımış» lardı, Rosini son eserinin ayak ucunda sekin yatıyor ve göğsünde, tam kalbinin üstündeki küçük bir delikten hafif hafik kan sızıyordu!.. Yarınki nushamızda: Kaybolan tebessiim Yazan: Peride Celâl | —