6 Sayfa Yugoslavyada garip bir âdet: Danslı ve çaylı cenaze merasimi Genç kızın tabutu mezara indirilmişti. İhtiyarın sesi duyuldu: “Kızım, Tangolitayı çok severdi. Haydi dostlarım, hep beraber söyliyelim ,, rada halk arasında ölen genç — kız « Belgrat ( Husult) Bu- Jarın Azrail ile nikâhlanarak melek ol dukları hakkında bir itikat mevcuttur. Ve bu inanan insanlar evlâd - larının ölümlerini mehma emken da - ha az ıztırabla karşılamaktadırlar. Geçenlerde Belgrad civarında Kro- koevaç kasabasında bir hâdise olmuş, eşraftan biri verem olup özen kı. zını büyük merasimle Azraile nikâh - lamıştır. Hâdise çöyle cereyan etmiştir: Bir gün kasaba duvarlarında şöyle bir ilân okunmuş : «Tüccar (P..in) 21 yaşındaki kızı /Azrail ile evlenecektir. Dün akşam öl- müştür. Tüccar (P...) akrabalarını ve dostlarını bu merasime davet etmekle Müşerreftir.» 'TTüccarın dost ve akrabaları bu ilânı okuyunca, evvelâ gülmüşler, sonra şaş- kınlığa uğramışlar ve nihayet: — Zavallı P... delirdi. Diye ona da acımışlardiır, Buna rağmen muztarib babanın ke- derlerine iştirâk etmek için davetin vâki olduğu tarihte tüccarın evine gilt- mişlerdir. Bundan sonrasını orada hazır bulu- nan bir gazeteciden dinliyelim : Eve her giren şu manzara ile karşı - laşıyordu. Köşedee tüocar P., fıraklı ola rak ayakta mütebessim duruyor, ka - dınlar tuvaletli, erkekle €n aşağı-smo- kenli içeri girtyorlar, ve babaya: — Beyanı tâziyet ve takdimi tebri- köt eyleriz, diyorlar. Bir taraftan kızın ölümü için baba - ya tâziyet sunarken, diğer taraftan da Azrail ile evlendiği için adamı tebrik ediyorlar. Baba da her birine bir şeyler söylü - yor. Her taraf çiçeklerle süslenmişti, i -| gerde büyük” bir tabı içinde ölen kız en ağır gelin elbiselerini giymiş, ayakta duruyordu. 'Tabutun etrafında buhurdanlıklar . dan acâib kokular intişar ediyor, ga » kallı sakalkız, genç rahiblerle, güzel sesli kilise hanendeleri kızın sevdiği, din! şarkıları terennüm ediyorlardı. Nihayet gece saat tam on ikide yıl başlarında olduğu gibi elektrikler sön- dü, O sırada muztarib tüccarın da sesi duyuldu: — Misafirlerim. Size ne kadar ve na sıl teşekkür edecoğlmi bilmiyorum. Bu bedbaht ve mes'ud günümde beni yal- tız bırakmadınız. Evet kızımla ayrılı- yorum. Fakat o artık ilâhi bir mevcu- diyet oluyor. Dün gece şüyamda gör « düm, Azrail onunla evlenmek istedi, ben de bu akşam onun düğününü ya - Piyorum. Şimdi nikâh kıyılacaktır, O sırada içerden papasın sesi yük . seldi, bir takım lâtince dualar okudu « lar. Ve nihayet sakallı papas: —— ——— | — a— TU “CÖNÜ Okuyucularıma Cevaplarım Bahtsız imzalı mektup sahibine: Düşüncelerinizi doğru buluyo - rum, Mütalealarınıza tamamen iş « tirak ederim, Fakat ileriye sürdüğü- nüz şartları hâiz bir kocayı nerede bulacağınız meselesine gelince ça - resizlik karşısındayım. Ve biraz.. Müneccim olmadığıma müteessifim. Sabırlı olacaksınız, çok gezeceksi - niz, çok tetkik edeceksiniz, kalaba - hk Mmuhitlere girip çıkacaksmız, biraz görüneceksiniz. Ne diyeyim: 'Tesadüfü bekliyeceksinız, * Fatihte Bay (İ. M.) e: Açık konuşalım, bahsett L İŞLERİ/ Yugoslavyalı bir genç kız — Nikâh kıyılmıştır. Genç Dorya Az n karısı olmuştur.. dedi. Elektrikler açıldı. Şampanya kadeh- leri havaya kalktı. Caz çalmağa başla- dı. Ve tüccarın sesi yeniden duyuldu: — Kızım dans etmesini çok severdi, şimdi siz de dans edeceksiniz, ve onun etrafında, onun ruhunu şâd ederek dö. neceksiniz. İçinde gelinlik kız bulunan tabut or- taya getirildi. Çiftler evelâ hazin bir vals ile dön- raâ dül etti, tango, fokstrot oldu, fokstrot rumbaya kalbeyledi. Artık herkes sıç- riyor, kızın ruhunu şâdediyordu. Gayet zengin bir büfe tertib edil - mişti, sofrada içkilerin her çeşid: var. dı. Herkes bol bol yiyor, ve bo| bol içi- yordu, Nihayet sabah olmağa başlamış, şa- fak atmıştı. Alaca karanlıkta elektrik - ler bir daha söndü, Ve gene babanın duyuldu: — Sevgili misafirlerim, şimdi iste - yenlerle beraber, kızımı ebedi istira. hatgâhına götüreceğiz, ©o artık orada yaşıyacak.. ve mes'ud olacak, Sesi tit. Tiyordu. * Hep beraber tabut elde evden çıkıl- dı. Mezara kadar gidildi. Yollara çi - çekler serpilmişti, bütün kasaba halkı ağlıyordu. Baha mezar başında kızının duvağı- nı örttü, mezarın kapağını kend. elile kapattıktan sonra, gene davetlilere döndü: — Kızım, dedi, en fazla Tangolita şarkısını severdi.:Hep beraber söylü - şyolim. Üstü ağır ağır örtülen mezarın bâa- şında Tango Litanın nağmeleri duyu!. mağa başladı. Herkes söylüyor, fakat ayni zamanda herkes ağlıyordu. metresiniz ise milnasebet günün bi - rinde kendiliğinden kesilecek, de - mektir, telâş etmeyiniz. Aksi balde kız evli bir erkekten fayda çıkmı - yacağını görerek kendiliğinden size kapıyı gösterecektir. Bu taktirde de telâşa lüzum yoktur * Bay A. 8. H. ya: Mektubunuz bana sizl kuvvetli karaktere sahip bir erkek olarak Bösterdi. O halde anlıyamadım: İn - tikam almayı zayıf insanlar düşü - nürler, kuvvetli olanlar gecip gi - derler, ve unuturlar. Esasen orta - da gücenecek bir mesele de yok. meğe başladılar; vals tangoya tebed - | SON POSTA Size sonu gelmiyecek bir masal an- lat deseler ihtimal şöyle birşey uydu- rursunuz : Bir memlekette hükümdarın birı em retmişti. Büyük amma çok büyük bir ambar yapmışlardı. Ambarı memleke- tin bir senede yetişeen buğdaylarla doldurmuşlardı. Ambarın her tarafı Bımsıkı kapalıydı. Yalnız bir karınca- nın girebileceği kadar küçük bir delik kalmıştı. Bu delikten bir karınca gir- di. Bir buğday aldı, çıktı. Derken ikinci bir karınca girdi. Bir buğday aldı, çık- tı. Üçüncü bir karınca girdi bir buğ- day aldı, çıktı. Dördüncü.... 'Tabil zihne gelen sual dudaklar ara- sından fırlayacak: — E sonra ? Koca ambar ağız ağıza dolu.. Boşa- nır mi? — Nihayet bir gün gelecek., Boşana- cak, masal da bitecek, Diyeceksiniz; fakat o zamana ka- dar yeniden mahsul yetişecek, ambar dolacak ve yeniden delikten bır karın- ca girecek, bir buğday alacak, çıkacak. İkönci bir karınca... * Şimdi de sonu gelmiyecek bir hâdi seden bahsedelim. Bu hâdişe pek güzel tahmin ettiğiniz veçhile İspanyada ce- reyan ediyor, İspanyada isyan çıktı. Asiler hükü- mot kuvvetlerile harbettiler, Harbi âsi- ler kazandı. Hükümet kuvvetleri mu- kabil taarruza geçtiler. Hükümet kuv vetleri kazandı. Asiler tekrar harbet. tiler. Harbi âsiler kazandu. Hükümet kuvvetleri mukabil taarruza geçtiler. Hükümet kuvvetleri kazandı. — E sonra ? mı dediniz?. Hikâye devam ediyor. — Nihayet bir gün gelecek.. Her iki tarafta ne insan, ne de cephane kala. cak. Diyeceksiniz; fakat unutmaym ki İs- panyaya dünyanın her tarafından hem insan, hem de cephane gelecek.. Asiler, hükümet — kuvetlerile harbedecekl! harbi âsiler kazanacak. Hükümet ku vetleri mukabil /taarruza geçecekler. Hükümet kuvvetleri kazanacak. Koca dünya ağız ağzma insan dolu. İnsan biter mi? — Nihayet bir gün gelecek bitecek diyeeceksiniz. Fakat o zamana kadar bu #nsanların yayruları büyüyecekler, dünya dolacak Ve yeniden boğazlaşacaklar. Malüm ya can çıkar, fakat huy çık- maz ! İMSET Bu resim sizinmi ? Son Posta okuyucuları arasında bir eğlence tertip etti: Hergün şehrin bir semtinde kalaba. lık bir halk kitlesini gösteren bir fo- toğraf çektiriyoruz. Bu fotoğrafı 6 ncı noter B. Galip Bingöle göstermekte, içinden tek bir simayı ayırmaklayız. Dikkat ediniz: Bu seçilen sima belki sizi, belki bir döstünuzu, belkı üzüktan yakından bir tanıdığınızı - gösteriyor. | Mesele basit; Seçilen resmin sahib! ida- remize Müracaat ettiği zaman kendisi- ne üç liralık bir hediye takdim edile- cektir. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf dün çekilmiştir. Çehresi çizgi dahiline almmış olan ve bunun büyütük müş şekli ayrıca — gösterilen Bay matbaamıza — müracaat ederse he diyesi derhal takdim — edilecek tir. Bundan evvel neşretliğimiz fotoğ- raflarda kendilerini tanıyan okuyucu. larımız matbaamıza müracaat ederek hediyelerini almaktadırlar, * DİKKAT: Bu gütunda resimleri çı- kan okuyucularımız, hediyelerini bir «Fantomar dettenberi üçüncü cezada yapılan du- ruşması, dün akşam üzeri neticelen- miştir, Galatada Pandispanyanın kasasını soymaktan duruşması yapılan «Fanto- may Mehmedin, vak'a yerindeki bir cam üstünde görülen parmak izlerinin kendisine ait olmadığını ileri sürmesi ve buradaki Emniyet Müdürlüğü mü- tehassıslarının verdiği — raporu kabul etmemesi üzerine, Ankaradaki tek- nik bürodan rapor alınması kararlaş- tırılmıştı. Orada tetkike esas olmak ü- zere de, üçüncü ceza salonunda, bir Emniyet memuru da hazır bulunarak, «Fantoma» Mehmedin parmak izi a- hnmış, başka iki kişinin parmak izile beraber, bunlara sadece birer numara konmuş ve izler, böylece Ankaraya gönderilmişti. Dünkü celsede, Ankaradaki teknik rinden ,1 numaralı izin, vak'a yerin- deki bir cam üzerinde görülen parmak izine tamamile uyduğu — yazılıyordu. 1 numara konan iz, «Fantomaw meh- medindir, Raporda, parmak izlerinin kat'iyyen — birbirine benzemediğini; hattâ ikiz çocukların parmaklarındaki izlerin bile başka başka olduğu; insar nın doğmasından — ölüp de cesedinin tefessühüne kadar, bu parmak “izleri- nin hiç değişmediğini; fenni tetkikat- ği ayrıca anlatılıyordu. mııma Mehmet dört yıl on ay hapse mahküm oldu Fakat fenni raporlara itimadı olmadığını, teknik işlerin tekâmül etmediğini de söylemekten geri kalmadı Mehmedin bir müd-)|miştir. Osman, evvelce bürodan gelen rapor okundu. Bu ra-' porda, 1, 2, 3 numaralı parmak izle-dava, üçüncü cezada bitmiştir. «Fantoma»v Mehmet, bu rapora da|erocin diye uzatmış. de Beyoğlu sulh ceza kararile, bir meseleden dört ay cezalandırı!lmış bulunuyor. Bir yankesiciye ceza kesildi Fincancılarda — Geredeli Yakubuğ cebinden yankesicilik — suretile parğ çantasını aşırmaktan suçlu Mehmede, Sultanahmet birinci sulh ceza hâkim! Reşit tarafından altı ay hapis cezası ve rilmiştir. Çaymeraklısı hırsız malıküm oldu Marpuççularda Nuri isminde bir çaf tacirinin yanında çalışırken, muhtelif zamanlarda topyekün 500 liralık çay; aşırmaktan suçlu Osmana, Sultanaha met birinci sulh ceza hâkimi Reşit tar rafından, bir ay, yirmi sekiz gün ha« pis cezası verilmiştir. Deve yapılan 460 lira ödenecek Belediye zabıtası memurlarından Fizlâsi'de Saban isminde biri alaybind Hayik isminde biri tarafardan cacılağ Davaya göre, Hayikla Şaban, 24 ağustos 1936 akşamı saat 20 de, Bey« oğlunda Kalyoncukulluğunda Küçük Alinin kahvesinde oturuyorlarmış. Bu sırada aralarında bir konuşma geçmiş. Şaban, Yunanistana gidecek olan Ha« yiğe, hususf tertibatlı bir bavul içeri- sinde eroin götlürmek üzere, kendisine eroin tedarik edeceğinden, ancak Ha« yiğin de Yunanistandan gelirken deri getirmesi lüzumundan bahsetmiş. Şa- la herkesin parmak izile tanınabilece-|ban, dışarıya çıkmış ve bakkaldan alk dığı yarım kilo pirinç ununu Hayiğe Tam bu aralık, itirazla «parmak izleri arasında benze-|belediye zabıtası memurlarından Hu- yiş de olabilir. Bu, hiç bir kat'iyet ifa-|lüsi kahveye girmiş ve: «Yakaladım de edemez. Esasen teknik işler, bu hu-|sizit» diye ikisini de merkeze götüre susta bir kat'iyet ifade edebilecek kaz|müş. Hayikle Şaban, bir müddet kori- dar ilerlememiştir. Bu raporu da ka»|dorda bekletilmişler, bir odaya girip bul etmiyorum» dedi. Bir müddet müzakereyi müteakıp, «Fantomas Mehmedin suçu sabit gö- rükdüğüne dair verilen karar bildirildi. Kendisine dört sene, on ay hapis ce- Zası verilmiştir. Ayrıca, otuz sekiz lira duruşma masrafı da ödeyecektir. Bir Profesör,bir kapıçıdan davacı Edebiyat Fakültesi «Arksoloji» ors dinariyüs profesörü Bossert tarafından eskiden oturduğu Cihangirdeki bir a- Partımanın kapıcısı Anderya Segoni aleyhine açılan şahsi hürriyeti tahdit davasına üçüncü asliye cezada bakılı» yor. bım. apartımandan — taşınırken, kapıcının eşyasını ve kendisini bir müddet zorla alıkoyduğunu iddia edi- Yyor. Köyüma da paslesle Talöyllan |Beyoğlu ikinci cezada, «beni o sırada bastonla dövdün diye bir dava açtığı öğrenilmiş, her iki dava, üçüncü asli- ye cezada birleştirilmek üzere, duruş- |ma kalmıştır. Duruşmaya 7 nisanda devam olunacaktır. Bir mahbus yeniden 16 gün hapse mahküm oldu Tevkifhanede, mevkuflardan Os- manla Süleyman, — mangaldaki külün dökülmesi sebebile kavga etmişler, bu hafta içinde almalıdırlar, Aksi halde |Sırada Osman, bir teneke parçasile Sü- haklarım kaybedeceklerdir. Bu müd. |leymanı kulağından yaralamış. det İstanbul haricindeki okuyucuları- mız için on beş gündür. Müteferrik : Sultanahmet — birinci sulh cezada yapılan duruşmada, şahit olarak gar- diyan İbrahim dinlenilmiş ve neticede Osmana on altı gün hapis cezası kesil- Zebirli gazlar hakkında konferans İtayin edecektir. Zehirli gazlar hakkında açılacak Aylıklar yarın veriliyor Ücretli memurların mart aylıkları kurslar için yerler tesbit edilmektedir. |Çarşamba, muvazzaf memurların ni- Vilâyetteki komisyon, kuralarda kon-|san aylıkları perşembe günü verilecek- ferans verecek kimseleri bu günlerde |tir. çıkan Hulüsi gelmiş, Şabanla konuş- muş, bunun üzerine Şaban tekrar Ha- yikle temasa geçmiş ve tkomisere ve- rileceğin kaydile Hayiğin üzerindek| 460 lirayı almış. Bu paradan 110 lira« sını alan Hulüsi, 350 sini Hayiğe gerj verilmek üzere Şabanla — göndermiş, Fakat, bu kısmmı da Şaban benimse. miş! Böylece 460 lirasını elden çıkarari Hayik, biraz sonra Şabanla Hulüsiyâ şikâyet etmiş, tahkikat yapılmış, dava sçılmıği içüncü ceza, dün suçlulardan iki- sini de üçer ay hapse mahküm etti ve 460 liranın ödenmesini de karar altına aldı. Gümrük işleri : Haydarpaşa gümrüğü teftiş edildi Şehrimizde bulunan Gümrük ve İnbisarlar Vekâleti Müsteşarı Adil, Gümrükler Baş Müdürü Mustafa Nu- Ti ile beraber dün sabah Haydarpaşa gümrüğünü teftiş etmiştir. Buradakl inşaat ikmal edilmiştir. Evvelce bara* kalarda bulunan gümrük memurları" na yeni yapılan gümrük binasında sa« lon tahsis edilmiştri. Müsteşar Adil Haydarpaşa gümrüğünün son şekli ve müuamelâtı etrafında tetkikat yapmış, Baş Müdür Mustafa Nuriden izahat almıştır. Bugün Müsteşar ve Gümrükler Baş Müdürü Mustafa Nuriye Liman U- mum Müdürü Raufi ve muavini Hâ- dit de iltihak ederek İstanbul Limani gezilecektir. Antrepolar görülecek, bu antrepolardan anbar şekline sokulacak lar tesbit olunacaktır. İthalât eşyası i- le, ticareti dahiliye eşyası limanda ay" ti ayrı yerlere çıkarılacaktır. Bugün bağrpllir yerlerdern Biri el ülür lât eşyası getiren mavnalar bâdema 0« raya yanaştırılacaktır,