18 * Mart * SON” POSTA — — On ikinci kısım Yaza İttihad ve Terakkide on sene No. 38 CİHAN HARBİNİN SON PERDESİ Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Suriye cephesinden gelen mektupta “ *..* Herşey bitti, sulh yapmanın çaresine bakın!,, diye yazılıyordu. Artık Tanini görmek îslrerırı;iyordruıfn.[l' ek bir satır yazı yazamıyacaktım. İçimde bir durgunluk vardı. Benim için söylenecek bir şey kalmamıştı. Herkesin çıkıp gitmesini bek -|milletini temsil eden küçük bir ka im ve en sonrada süvariye te- tekkür ve veda ederek vapurdan ayrıl- dim. Şehirde hiç kimse Ümit vapurun bir muhacir kafilesi bulunduğun dan heberdar olmadığı için bizi karşı- hamaya gelen kimse olmamıştı ile bu puslasız ve kömürsüz vapurun, sise tutulmıyarak, torpil — tarlalarına düşmiyerek, kaplumbağa gibi yavaş yavaş, hedefine varışı, istikbal — için, içimde mübhem, mânasız ve hattâ, ilk bakışta çok gülünç, ancak bir edebi - 1 kafasına yakışacak bir hayal şek , gizli gizli yanan bir ümit şulesi oldu ve bir timsali halinde yaşadı, dur du! Evime gittiğim zaman da herkes şa- İy: Hırdı. Küçük Asude, ne zamandanberi beklediği babasını birdenbire karşısın- görünce, sevincinden koşa koşa, kollarıma atıldığı zaman, ona kaç gün- dür içimi yakan ıztırabın iki katre ha- nde gözlerimde tekâsüf etmiş olduğu- hu ne kadar iyi hatırlarım! Kaç sene- denberi, bu memlekette böyle küçük- ler babalarını beklemişler - ve fakat, bir türlü görmeğe ve böylece kucakla- :ını atılmağa muvaffak olamamışlat- ! Talât Paşa niçin istifa etmiş Hiç görlüm istemediği halde, sırf Vazife duygüsile, telefonu elime alıp #rah araştırdım. GCazetede İbrahim Necmi; bana sathi olarak vaziyet hak- İinda. biraz melüğat - verdi, / metkezi Amumide Mithat Şükrüyü buldum. O a bana bir şey söylemedi. Yani, o da: İikida. onüum a eöyliyecek çok-bip şöyi Yoktu. Zaten vakit geç ve ben de yor- * ertesi günü buluşmaya karar Yerdik. Yalnız geç vakit beni ziyarete :ku Neemiden öğtendim ki daha Tan Paşa, Berlinden dönerken, Bulga- Tistanın bozulmuş olduğunu — görmüş 98 İstanbula gelir gelmez, İatifa- edip, Üütarekeyi yapmayı başka bir hükü- Bete bırakma fkrini ileri sürmüştür. ““üdişah, yeni hükümeti kurmayı son Fazilesi Londra sefirliği olan Tevfik Pyyaya havale etmiş, fakat, o bunda * İçim artık Tanin'i görmek istemi- yer! Yolda gelirken zihnimden geçen şeylerden bazıları üzerinde bu sabah- tanberi bir takım kararlar vermiş bu- lunuyorum; birincisi: Artık yazmıya- cağım! Sabahleyin; evvelâ matbaaya uğ> rayarak oradan Merkezi umumiye git- mek üzere evden çıkıp bir. Tanin'al- dım. Ve tramvaya atladım. Elimde ga- zeteyi evirip çevirip bakıyorum. Oku- duğümü zannetmiyorum. Dikkat et-| miş, okumuş olsam belki zihnimde Ta- tön'in. bu söni günlerindeki sütunları kakkında bir tortu kalırdı. — Fakat, ar-| tık - ona yabancı, sanki - hiç tanımadı- ğim bir gazete gibi bökıyorum. Benim için söylenecek bir şey kal- mamıştır. Kaç senedir içine kapanıp, bu memlekete faydalı olmak heyeca- nile, saâtlerce çalıştığım — odamı artık görmek bile istemiyorum. İçinde, bep buhran günlerinin helecanlarile yaşa- diğim, ümitten yeise; — yeisten ümide düşe düşe daima ayni âteşle ve ayni aşkla çalıştığım bu odayi artık istemi: yorum. Oradaki hâava, beni boğacak, bunaltacak gibidir. Bir arkadaşdan aldığım mektup le|leri daha anlattıktan sonra ki: «Görüyorum, Muhitti gösteriyor ki sen de anlamıyor ğin gibi bir vaha değil, bir seraptır. Sulh yapmanın çaresine bakınız!» Bir daha görmek nasip olmıyan ve bir zaman sonra da, nihai ric'at esna- sında Araplar tarafından yapıları bas- kınlarda ölüp gitmiş olduğunu öğren diğim bu eski arkadaşın yazdıkları şeyler, üzerimde o kadar tösir yaptı ki artık Tanin'e bir kelime bile mak kararım, sarsılmaz yazma- bir karar ol- dü. Çıktım, Merkezi umumiye gittim. (Arkası var) OSMANLI BANXASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ TESİS TARİHİ : 1863 Bermayesi; 10,000,600 İngiliz Urası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris, Marsilya, Nis, Londra ve Mançester'de, Mısır, Kıbris, Trak, İran, Filistin ve - Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, — Romanya, Suriye ve Yunamistanda Filyalleri vardır. — Her türlü banka muameleleri Duvaffak olamayınca vazife İzzet pa- Nya düşmüştü. Unutmadan kaydedeyim ki, ertesi hazırlanıp sokağa çıkmak üzere İN bşlafon gakdı; bizima / volanız yol Celâl beyin kızı Atıfet hanım tui aradı. Babasını sordu .Celâl bey E“—lm benden malümat soruyordu. Mld_ıu..a...—. kendisine anlattım, hal - '*hı &ilesi kendisinin Boğaz hariçinde Yâ uğradığına dair bir haber al - ::v ve bizler de gelmiş olduğumuzu 'Ydukları için bizim beraber olduğu- Bununla beraber, vazifemin son | günlerini de yapmak lâzım; gidiyo-| rum. Henüz sabah olduğu için hemen hemen kimse yöktür. İdare memurla- rile bir kaç kelime, biriken mektupla- Yınta bir göz atma, hemen kağmak isti. yorum: Bu sırada yırttığım zarflar ara- sından âşina bir yazı — gözüme çarpı- yor: Eski bir mektep arkadaşının ya- zışı. Bir çok zaman idadi sırâlarında beraber okuduğumuz bir arkadaş. Ken disi harbin. başındanberi, ihtiyat za- i biti olarak, cephe cephe dolaşmış, fa- Üzen, yahmin ederek malümat almaklkat, nakliyöci olduğu için dört seneyi * bana müracaat ediyorlardı. kazasızca atlatmişti. Aradla bir has- Colâl Beyin başına gelenler İtaneye girer, biraz tamir edilip çıkar esi gün öğrendik ki, iki defa sü-|*ONTa gene bü yalsuz ve - vasıtasız İ M ayrılmış olan Celâl bey büyük memleketin bir ucundan — ötekine ta- kazaya uğramıştı: Puslası ve kö -| şenan harbe ait şeylerin, bir arpa tane: - Mürü tamaar olan- Alman şilebi, sise |3iDi taşımak için bin amele- kullanan :':;.luık Karaburun civarında sahile, bi, bir, tapı bişi üş ve kuma oturmuştu. Arkadan. fa taşınması işlerile uğraşırdı. 5)_:_— deniz çıktığı için kurtarna âme-| - - Son-defa olarak kendisini bir sene Va da güç olmuş, vapur tamamen |€vvel görmüştüm, İstanbula. “geldik- ,_’Hil—ş ve- içindeki - insanlar 'da |çe,;oradan geçtikçe;- mutlaka — sık sık q;'dıldz kurtartlabilmişler; Celâl| bana uğrardı. Ötekilere yalhız bir göz h * çok fena dakikalar ve gemiden | &ttığim hâlde üç ây evvel yazılmış o- Ğ.',.'.""""“ dalgaların içine dalarak |lan bü uzün imektubu dikkatle - oku- ._:::ı geçirmişi Halbbuki : O p UZ ve kömürsüz Ümit )N saatlik bir yolu yirmi beş saatte | mek üzere yazdığı bu mektupta bana İ © fakat, selâmetle İstanbula gel-|çok feci şeyler anlatıyordu. «Kâğıt : üstünde bu, ordunun Yüz binden faz: h'.:lıı vapuru... Ümit! Ümiti öyle|la mevcudu vardır.» diyordü. Fakat, 'nlarda insanlar, her şeyde bir ü-|bunun dörtte üçü hastadır, — hastane. ü.l"'l" Bönim de uzun müddet, | dedir, yahüt istirahattedir. Bu orduda “Tüşy YAPurunun jemine ve puslasız |harp-edecek takat. kalmamıştır- Düş- * teknesile-iyi mücehhez Alman|Mmanın ciddi bir taarruzu daha; ordu: k arasındaki bu - talih tezadına| dan biç bir şey kalmıyacaktir.» taksbp kalmıştı. İçinde Türk| —- Bunları. ve bunlar gibi bir çok-şeye karıncalar gibi, bir, tazaftan öbür tarar| — yapar. Hiç bir Iddia Aslında- kiymelsiz — olana fazla bir şey-ilâve etmez. KREM - PERTEV İfrat ve mübalâğanın ifa- âesi değildir.Terkibi bir Yen harikası gibi- velveleli bir tarzda ortaya alılan yüzel lik müstahzarlarını dı ken- disine karşı hiçbir zaman rakip olarak tanımamışlır. SELÂNİK BANKASİ 'Tesis tarihi 1868 * İdare merkeri: İstanbul (Galata) Türkiyedeki şubeleri: İstanbül, (Galata, — Yenicami); İzmit, Mersin. Hec nevi banka muamelâtı İstanbul ve Galata şubelerinde giralak kasalar diyordu yazıların değil- sin, Sıkıştıkça edebiyata kaçıyor, mem leketin içinde bulunduğu felâketi, ruh- lara kuvvet ve şifa verecek bir edebi- yat gürültüsü arasında gizlemeğe ça- Jışıyorsun. Nihaj zafer, senin gösterdi- | sının hafif ışığı Bir ölüm Yazan: hatırası Selâhattin Enis O günün hatırası, kafasından bir türlü silinemiyordu. O günü her dü » |şündükçe kalbinin ucunun ince ince sızladığını duymakta idi. Yağmurla karışık rüzgârların çehre- yi tokatladığı 0 akşam saati hayatında unutamıyacağı © saat. Küçük kardeşi tam 10 gündür has- tanede yatıyordu.- Onun hayatından İçoktan ümidini - kesmekle beraber açıkmadık canda ümit var» tesellisini de kaybedemiyordu. Onun artık etra - finı tanıyamadığını görüyor; anün ha- [ıekeînı ve hayatla alâkası sadece bir nefes hlmaktan ibaret — bulunduğunu anlıyordu. Yeğâne temenhnisi, günler- İdenberi sımsıkı kapalı olan bu gözle - İrin bir kere olsun açılmasını ve ken « disini son defa bir kere olsun görmesi idi. O; her âkşam işinden çıkıktan sonra akşam karanlığı içinde buraya geliyor, onun ayak ucunda oturuyor, hastaba- | kıcı-hemşireden onun hakkında ma - dümüat almağa uğraşıyordu. Aldığı ma- lümat, teselli ve ümit verici mahiyette olmamakla beraber gene bir türlü ken- Pdisini ümide kaptirmaktan menedemi- |yoı—du. Yağmurla karışık- rüzgürların çeh - jreyi tokatladığı o akşam da öyle ol - Hmuştu. İşinden çıktıktan sonra telâşlı yadımlarla hastanenin — yolunu — tüttü. | Hastabenin kapısına - geldiği zaman, , vakit, akşamla yatsı arası idi. Orada jkapıyı yarı aydın!: Jâmba- duü. Kalbi kuvvetli kuv du. Sonra ağı” Gğır- taş merdivenleri çıktı: Hastanenin geniş ântresinde kim- seler yoktu. Ve yüze sobanın sıcak ha vasile mağmum bir etza kokusu- çar - pıyordu. Telâşlı adımlarla sofayı — ve sanra ilk koridoru geçti. İkinci kori dorun köşesini döner dönmez birden duraladı, birden sarsıldı: İlk defa bu akşam, bu odanın kapısı üstündeki cam pencereden elektrik ziyasi gözükmüyor ve bu iki pencere- ilk defa kapkafa iki göz gbi durüyor du. Kara, kapkara; derin bir kuyu ka- dar, toprağın glik Kadâr kara... Bu ne demek, bu niçin, niçin?.. Yok- alar obdun lâmbasın) yak- şlar ni Idi? O, bundaki i sezdiği halde kendisihi B ölsün avutmak isti - çarpıyor- yarım dükik: yordu. Yarım dakikalik. bir tesel Lbayatta kâr sayan insan ne zavallı. bir. mahlüktur. Etyafında kimseler yoktu, çıt yoktu, sada yoktu. Oraya mıhlarımış gibi idi, Ne bir adım geri, he bir. adım ileri... Felâket, tâ - iliklerine kadar işlediği yamıyordu. ri, hep o karanlıkta, Kapımın üstündeki © küpkâra penderede, B mük, ©' ödüğe 'aydı içihde yalari hasta ka bazılı göğrülle koymak | &ü kü'aadun sonra hiç gam duyrmya * bile ne açınacak, an örüya koş- dak, yatağının n Ömldin;, ödanın kapısı gelene kâdar 'muhalâza elti; f piyâ asılmış asma kilül, ona önüne t ka - ün fe- nin kapısında bir başına idi. Gayri ih- tiyari başını kapının pervazına koya » rak ağlamıya başladı, BSesini işiten iki hastabakıcı onun et- rafını aldı. Artık hakikati bütün kat yetile öğrenmişti; yalmız: — Müsaade edin, sön defa onu bir kere olsun hiç olmazsa uzaktan göre - yim, diye inler gibi yalvardı. Hastabakıcılar, hastane nizamname. si muçibince bunun kabit olmadığı de- vabını verdiler. O zaman bir yığın külçe ve ıztırap halinde hastanenin kapısından çıktı. Yürümeğe yeni başlıyan ve .& - klarını nereye basacağını bilemiyen gçocüklar gibi sarsak adımlarla yürü - yordu. Başı bomboş olmakla beraber düşü- |nüyordu ki artık onun gözlerini bir da ha göremiyecek ve onun sesini bir da ha- işitemiyecekti. Kendisini «ağ beyla diye çağıran sön ses... Ağabeyl...O; bu hitabi kaç uzun se- neler işitmişti; fakat bundan Üçer O-artık karanlık sokakta yürüdüğü- nü unutüyor ve bıçkira haçlara ağlı » yordu. Annelerinden tokat yiyen ço - cüuklar nası) ağlarlarsa 0 da hayattan yediği bu tokatla öyle ağlıyordu. * Yağmur hızli ve fasılasız. yağıyor, hava çok soğuk; fakat b, ne soğuğu, n& ivaugmu:'u hiç bir — şeyi — anlamıyor Gözleri Yyaşlı.. Omuzları çökük, —ıslak mlar üzerinde âvâre ve perişan yürüyor, yürüyor ve... hâlâ yürüyor.. Salâhaddin Enis | Yarınki. nushamızda : Bugünkü aşklar Yazan: Peride Celâl | Yeni Neşriyat | Yeni Edebiyat — Bu San'at ve fikir mee- ; |ranasıran $ inci sayışı da döülgün - bir müne derecatla çılanıştır. İçinde dünya edebiya- fından seçilmiş yazılar ve tercümeler vardım Marmara — Şdir Falk Âli Ozansoy tara- findan ağyda bir Şıkarilân bu edebi ve içli- Kİ meomuanm G öamcı sayısı dölgün — bir münderecatla çıkmıştır. Pratik Dekter — Bu âylık Üb mecmuası- S G B3 ( Çiketi ve hakikali olance eciliğile ari- | hon - Şabât Sayısı Çkmüştür