Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Eftalya iyileşiyor Do':torlar meşhur muganniyeye hâlâ lâkırdı ettirmi- yor.ar, fakat etrafındakiler bir kaç ay sonra kendisini sahnede dahi görebileceğimiz fikrindeler — Ölmüş! — Hayır... miş! — Kanser degıl kalbmiş... — Kalb değil, karaciğermiş! — Karaciğerleri sağlammış da, böb- rekleri bozukmuş!. Bütün bu rivayetler ortalıkta dola - Şıiyor, ve alâkadarlar birbirlerine me - rakla soruyorlar: — Hangisi doğru? Ve nice zamandır sesini değil, adını bile duymayışımızın, yüzünü değil, resmini bile görmeyişimizin sebebi ne- dir? Kanser ameliyatı geçir - * Kapıyı açan hizmetçinin: — Bayan Eftalya evde mi? Sualime «&evet!» cevabını vermesi, rivayetlerin en kötüsünü tekzip ediyor. Kara bir haber almaktan kurtulma- tın ferah nefesini alârak içeri giriyo - rum. Beni karşılıyan orta yaşlı bir zat: — Buyurun, diyor, fakat maalesef Bgörüşemiyeceksiniz! Ve beni salona geçirirken ilâve edi - yor: ; — Doktorlar menettiler!.. | Salonun penceresinden, apartımanın Bokak kapısı önünde oynıyan küçük, tombul bir kızcağızı göslererek: — İşte, diyor, Eftalyanın bu hale Güşmesi hep bu küçüğün yüzündendir! * Hayretle soruyorum: — Sebep? Muhatabım, bana uzattığı sigarayı a- teşledikten sonra, deniz kızı Eftalya - hın, aylarca süren ve muhtelif riva - pyetlere yol açan hastalığının macerası- hı anlatıyor; ve hem merakımı, hem Bon cümlesinden doğan hayretimi gi - Üeriyor: — Bundan sekiz ay kadar evvel, kol- tuğunda bir ur peydahlanm:ştı. Ame - liyat icap etti. Bu ameliyat bittab! onu hayli sarsmıştı. Tam kendisini topar - lıyacağı sirada, göğsünde çıkan bir çi- banın yarılması lâzım geldi. Bu ikinci &meliyat, zavallının zaten hasta olan kalbini büsbütün zayıf düşürdü. Ve hâlâ tabit halini bulamadı. Mutlak bir İstirahat lâzım. Fakat doktoru dinliyen kim? Kendinde bir parça kuvvet bulur bulmaz, ütü ütülemiye, hattâ süpürge Büpürmiye kalkışıyor, Dehşetli titiz ve tez canlı... Bir yerde oturamıyor. Vara yoğa sinirleniyor. Bu yüzüen de tabii haline bir türlü kavuşamıyor; krizler- Gden kurtulamıyor. Meselâ bir hafta evvel atlattığı son krize, az evvel gösterdiğim çocuk se - bep oldu!.. Onu çok seviyor. Varsa Ayşe, yoksa Ayşe... Muhabbetinin, — söylenildiği kalble bir alâkası olmadığı bir şey dediğimiz yok... Fakat geçen hafta, biraz kendini iyi hissedince, ço- cukla çocuk gibi oynamıya kalkışmiş... (25) kiloluk çocuğu kucağına almış, top gibi havaya atıp tutmuş. Hülâsa, onunla bir hayli itişip kakışmış! Bu Yorgunluğun arkasından bir kriz geldi. ZavaHı, iki saatin içinde hiç değilse on defa ölüp dirildi. Şimdi çok şükür tamamen atlatmış bulunuyor. Öyle zannediyorum k. Ef- talya, hayatını, atlattığı bu son buh - rana borçlu olacaktır. Çünkü bundan evvelki krizlerden hiç birisi onun gö - zünü bu seferki kadar korkutmamışlı. Korku sayesinde, nasihai dinlemesi- ni öğrendi. Tam bir haftadır, doktorla- rına danışmadan su bile içmiyor. Eski titizliklerini de bıraktı. Bir sigara tab- lasının yerinin değiştirildiğini görünce kıyameti koparan kadın, şimdi kıya- Met kopsa umurlamıyor. Eğer böyle devam ederse, şimdi sokağa çıkamıyan Eftalya, bir kaç ay sonra sahneye bile Çıkeabilir! — Niyeti var mı? — Niyeti ne demek? Bütün ©... Hattâ doktorlarına: gibi gayesi — Siz, diyor, bana izin vermemekle, ıy-i"'— değil, fenalık ediyorsunuz... Çür'tü sahneya çıkmanın heyecanı kal- bime, sahnu e çıkamamanın ıztırabı kadar dokunamaz! — Bir seyahat niyeti yok mu? — O da var... Geçirdiği krizin yor « için buna | Eftalya gunluğunu giderir gidermez Viyanaya gitmek istiyor... Acemi mimarların, modern bır ma - halle kurmak için değil de, muhtelif stilleri denemek için bir ınşaata talim meydanına - çevirdikleri meydanında bir apartıman sahibi olan sırada yatağa düşmesi insana gayri ih- tiyari, koca Kanuninin meşhur beytiri hatırlatıyor: «Olmıya devlet cihanda bir nefes: sıhhat gibi» Maruf okuyucuya sıhhat diliyerek ayrılırken bunu kendisine söylediğim muhatabım gülüyor: — Bayana — meşhur bakıyor. - Ben bu beyti, bir. doktor onun muâa- letip duvarına asmış. Altında bır baş- ka levha var. Onun da içinde şu cüm- le yazılı: «Muayene ücreti üç İiradır!» Ben de güldüm: — Cihanın en büyük devleti üç li - raya düşmüş te, hâlâ buhrandan şikâ- yet ediyoruz! Naci Sadullah Müteferrik : Yakalanan Büyük balık denize atılıyor Kızılay menfaatine balıkhanede beş kuruş mukabilinde halka teşhir edi len biyyük balık bugün denize atılacak tır Balığın teşhiri ile Kızılaya 250 lira kadar bir yardım temin edilmiştir. Şark Demiryollarının tasarruf kasası ne oldu ? Şark Demiryolları İdaresi tarafın - dan evvelce 6 milyon lira sermayeli bir memurin ve müstahdemin tasar - ruf kasası kurulmuş ve bütün hattaki memurlar bu tasarruf kasasına iştirâk ' ettirilmişti. Hat muhtelif ellere geçtik- ten sonra hükümet tarafından satın a- lınmış ve bir tasfiye heyeti kurulmuş - tur. Tasfiye heyeti mesaisine devam ederken kasa meselesi meydana çık - maıştır , Altı milyon lira kadar sermayesi ol- duğu söylenen ve hissedarlarının en duğu araştırılmaktadır. Devlet Demiryollarında - çalışmağa başlamış olan memurlardan bir kısmı neticeyi merakla beklemektedirler. İkamet vesikaları iki kısma ayrılıyor Ecnebilerin vesikalarının tebdili ile ikamet vesikalarından alına- cak harçlar için yeni bir kanun projesi hazırlanmaktadır. Bir senelik olan i- kamet vesikaları altı aylık ve senelik olmak üzere ayrılacaktır. Bunlardan üç ve altı lira harç alınacak- tır. Bu suretle ikamet vesikalarından alınacak harçlar çoğaltılmış olacak - ikamet iki kısma tır. Talimhane Eftalyanın tam dinlenmiye başlıyacağı |* yenehanesinde görmüştüm. Çerçeve -* büyük kısmı Türk hududatı içinde bu- | İlanan bu kasanın mevcudunun ne ol- |* * 'SON POSTA Bavfıı Mussolininin Trablus seyahatı İngiliz - İtalyan münasebatını bir kat daha fenalaştırdı İtalyan başvekili İngiltereye şımdıye kadar bir çok kereler meydan okudu. Fakat budefa (İslâm hâmisi) olduğunu ilân etmesile vaziyet bütün bunları gölgede bırakacak derecede vehamet kesbetmiş oluyor. Bay Musolininin Trablus Garp seya hati esnasında dikkati celbedecek ma- hiyette yapltığı işlerden veya söylediği sözlerden biri de, Trablüs Araplarına kendisinin bir (islâm hâmisi) olduğu- nu ilân eylemesidir. İtalyan Başvekili, «Trablusta şeriati islâmiyenin bütün ahkâmının muhafaza edildiğini ve bun dan sonra da edileceğini, buna söz ver | diğini ve sözünü ilânihaye tutacağını» da söylemiştir. , Bay Musolininin birdenbire kendisi- ni böyle islâm hâmisi addetmesi ve faz la olarak bir de şeriati islâmiyeden bahse kalkışması, İngilizleri büsbütün ürkütecek ve kuşkulandıracak işlerden dir. Zaten Trablus Garpte tahkimat yap mak, (Pantellârya) adasını mevkii müs tahkem haline getirmek, Akdenizde bü yük mikyasta deniz manevraları yap- mak, 35 bin tonalık muazzam ve son sistem iki dritnot yapmak, Kızıldeniz- | de Mussavva ve Asap limanlarını tah- kime kalkışmak gibi işlerin hepsi doğ- WILıddn doğruya İngiliz satvet ve hâki- ,miyetine karşı tevcih edilmiş birer ha “reket iken, şimdi bir de islâm siyaseti- ni ele almak İngiltereeyi bir de bu ci- hetten vurmak istemekten başka bir mâna ifade etmez, Halbuki İngilterenin de, bir başka gene Araplara | |devletin, bilhassa Musolininin yaptızı |tarzda, islâm siyasetile oynamağa ka'ı kışması eri istemediği şeylerden biri -! dir. Hattâ Osmanlı imparatorluğu zama- nında, İngilterenin Osmanlı imparator |, luğiyle son senelerde hiç bir vakit iyi geçnmemesi ve daima eli altından ÜÖs- manlı hükümetine müşkülât çıkarması, Padişahları ayni zamanda hilâfeti nefs ,lerinde cemetmiş olmalarından ileri gel mekte idi. İngilizlerin bir kere en büyük mem- bar servetleri olan ve hükümdarlarına İmparatorluk ünvanının tevcihını te -! min eylemiş bulunan Hindistanda 70 ,milyon müslüman tebaaları vardır. Son a İngilterenin topu elli altmış bini geç miyen azın azı bir kuvetle koskoca Hın | |,distanı hâkimiyetleri altırda tutabil - meleri hep bu 70 milyon müslümanın Jkendilerine gösterdikleri sadakat saye .sindedir. | İşte bundan dolayıdır ki islâmiyet mel selesi İngiliz imparatorluğunun en nâ- 'zik meselelerinden biridir. İngilizler bu hususta gayet hassas - lı devletini hiç rahat bırakmazlar, Os-| manlı imparatorluğunun kuvetlenmesi | ne meydan vermek istemezlerdi. Ingı—ı lizlerin islâmiyet meseleindeki bu has sasiyetleri bütün dünyanın malümu ol masına rağmen, Bay Musolininin şim- di bu işi de kurcâlamağa kalkışması hayli şayanı dikkattir. Vâkıa İtalyan Başvek linin Habeş harbinden sonra İngiltereye her mesa- fede, her vakit açıktan açığa meydan okuduğu malümdur. Bu meydan oku - maların mahiyeti, nihayet İtalyanın İngiltereden korkmadığını ilân etmek şeklini geçirmekte idi. Hattâ İtalyanın şAkdenizde yaptığı tahkimatl bile niha Aisini müdafaa ve muhafaza maksadiın- dan ibaret addedilebilir ve İnglterenin bu tahkimattan kuşkulanması haksız ,görülebilirdi. Fakat Bay Musolini işe bir de islâm siyaseti karıştırınca meselenin mahiye büyük bir ciddiyet, hattâ vehamet kes ,betmiş oluyar. Evvelâ İtalyanın, böyle islâm siyase ırlar, bu hassasiyet yüzünden Osman - yet, kendi mevcudiyeti ve deniz serbes | ti büsbütün değişmiş ve birden bire | dar müslüman tebaası yoktur. Trablus ve Bingazideki müslümanların adedi iki milyonu geçmez. Yeni istilâ edilen Habeşistanda ise müslümanların mik- 3 milyon müslüman bulunduğu farze- dilse mecmuu beş milyonu bulan tebaa için dünyanın dört köşesine şümulü o- lacak bir siyaset takibine tabif. başka bir takım sebeepler aramak lâzım gelir, Hakikat hal böyle olunca, "Trablusta ilân edilmiş olan müslüman hâmiliği şteşebbüsünü İngiltereye karşı ittihaz olunmuş bir siyasetten başka türlü te lâkkiye imkân kalmıyor. Zaten İngilizler, Habeş harbinden beri, İtalyanları (Filistin) deki Arapla rı da kışkırtmakla itham ediyorlar. Fi- listin karışıklıklarının ise hâlâ devamı| edip gitmesine, hattâ vakit vakit art - nasına bakıldıkça, bu karışıklıklarda ,herhangi bir ecnebi parması bulundu gu tabiatiyle hâtıra geliyordu. Hülâsa Bay Musolininin şimdi İngilterenin kar şısına bir de müslüman hâmiliği ile çık ması çok tehlikeli bir oyun oynamaktır. Biz, kaç vakittir tekrarladığımız ka- naatimiz mucibince, haftalardan beri B. Mussolini Trablusgarpta her sahada, her şekilde devam eden bu İngiltereyi tahrik siyasetinin ergeç pat lak vereeceğinden hemen hemen emin ,bulunuyoruz. darı malüm değildir. Nihayet orada da!|. Süleyman Sıtkı Kültür işleri: Jimnastik şenlikleri programı tesbit edildi Dün Kültür Direktörlüğünde Tev - fik Kut'un riyaseti altında Halkevleri mümessilleri ve mekteb müdürleri bir içtima yapmışlardır. İçtimada 19 ma- yısta yapılacak olan jimnastik şenlikle- ri etrafında görüşülmüştür. Verilen karara göre şenlik saat 9 da başlıya - caktır. Şenliklere iştirâk edecek genç - ler ve mektebliler merasimden evvel Taksim Cumhuriyet Âbidesine çelenk koyacaklardır. Halkevlerinin spor kaol- larının da jimnastik şenliklerine işti- râk etmesdi kararlaştırılmıştır. Federe olmıyan klübler Karagümrük stadında toplanacaklar ve jimnastik şenliklerini orada yapacaklardır. Zonguldakta sun'i bir dağ turan Bay Enis diyor ki: leketinde şehrin manzarasını bozan halleyi doldurması da ayrı bir dert. lediyenin nazarı dikkatini celhederim. * Karabigadan İstanbula - gönderilen et tini takip etmeği mazur göstececek ka- Zonguldağın Reşitpaşa sokağında 0 - Zonguldak denllen kara elmas' mem - bir mesele üzerinde durmak istiyorum. ÖO - caklardan çıkan şistler l0 Temmuz müa- hallesinin Reşitpaşa sokağı civarına dâ- küle döküle burada 75 metre yüksekli - ğinde sun'i bir dağ belirdi. Mahalle gü - neşten mahrum kalmıya haşladı. Yağan yağmurun bu sun'i dağdan akarak ma - Be- Karabigada oturan bir okuyucumuz di- (| yor ki: İskelemizden İstanbula her pos - ta ile binlerce kilo kesilmiş et yollanmak- tadır. Geçenlerde bu sevkiyatın sıhh! bir şekilde yapılması için etin demir kafes - ler içinde nakli emredilmişti. Alâkadarla- rı derhal emre uydular. Fakat yüzlerce kilo ağırlığında olan mandalar için demir kafes yapılmasına imkân bulunamadı. O zaman öküz ve manda etinin bezlere sa - rilarak nakledilmesine müsaade — verildi. Fakat bu ikinci emrin çıkarıldığı gün İs- kelemize uğrıyan vapurun kaptanı, ken- di emirnamesinde «demir kafes» kelime- si bulunduğu noktasında ısrar ediyordu. Nihayet beze sarılı etleri almadan gitti. Etin sahipleri de mecbur olarak bir yel- kenli tutup mallarını Bandırmaya götür- düler, oradan başka vapura yükliyecek - lerdi. Fakat yolda rüzgâr aksi gitti, yel- kenli zamanında yetişemedi. vapuru ka- çırdı, neticede de bü#*mallar Bandirmada yok pahasına satılmiş oldu. * Cidde müftisi'Silrtli Bay Cevada Gösterdiğiniz alâkaya tesekkür cederiz. Süriye halkı için, verdiğiniz mevzuu İcap edince kullanacağız.