Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TeT v a şir e V muhakeme Sİ başladı Ömer inkâr ediyor: “ Sarhoştuk, boğuştuk, bunları hatırlıyorum, fakat ipi Abdullahın boynuna kim doladı, hatırlıyamıyorum ,, diyor Abdullahı boğarak öldü Ömer Kumbaracı yokuşunda bir ekmekçi | dükkânında boynuna ip atıp kementle boğmak suretile Abdullahı öldürmekten suçlu Ömerle arkadaşı Bekirin duruş- malarına, Ağırcezada dün akşam üstü başlanıldı. : Dava, her iki suçlu hakkında da ceza kanununun ipe çekilmek cezası yazılı || 450 inci maddesine uygun olarak, duruş- ma yapılması kararile Ağırcezaya veril- miş bulunuyor. Her üçünün memleketi olan Erzincanın Kuruçay köyünde, bun- |, dan hayli zaman önce öldürülen Halilin öldürülmesini, Halilin kardeşi Ömerin Abdullahtan bilmesi ve öç almak maksü- dını beslemesi, müştereken - tasarlamak suretile işlendiği neticesine varılan cina- yete sebep olarak tesbit edilmiştir. Ömer, sorgusunda vak'ayı şöyle an- lattı: — Ben daha çocukken, büyük karde- şim Halili köyde bu Abdullah vurmuş ve 54 gün hapisle kurtulmuş, diye işitir- dim. Fakat, bunu böyle işitmiş olmakla beraber, kendisini öldürmek maksadile o akşam dükkâna davet etmiş değilim. Hattâ bu Abdullah benden birkaç defa para istemiş, beni zora çekmiş ve ben de vermiştim. O akşam biz Bekirle dük- kâniın kepengini indirmiş, rakı içerken, o da geldi. İçkiye iştirak etti. Sonra, bir aralık benden arkadaşlardan Recep vası- tasile istettiği 5 lirayı neden gönderme- diğimi sordu. Bu sırada Bekir sızmış, masanın kenarında yatıyordu. Ben, pa- ram bulunmadığından veremediğimi söy- ledim, Fakat, o birdenbire üzerime yü- rüdü, elini belime koydu. Hepimiz de sarhoştuk. Ben ondan ötesini hatırlıya- mıyorum! r mekten suçlu olan iki arkadaş Bekir — İpi dükkânda ne maksatla bulun- durdun? . — Ben, bekâr bir adamım, Çamaşırla- rımı kendim ipe asar, kuruturum. O mak- satla! ,boynuna dolandı?! huldür! İp nasıl olup ta onun boynuna |geçiyor? Farkında değilim! Müstantiklikteki ve polisteki ifadeleri okundu. Polisteki ifadesi, «Bekir, Abdul- lahın boynuna ip attı ve ipi beraberce çektik. İçki sırasında, konuşurlarken, köyde vaktile Abdullahın Bekire dayak atması konuşuluyor ve münakaşa kavga halini alarak, kızışıyordu. Ben de, Bekir ip atınca, Abdullahın kardeşimi öldür- düğünü hatırlıyarak, yardım ettim» şek- lindedir. Müstantiklikteki ifadesine gelin- ce, «Abdullah, hücum etti. Biz de hücum ettik. Biribirimize karıştık. İpi biz taktık, amma - hangimiz? — Hatırlıyamıyorum. .Söylediğim gibi, sarhoşluk neticesi Be- ,kirle ben Abdullahı öldürdük> dadır. Ömer, polisteki ifadesini işkence zoru- na atfetti, müstantiklikteki ifadesi için de: — İkimizden maksat, Abdullahla be- nim; Bekirle ben değil! Müstantik, yan- liış anlamış! Deyince, reis Refik, sordu: — Abdullah, kendi kendine boynuna ipi neden takmış olsun?! — Bilmem orasını! Aynı zamanda kumbâracı yokuşunda- ki bir apartımanda kapıtı “ölan Ömer, sorgusunda; ekmek sattığı dükkânda son TÖNÜL İŞLERİ (? Okuyucularıma Cevaplarım Seddilbahirden mektup yollıyan bir “erkek ekuyucum diyor ki: «Bir yıl evvel bir geriç kız tanımış- tım, sevişmiştik, evlenecektik. - Fakat tam o sıra meslek icabı uzak bir yere gitmek mecburiyetinde kaldım. Ben eski yerimdeyken kızla seviş - -tiğimi 16 senelik bir arkadaşıma aç - -mıştım. Benim gaybubetim esnasında -arkadaşım bu kızla evlenmek arzusu - 'na düşmüş, kıza bir mektüp yollamış, “red cevabı verdiği halde istikbalini mahvedeceğini söylemiş. Kız hâdiseyi bana yazdı, derhal ar- kadaşıma hareketinin münasebetsiz olduğunu anlattım. O ise kızdan asla vaz geçemiyeceği cevabı ile mukabele etti. Şimdi ben tereddüddeyim. Ev - lenmek teşebbüsü ile bir senedir avut- “olmazsa arkataşına " karşı' <arkadaş» tuğum kızdan mı vaz geçeyini, yoksa 16 senelik arkadaşımdan mi?>» vir Bu mektubu okuyan zannedebilir ki, iki erkek arasında paylaşılmayı bek - Hiyen, o iki erkek arasında verilecek kararı kabul etmiye hazır bir kız var- dır. Ne denilirse onu yapacaktır. A, yavrum vaziyetin gerçekten böy- le olduğu ne malüm? Sen vaz geçsen, kız, bahsettiğin arkadaşla teşriki ha - yata muvafakat edecek mi bakalım? Fakat madem ki soruyorsun; söyli- yeyim:; Bu kızı sevmediğin muhakkaktır. Çünkü sevseydin, sana açılmak saflı- ğında bulunmuş olan bir genç kızın â- dını 16 senelik te olsa; gene bir arka- daşına söylemezdin. Sevseydin bu kız hakkında «bir senedir avuttuğum>» ta- birini kullanmazdın. Evet sevmiyor - sun, ve madem ki öyledir, vaz geç, hiç görünmüş olursun. ; — Peki, ip nasıl oldu da Abdullahın ;getirmedîğini söyledi! — Bilmem. Abdullah birdenbire üzeri- |" me atıldı ve ondan sonrası bence meç- tarzın- e ğ A KARSISINDA Sarmısağa dair Sarmısağı, gelin etmişler.. Kırk gün kokusu çıkmamış.. Her şeye inanırım amma, işte buna iİnanmam. Mübareğin kokusu kırk gün değil, kırk saniye geç- meden çıkar. * Sarmısak deyip geçmemeli, yedi değil, yetmiş derde devadır. Bir kere sari has- talıkların sirayetine mâni olur. — Nasıl? Mı. Nasıl olduğunu söyliyeyim. Sar - l;msak yerseniz, kokunuzdan sari hasta- lıklılar da dahil olduğu halde hiç kımse yanınıza sokulmıyacağı için sari hasta- ık size geçmez. Tramvayda, vapurda, sinemada, şura- da, bürada rahatınızı mı istiyorsunuz? Sarmısak yeyiniz, etrafınızdaki halk ka- labalığı bir anda dağılır ve siz rahata ka- vuşursunuz. * Kıskançsınız?. Karınızın başka erkek- lere yakın olmasından sinirlenirsiniz? Fazla düşünmiye lüzum yok. Karınıza bol bol sarmısak yedirin, hiç bir erkeğin o- nun yanına sokulamıyacağına emin ola- bilirsiniz. e Tansiyonu yüksek olanlar Sarmısak yutuyorlar. Güneş çarpmasından kor - kanlar ceplerine sarmısak koyuyorlar. Çocuklarını nazardan korumak istiyen- barek nesne meğer ne kadar da çok işe yarıyormuş. İMSET beş, on gün içerisinde yattığını, fakat, ya- tağını apartımandaki odasından oraya Suç ortağı Bekir sorguya çekildi. O da, göyle dedi: — Ben cahil bir adam değilim. Evet, insan adam öldürebilir; fakat, artada bir gebep olmalı?! Abdullahla tanışmam, husumetim yoktur. O akşam dükkânır. önünden geçerken, Ömer çağırdı. İçki içerken, Abdullah geldi. O da içmeğe başladı. Hepimiz sarhoş olduk. Ben s:z- dım. Bir aralık, hayal, meyal bir şeyler | gördüm, ama boğuşma mıydı, güreşme |miydi? Farkına varamadım! Daha bazı cihetler sorulduktan sonra, sıra şahitlerin dinlenilmesine geldi. Ve geç vakit, duruşmanın devamı, şahit din- lenilmesine kaldı. Tıbbıadli başkâtibi adresinde bulunamadı Hayli müddet evvel, adli tıp işleri u- ,mum müdürlüğü başkâtibi Raif aleyhi- ne, sahte, rapor hazırladığı iddiasile tah- |, kikata girişilmiş, kendisine vekâletçe işten el çektirilmiş, tahkikat biterek va- ziyet vekâlete izah olunmuş, bir müd- det sonra da, Raif aleyhinde takibat açıl- masına müsaade edildiği vekâletten müd- deiumumiliğe bildirilmişti. Bunun üze- rine de, müddeiumumilik dava açmış 've tahkikat, ikinci safhasına gelmişti. | Serbest bulunan Raifin, bu ikinci saf- hada tekrar ifadesi alınmak icap ettiğin- .den, adresine celpname çıkarılmış, fakat jgadresinde bulunamamıştır. Yeni adresi, (adli tıp işleri umum müdürlüğünden s0- (rulmuş, orası da bilmediği cevabını ver- miştir. Bu vaziyet karşısında da, kendi- sinin aranarak bulunması için, polise müzekkere yazılmıştır. İşten el çektirilen, fakat tevkif ediimi- yen başkâtip Raifin hazırladığı iddiası, tahkikat ve takibat mevzuu olan sahte rapor; Ağırcezada duruşması devam e- den 5,000 lira ihtilâs suçlusu, sabık Beledi- ye tahsildarı Nadi Ahmet hakkındadır. Adli tıp meclisinin 5 azasının imzaları taklit edilmek ve edeli değildir» diye ra- por verildiği halde bu rapor mealen ak- .sine çevrilmek suretile sahtekârlık ya- pıldığı noktasından, araştırma yürümek- , Eski adresinde bulunamıyan ve yeni adresi de malüm olmıyan Raifin kaçıp (kaçmadığı, henüz belli değildir. Arandı- ğını öğrenince, kalkıp kendiliğinden ad- ,liye dairesine gelmesi de ihtimal dahi- linde görülmektedir. Hakiki vaziyet, bu- ,günler de anlaşılabilecektir! Bir falcı kadın yakalandı Falcılık yaptığı haber alınan Tak - simde Bekâr sokağında 25 numaralı ev de oturan Sürpik, evde bazı kadınlara fal bakarken cürmü meşhud. halinde yakalanmış, mahkemeye verilmiştir, | ler omuzlarına sarmısak takıyorlar. Mü-|' Eski İspanya oğlu aşkı servete ve asalete nasıl tercih etti” - ** * ** — Kral Alfons, oğlunu sevdiği kızdan ayırmak istiyordu, ayrılmazsa verdiği aylığı keseceğini annesi vasıtasile bildirmişti. Sabık Sabık İspanya veliahtı Dük dü Kalvakado Eski İspanya kralı ön üçüncü Alfon - sun oğlu Dük Kalvakadonun güzel bir Kübalı ile izdivacı meselesi hemen bütün Avrupa ve Amerika matbuatını işgal et- mektedir. Bu izdivaç etrafında her gün muhtelif dedikodular ortaya atılmakta- dir. Ajanslar bile bu aşk macerasile meş- gul olmağa başlamışlardır. Sabık kral ve kraliçe oğullarının bu Kübalı kızla iz - divacına mâni olmak için her çareye baş vermuşlarsa da şimdiye kadar bir hetice elde edememişlerdir. : Sabık kral, en son çare olarak her ay oğluna verdiği 500 dolarlık aylığı kes - miye karar vermiştir. Âşık Dük macerasını bizzat şöyle an- ,Jlatıyor: | — Geçen eylülde İspanyanın sabık kra- |liçesi, annem, Viktorya Ojeni, bana: | — Alfonso, dedi. Seninle alâkalı oldu- (ğu söylenen o Kübalı kızla evlenmemeni sana bildirmekle mükellefim. Bunu ba- ban emretti. Onun zeki mavi gözlerinin dolduğu - nu gördüm: «Zavallı annem» diye dü - şündüm, * raştığın oğlun bugün bütün haklarından mahrum edilmiş bulunuyor. Sen, uzak bir ileride İspanya bir Bor- bonlu istediği taktirde krallık hakkını kullanamıyacağımı düşünüyorsun. Doğ- ,Tu, sen saray nedir, krallık, kraliçelik ne- dir, onları bilirsin. Aşktan ne anlarsını.. * Amerikada hasta yatıyordum. Bu mü- jjemin ihtarı üzerine: , — Neden anne.. dedim. Kral, ailemi- ze halktan bir başkasının daha karışma- sına itiraz mı ediyor?.. Elimi avucunun içine aldı. Ne kadar zayıflamış olduğumu düşündüğünü an- hyordum. — Ben sizin nesli anlamıyorum, dedi. Krallar mevkilerinin şerefini korumıyor, ,prensler vazifelerinin ne olduğunu unut- ,Mmuş görünüyorlar. Sen de sırf -şahsi _zeı:rklerin uğruna asaletini inkâr etmek istiyor, gibisin. Bir kadınla evlenmek için İspanya krallığına tevarüs hakkından vaz geçiyorsun. Hayret... Bu alacağın kız |kimin nesi? : Bir an, sevdiğim kızı gözlerimde can- landırdım. Güzel yüzünü, yurauşak hül- yalı, siyah gözlerini hatırladım. Ortadan âynlan lâcivert ve siyahımsı saçları var- ÇA İsmi Marta Racoforty Altuzarro, de- ldim. Bu ay yirmi ikisine basacak.. ' Hü asla unutmıyacağım. Meşhur Kübalı kempozitör Grenet'nin stüdyosunda ver- dığı bir konserde bulunuyorduk. Onu görür görmez sevdim. Arkadaşlarımdan soruşturdum. Kimse istediğim izahatı ,veremedi. Zira onu şöyle böyle tanıyor- lardı. Bana acıyan arkadaşlarımdan biri bir gün evine davet etti. Orada tekrar , Martaya rastladım. Kokteyl partisinden Zavallı annem!.. Nasihat vermeğe uğ- | kâleme yattığım odada geçiyordu. An -| Ona geçen mayista rastlamıştım. O gü- veliaht, bu yazıda annesile arasında geçen mükâlemeyi anlatıyor Dükün sevgilisi Marta Rocafort : sonra, onu otomobilimle gezmeğe götüP düm, Ona deli gibi tapınıyordum.. Resmini görünce güzel olduğunu ta$ * dik eden annem, sevgilimin Nevyor ne yaptığını sordu. — Anneciğim, dedim. O musikiye $4" lışıyor. Ayrıca başka bir yerde de işi yabı O asri bir kadındır. Ve kadının çalışm* dığı taktirde zekâsını suiistimal ettiğiN€ bedbaht ve kıskanç olacağına 1ı'ıamîlap tadır. İşte Marta da, büyük moda mağöâ” _zâlarında modellik yapmaktadır. Bu mâ” ğazaların €en igüzel elbiselerini EİY?IJ müşterilere teşhir etmektedir. . "Kraliçe ağır bir eda ile: .— Oğlum, dedi. Babandan haberâl * dım. Senin haşarılığını duymuş. Ve dahâ usluca yaşamanı ve benimle birlikte Avt rüpaya dönmeni istiyor. Orada, eli_nd geldiği kadar sana para verecek, bakâ ? cak. Bilirsin ki, çok masrafı var.. Ç'l’l“İ çocuğunu, eski ve sadık mensuplart” , beslenek mecburiyetinde. Bütün bunlar ra rağmen sana da para yetiştirecek-. Sinirlendim. : — Babam beni istemez, dedim. O dat ha ziyade kardeşimi sever. Benden Yâ ka silker... Benimle niye bu kadar kadar oluyor?.. — Çünkü o, Böyle gazetelerin ağzına düşmeni hoş görmüyoruz. Bizimle birlikte ayni tı altında yaşamanı istiyoruz. ğ — Anneciğim, benim de kendime E”; fikirlerim var. Himaye altında yaşan! ve ben seni seviyowı Hiğ -— Fflinden ne-iş gelir oslum? — Aktörlük ederim. Muharrirlik rim. Makineden, tayyareden anlarım- Annemin kararı kat'i idi. — Bu son ültimatomdur.. dedi. Er gel Avrupaya gelmelisin, bu kızı da bf malısın. Ve babanı üzmekten vaz melisin!.. — Gelmezsem ne olacak? v — Baban, şimdiye kadar verdiği para! kesecek ve senin üzerinde hiç bir mek © liyeti olmadığını ilân edecek. Nevyorkta sevdiğim kadın vardı. satlar önümde- açılmıştı. Anneme: «Ben sizinle gelemem..* dim.. Ve kraliçe annem Rievieraya * oldu — ; Kasımpaşada Kesim oğlu sokağll ,, da 2 numarada oturan İsmail kız!.“ ., izafferin mutfakta tulumbayı tamîr'aj çin yaktığı karpit lâmbasından taf ç lar tutuşmuş, yangının genişlem€? ” | meydan verilmeden söndürülmüş!” Bir adamın bacağı kırıldı 4 Taksimde Büyük Ziba sokağlndafıa numarada oturan seyyar lâmbacısini ş yaşında Yorgi evvelki akşam Takğrıl' caddesinden - Galatasaraya - ,d;ba! geçerken şoför Yasefin kullandı&* gn numaralı otomobil çarparak * bac? e d kırmıştır. Yorgi, Balıklı Rum haslök ae sine kaldırılmış, şoför yakalanrmşw'; tahammül edemiyorum. ol — Annem beni incitmemeğe çalışar ” — gordu: B dü. — , e| Kasımpaşada bir yangın bış""g'î J ' gî': (" -. 2 4 —- a .. A di "i