“temel bir kararına karşı bitaraf tutmayı — Resimli Makale: Hergür Alman Hariciye Nazırının Balkan seyahati Yazan: Muhittin Birgen erlin ile Roma, orta Avrupa ile Balkanlarda faal politikaları- na devam ediyorlar. Biri bırakıp diğeri alarak, birinin sokulduğu yere diğeri de arkadan girerek, kâh iktısadi şartlardan istifade, kâh kültür kuvvetinin açtığı yol- lardan istiane ederek, Almanya bırakıp İtalya ahyor ve İtalya bırakıp Almanya alıyor; bu suretle, Berlin - Roma mihveri orta Avrüupa ve Balkanlarda nüfuz ka- zanmıya müteveccih siyasetlerinde de- vam ediyorlar. Biri Almanyanın silâhlanması, diğeri Fransa ile Sovyetler arasında bir itilâf aktedilmesi gibi iki mühim hâdisenin tesiri altında yeni bir istikamete doğru inkişaf eden bu siyaset, gerek arta Avru- pada ve gerek Balkanlarda, bir seneden- beri hayli şeyleri değiştirdi. Çekoslavak- yya manen teerid edilmiş bir vaziyettedir. Küçük Antantın bütün kuvveti, nihayet Macaristanın silâhlanmasına möni gl- mak ve Macar rövizlonculuğuna — karşı gelmek gibi bir sahaya münhasır kalmış- tar. Balkan devletleri artık Fransanın pe- şinden gitmeğe mahküm bir camla ol- maktan çıkmıştır. Hülâsa, birçok şeyler değişmşitir. Fakat, değlişme bundan ibaret değildir. Daha ileriye gidecektir ve yeniden - bir takım değişmeler göreceğiz. * Göreceğimiz şeylerin başında evvelâ Macaristanın, belki de arkasından Bulga- ristanın silâhlanmaları işleri vardır. Son günlerde Macar parlâmentosunda Macar Hariciye Nazırı Bay Kanya'nın, bütçe müzakereleri vesilesile v büyük nu- tuk, baştanbaşa Macaristanın silâhlan- ması bahsine dairdi. Macaristanın da, bü- tün memleketler gibi, silâhlanmıya hak- kı olduğu ve mağlüp sıfatile imza ettiği muahedelerdeki ahkâmın yeni şartlar a- rasında artık hükümden sakıt bulunduğ'u tezini kuvvetle ve - doğrusunu söylemek lâzım gelirse - pek haklı olarak müda- faa eden Macat hariciye nazirınm bi nutkundan sonra, artık Macaristan için yapılacak yegâne iş, Macaristanın da si- lâhlanma kararını ilân etmesinden iba- İ KEDERSİZ Ğ AĞLAR Çocuk oyuncağını kırmıştır, göz yaşları arasında: — Yapılıp yapılamıyacağını sorar, oyuncak yapıldığı ve- ya yerine yenisi alındığı zaman hâdiseyi hiç olmamış gibi unutur, göz yaşları kadar da, kederi muvakkattir. İhtiyarın gözlerinde yaş bulamazsınız, fakat kederlenince kederini kolay kolay sunulamaz, tamiri zamana muhtaçtır, halbuki önünde bu zaman yoktur, gözleri şimdiden ölüme dikilmiştir, ölümü görmektedir. İhtiyarı İncitmeyiniz, o sizin misafirinizdir. SÖZ ARASINDA Yılan ve kurbağa eai e— | Alih ileri konservası yapan HERGÜN _BİH FIKRA İsllkbçalîlg S Bir fabrika kuruldu Paragözün parmağı Bildirirlermiş Para gözün biri bir gün evinin bahçesindeki — çimenleri — kesiyor - muş. Çimenleri keserken elinin baş parmağını makasa — kaptırivermiş. Parmak kesilmiş ve çimenlerin ara - sında kaybolmuş. Para gözün kanıyan elini sarmış - lar. Kesilmiş parmak parçasını çi - menlerin arasında aramışlar, bulama- mışlar, Arıyanlardan birinin aklına gelmiş. Cebinden bir kuruş çıkarıp çimenlerin üzerine atmış. parmak derhal çimenlerin arazından fırlamış, kuruşa yapışmış! —- İngiliz gazeteleri da yılan ve kurhağa istihlâki arttığın- dan açık gözün biri bir fabrika kurarak, yılan ve kurbağa konservesi yapmış ve mallarını piyasaya çıkaralı daha iki ay olmadan Belgradın zenginleri arasına karışmıştır. Romanyada bir kedi bir köyü yaktı Romanyanın Boldon köyünde bir lü kadın, hırsız kedisinden bıkmış ona eziyet ederek öldürmek istemiş Bunun üzerine bir teneke gaz alarak, kediyi içine attı ve sonra da tenekeye ateş verdi. 'Tutuşan kedi, can havlile teneke - den fırlayarak yana yana kaçmış, ev- velâ köylü kadının samanlığından ge- çerek samanlığı tutuşturmuş ve ora - dan da diğer samanlıklara — ve evlere giderek bütün köyü yakmıştır. iye kadın hakkında yangın mü- olmak suçu ile dava açmıştır. Öleceği günü bilen papas Alın çizgiler? insana ileride başına neler gelebileceğini anlatırmış. Düz çiz Bisiz bir alın dar ve bombe olursa o şah sın katil ve sabıkalı olabileceğini ifade edermiş. Çok kırışık bir alında çizgiler Müvazi ise, o kimsenin hasis olduğunı ve istikbalde pisi pisine öleceğini bildi- rirmiş. Karışık çizgiler siyasi adamlar- la, gazeteciler, avukatlar tahrikâtçılar ve müfsidlerde bulunurmuş. Çizgisiz düz bir alın şahsiyetsiz bir insanın almı imiş, ret gibi görünüyordu. Ancak, Macaristanın böyle bir karar wermesi, ona karşı pek kuvvetli taahhüd- lerle birbirine bağlı olan Küçük Antan- ftan bir harekete geçmesine ve bu da en- fternasyonal vaziyetin birdenbire karış- masına sebep olabileceği için böyle bir kararın ilân edilmesinden evvel vaziye- 'tin bir kere daha tetkiki ve zeminin de ona göre hazırlanması lâzımdır. Zemin |. tamam hazırlanmadıkça böyle bir kara- rın tehlikeli bir vaziyet doğurması çok mümkündü, Esasen şu dakikada siyase- ten kuvvetle müdafaa edilen — Mac tanın hemen silâhlanması için mücbir bepler de bulunmadığına göre siyasi va- ziyetin daha müssit bir safhaya girm sini beklemek fikri galebe çalmış gibil * Umumi tahminlere göre Vön Nourath (fon Noyrat) xm Budapoşte, Belgrad - ve Sofyaya kadar uzanacak olan #eyahati bu mescle ile alâkadardır. Eğer Alman- ya Macaristanı da kuvvetlendirmek isti- yorsa, Küçük Antantı Macaristanın muh- Sarhoş şoförler cinayet mah- kemesine sevkediliyorlar Almanyada da dünyanın her tara - fında olduğu gibi şoförler bir kaza iş - lerlerse, kazaen ölüme sebep olmaktan haklarında takibat yapılır. Son yapılan bir kanun ile şoförler bir kaza işledikleri takdirde derhal mu ayeneye sevkolunuyorlar ve kanlarında | a_lkc_ı_l rüldüğü takdirfde, kazaen adam | ökdürmekten değil, katilden tahtı mu- bakemeye almıyorlarmış. Resmini gördü 1 bir papazdır. Seksen sekiz yaşında: dır. Muhitinde din! bütün, ermiş b olarak telâkki edilir.. İşte bu papaz, bir gün kilisede âyini idare ettiklen sonra vaızda bulunmuş ve cemaate: 10 bin İngiliz lirasına bir |xa kitap Gutenberg incili diye marut olan ve dünyanın ilk matbu mukaddes kitapla - temin edecek diplomatik teşebbüslere gi- Tişmiş bulunmaktadır. Bunün için Alman- yacâ en kolay yol, Macaristanla Yugos- lavya arasındaki münasebetleri kuvvet- lendirmek ve Yugoslavyaya bu bakımdan İngilterede deliler artıyor Yapılan istatistiklere nazaran İngil- terede delilerin her sene artmakta ol - duğu mi ede edilmiştir. teminat vermeklir. Budapeşte ile Belgrad rından biri addedilen bir incil, 21 hazi -| — <Ey cemaat demiş, size bugün son Sıhb.! idaresinin neşrettiği senelik konuşmaları esnasında Von Neurath'ın | 'tda satılığa çıkarılacaktır. Bu kitabın | yaızımı veriyorum. Ve şu dakikada ken|rapora göre delilerin artması üzerine bir eşi bundan 30 sene evvel 2050 İngi- liz lirasına satılmış idi. Mezatta satılan köhne bir elbise dolabının alt gözünde bulunan bu incile, meraklıları dahâ şim - diden 10 bin İngiliz lirası vermeğe ha - zır olduklarını söylüyorlarmış. di cenaze duamı da okuyacağım. Zira ömrümün sonuna geldiğimi anlıyorum, Papaz hakikaten cenaze duasını bi - tirir bitirmez kürsünün üslüne yığıl - Mış, yanına koşanlar, papazın — âhtete Eöçüp gittiğini görmüşlerdir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Gazetelerin verdikleri habere bakarsanız: rinde bulmamak mümkün değil, yalnız şehrimizde 25 ku - — İstanbul belediyesi her sene olduğu gibi bu sene de | ruştan aşağıya plâj ve fakirlerin bedava banyo yapabilme- açıkta denize girmeyi yasak etmiştir. Bu yasağı dinlemi - | leri için belediyece yaptırtılmış bir müessese mevcut olma- yenlerden ilk defası için $ lira ceza alacaktır. dığına göre biz bu emrin cebinde 25 kuruşu bulunmıyanları Her yıl açıkta denize girmek yüzünden bir çok kişilerin | yıkanmaktan menetmeğe muadil olduğuna — inanmıyoruz, boğulduğunu bildiğimize göre belediyenin bu kararını ye- | fakat ey okuyucu sen: İSTER INAN İSTER İNANMA! hastanelerde yatak noksani baş göster. miştir. Resmi istatistöklere nazaran bilhassa Kralın taç giyme merasimi esnasında heyecan ve sevinçten sapıtanların mik- Larının çok olduğu anlaşılmıştır. bu işi kolaylıkla halledebileceğine inan- mak mümkündür. Sofya ziyaretine gelince, bazı rivayet- lere göre, bunun da Bulgaristanın silâh- lanma arzusile alâkadar olduğuna inan- mak lâzım geliyor. Eğer Bulgaristan da böyle bir arzuda ise onun da yolunun bu- kunacağına inanmak zaruridir. Şu daki- kada hiç kimsenin hiç bir milleti silâh- Tanmaktan menetme - kudreti olacağını zannetmiyoruz. Mademki, bütün milletler silâhlanıyor- lar, diğerlerini de bundan menetmenin çaresi olmıyacaktır ve Almanya ile İtal- ya da onların silâhlanma arzularını yeri- ne gelirmeleri için müzaheret rolünü oy- namıya hem kadirdirler, hem de bu rolü oynamaktan çok meranun olurlar. Muhittin Birgen Sözün Kısası Sokaktaki Çocuklar İs. Hulüsi i ki analı çocuk davası İstanbulda eP&Y dedikodu mevzuu olmuştu. Kadınlf biri bir kız çocuğu için: — Benim çocuğumdur. Diyordu. Bir öteki gene aynı bulunuyor.. o da: — Benim çocuğumdur. Diyordu. Böyle diye diye mahkemey? düştüler. Kapılı bacalı oldular.. ve hef iş halledilmiş: — Çocuğun anası şudur. Denilmiş değildir. iddiadâ ikl * Bu mesele kapanmadan İzmirde ? babalı çocuk davası açılıyor. Şadi ismili” deki bir erkek çocuk için İzmirli bir baY* tar: — Benim çocuğumdur. Diyor. Bursah bir fabrikatör de gEf* aynı iddiada bulunuyor, o da: — Benim çocuğumdur. Diyor. İş mahkemeye düşecek; bâkâ * hm aylar sonra çocuğun babası belli ©* labilecek mi? £ Meselenin dedikodu safhasını bir yaff bırakalım. Çocuğa verilen kıymete bakife bir çocuk için gözyaşı dökülüyor. Avü * kat tutuluyor, mahkemelere düşülüyüfü iğ uzadıkca gönüller rahatsız oluyor. masrafa değer mi? Babaların, anaların sesini duyar gibi © Tüyorum: — Bunlar bir şey mi, insan çocuğu İçİf hangi fedakârlıktan çekinir ki? — Kiymeti ne? — Çocuk demek, yarmın büyüğü de * mek. Bugün beş yaşında olan çocuğumul bir dâhi olmıyacağını bilebilir misiniz? İyi müdafaa ama, şu benim de, ufacıcık bir — Çocuk mMmademki bu kadar dir,. şu her gün sokakta gördüğümüz var: hyme(“' yar lar, çocuk değiller mi?.. İsmet Hulüsl eee aa e G LAİ Meşhur bir hikâyeye benziyen vak'a, Viyana ceza mahkemesi bir dava€ yı, suçlu mevkiine koymuş ve adi ğızı mahküm etmiştir. Hâdise şöyle €& reyan etmiştir: Bir fırıncı karşısındaki! sütçüden hef gün süfç alırmış. Bir gün içine bir ki üşmüş, <acaba bizim sütçü bana n bir kilo süt veriyor mu?» di ve sütü tartmış. Süt bir kilodan â$ gelmiş. Ertesi gün ayni tecrübeyi yapml$ gene ayni vaziyet.. Üçüncü, dördü! beşinci günler de gene ayni şekilde $“ rüp gitmiş ve nihayet sütçü aleyhif? dava açmağa karar vermiş. Her ikisi de mahkeme huzuruna Ş” mışlar, Ekmekçi davasını teşrih € bunun üzerine hâkim sütçüye sormüf — Terazin var mı? — Var. — Tartıların? — Yok, ı — Peki bu sütü hergün nasıl tartl yorsun. Bunun üzerine sütçü şu cevabi yet” miş: n BU — Ben demiş, ekmeğimi hergün Fi ekmekçiden alırım, ekmek narh m he bince bir kilodür. Terazinin bir tâff na onun ekmeğini koyarım öte tâl : da süti L Ekmekçi sütçüyü dava edeyim K * ken kendi sahtekârlığı meydana $! el mış. Sütçü beraet etmiş fakat ekğ:or hakkında takibat yapılarak vezni UŞ san ekmek sattığı için mahküm ol tur. ” Biliyor musunuz ? 1 — Yer yüzünde kibrit istimalin? hangi yılda başlanmıştır? n 2 — Sakarya harbi hangi yılda yapil di? 3 — İngiliz hariciye nazırı Ed—e";:;:: yılda doğmuştur, şimdi kaç yaşın' y (Cevapları Yarın) Dünkü sualleı *ezvıbhn) ( rin e — İstanbula ilk tramvay 1870 d€ vi 67 yıl evvel gelmiştir. . 2 — İstanbul ile Üsküdar deniz 1652 de donmuştur. 3 — Ayın dünyaya uzaklığı lometredir, sexsat KH hayet bu bir çocuk. Bu kadar zahmetâ — dafaaya küfŞir — » rı çıplak, aç, kimsesiz, mektebsiz çocuk D İ