üzüne bakarken k duyuyor; Hü- aktığını artığ gini, nasıl ©- ğiza anlata - Arada bir halasının içinde büsbütün kesi sameddinin kendisin; onunla evlenmek isteme lup ta bu zavallı kadın bileceğini bilmiyordu. Ondaki bu dur sının. gö- Süheylâ?.. diye sordu. öyle biy tuhaf duruyorsun?.. Ganını sıkacak bir şey mi oldu yoksı Genç kiz, başını çevirdi: — Bilmem, gündüzün biraz yorul -« dum da ondan olacak.. Bankadaki iş - ler... Sonra alı: in sokak sokak dolaşmak... Yıl yaşadığım in- Bütün bunlar ne- dense beni çok sarstı.. — Kaç gündür böyle değildin. Gö - Tenler de sanki bugün senin başına bir felâket gelmiş zannedecek; o kadar ne- Şesiz duruyorsun!. Artık yorgunluktan da insanın yüzü bu kadar asık olmaz ya... Senin yerinde bir başkası olsa şimdi sevincinden güler, oynar, hiç bir yer- de duramazdı!.. Süheylâ, kendi kendini ne kadar zor- tüyü bir türlü giz - örünce hiç olmazsa ha- 4| len nasıl olup ta çıkabileceği Miyordu. — Niş: son daki kendisini bıra Onun yerin: bir. kadının mecek halde de i halas - Yarınki nikâh lisine düşen rolü nası! oynıyacaktı? Şimdi, bütün derdini unutmuş, hepsini bir ya- ha bırakmış, üstelik bir de bunun ü - Züntüsü ile kıvranıyordu. — Gideyim, ne olursa olsun, anla - tayım?.. Nasıl olsa söyliyecek değil mi- yim?. Dedi; tekrar halasının yanına indi. Kadıncağız onun neler çektiğini bil « Miyor: — Acaba bir eksiğimiz kaldı mı, di- Yye söyleniyordu. Ben sevincimden şaş- kına döndüm, Artık hiç bir şey düşü - nemiyorum. Sen bir eksik görüyaorsan, Söyle... Sonra yatın, tam düğüm olur- ken eçe dosta karşı küçük düşmiye - lim, Süheylâ: — Yarın düğün olmıyacak ki... Asıl © zaman işte, küçük düşeceğiz; hem de hasıl!, iye bağırmak istiyor, fakat dilinin Ucuna kadar gelen bu kara haberi bir türlü söyleyemiyordu. Halası kim bi- lir ne kadar üzülecek, hele bunu bö; birdenbire duyarsa belki de kadıncağı- Zin bir yerine inecekti. Onun için ya - Vaş yavaş, alıştıra alıştira anlatmak daha doğru olacaktı, © aralık kapı çalındı. Süheylânın bir- denbire yüreği oynadı: — Kim actaba?. Diye yerinden fırladı. Halası: — Dur, ben bakayım'. Diye kapıyı açtı. Sonra: — A... Nergismiş, dedi. Nergis, eskiden anların evmde ye - tişmiş, sonra kocaya varmış, çoluk ço- 5i | mem. Kızımın gelinlik halini göremi - SON POSTA AŞK ROMANI Yazan : K._n.ıîıoıı kaldı. Saatlerdenberi içini kemiren Ü - züntüyü artık ortaya vurmanın zama - nı gelmişti. Bir kere başlayabilse, alt tarafı kolaylaşacaktı. Fakat ilk önce ne diyecekti, iğte bunu bir türlü bulamı - yordu. Tam 0 aralık kap: gene çalındı. Sa « at ona geliyordu. Bu vakitte gelen kim olabilirdi?. Süheylâ hep öyle çarpıntı çinde, bu sefer halasından evvel dav- randı, Kapıya koştu. sizi rahatsız etmiyeyim?. Kimbilir ya- pılacak ne işleriniz vardır!.. Süheylânın cesareti büsbütün kırıl- dı. Onun yanında artık hiç bir şey aça- miyacaktı. Beraber yemek yediler, Son- ra halası, gelen hediyeleri göstermeğe başladı. Nergis: — Ah, diyordu, ben düğüne gele - n ne olur, bari esvabını da gös- enize.. e Süheylâ sıkıldı: Gelen postacıydı: — Aman sen de, Nergis kalfa... Ne Telgrafi. çöreek ae Tzi ğ Diye bağırdı. Süheylânın helecanı git- olacak sanki?, Halası onu dinlemedi. Koştu, esv getirdi. Nergis bakmıya doyamıyo: — Kim bilir, rdu, bu beyazlar ıma ne y . Bu, acaba bir tebrik telgra- dı, yoksa...... Ah, ne olurdu, tel- grafı çeken Hüsameddin olsaydı da: «Gündüzün konuştuklarımız. im. Yarın belediye dairesine sakın ir saat kadar oturduktan sonra o.î,_ memezlik etmet» demiş olsaydı... Süheylâ, halası ile gene yalnız (Arkası var) af Istanbul Belediyesi lânları Senelik muhammen İlk teminatı Beykozda Şahin kaya caddesinde 2 numaralı dükkân — &€ 450 Büyükderede Büyükdere caddesinde 90 No, lu kahve karşısında 67 metre murabbal arsa 13 0,98 Büyükderede Büyükdere caddesinde 209 No. lu kah- ve karşısında 104 metre murabbal arsa 10 0,75 Boyacıköyünde Hekim ata mahallesinde Meydanyeri sokağında 4,76 metre murabbal yol artığı 15 yı3 Uluköyde muvakkithane mahallesinde Çınarallı mey- danı sokağında 53 metre murabbat yol artığı 40 3, Yukarıda semti, senelik muhammen kiralarile ilk teminatları yazılı olan ma- haller teslim tarihinden itibaren ayrı ayrı kiraya verilmek üzere açık artırmaya konulmuşlardır. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizala- rında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 14/6/937 pazartesi günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. — () — (3072) * Ai Senelik muhammen kirası 72 lira Arnavutköyünde Lütfiye mahallesinde Ön sokağında 5/7 No. ev teslim tarihinden itibaren 938 veYi 939 ve 940 — seneleri Mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık artırma gününde isteklisi bulun- madığından pazarlığa çevrilmiştir. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebi- lir. İstekli olanlar 5 lira 40 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 7/6/1937 puzartesi günü saat 14 de Dalmi Encümende: (©) — (3057) ARRE PÜ eee aRn ŞA n Cüğa karışmış bir kadındı. Süheylâ, â- onun elinde büyümüştü. Şimdi de Benç kızın evleneceğini duyunca, onu lömıesğ. gelmişti: — Bir yastıkda kocarsınız, inşallah, elemsiz, kedersiz.:. Derken gözleri yaşarıyordu. Sühey- lânm halası: |— Gelmişken otur da akşam yemeği- Ti beraber yiyelim. Dedi; o da bir yandan yeldirmesini Çıkarıyor, bir yandan da: — Nasıl olur, bilmem ki, diyordu; TEDAVÖLDEN ÇEKİLEN PARANIZ. HiÇDiR CİKETLE SİZİ NERLETMEZ — ” ONU BANKAYA YATIRINIZ HER TORLU İZAHATI GİŞELERİMİZDEN ALINIZ İNOLANISE KARAKOY, PALAS DANKONİN Dünkü kısmın hülâsası 'Teye Parfümeri mağazasında çalışan Laboç ka fevkalâde güzel bir kızdır. Apartımanın korldorunda ihtiyar Gerastina'ya rastgeliyor ve onun vasıtasile dışardan bisküvi ve re- çel aldırıyor. İhtiyar Gerastina reçel İle bisküinin ni. çin alınacağını sorduğu zaman Laboçka sev diğl bir zabite ikram edeceğini söylemekten çekiniyor: — BSüt kardeşim misafir gelecek diyor. Kendis! Urzak Şark hudut muhafızlarından- dir. O akşam buluşuyorlar, fakat tam çayları içerlerken kapı vuruluyor. Komşulardan bir mühendis. Genç delikanlıyı hakikaten La - boçkanın kardeşi zannettiği için her ikisin! yalnız bırakmıyarak kendi evlerine davet e- diyor. Nihayet çifte kumrular bu rar kar - şısında dayanamıyorlar ve buluşmayı erte- si akşama bırakarak daveti kabul ediyor - lar, * Gene akşam oldu. Bisküi ile reçel al - mak için Nine, gene dükkâna koşturuldu. Çaylar içildi yenildi Genç zabit gene Kâzın min!mini elini kendi büyük avuçları mühim bir şey söylem ğj esnada gene kapı çalındı. Laloçka, sinirli sinirli sordu: — Ki mo? Komşulardan doktor Goldbergin karı- sı Berta Abramovnanın soprano Besi du- yuldu: — Benim Laloçka, ben.. Ona da kapıyı açmak icap etti. İçeri gi- ren kadın: — Sizi kardeşinizle beraber davet et - meğe geldim. Biraz eğlenir, dansederiz. Kardeşinizle tanışmağı o kadar istiyoruz ki... Bahusus Uzak Şarktan yeni gelmiş.. Laloçka kızararak, şikâyetli bir sesle: — Maalesef, gelemiyeceğiz, dedi, işi - miz var. Bizi affet.. Zabit can sıkıntisile mahmuzlarını birbirine çarptı. Berta Abramavna: — Hiç bir şey dinlemem, mazeret ka - bul etmem, dedi. Dün akşam Nikodi - moflara gittiniz. Bize de gelmezseniz doğrusu hatırımız kalır. Düşünmeğe lüzum yok. Gidelim. Çaresiz oraya da gittiler. Oturdular.. yediler, içtiler, dansettiler. Velhasıl her şey dün akşamki gibi cereyan etti. Ertesi akşam oldu. Genç zabit kızın minimini ellerini kendi kocaman avuç - ları içine alarak çok, çok mühim bir şey söylemeğe hazırlandığı bir dakikada, â- deta şeytani bir kat'iyetle gene kapı ça- bındı. Laloçka sapsarı bir halde zabitin ku - lağına fısıldadı: — Galiba Ürigeryeller ve yahut Gors- kiler çağıracak.. Çünkü bu akşam Gors- kilerin hazırlık yaptıklarını, mutfakta tavuk kızartlıklarını görmüştüm. Laloç- ka yanılmamıştı: Gelenler Gorskilerdi. Daha sonra sıra ile Grigoryeflerin, Mu - kinlerin, Nikolayeflerin — davetlerini de kabul etmek lâzım geldi. Laloçkanın oturduğu apartımanın dal- releri çok büyüktü. Bütün oda komşu - ları, âdeta birbirlerile yarışırcasına La - loçka ile genç zabiti davet ctmeğe başla- dılar. Her davette genç kız ile genç za - bit birbirlerinden ayrı oturmak mecbu - riyetinde kalıyorlardı. Nihayet bütün oda komşularının sı - alarını savdıkları o mes'ut gün çatıp yeldi. Gençler, gene çay içmeğe, reçel yeme- *e koyuldular.. Genç zabit... — Elena Aleksandrovna, Laloçka, dedi yet artık... Fakat sözünü bitirmeğe vakit bulama- dan gene kapı çalındı. Laloçka çılgın gibia sordu: — Aman Allahım Yarabbi, gene kim o?.. Bu defa ihtiyar ninenin çatlak sesi düu- yuldu: — Benim, ben.. Ne korkuyorsun? Aç kapıyı.. Nineye de kapıyı açtılar.. Nine âmira- ne bir sesle: — Bize gideceğiz, dedi. Sen de deli « kanlı.. Sizin için çay, reçel, havyar ha « zırladım. Daha neler, neler almadım. A ti rüble para sarfettim. Laloçka bitkin bir halde: — Nineciğim bizi affet, dedi. Başka bit gün sana da geliriz. Bak bu olmaz işte.. Herkese gittiniz de bana niye gelmiyorsunuz?. Benim baş- kalarından ne farkım var?. HHaydi deli- kanlı düş önüme!. e da gittiler. Çay gaz kokuyor - du. kül küflü idi. Havyarın içinde bir sinek buldular.. Odada, iki yüz sene ev- velki modaya göre giyinmiş bir koca -« karı ile ihtiyar bir adam daha vardı. Za- biti koca karının, genç kızı da ihtiyar adamın yanına eturttular.. Ninenin çatlak sesi gene duyuldu: — Haydi bakalım «süt kardeş» başka- larıma anlattığın masalları burada da an- lat.. * İki gün evvel Laloçkaya Petrowka cad- desinde rastgeldim. Kolunda genç zabit vardı. İkisi de gülüyor, yüzlerinden bah« tiyarlık akıyordu. Yanlarından geçerken Laloçkanın genç zabite söylediği şu sözleri işittim: Ben bileti ısmarladını. — Kolâ- cığım, — Vladivostok'a — kadar — dokuz gün, dokuz gece hep trenle gideceğiz?.. Demek ki genç zabit o «çok, çok mü- him» sözünü, nihayet La'oçkaya söyli- yebilmişti. Yarınki nushamızda : Oktay hanın adaleti Yazan: Kadircan Kaflı KAYIP: Bursa Ziraat Bankasından aldi - ğim 640 numaralı tasarruf cüzdanımı kaye bettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hük- mü yoktur. Cide Memleket hastanesi hemşiresi Şadiye yolcu TAKVIM ikindi |Akşam | Yatsı | Bklez .|îı » ğ sö |ğ| —|2 İizlaz l16 | 13 | 1v (a7 | At