eğendiğin erkek tipleri — 188 — “Kadın ata ve ava meraklı verilecek, en güzel cevap Her cevap yollıyan okuyucuya — hediye FTESLLA iz kadın ve hangileridir? — 10t “ Kadının tahsil- siz olması mah- zur değildir!,, Beğendiğim ka - din tipi: 5 neticede sahibi S0, ikinci 25, üçüncü mükâfat osu yerinde, tavır ve hareke alı. Ata, ava meraklı olup hemen ğa kapılır kapılmaz has- fta olur cinsinden olmamalı. Tahstli li - seye muadil olmalı. Zekâsını, şefkatini, vaktini çocuklarına hasretmeli. Ço - cuklarını bedenen, fikren, bıkıp usan - madan yüksek derecede yetiştirmeli. Ancak aziz vatana hepeini feda et - tikten sonra vazifesinin bitmiş oldu - ğunu anlıyacak tabiatte bulunmalı. Ankara Yenişehir Demirtepe Menekşe sokuk No, 12 de Uğurhan — 187 — Katın ince sesli olmamalı, sesim var diye kafada şişirmemeli | Beğendiğim kadın tipi: Vücudu; Baçakları uzun, bilekleri i ince, boynu orta, yüzü ba - Az kıskanç olmalı, ata bin-| mekten, briç oynamaktan ve ecnebi di- malı. Ukalâ kadınlara tahammülüm yoktur. Teyzeciğim. Mühim bir nokta daha var: Böyle bir kadın ince setli olmasın ve «sesim vari» diye sabahlan akşama kadar kafa şişirmesin! İstanbul: Emra (Sarth isim ve adresinin noşrini istememiştir) — 188 — & Erkek şen olmalı !, Beğendiğim erkek tipi şudur: Vücudu: Uzun boylu, geniş omuzlu, hafif dalgalı saçlı, elâ gözlü, siyah kaş- :l_ mütenasip bir burun, muntazam & - Z. Tabiati: Şen ve şuh, yuvasma sadık, seciye ve karakter sahibi, güler yüzlü olmalı ve musikiden hoşlanmalı. Tahsili: Yuvasımı geçindirccek, aile- sine refah ve saadet verecek kadar tah- sil ve gelir sahibi olmah, Balikesir" R. Türkân (Sarih isim ve adresinin neşrini istememiştir) KAT T “Ne zengin, ne fakir, ne çirkin, ne güzel, ne genç, nede ihtiyar kadın! x Bir aile yuvasına lâyık olan kız ben- ce na: mültefit ve olmalıdır. Ne çirkin, ne de güzel olmalı, Son derece çirkin veya son derece güzel olduğu takdirde bittabi ben ikinci vasfı haiz olanı tercih ederim. Ne zengin, ne de fakir olmasını iste- rim. Çünkü ne ben onu satın almak is- terim, Ne de onun beni satın almasını srzu ederim. Neşeli olmas'nı isterim, Ğ erek uUmumi bayatta, gerek atta hüzün ve keder eksik deği ve bunu ancak neşe ifna ede- bilir. Tahayyül ettiğim kadının ne pek genç, ne de pek ihtiyar olmasmı İste - Fim. İstanbul Beyoğlu Elektrik Şirketi Metro Han temin kal Ali Riza Alpagut — İ90 — & Kadın halter anlamalı ,, Kadınlar arasında beğendiğim tip şudür Orta boylu, kara göz, kora kaş ve saçlar. Tahsil derecesi orta ol- malıdır. Aradığım başlıca evsaftan bir kaçı da şunlardır: iz süt emmiş, i- İ terbiye görmüş, uysal, halden an- lar, yuvasına, yavrularına düşkün ol- malı. Ben böyle bir kız bulursam mes- ut olacağımı sanıyorum. Küçük Yozgad: 8. Ecdenk 'e 10 lira alacaklar h. Tabiatı: Ciddi, evlâtlarına ve eşine sadık. Benim az çok getizeceğim şeye kanaat etmeli Tahsili: Tahsili olmasa bile bu ben- ©e mahzur teşkil etmez. Yeter ki evini idare etmesini bilsin. İzmir Halk etobüslerinde Ziya Kumral Hediyelerim'z Dünkü 179 . 185 numaralı ce - vapların hediveleri, tuvalet malze mesi, çay fincanı, kemer, dolma kur- şun kalem,mürekkebli dolma ka - lem, resimilik seçilmiştir. Bunlardan — İstanbul — dışm da bulunan okuyucuların hediye'e | . müracaat edilebilir. Hediyelerini idarehanemi ucularımızın — yar edecek bir bulundurm! 'a ederiz | Tarihten sayfalar (Baştarafı 7 inel sayfada) Hem de bunu herkese ibret olsun di- ye çarşının ortasında yapacaktı, Erle- si gün İçin hazırlanmak üzere cellâda haber verildi; tellâllar da bajfardı. Ahmet paşa © gece bostancıbaşının attığı izbede ölüm saatleri yaşıyordu. Aynı zamanda karanlıkta durmadan bir şeyler murıldanıyor; tekrarhyor; yeni kelimeler arıyordu. Ertesi sabah boynu vurulmak üzere götürüleceği zaman yalvardı: — Padişahıma bir kaç sözüm var. Esirgemesin! Bu benim san dileğim - dir. Araya girdiler ve bu arzusunu ka - bul ettirdiler. Ahmet paşa padişahın önünde diz (gökerek, ağlıyarak, yalvararak meş - hur (Kerem! kasidesini okudu: şehinşah kani? Tutalım iki elim kanda imiş, kani kerem? Ne kerem ola ki mağlüb ede anı günah, Ne günah ola ki mağlüb edemez anı kerem? Beni hâr eyleme kim izzeti sen ver- peşiman budur şâni kerem' Kaside uzadıkca padişahın kızgınlı- ği azalıyordu. Ahmet paşa sözlerini bilirdiği za - man yalvarmaktan bitkin bir hale ge- Mişti. Padişah onu affetti. Ve bir daha kızıp da hemen öldürt metnek için Anadoluda bir memuri - yete gönderdi. Bu kaside Ahmet paşanın en güzel eseridir. Çünkü bütün yüksek sserler gibi onun bu en diri ve ön güzel eseri de büyük heyecan ve ıztırahla yuğrul- Bir ölüm emri Türk edebiya- i ve parlak bir kaside kazan - Lütfuna olma Turan Can Prustun İstanbula gelmesi gecikecek Avrupada bulunan şehircilik müte- hassısı B. Prust Paris sergisine iştirak edecek ve bu yüzden İstanbula gelme- #i biraz BON POSTA Son Posta'nın Tefrikası : 10 Ya herif bir tere- Ük ederse, ya bir gürültü — çıkarırsa, diye demindenberi ödüm — kopuyordu. Ne yaptın, anlat, ba kalım. Bülend, övü: maek için artık iyi - den iyiye yüz bub |rauştu: — Hepsi — oldu, ti; hem de hiç bir sazıltı — gıkmödan..; -| Sadri de, o kadın |da, arkadaşları da hepsi çıkıp - gittiler. Şimdi bir bahane |bulalım; — soranlara |Annesi zaten hasta idi, birdenbire ağır - laşmış, onun — için çağırdılar, eve gitti, | diyelim. Olmaz mı? Bu da böylece kapa- nıp gitsin .. — Aman, olma Bülend!. olmasaydın eksik Sen bunu biz bir türlü bece - ecektik. Ak- şamdan beri ne kadar — üzuldüğü - Şimdi, rem mü bilmezsin! yüreğime biraz sü serpildi. — Yalnız, — zavallı Lebibeyi düşünüyorum. Nasıl etsek de yavrucağın gönlünü alsak... Zaten bu verifle nişanlanmayı, hiç istemiyordu. Bizim hatırımız için, daha doğrusu, paşanın sözü yerine gelsin, diye razı oldu. Bu kepazeliğin üstüne kalkıp da| — bize: uBulduğunuz nişanlıyı beğendi- | Miyorum. Şimdi değil, ayıklığımda da iz mi?..» dese hakkı yok mu?.. Be -|Pilmiyorum. Sade, iş yapacaktık da, nim kızım, melek gib ! nun yerinde başkası olsaydı kim bilir|Setmedi!.. Kabahat bende mi?, Yapr neler yapardı!.. fığı saygısızlıtan o, utansın!.. Onu — Merak etmeyiniz, her şey geçer, bulamadım, diye kendimi kaldırıp her şey unutulur. O da az çok üzülse Sarayburnundan denize atamazdım bile, madem ki Sadride gönlü yok, hiç| Y--- Olsa osla teessürümden bir viski aldırış etmez. Belki de için için sevi -|'daha içerim.. garson, doldur -— şunu... nir bile... Olsa olsa biraz size nazla -| Öyleya, direktör cenaplarının fırkatine nacak, sitem edecek, o kadar... dayanamıyarak döşeklere mi düşeyim, — O kadarla kalsa, canıma minnet!, |Siredi?.. Hele madamki bu gece yo - Nişanlısında ne kadar gönlü olmasa, | tm. bir eğlence yerine düştü; gülüp herkesin yanında küçük düştük, diye eğlenmeli... Bülent öyle söylemiyor zavallı çocuk, ne kadar üzülmüştür!. muydu?.. Ne diyordu, bakayım: Bü- — Siz hiç merak buyurmayınız. De-| yükadada maden bulunmaz ya, diyor- mün salondan geçerken gördüm: Dana | dt- Haltetmiş!.. Büyükadada bu made- ediyor, gülüyor, eğleniyordu. |nin ilk harfi büyük harfle yazılacaktır. — O kadarı artık, berkese karşı gös-| Maden yok mu sanki?. Ama, kömür teriştir. Zaten ben söyledim, git misa- | madeni değilmişi. Kime ne?.. Maden ir, yaksa. © -JPara kazanacaktık... Olmadı... Herif| firleri yalnız bırakma, diye... — Ne olursa olsun. Yavaş yavaş her acı unutulur. keal eç ya,, sen ona bak!.. Ne madeni acaba?. Bir zamanlar, taş filân çıkarıyorlar - mış!. Şimdi, taş da yok.. asfalt yollar- da gelsin: Mehtap sefası... Keşfiyat, hafriyat da yalnız sinelerde yapılıyor.. ne ise, işte... Bülendin dediğine bakı- İrsa, insan terede ise, oradan istifade etmenin yolunu bulmalı imiş.. yalan da değil, haniya... Burada da: pasta var; sandoviç var; şekerlemenin tür- lüsü var... Allah eksikliğini gösterme- sin; hepsinden yedik... Sigaraları da Yalnız otura otura Turhanın camı sıkılmıştı. Kendi. kendine: — E, artık büraya sade viski içme © Ve gelmedik ya, diye söyleniyordu. eki ama, ne diye geldimdi ben?.. Sahi, neye geldimdi, acaba?.. Ha... Direktör... Direktör... Ne idi o he- rifin adı?.. Nohman... Ha, direktör Nobman cenaplarına hoş geldin, diye-|bol.. onu da içtik. Hele viskiye diye- cektik. Sonra da iş için konuşacaktık.|cek yok... Meğer, canım ne zaman- yya iş için gelmi -|dir viski istiyormuş da ferkında deği - Onu ben de bil .Ilim. Viskiden başka... Nefis kadınlar da var... Ne zamari onlara ura gele - Ka cek, bilmem... Ne diyeyim ben o Bü- Nöbelçi İi? - Ağrısa Bir Parmak Bal Çaldk, Eczaneler İ drladan KAytoldal. Sözün vum Bu gece nübetçi olan cexatoler şunlardır: ||beni evlendirecektil.. Zengin bir kız İstanbul ".""î";.";',",', ĞĞ Üneğ |bulacaktı... Komisyanunu bile ilk ön aa a aa KE e a meadin). gehremi - İ'den pazarlık etmişlik. Haniya?.. Sa - ninde: (Namm), Karagümrükte: (Re - |İvuştu, gitti. Peki ama, kabahat bende.. mab. Samatyada: (Ridvm!. Sehzade - Ülye diye onu bekliyorum?.. Ne diye paşında: ( Tzi Brüne . Oan Ka < İ|Kendi başımın çaresine bakmıyorum. sükpazal (Yorgi) muuc’;;ılı: (Ab - ||Bu kadar kalabalıkta elbet bana da bir kirköyünde: CHD pay düşer... Düşmezse, adalet, müsa- Taraa a Te aa aer ı e rayı, (a | Yat nerde kaldı?.. Hele benim gibi bir rih). Galatada: (Ridayet). Kurtuluşta: ||adam için pek ayıp!... (Kurtuluşi. Maçkada: (Veyd). Beşiktaş- | — S5vle bir doğruldu; kendini topar - ta: (Süleyman Recep). Mülirira aKit m'd;m' M')meo,' Kr;n:d':m'::ı_ — Olur şey değil... Bana ne olmuş? man Hulüsi). Büyükadada: (Halk). Hey- || Kimse duymasın ama, ben galiba şey belide: (Tasagb. olmuşum... Haniya insau üstüste ye- Boğasiçi ve Adalarda: di sekiz viski içince ne olursa, işte on' dan... Peki amma, şimdi ne halt ede ceğim?,. Fena halde başım dönüyor. Yoo... Başım neye dönsün?.. O, ye * rinde... Etrafımdakiler dönüyor; in * sanlar, masalar, tavan, dönen hep on" lar... Ben ki artık hayatta muvaffak olmaya karar verdim. Öyle ya, demin Bülentle konuşmamış mıydık?. Yerine göre iş göreçektik; her şeye bir çare bulacaktık. Şimdi de vaziyeti ona gört İidare etmek lâzım... Salon, ne yans doğru dönüyor?.. Sağa mı, sola mi?.. Bak işte, onu birdenbire pek kestire' miyeceğim. Neme lâzım!. İster — sağa dönsün, ister sola!.. Ben de dans eder' ken onun tersine doğru dönerim; olu! biteri.. Müvazeneyi — herhalde bulu * Yuzİ... Yanından, beyazlar giymiş, yeşil gözlü, esmer güzeli bir genç kız geç yordu. Turhan, başını çevirir çevir * mez onunla göz göze geldi. Hiç dü * şünmedi; hafifçe eğildi: — Müsaade buyurulur mu?, Dedi. Genç kız şöyle duraladı. Turhant baştan aşağıya süzdü. Birdenbire ne diyeceğini kestiremiyormuş gibiydi. Turhan: — Anladım, dedi; tereddüt ediyor sunuz. Hakkınız var. Beni tanımazsı" nız; Tanımadığınız bir adamla da dan$t edemezsiniz... Öyleya, sizin gibi ince, kibar bir genç kız için bu, pek tabif.. Oo... İnanınız, âdet yerini bulsun di söylemiyorum. Sizin pek ince yaratıl * mış, çok kibar büyütülmüş olduğunuza isterseniz bir de yemin edeyim... Her halinizden belli... Nasıl olur da benim gözümden kaçar?.. Genç kız dayanamadı: — Rica ederim, dedi, bu sözlere n€ Jüzüm var? — Var... Gösterdiğim cür'etteri, pişman oldum da onun için... Sizde, baksanıza, dans etmek şöyle dursun, bu kadarcık konuştum diye, ondan bi” le sıkıldınız. Cevap vermek bile iste” miyorsunuz. Fakat yanlış ... Pek yanlış... Çok yanılıyorsunuz!... Yeşil gözlü, esmer güzeli, büsbütün şaşırdı: — Neler söylüyorsunuz Allah aş * kına?. — Çok yazık, diyorüm... Çok hatâ ediyorsunuz, büyük bir fırsat kaçır” yoruz; onu söylüyorum. — Şaştım, doğrusu... Neden aca * ba?.. Ne gibi bir fırsat kaçtriıyor mu şuz?.. — Anlatayım da bakınız... (Arkasi var)