Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
11 Haziran “ Son Posta ,, nın tefrikası : — Ne söyliyece « Bim, dedi, hepsini an ladım. Hazırladığı - Niz tuzağın.ne oldu: ğu meydana çıktı. Halanızın güya has- ta olduğunu ileri sürdünüz; bin türlü düzen çevirdiniz; is« | tediğiniz oldu iştel. Bu kadârı, — yalnız benim değil, hiç kim senin aklına gel - Mezdi. Fakat baka * hm, şimdi ne yapa Caksınız?.. Bana oy Nadığınız bu oyunu ben, ömrüm olduk | Ça unutamam; bir daha sizin yüzünü « ze bile bakmıyaca - Sım!.. Bunu biliniz de ona göre davra - | hınız!.. Mademki siz | benim hayatımı al- tüst ettiniz, ben de bunun acısını sizden — Çıkaracağım!.. Zor - — la bir adama varmanın sonu nasıl olu- YJormuş, siz de görürsünüz!. Genç kız, onun bu kadar hırçın, bu adar insafsız olabileceğini hiç bilmi- Yordu. Gözleri kısılmış, boynu bükük: — Canınız ne isterse onu yapınız!... dedi. — İşte Fehamet, halanızın evine de Belmedi. Kimbilir ne oldu, hasta mı, Yoksa artık benim yüzümü görmek is- temiyor da onun için mi?., Dedim ya, ana öyle bir fenalık ettiniz ki... Süheylâ biraz durdu; sonra kısık, titrek, fakat acı bir sesle dedi ki: — Eğer biraz aklınız başınızda ol - Saydı, şu söylediklerinizden biraz da endiniz utanırdınız; hemen şimdi ben- den af dilerdiniz!.. Hüsameddin kudürmüş gibiydi: — Sizden mi af diliyecektim?, Ben Mi?, Bütün bu yaptıklarınızdan sonra, Öyle mi?.. Görmediniz mi, zavallı Feha- Met belediye dairesinde birdenbire ne hale geldi?.. Bunu ben kolay kolay u - Dütur muüyum, sanıyorsunuz?. — Gördüm, hattâ biraz da doğrusu!.. — Ne demek istiyorsunuz?.. Böyle İhayeli sözleri biırakınız da açık söy- leyiniz!.. — Sözlerimde gizli kapalı bir şey yok i... Bu kadar hınçla, düşmanlıkla dolu bir bakış karşısında insan şaşırmaz Mi? __Ünun böyle yalnız kendini düşün - düğünü gördükce Süheylâ da bir aralık Parlıyacak, o da artık ağzına geleni Söyliyecek gibi oldu. Sonra gene kendi- Ni tuttu, sesini çıkarmadı. Kocası hep Öyle sayıklar gibi, söylendi, söylendi. Nra somurttu, kaldı... Otomobil Karaköye gelmişti. Şoför şını çevirdi: — Nereye emrediyorsunuz?. Sordu, Süheylâ: — İlk önce Maçkaya gidelim, dedi, €Svabımı değiştireceğim, Çantaları a- Cağım, sonra beni Ada iskelesinde bı- Takırsınız!, |-Hüsameddinin dudakları, öfkeden tit- Tiyordu: — Adaya mı gidiyorsunuz?.. — Yalovaya gidecektik, sanırım!, U- Nüuttunuz mu?.. — Bunlar eski programda idi. Şimdi ben Yalovaya gitmeği filân düşünecek lde değilim. — Ne olurse olsun, ben gideceğim, Hüsameddin acı acı güldü: — Hâlâ balayı seyahati yapmayı mı 8“"—5ünüyorsünuz?.. Yaraşır ya doğru - şaştım diye İ K Bşlayı seyahatini, dündenberi, ak- sima bile getirmiyorum. Fakat, demin 2 de duydunuz; halam bizim bu akşam alovaya gideceğimizi zannediyor, her- €s de öyle biliyor... m_"* Ne çıkar, insan birdenbire vazgeç- İŞ olamaz mı?, k — Ben gideceğim, hiç olmazsa bir kaç 14 gece kalacağım, Hem biraz başımı din- lerim, hem de oradan haiama bir iki mektup yollarım; kadıncağız bundan da kuşkulanmasın!.. — Hep düzen!. Hep gösteriş!.. — Ne derseniz deyiniz, ben ilk gü- nünden bir gürültü çıkarıp herkese maskara olmak hevesinde değilim. — Peki, ya ben?.. Hep böyle sizin keyfinizle mi oturup kalkacağım?.. — Sizin canınız ne isterse, onu ya - parsınız.. Nereye isterseniz oraya gi - dersiniz.. Benimle hiç bir ilişiğiniz yok!.. Yalnız bizi tanıyanlar, beraber Yalovaya gittiğinizi zannetsinler, bana bu kadarı elverir!., Hüsameddin genç kızı yaralamak, kendi çektiği üzüntünün acısını ordan da çıkarmak için ne söyliyeceğini bil - miyordu. Süheylâ bunların hiç birini dinlemiyormuş gibiydi: — Ne yapsanız, boşuna.. dedi; eski- den olsa sizi üzmemek için en büyük acılara katlanırdım. Bir zamanlar ha- lamdan da, herkesten de üstün olan siz« diniz. Sözünden çıkmıyacağım, yalnız siz vardınız. Fakat şimdi hepsi geçti. Sizin için halamı darıltamam, hasta e - dememi!.. — Bunlar da yalan!, I*İaîanızm has « |— .- A S Fd elt San İA BÜYÜK AŞK ROMANI Yazan : talığı da masal!.. Artık hiç birine inan- miıyorum. Demin kendisine de sordum, hepsini anladım. — Halam, gene beni üzmemek için hastalığını size belli etmek istememiş. Bu sabah kadıncağız ölüyordu, diyo - rum size.:. Ama, siz canınız isterse ina- nınız!.. İnansanız da, inanmasanız da ben Yalovaya gideceğim, Keşki siz de gelseydiniz!.. İstanbulun gürültüsün - den, bizi tanıyanların kem gözlerinden uzak, şöyle üç beş gün dinlenirdiniz; kendinizi toplardınız; yavaş yavaş bel- ki sizin de aklınız başınıza gelirdi. An- lardınız ki ikimizin de birbirimize söz söylemeğe yüzümüz yok!. Bugün ben verdiğim sözde durmadım; sizin işinizi bozdum. Aynı şeyi dün de bana siz yapmıştınız; ödeşmiş olduk!.. — Fakat ben sizi aldatmadım. Gel - dim, her şeyi olduğu gibi anlattım. — Anlattınız ama iş işden geçtikten sonra... Ben de bu sabah s.ze anlatmak isterdim ama bir işe yaramadı... Her ne ise, ne oldu ise oldu? Evlendik işte ., Daha bu sabah kıyilan bir nikâhı he « men şimdi geriye dönüp bozdurmak ka- bil olmadığı gibi yariın da olmaz, öbür gün de... Çaresiz, bir kaç zaman bekli- yeceğiz.. (Arkası var) Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat etmiştir. Pa | R İ Nin tesirinden emin olmak için lütfen mar- . * n kasına dikkat ediniz. |edilecek cennet, hayvanlar âlemidir. Sayfa 9 Hayvanlığa Rücu Bir kaç gün evvel böbrek ağrısından | yettir. Mademki fevkalbeşer yatıyordum. İsminin Sarmihiel olduğunu söyliyen bir ihtiyar yanıma kadar gel - meğe muvaffak oldu. Elimi kuvvetle sıktıktan sonra, insan- ların müstakbel saadetinin bağlı bulun - duğu bir teşebbüs için yardımıma ihti- vocı olduğunu söyledi ve ilâve etti. Büyük Frederiğin şu sözlerini bilirsi - niz elbette: «İnsan tagayyür etmiş bir hayvandır». Bu derin görüşlü hüküm, her gün tahak- kuk etme',; -dir. İnsanın bütün felâket - leri, bütün fenalıkları, bütün kederleri tağayyüründen, yani hakiki kadrini in- kâr etmiş, menşedeki tabiatini zorlamış olmasından ileri gelmektedir. Hayvandan başka bir şey olmıyan insan, muhake - mesiz hayvanlara mahsus bir fiski fü - curla, hayvandan daha fazla bir şey ol- mak” istemiş ve bu suretle hayvanlığa ihanet etmiştir. Fakat bu irtikâbının ce- zasını çekmektedir. Çünkü melek olama- dığı gibi, hayvanların temiz bahtiyarlı - ğını da kaybetti. Ve bu iki kutup arasın- da, gönlünde işkence, tatmin edilmemiş bir halde kaldı. Salâh bulmak için aslı - na, hayvanlığa rücu etmekten başka ça- resi yöktur. Lucienden Leopartiye kadar bütün mü tefekkirler kabul ve teslim ederler ki hayvanlar, kıyas edilemiyecek kadar, in- sandan bahtiyar ve kâmildirler. Fakat geriye dönmek için makul bir yol bulma- ğı hiç kimse bugüne kadar düşüneme - miştir; geriye dönmek, kardeşlerimizin yanına avdet etmek, kaybettiğimiz cen- neti tekrar ele geçirmeliyiz, ve unutma- yınız ki Aden, büyük bir hayvanat bah- çesinden başka bir şey değildi. İstirdat Bunu Homere de hissetmişti: ÜUlyssein arkadaşlarını domuz yavrusuna tahvil e- den Circ&, iyilik sever bir sihirbazdı. Ben de bunca asır sonra onun ilk müridi ol- makla iftihar ederim. Halbuki bütün ze- kâsını fenalıkte kullanan Ulysse, bunları tekrar insan yaptı. Muhatabımın sözünü kestim: — Tezinizi anladım. Bilhassa hayvan olmadığım için daha iyi anladım. Fakat daha anlıyamadığım... — Biraz daha sabır. Beni iki dakika - dan fazla dinliyen biricik insan sizsiniz. Onun için bırakınız da bu ihtiyar ha yatında bir kere olsun bütün içini dök sün, Ben de zerdüşt gibi, kimsenin ta nımak istemediği bir peygamberim. Fa - kat benim idealim onunkinin zıddıdır: O fevkalbeşeri haber veriyordu, bense hayvan - insanı. Lâkin ikimizin de bir - leştiğimiz bir nokta var: İkimiz de gör- dük ve anladık ki maymunla fevkalbeşer arasında kalmış şimdiki insanın hali, mantıksız ve tahammül edilmez bir vazi- ı Yeni neşriyat Köylüler Arasında — Kirşehir Valisi ve C. H. P. Reisi M.Saylam Kirşehir civarında- ki köylerde yaptığı gezintilerin İntıbalarını kitap halinde neşretmiştir. Kiymetli Vali, bu kitabında köylünün ihtiyaçlarını ve dert lerini tahlil ederken Türk köylüsünün hâleti rühiyesini de tahlil etmeği ihmal etmoömiş, esere bü suüretle ayrı bir kıymet vermiştir. «Köylüler Arasında» ismi altında çıkan bu birinci kitap bütün kaymakam ve nahiye ; müdürlerimizi bilhassa alâkadar edecek biri ehemmiyet taşımaktadır. Çeviren: F. Varal olamıyo d ruz, o halde geri dönerek maymun olmas- hyız. «Rousseau da vahşi hayata rücu et — meği tavsiye etmiyor mu idi? Vahşiler her ne kadar insana fazla, hayvana aZ benzerlerse de, bu da gene bir terakki hamlesidir. Lâkin benim usulüm daha cezridir. Yalnız bir şey var: Bunu bir tecs rübeden geçirmek lâzımdır. İşte ben bus nun için size müracaat ediyorum. — Ne yapmamı istiyorsunuz? — Alleghang dağlarındaki vâsi arazi « nizi bana bırakmanızı ve ilk masarif için bana biraz para vermenizi. Fakir üç dört çifti oraya yerleştirecek ve usulümü on« lara tatbik edeceğim. Usulüm şundan iba- rettir: İnsanları, ehlileşmemiş hayvan - ların hayat şartlarına yeniden alıştır - mak. «Evvelâ, elbise namına bir şey buluün- mıyacaktır. Saç, sakal, tırnak kesmek kat'iyyen yasak. Vücudu dik tutmak yok, dört ayak üzerine yürümeğe alışmak mecburi. Konuşmak ortadan kalkacaki Bir şey anlatmak istendiği zaman elle, işaretle meram ifade edilecek. Üzerlerin- de tecrübe yapacağım insanlar, yemiş, kök, çiğ etle iktifa etmeğe alışacaklardır. «Hiç bir kanun, hiç bir ahlâk kaidesi, hiç bir din de olmıyacaktır. Açık havada hür hayvanlar!» «Eminim ki sıkı bir kontrol sayesinde az zamanda bu insanları hayvanlığa alış- tırarak onları tam bir bahtiyarlığa ka « vuşturmak mümkün olacaktır. Dejenere bir hayvan olan insanı üzen her şey orta- dan kalkmış olacaktır. Bu ilk tecrübe muvaffakiyetle neticeleninte bütün in - sanlığın da hayvanlığa rücuuna başlıya- biliriz. Gerçi «entelektüel» geçinen ve ha- kikatte insanlığın mikrobundan başka bir şey olmıyan kimselerin itirazlarına, aksülâmellerine maruz kalmak ta vardır. Fakat eminim ki insanların ekserisi hays vanlığa rücu eltmeği kolayca kabul ede- ceklerdir. — Fakat müsaade buyurun, dedim. Ma- | demki sizce en büyük saadet hayvanlığa rücudur, niçin bu tecrübeye kendinizder başlamıyorsunuz? İhtiyar kederli kederli cevap verdi: — Maksadımı anlıyamadınız. Bütün kurtarıcılar gibi, ben de başkalarının saadeti için kendimi feda etmeliyim. Mu- sa gibi, arzı mev'ut bana da gözükebilir, fakat ben oraya ayak basmaktan kendi- mi mahrum etmeliyim. Yoksa uğrunda çalıştığım büyük işi kim — başarabilir? Ben ortadan kalkarsam hakiki saadeti in- sanlara kim öğretecek? İnsanlar hayvan- ları ehlileştirirken ben medenileri vah- şileştirmeliyim. İnsanları hayvanlari eh- lileştirmek ve binaenaleyh vahşete hâ- kim olabilmek için biraz vahşi davran - mağa mecburken, ben zekâyı ortadan kaldırmak için bilâkis zeki kalmalıyım, Bilmem nihayet anlıyabildiniz mi? Adamcağızdan kurtulabilmek için dü- şüneceğimi ve sekiz gün içinde cevabımı bildireceğimi söyledim. Yoksa yakamı bir türlü birakmıya - caktı... Yarınki nushamızda : Nasıl kzfese girdim Yazan: Mih. Zoşçenkoa Rusçadan çeviren: Alaz