30 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' "",—;q - İ Ji â : *0 *7., Ş " - VON B - Ü - ya tâziyet sunarken, diğer taraftan da — Babırlı olacaksınız, çok gezeceksi - ugos;lava garip bir âdet: Danslı ve çaylı cenaze merasimi Genç kızın tabutu mezara indirilmişti. İhtiyarın sesi duyuldu: “Kızım, Tangolitayı çok severdi. Haydi dostlarım, hep beraber söyliyelim|,, rada halk arasında ölen genç kız * Belgrat (Husu's'î) Bu- ların Azrail ile nikâhlanarak melek ol- dukları hakkında bir itikat mevcuttur. Ve bu inanan insanlar evlâd - —larının ölümlerini mehma emken da - ha az ıztırabla karşılamaktadırlar. Geçenlerde Belgrad civarında Kro- koevaç kasabasında bir hâdise olmuş, eşraftan biri verem olup ölen kı « zını büyük merasimle Azraile nikâh - Jamıştır. Hâdise şöyle cereyan etmiştir: Bir gün kasaba duvarlarında şöyle bir ilân okunmuş : «Tüccar (P..in) 21 yaşındaki kızı Azrail ile evlenecektir:. Dün akşam öl- müştür. Tüccar (P...) akrabalarını ve| dostlarını bu merasime davet etmekle müşerreftir.» : Tüccarın dost ve akrabaları bu ilânı okuyunca, evvelâ gülmüşler, sonra şaş. kınlığa uğramışlar ve nihayet: — Zavallı P... delirdi. /| Diye ona da acımışlardır. Buna rağmen muztarib babanın ke- derlerine iştirâk etmek için davetin vâki olduğu tarihte tüccarın evine git- mişlerdir. | Bundan sonrasını orada hazır bulu- nan bir gazeteciden dinliyelim : Eve her giren şu manzara ile karşı - laşıyordu. Köşedee tüccar P., fıraklı ola rak ayakta mütebessim duruyor, ka - dınlar tuvaletli, erkekle en aşağı:smo- kenli içeri giriyorlar, ve babaya: — Beyanı tâziyet ve takdimi tebri- kât eyleriz, diyorlar. Bir taraftan kızın ölümü için baba - Azrail ile evlendiği için adamı tebrik ediyorlar. Baba da her birine bir şeyler söylü - yor. Her taraf çiçeklerle süslenmişti, i « çerde büyük' bir tabutun içinde ölen kız en ağır gelin elbiselerini giymiş, ayakta duruyordu. Tabutun etrafında buhurdanlıklar « dan acâib kokular intişar ediyor, sa - kallı sakalsız, genç rahiblerle, güzel sesli kilise hanendeleri kızın sevdiği, dint şarkıları terennüm ediyorlardı. Nihayet gece saat tam on ikide yıl başlarında olduğu gibi elektrikler sön- dü, O sırada muztarib tüccarın da sesi duyuldu: : — Misafirlerim. Size ne kadar ve na sıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Bu bedbaht ve mes'ud günümde beni yal- hız bırakmadınız, Evet kızımla ayrılı- yorum. Fakat o artık ilâhi bir mevcu- diyet oluyor. Dün gece rüyamda gör « düm, Âzrail onunla evlenmek istedi, ; ben de-bu akşam onun düğününü ya - Şimdi nikâh kıyılacaktır, O sırada içerden papasın sesi yük . seldi, bir takım lâtince dualar okudu - lar. Ve nihayet sakallı papas: İ -e Yugoslavyalı bir genç kız — Nikâh kıyılmıştır. Genç Dorya Az railin karısı olmuştur.. dedi. Elektrikler açıldı. Şampanya kadeh- leri havaya kalktı. Caz çalmağa başla- dı. Ve tüccarın sesi yeniden duyuldu: — Kızım dans etmesini çok severdi, şimdi