10 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ga A HL a LA *8 — VA L GA Y LAŞ AYAT Ç —e G T AT D AÇ ç SA M " G t İttihad ve Terakkide on sene Nao. 30 CİHAN HARBİNİN SON PERDESİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — —— On ikinci kısım Almanya da sulh aktetmek için Vilsona başvurmuştu Berlinde Alman dostîarımız,r“ğa&di memleketinize dönün, öbürgüne kalmamanız çok hayırlı olur, belki yollar kapanır muvasala kesilir ,, diyorlardı Muvaffak olabilecekler miydi? Ro - #enberg ümitl! görünmediği için iki Bgün sonra Balkan treninin işliye « Diyeceğini tahmin ve bize de bir an Her Ü taraf ta müteessir, Rosenberg ile Yedalaşıyorduk. O, beni kolumdan tu- P bir tarafa çekti. — Yarin muhakkak hareket ediyor- Sünuz, değil mi? — Evet. — Her halde öbür güne kalmama - fiz hayırlı olur. — Hayır, zaten biletlerimizi üç gün Evvel aldık. Bunu nüzerine bana, mahrem ola - şu sözleri söyledi: harp kaybedilmiştir, €vvel hâreket tavsiye ediyordu. i dahilinde sulh aktt için Vilsona Müracaata karar vermiştir. Eğer yarın B sdareniz Viyana veya Bodar varmadan evvel müracaatın Yapılmış olduğu haberini almış olur - *ünuz. O zamana kadar kimseye bir #*Y söylememenizi rica ederim... bu havadisi, daha bir kaç gün L'Nel Talât paşadan da almıştım. Fa- t 6, bunu bana daha ümitli şartlar Sinde söylemişti; cephelerde şiddetli Dilmukavemet, Bülgar gediğinin tı - İ_iîını.... gittikçe fenalaşan Suriyede- L Ve âyni zamanda müsait şartlarla bir anlaşması için konuşmalar... Halbuki, Rosenberg, bana bu mah- Eıı haberi tevdi ederken daha düşkün hükümet, Vilson prensip-| 'ngiliz taarruzunun önüne geçilmesi | |te olduğunu söyledi. Bununla beraber, ben, ondan çok bedbin olduğum hattâ bizim lamaması (l nin dahi geçecek yol bu- imalini hesap ederek, Ber- linde satın aldığım bazı şeyleri bir san- dığa koyarak sefarethanede bırakmayı tercih ettim, Yolda bir avantüre uğra- yacak olursak hiç olmazsa başım yük gailesi bulunmamasını düş yordum. O sırada Berlinde bulunan bir hayli Türk ve dost vardı. Bunlar arasında bulunan bazı dostları vaziyetin veha- metinden haberdar etmek iktiza edi » yordu. O gün hep bu işle meşgul ol - |dum. Bu arada Uşaki zade Halit Ziya, doktor Tevfik Rüştü de vardı. Uşak- İligil yerinde kalmayı, vukuata intizarı tercih ediyor, fakat, kızının dönmesini |münasip görüyor ve yolda kendisine yardımımı rica ediyordu. Bu suretle, ertesi gün, 60 - 70 kadar |Türk vatandaşı Berlinden, son olarak hareket eden Balkan trenine bindiler ve yola çıktılar. Bu sırada Almanya da gözülüyor, yıkılıyordu. Henüz yıkıl - ma başlamış değil, fakat, başlamak ü- metler başgöstermiş bulunuyaordu. Erzberger (Eztberger) (1) mu- lere mensap İsimlerin, esas imlâlarin yazıl - ması taraftarıyımı, Fakat,, Son Posta bunun halkça koölay okunabilmesini temin maksa- dile, bunların okunuş şekillerkne göre yazıl- masını, diğer barı gazetelerle birlikte, usul Attihaz etmiy olduğu için ben de şimdiye ka- dar bu yoldan gidiyordum. Bir çok münev- .|Rusyada vukua gelen hâdiseler, şimdi radına ermişti: Bir buçuk sene evvel aynen Almanyada cereyan ediyordu. Almanyada da işler, evvelâ — siyasi bir çözülme ile ve imparator aleyhine, | rejime karşı demokratik bir hamle şek- linde başladı. Evvelce anlatmış oldu - ğum veçhile, evvelâ, merkez ve sol cenah unsurları arasında, harbin idare- sinden ve rejimden şikâyet suretinde başlamış olan hazeket, hartjin ikincdi senesi sonlarında Rusyada olduğu gibi, evvelâ siyasi bir kaynaşma, ondan sonra nümayişlere geçme yolile gittik- çe büyümüş, düşman tarafından gelen propaganda ile, nihayet kuvvetli bir kitle hareketi halini almıştı. Almanya- nın her tarafında yapılan nümayişler şikâyet ve protesto hareketlerinden i baret görünürken, benim Berlinde ge-| çirdiğim — haftalar esnasında - silâhlı kuvvet, polis ve askerle demokratik | kütleler arasında çarpışmalara — kadar varmıştı. (Arkası var) kuş tardlarını parantez içinde ilâveye karar | zere bulunduğunu gösteren bütün alâ-| Yetdim. Mademki lâtim harflerile yazıyaruz, | hitin elifbesine mensap milletlerin tuttukla- | m usülden ayrılmamın da doğru — değildir. Esnsen gazetölerde senebi Kimlerinin çoğu- nun telâffara da yanlış yapılıyor. — İngilir, (D Ben lâtin elifbelerine mensup millet- | Almatı ve İslâv isimleri, ekseriya Fransızca vırla mukabele c gazetelerdeki ana imlâlarının yanlış telâffüz edilen şekillerile naklediliyor. | Meselâ, Eden ismini gördüğünüz şekilde yazarak öyle okuyorlar. Halbuki — telâffuz. edildiği tarıda yazılmak kalde olunca İden İşeklinde yazılmak icap ederdi. Ben enter nasyonal kaldeye göre yazmaya karar ver - ümitsiz bir di! ver okuyucularımdan sen zamanlarda pek|dim. Kenebi isimlerinin okumuş tarılarını tavırla, daha ümitsiz bir dil kullanı- (çok şikâyet aldım. Bunun için bundan sonra |bilmeyen okuyucular da be suretle tedricen & Önün çehresindeki —möna bir "'ılımı esasları arama değil, bir aman ileme mevkinde bulunma mânalarını NÜ Gdiyörde, Demek kiy zakert ve İ vaziyet bu kadar fena idi? Dönüş R.._Aİ"' bir dostluk duygusu içinde bergle vedalaştıktan sonra gene €etmek üzere Müştakla beraber Paşayı ziyaretye gittik. İlk defa © da vaziyeti vahim görmekle berabet henüz Makedonya cephesinin =’lluiı fikrine inanmıyordu. — Von Msenin cepheyi tutmak üzere “Sühim mikdarda kuvvet sevk etmek- Bir Doktorun “llııliik Çarşamba Notlarından — () Yumuşak şankr Chancremou ,, —M Azaları üzerinde başka birisin- Sirayet eden bulaşık hastalıklardan Tiridir. Şankr tabiri kullanılır. Pakat bu 'hıı.ı ür. Rifat iğin frengi e hiç bir alâkası yak- Prengi yarası dalma tektir. Chanere- OU ize bir kaç lane olur, Frengi yarası Bettedir, Chaneremou - İse yumuşaktır. Ürengi çankrıcı çok ağrımaz, Chahere- CU ise oldükça İstirap verir. Nhayet cremou kasıklarda hıyarcık denllen t Yapar ki frengi bunu yapmaz. Ch- ŞöSTemcunun aygıca bir mikrobu vardır. "“h.__ İf umumi hiç bir âraz göstermeksizin Vİ ile hem de yalmız mevzi! tedavi ile Çok çok yaptığı ihtilât kasıkta Ha yani hiyarcıktır. Azayıtenasüliyede gö- Tilen bütün çıbanları frengi diye telâkki Elmemelidir. Prengiden başka gerek ch- '€Mou ve gerekse tedavi edilmemiş AYUZ çıbanları da azayıtenasüliyede siz Börülür. ) Bu notları kesip saklayınız, yahat Albüme yapıstırıp kelleksiyon yapınız. zamanımızda bu nottar bir doktor Sakıntı İLEDİ İmdadınıza vetişebilir. bu isimleri asıl imlâlarile yazmaya ve aynl zamanda yatlarına, bir müddet İçin, oku - Yalan yanlış (Baştarafı 1 inci sayfada) aleyhinde doğrudan doğmuya takibat icrasına müsait değildir. Alâkadarların iftira davası açmaları lâzım, onlar ise böyle bir teşebbüse lüzum ve imkân görmemişlerdir. Binaenaleyh — ikinci safha hiç açılmamıştır. Bununla beraber gene bugün bu meseleden bir defa daha bahsedeceğiz. Bizi buna sevkeden âmil Bulgar gaze- telerinde gördüğümüz bir - haberdir. «İstanbulda meydana çıkarılan bir su- ikast teşebbüsün serlevhasını taşıyan bu haberi aynen nakledelim: | İstanbul, 5 (Mart) — Dün — polis Kadıköyünde üç ermeni -kadmının e- ivınde araştırma yapmış — ve kadınlar bu araştırmaya mümanaat ederek po- lislere bıçakla hücum etmişlerdir. | — Çarpışma esnasında bir polis ağır surette yaralanmış, — kadınlardan biri de aldığı yaraların tesirile ölmüştü Neticede her türlü mümanaatın Wlıı_w.lıııı olduğunu gören kadınlar evi yakmışlardır. Türk gazeçelerinin - verdikleri ha- berlerden anlaşıldığına göre Mmevzuu bahis üç Ermeni kadını yabancı mem- leketlerle irtibatta bulunuyorlarmış. Komşularının iddiasına göre bun- lar İstanbul ve Ankara sür'at katarına ıh.ı suikast hazırlamışlar ve sık sık gi- dip gelen Türk devlet ricalini öldür- ımek istemişlerdir. Polis arama yaptığı bir çok mektuplar geçirmişlerdir. Bu mektuplardan anlaşıldığına — göre bu kadınlar Ermenistanda bulunan akra- baları ile muhabere halinde - imişler, |Ye oraya kaçmak için hazırlanıyorlar- dolayı ruht hallerinin mış.» İ zaman eline | bunların okunuş tarzlarını öğrenmiş olacak- | lardır, —— .-- — a neşriyatın Zararı Bi büber mağlessi dülür Bülçer gazetelerine geçmiş değildir. Çünkü |D. M. B Alman ajansı tarafından ve- rilmiş olduğu için dünya gazetelerine den bir çoklarına da geçmiş olduğuna | |hükmetmekte hata yoktur. | Bununla beraber Alman ajansına kızmaya hakkımız olamaz. Çünkü yu- karıki satırları bazı - gazetelerimizden hemen hemen aynen kopye etmiştir. Türk vatanı içinde suikastçıların yaşadığı ve müsait zemin bulduğu bir toprak değildir. Buna rağmen azami hassas, azami müteyakkız bulunmak vazifemizdir. Diğer taraftan .gazetelerimizin bu gibi meselelerde daha ciddi davranma- 'ları icap eder. Hariçte düşmanlarımı- zın yaptıkları propagandalar kâfi, bu- na kendiliğimizden de bir şey ekleme- yelim. Emniyet Müdürünün bir mektubu Gazetelerimizde yanbış, heyecanlı ve mübalâgalı bir surette intişar eden Kadıköy yangını etrafında resmi tah- İkikata istinaden” en doğru - tafsilâtı |«SON POSTA» vermi: Dün Emniyet Müdürlüğünden al- dığımız bir tezkerede Son Postanın neşriyatı bir kere daha teyit edilmek- tedir. Emmiyet Müdürü tezkeres'inde ezcümle şöyle demektedir: «Alâkadarlar tarafından hemen ma- hallinde yapılan tahkikatta yirmi sene- İdenberi ayni mahallede ve ayni evde oturan ve başlarında erkekleri — olmi- yan bir Ermeni ailesinin ötedenberi komşuları ile olan geçimsizliğinden ve hususi ha- yatlarının fena bir tezahürü olarak iç- nei kânunun yaslı bir akşamıydı. eville caddesinden geçerken karşı tarafta yi yaşımın hatırasını doldu- Yan ve bir gün ansızın beni bırakıp gi- den güze) Martanu gördüm. Pek bitik' ve p sir hali vardı. Son zamanda mişti Merhametten ziyade bir merak his- sile ona doğru yürüdüm. Beni karşı - sında bulu bir hayale; görmüş gibi | silkinerek haykırdı. | bir O yordu: | Sen bütün bedbahtlıklarımın baş- langıcısın. Seni bıraktiktan sonra ha - yatım hep hüsranla geçti.. Ne 0? diye yarı müstehzi bir ta * « Zengin müösyö - den ayrıldın mı?.. Ondan ayrıldığını biliyordum.. Za- ten kıyafetinden de okunuyorda. Benim bu sözüm üzerine Marton ağ- lamağa başladı: Beni incitmek ve kırmak için bu Zamanı seçmemeliydin, dedi. — Fena bir maksatla sormamıştım.. Üzüleceğini b sormazdım., İs- tersen akş y ni beraber yiye -' lim. Martlon ağ le: — Hay ! diye cevap verdi. Civardaki lokantalardan birine gir - dik. Sıcağın tesirile, eski sevgilimin | hastalıktan ve sefaletten solmuş olan yüzü pembeleşmeğe başladı. Perişan -| üzerinden dağılır gibi oldu. Şim hem çarbasını içiyor, hem yordu: Hepsini baştan söylemeliyim sa - na.. Bilmediğin bir çok şeyler var. Hâ- â seni neden bırakı p kaçtığımı ihtimal memişsindir.. Öyleya kil ektin.. Bilmem © zama! şim. Jıyabiliyor Mmusun. O zamanlar yatımın en güzel günleriydi. Sen evde olmadığın zaman ne kadar sıkı - | lırdım. Bütün gün pencerenin kenarı - nâ oturur, senin gel i beklerdim.. Bir gün gene böyle pencerenin kena- rındaydım. Bilir mistn, hani karşımız da büyük bir, apartıman vardı, işte o gün bu apartımanın birinci katı gözü- me çarptı.. O dairede garip şeyler ge - çiyordu. Sabahleyin, geniş ba'kona, sırma işlemeli elbis iymiş iriyarı iki zenci çıkıyor ve sigara içerek etrafı i di. Öğleden sonra, s r Japon peyda olüyor. ve 80- | 'a muztarip muztarip bakarak — bir saat kadar balkonda oturuyordu. Son- Ta da, saat üçle beş arasında, bu gari amasını kesti ve tehalük- lerinden birinin cehalet ve fazla asabi- | yeti neticesi tapusu kendi üzerinde ©-| lan bu eve ateş vererek yakmakla be- İraber kendisini de evin içinde öldür- |düğü meydana çıkarıldı, tahkikat sonunu öğrenmeden kendi muhbirlerinin bildirişlerine — müsteni- | |den bazı gözetelerin yaptıkları asılsız ve yanlış neşriyat halkın haklı olarak telâş ve endişesini mucip oldu. Hülâsa bilinmiyerek fena bir şey yapıldı.» — | Nabla ğ Esası böyle olun bu hâdisede resmi | rüya PRENS Nakleden : Faik Beremen âlemin efendisi olduğu anlaşılan bi gelirdi. Başında, Hind racalarınınki gibi bir sarık, ve üstünde koyu kırmızı kadife- den bir elbise ve omuzlarında beyaz e Şi İ bir barnosu vardı. Önrümde bu kadar evvelâ zayıf alelâde fakir kütlelerin geçirdiği sıkıntılar sıhhatini harap et - İasil ve muhteşem çehre görmemiştim. Bütün hareketlerinde, şarklılara sus bir yumuşaklık ve derinlik s yordu. Bu tuhaf x etmeğe efendisi be arı her gün tetkik n.. Bir akşamüstü evin gördü. İri gözlerini otur. duğum pencereye çevirdi. O anda, bil- mem noden, vücudumda bir ürperme duydum.. Şüphesiz ki heyecanlı tım. Çok durmadım ve perdenin a. sına geçtim.. Fakat o, hâlâ güzel göz- lerini pencereden ayırmamıştı. Bundan sana hiç bahsetmiyordum. Günden güne anlıyordum, ki karşıdaki şarklı bana, gittikçe artan bir alâka gösteriyordu.. Bir öğleden sonraydı. Gene evde yal- nız oturuyordum. Kapi çalındı. Tani- madığım bir ihtiyar adam, kendisinin anya kralının — kâtibi rek benimle konuş * Arkasında da bir zenci vardı. Salona aldım. İhtiyar adam oturmadı. Önüm. de eğilerek bir mektup uzattı ve tek - |rar eğilerek çıktı, gitti. Sapsarı kesilmiştim ve -bir rüyadan uyanır gibi şaşkınlaşmıştım. Zarfı bü- yük bir heyetanla açtım. Prens, zarif ve şairane bir üslüpla bir ziyaretini ka ;|bul etmemi rica ediyordu. Mektuba “|cevap vermedim. Buna rağmen iki gün sonra, prens, üstünde gayet mühteşem bir elbise ol. duğu halde yalnız geldi.. Onu kabul e- dip etmemek için düşündüm. Fakat sanki ipnotize olmuş gibiydim.. Bera - berce salona girdik.. n Ne yaptığımı bilmiyordum, İradem elimden gilmişti. Hayatımda bu kadar hâkim ve bü kadar sempatik bir insan görmemişlim. Gözleri âdeta kıvılcım saçıyordu. Marton bunlari anlatırken gülme - mek için kendimi zor tutuyordum. O j retle devam etti: — ay prenmsle beraber yaşadık ve sonra bir gün ansızın kayboldu.. Müt- iş sarsılmıştım.. Buna rağmen — sana dönmek istedim. Fakat o vakit sen be- nim müracaatıma kulak bile asmamış- tın!., h Eski sevgilim sözünü bitirince gü - Kimsiyerek: d benim zavallı Martoncuğum idedim, Şimdi hatırladım: Şu senin prens, o vakit eksantrik maçeralarile Parisi altüst eden Roman. yalı bir dişçiydi Ben bunu söyleyince Marton vüzlü me tuhaf tuhaf baktı. Âdeta ma i çıkarmadan dikti. Hayatının en gü kılmıştı. Yarınki nushamızda : Solâan ümit Yazan: Melâhat Tezer

Bu sayıdan diğer sayfalar: