25 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Demi Savfa 9* “Üç yaşında ahneye çıktım,, / MA "; DA ee İREEİ Ü L l n Jeanette Mac Donald hayatını ve hatıralarını anlatıyor Billür sesli, sevimli yıldız Jeanette Mac Donald geçen hafta «çocukluk ve gençlik hatıralarım» adı ile bir maka- le yazmıştır. Yıldızın geçirmiş olduğu hayatı fevkalâde bir surette tasvir eden bu yazıyı «Son Postae okuyucularına naklediyoruz: — «Philadelphiada Ouaker Ciytdeki kırmızı tuğlalı evi hatırlıyorum. Pek iyi aklımdadır. Pazar gün- leri bizi şarkı söylemekten dan - setmekten, piyano, hattâ — gramo - fon çalmaktan — menederlerdi. de, yani iki kız kardeşim ile ben bunun acısını haftanın diğer günleri çıkarırdık. Elsie daha küçük yaşta mü- kemmel bir piyanist idi. Blossom dans mektebinin biricik talebesi Beni sorarsanız o vakitleri üç yaşında idim. Fakat gürültü yapmaktan onlar- dan aşağı kalmazdım. Esasen o yaşta iken sahneye çıktım. Kardeşlerim bir hayır cemiyeti men - faatine verilecek müsamerede rol al - mışlardı. Beni beraberlerine aldılar... Sahnede bir şiir okuyacaktım. Çok al- kışlandım... O vakittenberi alkışlar - dan çok hoşlandım. Belki de bunun cazibesi ile aktris oldum. Beş yaşındaydım. Annem her vakit| mektebe gider ve Blossomu alıp eve getirirdi... Bir gün beni beraberinde götürdü. Blossam beni görünce mual - limesine çok güzel şarkı söylediğimi bildirdi, Muallime bana bir şarkı söy- letti ve çok beğendi. Bir kaç ay sonra mektebin senelik müsameresinde şar - kı söylememe müsaade etmesini an - nemden rica etti. Müsamere günü mektep hıncahınç dolu idi. Fevkalâde muvaffak oldum. Sevincimden kabıma sığamıyordum. Ertesi sene mektebe yazıldım. Mek - tep dans ve şan mektebi idi... Çalıştım, galıştım. .. Yaz gelince muallim en iyi talebeleri toplar ve civar şehirlerde turneye çı - kardı... Bütün talebelerin akılları fi - kirleri hep bu turnede idi... Mektebe yazılışımın ikinci senesin - de turneye alındım. Balet heyetine da- hil oldum. Sahiden aktris olduğuma se- viniyordum. Ertesi sene güzel sesimden dolavı ba- na (primadona) lâkabımnı taktılar... Çok iyi hatırlarım. Sekiz yaşında İdim, Bir yaz günü idi. Küçük trupu - muz Nevyorkta oyun vermeğe davet edildi. Gittik. Fakat müsamere gecesi sahneye çıkamadık. İmpresairo ile e - beveyinlerimiz hep derdest edildiler... Bundan iftihar duydum doğrusu. Me - ğer (Himayeietfal cemiyeti) müdahale etmiş ve bizi oyun vermekten meney- lemiş! İmpresario tuzluca bir nakdi ceza verdi... Ebeveyinlerimiz beraet ettiler... Fakat tiyatro da yarıda kaldı.. Bu hatıralar çocukluğumun en gü - zel hatıralarıdır.. Bundan sonraki se - neler sükün içinde geçti... On dört yaşında idim. Günün birin- de tesadüfen Nevyorkun en meşhur impresairosu olan Ned Wayburn'un hü Zurunda -bir şarkı söyledim. Bakınız nasıl oldu: Ablam Blosson (Filadelfiya) yi terk eylemisti. Wayburn'ün revüsünde rol almıstı. Bir öğleden sonra beni prova- lara götürdü; Blossom beni Wayvburna takdim etti. Adam bana şarkı sövletti ve dans ettirdi. O gün cidden cok korktum. Hattlâ şarkı söylerken ablam elimden- tutu - yordu... Wâyburn beni «Chorus G'ril» olarak kaydeyledi. Bu suretle Broad -| Wway âlemine dahil oldum... Ertesi sene The Nisht Boat revüsün- de rol aldım... Sahnede bulundukca kendimi dünyanın en bahtivar — senc kızı sanıyordum... Fakat sahne hari - cinde mes'ut değildim. Henüz on beş Yaşında idim. Diğer kızlar: «Süt bebe- ği» dive benimle mütemadiven alav ediyorlardı. Beni yanlarına almazlardı. Biz| idi.. | Hep benden gizli konuşuyorlardı. .. Hakları da yok değildi... Çünkü onlar adam akıllı tuvaletler giyiyorlardı... Ben ise çocuk elbisesi..