siz de dans edeceksiniz, ve onun etrafında, onun ruhunu şâd ederek dö. | neceksiniz. İçinde gelinlik kız bulunan tabut or- taya getirildi. Çiftler evelâ hazin bir vals ile dön- meğe başladılar; vals tangoya tebed - dül etti, tango, fokstrot oldu, fokstrot rumbaya kalbeyledi. Artık herkes sıç- rıyor, kızın ruhunu şâdediyordu, Gayet zengin bir büfe tertib edil - mişti, sofrada içkilerin her çeşidi var. dı. Herkes bol bol yiyor, ve bol bol içi- yordu, Nihayet sabah olmağa başlamış, şa- fak atmıştı. Alaca karanlıkta elektrik - ler bir daha söndü, Ve gene babanın sesi duyuldu: — Sevgili misafirlerim, şimdi iste - yenlerle beraber, kızımı ebedi istira. hatgâhına götüreceğiz, 0 artık orada yaşıyacak.. ve mes'ud olacak. Sesi tit. riyordu. * Hep beraber tabut elde evden çıkıl- dı. Mezara kadar gidildi. Yollara çi - çekler serpilmişti, bütün kasaba halkı ağlıyordu. Baba mezar başında kızının duvağı- nı örttü, mezarın kâpağını kendı elile kapattıktan sonra, gene davetlilere döndü: — Kızım, dedi, en fazla Tangolita şarkısını severdi.: Hep beraber söyli! - yelim, Üstü ağır ağır örtülen mezarın- ba- şında Tango Litanın nağmeleri duyu'e mağa başladı. Herkes söylüyor, fakat ayni zamanda herkes ağlıyordu. “CÖNÜL İŞLERİ Okuyucularıma Cevaplarım - Bahtsız imzalı mektup sahibine: Düşüncelerinizi doğru buluyo - rum, Mütalealarınıza tamamen iş » tirak ederim. Fakat ileriye sürdüğü- nüz şartları haiz bir kocayı nerede bulacağınız meselesine gelince ça - resizlik karşısındayım. Ve bitaz.. Müneccim olmadığıma müteessifim. “niz, çok tetkik edeceksiniz, kalaba - hık müuhitlere girip çıkacaksınız, biraz görüneceksiniz. Ne diyeyim: 'Tesadüfü bekliyeceksiniız. * Fatihte Bay (İ. M.) e: metresiniz ise münasebet günün bi - rinde kendiliğinden kesilecek, de - mektir, telâş etmeyiniz. Aksi halde kız evli bir erkekten fayda çıkmı - yacağını görerek kendiliğinden size kapıyı gösterecektir. Bu taktirde de telâşa lüzum yoktur karaktere sahip bir erkek olarak gösterdi. O halde anlıyamadım: İn - tikam almayı zayıf insanlar düşü - nürler, kuvvetli olanlar geçip gi - Açık kqnuşaln_n, bahsettiğiniz kız L BüRÜüLtÜ n ttak llli * Bay A. S. H. ya: Mektubunuz bana sizi kuvvetli derler, ve unuturlar. Esasen orta - da gücenecek bir mesele de yok. Sonu gelmiyen masal Size sonu gelmiyecek bir masal an- lat deseler ihtimal şöyle birşey uydu- rursunuz : Bir memlekette hükümdarın birı em retmişti. Büyük amma çok büyük bir ambar yapmışlardı. Ambarı memleke- tin bir senede yetişeen buğdaylarla doldurmuşlardı. Ambarın her tarafı sımsıkı kapalıydı. Yalnız bir karınca- nın girebileceği kadar küçük bir delik kalmıştı. Bu delikten bir karınca gir- di, Bir buğday aldı, çıktı. Derken ikinci bir karınca girdi. Bir buğday aldı, çık- tı. Üçüncü bir karınca girdi bir buğ- day aldı, çıktı. Dördüncü.... Tabif zihne gelen süual dudaklar ara- sından fırlayacak: — E sonra ? Koca ambar ağız ağıza dolu., Boşa- nır mi? — Nihayet bir gün gelecek.. Boşana- cak, masal da bitecek, Diyeceksiniz; fakat o0 zamana ka- dar yeniden mahsul yetişecek, ambar dolacak ve yeniden delikten bır karın- ca girecek, bir buğday alacak, çıkacak. İkinci bir karınca... * Şimdi de sonu gelmiyecek bir hâdi- seden bahsedelim. Bu hâdise pek güzel tahmin ettiğiniz veçhile İspanyada ce- reyan ediyor, İspanyada isyan çıktı. Asiler hükü- met kuvvetlerile harbettiler, Harbi âsi- ler kazandı. Hükümet küuvvetleri mu- kabil taarruza geçtiler. Hükümet küv vetleri kazandı. Asiler tekrar harbet. tiler, Harbi âsiler kazantık, Hükümet kuvvetleri mukabil taarruza geçtiler. Hükümet kuvvetleri kazandı, — E sonra ? mı dediniz?. Hikâye devam ediyor. — Nihayet bir gün gelecek.. Her iki tarafta ne insan, ne de cephane kala- cak. Diyeceksiniz; fakat unutmayın ki İs- panyaya dünyanın her tarafından hem insan, hem de cephane gelecek.. ÂAsiler, hükümet — kuüuvetlerile harbedecekler; harbi âsiler kazanacak. Hükümet kuv- vetleri mukabil /taarruza geçecekler. Hükümet kuvvetleri kazanacak. Koca dünya ağız ağzma insan dolu. İnsan biter mi? — Nihayet bir gün gelecek bitecek diyeeceksiniz. Fakat o zamana kadar bu insanların yavruları büyüyecekler, dünya dolacak ve yeniden böğazlaşacaklar. Malüm ya can çıkar, fakat huy çık- maz ! . İMSET Bu resim sizin mi ? Son Posta okuyucuları arasında bir eğlence tertip etti: Hergün şehrin bir semtinde kalaba« lık bir halk kitlesini gösteren bir fo- toğraf çektiriyoruz. Bu fotoğrafı 6 ncı noter B. Galip Bingöle göstermekte, içinden tek bir simayı ayırmaktayız. Dikkat ediniz: Bu seçilen sima belki sizi, belki bir dostünuzu, belki uzaktan yakından bir tanıdığınızı - gösteriyor. Mesele basit: Seçilen resmin sahib. ida- remize müracaat ettiği zaman kendisi- ne üç liralık bir hediye takdim edile- cektir. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf dün çekilmiştir. Çehresi çizgi dahiline alımmış olan ve bunun büyütük müş Şşekli ayrıca — gösterilen Bay matbaamıza - müracaat ederse he- diyesi derhal takdim — edilecek - tir. Bundan evvel neşrettiğimiz fotoğ- raflarda kendilerini tanıyan okuyucu- larımız matbaamıza müracaat ederek hediyelerini almaktadırlar. * DİKKAT: Bu sütunda resimleri çı- kan okuyucularımız, hediyelerini bir hafta içinde almalıdırlar, Aksi halde haklarım kaybedeceklerdir. Bu müd.- det İstanbul haricindeki okuyucuları- mız için ön beş gündür. ; Müteferrik : Zebirli gazlar hakkında konferans verilecek yerler Zehirli gazlar hakkında açılacak kurslar için yerler tesbit edilmektedir. Vilâyetteki komisyon, kurslarda kon- |ferans verecek kimseleri bu.günlerdeL AM G6 YA ' hapse ma Fantoma Mehmet dört yıl on ay hküm oldu «Fantoma» Mehmedin bir müd- dettenberi üçüncü cezada yapılan du- ruşması, dün akşam üzeri neticelen- miştir. Galatada Pandispanyanın kasasını soymaktan duruşması yapılan «Fanto- ma) Mehmedin, vak'a yerindeki bir cam üstünde görülen parmak izlerinin kendisine ait olmadığını ileri sürmesi ve buradaki Emniyet Müdürlüğü mü- tehassıslarının verdiği — raporu kabul etmemesi üzerine, Ankaradaki tek- nik bürodan rapor alınması kararlaş- tırılmıştı. Orada tetkike esas ölmak ü- zere de, üçüncü ceza salonünda, bir Emniyet memuru da hazır bulunarak, «Fantoma» Mehmedin parmak izi a- lınmış, başka iki kişinin parmak izile beraber; bunlara sadece birer numara konmuş ve izler, böylece Ankaraya gönderilmişti. Dünkü celsede, Ankaradaki teknik bürodan gelen rapor okundu. Bu ra- porda, 1, 2, 3 numaralı parmak izle- rinden ,1 numaralı izin, vak'a yerin- |deki bir cam üzerinde görülen parmak izine tamamile uyduğu — yazılıyordu. İ numara konan iz, «Fantoma» meh- medindir. Raporda, parmak izlerinin kat'iyyen — birbirine benzemediğini; hattâ ikiz çocukların parmaklarındaki izlerin bile başka başka olduğu; insa- nın doğmasından — ölüp de cesedinin tefessühüne kadar, bu parmak 'izleri- nin hiç değişmediğini; fenni tetkikat- la herkesin parmak izile tanınabilece- ği ayrıca anlatılıyordu. «Fantoma» Mehmet, bu rapora da itirazla «parmak izleri arasında benze- yiş de olabilir. Bu, hiç bir kat'iyet ifa- de edemez. Esasen teknik işler, bu hu- susta bir kat'iyet ifade edebilecek ka- dar ilerlememiştir. Bu raporu da ka- bul etmiyorum» dedi. Bir müddet müzakereyi müteakıp, «Fantoma» Mehmedin suçu sabit gö- rüldüğüne dair verilen karar bildirildi. Kendisine dört sene, on ay hanpis ce- İzası verilmiştir. Ayrıca, otuz sekiz İira duruşma masrafı da ödeyecektir. Bir Profesör,bir kapıçıdan davacı Edebiyat Fakültesi «Arkeoloji» or- dinariyüs profesörü Bossert tarafından eskiden oturduğu Cihangirdeki bir a- partımanın kapıcısı Anderya Segoni aleyhine açılan şahsi hürriyeti tahdit davasına üçüncü asliye cezada bakılı- Wyor. — - Davacı, apartımandan taşınırken, kapıcının eşyasını ve kendisini bir fnüddet zorla alıkoyduğunu iddia edi- yor. Kapıcının da profesör aleyhine Beyoğlu ikinci cezada, «beni o sırada bastonla dövdü» diye bir dava açtığı öğrenilmiş, her iki dava, üçüncü asli- ye cezada birleştirilmek üzere, duruş- ma kalmıştır. Duruşmaya ,7 nisanda devam olunacaktır. Bir mahbus yeniden 16 gün hapse mahiküm oldu Tevkifhanede, mevkuflardan Os- manla Süleyman, — mangaldaki külün dökülmesi sebebile kavga etmişler, bu sırada Osman, bir teneke parçasile Sü- leymanı kulağından yaralamış. Sultanahmet — birinci sulh cezada yapılan duruşmada, şahit olarak gar- diyan İbrahim dinlenilmiş ve neticede Osmana on altı gün hapis cezası kesil- tayin edecektir. Aylıklar yarın veriliyor Ücretli memurların mart aylıkları Çarşamba, muvazzaf memurların ni- san aylıkları perşembe günü verilecek- tir. 4 . l ÇE — Pa t' A Te L zi Ha TT raya yanaştırılacaktır. ——— Fakat fenni raporlara itimadı olmadığını, teknik işlerin tekâmül etmediğini de söylemekten geri kalmadı İ miştir. Osman, evvelce de Beyoğlü sulh ceza kararile, bir meseleden dörü ay cezalandırılmış