«i ei S Hergün Romanya Hariciye Nazırının ziyareti Yazan: Muhittin Birgen ariciye Nazırlığıha geldiğinden beri ilk defa olarak memleketi- mizi ziyaret eden Bay Antonesco, dün- ir. Mem- lmasıı i tesirler menni ederi işlerde elele yürüyen iki nları arasındaki ş.r.—ı tema. tmak arzusunun mahsulüdür. n en ıle' de bir $ elmek için Ço xmdıı Eline yeni alk günlük — meselele ggal etmiş olduğu için bu ziya- dajna geri bırakmaya mecbür ole ret du. Son defa Balkan konferansından | evvelki günler için kararlaştırılmış 0- Jan ziyaret, mücbir mâni hasebile, gene talik edilmiş oklduğu için konfe- ransı mütleakıp ilk çıkan fırsattan isti- fade ederek Türkiyeyi ziyarete geldi. İlk alınan tesir, diğer bütün tesirlere hâkim olur, derler; temenni ederiz ki dost devletin kıymetli diplomatı, mem leketimizi bu ilk ziyaretii tesir- | ler alsın. * Romanya ile Türkiye arasındaki mü nasebetlerin ve dostluğun tahlili üzerin de uzun üzadıya dürmaya hacet yok- tur. İki memleket arasında mevcı ki hesaplar, bundan çok zama asırdan fazla bit zaman evvel hal ve tas fiye edilmiş bulunduğu için arada hiç bir menfaat ihtilâfı zaten kalmamıştı. Buna mukabil, coğrafi, iktısar yasi vaziyetleri itibarile biribir çok bağlı olan Balkan memleketlerin- den bulunmaları itiharile, aralarında çok yakın menfaat alâkalarına sahip- tirler. Bu alâkaları, hakiki kıymetleri İle ölçen iki memleket, diğerlerile bir. likte, çoktan beri elele vermiş bulunu- yorlar. Balkan devletlerine ayr: ayrı ve müştereken müstakbel bir siyaset sahibi olma imkânlarını veren, eskider. olduğu gibi onları filân veya falan dev letin dümen suyunda gitmeğe mecbur olmaktan kurtaran bu birlik siyaseti, Aradaki menfaat iştiraklerini o kadar güzel ifade etmektedir ki bundar. böy. le yapılacak şey, sade bu münasebetle ri kuvetlendirmekten ve yalnız Roman | ka verdiği rakamları tekzip edecek ve-| namı diğer Diloros ya ile Türkiye arasında değil, bütün|ya ondan fazla aksırdığını söyleyecek | isminde bir adamı Balkan memleketleri arasında daha|tek bir kişi daha henüz ortaya çıkmış| kasa soyarken cür. kuvvetli bir iş birliği vücude getirme- Re çalışmaktan ibaret kalır, Romanya Hariciye Nazırının bu ziyareti de bu gayeye doğru atılan adımların biridir. Montreux (Montrö) konferansı esna sında, Romanya namına Türkiye hak-| kında söylenilmiş olan sözleri pek iyi hatırlarız. Romanya «Boğazlar, Türki- ye için bir kalp ise, Romanya için de Ciğı diyordu. Hakikaten Türki- nın ciğerle; mak lâzımgelir. Romanyayı di çıkaran, Romanyaya dünyadan taze ha va getiren coğrafi organ boğazlardır. Kalp ve ciğerde müşterek olan millet- lerin biribirlerile dost, hattâ dosttan da, müttefikten de fazla birşey olmala- rı tabiidir. Romanya, ciğerlerinin mu- hafazasını beynelmilel bir Barantiye değil, Türkiyenin ellerine teslim et. mekte tereddüt ve endişeye kapılma- makla, bize karşi olan emniye! ve iti. Resimli Makale: Gazeteler yazdılar: Bir anne mi- nimini yavrusunu beslemekten âciz rriyellepesinde bir yol kenarına bırakmış, sonra biş ağacın arkasına gizlenerek yavrusunu u - an korumak istemiş, bir zarar memesine dikkat et SON POSTA — W Bir hâdisenin manasını.. Bi Geçen bir po haber vermiş, polis yavruyu alarak Düşkünler evine götürmüş, annc ise yavrunun ayrılık acısına dayanamı. yarak arkadan gitmiş, sütnmi l rak Düşkünler evine gi: Biz büyüyünce annelerimizi ba - zan kırdığımız, bazan ihmal ettiği - miz olur, fakat o son nefesini ver - diği dakikaya kadar bizim en sami - rhah arkadaşı- İ Z ARAS NDA Üç kız ismi: Tifo, grip Ve menenjit! Londrada çıkan Every Bodij's yazı- yor: Amerikada Oklahoma'da bay ve bayan Louv Keh'in bir kızları dünya- ya gelmiş, ismini Enfluanza koymuş- İardır. İşin garibi şudur: Bu ailenin üç tane daha yetişmiş kızları vardır. Bun- lardan birinin ismi menenjit, diğerle- rinin Apandisit ve üçüncüsünün de |Tifodur. Bu kızları alacak damadlara ne mut lu, değil mi? Aksırma şampiyonu * Escher Tagblatt yazıyor: Salt Lake City'de oturan John Harrington, dünya aksırma şampiyo- nu olduğunu iddia etmektedir. Filhaki- değildir. Jahn Harrington'un iddiasına naza- ran, mumaileyh on sene zarfında tam 100,000 kere aksırmıştır. Müzmin bir| nezleye tutulduğunu — söyleyen John |bu müddet zarfında on bin mendil es- kittiğini de ilâve etmiştir. Hesap bu kadarla kalsa gene iyi. Bizim meşhur riyaziyeci, aksırmak için sarfettiği e- nerjiyi de hesaplamış ve 100,000 defa (aksırmak için sarfettiği kuvvetin mec- - muu ile Nevyorkun doksan - katlı ve dünyanın en büyük binasını üç metre yüksekliğe kaldırabdeceğini anlamış. Kaynana yüzünden ekşi sirke Japonyada damat ve gelin sahibi ihtiyar kadınlar bir sirkeci dükkânının camını çerçevesini indirmişlerdir. Bu şiddetin sebebi şudur: Bir sirkeci dükkânı sirkelerini met madini ve bizim dostlukta vefakârlığı- | mıza ne derece güvendiğini çok güzel gösterdi, Bunda çok İsabet etmiş oldu ğunu zaman isbat edecektir. urkxye Romanyanın sade ciğerlerini kend. ka! bi gibi muhafaza etmesini bilecek değil, | | fakat, Romanyanın bütün vücudunu | kendi vücudunün bir parçası olarak ta | nıyacaktır. İşte, dost devletin Hariciye Na?ırım, bu gibi hisler ve fikirler içinde karşı- layoruz. Ümit ederiz ki Bay Antonesko uzun müddet Romanva Hariciyesinin başında bulu ve bu ik! memleket #rasında tarihen mukadder olan dost- mak için daima | ak mah-| mühen | taktır. Muhittin Birgen dislerinden biri olmak lezzetini ıadn—l ketmek için bir ilân ibaresi düşünmüş |ve gazetelerde şu ibareyi — yazdırmış- lıl: «Sirkelerimiz kaynanaların suratla- 'yından daha ekşi ve serttir.» Bu yazı çıkar şıkmaz, bütün şehir- deki acuzeler birleşmişler ve duxknm | taşlamışlardır. Bu vak'a üzerine ken- disile konuşan gazetecilere dükkân sa- hibi şu sözleri söylemiştir: — Maksadıma eriştim. eler Aci HER GÜN Bi ÜHER GUN BİR FIKRA | ı Bu dıhı güzel Genç şairlerden biri yazdığı bir şiiri merhum Süleyman Nazife gös- termiş, şür hakkında fikrini sor - muştu. Üstat şiiri okıı;ııp şaire inde etti. Şair bu sefer bir şiir daha u - zattı;. Süleyman Nazif ikinci şiiri okumadan: — Bu âtekinden daha güzel! Dedi. Şair şaşırdı: — Fakat üstat ikinci şüri oku - madınız ki daha güzel - olduğunu söyliyebilesiniz. Süleyman Nazif güldü: — Okuduğum şiirden daha kötü- sünü ne siz, ne de bir haşkası ya - zamıyacağı için, ikinci şiirin daha güzel olduğunu okumadan söyleyi- verdim. 