Birinci cezada dün sabah Mardel ad. h birisinin, İsviçre saat fabrika'a ından bazılarının emniyetini suiistimal! ma - hiyetinde hareket iddiasile duruşması yapılmıştır. Ş Mondel, eskiden İsviçreli 10 firma- nın İslanbul mümessili imiş. Bu sıfat- la bir çok saat getirtmiş, bunları bura- da satmış, fakat paralarımı gönderme- miş. Bunun üzerine de «Enformasyon Süis» bürosu namına dava açılmış. Su- üstümal edilen para miktarı 23 000 iira raddesinde olduğu bahis mevzuudur. Dünkü celsede, davacı vekili, İsviç- renin Türkiye maslahatgüzarı Boşu şa- bit olarak getirmiş, fakat, — mahkeme, kendisini dinlememiştir. Maslahatgü - zar, «kordiplomatik» e mensup oldu - ğundan, «müçamelei düveliye» iktiza- sınca bu gibi zatların devletlerini tem - sil ettikleri memleketlerde şahit ola - rak malümatlarına müracaa! lüzumu hasıl olursa, bu müracaatın hariciye de Jâletile yapılması lâzım gelmektedir. Mahkeme hey'eti, —müddeiumumili - ğin de isteğile— Hariciye Vekâletine keyfiyetin yazılmasını ve oranın delâ « letile maslahatgâzarın ifadesinin alın- masını kararlaştırmıştır. Bu safhanın bu «etiket» dairesinde hallinden sonra, duruşmaya devam olu- nacaktır. Mühürlü kapıyı açmış Beyoğlunda bir kahvede kumar öy- nandığı haber alınmış, hâdise zabıtla tesbit edilmiş, kumar oynatan kahveci ve kumar oynayanlar aleyhinde taki - bata girişilmiş. Kahvenir. kapısı da mü hürlenmiş. Amerikada Hindenburg balonunun üzerine ateş açıldığı söyleniyor (Baştarej 7 n — sayfada) hürst civarında tayyarelere bir kaç de- fa ateş açılmış olduğunu bildirmiştir. Maruf Atlantik tayyarecilerinden B. Clarence Chamberlain de son zaman - larda iki tayyareye karşı suikast yapıl- dığını söylemiştir. Bunun ikincisi 2 ma- yısta olmuştur. Bu tayyarelerden b:ri bir benzin borusu kurşunla — delinmiş olduğu halde Benbiks'e ve biri de ko- natlarından birine kurşun isabet etmiş olduğu halde Cliftona gelmiştir. Bendiks, Lakhürst'ten altmış mil ve Clifton'dan 42 mil mesafededir. Gene haber verildiğine göre, 1930. da Los Ancelus balonu henüz hizmet- te iken, bu balon üzerine de ateş edil- mişti. 1930, 1932 ve 1933 de Zwc 27 balo- nuna da ateş edilmiştir. Hava servisi makamatı; tayyareciler ri, mütevehbhir olan ahalinin- üzerleri- ne ateş etmemelerini istiyorlarsa new- jersey üzerinden uçmaniaya düvet-e <| den müteaddit-ihtar ve telefon ihbar - ları almıştır. Nevyork 14 (A.A.) — B. Eckener ile RRRa'm'''anm. ö İsviçre maslahatgüzarı şahit olarak dinlenecek Fakat, çok geçmeden bir gece, dev-| . riyeler, Mehmet isminde birisi linde bir bavulla içeriden çıkarken görüp ya- kalamışlar, Resmi mühürün koparıla - |, rak içeriye girildiğt antaşılmış, bu nok- tadan Mehmet ikinci cezaya verilmiş. Dün şahit clarak Taksim merkezin- |. de polis Enver Orcan; dinlendi; «bu Mehmet,» dedi «0 kahvede yatıp kal- karmış. Gece gelip te kapıyı mühürlü görünce, kendi bavulunu almak mak - badile mühürü koparmış. Biz r orada bulamadık ve kapıyı cekrar hürledik!» Diğer bir kaç şahit gelmemişlerdi. Bunların da din'enilmesi fçin, duruşma- nın devami, kaldı. Firar hâdisesi etrafı ndaki takibat İstanbul tevkifhanesinden kaçış vak- maü- asına ait tahkikat dosyası, birinci sor- | gu hâkimliğine verilecektir. Katil suç- luları Ürküplü —Abdullahla Antakyalı Tevfiğin yakında sorguları yapılacak - tır. Vazifelerinde ihmal zöstermekten davaya dahil olan üç memur da, bu- rada sorguya çekileceklerdir . Bir kadın hâkimimiz Berlinde doktora imtihanı verecek İstanbul adliyesi yenileme bürosun- kalmış Adamın evde kalınış bir kızı vardı. Ko- nu komşu: — Bu kızın da bir türlü kısmeti çık- mıyor. Derlerken pattadak kağmeti çıkıverdi. Bu sişe herkes şaştı. Kızın babasını iyi tanıyanlardan biri evlerine gitti: — Atffedin bayım, dedi, sizinle biraz görüşmek istiyordum. — Buyurunuz, sizi dinliyorum. — Kızınıza hiç talip çıkmıyordu. Siz de buna lüyordunuz.. Nihayet çıklı ve evlendirdiniz. Bu iş kendi kendine mi oldu? — Kendi kendine olur mu, tedbirler al dumn... — Aman şunu bana da öğretseniz.. — Bir kere kızımın çok genç olduğu-. nu iddia ettim. Sonra anun hakkında cev ber gibi bir kalbi vardır, diye şayialar çı karttım. Alacağı erkeğin mes'ut olması muhakkak oldufğuna herkesi inandırdım. , — Hepsi bu kadar mı? , — Bayır daha var... — Bari onları da söyleyin.. , — Söyliyeyim: Kızıma gayet güzel el- biseler yaptırdım. İyi boyanması lâzım olduğunu öğrettim. Kimse ile kur yapma sına, ötekinin berikinin kolunda şurası- m, burasını dolaşmasına müsaade etme- dim, — Teşekkür ederim Bay. * Kızın babasile konuşan adam bir ki - tapçı idi. Dosdoğru dükkânma koştu: Sa da çalışan hâkim Suat, bugün saat 13 buçukta hareket eden vapurla Roman-| yaya, oradan da Berline gidecektir. >Adııyede vazife alan genç kadın hiı—*, kimlerden biri olan Suat, Berlim üni-| versitesinde doktora imtihanını vere -| cektir. Bunun için. adliye vekâletinden iki ay müddetle mezuniyet almı Alman tahkik komisyonunun diğer beş özası buraya gelmişlerdir. B. Eckener, yardım işlerini takdir etmiş ve bu işlerin pek mükemme! bir surette yapılmış olduğunu söylemiştir. Komisyon, hemen hemen hiç dur - madan Lakhürst'e hareket etmiştir. B. Eckener, orada Hindenburg balonunun (İdır» tılmıyan kitaplarından birini addı. Adını bir kâğıda yazdı. Altına şu izahatı ver- di: «Yeni çıkmıştır. İçindeki malümat pek fazla kıymetlidir. Alan kimse muhakkak istifade eder.. Bunlara herkes inanmalı- Sonra çıraklarına talimat verdi: — Kitabın kabını en iyi cinsten yaptı- Tacaksınız.. Hattâ biraz da cicili bicili ol- Fun. Ötekine berikine, baksınlar, karıştır. sınlar, okusunlar diye vermiyeceksiniz, anladınız mı? Sonra oturdu. Kitaba müşteri bekledi. İMSET enkazı üzerinde tetkikat yapacaktır. Yeni yapılacak Hal binası Yeni hal binasının ihalesi 48 bin li- raya yapılmıştır. Bu binada kavun kar- puz gibi yaş meyvalar ve sebzeler satı- lacaktır. İnşaata bir iki gün sonra baş- lanacaktır. Milli küme maçları İstanbul Futbol Ajanlığından: Milli küme maçlarından Galatasaray - Beşiktaş karşılaşması 16 Mayıs 1937 Pa- zar günü saat 16 da Teksım stadyomunda olacaktır. " 1 — Maç hakemi Bay Şazi Tezcan, yan hakemleri Feridun Kılıç ve Muarmmer- 2 — Fiatlar tribün 50, duhuliye 25 ku- lmlıu'. Okuyucularıma Cevaplarım Kadıköyünde Bay :S, O. S.» a: Mektubunuzun gazetede hi dahi neşrine müsaade <tneyili kıldiım, diğer okuyucularım için üze - rinde düşünülecek bir mevzu teşkil e- decekti, Bilhassa kız babaları için mü- kemmel bir ders yerine geçecekti. Her ne ise, bu kıza tesadütünüz ken- di hesabınıza hayırlı olmuştur. Atisi fazla parlak olmıyan mesleğinizi bı - rakarak daha ümitlisin: borçlusunuz. Kendisini erkeği müte - madiyen «pistone» ederek, itip kakiştı- rarak yükselten kadınlardan biri ol - mıya namzet görüyorum. Bir çok ah- valde haşuma giden bir baslettir. Bu (GÖNÜL İŞLERİ! noklayı kızın lehine kaydediniz. Fa - kat iyi bir aile kadını olur mu? Bun- da çok şüpheliyim. Da'na mektepte ve yaşça küçük bir kızken sizinle konuş- mıya tesebbüsü, dargınlık zamanında bir başkasile tanışması, foloğraf ver - mesi, senli benli konuşcp durması is- tikbeli karanlık göslerir. Bu noktaları da kızm aleyhine kaydediniz. Mizanı kendiniz yaparsınız. Şimdi bu cümleyi söylerken: — Erkek olsaydım böyle bir kızla evlenir mi idim? diye düşündüm. Şah- san fazla yükselmeyi istiyen karaktere malik de; yır cevabını verdim. Vakat erkek ol - saydım bugünkü karakterim kalır mı idi? Burasını tayin edemiyeceğim .» itim, bu itihatla sualime ha- TEYZE & eüek z Solda — Açık renk (lusor) dan 7-10 yaşlarındaki çocuklar için güzel bir el - bise. Ceplerin ve robanın üzerine göze çarpan renklerde (brode) — yapılmıştır. Yakasındaki fionga yeşil renktedir. Ro- ba ayni renkte düğmelerle arkadan ilik- lidir. Sağda — 10-14 yaşlarındaki çocuklar için bir takım açık gri yünlüden yapıl - mıştır. Omuzları, cepleri eteğin ve ce - ", Ceketin lücivert zerinden lâcivert bir kemer - kullanmak pek iyi olur. gönül açıcı bir mahiyet aldı ve ilk önnellmı*ludcbeıl—neyıknıiyw divan edebiyatı gecelerile başlayan bu| yana sevkediyor. tereyan, gittikçe, edebiyat sahasında ün almış ölü ve diri san'atkârların kutlulan- dığı Ülğer geceleri doğurdu. Bu kadirşi- naslık hiç şüphesiz yerindedir. Meselâ bir taraftan büyük şair Abdülhak Hâmi- din ölümü üzerine memleketin her tara- fında olduğe gib' İstanbulda da t dlan- tılar yapılarak ruhumuza bu eşsiz san'at güneşinin adı ve eserlerile ışık salınır - ken, diğer taraftan bir çok tarihi ve eğ- Jenceli halk piyeslerile meşhur Müsahip Zade Celâlin ve üstat romancı Halit Zi- yanın jübilesi yapılıyor. O geceler geçti, şimdi yenilerine sıra geldi. Netekim işte yeni isimler ortaya atılıyor ve bir Hüse- yin Rahmi, bir Yunus Emre, bir filân veya falân gecesi hazırlandığı işitiliyor. Demek oluyor ki bu seri kutlulamalar içinde, herkesin gönlü; meratibe riayet edilmeden, tam bir demokratik - san'at sevgisi ve saygısı ile tatyip olunacak.. ne güzel manzara!.. Güzel., fakat şunu da düşünmeli: Aca- ba bu işde daha esaslı bir program çizile- mez mi? Halit Ziya gibi modern edebiya- tımızın babası sayılacak bir san'atkârla, hal ködebiyatı içinde büyük bir kıymet olan Yunus Emre arasında devir farkla - raına göre bir mesafe bırakılamaz mı? Hem sonra sağ olan sanatkârlar için ya - pılacak olan jubileler az çok bir müna - sebet ve fırsat gözelilerek yapılsa daha doğru olmaz mı? Mesclâ bir doğum tari- hi, bir şiir kitabının, bir romanın inti - şarı, bir piyesin temsili, yahut eski eser- Terden birinin tekrar tab'ı veya sahneye konulması gibi bir fırsatla .. Ayni zaman- da bu nevi kutlulamalar arasında az çok zaman fasılaları bırakmak ta fena ol -| Miyetsizliğimizden doğar, ne de maz. Çünkü en güzel şeyin, en güzel tak- | dir gibi, hakikt kıymeti az çok azlığında- | dır. Meselâ bir zamanlar mekteplerimiz - İde mükâfat verme usulü vardı; çalışkan talebelere aâferinler, tahsinler, imtiyaz Tar dağıtılırdı. Sonradan bunu kaldırdı - lar. Niçin? Faydasız — olduğundan m?. Hayır.. O halde neden?.. Usulün ifrata vardırıldığından... İşte bu jübile mesele- sinde de neticenin öyle bir şekil alma - sından korkulabilir. Sonra bunu bir va - zife davası haline koymak ta döğru de - ğildir.. Bir san'atkârı tebcile çağırılan - ların © san'atkârı gönülden alkışlamak duygu- sunu aşılamalıyız. Bunun için de daha evvelden gazeteler veya isalelerle o gar- atkârı balka tanıtmak — ve be toplantı seanslarına bırakmak lâzımdır. Vükua, disenin lere de düşüyor, ancak tesiri de gündelik hâdiseler gibi poek muvakkat oluyor. Bu da tam sempatinin evvelden uyandırıla - mamış olmasındandır. Şimdi bir Noktaya daha temas etmek isterim. Halid Ziya gecesinden sonra ga- zetelerde yazılan bazı fıkra ve * üpre lerde şöyle fikirler de var: .;:etg;n.'d"""' ecilecektir. Alakadar KİĞP” doğrusu bu iş çok iyi oldu. Büyük üsta - | H olunur. da karşı borcumuzu ödedik. Fakat biraz mahçup ta olmalıyız. Çünkü san'atı tü k Üü-| Pacı rüz!e Şatafatlı cümlelerin içindeki sözler, sa- | Talât. * * & Bu ihtifal ve jübileleri, bir fırsat ve münasebet MM yapmak ve bu mev'i kutlulamalar arasında zaman fasılaları | bırakmak daha doğru olur n Yazan : Halit Fahri Ozansoy CT Müsahipsade Celâl — Namik Kemal Halit Ziya Son zamanlarda edebiyat toplantıları| deleştirilince aşağı yukarı budur. İStE ğ Nasıl sevketmesin ? — Halit ya bu jübile yapılmadan umumun hulü mü idi ki şimdi birdenbire P da şöhret aldı. «Mavi ve Siyah» ve *” Memnu» müellifinin gözlerinden * getirecek kadar samimi bir havâ geçmiş ölmasına rağmen bu toplafi! çıkacak netice bu mudur? Üstadın imtihanda muvalffak olmuş ve birinci miş bir talebe vaziyetine sokulmasi! hangi cihetten düşünülse en basit nasile bir trajikomiktir. Hakiki saföl, kâr, eserinin üstünde dağ gibi yü:' miş olan adamdır. Bütün zevk ve A sahipleri bu eserlerin karşısinda minnettarlık hisi aranırsa yalnız cular arasında aranmalıdır. Yoksa , tersine çevirerek san'atkârdan . mıza karşı minnet beklemek ve buntl L çıkça değilse bile ima etmek her % biraz âacayip, bir arzü oluyor. İhtifalsi Ziya, vaktile Sinan sil:i;ı mık Kemal gibi büyükler için ihi tertip ederdi. Yüksek ölüler için Yü % bu hizmet sayesinde kendisi de meşhur oldu. Bugün ihtimal Namik " mali okumıyanlar da onun ismini V€ $ tığı işi tanıyorlar. Gelin de biz SÖ Ban'atkârı tarıtalım, sevdirelim, ©* 4| rini karanlıkta kalmışsa oradan ı;:: hmm, fakat Allah aşkına bu işten mize de bir şöhret payı aramıyalım ey hiç bir vakit öyle bir gayt demek istemiyorum, ancak bi h kıâya işaret ediyorum, Bazı realiteltf dır ki göze batabilir, yahut yanlış celer uyandırabilir. Bu, ne bizim Hl'*ı ' sizliğimizden.. Sadece dikkatimizi | gından ileri gelir. Bu mevzuu daha ziyade uııhnnı' mem, Çünkü maksadım esas iHibari' san'at âşığı gibi alkışladığım bU teşebbüslerinin daba sağlam, dahâ ramlı bir şekle bürünmesindeki f& anlatmaktır. Çünkü tesadüfen lân şairi okumakla filân şair içillı falan romancıyı okurnakla falan için bir toplantı yapmağı” düşü ü her zaman şimdiki gibi isabet edil Üa maz. Nitekim bunu ilerisi için Hİ € bulmıyoruz. Bir intizamsızlığd, ber A geleye meydan açabilir. Sonra ŞU l her hangi san'atkârı bir günün y tesi yapmakla da iş bitmez. Fakat PÜ" — bütün başka bir meseledir. Halid Fahri 0”"“': — Halkevi şild maçları Eminânü Halkevinden: Ç Pazar günü evimiz spor şubes! v _,d:m 19 Mayıs spor bayrımll'“:d"__. | Pılmak üzere şild usujü tertip git |bol maçlarına aşağıdaki l—'""l"'.”'l e kalbine — her şeyden — evveli Yyalnız toplantıdan çeşit sonra bu — hâ- çeşit akisleri — gazeto- Bakırköy sahası: "ıf-’ in- | Saha komizeri - Mehmet Siffİ I/' binin yirmi beş yıl önce jübilesini ya- | Bakırköy - Altıok saat 14, ei ç ken elli beş yıl sonunda yapıyo- | Paik Uğur. Aksaray « il Yıldız. — saat 1640