S LA ĞSıyfı' Sankeam ada Hergün Yeni Milli Üaıfaa Tahsisatı Yazan: Muhittin Birşen — M üvazene veya buhran vergileri üzerinde küçük kazançlar için bir tadil temenni eder ve biraz da ümit- lere düşerken, hükümetin de bir lâhza bu mesele üzerinde durup sonradan vaz geçmiş olduğuna ve buna mukabil Milli | Müdafaa için 35 milyonluk yeni bir tah- Bisat verilmesi kararlaştırıldığına dair ha berler geldi. Dünyanın bugünkü vaziye- tine göre, bu tahsisat karşısında akan su- lar durur. Bunu vermek icap ettiğine hükmedildiği zaman tereddüde dahi lü- zurm yoktur. Verilmelidir. Bilhassa veri- den tahsisat, ordunun motörleştirilmesi için olunca daha büyük bir ehemmiyet kesbeder. Ordumuzu mutörleştirmek - lâ- zarodar, elzemdir, farzdır. Ben, bu sütun- larda küçük kazançların vergi yükünü azaltmak için ileri sürdüğüm fikirlerin, bu tahsisatın verilmesi zaruretile tozât teşkil edeceğine kani almamakla beraber, Milli Müdafaa zaruretleri karşısında böy- le bir içtihada da boyun eğerim. Esasen bu meseleden ayrıca bahsede- ceğim için burada ordunun motörleştiril- mesi meselesine geçeceğim, * Ordunun motörleştirilmesi bir zaruret olduğunu kabul ettikten sonra, bunun kabil olduğu kadar seri ve geniş ve esaslı bir ölçüde yapılması meselesi ayrıca bir bahis olur. Bentm kanastimce, bizim büt- çeden her sene ayiracağımız tahsisatlar, ordumuzun hakkiyle motorleşmesine kâ- fi değildir. Bugünkü ölçüler, bir ordu- nun motörleşmesi demek, bir memleke- tin motörleşmesi demektir. Dünkü harp- lerde ordu demek millet demekti. Yarın- ki harplerde ise bu hakikat büsbütün büyük nisbetler alacaktır. Şu halde bir taraftan ordunun doğrudan doğruya mo- törleştirilmesini temin edecek bu tarzda tahsisatlar verirken, bir taraftan da mem Jeketin motörleştirilmesini kolaylaştıra- cak tedbirler almalıyız. Bir kere daha bu sütunlarda bahsettiğim bir meseleyi, bu- gün, bu vesile ile tekrarlamak ve bü mü- him işi bir kere daha hatıra getirmek İs- tedim. Memleketin motörleştirilmesi için, bir kaç noktanın çok ehemmiyeti vardır: Evvelâ, memlekete fazla mikdarda mo- tör girmesini temin için motöre ve ara- baya karşı konulmuş olan gümrüklerin azaltılması lâzımdır. Saniyen, otomobil, kamyon ve motosik letlerde araba ağırlaştıkça, yani sağlam yapılı ve yüksek kudretli araba oldukça gümrükler bunları himaye etmeli, yani daha az gümrük almalıdır. Halbuki ha- len bunün aksi caridir. Salisen, benzin ucuzlamalı, meselâ Or- ta Avrupadaki benzin fiatları derecesine inmelidir. Rabian, memlekete fazla şoför yetiş - mek için şoförlerin kazanç sahalarını ge- Hişletecek tedbirler almmalıdır. * Bugün Türkiyede iki bin küsur liraya satılan bir. Ford, Amçerikada 650 da- Jara satılır. Türkiyede bunu ucuzlatmak Tâzımdır. Otomobil gümrüğü ucuzladıkça memlekete çok atomobil girer ve çok şo- för yetişir. Unutmıyalım kı iyi bir şoför '©n senede ancak yetişir, İyi şoför olmak demek, sade arabayı kazasız götürmek geğil, bir arabayı uzun müddet tamirsiz kullanmak demektir. Buzün İstanbulda pek çok şoför vardır ki başka bir iş bu- lup ta kaçmanın çaresini arar. Niçin, benzin pahalı, araba pahalı, müşteri az, iş yok, geçinmek imkânsızdır! İyi insan- lar, iyi şoförler, şoför olduklarına lânet ediyorlar ve kaçmak için çare arayorlar, Büyük arabalar daha az gümrükle, oyun cak gibi hiç bir işe yaramıyan küçük a- rabalar daha fazla gümrükte girecek olur sa, bilhassa bu siyaset kamyonlara tat- bik edilirse memlekete hir yandan güzel we harp zamanında işe yarar arabalar gi- rer ve bir yandan da bugün elde bulunan Çürük şeyler birer birer ayıklanarak u-! zun yol ve büyük hareket için elverişli vasıtalar çoğalır. Ucuzluk, müşteriyi ve kazanctı arttırdıkça bir yandan şoför ye tişir ve bunlar da iyi şoförler olurlar, İşte, memleketi motörlestirmek için yar | dımcı bir sistemin ana hatları! Bu, iktısa den de faydalı olan bir iştir: fakat, Milli Müdafaa bakımından meselenin ehemmi- | yeti geniş ve hattâ hudutsuzdur. Çünkü, metakckette mevcut motör küvveti de, gofür knywıi de harp zamanında ordu-. Z di < K A0 ğ Resimli Maka Dünyada herkes hayatının bazı devirlerinde işsiz kalabi- lir, bundan dolayı mutlaka kendisini mes'ul tutamayız. Fa- kat işsiz kalma devri uzadığı takdirde kabahatin kendisin- ngilterenin on bir Yaşındaki Veliahtı Kaç para sarfediyor? Bir kaç ay evvel oyuncaklarile meş- gul olan ufak bir yavrucakken, birden- bire dünyanin en tanınmış simaların - dan biri olan İngiltere Kralının kızı Küçük Prenses Elizabet artık oyun - caklarına veda etmek üzeredir. Majeste 6 met Jorjun yakınları, ve- Haht olan bu kızcağızın senelik harçlı- Bi miktarının ne olduğunu gazetecile - re söylemişlerdir. Prenses henüz İl ya- şında olduğu halde harçlığı için ayrı - Jan tahsisat senede 600,000 — franktır. Prenses ginni rüşte Vasıl olduğu zaman bu miktar bir milyon beşyüz bin fran- ga kadar çıkacaktır. . Greta Garbo hapis mi edilecek? K Los Ancelostan bildirildiğine göre, mahalli gazeteler her gün —müheyyiç serlevhalarla Greta Garbonun tevkifi ihtimalinden bahsetmektedirler, Meşhur artistin tevkif edilmesin! isteyen şahıs Berlinli meşhur avukat David Chiatter'dir. Bu avukat bir ala- cak davasında Greta Garbonun hâkim huzuruna gelerek ikrarda bulunmasını istemektedir. nundur. Bütün bu mülâhazalardan sonra, Milli Müdafaa makinemizin bu siyasete öna- yak olmasını temenni etmek, doğru de- ğil midir? Muhittin Birgen le: SON POSTA N İşsiz dedir, Yi 'i HER GÜN BİR FİKRA Elbiseyi göremiyorum Muharrir Selâmi İzzet bir gün bir baloda tanıdığı genç bir bayana rast- lamışt. Genç bayan çok süslü bir el- bise giymişti. Süslü elbisesinin met- hedilmesini istiyordu. Selâmi İzzeti de görünce ; — Nasıl, dedi, elbisem süslü olma- mış mı? Selâmi elbiseye baktı, kollar yoktu. Ense bele kadar açıktı. Etekte fazla fazla süsler vardı. — Süşleri görüyorum bayan, dedi, çok güzel; fakat elbiseyi göremiyo- Tum. *. İlk şemsiye Kullanan adam Taşlanmıştı * Bugün herkes şemsiyenin ne oldu- ğüunu bilir. Fakat bizi ıslanmaktan