bulunuyor. Bir yankesiciye ceza kesildi Fincancilarda — Geredeli Yakubuği cebinden yankesicilik — suretile parğ çantasını aşırmaktan suçlu Mehmede, Sultanahmet birinci sulh ceza hâkim! Reşit tarafından altı ay hapis cezası ve rilmiştir. Çay meraklısı hırsız mahküm oldu Marpuççularda Nuri isminde bir çay tacirinin yanında çalışırken, muhtelif zamanlarda topyekün 500 liralık çay; aşırmaktan suçlu Osmana, Sultanah« met birinci sulh ceza hâkimi Reşit ta- rafından, bir ay, yirmi sekiz gün ha« pis cezası verilmiştir. Deve yapılan 460 lira ödenecek Belediye zabıtası memurlarından Hulüsi ile Şaban isminde biri aleyhine ıHayik isminde biri tarafından açılari dava, üçüncü cezada bitmiştir. Davaya göre, Hayikla Şaban, 26 ağustos 1936 akşamı saat 20 de, Bey« oğlunda Kalyoncukulluğunda Küçük Alinin kahvesinde oturuyorlarmış. Bu sırada aralarında bir konuşma geçmiş. Şaban, Yunanistana gidecek olan Ha« yiğe, hususi tertibatlı bir bavul içeri: sinde eroin götürmek üzere, kendisine eroin tedarik edeceğinden, ancak Ha- yiğin de Yunanistandan gelirken deri getirmesi lüzüumundan bahsetmiş. Şa- ban, dışarıya çıkmış ve bakkaldan al- dığı yarım kilo pirinç ununu Hayiğe eroin diye uzatmış. Tam bu aralık, belediye zabıtası memurlarından Hu- lüsi kahveye girmiş ve: «Yakaladım sizil» diye ikisini de merkeze götüre müş. Hayikle Şaban, bir müddet kori- dorda bekletilmişler, çıkan Hulüsi gelmiş, Şabanla konüş« muş, bunun üzerine Şaban tekrar Ha- yikle temasa geçmiş ve «komisere ve« rileceğin kaydile Hayiğin üzerindeki 460 lirayı almış. Bu paradan 110 lira« sını alan Hulüsi, 350 sini Hayiğe geri verilmek üzere Şabanla — göndermiş, Fakat, büu kısmını da Şaban benimse« miş! : Böylece 460 lirasını elden çıkarani Hayik, biraz sonra Şabanla Hulüsiyt şikâyet etmiş, tahkikat yapılmış, dava açılmış, çüncü ceza, dün suçlulardan iki« sini de üçer ay hapse mahküm etti ve 460 liranın ödenmesini de karar altına aldı. Gümrük işleri : Haydarpaşa gümrüğü teftiş edildi Şehrimizde bulunan Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti Müsteşarı Adil, Gümrükler Baş Müdürü Mustafa Nu- ri ile beraber dün sabah Haydarpaşa gümrüğünü teftiş etmiştir. Buradaki inşaat ikmal edilmiştir. Evvelce bara" kalarda bulunan gümrük — memurları- na yeni yapılan gümrük binasında sa« lon tahsis edilmiştri. Müsteşar Adil Haydarpaşa gümrüğünün son şekli ve muamelatı etrafında tetkikat yapmış, Baş Müdür Mustâfa Nuriden izahat almıştır. Bugün Müsteşar ve Gümrükler Baş Müdürü Mustafa Nuriye Liman U- müm Müdürü Raufi ve muavini Hâ- dit de iltihak ederek İstanbul Limani gezilecektir. Antrepolar görülecek, bu antrepolardan anbar şekline sokulacak lar tesbit olunacaktır. İthalât eşyası i« le, ticareti dahiliye eşyası limanda ay- ri ayrı yerlere çıkarılacaktır. Bugün beğenilen yerlerden biri seçilerek itha- lât eşyası getiren mavnalar bâdema o« h K el a bir odaya girip - K gd » G el A l

Bu sayıdan diğer sayfalar: