14 Sayfa “Son Pecsta ,, n in tef-ikası: 52 151 numarali şehit (Ertuğru! faciasına karışan aşk macerası) Yazan : A.R. Ec uğrul salimen Kolombo'ya vasıl olmuş halk tarafınden büyük tezahü:at ile karşılanmış ve Osman Bey de mirlivalığa terfi ederek paşa olmuştu Suat, gülerek bunlara bakarken: — Oh olsun.. bunlarla, onları o ka- dar güzel aldattım ki.. karanlıkta hiç biri farkedemediler ... Fakat, artık bunların işi bitti. Burada, bir dakika bile kalmaları benim için büyük bir tehlike teşkil edebilir. Diye düşünüyordu. Paketi, derhal gene sarmıştı. Lom- bozu, açmıştı. Gecenin serinliği yüzü- ne çarpmıştı. Paketi, güçlükle lomboza tıkmış. ve sonra arkasından kuvvetli bir yamrak vutarak denize yüvarla - mışti. (Deniz kızı) nın sırrı da, bu suret- le Hint denizlerinin — derinliklerine dalmıştı. * 20 teşrinievvel... Bu sabah erkenden, Kolombo gö - ründü... Daha, limana girmeden evvel, geminin etrafı istikbalcilerle çevrildi. Burada, Bombay halkından daha coş- kun bir halk var. (Ertuğrul), kaleyi selâmlamak için (21 pâre top) atarken, her taraftan alkışlar yükseldi. Gemi, sahile yakın bir yerde demirledi. Kumandan Osman bey, halkın ho- şuna gidecek bir siyaset yaptı. O gün; (cuma) olduğu için askerleri bölük bölük karaya çıkartarak, muhtelif ca- milere yolladı... Ondan sonra, artık (Ertuğrul)a, bir ziyaretçi akını başla- dı. Gemi gürlerce, halk — dalgalarile doldu, taştı. Burada da Bombayda olduğu gibi, ahali tarafından zabitlere ve askerlere davetler, ziyafetler verildi. Ertuğrul, mihayet teşrinisaninin üçüncü — günü buradan hareket ederek, gene bir ârıza- ya uğramadan, Singapura demirledi. (Ertuğrul)un, salimen Singapura muvasaleti; hiç şüphesiz ki büyük bir zaferdi. Kumandan Osman beyin, Sin- gapura Mmuvasaletine dair çektiği tek graf Abdulhamide verildiği zaman, hünkâr büyük bir memnuniyet hisset- miş; Osman beyin rütbesinin bir dere- ce terfiini irade eylemişti. Mabeyin başkitabetinden, kumanda- na şu telgraf çekilmişti:. Singapurda, — (Ertuğrul) fırkateyni kumandanı Osman — paşaya İhraz edilen muvaffakiyet, memnu- niyeti şahaneyi mucip olduğundan tan ve efrada selâmı şahanelerinin teb- liği ferman buyrulmuştur. * Mabeyin başkâtibi Süreyya Fakat, İstanbulda fesat alayı, (Er- tuğrul)un bu muvaffakiyetini çeke - memişlerdi. Gerek sarayda ve gerek bahriye nezaretinde gene bir takım azeererestemerseece; Terenç sinsi sinsi gülüyordu. Geç vakit artık sönmeğe başlayan meş'alelerin ışıkları altındi karmaka- Haylinder askeri tarafından selâmlan- | rışık ve yarı çıplak bir kadın ve erkek kalabalığı, inliyor, horluyor ve sayık- hyordu. Romanın iyi ve sert ahlakını çamur- lamak için yeni bir komedi mevzuü tasarlıyordu, Bahçeye çıktı. Her taraf pariak bir 1 içinde sessiz uyuyordu, n kuvveti karşısında cayır yanarak yıkılan Kar' ladı. Onun öcünü elindeki küçük ve za- vallı kalemle alıyordu. üyük bir imanla dişlerini siklı ve rıldandı: — Romayı yıkacağım. cayır garip teraneler yükselmişti. (Ertuğrul, yoluna