TUZAK — Ne şsöyliyece » ğim, dedi, hepsini an ladım, Hazırladı. 1zağın.ne ydana zın güya ğünü — ileri sürdünüz; bin türlü rdiniz; tediğiniz oldu iştel. Bu kadârı, yalnız benii 1, hiç kimr Stnin aklına gel : Mezdi. Fakat baka » hm, şimdi ne yapa €Caksınız?.. Bana oy hadığınız bu oyunu ben, ömrüm old Çâ Uunutamam; bit daha sizin yüzür Ze bile bakmıyaca * ğim!. Bunu - biliniz de ona göre davra « hınız!,, Mademki siz benim hayatımı al- tüst ettiniz, ben de © bunun acısını sizden Çıkaracağım!., Zor - — la bir adama varmanın sonu nasıl olu- Yormu iz de görürsünüz!, Genç kız, onun bu kadar hırçın, bu kadaş z olabileceğini hiç bilmi- Yordu. Gözleri kısılmış, boynu bükük: - — Canınız ne isterse onu yapınız! dedi. — İşte Fehamet, halanızın evine de gelmedi. Kimbilir ne oldu, hasta mı, benim yüzümü görmek is- da onun için mi?., Dedim ya, bir fenalık ettiniz ki... biraz durdu; sonra kısık, | Ütrek, fakat acı bir sesle dedi ki: — Eğ az aklınız başınızda ol - Saydı, şu söylediklerinizden biraz da kendiniz utanırdınız; hemen şimdi ben- | 'den af dilerdiniz!. Hüsameddin kudurmuş gibiydi: — Sizden mi af diliyecektim?. Ben Mi? Bütün bu tıklarınızdan sonra, Öyle mi?.. Görmediniz mi, zavallı Feha- Met belediye dairesinde birdenbire ne hâle geldi?.. Bunu ben kolay kolay u - Dütüur muyam, — Gördüm, ğrusu!.. — Ne demek istiyorsunuz?.. Böyle| İnayeli sözleri bırakınız da açık söy-| leyiniz!. — Sözlerimde g ki... Bu kadar bir bakış ka sanıyorsunuz?, hattâ biraz da şaşlım li kapalı bir şey içla, düşmanlıkla do ecek gibi oldu. Sonra gene kendi- Di tuttu, sesini çıkarmadı. Kocası hep Öyle sayıklar gibi , söylendi. Sonra somurttu, kaldı Otomobil Karaköy Şinı çevirdi — Nereye emre: Sordu. Süheylâ — İlk âönce Maçkaya gidelim, dedi, Esvabımı değiştireceğim. Çantaları a- Acağım, sonra beni Ada iskelesinde bi- Takırsınız!. Hüsameddinin dudakları, öfkeden tit- Tiyordu: — Adaya mı gidiyor. gidecek gelmişti. Şuför yorsunuz?. diye 'a gitmeği filân düşünecek mn. —— Ne olurse olsun, ben g Hüsameddin acı acı gi seyahati yapmayı m « Yaraşır ya ndenberi, ak- akat, demin 1 seyahatini, getirmiyorum. am m bu akşam ğimizi zannediyor, hi Ğ an birdenbire vazg — Ben gideceğim, hiç olmazsa bir kaç 14 gece kalacağım. Hem biraz başımı din- lerim, hem de oradan haiama bir iki mektup yollarım; kadıncağız bundan da kuşkulanması — Hep düzen!, Hep gösteriş!.. — Ne derseniz deyiniz, ben ilk gü- nünden bir maskara olmak hevesinde değilim. keyfinizle mi oturup kalkacağım' — Sizin canınız ne isterse, onu parsınız.. Nereye isterseniz orayâa gi - dersiniz.. Benimle hiç bir ilişiğ yok!. Yalnız bizi tanıyanlar, be Va gittiğinizi t ber Zannı li çektiği üzüntünün acısını ordan da çıkarmak için ne söyliyeceğini bil - miyordu. Süheylâ bunların hiç birini |dinlemiyormuş gibiydi: — Ne yapsanız, boşuna.. dedi; eski den olsa sizi Üzmemek en büyük acılara katlanırdım. Bir z:n.an]ar-ha- lamdan da, herkesten de üstün olan siz. diniz. Sözünden çıkmıyacağım, yalnız siz vardınız. Fakat şimdi hepsi geçti. Sizin için halamı darıllamam, has g isbat A S l gürültü çıkarıp herkese| — Peki, ya ben?.. Hep böyle sizin (t inler, bana 497 emin olmak için lütfen kasına dikkat ediniz. BON POSTA AŞK ROMANI Ka Yazan : ll“hi: da masal!.. Artık hiç birine inan- orum, Demin kendisine de sordum, sini anladım. - Halam, gene beni üzmemek İçin hastalığını size belli etmek istememiş, Bu sabah kadıncağ lüyordu, diyo - ©.» Ama, siz canınız isterse ina. inanmasanız da siz de hep kendinizi toplardınız: ki sizin de aklınız başınıza gelirdi. An- ınız ki ikimizin de birbirimize söz lemeğe yüzümüz yok!. Bugün ben İverdiğim sözde durmadım; sizin işi bozdum. Aynı şeyi dün de bana siz yapmıştınız; ödeşmiş olduk!.. — Fakat ben sizi aldatmadım. Gel - dim, her şeyi olduğu gibi anlattım. — Anlattınız ama iş işden gel sonra... Ben de bu sabah s.ze anlatmak isterdim ama bir işe yaramadı... Her ne ise, ne oldu ise oldu? Evlendik işte Daha bu sabah kıyılan bir nikâhı he . imdi geriye dönüp bozdurmak ka- bil olmadığı gibi yarın da olmaz, öbür ». Çaresiz, bir kaç zaman bekli- (Arkası var) Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- ınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu elmişlir. P İ R İ N in tesirinden ü Gığs mar- 5 KA R Hayvanlığa Rücu Bir kaç yatıyordum. evvel böbrek ağrısından İsminin Sarmihiel olduğunu vacı olduğunu söyledi ve ilâve etti. Büyük Frederiğin şu sözlerini bilirsi - Diz elbetle: «İnsan tagayyür etmiş bir hayvandır». Bu derin görüşlü hüküm, her gün tahak- kuk etme',-dir, İnsanın bütün felâket - leri, bütün fenalıkları, bütün kederleri yyüründen, yani hakiki kadrini in- kâr etmiş, menşedeki tabiatini zorlamış |olmasından ileri gelmektedir. Hayvanda İbaşka bir şey olmıyan insan, muhake - | anlara mahsus bir fiski fü - andan daha fazla bir şey ol- mak” istemiş ve bu suretle hayvanlığa hanet etmiştir. Fakat bu irtikâbının ce- zasını çekmektedir. Çünkü melek olama- dığı gibi, hayvanların temiz bahtiyarlı - gım da kaybetti. Ve bu iki kutup arasın- da, gönlünde işkence, tatmin edil, niş bir halde kaldı. Salâh bulmak için as na, hayvanlığa rücu etmekten başka ça- resi yoktur, esiz hi Lucienden Leopartiye kadar bütün mü tefekkirler kabul ve teslim ederler ki bayvanlar, kıyas edilemiyecek kadar, in- sandan bahtiyar ve kâmildirler. Fakat | geriye dönmek için makul bir yol bulma- "|İğr hiç kimse bugüne kadar düşüneme - miştir; geriye dönmek, kardeşlerimizin İyanıma avdet etmek, kaybettiğimiz cen- neti tekrar ele geçirmeliyiz, ve unutma- yınız ki Aden, büyük bir hayvanat bah- çesinden başka bir şey değildi. İst. edilecek cennet, hayvanlar ülemidir. Bunu Hamere de hissetmişti: Ulyssein arkadaşlarım domuz yavrusuna tahvil e- den Cireâ, iyilik sever bir sihirbazdı. Ben de bunca asır sonra onun jilk müridi ol makla iftihar ederim. Halbuki bütü kâsını fenahkt# kullanan Ulysse, bunları tekrar insan yaptı. Muhatabımın sözünü kestim: Teziniz! anladım. Bilhassa hayvan olmadığım için daha iyi anladım. Fakat daha anlıyamadığım. — Biraz daha sabır. Beni iki dakika - dan fazla dinliyen biricik insan sizsiniz. Onun için bırakınız da bu ihtiyar ha - yatında bir kere olsun bütün içini dök - sün. Ben de zerdüşt gibi, kimsenin ta - nımak istemediği bir peygamberim. Fa kat benim idealim onunkinin zıddıdır: O fevkalbeşeri haber veriyordu, bense hayvan - insani. Lâkin ikimizin de bir - leştiğimiz bir nokta var: İkimiz de gör- dük ve anladık ki maymunla fevkalbeşer arasında kalmış şimdiki insanın hali, mantıksız ve tahammül edilmez bir vazi- Köylüler Arasında — Kirşehir — Valisi " ve €. H. P. Reisi M.Saylam Kırşehir civarında- ki köylerde yaptığı gerintilerin in at kitap halinde neşretmiştir. Kiymetli Vali, bu kitabında köylünün ihtiyaçlarını ve dert & köylüsünün tmeği ihmal etmom re bü süretle ayrı bir kiymet — vermiştir. Yeni neşriyat | *Köylüler Arasında» ismi altında çıkan bu birinci kitap bütün kaymakam ve nahiye müdürlerimizi bilhassa alâkadar edecek bir ehemmiyet taşımaktadır. *|işaretle Çeviren: F. Varal yettir. Mademki fevkalbeşer -olamıyo d | Fuz, o halde geri dönerek maymun olma- l Z. «Rousseau da vahşi hayata rücu et « her ne sana Tazla, h benzerlerse de, bu da gene bir terakki Lâkin benim usulüm daha var: Bunu bir toc« İşlte ben bue nun için size müracaat ediyorum. — Ne yapmamı istiyorsunuz? — Allogbang d nizi bana bırak: na biraz para vermen erleştirecek ve Di lara tatbik ceğim. Usulüm şundan iba- rettir: İnsanları, ehlileşmemiş hayvan < ların hayat şartlarına yeniden alıştır - mak. «Evvelâ, elbise namına bir şey bulun- mıyacaklır. Saç, sakal, tırnak kesmek kat'iyyen yasak. Vücudu dik tutmak yok, dört ayak şmak mecburi. Konuşmak ortadan kalkacaks Bir şey anlatmak istendiği zaman elle, ram ifade edilecek. Üzerlerin. be yapacağım insanlar etle iktifa etmeğe alışacaklı ilk masari Fakir üç dört nızı ve çifti oraya üzerine rümeğe al «Hiç bir kanun, hiç bir ahlâk kaidesi, |hiç bir din de olmıyacaktır. Açık havada hür hayvanlar!» «Eminim ki sıkı bir kontrol sayesinde |az zamanda bu insanları bayvanlığa alış- tırarak onları tam bir bahtiyarlığa ka « vuşturmak mümkün olacaktır. Dejenere lbır hayvan olan insa: her şey orta. dan kalkmış olacaktır. Bu ilk tecrübe muvaffakiyetle neticelenince bütün in - sanlığın da hayvanlığa rüc biliriz. Gerçi sentelektüeb geçine! | kikatte insanlığın mikr | üze r undan — başka bir şey olmıyan kimselerin itirazlarma, aksülâmellerine maruz kalmak ta vardır, eininim ki Insanların ekserisi hayx vanlığa rücu etmeği kolayca kabul eder ceklerdir. — Fakat müsaade buyurun, dedim. Mae demki sizce en büyük saadet hay ğa rücudur, niçin bu tecrübeye kendinizden başlamıyorsunuz? İhtiyar kederli kederli cevap verdi: — Maksadımı anlıyamadınız. Bütün kurtarıcılar gibi, ben de başkalarının saadeti için kendimi feda etmeliyim. Mu« sa gibi, arzı mev'ut bana da gözükebilir, fakat ben oraya ayak basmaktan kendi- mi mahrum etmeliyim. Yoksa uğrunda çalıştığım büyük işi kim başarabilir? Ben ortadan kalkarsam hakiki saadeti in- sanlara kim öğretecek? İnsanlar hayvan- ları ehlileştirirken ben medenileri vah- şileştirmeliyim. İnsanları hayvanları eh- |iieştirmek ve binaenaleyh vahşete hâ- |kim olabilmek için biraz vahşt davran « "mağa mecburken, ben zekâyı ortadan dırmak için bilâkis zeki kalmalıyım. Bilmem nihayet anlıyabildiniz. mi? kurtulabil | sünece; & gün | bildireceğ Adamcağırd ek için dü- nde cevabımı mi söyledim. Yoksa yakamı bir türlü birakmıya « | caktı. Yarınki rushamızda: Nasıl ksfese girdim | Yazan: Mih. Zözçenko | Rusçadan çeviren: Alaz