.w.. eğendiğin erkek tipleri —- 159 Güzel erkek : Xara gözlü, kara kaşlı erkek! verilecek, En çok beğendi- Gim erkek üpi şw dur: Vücudü: Beyaza mükâfat arı mânalı, si- tta boylu, s Güleç, Bulunduğu meslek, memuri yet veya işinin istilzam eyledi i sek sahip olacak de gil görmüş olmalı. En çok sevdiğim meslekler: Sübay, Hariciye memurlu: ğu, mühendisliktir. Ankara (Sarih adre: e M —e Ukalâ olmamak şartile çok kültürlü bir kadın arıyorum Aradığım kadın tipi: Kümral saç, yeşil göz, çok mânalı hatlar, biçimli göğüs.. Zayıf beden, boy kısadan uzun.. Tahbiati: Fevkalâde zekâsını her şey- bilecek. Ukalâ olmamak şartiyle çok kültürlü — * İstanbul: Met. (Sarih adresinin ve isminin yazılmasını İstememiştir.) — 161 — Kadının asgari orta tahsili olmalı | Beğerndiğim kadın: Orta boylu, gayet ince vücutlü, mun tazam bacaklı.» Yüzünün ehemmiyeti yok, yeter ki vücudü güzel olsı Tabiati sert, fakat müsamahı mmumi bir malümata sahip, ve dinletir olması şarttır, Neşeli ve zinhar kıskanç olmasın. 'Tahsili: En az orta fahsili olması lâ- sımdır ki. karımla konuşabileyim. İstanbul : Er. (Sarih isim ve Gdresinin neşrini Istememiştir.) ——— .— THKP İ & Z e Her cevap yollıyan okuyucuya — hediye en güzel cevap sahibi 50, ikinci 25, üçüncü 10 lira DİYANGOSU iz kadın ve hangileridir? 162 — Kadın — giyinme- sini bilmeli! Beğendiğim ka » di tipi : Balık etinde, 1,68 boyunda — kumral, hafif dalgalı uzun saçlı. Yuvarlak çeh- , We ağız neticede alacaklar reli, iri elâ göz zun kirpikli, kadın.. İstanbul: İsmall — 163 — Kadında dış güzelliği değil iç güzelliği lâzım | Tahay im eşin zengin veya h dilli, güler yüzlü, ve kocasına bağlı olsun. Bütün bunları hiç birşeye de- ğişmem. — BSalihli Deve enddesi No. 66 da HBüsnü Öziç — 164 — Ideal erkek: Kadını bir çiçek veya hizmetçi telâkki etmiyen erkek Bence ideal bir tip olmamalıdır. Fakat bütün bunları genç kızlarımıza anlat- mak çok güç.. Bence ideal tip, ruhların anlaşması demektir. Ben, tipten ziya- de duygulara ve kuraktere daha çok & hemmiyet veririm. Beğenebileceğim ideal erkek karak- teri şudur: Vatansever, temiz kalpli, edebiyata Ve musikiye karşı fazla düşkün, herşe- yi izam etmiyen, kendinden aşağıları- na daima yardım eden, şuurunu muha- faza eden, ufak tefek - iş eşinden şüphelenmiyen, kıskanç olsa da bunu izzeti nefsini rencide etmeden £ yan, kitap okumaktan zevk c anmayan, € yatı yalnız haya ailesine ve a son dercce bağlı, kum muzir şeyleri kullan- mıy ğ yaşlarında, ka- dını ne bir çiçek, ne de aşçı ve hizmi çi telâkki etmiyen, eşinin iz ni, kat'iyyen kırmayan meslek sahibi bir erkek.. —Büyükdere: K. B. E Barih adresinin neşrini istememiştir) GÜN DOĞARKEN Z Üez el S TI » İMİT HAKİKATI z OLU SUN USTA Son Posta ,, nın büyük deniz Tomam : Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz İki gemi rampa edince Salih Reis Barbarosun boynuna sarıldı: “Seni çok özledik, artık senin emrindeyiz,, dedi Bu gemi, Barbarosun vaktile İs - panyol korsanlarının elinden aldığı bü- yük bir kalyondu. Çok sağlam yapı - sı vardı.. Sekiz topla mücehhezdi.. Yüz yirmi kürekçisi vardı. Yolu mü - kemmeldi. Barbaros kendi sularında üç gemi- nin birdön durduğunu görünce koşa” rak üzerlerine yürüdü. Salih Reis güverteden bağırdı: — İstanbuldan geliyoruz.. Barba - rosa iltihak edeceğiz.. Buralarda kal - mağa and içtik. Barbaros Salih Reisi çok iyi tanıdı- “İğn için ,bu sesi duyunca sevindi.. iz, koca aslanlar! Bu- var? — Haş geldi ralarda ne işini; Diye sordn. İki gemi birbirine rampa edince, Sa- -İlih Reis Barbarosun gemisine atladı.. Güverteden yürüyerek, Barbarosun durduğu yere koştu.. Boynuna sarıldı: — Seni çok özledik, Hızır Beyl Bu- ralarda seninle birleşip denizlerde do laşacağız. Bundan sonra, Kaptan Pa- şanın değil, senin emrin altındayız. Ve arkasındaki gemileri göstererek: — Bu aslanlar da sana hizmet et - mek için, benimle buraya geldiler.. Barbaros, Salih Reisin çok mert ve cesur bir denizci olduğunu bilirdi. Fa kat, şunu sormaktan kendini alama - |dı: — Buralarda aylık, yıllık yoktur. Bu yiğitler yarın sıkıntıya düşerlerse>. — Biz Kaptan Yaylâk Mustafa Pa şanın zulmünden kurtulmak için, bu raya kaçtık, Kuru ekmeğe razıyız. Ne aylık isteriz.. Ne yıllık. Barbaras, Salih Reise itimat göste- rerek, kendisile birlikte geminin arka kasarasına yürüdü. Şimdi hasırlı bir şarap testisini aç - mışlar.. İki dost gibi içerek konuşu - yorlardı: — Mustafa Paşa neden yardım etmek, Cezayiri tamamile Oz- manlı sancağı altında yaşatmak iste - Cezayire miyor? — Mustafa Paşa çok kıskanç bir a damdır. Padişahın gözüne — girmek için ne dost tanıyor, ne düşman.. Her- kesi kötülüyor.. Herkesi padişahın gö- zünden düşürmeğe çalışıyor. — Aranız açık demek?1.. — Hem de çok. Fakat, beni İstan- buldan uzaklaştırmak ve meydanı b çakçılar Çanakkaleye kadar inip ora - larda da görünmeğe başlamışlar.. Kanuni Süleyman: — Tez oraya bir deniz kurdu gön- derip etrafı kolaçan ettirin! Demiş. Mustafa Paşa üç gemi ile |bu vazifeyi bana verdi. Çanakkale dı- şında bir hayli dolaştım. Halki adası - na kadar gittim.. Hiç bir kaçakçıya |rastlamadım. Barbarce şarap kadehlerini doldur ran gemiciye elile işaret etti.. Gemici dışarı çıktı. Barbaros gülümsedi: — Salih Reis! dedi - Halki kaçakçı- ları şimdi Korsika adasına gitmişler - dir. Onlar Halkide her zaman bulun- mazlar. Halki korsan uğrağı bir yer - dir. Senin dolaştığın günlerde — onlar Halkide yoksa, behemehal Korsikaya ve yahut Arşipel adalarına gitmişler- dir. — Bu altın kaçakçılığı son yıllar içinde almış yürümüş.. Arşipelde al - tın kaçakçılığı yapan kardinallar, şö- valyeler, ve amirallar bile varmış. — Nereden haber aldın sen bun - ları? — Cerbe sahillerindeki kayalıklar- dan geçerken bir kadırı bulduk.. Taşlar üstünde çırçıplak yatıyor ve imdat di- ye haykırıyordu. Bu kadını kurtardık. o ledi bunları bize. — lepanyol kadini mı buği; — Belli değil.. Hem ispanyolca bi - Eyor.. Hem de italyanca.. Biz de anlı- yamadık ne milletten olduğunu, — Nerede bu kadın şimdi?.. — Kendisinden şüphelendim.. Ge- minin başambarına attırdım. Barbaros başını sallıyarak şarabını içti: — Hele bir gelsin şu kadın buraya, Bir de ben göreyim anu. Salih Reis te şarap kadehini alıştı. Barbaros kadehini boşalttı: — Buralarda bir çok İspanyol ka - dınları — dolaşır. Bunlar meyhane rekkaseleridir. Fakat, hakikatte hep- si de İspanyollara hafiyelik yaparlar. ün bir meyhanede gördüğün ka - dımı, üç ay sonra göremezsin.. Yerine eline bir başkası gelmiştir. — Ne yapar bu kadınlar Cezayir kı yılarında?.. bulmak için, Çanakkalede bir iş bul -| — Benim maiyetimdeki denizciler- -|lere gidiyoruz.. Ne yapıyoruz.. du bana. Güya Halki adasındaki ka -|le dostluk tesis edip, buralarda olug biteni anlamağa çalışırlar. Biz nere « de ne yapmak fikrindeyiz? Banlari öğrenirler.., Salih Reis kendi gemisinde dolaşan dümenci Hüseyine seslendi: — Maryanayı buraya getiriniz... Çolak Hüseyin baş anbara kaştu.. Maryanayı anbardan çıkardı. Maryana korku içinde titriyordu.. — Beni nereye götürüyorsunuz? —— Barbarosun yanına.. Genç kadın birdenbire şaşırdı.. Gözleri dışarıya uğramış bir halde, hayretle dümencinin yüzüne baktı: — Barbarosla nerede buluştunuz? — Deniz üstünde.. — Ah, ne olur?. Beni onun yanına götüreceğine, şuradan denize atıver sen, olmaz mı? Dümenci Hüseyin, genç kadının ko- lundan yakaladı: — Haydi yürü.. cellâdın karşısına gider gibi neden korkuyorsun böyle..? Barbarosun gemisine geçtiler. Türk denizcileri güvertelere toplan” mışlar, genç kadının korku ve haye * can içinde nasıl titrediğini seyrederek gülüşüyorlardı. Maryana Barbarosun yanına girer- ken önüne bakıyordu. Salih Reis: — İşte, dedi, taşların üstünde çır * çıplak yatıyordu. Üç gün aç kalmış. Onu doyurduk.. vücudunu sardık. Gü- zel bir kadın doğrusu.. Barbaros başını kaldırdı: (Arkası var) —ai TAKVIM Rumt sene 1853