devam ettiği tak- |dirde, bir takım ahvali müessefe zu - İhur edebilir. Gemi, artık avdet etmeli, Osman paşa, yanına bir kaç zabit ala- rak bir posta vapurile Japonyaya git - melidir.) Tarzında verlien jurnaller, gene bir hayli yekün teşkil etmişti. Fakat bütün bunlara rağmen; Er - tuğrul yoluna devam etmiş; zabitan ve efradın neş'eleri arasında, (Singa- pur) limanına demirlemişti. (Bengale) körfezinde yapılan tam dokuz yüz millik bu seyahat, vakia pek o kadar kolay geçmemişti... Ko- lambodan hareket ettikten sonra, hava birdenbire değişmişti. Sema, artık ber- Takliğmi” kaybatmişti. Gündüzleri, e- mayı korkunç bulutlar kaplıyordu. geceleri de son derece şiddetli ve sağ- naklı yağmurlar boşanıyordu... Rüz- gâr, sık sık istikâmetini değiştiriyor. Bazan de geminin yolunu kesen, mu- halif rüzgürlar esiyordu. Mülâzim Asaf, bu muhalif rüzgâr- lar hakkında Suada uzun uzun izahat veriyordu. Saatlerce başbaşa kalmak, onların arasındaki samimiyeti bir kat daha arttırıyordu. (Açin) burnunu dolaşıncaya kadar, altı gün şiddetli bir fırtına içinde yu- varlanmışlardı. (Ertuğrul) un bazan şiddetli heyecanlar veren yalpaları içinde çalkanmışlardı. Fakat; gerek za- bitan ve gerek efrattan hiç biri, neş'- elerini bozmamışlardı. (Singapur) müslümanları, yalnız Ertuğrula karşı samimi tezahürat yap- makla iktifa etmemişlerdi. Limanda bulunan bütün islâm gemilerine ve kayıklarına Türk bayrağı çekmek su- retile de 'Ftirk milletine karşı besledik- leri samimi hissiyatı göstermişlerdi. * Singapurdan hareketten sonra, yol- culuk epeyce güçleşmişti. Yağmur, sis, bora; narin (Ertuğrul)a, bir hayli müşkülat vermişti. Şiddetli fırtınala- rın arkası kesilmiyor; geminin, ala - bildiğini yalpa yapmasından, güver - tede yürümek bile güçleşiyordu. Fakat bütün bunlara rağmen, herkes vazife- sünl söve'seve İlâ #diyordu. İngilizler, geminin Hint denizle - tinde bulunduğu zaman heyrcan ve Bsabiyet göstermişlerdi. Gariptir ki; bu denizlerden ayrıkdıktan sonra te - sadüf edilen İngiliz gemileri, Ertuğ - rul hakkında son derecede hürmet iz- har etmektelerdi. Gemi, Çin denizlerinde ilzvlc)'elekı (Hongon) limanına vardığı zaman, İngilizler Ertuğrulu büyük bir hürmet ve samimiyetle karşılamıştı. Osman paşa, İngiliz valisini ziya- rete çıktığı zaman, karada bir. bölük mıştı. Ertuğrul, Çin denizlerini de muvaf: fakiyetle geçmişti. Burada hava, bir- denbire düzelivermişti. Ve — günler, çok eğlenceli geçmişti. Çünkü, deniz tenha değildi. Binlerce Çin bühkçi'ka- yığı, bu koca denizin her tarafını istilâ etmişti. Hattâ bazan bunlâr © kadar cayı hatır.|çok ve o kadar sık bulunyorlardı lıi:< geminin — istikametini — değiştirmek icap ediyordu. (Ertuğrul) Kormoz adasını geçmiş; Artık Japonya demizlerine — girerek SÖON POSTA de mütemadiyen düşman üzerine atıl- mak, ve çarpışmak istiyordu. ne kaynamış yağ tulumlarını sapanlar- Ja atmayı bu cenkte denemişlerdi. Sabahleyin Kalde surlarına saldıran Sumer akıncıları birdenbire bu tu- lumlarla karşılaşarak şaşırdılar ve ilk hamlede epeyce telefat verip geri çe- kildiler. Maamafih Akad kralı, Sumer ordu- sunun şehre gireceğine inanmıştı. Akad kralına: — Yeni Sumer ordusunun başında Tanzer vardır. Demişlerdi . Kral, Tanzerin kim olduğunu ve ne büyük bir cesaret sahibi olduğunu bi- liyordu , Tanzer, Kaldeye üç kere gelmişti. Bu seferlerin birini dostça yapmış, kralın misafiri olmuştu. Akad kralı, Sumer kahramanını çok yakından ta- nıyordu. — Eğer Tanzer şehre girerse, lâlimizi kaybettik demektir. Diyordu. Zaten Sumer kralı da bu harbe (İstiklâl savaşı) demesinin se- bebi, -Sumer istiklâlini Akad sınırla - yarından öteye kadar tanıtmak ve A- kadlıların da Sumer kralı önünde eğil- mesini temin etmekti. Güneşle beraber başlıyan dövüş, cehennemlerden kopan ateş dalgaları halinde bütün Kalde şehrini sarmış - ti istik- Sumerliler de şehri ok yağmuruna tutmuşlardı. Akadlıların atmış - oldukları — yağlı tulumlar isabet ettiği yerde patlayın- ca, içindeki kaynamış yağlar muharip- lerin üzerine dökülüyor ve temas etti- ği yeri derhal yakıyordu. Bu afetten kaçınmağa başlayan Su- mer muharipleri biraz geri hatta yeni bir cephe kurarak, şehrin sursuz tara- fına hücuma başladılar. Sumerlilerin bu hareketi Akadların hatırından bile geçmemişti. Çünkü bu cepheden şehre girebilmek için, şehir ünden geçen dereyi atlamak gerek- ti. Sümerlilerin bu sudan atlayabile - aeeeeer. aesareraeesReResasAnı ee Bir Doktorun Günlük Notlarından İhtiyarlarda Uykusuzluk Genç, orta yaşlı ve Ihtiyar addedilen bir Ççok kimselere tesadüf "ediyorur kİ göce uykularından, daha doğrusu uUykKusuz - luktan şikâyet etmektedirler. İhtiyartarda uyku dalma azalır. Uyku fizyolojikman, doğum zamanlarında çok- tur. Yani yeni doğat bir çocuk günün hemen her saatini uykuda goçirir. Git - gide uyku müddeti azalır. Oo, on iki saa- te iner, nihayet gençlikte ve orta yaşta yedi - sekiz aaatte takarrür eder, bü nor- maldir. Wakat altmış yaşını tecavüz et - Perşembe —— (©) İ | | uyüyabilen ihtiyarlar pek azdır. Uykü müddeti onlarda beş altı saate kadar iner, İşle bu samlanda onların da uyku- suzluktan şiküyefleri başlı Yaşlıların | auykularının aralmasının gçayet malüm fiziyolojik sebepleri vardır. Fakat onu burada izah etmek uzun sürer, Her hal- kahve ve çayı büsbi tiklen sonra nofmal olarat setir sant || —>r Akad Kralı “Eğer Tanzer şehre girerse istiklâlimizi kaybederiz,, diyordu Akıncılar birinci meydan muharebe- | ceklerini Akadlar akıllarına sığdıra - sindön vonra, ölümden yılmaz bir hâl- İmiyorlardı. Vaktile gene böyle büyük bir ardu ile Kalde kalesini muhasara eden bir İlk muharipler, hasımlarının üzeri-|başka Sumer kumandanı bu suday geçecek vesait bulamadığı için, şehre oraden girmeğe teşebbüs bile etme - mişti. Tanzerin dereden hücumu Akad kralını telâşa düşürmüştü. — Sumetliler bu cepheyi sıkıştır - mağa başladılar. Tehlike büyüyor! Diyerek ortalığı velveleye veriyor - lardı. Akad kralı kumandanlarını bir ara- ya topladı: — Sumerliler buradan geçebilirler mi? Diye sordu. Akad cengâverleri hep bir ağızdan: — Hayır, geçemez, dediler. Çünkü bundan önceki savaşlarda da geçeme - mişlerdi. Kral kumandanlarına tekrar sordu: — Tanzer başka yoldan şehre gire- bilecek mi? — Hayır.. giremiyecek. Çünkü ka- lenin ve şehrin bütün kapıları bizim elimizdedir. Kral bu cevabı alınca göğsünü şişi- rerek ayağa kalktı.: — Eğer tehlike yaklaşırsa, Nâüraşı bir direğe bağlayıp kalenin üstüne çıkarınız! Nâraş, Sumerlilerin en bü- yük — kahramanlarındandır. — Sumer muharipleri onu görünce ok yağmu - runu kesmeğe mecbur olacaklardır. Akad kumandanları bu tedbiri boş ve mânasız bulmadılar. — Ya Nâraşa bir serseri ok isabet ederse... O zaman bu tecrübe bize da- ha tuzluya mal olacak. Zira Sumerliler Nâraşın hesabını bizden — s#ormadan.. bizden onun öcünü almadan Akad topraklarından geri dönmezler. Kral fikrinde ısrar edince, kuman- danlar işlerinin başına çekildiler. Harp olanca şiddet ve dehşetile de- vam ediyordu. Akadlıların attığı kız- gin yağ tulumlar, ilk hamlede olduğu gibi tesirini — yapamıyordu. Çünkü Sumer muharipleri geriye çekilmişler- di. Tulumlar oraya gelinceye kadar soğuyor ve etten hedeflere nadiren i- Tin attığı oklar, kale mazgalları arasın- |hlyor, yaralılar mütemadiyen kaleden İçekilip yerlerini taze kuvvetlere terk ediyorlardı. Bu korkunç dövüş böylece üç gün sürdü. Sumerliler kaleye yaklaşmakla beraber, dereden karşı yakaya geçmek için, ormandan ağaçlar keserek suyun |vaffak olmuşlardı. İ leyhinde olarak büyümeğe başlayınca, vi buyVurmağa metlrer oldu. Harbin dördüncü günü sabahı Akad kralı güneşten önce kaleye koştu. Nâraşı zındandan Ççıkararak —üzün ru uzattılar. Sumerliler — ilkönce sabet ediyordu. Buna karşı Sumerlile- da gizlenen Akad cengâverlerine rast- (üstünde odundan yollar yapmağa mu- İşte tehlike bu suretle Akadlılar a - kral, Nâraşın kaleye çıkarılması tedbi- bir direğin üzerine bağladılar.. ve di- reği surların üstünden yukarıya doğ- olursa olsun ellerinde bunun — kim fartile bunları aynı —uuw: Yazan : Celâl Cengiz verirsem, vücudünü kalbura çevire - cekler. Dedi. Muharipler hâlâ neden dur - duklarını anlıyamadıkları gibi, surlar- dan uzatılan bu adamın da kim oldu « gunu bilmiyorlardı. Tanzer her şeyden ziyade yurdunur ulusunu sever bir kahramandı. Bir « denbire silkindi.. — Bu adam benim anamı bile öl « dürmüş olsa, bugün mademki düşman elinde esirdir. Hem onu, hem de ulu- sumun şerefini korumalıyım. Dedi. Surlardan bir see işitti: « Bir ok atarsan, Nâraşı ateşliye - ceğiz.. kızgın yağlı tulumlarla yaka- cağız! » Tanzer bu sesi duyunca hiddetin * den ateş püskürmeğe başlamıştı. Ar- tık Akadlılar Sumer kumandanile eğ“ leniyorlardı. Tanzer bir müddet hareketsiz kaldı- zabitlerile konuştu. Tanzerin akıncıları derenin üzerin” den geçmeğe hazırlanmışlardı. Zatet bir kısmı da önceden öte yakaya gel" miş bulunuyordu. Tanzer kaleyi arkasından vurmağ? karar vermişti. Tanzerin bu sırada birdenbire kula- ğgında bir ses çınladı. Bu ses, Sumer kralı Gudeanın sesiy” di. Gudea, Tanzer Sumerden ken kulağına şu sözleri fısıldamıştı: € — Akadtan mağlüp olarak dö * nersen, gözüme görünme Tanzer! » 'Tanzer bu sözü hâlâ Cudeanın âğ“ zından işitiyormuş gibi titreyordu-- Arkadaşlarına döndü: — Akad kalesini zaptetmeliyiz, de“ di, geri dönersek.. Sumere gil kendimizi yaban domuzlarının ağzına atıp öleceğiz. Sumer zabitleri Tanzerin ne demek iadiğini anlayamadılar. Hep birdef odun döşeli yollardan geçerek dereni? öbür yakasına vardılar. Dereyi geçtikten sonra, hışılu“k' ları zorluklar yarı yarıya yenilmiş d mekti. Şimdi burada karşılarına çıkan döft büyük fil ile çarpışmağa bışhmld"*' Tanzer muhariplere yüksek haykırdı: ” W_(Amıı var) İstanbul İkinci İflâs Memurluğundat” Beyoğlunda İstiklâl caddesinde 206 N” lu mağazada M—üı.—..ııü'" makta olan İstavri Tomarü iflâsı 13/3/987 tarihinde açılıp tasfiyenin adi şekilde Y pılmasına karar verilmiş olduğundan! 1 — Müfiste alacağı ölanlerın ve B ve istihkaklarını ilandan bir ay içinde ci İfâs dairesine gelerek kaydettirmele ve delillerini (senet ve defter hulâsaları Yü saire) asıl veya musaddak suretlerini eylemeleri. ğ 2 — Hilifına harikat oezal mei'dirt” 'nın aynı müddet içinde kendilerini VE larını bildirmeleri. S 3 — Müflisin mallarını l.çr ne B emrine Cevdi etmeleri ve etmezlerst O, milâttan 159 yıl önce öldü. Roma-| (Nagazaki) ye yol vermişti. Burada vriye ederiz. ve ne demek olduğunu anlıyamamış- v L B nın yıkıldığını gözlerile görmedi. Fa- gene havanın vaziyeti değişmişti. Çok hrakıle cay tincanı | Tardı. bul mazeretleri bulunmadıkça c v B e k e ihlamın t vi LRE ü i ö Jarı kat o sahiden yıkıldı. Henı de Kartaca korkunç bir fırtma başgöstermişti. | bir set ne Benaeyaer Danti |. Nâraşı ilk Tanzer tanımıştı.. Birden- İiyete uğrayacakları ve ruçban gibi şerefle değil, sürünerek... Kömür meselesi, nezaket kesbetmişti. | / manevi sarsınıdardan intirar etmelidir - | bire tüyleri ürperdi.. muhariplere; — YA Mahmam baaeaaan ni çç z ğ n ç ai t kâr £ ler. Yemeki € Sani gonra yat « n 1 ST l Yarınki nushamızda : |Hayamıu çiddeti, o kadar tehditkâr bir|| Z (ÜU CLUM öe e ema sabe Dor çamba günü saat 18 de afacaklıların 'hal almıştı ki: geminin istikameti teb- Sokakta bulduğum | gü edilerek, Çinin (Men) nehri ağ - köpek . zındaki (Foço) limanına iltica etmek a . *« | mecburiyeti hasıl olmuştu. Salâhattin Enis ÜcaMriri Emrini vermişti.; dalıdır. içdi adai ve müflis ile mi Garip stalih 'Nörapı şindi ı.m..,..-...:;ıf,',,'_':ı_ ve kefillerinin ve borci” eline düşürmüş gibiydi. Tanzer bir an|tekeffül eden sair kimselerin ıoı'l'“"nı: Ğ için düşündü. Z jbuluamağa — bakları olduğu — ilân — Onu tanımamış gibi, vur emrini.nur. () Bu motları kesip saklayımız, yahut bir albüme yasırtırın koli-ksiyon yapınız. Sikınti samanıntıda bu notlar bir doktor #ibi iredadımıza yet'sebilir. | AAA # B S S WW at O ÖSENERERRE ' NN KA S 2)R AAA SA VK KDA CÖ İ GĞ <— ae lete l d