— —— ——— * Son Posta» nn tefrikem © 3 Endülüs G “Şövalyesi A Abdurrahman Yam: A R İki kadın yolda yalnız başına giden Abdürrahmanı çok beğenmişler ve onun panyolca bildiğini anlayınca konuşmıya başlamışlardı — Allahaısmaş « Jadık, cömert ve na- zik asılzade... Bu ge- cenizi; sizin kadar dâtif bir dilberin 1 dik kolları arasında büyük bir zevk ve neşe ile geçirmenizi temenni ederim. Yaj nız dikkat edin. İs - panyol kadıniarı ne kadar munis ve aşka Müştak ise, İspan - yol erkekleri de sev- dikleri kadın hak - kında o kadar has - sas ve kıskangtı! Eğer gürültüden hoş lanmaz iseniz, dai - ma erkeksiz kadın - Jar intihap ediniz.. Hadi, kısmetiniz a- çık olsun. * Meydan, mahşer gibi kaynıyordu... Kâdın, erkek - binlerce halkın neş'eli kahkahaları; kitara ve kaslanbulet ses- lerine karışıyor.. baş döndürücü bir uğultu halinde, semalara doğru taşı - yördü. Abdurrahman, kılıcının kapza tara- fını koltluğunun âltına almış.. sımsıkı börnüzüne sarılmış.. kalabalığı dirsek- Jerile yara yara , meydanın ortasına doğru ilerliyordu. Burada fişekler alılıyor.. mehtaplar yakılıyordu. Ortadaki geniş başlukta sekiz on kitara birden çalıyor.. muhte- lif çiftler çılgın biy zevk ve neş'e ile raksediyordu. Abdurrahman bir hayli uğraştıktan sonra, bu geniş insan halkasının ön sı: Tasına gelebilmişti. Karşı ğ zara, hoşuna gitmişti. raların, tit- rek ve raksan ahengi ile; bazan bir yu- mak gibi bükülen ayaklarının uçla - rında yükselen.. bazan de bol etekleri- nin büklümlerini açarak rengârenk kelebekler gibi akıp giden kadınların Oyunundaki cazibe, onun dudaklarında tatlı bir tebessüm husule getirmişti. Bu saf delikanlı, bülün hayatındı (Afrikanın sakin, durgun ve hiç deği * meyen hayatı içinde; bol bol denızden_' kumdan, attan, deveden, beyaz bor - nüzlü insanlardan.. arada sırada da halk tarafından oynanan kaba oyunlar- dan başka bir şey görmemişti. Onun| için şimdi, bu manzara karşısında bü - yük bir hayret hissetmişti. Adetâ, kendinden geçerek oyunlara dalmıştı. İspanyol dilberlerinin, yılı Ribi bükülen ve kıyranan olgun vücüt- Jarı, onun dımağında bir sersemlik u « yandırmıştı... Arlık, o geniş kalçaları- nı Çalkaya çalkaya; başlarındaki yüksek taraklardan sarkan ince dantelleri sa- vura savura rengârenk birer hayal gibi yaklaşan.. sonra, sanki bir şeyden ürk- müş gibi, titreye titreye uzaklaşan ka- dınlardan başka bir şey görmüyor.. ki- taraların oynak ahenklerine karışan kastanbuletlerin muttarit şakırlıların" dan başka bir şey işitmiyordu. Burada, ne kadar vakit geçirmişti. Bunu da bilmiyordu... Oyunlar bitıp te artık halk dağılmaya başlayıncaya ka- dar, orada durmuştu. mayı çok arzu ederdim. — Ben de, bunu arzu etmiyecek ka- dar budala değilim. — Eğer ispanyolom bilmiş olsaydı, o- nunla çok güzel anlaşabilirdik. — E. aramızda nasıl taksim edecek- tik. — Bu sürmeli gözlü Berberi delikan- lısı ile ahbap olmıya bedel; ben üşı - kım Antonyoyu memnuniyetle sana terkederim, —- Pişt.. ben de sönin kadar tabiat sahibiyim. Günün her saştinde bir kadına âşık olan, senin o sıska Âşıkına kanaat eder de, hiç bu gürbüz delikan- lıdan vazgeçer mi idim.. Abdurrahman, artık sabredememiş ti. Başinı hafifce eyerek, tatlı ve tan - nan bir ispanyolca ile: — Muhterem madamlar!.. Beni tak- dir ettiğiniz kıymetlen dolayı bir gu- r ve iftihar hissetmiyecek kadar bu- değilim. Müsaade ederseniz, sizin gibi iki dilber refikayı birbirine düşür- | memek için işinize bir dakika müdaha- le edeyim.. Hem, bu tehlikeli rekabet- ten kurtulmak.. hem de bana bir iyil te bulunmak için lütfen bana otel yolunu tarif eder misiniz? Demişti. İki kadın, kısa birer çığlık kopardık- tan sonra, ellerini yüzlerine kapamış - lar: — Ah.. rezil olduk.. meğer ispanyolca biliyormuş.. hem de, ne güzel söylü - 'or. Diye, birbirlerine girmişlerdi. Nihayet bunlardan biri, cevab ver - mişti: — Siz, öotelde mi oturuyorsunuz?.. — Bu güzel ve sevimli şehrinize ha - nüz bugün geldiğim için otelden başka nerede kalabilirim?, — Bizi evinde misafir edebilecek hiç bir tanıdığınız yok mı — Bir kaç saat evvel, çok eski bir a- silzade ve en meşhur bir şövalye ile nışmak şerefine nail oldum. Fakat.. — Acaba kimdir mini söyler mist et — Büyük babasının, Hazreti Âdeme kadar dayandığını iddia eden bu zatın, elliye yakın isminden yalnız bir ta - nesi aklımda kaldı. O da, Don Joze. — İspanyada, milyonlarca Don Joze vardır. — Vaktile, bu zat, lütfen is - ” adsız gövalye unvanını Saatler, bir hayli ilerlemişti, Vakit, gece yarısını geçmişti. O da, evlerine dağılan halk arasına karı: ı. Geldi- Bi yolları takip ederek misafir kaldığı ötele avdet etmeye başlamış! Gelirken, bazı binaları hatırında tu- tarak yolları bellemişti. Şimdi döner- ken de, gene ayni yolları takip edecek- ti; Fakat bir dört yol ağzına geldiği za- man, hangi istikamele gideceğini şaşır rıverimişti. İşte o zaman, kulağında tatlı bir ah- etik hissetmişti. Kolkola girmiş olan iki kadın, hafif bir gülüşmeden sonra şöyle bir muhavereye girişmişlerdi: — Zavallı delikanlı.. galiba, yolunu şaşırmış?. - Bu kaday güzel bir delikanlının burada yolunu şaşırması ne feci bir şey olur, a aşk ve macera arayan serbest kadınlar onu rahat bırakmazlar da onun için, — Eminol ki, o kadınlardan biri ol - taşırmış. Kadınlar, birer kahkaha attılar. İkisi birden: — Zaten, İspanya, adsız şövalyelerle doludur. Diye bağırdılar. (Arkası var) BÜTÜN oı.xa’ı* Posta XN DOLAŞIR.. *|yazıp iskelenin başına as! Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz Salih Reisin cesedini ipekli bir kumaşla örtmüşlerdi Bundan — sonra şehre de - girilebilir ve yeni bir idare i- lân edilirdi. Fakat, bir müddet sonrş bu rada barınmak im - kânsız olacaktı. İa « panyol ve Venedik donanmalarile bir « leşecekler, Korsika - yı muhasara “ede - rek tekrar hem de kolaylıkla istirdat 6 deceklerdi. Çünkü Korsikanın iskelesi Halkulvad kalesi ve surları gibi müstah- kem değildi.. —açık bir şehir ve geniş va hillerden — ibaretti. Burada barınmak ve tutunmak imkânsız- lığı karşısında Bar- baros kendini geçici bir hevese kaptır « maktan güçlükle kurtarabilmişti. — Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan da oluruz. dedi, Barbarosu bu kadar derin düşündü- vetsizlikti. o uzun yıllar içinde gemisini kaybedecek olursa, bütün bu şerefli mevkini de kaybetmiş olacak- Limana girince, derhal halka şöyle| bir buyruk ilân etti: e « Cezayir emiri sıfatile ilân ederim ki: Türk denizçileri, Korsikaya gez -| mek maksadile gelmişlerdir. Halk işile meşgul olsun.. ve gemicilerimize iyi | |muamele ettikçe, kendilerinden de ay ni karşılığı göreceğinden emin bulun - sun. Limandaki gemilere gelince: Hiç | bir devletle dövüşmek fikrinde olmadı- gımızdan, bir dost gibi hepsini |bırakıyoruz.. sahipleri geldikleri za - man gemilerine emniyetle girebilirler. Ancak, ortada hiç bir. sebeb yokken, öldürmüş olması bizi pek mütcessir et- ü. Kendisinden bu cinayeti nasıl ve ne ile tazmin edeceğini soruyoruz? Tek -| rar ediyorum: Memleketinizi zapt ve işgal fikrile gelmedik. Fakat, Korsika şövalyesi ateşi kesmezse, o zaman yal- nız şehri değil, bütün adayı ateşlemek- te tereddüt etmiyeceğimizi de bilesi - nİZ'n Bu ilânı İtalyan ve İspanyol dillerile İlânın etrafına toplanan halk gittik- çe kalabalıklaşıyor ve buyruğu oku - yanlar şövalyeyi haksız buluyordu. Öyley na la geldik- leri henüz belli olmayan bir filonun kaptanını şato içine davet edip öldür- mekte ne mâna vardı? Yerlileri ekseriyetle İspanyol ve Ve- nedikliler teşkil ettiği için, dalma bul, iki dil ile konuşurlardı. Sahile çıkan Türk gemicilerinden bu dilleri bilenler halkla temasa başlamış- t Salih reisin cesedini ipekli bir ku - maşla örtmüşlerdi. Gemiciler lJerden öc almak için Barbarostan ufak bir işaret bekliyorlardı. Barbaros karaya çıkardığı denizçile ve şiddetli emirler veriyor, hiç kımsı nin burnu kanalılmamasını bildiriyor- du, Korsikalılar bu ilânt okur okumaz: — Bunlar, çok merd insanlar.. bizi - dedikleri gibi - isteseler bir anda topa tutup mahvederlerdi. Onlara misafir - perverliğimizi göstermeliy Diyerek, ilk önce, küme halinde şa- toya gitmişler, şövalyeden ok yağmu - runa nihayet vermesini istemişle Şatonun önüne toplanan binler halk arasında, vaktile Rotondo dağla - külâtla ele geçirdiği otuz kadar | erbest | şövalyenin, en değerli bir kaptanımızı |*& dı: Grav Buça, Grav Buça'yı bütün Korsika halkı se- verdi. Şatonun önündeki mermer mer- divenlerin ü: şöyle bağ a: «— Memleketimize ilk defa merd bir insan kafilesi geldi. Bize hiç bir zarar vermek istemiyen bu adamlara ne di- ye ok atıp dürüyorsün?» Don Petro şatosunun üst katından Grav Buça'yı dinliyordu. Don Petro bu sırada yanındaki a « damlarından birinin kulağına iği — Haydi, ne duruyorsun, sersem? yı gebertmek için bundan at ele geçer mi? Ş uhafızı yayını gerdi., 'Tepeden Buçaya nişan aldı. Fakat, kurnaz haydud, hiç ummadı- e bir zamanda şövalyenin ken - disini öldürtmek istediğini görünce, birden ayakta durduğu yerden halkın daha — Şöyvalye beni öldürtecek.. Diye bağırdı.. Şatonun üst katından Buçaya atılan ok halktan ihtiyar bir adamın omuzuna saplanmıştı. Yerliler bunu görünce yumruklarını sıkarak; - Vendeta.. Vendeta Diye bağrışmağa başladılar, v Salih Reisin ölümünden sonra Korsika şövalyesinin çoktanberi öl- dürtmek isteyip de fırsat bulamadığı Grav Buça bu sefer de ölümden kur - tulmuştu. Onun ölümden kurtulması Türk kor- sanlarının lehinde bir hâdise idi. Halk: — Buça'yı öldürmek isteyen şöval- yeden Ööc alacağız.. Vedenta isleriz.. Diye haykırıp durürken, Buça halk ra sıyrılıp sahile koştlu.. O şimdi bir haydud değil, adâlet isti- yen bir kahraman olmuştu. İlk önce Salih Reisin cesedi önünde iğildi.. — Petronun öldürtt lk Türk kah- .|ramanı sensin! Fakat o, senden önce de burada bi çok kaptanların başını ye - miştir. Petro, Korsi Esas No, Yeri —H —— C 22 Erenköy Sahrayı Cedit, Ka- yışdağı caddesi. Tafsilâtı yukarıda yazılı köşk 1-3 sene cektir. İhale 2/6/937 çarşamba günü saat ondadır. İsteklilerin Şubemize ri. inden şövalyeye hitaben Arkadaşlarına bu mahzuru anlattı; prında haydudluk yapan bir adam var-|başka birinin hâkim olmasına taham * mül edemez. Dedi. Sonra Türk gemicilerine dön” dü: , Korsika toprakları böyle aziz bir şü sinesinde taşımakla iftihar du * yacaktır. Onu sahilde şu gördüğünüz a- ğaçların gölgesi altına gömelim. Yerliler Buça'nın etrafında toplan * mıştı. Salih Reisin ölümüne Türk denizci * leri kadar yerliler de mütleessir görü- nüyordu. Buça bir kayığa atladı.. Barbarosun gemisine gitti. Hızır Bey, Korsikada haydudlukla tant ş olan bu adi österdiği ce* saretten şüpheye düşr sahilde olup bitenleri — O, bizim için tehlikeli bir adam de- ğildir. Dediler, Buça'nın biraz önce ölüm * den nasıl kurtulup kaçlığını anlattı * (Arkası var) aa Nöbetçi EFeczaneler Bu gece Höbetci olan eczaneler şunlar - dur: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Şeref). Fenorde : (Rmll - yadi). Karagümrükte : (Arif). Beyazıd- da : (Cemil), Samatyada : (Teofilos). Şehzadebaşında : (Hamdi). Eyüple : (- rif Beşir). Eminönünde : (Aminasya)- Küçükpazarda : (Necati Ahmet). Alem- darda : (Esad). Bakırköyünde : (İsti - pan), Şehremininde : (Hamdi). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl enddesinde : (Galatasaray, rih). Galatada : (Hidayet). Kut (Kurtuluş!. Maçkada : (Feyzi). Beşiik taşta : Üsküdarda : (İskelebaşı), Barıyarde : (Osman). Kadıköyünde : (Moda, Mer ” kez). Büyükadada : (Şinasi Rıza). Hef- belide : (Halkh, 03 0 SATILIK ODA — Galata Perşembepazarında Çırçır ö kağında Sırboz hanında 10 ve M numt” 'a kendisinden ! caat. ralı iki oda satılıktır. İçindekilere mürr” (868) ____====___=__=,==__=.——-/ I Emlâk ve Eytam Bankası ilânları ı Depozitostt B 3ö.— No.su Nev'i —— 11/1 Üzüm bağını havi 11171 bahçeli köşk taj 118 ş mg'_ddı-ıle ve pazarlık ile kiraya veriler gelmele * 4B