78 yaşında bir kasa hırsızı Sofyada çıkan « Mir yazıyor: «Atina polisi Gi 4 İngiltere Bahriye mektebinde Parlak bir cevap Londrada çıkan London yazıyor: Bahriye mektebinde talebeler im- tihan olurlarken donanmanın en bü- yük siması, bahriye birinci lordu da hazır bulunmuştur. — Lord talebeler- den zeki gördüğü bir tanesine şu sua- l sormuştur: — İngiliz bahriye tarihinin en bü- yük üç şahsiyeti kimlerdir? Çocuk derhal cevap vermiştir: — Drak, Nelson. orgios Aleksandron mü meşhud halinde yakalamıştır. Kasa hırsızı Dilo ros 78 — yaşındadır Zabıita — memurlar onu kasayı boşaltır ken görünce gözle rine inanmak — iste memişler, böyle piri faninin nasıl olup ta bu işi yaptığına hay- ret etmişlerdir. İhtiyar Diloros müdafaasında şöy- le söylemiştir: — Eskidenberi kasa hırsızlığı yapa- rım. Şimdiye kadar üç kere zengin ol- dum. Asıl dolandırıcılık eden devletlerinizdir. Bir daha kasa soyma- mağa karar vererek paralarımı devlet- lerin dahili istikrazlarına yatırdım. Bir sizin ü moratoryom ilân ederek beni fe- Tâkete sürüklediler. Ne yapayım, iş ge- ne başa düştü. Tekrar kasa hırsızlığı- na başladım.» damar sertliği hastalığına müptelâ ol dukları için zaten sirke kullanmazlar. Fakat bu hâdise dolayısile yapılan rek- lâm yüzünden bütün genç gelinler sir- ki sa- keyi benden almağa başladılar tışım beş misli arttı. Ve biraz kekeledikten sonra, ilâve etmiştir: — Affedersiniz, sizin isminizi unut- tum, bir de siz! Son icat saatler Saatler bilhassa vapurlarda ve tren- lerde 1 den 24 de kadardır. Fakat saat kadranları yuvarlak ve kü olduğu için, ekser saatlerde — taksimat 12 ye kadardır. Şimdi bir Alman saatçisi, saatlerin hacmini büyütmeden, bu işe bir çare bulmuştur. Bu çare şudur: Akrep ve yelkovanlar tam saat 12- ye gelir, gelmez, otomatik olarak ya- zılar değişmekte ve giden rakamların yerine 13 den 24 de kadar yeni rakam- lar gelmektedir. Ve gene akrep - ile yelkovan 24 dün üzerinde — durunca, rakamlar gene değişmekte ve birden 12 ye kadar başka bir kadran gelmek- tedir. Taş devrinde yaşıyan kabile Amerikan küğifleri, — Amazon ba- taklıklajı civarında lisanları — olmiyan, sesler ve işaretlerle konuşan bir kabi- leye tesadüf etmişlerdir. Bunlara Kurunga ismi verilmiştir. Bü vabşiler. benlir; taş:devrinde yoşa- makta ve madenin ne olduğunu bilme- imakte imişler. Derileri kırmızı imiş: Asabi olup ta kızdıkları zaman hututu | diye haykırırlarmış ve sık sık asabile- şirlermiş. : M ğ n ; I İSTER İNAN İSTER İNANMA! Tutulan bir istatistiğe göre memleketimizde mektepten | yacını gidermek için sarfedilmesi lâzım gelen para ise mahrum olan daha (1,300,000) çocuk vardır, okul ihti « | 20,500,000 Jira olarak tahmin edilmektedir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Opinion | V Mart 15 Sözün Kısası Tanrı Hepimizi korusun! E. Talu Amanın!. Hâlâ, hatırlayıp göz e getirdikçe, tüylerim diken diken' oluyor. — Nen var, derdment? Bir kaza m? atlattın? Yoksa feci bir manzaraya mi şahit oldun? — Hayır: Ne o, ne o. Fransız gaze- telerinde bir havadis okudum. — Ne imiş bakalım ? — Fransada, bilmem hangi şehirde bir hayvan panayırı oluyormuş. Pa € zarın kurulduğu meydan mahşer gibi kalabalıkmış. Ortaya, satmak için bif sürü öküz getirmişler. Ben diyeyim elli, sen di yüz! — Sonra? , Sonrası: Ahali güzel güzel alı$ verişi ile meşgul olup dururken hay « vanlar birdenbire kudurup da, kala 4 balığın içine yürya etmezler mi? —Ey?l Eysi bu: Ortalık ana baba gününd dönmi Jlen kim, korkudan bayılarf kim, göbeğinin hizasına boynuz dar - besini yiyip de barsakları dışarıya dö4 külen kim?. Yalnız hastaneye yatı « rılmak mecburiyetinde — bulunanlarıni sayısı yirmiyi geçmiş, — Zavallılar! — Ya? Düşün bir kere iki yüz ökü- zün bir den kudurup da pertav - edi * şinil. — Feci şey, Derdment! — Değil mi? Hususile ki biz, bazen bir tek öküzün bile sakin sakin karşı * mızda oturmasına tahammül edemiyo: — Tanrı hepimizi o türlüsünden de, bu türlüsünden de uzak bulundursun; Derdment! — Amin! el Biliyor musunuz ? | — Kazimir ismile hangi memle * kette, kaç kral hüküm sürmüştür? 2 — Kabrera adası nerededir, eski * den bu ada kımler tarafından ve N€ diye kullanılırdı? 3 — Meşhur İtalyan âlimi Galilde nerede doğmuş, kaç yaşında, nasıl bİfi vaziyette ölmüştür? (Cevapları Yarm) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Larousse meşhur Fransız gra * mercisi, coğrafyacısı ve edebiyatçısi d dır, 1817 de Parise yakın Toucy kasa * basında doğmuştur. Yepyeni bir çalı$” ma ile Fransız grameri üzerinde Ça * lışmış, Tabii mektep isminde bir me tep tesis etmiş, Grand Dictionnaire Uz niversel du XIX e sidcle «« 19 uncu asır büyük umumi diksiyoneri isi bir diksiyoner tesis etmiştir, 2 — Çinde Buddaya ve>en ısl!“ (Fo) dur, 3 — Şimdi istirahat halinde bulunaf ve dört sene evveline kadar siyasi M; yatta bulunan Gaston Doumergue 197 umhur, 1914 de 1923 de senatü ref * si olmuştur. Şimdi 74 yaşındadır. - Doktor niçin ağlıyormuş * Ü 22 Şubatta San Fransisko'nun mef” hur bir lokantasında oranın beledi'? doktoru A, A O. Neille'in bir masad oturarak hüngür hüngür ağladığı €i rülmüştür. Herkes bu hâdiseyi bir türlü ederken nihayet mesele anbulm""'" Doktor *A: A O, Neille 22 Şubi 1901 de Bahrimuhitin ortasında ** İ rengiz bir surette batan Rio - de - v neiro gemisinden bir mucize net' Cc“dı de kurtulan nadir yolculardan biri " O zaman geminin doktoru idi ve ? tihten itibaren de her sene bu kai kurtulanlar o lokantada toplanarak #j ki günleri yad ediyorlardı. Bu ıe"î dönümünde lokantaya kimse gel miş ve doktor sağ olarak yalnız İdisinin kaldığını anlamıştır. ü teksif a yıl e