28 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" ğ ;A_;"ı L SAREÇ .. TU7 w ŞA a * ü ;—'V 2 Sayfa . GETE PT FU — wF Di 'eiakl SON POSTA, K Ka ai " ÇAAT I Hergün Balkan paktı 25 e Ve Atatürk S07 Yazan: Muhittin Birgen —| Atinada ziyafet- te bulunduğu gece, Atina ile Ankara arasında, Atatürkle İsmet İnönü ve Atatürkle Bay Metaksas aralarında teati edilen telgraf ve telefon muhabe- resini dikkatle okumak lâzımdır. Türki- yenin Cumhurreisi ve Türk milletinin Büyük Şefi, bir taraftan Türk ve Yunan milletleri arasındaki dostluk münasebet- lerine coşkun bir ifade veriyor ve bir taraftan da onun bu coşkun dostluk his- lerinin, bütün bir Balkan ve Balkanlı mefhumu içinde, Yunanistan büyükleri- ni de coşturduğu görülüyor. Bu, hakika- ten lezzetle ve heyecanla görülecek bir hâdisedir. Bu hâdiseyi tahlil etmek. onun içinde gizlenen derin hakikatleri görmek lâzımdır. Bu, yalnız, İsmet İnönünün zi- yareti vesilesile tezahür etmiş bir hissin eseri değildir; belki de bütün bir deha- nın ve bütün bir siyasi ömrün, muayyen hedeflere doğru senelerdenberi takip et- tiği bir siyasetin yeni bir ifadesidir. Ya- ni, ifade yeni, fakat, fikir ve siyaset, onun dehakâr kafasında, hakikat eski- dir ve ezelidir. smet İnönünün, * Türkiyenin karanlık ve parçalanmış günlerinde, perişan fikirleri bir araya toplamak ve yıkılan gönülleri yeni ma- mureler halinde tekrar canlandırmak İşi- ni ele almış olan Atatürkün büyük mu- cizesi malümdur: Safha safha, adım adım yürüyerek, bütün bir fikir hercümerci ve bir gönül perişanlığı içinden bir milli misak çıkardı ve bu milli misak etrafın- da bir araya toplanılmaz zannedilen bir memleketi, en muhafazakâr, en inatçı ve hattâ en âsi unsurlarına varıncıya ka- dar, kâmilen birleştirdi. Bir milletin ha- yatı için en doğru ve en iyi siyaseti gör- mekte, onun hayretler verici bir kuvve- te sahip olan gözü, karanlık bir ufuk — içinde, çıkacak yegâne yolu bulmakta hiç güçlük çekmemişti. Gördü ve yurudu heticeyi hep biliyoruz, * Aynı Atatürk, ayni dehanin her işi iyi gören aynı kuvvetli gözü, Türkiyeyi der- leyip toparlayıp dünkü mağlüp ve peri- şan memleketten bugünkü kuvvetli dev- leti ve hergün ilerliyen milleti vücuda getirirken, bir aralık, nazarlarını milli muhitten ayırıp beynelmilel muhitlere doğru da çevirdi ve orada yapılacak bir iş bulunduğunu gördü: Balkan paktı. Bu siyaseti en evvel görmüş ve gerek mem- lekette, gerek Balkanlarda, onu herkese göstermiş olan odüur. Türkiyenin milli bir hudut içinde miili bir istiklâl ve milli bir hâkimiyet sahibi | olması için, her şeyden evvel, onun içın- deki kuvvetlerin bir araya toplanması lâzım gelmişti ve Atatürkün bütün siyasi dehasının ilk hedefi de bunu temin et- mek olmuştu. Bunun gibi Balkan mem- leketlerinin de, enternasyonal bakımdan, milli hudutları içinde, milli, istiklâl ve | - milli hâkimıyetlgrme sahip birer memle- ket” ölabilmeleri için, aralarında ihtüâf- ların bertaraf edilmesi ve - hepsinin de elele verip bir misak vücuda getirmeleri icap etmişti. Türkiyenin milli misakını kuran milli deha, bu defa da Balkan memleketlerinin Balkanlı misakını, ay- nı prensipler içinde kuran bîr Balkan dehası oldu. Bu fikir, birkaç sene îçindc bütün Bal- kanlarda kolaylıkla yürüdü. Bütün Bal- kan memleketleri bu siyasetin büyük & hemmiyetini anlamakta ve ona bütün kuvvetlerile — sarılmakta gecikmediler. Türkiye, Türkiyenin Türk olarak, Yu- nanistan Yunanistan olarak ve ilâh. bü- tün Balkan memleketleri müstakil bir memleket olarak ancak bu şart ile yaşi- yabilirlerdi. Bunu hergün biraz daha kuvvetle anlamaları onları birbirlerine daha ziyade yaklaştırdı ve nihayet işler bugünkü merhaleye geldi. Bütün bu me- sut merhaleye gelmiş” olan iş, onun İişi- dir. Yolu o gösterdi ve kılavuzluğu hep o yaptı. * * Atatürk bugün diyor ki: «Balkan müt- tefik devletlerinin Balkanlardaki hudüt- ları bir tek huduttur. Bu hududa göz di- kenler, güneşin yakıcı şuaile karşılaşir- lar. Bundan hazretmeyi tavsiye ederim.» Bu sözler Balkanlarda, Balkan milletleri için yeni bir devrin şiarıdır. Bu şiarı ko- (Devamı 11 inci sayfada) Resimli Makale: € — Borç yapmayınız! Eski bir Türk sözünde: sözünde: SUZ — Yorganına göre ayağını uzat, denilir, eski bir Amerika — Kesene göre yaşa, nasihati verilîr Tecrübe edilmiş bir kaidedir: — Hayata yeni atılmış bir gencin ölünciye kadar sefil kalmasını mucıp olan ilk hata: — Borç yapması, borç ile yaşamasıdır. ——— Alâ Japon İmpara toru Kör bir kıza en büyük Rütbeyi verdi İmparator Majeste Hirahiti Japon gazeteleri ve bütün dünya matbuatı şimdi Allahın kızı hakkında malümat vermekle meşguldürler, Bu kız Helene Keller isminde bir Ameri - kalıdır. Kördür, dilsizdir, ve sağırdır. siz olmasına ragmen edebiyat dokto - rudur, tarih ve coğrafya Ağrejözüdür. Kuvvetli bir riyaziyecidir, on iki lisa - na vâkıftır. Helene Keller iki seneden beri bütün dünyayı dolaşarak hususi vasıtalarla könferanslar vermektedir. -Bü hârika kızin Japonyada verdiği dırmıştır ki imparator Hiro « Hito da bu kızı tanımak istemiş ve kendisini | saraya davet etmiştir. Ö akşam impâ - ratorun, kızı «ÂAllahın kızı» olarak tev- sim ettiği öğrenilmiştir. Bu rütbe şimdiye kadar ancak hâne- dana mensup kimselere verilirdi, ilk defa olmak üzere dışardan ve Japon ol- mıyan bir şahsa tevcih edilmektedir. Allahın kızı olmak payesi bir çok ım—- tiyazlara malik olmayı amırdır Artık Helene Keller hiç müsaade almadan saraya girmek hakkına sahip olduğu gibi, sarayın odalarında da ser- best dolşabilecek, ve önceden — haber vermeden Mikadonun masasına oturup yemek yiyebilecektir. Helene Keller Kralın riyaset ettiği kabine içtimalarında da bulunabilece- ği gibi, kimseye sormadan ve istediği Fakat Helene Kel.ler kör, sağır ve dil-. ilk iki konferans © kadar alâka uyan-| - HER GÜN BiR FIKRA Olmaz mı? Köyün imamı bir akşam camiden çıkarken köyün en zengininin oğlu yolunu kesmiş: : — İmam efendi; demiş, benim ba- bam bu köyün en zenginidir. Sen o - nun önünde namaz kılıyorsun, böyle şey olmaz, bir daha görmiyeyim. İmam, ertesi akşam camie girerken köyün en zenginini bulmuş:. Oğlunun söylediklerini tekrarlamış. | Köyün en zengini: — Haltetmiş o, 'demiş, 'ne: dtye. bcn senin önünde namaz kılacağım.. Sesini biraz yavaşlatmış: . — Amma imam efendi, sen de hiç olmazsa benim önüme geçmesen de yan yana namaz kılsak olmaz mi? & Çerkeşte Gün isimleri Her yerden başka Çerkeşte gün isimleri her yerin kullandığı isimlerden başkadır: Mese - lâ her yerde pazartesi günü pazar gü- nünden sonra ve salı gününden evvel gelen gündür. Fakat Çerkeşte pazarte- si günü çarşamba gününden sonra ge- len güne denir. Çerkeşte gün isimleri şöyle sıralanır: Girey - pazar Bolu - pazartesi Salı - Salı Çerkeş - Çarşamba Pâzartesi - Perşembe “Cuma - Cumâa " _ Cumartesi - Cumartesi Çerkeşıııeı- Çerkeşte ve Boluda ku- rulan p -pazar gunlermı ele almiışlar ve haftanın günlerini bu şekılde 'isimlen - dirmişlerdir. X kadar para ve mücevheratı hazineden çekebilecektir. ğ y Kendisile görüşen Pari Suar gaze- tesinin müuharririne Helene Keller şu sözleri söylemiştir: A — Bu tevcih beni fevkalâde bahti - yar”etmiştir. Fakat ben bu imtiyazla- rı kullanmıyacağım, davet edilmezsem saraya gitmiyeceğim, Ve bilhassa ha- zineden istediğim kadar servet almı - 'yacağım. Konferanslar serisin! bitir - Cesedi yakılan ve L T damlarından Lort Snowden hakkında O|cudunun yakılmasını ve küllerinin “de| Cowling civarında, İçkarnshaw çayırla- (dir. Bu mezhebin salikleri (Ehramların Külleri çayırlara Serpilen adam Sözün Kı'sâ'sı Yazı Çok Olduğu için | — | Bugün Konamadı —— İnglltereye çıkarılan İspanyol çocukları Dehşetten Kurtulamiyor B (Baştarafı 1 inci sayfada) bi, kaçacak yer aramışlardır. İL. Bu çocuklar hakkında tetkikatfâ — | bulunan bir İngiliz gazetecisi gördük — | lerini, şöyle anlatmaktadır: | «Bu esmer yüzlü çöcukların göz * — | lerinde derin bir zekânın izleri vaI- ' ü Hepsi de çevik, atik.. gene, bu mültet çocuklardan bir grup gemi limana y? —— | naşırken sinemaları alınacağı sıradâr 1'1 üzerlerine çevrilmiş olan sinema maki” nesini, makineli tüfek sanıp kaçmış * lardı. : ı Parlak bir güneş altında kamplal'ı' | | Na sevkedilen çocuklar, birden bastırah — yağmur ve şimşek gürültüler; altınd? — | yerlerine ulaştırıldılar. S Otobüsten ilk atlıyan Sen Sebasti * — yenli 12 yaşlarında Rafael Ramirez O1 du. Ayağında lâstik ayakkabılar, açık kırmızı çoraplar vardı. Kısa lâci'îı"*!fış pantalon giymiş, sırtına, garip des bir süveter, onun üzerine de gamselâ — | l ğğ Bi * geçirmişti. otobüsün sağ tarafına kiZ " ları, sol tarafına da oğlanları dizdiler. — Ve bir işaretle iki dizi halinde çadırla* ' rına doğru ilerlediler. N İ Oğlanların başında Venga (gel) def — | başka Ispanyolca tek bir kelime bilmes — | Lord Snowden Geçenlerde ölen İngiliz devlet a - İngiliz gazeteleri uzun uzun tafsilât vermektedirler, Maliye nazırlığı yapan Sosyalist Filip Snowden İngiliz mali - yesini buhranlı bir devrede çok büyük bir iktidarla idare ettiği için kendisine | | «Demir Adam» denmiştir. Snowden fakirdi. Öldüğü zaman hiç parası çıkmamıştı. Aldığı para sevdiği hayatı temine kâfi gelmiyordu. Bunun için zaman zamaân karısı, İngilterede ve ÂAmerikada konferanslar vermeğe çıkar, karı koca bütçelerinin senelik a- çığını buralarda temin ettikleri para ile kapatırlardı. Filip Snowden öldükten sonra, nu- tuk falan verilmesini istememiş, vü- Yında" ı'-uzgârr savrülmasinı Vasıxet eti mıştır' #ğamatısik »£ ti e/ : l.î K Çi d Gki v 20 sene sohra kıyamet kopacakmış Alenıus isminde bir zat tanıyor mu- sıînuz" Bu adam 20 inci asırda tesis et- tiği yeni bir din ve mezhebın bânisi - esrarı) nı halletmeğe uğraşmaktadır - lar, Bunlar suyun üzerinde yürüyerek ilerleyebileceklerine kanidirler ve bu kanaatle içlerinden bir çoklarını nehir- lerde, denizlerde feda etmişlerdir. Bu mezhebin bânisi ehramların es- rarını çözmeğe uğraşırken giriştiği bir takım hesaplar neticesinde dünyanın dikten sonra Japonyayı güzel hatıra - larla terkedeceğim. : 1957 yılında mahvolacağını söylüyor - muş. : a Dün Ada vapurundan köprüye hasta bır kadın çıkardı- lar. Gerçekten mecalsizdi, bitkindi, yürümekten âcizdi. İki koluna iki xişi girdi, güçhal ile merdivenin üst başını bul- dular. Oradan bir otomobile bineceklerdi. Fakat gelen?ce- C İSTER İNAN İSTER İNANMA! çen taksilerin hiç biri durmuyordu. İşarete ehemmiyet ver- miyordu. Çünkü itaksi otomobilleri köprü üzerine müşteri bırakabilirler, fakat köprüden müşteri almaları yasaktır,. İSTER İNAN-İSTER İNANMA! bir mülteci çocuğun elini tutarak yü * rüdü. Ve dizi de onu hiç bir söz söyle- — eden takip etti. Mültecilerden biff çadır iplerine takılıp — düşünce, hepsl birden güldüler. " Çocukların bileklerine, huvıyetlerl' ş Ni bildiren birer kart takılmıştı. 4 İkinci otobüs yolcularını boşaltıir. ? ken, başlarının üstünde uçuşan tây * yarelerden biri, aşağıya doğru süzü * | lünce, kızlardan biri müthiş bir çlğhk— t kopardı ve gözlerini kapadı. — Acıklı bir macera Nisbeten daha sakin ve yaşı 15 glbi görünen kızlardan biri macerasın: le anlattı: — Saat yedi sulari idi, Daha yatak“ idim. Birden ihtilâlcilerin tayyarelefİ nin uçuştuklarını, sonra da uzaklaştık" larmı duydum. Derken kiliselerin çaf" ları çalmaya başladı. Tayyareler tek ” rar göründü. Ve şehre bombalar yağ " dırdılar. Sekiz ev birden ateş aldı. Sol” ra herkes mezarlığa giderek ölül | defninde bulundu. Ve daha bizler 018 — da iken, düşman tayyareleri üzerleri ” mizde uçuşarak bombalar attılar, Mâ ” kineli tüfekle ateş ettiler. Annesi, babası ile birlikte tayyaf' ' hücumlarından kaçarak, tarlalara Si j nan çocuklardan biri de, epeyce kork ş' b tugunu anlatırken, gönüllülerden bîd yavaşca sordu: | :’ ğ — Annenle, baban neredeleı: şıll'ldi f; '; “Çocuk donuk ve kuru bir sesle 03 - P vap verdi:. M — O zamandanberı gormedım 0131*"ı a 5 İ rı. öldüler! K : -1 * L Gemi limana yaklaşınca, ana bab'. *— k günü idi sanki.. gemideki çocukla 'ı ğırıyor. Onları karşılamaya gelen gaS" ç K teciler, sinemacılar, doktorlar dıgef vef 3 murlar da karşılık veriyorlardı. GÜ ?ğ .| teye çıktığımız zaman, çocukları, ç rinde: kendilerine hediye edilen * bekler veya İspanyolca gazetelere 5? BF! 4 rılmış çıkınlarile yapayalnız biırer al' f şeye sinmiş olarak bulduk. Doktorl l hemen işe giriştiler. Papazlar Ve heti hi ı ,ı bakıcılar küçükleri soyuyor, b af ı halinde doktorların önüne götü "iy î_ muayeneden geçiriyorlardı... Keple - < Gemide yalnız bir anne vardlf- îır_ da sırf — biri kundakta olmak Ü M | | yen bir rehber vardı. Arkasına düşel — : 'i Ç gA " - BU a ı' KS ——0 — <oT Ü D T “NVİbeş çocuğu olduğu için gemyie Dahıhye nazırı Con Simon km İ" | bütün çadırları dolaştı. Çocukları” — panyolca konuştu. g* Aç olan çocuklar mükellef bığdi mek ile karşılaşınca tıka basa Y çi s Bununla beraber acele acele C€ ekmek tıkıştıran çocuklar da a7 ç | ğildi. —e

Bu sayıdan diğer sayfalar: