Gürmümeşhut bir üfürükç mahkemesinde ülük davası Evvelki gece saat 11, 45 rlı: Galatada evinde üfürükçülük yaparken meşhut suç halinde yakalandığı iddiasile Hasan Veli Benlik adlı biri, dün meşhutl suç müddeiumumlliğine getirilmiş, müddei umumi Hikmet Sönel tarafından sorgu- su yapılarak dördüncü Cezaya gönderil- miştir. Akşama doğru duruşması yapılan Ha- san Veli Benlik, kendisinin böyle işler yapmadığını, kimin tarafından vaki oldu- ğunu kestiremediği bir iftiraya uğradığı- nı söylemiştir. Şahit olarak dinlenilen kadin taharri memurları üçüncü komiser Nimetle Me- lâhatten, birincisi, bu adamın kitap aça- rak kendisinin yıldızına baktığım ve bır de muska yazdığını, Melâhat te, fala bak- ma sırası kendisine gelip te bu adamın kendi ismini bir küğıt üzerine kaydetti- ği sırada, dışarıya çıkan Nimet marileti- le, bekliyen taharri memurlarının içeri- ye girdiklerini ifade yollu cevaplar ver- mişlerdir. Aynı zamanda 2 liraya pazar- hk edildiğini ve evvelce polisçe numa- raları tesbit edilen bu 2 kâğıdın verild!. ğini, üfürükçünün yelek cebinden çıka- rıldığını ilâve etmişlerdir. Kırklarelinden mezunen İstanbula ge- lip tekrar oraya hareket etmek üzere bu- lunduğunu söyliyen gedikli ba; Mehmet, karısını ve onun delâle! ken- disini tanıdığını bu adama — «Allaha 18- marladık.: demeğe uğradığ kapıda polislerin kendisini de şahit olarak içeri- ye soktuklarını anlatmış, «ben, bu ada- mın üfürükçülükle meşgul olup olmadı- ğını bilmem. İçeride fala bakıp muska yazdığını da görmedim. Yalnız, elinde miydi, yoksa cebinden mi eline aldı? ? lira gözüme ilişti!» demi: Üçüncü komiser Kâzım, bu adamın va- ziyelinden şüphe edip, uldığı emir üze- rine bir hafta kadar tarassut ettiğini, ka- dın, erkek birçok kişinin evine girip çık- tığını gördüğünü ve üfürükçülük etti ni ev sahibinden haber aldığını söyleyip çekildikten sonra taharri memuru Mu- zafler de, «ben içeriye girdiğim zaman, bu adam mindere oturmuş, eline kalem almış, bir şey yazıyordu. Meğer Melâha- tin ismini kaydediyormuş» demiştir. Bundan sonra, bu memurun <içindeki miska işinde işe yarıyan safrandır, de diği küçük bir şişe tetkik edilmiş, Hasan Veli Benlik, bunun «sarı bir boya» oldu- ğundan bahsetmiştir. Sonra da bir torba içindeki mıska ve dualı kâğıtlar, iki mühür gözden geçiri- lJerek, müddeilumumiliğin mütalcası so- rulmuştur. Müddeiumumi muavini, <suç sabittir. diyerek, 677 numaralı kanunun 1 inci maddesinin son fıkrasına göre ceza ve- rilmesini ve 3008 numaralı kanunun 13 üncü maddesine göre de tevkif mü- zekkeresi kesilmesini istemiştir. Heyet, ev sahibinin de şahit olarak ça- ğırilmasına lüzum görmüş ve duruşmayı, bu sabah aat 10 a bırakmıştır. Hasan € a —— Veli Benlik hakkında tevkif kararı ve- rilmiş değildir. Küçük hırsızların muhakemesi Dünkü sayıda, Şehzadebaşında Vezne- cilerde «Hacıbaba» diye anılan tatlıcı ve | mahallebici Abdülkadirin kasasını 80- yanların bu işi nasıl yaptıklarımı tafsi- lâlile yazmıştık, , Meşhut suç müddelumumiliğince yapı- lan tabkikat neticesinde, bunlardan Müş- tak, Abdülcelil ve Emin birinci - cezaya verilmişler, duruşmaya başlanmıştır. Bu üç mevkuf ta, suçlarını itiraf etmişler- dir, Vaka yerinde keşif yapılarak, duruş- maya 21 mayıs akşam üstü devam olu- nacaktır. Çatalcada Aliyi öldüren İsmail ceza yedi Çatalca civarında bir köyde, Ümmüş isminde bir kızla evlenip evlenmemek meselesinden çıkan kavgada, Aliyi dürmekten suçlu İsmail, dün akşam üstü Ağırcezada 6 sene hapse, 1000 lira taz-| minat ödemeğe mahküm olmuştur. Bu cinayette yardımcı rol oynamaktan düruşması yapılan Kümil, et b miştir. Bir katil hem hapis yatacak, hem tazmınat verecek Yenikapıda köylü sigarası inden çıkan kavgada Hasanı öldürmekten şuf- ha kunduracı Mustafa, Ağırncezada — dün | akşam üstü tehevvüren katilden 15 yıi, J1 gün ağır hapse mahküm edilmiştir. Öldürdüğü adamın varislerine de 1000 lira tarminat ödiyecektir. Bir mahkümiyet Edirnekapıda Saniyeyi sövmek ve ay- nı zamanda kendisini dövmekten, koca- vü " İsı Hakkıyı bıçakla yaralamaktan ve Hu- riyeyi döverek polis Mustafaya da karşı | gelmekten dördüncü cezada duruşması yapılan koltukçu Salim, üç ay, yi yirmi gün hapse mahküm olmuştur. Kendisi “ik *| celsedenberi mevkuftur. Mahkâüm olan kavgacılar Üsküdarda sarhoşlukla çıkan bir kav- gada Recebi öldürmek kâsdile göğsün- den ve sağ kolundan tabanca ile la- maktan suçlu Zeki, dün akşam üstü Ağır- cezada beş sene hapis cezası yemiştir , Bu sırada Zekiyi 3 gün hasta kalacak derecede dövmeklen duruşması yapılan Recebe de bir ay hapis cezası verilmiş, fakat bu ceza, tecil olunmuştur. Karamanda köy ta Karaman (Hususi) — K köy birlik telefonları kaymakam Celâ Ünselin delâleti ile bütün köylerde das olunmuştur. Beher çift koşum başına bir dönüm ekilmek suretile işletilmesi te- min edilen tarlalara bir çok buğday ve saire ekilmiştir. 'GÖNÜL İSLERİ! Bir his ve bir Vücut hastası Bu sabah aldığım mektuptan üç beş satır nakledeceğim: — Teyzeciğim, Birdenbire hastalandım, muayene e- den doktorlar, hastalığı burada teda- vi odilecek mahiyette bulmakla bera- ber küçük bir Viyana seyahatini mü- reccah buldular. Gitmek meöburiye- tindeyim. Fakat zevcemi burada yalnız bırakmak düşüncesi benim için ölüm Biliyorum ki tanıdığımız bir genç w damla mülâtafeler yapmaktadır, fır sat bulursa kim bilir belki de kollar: arasma düşecektir. Muztaribim, ne ya- payım, dersiniz?» * Ben bu okuyucuma ne cevap vere « yim, görülüyor ki hastalık kendisini vehme sürüklemiştir. Bir jestter. bir kelimeden manalar çıkarmakta, kon: di kendisini ruhan da muazap et - mektedir. Müsterih olması için yegâne çareyi zevcesini de birlikte götürmesinde bu- luyorum. * İstanbulda Bayan «R. N.» a: Marazi bir aşkın pençesindesiniz. Derdinizi iki müphem satırla tedavi e- demem. Size tavsiyem şu: Bir gün dok- tor Zati Beye gidiniz. Bana anlattık- larınızı ona da söyleyiniz. Mutlak ke- tumivetine itimat edebilirsiniz. O bahsettiğiniz zatım bu gibi hâdiseler karşısında hakiki kıymeti ne olduğu nu söyliyebilir. Bir saatlik hasbıhal size büyük fayda verecektir. TEYZE | halde ji Bayrâmdan Bıymma Hocam Selim Sırrı anlatmıştı: «Bizde bir oturmak merakı vardır. İki kişi bir araya geldiler mi. — Oturup konuşsaydık! Derler. Biri ötekini evine çağırdığı za- man: — Bu akşam bize gel, otururuz! Der. Kıra gitmeyi düşünürler: — Şöyle gidip, ağaç altında birkaç saat otursak! Diye iç çekerler. İşte biz de böyle: — Hareket edelim! — Yürüyelim! — Koşalım! Yoktur; hepsi, hepsi oturalım'» * Ben talebe idim. O zaman mektebhin âdeti vardı. Haşarı olmiyan çocukların hemen hepsi jimnastik dersinden kaçmı- ya bakarlardı. Kimi hastaneye çıkardı. Kimi bilmem hususi hekiminden rapör getirirdi. Kimi baş ağrısını bahane ederdi. * Çok sene geçti. 23 nisanda küçük mek- teplilerin arasından bir anket yapıyar- dum. Kasımpaşa orta okulun birinci sı- nıfından 13 yaşında Kâmırana sordum: Mektepte bir şeyden şikâyetin var mıdır? — Mektepte spor yok. — Senin yaşındakiler pek spor yapa- mazlar, fakat jimnastik yaparlar. astik yapıyorsunuzdur. — Yapıyoruz amma neye tada iki defa eller yukarı, el ği di yorlar; oluyor bitiyor, * la yaşıyorum. Tanıdığım m! konuştuğum... Hususi hallerine olduğum en aşağı en aşağı elli aile vardır ya',.. Ben bu elli aile arasındı | bahleyin kalktıkları zaman jimnaztikle- | rini yapan ve bunun bir ihtiyaç olduğu- nu kabul eden bir tek aile tanımıyorum. * bayramı yar. Bütün man hareketleri İstanbu ve Bugün idman mektepliler bir arı Diye sorduğumuz zaman, sakın bize: — Bayramdan bayrama! vabını vermesinler. * Ben idman bayramını, bütün genç vü- cudların idmanla muntazam şekil aldığı- nı gördüğüm, Jimnastiğin vücut iç'n ye- mek gibi, uyku nu bepimiz kabul etti T Kadm%.k&' İREVSiLUİ.K bır m..nto Sari üzerine kahve rengi kareli yün- lü kumaştan manto, Arkası ortadan di- kişli ve belden aşağısı boldur. Düğme- ler sentür kahve rengidir. Kolları düz, yakası kendi kumaşın- idan, önü (kruaze) dir. Her| Haf- | Tarihten sayfala Vezirlere kafa tutan Müneccimin akıbeti * * x Şeyhislâmları deviren, elçileri haraca bağlıya? müneccim Hüseyin Efendi bir yağlı iple boğuldu: boğazın derinliklerine atıldı Yazan: Osmanh sarayında müneccimlere çok verilirdi. Bir işin hangi gün wupıuıs:ı hayırlı olacağı müneccimlere |sorulur ve ona göre hareket edilirdi. | Bunların arasında vezirlerden daha bü - yük bir nüfuz kazanarak gerek halk ve gerek padişah nazarında büyük itibar sa- İhibi olanlar vardır. Bunlardan birisi de müncecim Hüseyin Efendidir. | Hüseyin Efendi, dördüncü Murat, İb- rahim ve dördüncü Mehmet zamanların-| gerek padişaha ve saray kadı aşadı. Kendisinden önce saray mü - liği yapan Mehmet Çelebinin ta - lebesiydi. Vazifesi takvim yapmaktı. Bu imin muhtelif günleri üzerinde © le in uğurlu ve hangilerinin uğursuz $ vi yazardı. Bu yazılar da çok - luk doğru çıkardı. Çünkü her iki tarafa çekilebilecek şekilde lâstikli yazardı. Meşhur hikâyedir: Hekiml tedavli ettiği hastaların mut- e gibi hâdiseler olacağı, han-|imparatoru tarafından gönderilen Turan Can Anadolu hisarından bir görünüş derris yapıyor; istediğini bu g'l!l den uzaklaştırıyordu. Kendişi hof tan değil, Yeniçeri ocağından yeti tan çıkanların ilmiye mesleğin? ÖY Ş meleri mümkün değildi. Böyle 07 halde kendisine (Medine payesi) * ettirdi ve bütün hocaların du:ll'l”ı“ kazandı. Fakat öonun artık hiç bir manlıktan korkusu kalmamıştı. K& de bir evliya kuvveti farzediyordu- Osmanlı devleti nezdino gelen ©Yi gerek vezirlere hediyeler gnuri:'". Hediye getirmiyen elçiye yüz d 5 Müneccim Hüseyin Efendi Avust Şmitten vezirinki kadar hediye M; nim nüfuzum elbet vezirlerif !Jılumıdau aşağı değildir. Dedi. Elçi bunu kabul etmedi. O zamanı ” neccim Hüseyin Efendi kızdı Ve İlaka iyi olacağını söyler, fakat odau'ılll'ŞVlklk padişah imparatora ya: İçıkarken gizlice kapının arkasına — «iyi olmaz» diye yazarmış. Hasta ya öleceği, “|İyahut iyi olacağı için ölmezse: | — Ben söylemedim mi? Diye ukalâhk taslar; ölürse de kapının rkasındaki yazıyı gösterir, şöyle der - l!'h Biz bunu bildik, Lâkin uzmeır_zk il gizledik. Fakat bir gün kapının ardındaki yazı başkaları tarafından okunmuş ve hekim- başının pabuçları dama atılmış. Müneccim Hüseyin Efendi de aşağı yu- karı hekimbaşı gibi hareket ediyor ve herkesi aldatıyordu. İlk defa dördüncü Muradın zamanında Hüseyin Efendinin takvimindeki bazı kayıtlarla hâdiseler birbirine uymuş; padişahm teveccühü - nü, halkın alâkasını kezanmıştı. Hattâ kendisine padişah tarafından arpalık na- mile çok zengin varidat temin edilmişti 1640 senesine rastlıyan hicri 1049 se - nde Harreti Hüseyinin şe - hadeti gününe (Hüseyin” namurat) diye işayet edilmişti. Bundan herkes Sultan Muradın yakında öleceği manasını çı - kardı. Gerçekten © yıl - bir adam: kuşa- ğından tutup ta havaya kaldıracak kadar kuvvetli bir pehlivan olan padişah - 32 yaşında olduğu halde öldü. 1648 senesinde Deli İbrahim tahttan indirilerek sarayın bir odasında boğdu - Tüldüğü zaman müneccim Hüseyin E - fendi gene ukalâlık etti: — Bunu ben biliyordum. — Nasıl? Dediler, Takvimin ölüm gününe tesadüf eden )Wnıgm- ı$ş olan ya - leri geri iterek (vdzıtı İbrahim) terkibini çıkardı. Artık müneccim Hüseyin Efendiye kim se tek söz söyliyemiyordu. Devlet işle - rine burnunu soktu. Kara Muradı evevlâ | |râzamın yakınları da devlet Yh"’" İve milletin başına akbabalar 9'“ Yeniçeri ağalığına sonra da sadrâzamlı- Ba getirmek için büyük Valide Sultan kandırdı. Ondan sonra da Kara Murat Paşayı kandırarak şeyhislâm Abdürrahim Efen- diyi azlettirdi, yerine Bahai Efendiyi tirtti. İstediğini kazackar bashı « 'çuk sene sadrâzamlık — yaptıktan ( vapta: — Sen ki Nemçe kralısın! Diye hitap etti. Halbuki (siz) veya (sizler) ı'lerluSd zımdı. O sırada İngiltereden iki elçi & Bunlardan birisi kralı, diğeri de mentoyu temsil ediyordu. Çünkü mento ile kral ihtilâf halinde bü yorlardı. İki elçiden her biri saraya daha 5'“* diyeler vermek suretile kendisini pj ettirmeğe çalışıyordu. Sir Sakvil vezirlere güvendi ve onları doyurdü: Tomas Bendis ise münececim ı—ıuseî;; fendiye hediyeler verdi ve bunun si olarak Sir Tomas İngiltere hüki nin celçisi olarak kabul edildi. Kara Murat Paşaya: — Sen kırk yıl sadrâzamlık Dilediğin gibi yap! Dedi. Hattâ zavallı Murat Paşâ ©o kadar inanmıştı ki vezir Musa Pa idamına emir verdiği zaman — kâl ona: — Bu dünyadır, bir vezirin idami! değili Deyince köpürmüş ve şöyle bağ'? — Ne diyorsun? Ben tam kırk Yi râzamlık yapacağım. Fakat müneccim Hüseyin ı:rmd' sefer pek yüksekten atmıştı. Çünk rat Paşa 1650 senesinde, ancak bif " ı—v"* ğ v vaktile ihtilâl arkadaşları olan &i zorile çekilmeğe mecbur olmuştd. Bundan başka, müneccim Hüsey fendi, kendi başına gelecek olaft l(memıd.ı * Kara Murat Paşa sadaretten çeki yerine Melek Ahmet Paşa geımcfvü'o 'manlı saltanatında âdet oıduğ“ ; eski sadrâzamım yakınları hakkında aö kipler ve müsadereler başladı. Y ncy lanıyorlardı. Bu cümleden olarak n—.unecfi'"::”ı;* - b yin Efendinin Mekkeye sürülmi Haştı. (Devamı 7 insi smrfada)