12 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ş'“llldı oturur, konuşuruz. 'ai ©vlenmekten daha kolay - m%:lıneyim Zamanı gelince, n %:ynhnı; siz de kurtulur- | ni N bi Tn Kakala İr katını oğlu için döşet - dı_Lm' Yeni evliler burada ya- İ hdq, Otomobil Vali Konağı x"ı&.' Beçerken Hüsameddin şo- F, laki cama vurdu: %Gmi'b“'ıda,.. diye seslendi, ben ŞY u Fehametin buralarda bir a- wa Sturduğunu -biliyordu. Hü- Kü e anlaşılan onu görmek iç'n R“!ı_m'"dıı Böyle birdenbire so- & k“a bırakılmak genç kadına BĞ Şaşırdı: "li' bn"Payım!A. lündu. Hüsameddin şoförü Slomobilin kapısını kendi- k " yandan da dişlerinin a « nn .L'ti,u;“!!ü;ni isterse, oraya teş- Slüği Otomobil daha durmadan kı Biç; İSeride baygınlıklar geçiri- t.!'z Sonra hizmetciler, onun yit apartımana geldiğini gö- "qu ten, kim bilir, ne diyecek- î'*% 9yle kocasının sokak orta- h"lıı -dt_n atlayıp bir başka ka- '.":irği Bittiğini gören olduysa Kı » “2 dedikodulara yol açıla- K x'*ı.kf“'vbuk topladı. — Şoförün Noereyi açtı: açkaya gideceğii , Çantalar Ohra da Ada iskı e ine- *îqı yapılmış apa: inin — merdivenle uhuçîxlı. Fehamet de İi bekliyormuş, denile ktar APiyı kendisi açtı. Gözle- di #ıpkırmızı olmuştu. Hü- Tn b Un ellerine sarıldı: B A Fehametci Şğî:îyyou.. Ne olduğumu ben MN Üye amıyorum. Korkulu bir :N hâlâ gözlerime inanamı- 8a kapıyı kapadı. Sanki onun ÖM:G Beleceğini il n ğini de biliyormuş f î]'î"kı?ı Savmıştı, Hüsameddin, Tifi anlar anlamaz genç N arasına almak, bütün İ ün göğsünde unutmak Acı bir gülüşle onu iter- "n';' diyordu, artık evli bark- » Bunların sırası mı şim- ıxq l N k Sit K' hç ::ln!nck denilmez ki Feha. —bş,' işlıktır. oldu İşte... Bir “îd:uk' de, ne dersen de.. b bunu yaptın Hüsa- in babası, Maçkadaki a- t meddin?.. Benim ne olaca; ünmedin mi?., — Ben bir şey yapmadım « Hiç bir şeyden haberim yok ki... Süheylâ- nın halası, benim onu almaktan vazgeç. £ duyunca birdenbire fena' olmuş, * Yüreğine inip öle- Hüsameddin, kendisi bile farkına varmadan, âdeta Süheylâyı haklı çı - karmak istiyormuş gibi anlatıyordu. Fehamet bunu sezdi. Eğleniz gibi bir gülüşle; — Vah, vah, dedi, o da bunun için mi dün verdiği sözde duramamış!.. Bu- nun için mi koşa koşa belediye dajresi- ne gelmiş?. Hem nasıl geliş?.. Biraz da- ha erken gelse, belki sen ken lar, ne olursa olsun, di ; bir sırasını bulur, hiç kimseye görünmeden kaçıp giderdin!. Haspam, bunu bile düşün - müş olacak!.. Öyle bir saatte geldi ki sen de şaşırdın!.. Evlenme memuru ha- zırlanmış, herkeş yerli yerine oturmuş- tu. Kaçmak istesen bile artık kaçamaz- sereeeresA AAA AAA AAA AAA GA SON POSTA BÜYÜK AŞK ROMANI n ya işte... Bunda be- nim hiç bir suçum yoktu!.. Yoktu değil mi sevgili', Yemin — Nasıl istersen yemin edeyim. Sü- beylâyı görür görmez ben de senin ka: dar şaşırdım? Senden ziyade üzüldüm!. Birdenbire elim ayağım tutmaz oldu. Bağırmak istedim; sesim çıkmad.. Kaç: mak istedim; yerimden kımıldanamı - yordum!. — Yemin et ki bu işin büyle olması, seni benden ayıramıyacak Bundan sonra da aramızda hiç bir değişik mıyacak!. Sen, ölünceye xadar benim olacaksın!,, Hepsi benim, her zaman be- nim, yalnız benim olacak.. — Sensiz yaşamaktan ise en büyük acılar içinde ölmeye razıyım, Feha . met!. Benim için yalnız sen varsın. Se- nin sevginden başka bülün dünya ya- Benim için hiç birinin değeri (Arkası var) saşerressAsae PERLODENT TURAN Nasıl kafese girdim? Yazan: Mih, Zöşçenko Başı şapkalı k zin anlıyacağınız, ağ ğında ipek çorap olan aristokrat kadınlar benim hiç hoşuma gitmez!. Fakat gel gelelim, günün birinde ben de kafese girdim. Ben de bir aristokrat |* |kadına âşık oldum. Onunla gezdim, toz- dum. Tiyatrolara gittim. Ve işin felâketi |a ne olduysa tiyatroda oldu. Mel'un kadın kendi aristokrat tabiatini orada gösterdi. Bakınız bu nasil oldu: Bir gün avluda duruyordum. Bir de tım, ki karşıdan bir kadın geliyor. Güzel mi, güzel. Bir içim su. Ağzında al- tın diş. Ayağında ipek çorap. Onu şim - diye kadar hiç görmemiştim. Acaba o da bizim dairede mi oturuyordu? laş, siz nereden geliyorsu - nuz?, Hangi numarada oturuyorsunuz? — Ben mi?, Ben yedi numaralı dairede oturuyorum. Ne iyi. Ben de on yedi numarada ©- furuyorum. Ne yalan söyliyeyim, ilk görüşte ka - dını beğenmiş, ona âdeta âşık olmuş - tum. Artık sık sık, lüzümlu lüzumsuz, ye di numaraya taşınmağa başladım. Oda -| sına her girişimde onu çatık kaşlı ve so- murtkan bulurdum., Fakat ben buna &l- dırmaz, onunla konuşma mevzuları bul- mağa çalışırdım: — Vatandaş, derdim, sizin abdesthane borusu çatlak falan değil ya!. dim. Bir köşeye büzülür, kedi ciğere ba- kar gibi öona bakmakla iktifa ederdim. O da, sanki inadına, ağzını açıp bir keli- me olsun söylemezdi. Ben, bu minval üzere bir ay kadar ona devam ettim. Yavaş yavaş onun da bana alıştığını farkediyordum. Çünkü «<ab - desthane borusu çatlak falan değil a?.> şeklinde sorduğum suallere daha mufas- sal cevaplar vermeğe başlamıştı. Derken işi ilerlettik. Onunla sokağa çıkmağa başladık. Ben onun koluna girer, saatlerce o sokak senin, bu sokak benim dolaşır dururduk. Bir gün bana dedi, ki: iyle?. Hep sokaklar- Bu dolaşmalardan 'or. İyisi mi sen beni Orada daha iyi konu - ? beni tiyatroya götür. şuruz. Olmaz — Neden ol ın?. Tabif olur. İyi bir f eseri olarak o-günler- de bana teşi tan bir tiyatro bileti ver- diler. Fakat bir bilet daha lâzımdı. He- men hatırıma tesviyeci Vaska geldi. Ona koştum. O da kendi biletini bana ver - di. Ben biletlere bakmamıştım. Meğer bunlar ayrı ayrı imişler. Benim biletim parter içinmiş. Halbuki Vaskanınki gale- ri içinmiş. Velhasıl tiyatroya gittik. Ona kendi bi- letimi verdim. Ben de Vaskanın biletini aklım. Tiyatronun en tepesine çıktım. Öyle berbat bir yer ki hiç bir şey görmek kabil değil.. Yalnız başıma oturmaktan adamakıllı canım sıkıldı. Antrakt olur ol- maz hemen aşağı koştum. Salonda bu - Tuştuk. Koluna girdim. Susacak değildim a?. Hemen konuşmağa başladım: — Bonjur, dedim. — Bohjur, dedi. — Acaba tiyatronun abdesthane boru - ları çatlak mı?. — Bilmiyorum. dınları hiç sevmem. Si-| altın diş, aya-| Rusçadan çeviren; Alaz Kadın yavaş yavaş büfeye doğru yol- landı. Ben de ister istemez onun peşin « den gittim. Kadın büfeye yanaşınca ca « mekâna bakmağa başladı. un baktığı yere ben de baktım. Orada bir tabak inde pastalar d m. Derhal kadının arzusunu Ona dedim ki: yet canınız bir pasta yemek yorsa sıkılmayınız, söyleyiniz!. Ben pa veririm. O biraz kırıtarak: — Mersi, dedi. öyledikten sonra da selâmsız sa- tabağına yanaştı. Pastanm en büyüğünü ağzına attı. cebimde topu topu üç pastalık para vardı. n birinci pastadan sonra ikincisine de el attı. Ben acele acele cep- lerimi karıştırmağa paramın çıkışıp çı « kışmıyacağını hesap etmeğe koyuldum. Kadın ikinci pastayı da bitirmek üzere idi. Ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Ho- roz gibi etrafında dönenip duruyordum. Kadın ikinci pastayı da bitirdi. Nerde ise üçüncüye el atacaktı, Artık işe karış mak, bu edepsizliğin önüne geçmek lü « zumunu duydum: — Yerlerimize gitsek olmaz mı, de . dim?, Belki zil çalmıştır. — Hayır çalmadı, Baksana herkes bu- Tada. v Kadın bunu söyledikten sonra üçüncü pastayı da aldı. Gene duramaı : — Aç karnıma yiyorsunuz!, Belki doku. nur. Belki mideniz bulanır. — Hayır dokunmaz.. ben alışığım. Kadın göz açıp kapayıncıya kadar ü « çüncü pastayı da yuvarladı. süne el attı. Fakat artık benim de kan beynime sıçramıştı: Bırak onu, kaltak!, diye bağırdım. Kadın benim bu bağırmamdan kork « tu. Ağzını bir karış açtı. Ağzındaki altın dişler göründü Artık ok yaydan çıkmıştı. Bundan sone Ta nasıl olsa bu kadından bana hayır gel mezdi. Ona bır daha bağırdım: — Agobun kazı gibi ağzını ne açıyor- sun?, Bırak dedik, sana onu.. Kadın elindeki pastayı tabağa bırak « tı. Ben büfeci, n z Ç pasta için kaç para güya olan biteni duymamış gi« bi büyük bir soğukkanlılıkla: — Yeodiğiniz dört pasta için vereceksiniz! dedi, — Nasıl dört pasta?. Gözün kör mü? Dördüncü pasta tabakta duruyor. — Hayır, yanılıyorsunuz!, Vâkıâ dör « düncü pasta tabakta duruyor amma siz bir defa ona başladınız!. Sonra da el sür- dünüz!, — Hiç te başlamadık. Sen bunu uydu- ruyorsun!. Baksana neresi bunun baş « lanmış.. olduğu gibi duruyor. Yüksek sesle konuştuğumuzu işiten a« hali başımıza üşüşmüştü. Dikkat ettim, ynlar da münakaşa ediyorlardı. Onlar « dan bir kısmı da: — Başlanmış; Diğer bir kısmı da: — Hayır, başlanmamış, diyorlardı.. Ben bu patırtı arasında bütün ceple « rimin içini dışına çevirmiştim. Cebimde olan biten her şey yerlere dökülmüştü. Halk kahkaha lle gülüyordu. Ben hiç te gülecek bir halde değildim. Kemali ciddik yetle paralarımı hesaplıyordum. (Devamı 15 inci sayjada) şa kadar

Bu sayıdan diğer sayfalar: