8 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

8 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi *'Son Posta ,, nın tefzikası: 66 *Son Posta ma Tarikt Teirikame » 109 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan : A.R. Yalpaların şiddeti gittikçe artıyordu, artık gemide mevcut olan eşyaların hiç biri yerinde duramıyordu. birden korkunç bir gürültü duyuldu ve sonra grandi direğinin, korkunç bir çatırdı ile bulunduğu yere gömüldüğü hissedildi ul, |yük bir felâketti. Eğer, yalpalarla bir tarafa devrilecek o Çok oynak bir gemi olan Ertu. çöken dir yavaş yavaş yalpalara başlamıştı. Sa - atler geçtikce, dalgalar büyümüş; yal ;hiç şüphesiz ki gemiyi bir anda ezec, F ğ paların zaviyeleri de artmıya başlamış- | mahyedecekti. Netekim, bu çöküntü -| — U?"'ra ogünler?.. tı. yü mütcekip tekneye merbut olan| — Ulu tanrıya yalvar da, Samu ay- Hava, tamamile açık ve berraktı. | halatların ve çarmıhların gevşemesi|S'Tin karnından sağ olarak çıksın!.. Denizin şu hali, bir fırtına başlangıcı-| yüzünden iki tarafa şiddetle sallanmıy — Sama dünyaya tekrar gelmiye- na atfolunamazdı... Kumandan Os -!başlıyan direk, derhal yalpayı arttır -€t olsaydı, (Su mâbudu) buraya ge- man paşa ile süvari Ali beyden maada 'mış; gemiyi ahtüst edecek hale gelmiş- | P ölmezdi.. herkes sakin ve müsterihti. Üç ay ev- |ti. ir kaç saniye sustular. vel, Yokohamaya gidilirken, bu deniz Balıkçılar dev cüsseli aygırın kar- gene böyle coşkun ve dalgalı idi. O za- |takasına hücum etmişti. Gecenin o ıvn.*ıf""_' yarmağa çalışırken, — yerlilerden man da Ertuğrul, bu ağır ve heybetlilri karanlığı içinde, sönük lâmbaların |/PiTİ yanında duran arkadaşına seslen- aları çiğneyip geçmişti. Onun için ışıkları altında, yalpaların şidd i: şimdi gemide, hiç kimsede en küçük güçlükle ayakta durarak, sık sık bir telâş bile hissedilmemekte idi. ülât — içinde; Yan yelkenleri açılmıştı. Gemi; bu boşanan halatları ve çarmıbları germiş- yelkenlere dayandığı için, yalpalar, veİler; © büyük tehlikenin önüne geçe « k, İ — Sama ile Gudeanın kızı evlenir: urs se, kırk gün kırk gece şarap içeceksin! Bütün efrat ve zabitan, tehlike min- tinden — Nâraş hasta olmasaydı, — şimdi doğuşunu rle-| ” z hasmının yeniden dünya görmek fırsatını kaçırmazdı, — Ne dedin? Nâraştan mı bahsedi- yorsun. Onun hastalanmasından Sa - ma memnun olacaktır. Çünkü Nâraş yakta olsaydı, Sama yeniden dünya- İre kapanarak, bin müş baş kıç vurmalar azalmıştı. Yalnız; i-|bilmişlerdi. kindiye doğru, barometre tekrar düş-| — Fakat şimdi, başka bir tehlike baş- meye başlamıştı. !gı'uıcmıişıi. Buna nasıl mukaveme Osman paşa, bizzat hesab kamara -|edilebilecekti?.. Dalgaların istikameti, sına gelmiş; harita üzerinde geminin birdenbire değişmiş; ve sür'at kesbet- rotasını ve rüzgârların istikametini tet mişti. Çünkü Ertuğrul, şu anda dün akıntısının içine girmişti " kik e't'kten sonra; büyük fırtınalar - dan evvel alınması lâzım gelen tedbir-| ler hi tkinda emirler vermişti... Fa -'lıpnedenb'ri. binlerce gemiyi Eelâkete| — aşın yi k kat bü emirler, büyük bir sükünetle've binlerce gemiyi de ölüme sürükle-|*öndü. O, yaşayan bir ölüye benziyor. tatbik edilecek, kat'iyyer heyecana ' yen bu akıntıya; Japonlar tarafından | Beli iki büklüm.. sedyeden başını bile meyden verilmiyecekti. (Kara dere adı verilmiş.. ve kaldıramıyor. ; iraz zaman daha geçmi “İde dünya haritalarına geçirilmişti. Bu| — Bir başka ihtiyar söze karıştı: r ufuk içine gurup et- | korkunç akıntının altında, dünya de -| — Oğul! :mîna ym"""_ d(’x"_' d!_ stikametini gene de -|nizlerinin en baş döndürücü derinlik- | doğmasa da, Nâraş ölecektir. O şimdi Bütün bunlar, hayırâ|leri gizlenmişti. Bunlardan bir tanesi, |Yttağında can çekişiyor. Hâmat kralı- salâme* değildi. o kadar müthişti ki; arzın en yüksek (P'P tahtını yere vuran böyle meşhur Ort hık karardıktan sonra, rüzgâ -İdağı olan Himalayanın ( Gavrizan- |Pit kahramanın aleyhinde konuşma « artmış; artık baş taraftan İfar) tepesi, 'bu ' çukura atılacak olsa; |XI Y de posi görülebilirdi. Denizin bu-|bu sahillere çarpan den ki kesafeti, en sağlam — Samanın tekrar doğması, Nâra- $ a ya denizlerinin en sayılı ve en zalim bir (#7 Y? Binlerce |" öylece mişti. Rüzgâr, ğiştirm emişti. de o kadar : tekneleri | sert, haşin, insafsız ve zalimdi. ile sarsacak ve gıcırdatacak bir kuv-| — İşte Ertuğral; artık bu zulum der- faaliyet artmıştı... Ocaklara mütema- | vete malikti. yaşı üzerinde, kendini tabiatin mukad- diyen yordu. Buhar kuv - eri ne kadar zarif, lâ- | deratına terketmişti. vetinin artmasına çalışıyordu. Fakat 'tif ve munis bir manzaraya malikse; yelker'er sarılr ömür ati Japonya (Arkası var) İdızının çabuk sönmesine işaret- — Budala! Nâraşın yıkdızı çoktan| CU | şebilirsiniz! | Birdenbire herkes susmuştu. Muhafızlar kargılarını — uzatarak halkı geriye itiyordu. ... ( Fırat mâbudu ) nun karnını yardıkları zaman Su aygırının karnını epeyce yarmış- İlardı. (Fırat mâbudu) nun karnından jbir kaç iri balıktan başka bir şey çık- madı. Fırat kıyılarında toplanan halk hay- vetle Birbirine bakişarak, — söylüyecek söz bulamıyordu. Muhafızlar atlarını sürerek - yı krala haber vermek üzere - koşmağa başladılar. Saçları kesilmiş kızlar, ihtiyarlar ağ laşıyordu. | Sama su aygırının karnından çık * mamıştı. Sama tekrar dünyaya kavuşama - mıştı. Gudeaya hâdiseyi haber verdiler: — (Fırat mâbudu)nun karnını yar- dılar.. bir kaç balıktan başka bir şey çıkmadı. Dediler. Gudeanın rengi sapsarı oldu.. — Beyhude yere aygırın karnını da yardık, (Felâket mâbudu) bizi al - |datmış. Başımızın ucunda ölüm kasır- gaları dolaşıyor. Kızım duymasın bu felâket haberini... Diyerek ellerini göğe kaldırdı: — Ulu tanrım! Sen benim biricik kızımı neden bu kadar talihsiz yarat- tın?.. Neden onu sevdiği erkekle bir - leştirmiyorsun? Dedi.. Tanrıya yalvardı.. yurdu ve ailesi için (güneş) den sağlık ve sax- KUMBARA kömü» pek fena olduğu için türlü -— — matlüh vvet temin olunamı - ti, yedi milden faz- lsya © karılamıyordu. Ber yor, ? yor; P>minin n gelen delgalar gittikçe büyü- nu kesiyordu. Ayni zamar 3, havadaki bulutlar genişli - yar, d dızlar üzerine, siyah perdeler geriyor-| du, hıyor.. semada pırıldayan yıl- İneların şiddeti, gittikçe artıyor-| du. A rin b mini k gemide mevcut olün eşyala- biri yerinde duramıyordu. Ge-| her tarafı gicirtil >r nin, ç n, iniltiye benzer işitiliyor.. direklerdeki iple -| shların makaraların birbiri- lere dokuünan sesler ne Çö-p 8i sin çıkar | Bi D mişti. Ve sonra, (zrandi) (1 | direği- bir cetirdi ile bulunduğu ömüldüğü hissedilmişti. Bu, bü- tli bir sarstatı işitil- nın, | -. Mw“wşgşmwrw& yere (1T Geminin ortasındaki en büyük zaman bü- opan alkışla: dasız girdiği iz ve sedasız çi Yarınki nushamızda : KAMBUR Yezan: Faik Bercmen BİRE. iDOO Yd zan ! Ce lâl Cengiz Frat mâbudunun karnını yardılar, bir kaç balıktan başka birşey çıkmadı detler diledi: Güudea çok meyustu.. ö O gün akşama kadar.. güneş batif caya kadar kimse ile konuşmadı.. $? mek yemedi.. su ve şarap içmi saatlerce tanrıya yalvararak ağladı. ... Gudeanın kızı odasında hazırları miş, en süslü elbisesini giymişti. riyeler saçlarını İâtif kokularla »lalf rak tarıyorlardı. Bir dalkavuk kadifi prensesin neş'esini arttırmak için ©' sallar, nükteli fıkralar söylüyordu: « — Bir varmış.. bir yokmuş, met bir çok kızlar gönül vermişle" Hâmat kralı oğlunu bir prensesle €” lendirmek istiyormuş. Genç veliahtif kalbinde ise bir başka kadının sevgif yaşarmış. Kral bir gün kızın babasi söz kesmiş., prensesi Hâmat sarayıf? getireceklermiş. Birdenbire kimsenif anlıyamadığı bir hâdise herkesi şaştf mış. Prenses yola çıkarken — ortadâf kaybolmuş. Aramışlar.. — taramışlaf" genç kızın izini bulamamışlar. K! oğlu bu hâdiseden memnun olması g7 rek, değil mi? Halbuki, o da merak? düşmüş.. telâş ve heyecan içinde, mü!” takbel zevcesini aramağa koyulmut Dağlara, derelere gözçüler, arayıcı gönderilmiş. Meğer Suriyeli prenst? |bir çobanı seviyormuş.. babasına söf” leyememiş.. Hâmata giderken kaç * mış., dağlar, dereler aşarak — çobunü! bulmuş.. ona kavuşmuş.» Gudeanın kızı: — Ne mutlü ona.. aradığını bul * muş. Diye mırıldandı. Sonra birden dalkavuk kadına 30f du: — Hâmat kralının oğlu ne yapmı$? — İnsanlar çok defa, kendisindef düşerlet: İlik önce Suriyeli prensesle evlenmek i£ temiyen delikanlı, prensesin bir başk$ erkeğe kaçtını duyunca eline âsaslll! almış.. ayağına demir pabuçlarını gil” miş.. beline su matrasını takmış.. preft” sesi hasmının elinden kurtarmak üz€ re yola çıkmış.. az gitmiş; uz gitmi$” dere tepe düz gitmiş.. çobanın yaşad” h dağ yamacına varmış. Uzaktan göf düğü bir küçük kulübeye yaklaşmit (Arkası var) esirgenen şeylerin üzerine Bir Doktorun Günlük Notlarından Ruhi Teheyyücat İnsanları yıpratan ruhi teheyyücattif> Ruhi heyecanların mide ve hazım üzeri” ne, kalb ve deveran üzerine, cümlel axli” biye ve uyku üzerine dalma menfi tesif” leri yardır. Bunda berkes müttefiktif Ancak bir çoklarımızın bu teheyyücattafi kendimizi alamadığımızı ve bir sürü mâ* nevi sarsıntılarımızdan kendimizi kurlâ” ramadığımızı görüyoruz. Bu surelle Düf gün biras daha hüdisatın zebunu olmak” tayız. Ömrümüzü en güzel, en olgun yak” darı, mütemadi mücadeleterle göçmekti” dir. Üzviyet maddi, manevi bu yorgul” huklarla gitgide çökmekte ve mukavemi kırılmaktadır. Ne yapmalı? Bence çocuk” | | larımıza müraktin olduğu kadar soğuk” kanlı olmayı, her türlü tesirat karşısifi” da sükünetini muhafazaya muktedir. KUY vetli bir irade sahibi olarag yeliştirmi çalışmalıyız. Asabi ve yorgun ana ve DA* baların mahsulü olan yeni nesli çocuklâ” rı için bu Larıda esaslı Biz terbiyeye dü” ha ziyade ihtiyaç vardır. Perşembe | © Bu notları kesip saklayınız, yahlit | üme yapıstırıp kölleksiyon yapınık || | bir Sıkıntı zamanınızda bu natlar bir doklüf gibi imdadınıza vetişebilir. ğ v ddiT

Bu sayıdan diğer sayfalar: