Son Posta 18 Mart 1937 sayfa 2 | Gaste Arşivi

18 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Romanya Hariciye Nazırının ziyareti Yazan: Muhittin Birgen H ariciye Nazırlığıha geldiğinden beri ilk defa ölarak memleketi- mizi ziyaret eden Bay Antonesco, dün- den beri Türkiyenin misafiridir. Mem- leketimizde bulunduğu müddetçe hoöş günler geçirip iyi tesirler almasını te- menni ederiz. Ziyaret, enternasyonal işlerde elele yürüyen iki memleketin devlet adamları arasındaki şahsi temas ları çoğaltmak arzusunun mahsulüdür. Romanya diplomasisinin en ileride bir mümessili sıfatiyle Romanyanın hari- ci işlerini idareye çağırılan Bay Anto- nesko, dost Türkiyenin devlet adamla- rile temas etmek için çoklan beri bir fırsat arıyordu. Eline yenı aldığı işler, kendisini günlük meseleler üzerinde fazla işgal etmiş olduğu için bu ziya- reti daima geri bırakmaya mecbür ol- du, Son defa Balkan konferansından evvelki günler için kararlaştırılmış o- lan ziyaret, mücbir maâni hasebile, gene talik edilmiş olduğu için konfe- ransı müteakıp ilk çıkan fırsattan isti- fade ederek Türkiyeyi ziyarete geldi. İlk alınan tesir, diğer bütün tesirlere hâkim olur, derler; temenni edetiz ki dost devletin kıymetli diplomalı, mem leketimizi bu ilk ziyaretinde iyi tesir- ler alsın, * Romanya ile Türkiye arasındaki mü nasebetlerin ve dostluğun tahlili üzerin de uzun uzadıya durmaya hacet yok- tur. İki memleket arasında mevcut es-| ki hesaplar, bundan çok zaman, yarım asırdan fazla bir zaman evvel hal ve tas fiye edilmiş bulunduğu için arada hiç bir menfaat ihtilâfi zaten kalmamışltı. Buna mukabil, coğrafi, iktısadi ve si- yasi vaziyetleri itibarile biribirlerine çok bağlı olan Balkan memleketlerin- den bulunmaları itibarile, aralarında çok yakın menfaat alâkalarına sahip- tirler. Bu alâkaları, hakiki kıymetleri ile ölçen iki memleket, diferlerile bir- likte, çoktan beri elele vermiş bulunu- yorlar. Balkan devletlerine ayr: ayrı ve müştereken müstakbel bir siyaset sahibi olma imkânlarını veren, eskider. olduğu gibi onları filân veya falan dev letin dümen suyunda gitmeğe mecbur olmaktan kurtaran bu birlik siyaseti, aradaki menfaat iştiraklerini o kadar güzel ifade etmektedir ki bundar. böy. le yapılacak şey, sade bu münasebetle ri kuvetlendirmekten ve yalnız Roman ya ile Türkiye arasında değil, bütün Balkan memleketleri arasında daha kuvvetli bir iş birliği vücude getirme- ğe çalışmaktan ibaret kalır. Romanya Hariciye Nazırının bu ziyareti de bu gayeye doğru atılan adımların biridir. * Montreux (Montrö) konferansı esna sında, Romanya namına Türkive hak- kında söylenilmiş olan sözleri pek iyi hatırlarız. Romanya «Boğaziar, Türki- ye için bir kalp ise, Romanya için de diğerdir!» diyordu. Hakikaten Türki- yenin kalbi Boğazlarda ise Romanya- nın ciğerleri de başka bir yerde oölmâa- mak lâzımgelir. Romanyayı dünyaya çıkaran, Romanyava dünyadan taze ha va getiren eoğrafi organ boğazlardır. Kalp ve ciöğerde müşterek olan millet- lerin biribirlerile dost, hattâ dosttan da, müttefikten de fazla birşey olmala- Tı tabildir. Romanya, ciğerlerinin mu- hafazasını beynelmilel bir garantiye değil, Türkiyenin ellerine teslim et. mekte tereddüt ve endişeye kapılma- makla, bize karşi olan emniye: ve iti. madını ve bizim dostlukta vefakârlığı- mıiza ne derece güvendiğini çok güzel gösterdi. Bunda çok isabet etmiş oldu- ğunu zaman isbat edecektir. Türkiye, Romanyanın sade ciğerlerini kend: ka! bi gibi muhafaza etmesini bilecek değil, fakat, Romanyanın bütün vücudunu kendi vücudunün bir parçası olarak ta nıyacaktiır. İşte, dost devletin Hariciye Nazırını bu gibi hisler ve fikirler içinde karşı- layoruz. Ümit ederiz ki Bay Antonesko uzun müddet Romanya Hariciyesinin başinda bulunacak ve bu iki memlekot arasında tarihen mukadder olan dost- luğun inkişafına çalışmak icin daima yeni yeni vesilelerle karşılasarak mah- sul verici ve yapıcı bir siyasetin mühen dislerinden biri olmak lezzetimmi tada- taktır, . Muhittin Birgen TF Si ELd AA A ll MÜd . < L « SON POSTA — Resimli Makale: — zer Xa de GERARÜ « < aZT v ĞAA ĞÜĞ AA e — z Z — —— Gazeteler yazdılar: Bir anne mi- nimini yavrusunu beslemekten âciz kalmış, Hürriyettepesinde bir yol kenarına bırakmış, sonra bir ağacın arkasına gizlenerek yavrusunu u - zaktan korumak istemiş, bir zarar gelmemesine dikkat etmiş.. Geçen bir yolcu görmüş, polise haber vermiş, polis yavruyu alarak Düşkünler evine götürmüş, anne ise yavrunün ayrılık acısına dayanamı- yarak arkadan gitmiş, sütnine ola - rak Düşkünler evine girmiş,. Biz büyüyünce annelerimizi ba - zan kırdığımız, bazan ihmal ettiği - miz olur, fakat o son nefesini ver - diği dakikaya kadar bizim en sami - mi dostumuz, en hayırhah arkadaşı- mız, garazsız ve ivazsız bir koruyu « cumuzdur. (SÖZ ARASINDA |) Üç kız ismi: Tifo, grip Ve menenfjit! Londrada çıkan Every Bodj's yazı- yor .Arnerikada Oklahoma'da bay ve bayan Loüv Keh'in bir kızları dünya- 'ya gelmiş, ismini Enfluanza koymuş- lardır, İşin garibi şudur: Bu ailenin üç tane daha yetişmiş kızları vardır. Bun- lardan birinin ismi menenjit, diğerle- rinin Apandisit ve üçüncüsünün de Tifodur. Bu kızları alacak damadlara ne mut lu, değil mi? Aksırma şampiyonu * * Escher Tagblatt yazıyor: Salt Lake City'de oturan John Harrington, dünya aksırma şampiyo- nu olduğunu iddia etmektedir. Filhaki- ka verdiği rakamları tekzip edecek ve- ya ondan fazla aksırdığını söyleyecek tek bir kişi daha henüz ortaya çıkmış: değildir. — John Harrington'un iddiasına naza- ran, mumaileyh on sene zarfında tam 100,000 kere aksırmıştır. Müzmin bir nezleye tutulduğunu söyleyen John bu müddet zarfında on bin mendil es- kittiğini de ilâve etmiştir. Hesap bu kadarla kalsa gene iyi. Bizim meşhur riyaziyeci, aksırmak için sarfettiği e- nerjiyi de hesaplamış ve 100,000 defa aksırmak için sarfettiği kuvvetin mec- muu ile Nevyorkun doksan - katlı ve dünyanın en büyük binasını üç metre yüksekliğe kaldırabileceğini anlamış. Kaynana yüzünden ekşi sirke Japonyada damat ve gelin sahibi ihtiyar kadınlar bir sirkeci dükkânının camını çerçevesini indirmişlerdir. Bu şiddetin sebebi şudur: Bir sirkeci dükkânı sirkelerini met- hetmek için bir ilân ibaresi düşünmüş ve gazetelerde şu ibareyi — yazdırmış- tir? «Sirkelerimiz kaynanaların suratla- rından daha ekşi ve serttir.» Bu yazı çıkar şıkmaz, bütün şehir- deki acüzeler birleşmişler ve dükkânı taşlamışlardır. Bu vak'a üzerine ken- disile konuşan gazetecilere dükkân sa- hibi şu sözleri söylemiştir: — Maksadıma eriştim. — Acuzeler * ( HER GÜN BİR FIKRA Bu daha güzel Genç şairlerden biri yazdığı bir şiiri merhum Süleyman Nazife gös- termiş, şiir hakkında fikrini sor - muştu. Üstat şiiri okuyup şaire iade etti. Şair bu sefer bir şiir daha u - zattı;. Süleyman Nazif ikinci şiiri okumadan: — Bu ötekinden daha güzel! Dedi. Şair şaşırdı: — Fakat üstat ikinci şiiri oku - madınız ki daha güzel olduğunu söyliyebilesiniz. Süleyman Nazif güldü: — Okuduğum şiirden daha kötü- sünü ne siz, ne de bir haşkası ya - zamıyacağı için, ikinci şiirin daha güzel olduğunu okumadan söyleyi- verdim. * * 78 yaşında bir kasa hırsızı Sofyada çıkan Mir yaziyor: «Atina polisi Gi: orgios Aleksandron namı diğer Diloros isminde bir adamı * kasa soyarken cür: mü meşhud halinda yakalamıştır. Kasa hırsızı Dilo ros 78 yaşındadır Zabıta —memurlar onu kasayı boşaltır ken görünce gözle rine ihnanmak iste memişler, böyle piri faninin nasıl olup ta bu işi yaptığına hay- ret etmişlerdir, İhtiyar Diloros müdafaasında şöy- le söylemiştir: — Eskidenberi kasa hırsızlığı yapa- rım. Şimdiye kadar üç kere zengin ol- dum. Asıl dolandırıcılık eden devletlerinizdir. Bir daha kasa soyma- mağa karar vererek paralarımı devlet- lerin dahili istikrazlarına yatırdım. Bir sizin çoğu moratoryom ilân ederek beni fe- lâkete sürüklediler. Ne yapayım, iş ge- ne başa düştü. Tekrar kasa hırsızlığı- na başladım.» damar sertliği hastalığına müptelâ ol- dukları için zaten sirke kullanmazlar. Fakat bu hâdise dolayısile yapılan rek- lâm yüzünden bütün genç gelinler sir- keyi benden almağa başladılar ki sa- tışım beş misli arttı. İngiltere Bahriye mektebinde Parlak bir cevap Londrada çıkan London yazıyor: Öpinion Bahriye mektebinde talebeler im- tihan olurlarken donanmanın en bü- yük siması, bahriye birinci lordu da hazır bulunmuştur. Lord - talebeler- den zeki gördüğü bir tanesine şu sua- li sormuştur: — İngiliz bahriye tarihinin en bü- yük üç şahsiyeti kimlerdir? Çocuk derhal cevap vermiştir: — Drak, Nelson. Ve biraz kekeledikten sonra, ilâve etmiştir: — Affedersiniz, sizin isminizi unut- tüm, bir de sizl Son icat saatler Saatler bilhassa vapurlarda ve tren- lerde 1 den 24 de kadardır. Fakat saat kadranları yuvarlak ve küçük olduğu için, ekser saatlerde taksimat 12 ye kadardır. Şimdi bir Alman saatçisi, saatlerin hacmini büyütmeden, bu işe bir çare bulmuştur. Bu çare şudur: Akrep ve yelkovanlar tam saat 12- ye gelir, gelmez, otomatik olarak ya- zılar değişmekte ve giden rakamların yerine 13 den 24 de kadar yeni rakam- lar gelmektedir. Ve gene akrep ile yelkovan 24 dün üzerinde — durunca, rakamlar gene değişmekte ve birden 12 ye kadar başka bir kadran gelmek- tedir. : Taş devrinde yaşıyan kabile Amerikan kâşifleri, Amazon ba- taklıkları civarında lisanları olmıyan, sesler ve işaretlerle konuşan bir kabi- leye tesadüf etmişlerdir. Bunlara Kurunga ismi verilmiştir. Bu vahşiler henüz taş devrinde yaşa- makta ve madenin ne olduğunu bilme- mekte imişler. Derileri kırmızı imiş. Asabi olup ta kızdıkları zaman hututu diye haykırırlarmış ve sık sık asabile- şirlermiş. yeseK S Tutulan bir istatistiğe göre memleketimizde mektepten mahrum olan daha (1,300,000) çocuk vardır, okul ihti - İSTER İNAN İSTER INANMA! yacını gidermek için sarfedilmesi 20,500,000 Jira olarak tahmin edilmektedir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! lâzım gelen para ise Sözün Kısası Tanrı Hepimizi korusun! E. Talu — Amanın!. Hâlâ, hatırlayıp göz önüne getirdikçe, tüylerim diken diken' oluyor. — Nen var, derdment? Bir kaza mi atlattın? Yoksa feci bir manzaraya mi şahit oldun? — Hayır: Ne o, ne o. Fransız gaze- telerinde bir havadis okudum, — Ne imiş bakalım ? — Fransada, bilmem hangi şehirde bir hayvan panayırı oluyormuş. Pa « zarın kurulduğu meydan mahşer gibi kalabalıkmış. Ortaya, satmak için bif sürü öküz getirmişler. Ben diyeyim..' elli, sen di yüz! — Sonra? — Sonrası: Ahali güzel güzel alış verişi ile meşgul olup dururken hay « vanlar birdenbire kudurup da, kala « balığın içine yürya etmezler mi? —Ey?! 4 Eysi bu: Ortalık ana baba gününâ dönmüş. Ezilen kim, korkudan bayılartf kim, göbeğinin hizasına boynuz dar * besini yiyip de barsakları dışarıya döJl külen kim?. Yalnız hastaneye yatı « rılmak mecburiyetinde bulunanlarıq sayısı yirmiyi geçmiş. — Zavallılar! — Ya? Düşün bir kere iki yüz ökü- zün bir den kudurup da pertav edi * şini |. — Feci şey, Derdment! — Değil mi? Hususile ki biz, bazen bir tek öküzün bile sakin sakin karşı * mızda otüurmasına tahammül edemiyo" ruz. — Tanrı hepimizi o türlüsünden de, bu türlüsünden de uzak bulundursun, Derdment! — Amin! A d Biliyor ıâuıunuz ? | — Kazimir ismile hangi memle * kette, kaç kral hüküm sürmüştür? 2 — Kabrera adası nerededir, eski * den bu ada kimler tarafından ve N€ diye kullanılırdı? ; 3 — Meşhur İtalyan âlimi Galil6& nerede doğmuş, kaç yaşında, nasıl bifi vaziyette ölmüştür? (Cevapları Yarin) * Dünkü Suallerin Cevapları: İ | — Larousse meşhur Fransız gra * mercisi, coğrafyacısı ve edebiyatçısı * dır. 1817 de Parise yakın Toucy kasa * basında doğmuştur. Yepyeni bir çaliş” ma ile Fransız grameri üzerinde Ça * lışmış, Tabii mektep isminde bir rnek'; tep tesis etmiş, Grand Diectionnaire U- niversel du XIX e sitcle -— 19 uncü ç , —i bir diksiyoner tesis etmiştir. 2 — Çinde Buddaya ve:' en (Fo) dur, : 3 — Şimdi istirahat halinde bulunaf ve dört sene evveline kadar siyasi ha';: yatta bulunan Gaston Doumergüe 192 de bir defa Teisicumhur, 1914 de bir. defa meclis reisi, 1923 de senatü rel ıl si olmuştur. Şimdi 74 yaşındadır. 'i isilllı Doktor niçin ağlıyormuş? 22 Şubatta San Fransisko'nun mef” hur bir lokantasında oranın belediy? doktoru A. A. O. Neille'in bir maaaâı oturarak hüngür hüngür ağladığ! €i rülmüştür. . Herkes bu hâdiseyi bir türlü 16007 ederken nihayet mesele anlaşılmlş“" Doktor “A: AçO, Neille 22 Şubü? 1901 de Bahrimuhitin ortasında 69;’_ rengiz bir surette batan Rio - de - .a. neiro gemisinden bir mucize ncticfs_m. de kurtulan nadir yolculardan biri ? Ş O zaman geminin doktoru idi ve ? a rihten itibaren de her sene bu kazadaı. kurtulanlar o lokantada toplanal'ak T ki günleri yad ediyorlardı. Bu sen? F |dönümünde lokantaya kimse gelm miş ve doktor sağ olarak yalnız disinin kaldığını anlamıştır. ğ A, asır büyük umumi diksiyoneri isimi? ken”

Bu sayıdan diğer sayfalar: