9 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sou _ STA On İttihad ve Terakkide on sene No. üçüncü kısım MÜTAHEKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — 2. — Tanin artık, akıbetine kavuşmuş ve neşriyatını tatil etmişti Mithat Şükrü bey: — Verelim... di ve benim yüzüme baktı. San- bana: — Kararı sen ver! Demek istiyordu. Ben, zaten vermiş olduğum kararı tekrar ettim. a Duşunuyorum, dedi; acaba, Te- teddüt fırkasına lâzım olmaz mı? Tanin meselesi Teceddüt fırkası hakkındaki fikrimi söyledim. Yaşayabileceği meçhul, bel- ki deölü doğmaya mahküm bir şeydi. Em'mh beraber, eğer ona bir gazete k lâzım olur ve buna gücü Yeterse başka bir gazete çıkarabilirdi. — Teceddüt fırkası, eğer çalışabile- Cekse, Taninden başka bir isimle ga- Zete çıkarmıya mecburdur. Bugünkü âAva içinde Tanin, için susmaktan ka yapılacak bir şey yoktur. Diye fikrimi bir kere daha teyid et- tim, Nihayet, o da bu fikre kat'i suret- te iltihak etti. İş, yalnız ne vakit kapa- mamn' münasip olduğunu düşünmeğe . O, bir iki gün daha neşredilme- Sine taraftardı; ben ise ertesi günden '"İtibaren kapanması fikrinde idim. < — Belki, bugünlerde, onun yapaca- & bir vazile olur? Diyordu. Ne vazife olacaktı? Ben, hemen kapatılması fikrinde 1s- Tâar ettim, o da fazla münakaşaya lü - Zum görmeyerek kararını verdi. Ogün İ şŞam üzeri, beraberce kalkıp matbaa- Ya gittik ve gazetenin kapatılması için lâziım gelen şeyleri birlikte yaptık. yatımın en acıklı günlerinden iri bugündür. İçinde tamam on sene, yYatımin en güzel kuvvetlerini sar- fettiğim gazete, on “senelik bir tarih devrinin mücadeleleri, — çekişmeleri &rasında uğraşıp didindikten - sonra, hnihayet gözlerini hayata yümuyor, du- daklarımı kapıyordu! — | Evvelâ, Babıâli caddesinin iki ta - l'lnlık han odasında yazılmaya başla- Mış, makinesiz ve mürettipsiz bir ga- Zete, çok geçmeden Çağaloğlunda bir inamn iki küçük odasına nakledilmiş- ti. Ben, o odanın içine, gazeteci olmak kararile, Taninin neşrinden ancak bir kaç hafta sonra, girdiğim zaman, he- - Hhüz acemi idim. Tanini nasıl çıkardık ? İşe ilk başladığım gün, Tan gazete- .sinin başmakalesini tetcüme etmekle Settul olan Müştağın beni bulur bul: Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve 11 resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aittir. M ABONE FİATLARI % Sene| Ay | Ay | Ay İ Kr. | Kr. | Kr. | Kr. TÜRKİYE 1400 | 750 | 400 | 100 | YUNANİSTAN 2340 / 1220| 710 | 270 ECNEBİ 127001 1496 | &00 | 300 5z A LAİ Vizeğrerde Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes 'aliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. İ Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Son Posta “| » Telefon: 20203 — maz, hemen elindeki işi bana kavanço edip sıvışmış olduğunu ne iyi Hatırla- rım| 908 senesinin eylül ile nisanı arasın- da meşrutiyetin o buhranlı aylarında, Taninin geceli ve gündüzlü, hiç dur- madan çalışan iki unsuru vardı: Cahit bey ve ben. Çok defa biraz ekmek ve peynirle sabahlar, intizamdan mahrum bir tertip ve tabı şartları içinde, her sabah, gazeteyi okuyucuların ellerine vermeğe muvaffak olurduk. Sonraları, gazetenin bütün yükü benim üzerime yüklendi, fakat, yeni bir bina içinde muntazam mürettiphane ve makine ile çalışmaya başladığımız için, bu yü- kü taşımak daha kolay olmuştu. Genç- liğin ve inkılâp ideşlizminin verdiği, kuvvetle, ben bu yükü hiç ses çıkar- madan, hattâ bir çok tehlikelerine rağ- men, şevk ve heyecan içinde taş'dım. 913 den sonra, gazetenin başmuharrir- liği bana verildi. Harbin müşkül senelerinde, az yar- dımcı ile bu ağır işi de ayni heyecanla yaptım. Bu gazete, on senelik hayatın- da inanmadığı hiç bir davayı müdafaa etmedi. Bilmiyerek yaptığımız hata- ları, yapanların samimiyetleri elbet mazur göstermek icap eder. Bile bile hata yapmak samimi ve idealist insan- ların ellerinden gelir şey - değildir; bilmiyerek hatalardan dolayı da, in - sanlar, ahlâken mes'ul olamazlar. İtti- hat ve Terakkinin eline geçtikten son- ra, Taninin Şürayı Ümmete benzeme- mesini ve fırkanın resmi organı olma- sına rağmen, gene herkes tarafından memnuniyetle okunur bir gazete ola- rak kalmasını temin için ne kadar uğ- raştım ve ne gibi müdahalelerle müca- dele ettim! İşte, uzun senelerdenberi Taninin baş mürettipliğini yapan Mustafa efendi, işbe onun muavini İbrahim buhran günlerinde benimle beraber, ayrılmayan sadık işçiler ve vazife adamları! Kâğıt ve mürekep kokusunun in - sanları sarhoş eden bir tesiri vardır. Onun içine girenler, o koku içinde büyüyenler, onu hiç bir zaman unu- tamazlar ve ondan ayrılamazlar. Sene- lerce, ben o kokuyu duydum, o hava- yı teneffüs ettim. Onun verdiği sar - hoşlukla kendimi unutarak, çok za - man, bir türlü matbaadan çıkamaz - dım. Bilhassa buhran günlerinde... Buhtan günleri! Geçirdiğimiz on sene içinde ondan başka da hiç bir şey İyoktu. Türkiyenin on senelik meşrutiyet devrinin her gününde bir başka buh- ran vardı, demek caizdir. Harpten ev - vel, her gün ya buhran; ya içerde, ya dışarda bir hâdise, hemen hergün bizi meşgul ederdi. Bunların bir kısmı ha- yâta çıkar, bir kısmı da üstü örtülü ve gizli kalırdı. Harpten itibaren de dört âene başlı başına bir buhran değil miy- i? Bütün bu hâdiseler içinde yuvarla- na yuvarlana giderken ve bir aralık yorgunluktan bitap bir hale gelmiş - ken, hiç bir zaman şikâyet etmemiş - itim. Fakat, artık bütün emekler ber - hava olmuş, susmak zamanı gelmişti. | O akşam, ertesi gün çıkacak gazelenin neşriyatını tatil ettiğini okuyucularına haber vermek üzere bir kaç satır yazı yazdım. Bu, ÂAlmanyadan avdetim - denberi ilk ve son yazı oldu. artık susmuştu. Bütün bu işler, gazeteyi kapamak Üüzere alınan tertibat ve mürettiplere, muharrirlere, memurlara yapılacak bir Tanin, İlkaç günlük maişet-yardımı ile meşgul | efendi, | sabahlara kadar vazifelerinin başından | olduğumuz sırada, benim gibi e da derdli olan, Mithat Şükrü beyle, geç- mişten ve gelecekten bahsediyorduk. Bir aralık dedi ki: — Ne tahmin edersin, acaba, düş - manlar dahili meselelere de karışacak- lar mı? Bunu sormaya bile hacet yoktu. El- bet karışacaklardı. Uzaktan, memleke- te hâkim olmadıkları zamanlarda bile, el altından ve muhtelif vasıtalarla ka- rıştıkları ve karıştırdıkları dahili me- seleleri, şimdi doğrudan doğruya elle-. rine alacakları elbet muhakkaktı. — O zaman, dedi; bizim vaziyeti-. miz çok müşkül olacaktır. Bunda da hiç şüphe yoktu. Gerek. içerdeki, gerek dışardaki düşmanların bekledikleri gün bugündü. Günün hâ- kimi İngiltere idi; Artık Vilson pren- siplerinin lâfı bile kalmamıştı. Bunun için, vaziyetin. hâkimleri, €en evvel, şarkta bir fesat unsuru olan İttihatçılı- gı ortadan kaldırmayı düşüneceklerdi. lttıhatçılık demek bir taraftan Türk - çülük, bir taraftan da İslâmcılık de - mekti. Osmanlı imparatorluğunu pay- laşacak olanların her şeyden evvel bu kuvveti yok etmeği düşünmelerinden tabil ne olabilirdi? Ele geçmemeği kafama koymuştum Ben zihnime koymuştum: Kendi hesabıma, yakayı ele vermiyecektim. Balkan muharebesi esnasında, mahut büyük kabine devrinde, Bekirağa bö- lüğünde geçirdiğim yirmi altı gün be- nim gözümü açmıştı. Siyasi gürültü- lerde,-insan kendi ayağile hapisaneye gidiyor, fakat, orada günler ve hafta-. larca kalıyor da, niçin kaldığının sebe- (Arkg_ş_ı_ _var) Tarihi tetkisrler (Baştarafı 6 mcı sayfada) Viyanaya kadar her tarafa giden yolcu lar burada kalırlar, dinlenirler ve tâze &an bularak yollarına devam ederler- di. Topkapı sarayındaki üçüncü Mura * dın yatak odası, hamam, bilhassa için- |de 1300 aşçı ile yamağın çalıştığı saray mutfakları da çok mühimdir. Kâğıthane sırtlarından Süleymaniye ye büyük kemerler kurarak su getirtti. Kırkçeşmeye Su verdiği için bu suya (Kırkçeşme) denildi. Tezkiretülebniyeye göre Mimar Si - nan hayatında Bi cami, 50 mescit, 55 medrese, 26 türbe, 14 imaret, 3 timar- hane, 5 su yolları ve kemerleri 8 büyük köprü, 17 kervansaray, 33 saray, © mah zen, 32 hamam yapmıştır. Küçük eser ler bu hesaba dahil değildir. Bundan başka kendisinden sonra ye rini tutmak üzere Sultanahmet cami- jini yapan Mehmetağa, Yenicamii ya- pan Davutağa gibi mimarlar yetiştirdi. Fakat o yalnız Şarkta ve Türkiyede de- ğil, bütün dünyada bütün mimarların arasında başı göklere erişen karlı ve bulutlu bir dağ gibi daima yüksekte ,l_:aldı. SEKSÜLİN Ademi iktidar, Bel 5 gevşekliği, Dermansızlık, Vücüt 'e Dımağın vorgunlnğunda pek müessir ve ermtim # bir ilâçtır. Kutüusü 2OO . kuruş BE şIH KEMAL -. MAHMUT GEVAT KAM Çeviren: Faik Bercmen Kocaman bir kamburu vardı. Her .W |kesle beraber o da sırtındaki bu acu- beyle alay eder ve kahkahalarla güler- di. Gezmeğe çıktığı vakitler, başkala - rının eğlencesine fırsat bırakmadan, kendisi: — İşte Kamburu gezdirmeğe çıktım.. Sonra etrafına bakarak kahkahasını keser, ve sırtına vurarak şunu ilâve e- — Zannediyorum, ki güneşte pişe - cek.. O şakayı sever ve bütün kasaba hal- kile hoş geçinirdi. Herkes te, onu se - ver, çok zaman gazinoda, kabarede on- dan 'bahsedilirdi. Kur'a vakti usülen onu da çağırdılar. Şube reisinin karşısına çıkmca: — Beni bahriyeye ayırın! dedi. De - nize düşersem mântar gibi suyun üs - tünde kalırım. Benim için boğulmak tehlikesi yok.. Akşamları gazinoda kasabanın kalan- torlarına takılır ve: — Ben artık evlenmek istiyorum, | derdi. Güzel bir delikanlı ıstıyen ta - nıdığınız bir kız yok mu? O başkaları için belki maskaraydı Fakat ona benzer diğer acayip hilkat - lılar, topallar, çolaklar, çarpuk bacak- lılar ve saire önce kendileri kendi se - faletlerile eğlenirler; ve bu suretle hâ- yata ve diğer insanlara karşı kuvvetli bulunmağa çalışırlar.. Pazar günlerı kamburdan bahset - mek yegâne mükâleme mevzuunu teş- kil ederdi. Ona kiliseye gıden demoi - selleleri göstererek hangisini beğen - diğini sorarlardı.. * Günler geçti.. 1 Bir akşam Kambur gazinoya girdi- ği vakit şöyle bağırdı: — Ey, çocuklar, artık 'sizin yardı - mınıza ihtiyacım kalmadı.. İşte evle - niyorum., Herkes bunu mutat şakalardan biri zannetti ve aldırmadı. — Fakat ertesi gün, Kambur, bayram - hk elbiselerini giyerek kasabadan ay - rıldi ve bir hafta sonra yanında bir ka- dınla döndü. Kasabanın kenarında onu ilk gören delikanlı bu işe şaştı ve havyran hayran onlara bakmağa başladı.. Kambur, de- likanlıya yaklaşınca: — Evet, azizim, dedi, bu bir kadın! İyice bak dastum, nasıl iyi intihap et- Hakikaten iyi seçmişti. Getirdiği ka- dın iri yarı oldukça muntazam vücut - luydu.. Fakat korkunç derecede çir - kindi.. Ertesi gün, dostlarına sordu: — Nasıl, benim nonoşum güzel de - gil mi? O dunyada bir tane ve benım dir. N * Her gün, böylece karısından bahset- meğe ve onun çirkinliğile eglenmege ve etrafmdakileri eğlendirmeğe baş - ladı. 'mağa çıktılar... AM Onu arıyan dostları boşuna uğî'aîâ 7';"7 BUR YA Bazı defa karısile beraber gazi gelir ve dostlarını başile seıâmııyîrs k — Örkestra, iki kara kurbağa rom ce sini çalsın! diye bağırırdı. ÖO zaman zavallı kadın kulakla kadar kızariır ve yüzünü saklamağa / raşırdı. Bu sirada da Kambur dostlarına hıı* hat verirdi: — Evet, eskiden çok güzel bir kız a dı, Balık satardı. kutun tesirile gözleri işte böyle dışau fırladı. Anlıyor musunuz! Fakat bir gün fena halde düştü; bu su« — v " Karısmın yüzünde, hakikaten en 91;: 'NŞ kin taraf gözlerdi. Kambur gülerek der — vam ederdi: — Hele çocuklarımız olsun! O zaman — "'Ş ' görürsünüz siz!.. Aradan epey zaman geçmişti. B vES Kt h Bir öğleden sonra idi. Kambur tar « lalarındaki işlerini erken bitirmiş ewzı—ı dönüyordu. Odalarına girinee birdenbire şaşırd'n Karısı yatağin üstüne uzanmış.. Başı ı ücunda da komşularının oğlu.. İki seva —— diler.. .Kambur meseleyi kolayca hallede &© 1 bilirdi. İki tabanca kurşunu kâfiydi, Fakat bunu yapacağı yerde onlara bar karak gülmeğe, kahkahalarla gülmeğe başladı. : Aldatılmıştı hal.. Demek şimdi o, al« p -g: eİa « S - datılmış bir kocaydı. Kendini dışarı ata — tı ve avuçlarile yüzünü kapıyarak ses« siz sessiz ağlamağa koyuldu. Hem hıçı ,,' kırıyor ve hem de: . l — Marie! Marie!, diye inliyordu.. — Şimdi karısı ona çirkin görünmüyom — du. Marienin çirkinliğile eğlendiği için — kendisini suçlu buluyordu. Evet ondıl af istemeliydi. İEPİ SN x- O gün akşama kadar hiç kimse Kamı — bura rastlamadı. Merak ettiler ve arae — " Vi K « uĞr A ı ki "-_ LA T Ka îı lar, ne kasaba halkı, ne Mari bir Kambura rastgelmediler. Yarınki nushamızda : Tamuçinin göz yaşı « Yazan : Kadircan Kaflı SÜT MAKİNASI VIKiNG markasile hem teminatlı, ucuz olan makınndıı. _Zî,—,l(__)dm—upa Etd. Şti, ISTANBUL GALATA, PERSEMBE PAZARI - Gİ Telgrat ZIRAT istanbul - Teleton — 4HÜĞ Göztepe Göztepe mahallesinin eski Ça eski 10 - İl yeni 11 - İl sayılı ve müta IıIIJ | Eczeaemnesi - Sirkeci « 1 J . aç e e B gi A LELEA Üsküdar - Mıntakası Tahsilât Müdürlüğünden: borcundan dolayı mahalli mezkür müzayedeye 30/4/1937 Cuma günü saat 14 de icra kilmacağından talip olanların T» 7,5 pey - İ ıkqdın ile birlikte Kadıköy khzııı idare hey'etıne müıı:uşhn. (1;953) —— ——i kuürçeşme yeni Kadirağa sokağında kâin- sarrıfı Binbaşı Tahsinin 608 lira 47 kuruş vaz'edilmiştir. — İhalei evvelıyuî bi Ük < ; Gi '4_' a — Ça Ve w - iKRMlîYELi- - N . ? R gfi Li ö 15 İ a. '_ » V gili, kamburu görünce dehşetle irkil e —

Bu sayıdan diğer sayfalar: