Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
9 w i gınız erkek tıplerı hangileridir? — 480 — Ben kazak ve tüccar bir koca isterim Benim istediğim ideal erkek tipi: - Renk esmer, saçlar siyah, gözler ahu, - ve bu gözleri çerçeveliyen kıvrık kirpik- ler. Boöy 1,70, omuzlar geniş, en az 2 lisan “ bilir, yuvasına bağlı ve kazak olmalıdır. “Mesleği de tüccar olmalıdır. İzmit: Vecihe (Sarih adresinin neşrini istememiştir.) — #G1 Evleneceğim kadın sözümden Lişarı çıkmamalıdır Beğendiğim kadın tipi: Vücut: Orta boylu, balık etinde, beyaz, mavi gözlü, kıvırcık saçlı, Tabiati: Benim en çok beğendiğim ka- - dın ben işten yorgun argın geldiğim za- man ğgüler yüz gösteren, daima yuvası - na merbut ve muti, fedakâr, tahammüllü, sözlerimden dışarı çıkmaz, yüzüne boya ve pudra sürmez kadıhndır. 'Tahsili ilk mektep olması kâfidir. Küçük Yozgat: M. Özer (Sarih adresinin neşrini islememişlir.) örn 5Ğ9 — İnsan tip seçmemeli, fakat... Yaşım 18.. İstikbalde bana eş olacak in- sanın tipini tayin etmemek bana en doğ- rü bir hareket olarak görünüyor. Çünkü hayat bazan insanların arzusu hilâfına bir seyir takip ediyor. Ya karşıma aksi bir tip çıkar ve ben de o tipi beğenir, se- versem? Nerede kaldı seçtiğim tip?. Bu tip meselesi gönle bağlıdır. eGönül kimi severse güzel odur!» Madem ki soruyorsunuz, söyliyeyim: Ben esmer olduğum için sarışmlardan hoşlanırım. Boyu 1,73, tunç yüzlü, mavi gözlü, sarı dalyalı saçlı ve bu yüze üya- cak ağız ve burun. Ahlâkı: Eşine karşı daima sevgi, saygı - ve itimat taşımalı. Kalbi açık, gizlisi ol- mamalı. Çocuklarının yanında fena ha - * Teketlerde bulunmaktan içtinap etmeli. — ve kederli gunlerim daima eşile paylaş - malı. Mesleği: Bence her ne olursa olsün makbuldür. Yalnız beni mes'ut edebile- cek kabiliyette olmalıdır. İstanbul: H. Aylâ (Sarih adresinin ve isminin neşrini is- tememiştir.) kadın ve —— / — Âşktan bahsetmiyen bir kız isterim İşte beğendiğim kadın: Vücut etli ve oldukça iri, renk beyaz, saçlar sarı, gözler yeşil, ağız ufak, burun yuvarlak, tebessümü bol, pembe dudak - lar, her şeyi zamanından evvel anlıyabi- ien, aşktan hiç bahsetmiyen bir genç kız.. Tahsili ne olursa olsun, düşüncelerini ol- duğu gibi anlatsın. Ankara P. T. . U. müd. hesap işlerinde Talât Metiner — Mi — “Yaşı 30, 35 işte istediğim eş,, Tunç renkli esmer yüzü, Koyu lâcivert gözü, Yay gibi siyah kaşı, Dalgalı saçlı başı, Omuzları genişçe, Göğüs çıkık bel ince, Uzunca boylu olsun, Huyu huyuma uysun. Eşini içten seven, Yurdu için can veren, Yaşı otuz, otuz beş, İşte istediğim eş. Hayalimdeki bu bay, Aslan gibi bir subay! Bursa: Muzaffer (Sarih adres ve isminin neşrini iste - memiştir),. “ Kar —- İDİ PDIT A RADYO Bugünkü program 13 - Haziran - 937 - Pazâr İSTANBUL 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250: Haya- dis. 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Konfe- rans: Ordu saylavı Selim Sırrı Tarcan (İn- gilterede terbiye meselesi). 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Ömer Rıza tarafın - dan arabca söylev. 2045: Muzaffer ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, (saat âyarı). 2115: Orkestra. 22165: Ajans ve borsa haberleri. 2230: Plâkla solo- lar, operâ ve operet parçaları. YARINKİ PROGRAM 14 - Haziran - 937 - Parzartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türt musikisi. 12.50: Hava- dis. 13: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 1930: Afrika av hatıraları: 8. Selâhattin Cihanoğlu tara- fından. 20: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 20.d5: Bafiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat Âyarı). 21.15: Orkestra. 2215: Ajans ve borsa haberleri. 22.30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. N — Tahsilli kız istiyorum Alacağım kız şu evsafta olmalı: Tahsil derecesi üstün olursa terbiye - si de ona göre olur. Tahsili benden az da olsa olabilir. Tahsil yuvaya kuvvet verir. Asyrıca temiz ve namuslu bir aile kızı ol- malı. Pek çok modaya düşkün olmamalı, muhitine uygun, olmalı, süs güzeli de - ğil, tabiat güzeli olmalı. Sinirli — değil, sıhhatli ve iyi bir anne olabilmeli. Boyu lzükte, dişleri ince, çak şen, musiki sev - melidir. Ankara: M. U. (Sarih-adresinin ve isminin neşrini is- tememiştir.) o—A I — İstanbul” Belediyesi “İlânları İ I Ticaret ve san'at icra edilen yerlere asılan ilân levhalarına ait afişaj tarife - sinde tenzilât yapılmıştır. 1/Haziran/937 mali senesinden itibaren her levhadan senede üç liradan aşağı olmamak şartile alınacaktır. Belediye vergği ve Tesimleri alınmakta olan ilân resmi ayrıca eskisi nin evvel emirde Belediye merkez muhasebesine müracaatla ödemeleri, ödemiyenlerin levhalarının nur. * metre murabbandan iki lira afiş ücreti Kanünunun 14 üncü maddesi mücibince gibi tahsil edilecektir. İlân sahipleri- afiş ücretlerimi teşhirden — menedileceği ilân — olu - (B). (3369) * Yaş mevya satan manav dükkânlarının saat 24 e kadar açık kalmalarına daimf ençümence 5/6/1937 tarihinde karar verilmiştir, ilân * ilân olunur. (B.) 3371) * Senelik muhammen kirası 36 lira olan Çatalcanın Büyükçekmece mahallesin- de İstanbul sokağında 1 No. - depo 938 ve 939 seneleri mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi de görülebilir. İstekli olanlar 2 lira 70 kuruşluk ilk teminat mektup veya mak - buzu ile 24/6/937 parşembe günü saat l4 de Daimi Encümende bulunmalıdır - lar. (.) (3260) Temmuzda açılacak yerli mallar ıglıi lerde bir hey'et vali ve belediy er_ei.sı'lühıt— ı— L.61 olmalı. Balik etinde, ağzı orta küçük- | Levazım Müdürlüğün- | İSTANBUL Ticaret ve Zahire Borsası 12/6/937 FİATLAR CİNSİ Aşağı — Yukarı L .. «KE | Buğday yumuşak 6 2 6 SI.5 Buğday sert S 30 5 535 Arpa 3 57.5 Çavdar S 55 * 12,5 Miısir sari 4 30 4 31 Afyon ince 550 Tiftik deri vno Yapağı Anadol sö- 00 Yapağı İzmir 59 Dr. HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dahiliye mütehassısı: Pazardan maada bergün (2 - 6) Divanyolu numara 104, ev te- lefonu 22398 - 210d4 “DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü TAKVIM HAZİRAN Rumt senö Arabit sena 1853 13 1856 Mayıs | Resml sen Hızır 31 1937 39 PAZAR SABAH N İMSAK Ti R. ülahar — 5; s |at 4 6 (27 4 28 8 (97 Ö d | İkindi | Akşam| Yatsı <e DUT (D İ (D 3 İ D E.| 4 İ32| s(3slı2|— |2 (o2 Zlr2l|ıs|ıs |1 lıo|aı|21| a den direktif verilmiştir. Yerlı Mallar sergisi hazırlıkları unüıtündnğımretederexsergıkwl“, ' sine belediyeden bir âza verunıeslnl i cektir, Galatasarayda açılacak olan nin bilhassa geçen senekine ber çin çalışılmaktadır. Buna — dikkat ve himaye gören yerli sanaylin M ÜÜsergide tebarüz ettirilmesi hakkında Ytf ” İstanbul Borsası kapanı$ | . fiatları 12 -6- 1937 ,.,nm# | “PARALAR — Alı Bn% 1 Bterlin 633,30 621. I Dolar 123.50 — 126,00 20 Fransiz TT 111.00 114,00 20 Liret 120,00 — 125.00 20 Belçika Fr. B0,00 B4. 00 20 Drahmi 19. 28. 20 İsviçre Fr. 570.00 —— 575.00 20 Leva 20.00Ü 23.00 1 Filorin 63.00 —— 66,00 20 Çek kuronu 70.00 75.00 1 Avusturya ŞL 21,90 23.00 1 Mark 26. 28. 1 Zioti 20. Ş— 1 Pengt 21, . 20 Lev 12,00 14.00 20 Dinar 50. 52. Ruble 00. 00, 1 İsveç kuronu 30, 32. 1 Türk altını 1051 ıgğş- | ÇEKLER Açılış Kapanü Londra 625,50 626—” | Paris 17.73215 —h Milâno 14,9889 14;95;’ “ Brüksel 4.6765 66 | Atina 87.37 B'î-!” 34470 — 34485 « Son Posta » nın telrikası : Diye, söylenmiye başlamıştı. Don Joze, böylece söylenip durur - ken; Abdurrahman da mağaranın kapı- sina ilerlemişti. Tam kapının karşısın- da durarak içeriye göz gezdirmişti. Ma- ğara, sonu görünmiyecek derecede de- rindi. Ve bu derinlikte, bir mezar gibi sessizdi. Abdurrahman, vücudünün bir kılı bile titremeden bir kaç adım daha at - mıştı. Artık tam o büyük deliğin ağzına gelince yere iğilmiş; bir şeyler aramıya başlamışti. Bu araştırma, uzun devam etmemiş- ti. Abdurrahman, gürültülü bir kahka- ha koyuüvermişti, Eğer Don Joze buraya yakın olup da, şövalyenin bu kahkaha- sını işitmiş, ve halini görmüş olsaydı; hiç şüphesiz ki: — İşte!,. Peri padişahının, ilk darbe- si... Zavallı delikanlı, çıldırdı. Derdı Ha'buki, Abdurrahman; kahkahası - na devam ederek söylenmekte idi: — Zavallı ihtiyar, dostum!.. Gece, o kadar boşuna heyecanlar geçirmiş ki... Şimdi burada olup da, şu ayak ızıenm görseydi, kim bilir ne kadar hayret e- Hecekti... Mahir bir çizmeci olduğu i- çin, belki şu ayak izlerini tetkik ede - rek, bunların hangi sınıf insanlara aid olduğunu benden daha evvel keşfede - Endulus Şövalvesı Abdurrahman rek, gece söylediği hıkâyeye, şımdı ka- tıla. katıla gülecekti... . İşte, birbirine karışan ayak izleri. Bunlardan bazıla - rinın uçları içeriye, bazılarının da dışa- iTıya müteveccih, Bu da, içeri girilip, dışarı çıkıldığını gösteriyor... Şu anda ihtiyar dostum ile; kenarları sırma iş- lenmiş, kırmızı deriden, şâhâne bir çift çizme üzerine yemin ederim ki; eğer burası (Kırk Haramiler) in merkezi değilse; mutlaka bir takım esrarengiz adamların, gizli içtima — mahalleridir. Kapıda görünen hayal ise, bu mağara- ya korkunç bir mahiyet vererek, her - kesi buradan uzaklaştırmak için tertib edilen âdi bir hileden başka bir şey değildir... Bana kalırsa; bu iki şekilden hangisi olursa olsun, şu anda her ikisi de benim için, peri padişahından daha ziyade tehlikelidir. Onun için, ihtiyatlı bulunmalıyım. Demişti. Ve derhal hançerini çekerek, buyuk bir ihtiyat ile mağaradan içeri girmiş- ti. Mağlaranın medhali, on beş yirmi a-| dım kadar devam eden bir dehlizden ibaretti, Abdurrahman, bu dehlizi ses- sizce geçmişti. Mağara, birdenbire ge - nişlemişti. Abdurrahman, evvelâ hiç bir şey gö- rememişti. Fakat gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştıktan sonra, etrafa da - ha dikkatli göz gezdirmişti. Oldukca büyük bir meydanı andıran mağaranın sol tarafında, diğer bir ma- ğara görünüyordu; bu mağaranın niha- yetinde de hafif bir ateşin üzerinden beyaz bir dumanin tüttüğü farkedili - Yyordu. Abdurrahman, büyük mağaranın ke“ narlarını takib ederek, sessizce bu ate- Şşe doğrü ilerlemişti. O zaman orada; ateşe yakın bir yerde, eski bir şilte üze- rinde bir adamın yüz üstü yattığını gö- rebilmişti. - Hiç tereddüd etmeden bu adamın yanına gitmiş.. usullacık, üzerine eğil- mişti. Karanlıkta, hayal meyal görü - nen bu çehre, birdenbire ona pek mü- ya dalmış olan ihtiyar bir Berberinin; münis, halim ve sâkin çehresi idi. Abdurrahman, ihtiyar Berberinin ya- nına çömelmişti Elile - hafifce omzuna temas etmişti. Fakat ihtiyar Berberi, dalgındı. Ancak ,bir kaç temastan son- ra gözlerini açmiştı. Ve, karşısında Ab- durrahmanı görür görmez, hayretle ye- rinden sıçrıyarak: — Sen kimsin?.. Diye bağırmıştı. vab vermişti: ; — Yolunu şaşırmış bir yolcu. — Burada ne arıyorsun?. — Hiç.. geçerken, mağaranın kapısı- nı gördüm. Merak ettim. İçeri girdim. — Fakat buraya giren, sağ kalmaz. — E, sen nasıl yaşiyorsun?, — Ben;- perl padişahının vvezırıyım YA t nis gelmişti. Çünkü bu, derin bir uyku- |- Abdurrahman, hiç telâş etmeden ce-| Onun namına burada hüküm veririm. Şayet buraya bir yabancı ayâk basacak olursa, onu derhal perilerin cellâdla - rına teslim eder, katran kazan'nda eri- tirim... Şimdi sana da, aynı muameleyi tatbik etmek isterdim. Fakat gençliği- ne merhamet ettim, Cellâdlar gelme - |den kaç,. git... — Haaaa, vezir ölenğt bak, şimdi işin şekli değişti. Ben de, (Tarif) in oğ- luyum, Hiç şakam yoktur. Yalan söyli- yenlerin başını keserim. İhtiyar Berberi şaşaladı. Yattığı yer- de, ellerini yere dayıyarak dikkat - le Abdurrahmanın yüzüne baktı. — Ne dedin?.. Tarifin oğluyum mu dedin.. hangi Tarifin?.. Diye mırıldandı. — Evet.. Tarif'in... Hangi Tarif'in olacak?, Fatıh Tanf'm — Âdin ne senin?.. — Abdurrahman Tarif. İhtiyar Berberi, yay gibi yerinden sıçradı. Abdurrahmanın üzerine atıldı. Kadid gibi kuru kollarını boynuna do- ladı. -—Abdurrahman. ah, yavrum... Sen- sin, ha... Senelerce seni sırtında taşı- yan Hacı Tahiri tanıyamadın mı?., Diye bağırarak hüngür hüngür ağla- mıya başladı, Abdurrahman, hayretler içinde kal - dı. Derhal gözlerini yumdu. Hafızasını yoklamıya başladı: — Hacı Tahir.. Hacı Tahir... Evet.. bu isim bana yabancı gelmiyor... Hah, şimdi: hatırladım,.. Benim dadımın ko- cası.,. Evet.. beni deve gibi sırtına bin- 'dirirdin. Omuzlarının üstüne aıarakJ deniz kenarlannda gezdirirdin ... 'çok iyi hatırladım... Ha ortadan kayboluvermiştin. Za ada ci Tahir.. ne hale gelmişsin?.. a ne arıyorsun?., ede” Hacı Tahir, hıçkırmakta devam rek cevab vermişti: — Sevgili efendimin oğlu!.. Ş“ j da o kadar büyük heyecan lçmd eğ ki, sana hiç bir şey soylıyemlyece hâ” 'Evvelâ bırak beni.. geçmiş eri 'tırlıyarak doya doya ağlıyayım.. her şeyi anlatırım. * * * PERİ PADİŞAHININ SARAYINDA ü Abdurrahman, koşa koşa Dağl a ile atların bulundukları yere böy ” ilerlemişti. Don Joze, onun ..rma* le koşa koşa geldiğini “görür B? titremiye başlamış: ölüm — Ah, talihsiz şövalyem... bıîmlş?" kim bilir ne güçlükle kurtulâ ple o Zavallı, koşa koşa nasıl B€ lyog Di güzel çehresini, şimdi ne halde yari do* ceğim... Acaba, bana da bir za kunur mu?.. ç bir l'l*î Diye Mmırıldanmıştı... Fakal, gt dakika sonra, Abdurrahmanl y ” da hiç bir farksız olarak görün ö rette kalmıştı. Abdurrahman, ihtiyar çîzmecîyı d“' gun çehresi ve titriyen vü bas vaziyetinde görünce bir (kîfkü“ gcf)_ miş: Sonra, bir