ko- ruyan bu âletin ne zaman icat edilmiş olduğunu kimse bilmez. Bunu bize Pa- ri Suvar gazetesi anlatıyor: 1750 senesinde İngiliz seyyahların- dan Jonas Hannay Londraya geldik - ten sonra yağmurda şemsiye kullan mış, herkes hayret etmiş ve Çocuklar da adamcağızı taşlamışlardı. Adumca - ğiz şemsiyesini on beş gün kullanabil. miş ve nihayet kafasını gözünü yardır. mamak için şemsiye kullanmaktan vazgeçmişti. - “kalmanın mes 'uliyeti.. $8 İş insanın ayağına gelmez. İnsan İşin peşinden koşar. Bu- lamadığı zaman bizzat icat eder. Maharet insanın hazır bir işi yürütmesinde değil, hiç yoktan yeni bir iş icat etmesin- Viyanada Cüceler için Yapılan köy Viyanada Prater'de minyatür ha - linde ufak bir köy yapılmaktadır. Bu köyde 50 tane cüce barındırılacaktır. Resimde görüldüğü gibi bu kö leri bebek evlerinden daha büyük de- ğildir. Meşhur bir eğlence yeri olan Pra- teri hükümet bu suretle daha ziyade şenlendirmiştir. Cüceler de birer ev bark sahibi ol- dukları için fevkalâde memnundur - lar. İkizler ve üçüzlerden mürekkep bir aile İngilterede Jorkchire'de bir tüccarın karısı Üç senede ve Üüç batında dokuz çocuk dünyaya getirmiş, bu dokuz yav- runun dokuzu da kızmış. İşin garibi, bu çocukları doğuran ananın üçüz hem- şirelerden biri ve babanın da ikiz bira- derlerden biri olması imiş. Bu aileye ikizler . ve üçüzler, diyar- larmış. Gazetelerde çıkan ilk tefrika| 'Tefrikaların karileri çoklur. Bir çok' insanlar bu tefrikaları takipten çok| zevk alırlar. Tefrika ilk defa gazetele- re 1719 yılında İngilterede London Post gazetesinde başlamıştır. ve ilk .|tefrika tam bir sene sürmüştür, İlk tef rikanın ne olduğunu merak ediyorsa - nız onu da söyliyelim: Robenson Cru- BOĞ. Şemsiye bundan 35 yıl sonra tam 1785 yılında tekrar kullanılmağa baş- landı. İSTER İNAN İSTER İNANMA! | Matbuat kanununun hükmüne göre bir gazete zabıta - | Efendiye pok dokunacak bir akibete uğramış, Kim fena bir dan müsaade Binaenaleyh muhitinde akisler latmıya «seyis> me benzer. Bu hikâye şudur: Atına düşkün bir adam varmış. Bir İSTER L imadıkça intihar hâdiselerini yazamaz, yu - zarsa mahküm olur. Bu mahkümiyetin temyizi de yoktur. | uyandıran mühim bir | wak'ada bir adam intihar etti mi, gazete bu adamın intihar | etmeden öbür dünyaya gittiğini anlatmıya çalışır, dilinde | içiyor, ve kımıld. evirip çevirir. Diriler arasından eksilişinin sebebini an - Uğraşır ve bu itibarla meşhur baber gelirirse vay divan durmüş. ] Efendi kızmış: bir. hikâyenin gün at hastalanmış | yı kurtarmış.» İNAN — Ne o, ne oaldu?, — Efendim bizim ata bir hal oldu, demiş, ne yiyor, ne , hâline, Seyis huzuruna çıkıp cl penço yor, ne nefes alıyor. «— Öldü desene be adam, demiş. ı — Efendim, ben demiyorum, siz diyorsunuz, deyip yaka- 1ISTER İNANMA! İ jzaman-bu harsızlı Sözün Kısası Ismarlama ağlıyan kız E. Talu F lorans Piper adımda yirmi yaştl” da bir kız, haftada 400 dolar Ü” retle büyük bir sinema kumpanyası t rafından hizmete alınmış. Bu kızın vazifesi, çevrilen - filmlerde lüzum hâsıl oldukça ağlamaktan i miş, ve Bayan Piper böyle ısmarlama 88 lamalarda fevkalâde malınret göstermi imaş! Gülmekten yana nasihı biraz kıt olaf, beşeriyetin, göz yaşına âşinalığı ezeli OF makla beraber, bu iş için, velev para mü* kabilinde olsa dahi, gönüllü bulunac:ığ" nı tahmin etmezdim. Gerçi Mısırda, BİF evden cenaze çıkacağı zaman, ailenin mâ temine daha geniş bir manzara vermi için, para ile «ağlayıcı» Tar tutulduğunu işittim. Fakat bunlar, daha ziyade, feryât ve figan eden, kuru kuruya yanıp yakl? lan kimseler olsa gerektir. Zira mütee$” sir görünmek kolay ise de, gözlerden #” tenildiği zaman yaş ttmak, mesele” dir. Bunu en riyakâr dalkavuklar bil€ beceremez, burunlarını çekerek ağlaml taklidi yapmakla iktifa « ı Göz yaşı kalpten kopar içten kaynaf, göz pınarlarından gayri ihliyari sızıp dö” külür, samimi ve mükaddes bir şeydif: Esasen, böyle olması, ağlayan insan bül” met ve merhamet gibi ikt yüksek duğ* güyu şüphesiz ki tahrik edemez. Hakiki elem ve teessürün ifadesi olafi ağlamayı bir ticaret metat yapabilen A* merikalı küçük bayan bu bakımdan bİf «aferini> ister. Hakka ki marifeti mü* rifettir: «Haydi, şuraya otur da, iki bür çuk dakika ağlayıver!» emrini telâkki © der etmez, hıçkırıkları salıveren Floran Piper'i hayatın güç demlerinde, yüı*' parçalayan hâdiseler karşısında görmek isterdim. Acaba, o zantan dökeceği göf yaşlarile, şimdiki ısmarlama ağlayışlar! #rasında ne fark bulacağım? Herşeyifi sahtesi gibi, ağlamanın da sahtesinde, ifi” sanda nefret uyandıran bir bayağılık ©P mah.. Ve bu bayağılığa tenezzül eden kimst” nin, artık hiç bir duygusuna inanılmiyâ* cağı için, ömrünün sonuna kadar bed* baht olacağına ve nihayet günün birinde gerçekten ağlayacağına, fakat 0 zamalfi da iş işten geçmiş olacağma kani bulu” nuyorum. KY aa Billyor musunuz ? karsat - Araelilkenbadandarber nn 1 — Yeniçeri teşkilâti Osmanlı hü * — dutları dahilinde kaç yı! yaşamıştır? 2 — Grocnland adasınm genişliği k#f kilometre murabbadır? ü 3 — Goncourt edebiyat mükâfatı haft — Bi yılda tesis edilmiştir? Ü (Cevapları Yarm) * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Hayitide ada, şehir ve körfez İ$ — mini ayni zamanda taşıvan yer J: adası, şehri ve körfezidir. 2 — Flaubert tanınmış Fransız rPlM zomancılarındandır. 1821 de — Rouendf doğmuştur. Madame Bavary, Salambo © meşhur eserleridir. 3 — Büyük Türk hükümdarı Çengif öldükten sonra yerine oğlu Oktay hükümdar olmuştur. 9, 12, 13 yaşlarında üç kızın marifetleri Fransada Meaun'da çok- tuhaf biR soygunculuk vak'ası olmuştur. Bu V'; anın fajlleri üç tane kızdır ve en bi yüğü 13, en küçüğü de dokuz yaşıMd? dır. Pari Suvar gazetesinin yazdık rına nazaran vak'a şöyle olmuştüf” ile bazı kıymetli öm kü yapıldığı anlaşılamamışt Z zarfında Madam Carre isminde bif , din evinde baygın olarak bulunrl lndığı g ür, Yapılan ll?’ vak'a ile bu vak'a arasında bf[d , nasebetin mevcut ol 8';;.’1# miş, neticede bu üç kız yakalan”' — ve suçlarını itiraf etmişlerdir.