- Güpün birinde bunlardan intikam almağa karar ver- dim. Blossomdan siyah taftadan yapılmış dantelli bir rop; son moda bir şapka ve uzun beyaz eldivenler aldım... Yüksek ökçeli iskarpinler giydim.-.. Tiyatroya bu kıyafetle gittim. Haşafı kızlardan biri: — Vay! Süt bebeği Venüs olmuş! diye bağırdı... Hepsi birden üstüme a- tıldılar ve beni öpmeğe başladılar. O günden beri beni kendilerinden ayırd etmediler.... Dans numaralarını tekemmül ettir- mek için meşhur dans muallimesi Al- bertina Rasch'den ders aldım. Şan ders- lerini de hiç ihmal etmedim. Tiyatro ajansları benimle alâkadar olmağa başladılar... Üç dört piyeste daublurelik yaptım. hareketlerini, oyunlarını tetkike ko - yuldum... Bir yaz... Angajmanım Yoök. İidi; Birkaç hafta arka arkaya bir kürk ma- ğazası için canlı reklamlık yaptım. Ar- kamda kürklerle gezmek hoşuma git- medi doğrusu..- - Greevriwich Villagedeki bir revü-için bana ufak bir rol teklif ettiler,- İstical ile kabul ettim:..- Kürk taşımaktan iyi idi... Başlangıçtan beri şansım' bana yar- dim etti... Durmadan çalıştım. İlk sinema tecrübemi hiç aklımdan çıkarmıyacağım. «Sesli sinema» orta- Ya çıkmış idi. Hollyvood tiyatro artist- leri aramakla meşgul idi. Richard Dix (Nevyork) da bulunu - yordu. (Hakikat) namında bir filim çe- viriyordu. Bir partöner arıyordu. Beni çağırttı-.. Provadan memnun - kaldı... Rolü bana teklif etti. Fakat revü kum- panyası müdürü ile mukavelem vaj' - dı... Filimde Tol alamadım bu yüz - den... Çok üzüldüm. l Bir sene sonra Chicagoda bulunu - Bu sırada meşhur aktrislerin hattı | İ Jeanette Mac Donald yordum. Mensup olduğum revü tatile karaf vermiş idi. Bir gece kısa boylu esmer bir adam ziyaretime geldi. Bu adam Ernst Lubitseh idi. (Aşk resmi geçiti) filminde Maurice Chevalier ile rol yapmak için bir aktris arıyordu... Bir sene evvel prova olarak çevirmiş olduğum filmi görmüş ve be- genmiş. .. — « Eğer şarkı söylüyor ise işim ol- du!» demiş-.- Hakikaten onun da işi ol- du benim de!..- O gündenberi hep mes'ut bir hayat geçirdim... Hollivood'da çok bahtiyar ol dum... Şimdi şunu temennmi ediyorum: Bundan sonraki senelerde dahi mes'- ut olayım!.. Sinema yıldızları Gazetecilerle Nasıl görüşürler?.. Sinema yıldız ve san'atkârlarının her birinin gazetecilerle ayrı ayrı gö- rüşme tarzları vardır. Bu yazımızda yıldızların bu hususiyetlerinden bah- sedeceğiz! Jan Harbov — Locasında kabul e- der, Hem konuşur hem makyajını ya- par. Gazetecilere ikramda kusur et- mez. Con Kravford — Gazetecilerle - gö- rüşürken daima gezinir ve sigara içer.. Kendisi gezinirken gazetecilerin ayak- ta durmalarını istemez... Greta Garbo — Şimdiye kadar hiç gazeteci kabul eylememiş olan bu meş- hur yıldızın son aylar içinde fikrinden vazgeçtiği ve gazetecilerle görüşmeğe başladığı bildirilmektedir. Klark Gable — Bu san'atkâr ile gö- rüşen gazeteciler tetik davranmalıdır- lar. Çünkü Klark çabuk mevzu değiş- tirir ve sporlardan bahsetmeğe başlar. Marlene Dietrich — Daima salonun- da kabul eder ve en şık tüvaletleri gi- yer., Görüşürken dal_gm dalgın sigara içmeği çok sever. İkramda kusur et- mez. Tarihi Tetkikler : Amerika, Kolomptan çok evvel keşfecilmişti * * x Avrupanın Şimalinde oturan Normanlar, Kristof Kolomtan en aşağı beş altı yüz yıl önce Amerika topraklarına ayak bas- mışlar ve oradaki memlekterden bir haçına isim takmışlardı Yazan: Bugün hemen hemen herkes Ameri- kanın, Cenovalı Kristof Kolomb tara- fından İspanya kraliçesi İzabellanın Yardımı sayesinde keşfedildiğini bilir. Bu keşfin tarihi de pek mühim oldu- |'ğundan pek çoklarının ezberinde kal - Miştir. hatırlatalım : 1492 Bunu biz de kabul edersek Amerika- nın Avrupalılar tarafından tanınması tarihinden sonra ancak 445 sene geçti- ğini anlarız. Fakat acaba hakikat böyle midir? Kalmıyanlara Avrupanın her tarafında bu tarihten | daha evvel oturan milletlerin tarihle- rini tetkik edersek büsbütün başka bir netice ile karşılaşıyoruz ve Amerika- nın Kristof Kolomb tarafından 1492 de keşfedilmediğini, bu tarihten yüz elli sene evvel Amerika sularında ve top - raklarında Avrupalı gemicilerin dolaş- tığını anlıyoruz. İşte tarihin bize verdiği haberler ve bilgileri kısaca yazıyoruz: Avrupanın şimalindeki İskandinavya yani İsveç ve Norveç hükümetlerinin bulundukları memleket, alltıncı asra ka- dar tamamile ayrı bir halde yaşıyordu. Burada halkın meselâ Aimanlarla, Fransızlarla, hattâ Rus ve İngilizlerle sıkı münasebetleri yoktu. Altıncı asırda dini taassuplar, nüfu- sun çoğalması, yiyeceklerin nüfusa yet- memesi, para kazanmak hırsı gibi se - bebler yüzünden — İskandinavyalılar garbe doğru hicrete başladılar. Bunlar İngiltere, İrlanda ve İzlandaya gidiyor lardı. İskandinavyalıların hepsi ayni dil ka nuşmuyorlardı. Daha sonra Danimar - kalılar da onlar gibi hicrete başladılar, Fakat diğer Avrupa milletleri bunların hepsine, bir cihetten geldikleri için ayni adı verdiler. Şimal adamları ma- nasına olarak (Norman) lar denildi. Normanlar umumiyetle uzun boylu, sarışın, uzun sakallı ve bıyıklı adam - lardı. Bundan başka pek usta gemici idiler. Alçak, küçük gemiler içinde Avrupanın diğer kıyılarına akınlar ya- parak esir ve mal yağmaya başladılar. Fransanın şimalini, İngiltereyi, Alman- ya kıyılarını altüst ediyorlardı, O ka - dar ki Akdenize indikleri ve 800 ge - nelerinde İstanbul civarını yağma et - tikleri gibi gemilerini Sen nehrinden geçirerek (Paris) şehrini bile muhasa- | ra ettiler. Şimali Avrupanın bütün kıyılarına dehşet salmışlardı. Bunlar ©o kadar şöhret kazandılar ki (Deniz kralları) manasına olarak (Viking) adile anıl - mağa başladılar. Norveçli Nadot isminde bir gemici sekizinci asırda İzlânda adasını keşfet- ti. Elli sene içinde bu ada bir müstem- leke haline geldi ve yerliler ortadan kaybolmuş gibi oldular. O kadar ki hiristiyanlıktan evvelki İskandinav â - detlerini anlamak için yalnız İzlânda- lıyı tetkik etmek yeter. İzlândanın şimali garbisindeki bu - runla Groenlând arasındakı mesafe ancak iki yüz mildir. Gonbiyorn adın- daki bir gemici bu mesafeyi geçti. Kızıl saçlı bir adam olan Erih 1ö Ruj daha ileriye gitti; —çekik gözlü, kısa boylu, donuk yüzlü adamıara rastladı. Bunlar (Eskimo) lardı. Memleketi ken- di hemşerilerine sevdirmek ve başka - larının da İzlândadan gelmelerini teş - vik için bu çorak ve buzilu memlekete (Groenlând —— Yeşil memleket) adını verdi. Hakikaten az zamanda bu yeni mem- leket te İzlânda müstemlekesi olmuş - tu. 900 senelerinde İzlândadan Groen - lânda giden bir gemici yolunu şaşırdı. Garba gideceği halde cenup tarafına düştü. Günlerce buzlu ve engin deniz- de kaldıktan sonra bir karaya vardı. Fakat burası onun gitmek istediği yer değildi. Bambaşka bir memleketti. Burası Âmerikanın şimalindeki Lab- rador yarımadasının bir kısmıydı. Turan Can Kiristof Kolomp Gemici geriye döndü ve gördükle « İrini anlattı. Erih lö Rujun oğlu mükemmel bir gemi ile Groenlânddan çıkarak cenüu- ba indi. Gemicinin anlattığı memleketi buldu. Sahilden bakılınca kayalıklar - dan başka bir şey görünmüyordu. Bu- nun için (Kayalık memleket) manası - na olarak Hellelând adını verdi. Cesur gemici daha cenuplara indi. Orada ormanlık yerler buldu: — Buranın adı. (Markland) olsun! Dedi. Daha cenupta ise havası mutedil, bağ yetiştirmeğe elverişli topraklar gördü. Bağlık memleket manasına ola- rak Vinlând adını koydu. Fakat buralarda kalmadılar.* Kafile halinde hicret ederek yerieşen de ol - madı. Yalnız 1012 senesinde Groen - lândda oturan bir İzlândalı bugün (Ternöv) denilen Amerika ülkesine gelmiş, bir müddet oturmuş, yerli halkla iş yapmıştı. Lâkin bu hal devam edememiş ve aralarında çıkan bir an - laşmamazlık neticesinde memleketine dönmüştü. ve Groenlânddan ÂAmerikaya yeni se- ferler yapılmıştır. Hattâ Kristof Kolomp Norveçli ve İzlândalı gemicilerden İspanyaya ve İtalyaya gelenlerle konuşmuş, onlar - dan malümat almış, ancak ondan sön- ra dünyanın yuvarlaklığına kanaat e- derek Hindistana giden en kısa yolu bulayım derken Amerikayı keşfetmiş - tir. Amerikayı Normanlar keşfettiği hal- de Kristof Kolomp tarafından keşfe - dilmiş sayılmasına hayret etmek te doğru olamaz. Tarihte ve büyük keşif- ler sırasında buna benzer vaziyetler eksik değildir. Nitekim Amerikayi Kristof Kolombun keşfettiği kabul o - lunduğu halde onun adını almamış ve ondan sonra Âmerikaya giden seyyah- lardan Amriko Vespoçinin adını almış- tır. Bütün şerefin Kristof Kolomba kal- masının biricik sebebi onun Amerika toprağında Avrupadaki İspanya- ve İtalya arazisine çok benziyen pek zen- gin -yerlere çıkmış olmasıdır. Norman- lar da ayni sahillere çıksalardı ve ora- da güzel ormanları, verimli toprakları, altın ve elmas madenlerini, Amerika ğerlilerinin servetlerini, kısaca Âvru - palıların ihtiraslarını — körükliyecek şeyleri bulmuş olsalardı keşfetmek şe- refi de onlara kalırdı. Hayatın bütün safhalarında olduğu gibi tarihte te talihin pek büyük rolü -olduğunu kabul etmek lâzımdır. Turan Can Pasaport harçları inr'irilecek Pasaportlardan alınmakta olan harç- ların indirilmesine hükümetce esas iti- barile karar verilmistir. Bu hususta bir Aid ol- kanun projesi hazırlanmıştır. dukları vekâletlerce tetkik edilmek - tedir. Bu adamdan sonra 1347 de İzlânda | L

Bu sayıdan diğer sayfalar: