I Üe;;hll ve Faydalı l —, Dört ayak üzerine düşen kediler Ğh!de bir söz vardır: Her işin için- Ylıkla sıyrılan insan İçin: Kecli gibi dört ayak üzerine düşme- Bilir.. derler. Kut Söz yüksek bir yerden atlıyan ya - atılan kedinin yere indiği zaman dört Üzerine düşüp hiç bir yeri acıma - . Kedi nasıl oluyor da dört ayak ü Cedi nasıl oluyor da y Erine düşüyor? diye belki merak et - 'dir. Öyle ya, meselâ bir insan İ- ayak üzerine düşmek pek güç gö- bir şeydir.. - Sin| SİN iki Tünen Bü doğrudan doğruya kedinin düştüğü birdenbire düşmüş olduğunu his- n::lfuxı ve adalelerine gayet çabuk olmasındadır. * ... Harpte postacılık eden kedi Pösta güvercinleri kullanıldı =:'şî"’“$'unuı,dur. posta güvercinin- Müştür **U Posta kedisi de kullanıldığı ol- Yında ıx, muxîıı harpte bir İngiliz âla - lan bu kylç bir kedi vardı. Adı Fritz o- &dinin boynuna mektup bağlar - o dı.ı Mektubu istenilen yere gö - mumi harpte iki sene bu işi Sördü ve harb sahalarına bile girdi. ... Kömür madeninde yangın S€nedenberi Amerikada bir kömür ,î%' Yanmaktadır. Yangın madenin *mü“l"umr. Ne sebeble çıktığı belli Ü O kadar derinde ve o kadar ge- Mesi 5 Saha yanmaktadır ki söndürül- ta. h'îf:m bulunamamıştır. Yangının *lmak m Yerlere sirayet etmesine mar yî:lıîevam edecektir. | de balıkcıyım. Beni mi soruyorsunuz, ben kimim? Ben avcıyım, balıkcıyım.. hem avcı, hem inanmıyor musunuz? Bu- nu size kolayca isbat edebilirim. Bir kere evime gelin; balık oltasile öldürdüğüm yaban domuzunun doldurulmuş derisini bir görün, bakın o'zaman nasıl inanacak- sınız.. bu domuzu — nasil » rsunuz demek.. öyle ya beni ufak tefek gördünüz Karamürsel sepeti- ne benzettiniz. Böyle »T yapabilece- ğime ihtimal veremedi Sonra hele balık oltasile öldürdüğümü söyleyince de büsbütün şaşırdınız.. hattâ anlıyorum. Halinizden belli, benim saçmaladığıma hükmediyorsunuz. Fakat hayır, saçma - lamıyorum. Hakikati söylüyorum. Gül- meyin, bakın size bütün olan biteni te- ker teker anlatayım o zaman siz de: in etrafa büyük taş duvarlar çe-| h"“şleıdir' — Ha, sahi, böyle olur. Diyeceksiniz. Herkesin bir merakı vardır ya; kimi eski pulları toplar, kimi evine mütemadi- kahve fincanı taşır, kimi odasının duvarlarına leyhalar astırır.. benim de bir merakım var.. balık tutmak merakı. Va- kit buldum mu erkenden deniz ke - narına giderim. Oltamı denize salıveri « rim. Zurnada peşrev olmadığı gibi balık- cının da balık nev'i olmaz. Ne çıkarsa, ne kadar çıkarsa bahtıma.. Bir gün gene deniz kenarında balık tu- tuyordum., O gün de talihim varmış. Ol- tamı atar atmaz bir balık geldi.. Siz de - yin iki kilo, ben diyeyim Üç kilo., Olta- nın kamışını şöyle bir doğrulttum. Tam yukarıya çekiyordum. Havada bir kuş peyda oldu. Ben o zamana kadar o ka - dar büyük kuş görmemiştim. Kuş bir - denbire alçaldı. Alçalmasile oltanın u - cundaki balığı da kapması bir oldu. Ben balığı bırakır miyım. Kuş uçtu. Kamışın ucu elimde peşisıra koştüm. O bir türlü balığı bırakmıyordu. Ben de kamışı, Kuş epey kuvvetliydi. O havada, ben yerde yen Yangın hesabca daha ikıluzun müddet koştuk. Ağaçları seyrek bir ormana girdik.. Ormanda bir de ne YENİ İT geceydi, mehtap 'hıvıı.'...m-' kedi bir Traştı Mu—*ıune çık - Belgi Oöda uykusu * €nemiye haş - L Bir Tesam da Bördü. Ve hemen ka- bir v boyaları yok - 'akat sizin boya- Tinız Vvarmış. Reg - K n yapamadığı işi S Yapabilirsiniz.. - €n — boyalarını - .:l::ım. bu resim - 'Yanacak yerler 8 onları güzel - Ve tabil Münasih tle — boyayın. Fa resmi kesip bi- h’yıııım'lr-ı'in Eh iyi Y;nl.'ııd.ın bir ki- T futbol topü, Bir kişiye bir kile çi- Olata ve diğer yüz ki BiLMECEMİiZ şiye de ayrı ayrı çok güzel hediyeler vereceğiz. | Çocuk SON POSTA Köreyim. Bir yılan amma ne kadar uzun belki on beş-metre boyu var. Doğrusu ö- düm koptu, koptu da tekrar düğümlendi zannettim. Bütün kuvvetimi topladım.. ve durdum. Ben durunca, tabil kuş ta durdu. Ağzında balık, etralımda dön - miye başladı. Yılan bu hali görmüştü. Birdenbire doğruldu. Ben, üzerime atıla- cak diye korkuyardum. Amma boşuna korkmuşum; üzerime a- tılmadı. Balığı tutan” kuşu — yutuverdi. Kuşu yuttu, balığı da beraber, balığı yut- tuktan sonra oltanın hepsini de yuttu. Kıl bitti, sıra kamışa geldi. Kamışı da yutmasın mı? Kamıştan sonra da sıra bana mu geldi? Yok; orası yok.. Sıra ba- na gelmedi. Çünkü kamışın bir kısmı yı- lanın karnına girmişti amma, diğer bir kısmı dışarıda kalmıştı” Yılanın karnın - da kamışın hepsinin sığacağı —kadar boş yer yoktu. Nerede kaldı ben sığaca - ğum.. Her ne lana baktım. Yılan tuhaf bir şey ol dimdik kalmıştı. Artık ne eğiliyor, ne de bükülüyordu. Ben onu eyrederken bir domuz peyda oldu. He - men hemen bir manda kadar değilse bile gene mandaya yakın büyüklükte idi. Bu sefer hakikaten mahvalmuştum; kendi - mi korumam lâzımdı. Her halde kolay ) kolay başa çıkamıyacaktım. Domuz sıç- radı; benim üzerime atılıverdi. Ben on - dan daha çevik davrandım. Hemen sırtı- na atladım. Sırtına atladığımı hisetmişti. Koşmuya başladı. Ormanın içini dört dö- nüyorduk... Çukurlardan atladık, fun - daları aştık, düşmemek için bütün gay- retimi sarfediyordum. Ormandaki odun- cular seyre çıkmışlardı. Gerçi yardımıma koşmak istiyorlardı amma silâh atsalar bana gelmek ihtimali vardı. Ormanın bir çok yerlerini dolaştıktan sonra yılanın kuşu, balığı, oltayı, altanın kamışını yut- tuğu yere geldik, domuz biraz yavaşlar venaraanannenenanı. eeenaseaRe e enasası Portrel;n—" İzmirdeki küçük okuyucularımızdan iki kardeş : Yaban domuzu avladım gibi oldu. O da yılanı görmüştü. Yılan daha canlı idi. Kaçmak istedi. Fakat yut- tuğu kamış ilerlemesine mâni oluyordu. Kuyruğunu hareket ettirdi. Arkasındaki ağaca taktı. Gövdesi yer- den kalkmıştı. Domuz ağzını açtı. yılana hücum ettiği için olacak, ağzına giren kamış damağından geçip beynine saplandı. Ve o anda yere düştü, ben kur- tülmuştum. Bıçağımı çıkardım. -Evvelâ domuzu yü- züp derisini aldım. Sonra yılamı bıçağım- la baştan sona kadar yardım.. Onun da derisini yüzdüm. Altmış çift kadın ayak- kabısı yapacak kadar deri çıkmıştı. Tabil yılanın karnından,kuş ta çıktı, balık ta çıktı amma onları attım. İşte şimdi inandınız mı, ben balık oltasile bu tarzda domuz avladım. Ne vakit mi?.. Onu mu soruyorsunuz?, Bu iş dün gece oldu. Evet evet dün gece böyle bir rüya gördüm. Rüya ya, tabil rüya.. Hiç böyle bir şey hakikat olur mu?. ** — Seninle köpeklik oynıyalım mı? — Oyniyalım, nasıl aynanacak? — Ben köpek olacağım, sen şeker a- lıp benim ağzıma atacaksın, ben de yi- yeceğim. bararAAA Resimli ı | _O_yıjıılar, Eğlencg!—erl Çocuk ve elbiseleri Bu çocuk ayakta durur, iki tane el « bisesi var.. Hangisini isterseniz onu giy- dirirsiniz. Evvelâ çocuğun resmini oyun, bir kartona yapışlırın, elindeki desteği geriye doğru çevirin, çocuk ayakta du « racaktır. Çocuğun elbiselerini, şapkala « rını da oyun, onları da İnce mukavva e lara yapıştırın. Elbiselerinin kenarındald tutmaçları geri çevirirseniz elbise ço « cuğun üstünde kalır. Hele boyarsanız gok yakışır. İki elbisesi var; değiştire de ğiştire giydirirsiniz. ... Hoş bir sual Sorunuz: — Belçika ile Fransa birbirine hemhu- duttur. Bir öküz olsa; bu hayvanın baş tarafı Fransa hududunda arka tarafı da Belçika hududunda kalsa, otunu Fran « sızlar verseler, südünü Belçikalılar sağ- salar; Belçikalıların südü sağmıya hak « ları var mıdır, yok mudur? — Vardır. Diyecekler olacaktır. — Yoktur diyecekler olacaktır. Ve son« ra size soracaklardır. — Var mıdır, yok mudur? — O zaman siz söylersiniz. Ben inekl demedim; dersiniz. Öküz, dedim. Ökü « zün de südü olmaz. Yalnız ilk suali sorarken öküz kelime- sini bir defadan fazla söylememiye dik- kat etmelidir. Tekrar edilirse farkına vas rırlar. Hikâye — Ben gelinceye kadar bütün bu bulaşıkları yıkarsın olur mu Afacan? — Hele şu mahallenin kedilerini Hakkı Erkazan'la Samra Erkazan köpeklerini bir toplayım.. — Amma da çok, ben bunları na- sıl yıkarım, Aklıma bir çare. geldi. — Oh ne âlâ, bütün bulaşıklar ter- temiz oluyor.