Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a 9 Nisan KI — — —— — -— Karabükte ve Ereğlide Dün neler gördüm ? * * Xx çeltik yetiştiren Karabükteki bu arazi yarın Türkiyenin her bucağına çelik yetiştirecek, iptidailikten medeniyete, basitten mürekkebe doğru ancak bu kadar hızlı adım atılır — Yazan: Ercümend Ekrem Talu dâ"abükte, temel atma merasimin- Sonra trene bindik; dünkü mektüu- h“'h.da bildirdiğim gibi, Ereğlide Sü - îî geçen martın on beşin - lağ ğeri piyasaya mal çıkartmağa baş - p I8i halde henüz resmen küşadı ya - um“mlş bulunan bez fabrikasını aç - gittik. * Yo Grabük fabrika sahasından ayrılı - Trken, içimizden biri köyün muhta - 3 sordu: — Bayım! Evvelce buraları ne idi? — Pirinç tarlası. Düşü üyorum: Dün, çeltik yetişti - %l:şrıazi, yarın Türkiyenin her bu- Üye ei İ # Oöim çelik yetiştirecek. İptidailikten 4 lW ,* P w| '1 , -_ _, Bir sual daha soruyorum: — a M Türklerin en büyüğü kim? #İ| İ İ v i İ .7 S © Z iş' L K n A | Ç " Ürek l İ Üzü H 5 (&kü'or. Sonra yüzüme BUK Atatürkl.. g <o “thîu sekiz yaşındaki Türk varlık, ih - , Mehiyete, basitten mürekkebe doğ - N bu kadar hızli adım atılır. ,_Geoeleyin geçtiğimiz istasyonları, “Föyleri, kasabaları, şimdi gündüz. gö- öile görmekteyiz. Bazılarında — duru - hî'ı su alıyoruz. Yahut ki, hızli koş - iktan kızan makineyi ve tekerlekleri ;fguhnak için bekliyoruz. — Her tara- donanmış, güler yüzlü köylüler bizi B iliyorlar. Kendilerile konuşüyoruz. <U yıl hamdolsun mahsulün iyi oldu- U bize müjdeliyorlar. €r yerde, nazârı dikkatimi çeken lerden biri, çocuk bolluğu. Günler- ©N bazar olduğu için, gürbüz ve şen gî“'ular, treni seyretmek ve bilhassa Ükümet başkanını görmek üzere is - Onlara koşuşmuşlar. Çerkeşte durduğumuz zaman, sekiz| AŞında olduğunu söyliyen bir erkek ö Ukla aramızda şu muhavere geçi - Le — Mektebe gidiyor musun? — Gidiyorum, — Ne öğreniyorsun? — Her şey, — Senin memileketin neresi? “_'." Türkiye, - “- Çerkeş değil mi? — — î__ $ ı)_Şhı gibi gözlerinin içinde bir istihza âdeta acıyarak BEL A Yor, ve: Bi ; — w, Cerkeş'te Türkiye değil mi? di - Hyı, y bi OŞ Minimini ağzından çıkân cevap te - ç _ddütsüzdür: b _âl— ki daha beşikte iken kulaklarını _'--ır&göülünü'dnldura_ı_i bu kutsal adı söy- ğ ıten gâyri ihtiyart —hevecanlanıyor, ( âğm örada Bırakıp, bayrakların ol - - ta Ş rafa uzaklaşıyor. Bir kaç saat sonra Çangırıya varıyo- il;î' Uzunca bir vakfe daha;, Gecenin Ka anlığı çöküyor. Artık Kayseriye ka- bir yer görmiyeceğiz. Yi €ce yarısı, seyahate devam edeme- lağ te Ankaraya dönecekler var. Bun- k Irmak istasyonunda indirip, bıra - 3Cağız. Mühim mazeretlerinden dola- Cak Teğli ziyaretinden mahrum kala - larını düşünerek üzülen bu arka - $ları teselli için restöranda oturma - 21 uzatıyoruz. Zaten, Karabük inti - îıarını birbirimize anlatmakla bitire - bağ Oruz. Ağır endüstrimizin bu hayırlı Slangıcı hepimizi tatlı tatlı heyecan- Başbakan Karabükte İngiliz sefirinin nutkunu dinlerken landırmıştır. Saat bire doğru yatağa girdiğim vakit, rüyada Muazzam fab- rikalar, zengin ülkeler, faal limanlar, hümmalı bir çalışma ve piyasaya çıka- rılmağa müheyya tonilâtolarla eşya gö- rüyorum.. Sabah, saat yedi buçuk, Kayseride - yiz. Kurun başmuharriri aziz arkada- şım Âsım Us ile birlikte trenden indik. Buradan, gazetemize yazı gönderece - ğiz. Bâşvekilin ve misafirlerinin bu - lundukları trenin gelmesine daha bir| buçuk saat var. Fırsattan istifade ile biraz da şehri gezelim, dedik. Belediyenin, büyük bir nezaketle mi- safirlerin emirlerine âmade kıldığı fay- tonlardan birine atladık. Güzel bir şo - seden Kayseri kasabasına girdik. Pa - zar; dükkânlar kapalı. Şehirde, istedi- ğimiz faaliyeti göremiyoruz. Oranın © dünyaca meşhur pastırmasından, ilâç için bir dilim bulmak imkânı yok. O sokaktan ötekine dalıp çıkarak, şöyle bir kolaçandan ibaret kalan gezimiz çabuk bitti. İstasyona döndük. Bizde hâsıl olan intiba şu: Kayseri belediyesi çalışıyor.. Lâkin yapılacak daha pek çok şey var. Bu tarihi şehir her ne pa- hasına olursa ölsun harabiden, mezbhe - lelikten kurtulmalıdır. Kayserililerin darbı mesel hükmüne giren fikri zekâ- ları, belediyenin hüsnü niyeti iee bir - lik olunca şüphesiz ki çok iş görülür. * Kayseri kombinası da, çoktanberidir faaliyette olduğu halde muhterem baş- | vekilin ziyaretine mazhar olacak. 'Genç ve çalışkan Türkiyenin genç ve faal hü- kümet reisi yılda bir buçuk milyon kilo pamuk işliyerek 30,000.000 metre mensucat çıkaran bu muazzam fabri - kayı hali faaliyette görüp kıvanç du - yacak, İsmet İnönü ile birlikte bürasını ge- zerken, Karabükte duyduğumuz haklı gürür; tumhüriyet Türkivesinin yurd:- daşı olmak gururu içimizde bir kere da- ha tazeleniyor. Ve hepimize bu asilâne gürurü; bu . müstesna -hâzzı tattiran Cumhuriyet Halk Partisine ve öuna '|dayanan” rejime-kâarşi gayri ihtiyari şükran hislerile göğüslerimiz kabarı - yor. — Sümer Bankın mütevazi işleri lâzım || gelen tafsilâtı verdiler: Fabrika tam'ran dımanını yakında verecek ve o zaman memleketin pamuklu mensucat ihtiya- cı yüzde altmış nisbetinde yalnız bu - radan karsılanacaktır. : * /Tekrar trene bi dan Ereğliye varmalıyız. Boğazköprü- den, Ankara hattını sağımızda biraka- rak, Adana demiryoluna saptık. Ovada, çift süren köylülerimiz bizi neşe ile selâmlıyorlar. Tam öğleyin, vilâyet merkezi olan Niğdeye vardık. Bir tepenin yamacında kat kat sıralanmış evlerile, burası çok orijinal bir manzara arzediyor. Şehrin etrafı, mevsim buraya göre belki biraz erken olduğu için henüz çiçeklenme - miş meşhur elma ağaçlarile çevrili. Güler yüzlü, zeki bakışlı, şirin yav- rular merakla bizi seyrediyorlar, Halk, tehalükle başvekili bekliyor, Daha ge- | dar Nevyork so - ndik. Akşam basma” ' SON POSTA Meşhur adamken unufulmak insanı çıldırtırmı? Amerikada (dünyanın en namuslu adamı ) denen ihtiyarın başına gelenler «Son Posta» 0- ge— — kuyucularına bu- Sğ gün anlatacağı - mız vak'a iki ay evvel Nevyorkta cereyan etmiştir. Frank Greges adında 67 lik bir adamcağız, sırtın- da ilân levhası, sa bahtan akşama ka İkaklarını dolaşır ve gençliğinden Frank “beri bu işi görerek açlıktan ölmiyecek kadar para kazanırmış. “(Günün birinde gene böyle dolaşmak- ta iken ayağına bir şey ilişmiş.. __Iî'raf_lk eğilmiş ve yerde bir paket görmüz. Paket düzgün bir surette yapılmış ve üzerinde şu adres yazılı bulunuyormuş: (Devamı 11 inci sayfada) cikecek mi? diye bize soruyorlar. Niğdeden hemen sonra, gene büyük bir kasaba olan Bor. İkisinin arasında- ki mesafe o kadar kısa ki: «Geçti Borun pazarı, sür eşeğini Niğdeye!» darbı me- selinin hikmeti anlaşılıyor. - Bordan, merkeple dahi olsa, Niğdeye varmak bir, iki saatlik mesele.. : Derken Ulukışla! Ben, senelerce ev vel buradanı geçmiştim. O zaman Kasa- baya adını veren meşhur Öküz Mehmet Paşa kışlasile iki tane viran handan başka bu yerde bir şeycikler yok_tu'. Şimdi kalabalık olmuş. Evler, dükkân- lar gittikçe artmakta imiş. Burada Adana istikametini terket - tik. Konya hattına saptık. Biraz sonra, güzel ve mamur Ereğli bizi karşıladı. Ben bu kadar şirin, bu derece can â- hecı bir kasaba nadir gördüm. Ortalık tertemiz; etraf yemyeşil. Geniş bir şo- se kasabanın içine götürüyor. Sağda fabrika., Buna ulaştıran muntazam cad- denin iki tarafında memur evleri. Kar- şıda fabrikanın zarif methali. Ereğlinin bu hoş manzarası önünde derhal şu ka- naat hâsıl oluyor: Endüstri memlekete yalnız refah değil, medeniyet, huzur, intizam hissi, neşe, ferah la getirmek- tedir. Bir tek fabrika ile, buranın sosyal durumunda mühim bir inkilâp olmuş- tür, Şimilik 800 işçi çalıştıran Ereğli kombinası en modern bir müessesedir. Başında bulunan Bay Celâl, maiyetine taze, zinde bir ruh nefhetmeğe muvaf- fak olmuştur. (30) kuruştan (2) lira- ya kadar gündelik alan amelenin ha - tinde bir emniyet, hale ve istikbale kar- şı bir güven belli olPYOP- Her taraf tertemiz, muntazam, ma- mur. Tezgâhların . başında lâcivert gömlekli, küçük, büyük ve hepsi 'de | Ciddi vakur yurddaşlar vazifelerini gö- rüyorlar. Bir salondan ötekine geçtik- çe hayret ve memnüniyetimiz artıyor. Fabrika en ince, en zarif mensucat çı - karıy—o-r. Hani bunları yapılıyorken gör- mmesek, yerli malı olduğuna ve bu mü- tığına güç inanacağız. Bir tarafta depo, zarif selofan am- balâjlar içerisinde hâssa, patiska, pop- ve mendillerle dolu. Yakında bunlarin hepsi piyasaya çıkarılacak ve milli ser- vetin yabancı ülkelere akınımı dürdu- racak. SAD n ; y Hep.miz tatlı bir rüya görüyor gibi- yetini burada bir kere daha görmüş ol duk. : Sevinç ve gururla Ereğliden ayrıldı- ğımız zaman gece olmuştu. Geç vakte kadar gördüklerimizden iftiharla ko- nuştuk. Bu sabah, Ankaraya adım bastığı - ğımızda, hepimizin gönlünde ayni duy- gu vardı: Çok güzel ve çok istifadeli bir seyahat yaptık. Bize bunu temin eden Sümer Bank erkân ve memurlarına candan ve gö - nülden müteşekkiriz. Ercüment Ekrem Talü tevazi insanların parmaklarından çık - İ lin toplarile, masa örtüleri, peşkirler| yiz. Türk jenisinin kudret ve kabili -| 4 Klüplerin birleşmesi hoş - Spor işlerimiz niçin yolunda gitmiyor” * * * görülmüyor. Fakat unutuluyor ki 23 federe ve yüzlerce gayri federe klüp var. Mevcudiyet göstere- medikten sonra klüp teşkil etmek çok kolay : 16 kuruşluk bir pul ve bir istida kâğıdı. İstanbulda bazı gazeteler, 4 klüp anlaşması olduk - tan sonra, yapıla, cak dedi kodu kal madığından, biz - zarur spor işleri- mizin teknik çalış ma tarzlarına te- mas etmektedir - ler. ; Belli başlı spor Osman Müeyyet muharrirlerimizin bir çoğu, spor işle- lerimizin devlet kontrolü altına a - lınmasını istemektedirler. — Şimdiye kadar bu işler devlet tarafından mün- tahap zevat tarafından idare edilmi- yor muydü, ve kendileri bu işin başın- da bulundukları zaman işleri başka su- rette mi idare ediyorlardı? İşlerin fena gitmesi, idarenin şu ve- ya bu kontrol altında olmasından de- ğil, fert, klüp ve teşkilât arasındaki ra- bıtaların sakatlığındandır. Klüpleri kendilerini yalnız kendi kongrelerine karşı mesuül gören eşhas idare eder. Teşkilâtla temasları, azası- na İisans almak, yardım istemek, veya fiilen h—eygte intihap edilmekten ibaret tir. Acaba, yüzlerce, binlerce genci ida re eden bir idare heyetinin mesuliyeti nedir? Bu düşünülmez,. Ayni zamanda temsil ettiği klübü iyi idare eden bir idare heyetinin bir te- şekkür bile beklemek hakkı değildir. Klüp idarecileri, vakitlerini paraları- nı, sarfederler, rahatlarını bırakırlar, uğraşıp didişirler. Teşkilâtın bununla âalâkası yoktur. Yalnız, sırası geldikçe bir milli temas için, gazetelere bir ilân verir, falan filân klüplerin idmancıla- rını kampa çağırır. Klüp idaresi, bir para meselesidir. Randıman almak, para fedakârlığı ile W*ka.bil olur. Senede 10,000 veya 15 bin |lira harceden klüplere, yapılan yardım 500 lirayı geçmez. Klüplerimiz bir tu- lüat kumpanyasına benzer. Fazla lübi- yat yaptıkça, fazla para kazanılar! Bu ısebeple, para getirmiyen, atletizm, de- nizcilik ve sair sporlar sönüp gitmeğe mahkümdurlar. Yazan : Galatağaray klübü umumi kâtibi Osman Müeyyet İleri vilâyetlerimizin hemen hepsi şehir stadları yapmaktadırlar. İstanbul gibi 700,000 nüfuslu bir şehrin, en bü yük stadı 7,000 kişiyi zor istiap eder. Fazla seyirci olursa, üst üste oturur, Bugün karar verilse, dört sene sonra 25 - 30 bin kişilik bir stadimız ancak olur. 5,000 kişi alacak bir kapalı salonu- muz yoktur. Sonra güreşin, eskrimin, basketbolün — ilerilemesini — bekleriz. Klüpler, bir güreş teması hazırlayabil- mek için, Taksim stadında hangi ayın hangi gecesinde havanın sıcak olacağı nı kehanetle bulmağa çalışırlar. Spor para meselesidir. Atlet yetiştir mek istiyorsak, memleketin her tarafı na koşu pistleri, güreşçi yetiştirmek is tiyorsak, kapalı salon, yüzücü istiyor- sak yüzme havuzu, futbolcü istiyorsak 30000 kişiyi rahatça alacak stad lâzım. Yoksa, hava ile , lâf ile bunlar ne düze- lir, ne de bir adım ileri gider. İzmir klüpleri birleşti. Bununla be- raber İstanbul ve Ankarada iyi neti - celer alamadılar. Fakat, İstanbul klüp lerinden Beşiktaş ta İzmirde yaptığı müsabakalarda parlak bir netice elde edemedi, İzmir futbolünün inhitatından bah- sediliyor.'Fakat kimse, İzmirin müte - madi sürette, İstanbul ve Ankaraya ka çırdığı kıymetli elemanların bıraktık - ları boşluktan bahsetmiyor. Bugün İs- tanbulda çok muvaffak olan İzmirli gençler var. Bu da İzmride futbolün ge rilediğini değil, İzmirin mütemadiyen eleman kaybettiğini gösterir. Henüz Mili Küme maçlarının başın dayız. Ortada nevmit olacak sebep yaok. Takımlar daha takarrür etmemiştir. Futbol fert oyunu değil, isminden an- laşıldığı gibi, — «Futboall Association» topluluk oyunudur. Klüplerin birleşmesi hoş görülmü - yor, Fakat unutuluyor ki İstanbulda 23 federe ve yüzlerce gâyri federe klüp var, Bunların üçü beşi müstesna, di- ğerleri ne yapıyorlar? Mevcudiyet gös termedikten sonra klüp teşkil etmek çok kolay.!6 kuruşluk bir pul ve bir istida kâğıdı... Osman Müeyyet Turgutlu gençleri Akhisarlıları 6 - O yendiler Manisa, (Husüsi muhabirimizden) — Manisa Halkevinin tertip ettiği kupa maçlarının finali Akhisar ve Turgutlu takımları iki bine yakın seyirci önünde bynamışilardır. Maçı seyretmek üzere civar kazalardan birçok kimseler gel- mişti. Oyunun ilk yirmi dakikası iki tarafın müsavi hücumlarile geçti. Turgutlular sağdan İsmail vasıtasile tehlikeli hü- cumlara başladılar. 21 inci dakikada İs mailin 30 pastan çektiği şut kale dire- İA Şampiyonluğu kazanan Tu rgutlu Halkevi takımı ğine çarparak altı yardalık saha kısmı- na düştü. Niyazi hafif bir plâse ile bu- nu goöle tahvil etti. Bunu ikinci, üçün- cü ve dördüncü go]“takip etti. Akhisar gençleri, şuurla oynamaları- na rağmen © - Ü mağlüp oldular. Oyu- nun sonunda Manisanın değerli valisi Bay Lütfi Kırdar gençleri bir araya topliıyarak Turgutlulara hak ettikleri kupayı vermiş ve daha çok çalışmaları lüzumuna işaret etmiştir. . l e LALALEdALİI