2 Bağdattan İran hududuna Hattıüstüva ikliminde kar fırtinaları - Hudüttaki Şayloblar - Mağazasını üstünde taşıyan şeyh - Gümrük memurlarile bir muhavere Yazan: İbrahim Hoyl eTi (Baştarafı 1 inci sayfada) Yor. O kadar soğuk, Kaç gündür, Tah- “Tandan buyana ne bir yolcu, ne de pos: gelmedi. Amma, gene siz bilirsiniz. Dediklerine bakılacak olursa, Ha - Hekinden Kirmanşaha kadar yol açık - İuş., Bu akşam hareket edersek, yarın Hanekinden otomabil emrimize âma - bizi götürebileceği, ulaştırabileceği İere kadar ulaştırırsın.> Arkadaşlarla bir meşveret mec- İsi” kurduk. En korkağımız, «ka- İlim> dedi. Ben de bir an ev- «mahalli — maksuda» — eriş - sevdasında olduğumdan onları retlendirdim: <Yola çıkalım. Bu- Svâre beklemektense İran topra- yolun açılmasını gözleriz» de - Şurasını da okurlarıma arzede - * Bu yu İranda görülmemiş so - hüküm sürmüş. Kirmanşah, lan - 'Tahran yolları günlerce Ş, postalar işlememiş, Tahran- benzir kıtlığı baş göstermiş. Ve se- bir rüzgâr nedir bilmiyen, daima üva sıcakları altında inliyen , Kasrı Şirinde bütün, porta - Mandarina ağaçları mahv ve harap Binnetice köklerinden budan - İcap etmiş.. Otomobil yollarını yüzlerce amele, insafsız altında canlarını feda e - bir FERKA im, T d T € bütün bunları öğrendikten, ve otobüsün 23 — yolcusunun mduklarını duyduktan ve da- he benzer - elbette ki çiğ gibi bü- - wak'aları dinledikten sonra #etmek Adeta bir aslan yü- ? ihtiyaç hissettiriyordu. Nasıl ol- » bilemem arkadaşlar kabul ettiler. Ve q"?:nunm bütün jestleri, n o gece, Bağdadın şimal is - First tâ ç Second elass, diye sorarken yap- ,,%."ıhukı"ı. bir şimendifer memu- Tt N ziyade bir metrdöteli andıran a oyuncak Mblr zatın — delâletile, İdik mite bindik. Önceden - tenbihli N: Trenimiz sabaha karşı saat üç bu- llm; * Hanekine varacaktı. Otomobi - 2 Ç2 aat sekizde hareket edeceğinden, Üey lar uyuyabilirdik... Mihman - %"mıı bir teşekkür edip, bir de bir Süm, Vana siğarası ikram ettikten 4 trenimiz kalktı. Hemen yatak - hlza çekildik. |.hn:'ıdndfy:z... Penceremizde - bir ü“'ırı m Bırı eLl. ı:lbı)ıınb.ıyazilc. BZ çaylari ir tabak bis - t?v“' içeriye uzattı.. Âdetmiş. Hane- Çok Yolcuları böyle uyandırırlarmış. İter ğlllırd.ıı şeklini bile unuttuğumuz "“İ"e Ü sefer biraz daha uzamış, mah- , RNiş olarak Traklı - tacirbaşıların b“d:ıqnd. Rörüyorum.. Bu tacirbaşılar İütak Un seyyar sarraflarıdır. Boz Ni> « Pasaportunuzda yazılı ste: hiz m“""mı. frangınız ve Türk lira « &ıl Var?.. Ve yahut biraz sonra u - Tüz sınırın öbür ucunda kulla- nılacak akçeye ihtiyaç duyuyor musu- nuz.. O halde, hemen bu arı gibi ça - lışkan, dillerinde şeytan tüyü bulunan iri göbekli Şayloklara yanaşınız.. On - lar leb demeden leblebiyi anlıyan kim- selerdir. Ve dünya borsasını da günü gününe, takip ederler.. Biz de öyle yaptık. Elimizde kalan 'Türk liralarımızı tümene değiştirdik. Değiştirdik amma.. Bu baziçede, gene bizler yandık... Bavullarımız açılmadı. Elimizdet gümrük beyannamelerini aldılar, ve hemen otomobilimize atlıyarak gene yollandık. Başımı Irak toprağına son bir kere daha ba - On beş dakikalık bir seyahatten son- Ta sanki yeni bir kavuştuk. Bağdadda o kadar şişirilerek bahsedi- len soğuktan eser yoktu burada.. Iliık güneşi, mavi semasile, İran hududu Hasravide bir bahar hüküm sürüyor - du, Paltolarımızı bile çıkarmayı dü - şündük... İlk defa olarak ayak bastığımız İran hududunun, çöl üzerinde bulunan hu - dutlardan hiç bir farkı yoktu. Otomo- bilimiz, küçücük, i l kapısını andıran ve yeni baştan yapıl - makta olan gümrük önüne yaklaşınca, başlarında tulgalı kasketler bulunan ü- niformalı iki polis (ajan) yanımıza geldi, ve pasaportlarımızı İstediler, Bu | , muamele bittikten sonra, binadan içe- riye girdik. Dışarının yakıcı güneşin - den sanra, mabedimsi bir loşluk ve se. rinlik içinde, Bağdaddan gelen hacılar, | arap şeyhleri, ve etraflarında, üzerle - rine kat kat elbise giymiş, başlarına çatkılar çatmış, ellerine eldivenler, o- nun üzerinde türlü türlü altın yüzük - ler geçiren çarşaflı hanımlar telüşlı a. dımlarla oraya buraya Kidip Beliyor, muayene memurlarının hiç te acele et- meksizin, çamaşırlarını karıştırmaları- na, bavullarını altüst etmelerine, sa - bırsız sabırsız bakıyorlardı. Tanrının bu nisbeten sıcak gününde arkasında kalın kürkü, onun altında paltosu, daha altında pardesüsü ile bu- ram buram terlediği hâlde, şişkin cep- lerinin bir türlü kavuşturamadığı, ce- ketini bir düzüye çeken bir arap şeyhi, sayısını Allah bilir, bavullarından di - kilmemiş ipekli kumaşlar, kolyeler, a. rap işi bilezikler, yün fanilâlar, hülâsa bütün bir dükkânı donatacak eşya çı - karak muayene memuruna gözile, ka - , parmaklarını havada sallıya sallı- Ya «para» işareti yapmasına rağmen, namuslu memurun hiç ehemmiyet ver. mediğini görünce, bir vaveylâdır, fer- yattır kopardı. Buna, onun gibi yüklü, on, on iki yaşında olmasına rağmen kürk manto giymiş, kızı da cırlak ge - sile tempo tutunca, hepimiz o arafa seğirttik. Kapıda, pasaportları numa - Talıyan memur bile bir an için işine bakmadı. Sansasyonu, çipil gözleri, ve sinsi tavırlarile seyreden ihtiyarca bir arkaya çeviriyor. | SON POSTA Atinada kanlı bir aşk ia_ciası Merkez ku;ıındanhğı mu- harebe meydanına döndü *& # — Bir miralay öldü, bir ihtiyarın gözleri kör oldu, bir yüzbaşı ile diğer bir adam ağır surette yaralandılar Atina, 5 (Hususi) — Atina Merkez kumandanlığı evvelki gün büyük bir Taşk faciasına sahne olmuş, askeri dok- |torlardan yüzbaşı Kastritin mütekait İbir bahriye miralayını öldürmüş ve İsurette yaralamıştır. Bu kanlı hâdise- ye sebep maktuNin kardeşi yüzbaşı Te odoropülos ile doktor Katriti hem- İşiresinin evlenmeleri meselesi... Hâdi- se şöyle cereyan etmiş Yaralı yüzbaşı Teodoropulos katil İdoktorun kız kardeşi ile evlenmeğe ka rar vermiş ve geçen şubatın 15 nde de nişanları yapılmış, Fakat yüzbaşının ailesi bu işe razı ol mamışlar, bilhassa ihtiyar miralay bu işe muhalefe| etmiş, yüzbaşı da onları (kıramamış ve nihayet doktora kız kar |deşile evlenemiyeceğini kat'i bir lisan la bildirmiş, Kız kardeşinin böylece meydanda kalmasını hoş görmiyen doktor, hemşi resinin Yüzbaşı ile alan münasebetleri e namusunu yıkacak mahiyette görmüş ve derhal merkez kumandan- giderek yüzbaşı hakkında şikâ- y bulunmuştur. , Merkez kumandanı her iki tarafı ay rı âyrı dinlemiş, bilhassa yüzbaşı Te- gdoropulosun kızı istemiyerek terket - |tiğini anlayınca, bu! n aralarının |bulunabileceğine kanaat getirmiş ve İyüzbaşının ağabey: eniştesinin de bulunduğu bir toplantı tertip etmiş, Bu toplantıda yüzbaşı, ora : | Kız kardeşinizle evlenmeğe muva | orum, fakat kendisile şimdi- lik nişanlı kalalım demiştir Doktor buna şiddetle muhalefet et - | nüz, namusunu pa; ziyeti bir an evvel temi: mukabelesinde bulunmuştur, Söze yüzbaşının ağabeysi Miralay da karışmış, doktora — Size namımızı suz kızınızı temizli; nun değil misini se bu evlenme hiç olmıyacak! sözlerini söylemiştir. Bu sözleri işiten doktor, cebinden derhal tabancasını çıkarmış ve Mirala ak ateş etmiştir. Katil bundan ateş etmiş, veriyoruz, nar ruz, da hâlâ mem yın göğsüne nişan Miralay derhal ölmüştü sonra yüzbaşı ile eniş fakat kurşun seslerine ge kapının arka sından dinleyen doktorun babasına da bir kurşun isabet ederek adamcağızın gözlerini kör etmiştir. Miralayı öldüren, iki kişiyi yarala yan, ve babasını da kör eden doktor gimdi, hapishanede muhakemesinin ya eklemektedir. kadın (hikmetinden süal olunmaz) da ipekliler, canfeslerle davu| gibi mişti) Şıpadak düştü, bayıldı. Manza- ra gayet hoş, o nisbette gülünçtü Sonunda mesele anlaşıldı, Kirman - şahta, mağaz: bulunan yerli arap - lardan biri, kaçak götü k isted bir çok eşyayı Usta Ve tecrübeli me . murdan kaçıramayınca bu kömediyi oynamış, lâkin komedi muvaffakiyetle bitmemişti.. Kadınlar, biz'm Şehir Tiyatrosu ar- tistlerini kıskandıracak, hele Bediayı büsbütün çileden çıkaracak bir maha- retle bayılıyorlar. Şeyhin, Medine di- iencisi gibi feryatlarını hatırlıya hatır. lıya gülerken, ayni usta ve gün gör - müş memurun bana doğru geldiğini gördüm. İnanır mısınız? Sanki bende de bir şey bulacakmış gi yüreğim atmıya başladı. Yüzüm sapsarı kesildi. Memur gayet terbiyeli ve nazik bir e - da ile: Befermayid Baz Kunid (buyurunuz, a- gınız, lütfen) didi. Muayene memuru, adam sarrafı ol- malıydı ki, eşyalarıma te el sür - 'zerlerinden o |maktulün kardeşi ile enişlesini de ağır | ), İzmirde bütün spor klüpleri dağıtıldı, yeni 3 klüp kuruldu Yeni kurulan klüp Üçok, Doğanspor ve Yamanlarspor adlarını aldılar. Eski klüp binaları lokal olarak kalacak İzmir, 9 (Husust muhabirimizden) — İzmirin spor varlığı nı kurmak ve mill! küme maçlarında İs tanbulun ve Anka- Tanın karşısında kuv vetle durabilmek i- çin vali ve parti baş kanı Fazlı Güleç İz mirde yeniden Üüç klüp kurmuştur. Ge celeyin partide top- lanan ve saatlerce |müzakeratta bulu - nan spor klüpleri murahhaslarina şu tebliğ bildirilmiştir: | — İzmirde mev cut klüpler isim ve renklerini terkede - rek üç ad altında bir leştiler: Altay, Altın ordu, Buca klüpleri siyah sarı renkler Üçok adını aldı. 2 — Göztepe, İzmirspor, Egespor, kırmızı beyaz renkle «Doğanspor» adi ni âaldı. 3 — Karşıyaka ve Burnova klüpleri siyah kırmızı renkle, Yamanlarspor a- dinı aldı. Bütün klüplerin merkezi parti Eski klüp binaları Jokal ola- aktır. Parti umumi spor federasyo- nuyle temas ederek j teşekküllerin i kümeye girmelerini temin etmiş- ni klüpler yeni formaları ve ye i kuvvetleriyle milli kümeye girecek lerdir. * Milli Kümeye giremiyen klüpler etrafında düşünceler Futbol Federasyonunun karara aldı ğı «Milli küme» maçları birkaç gün son ra İstanbul, İzmir Ankarada hep birden başlamış olacaktı Yepyeni bir şekilde orlaya atılan ve mermlekette birinci defa tatbik edile - me işinin nasıl bir maçlar nihaye en sonra anlayabileceğiz. Hakıyetle başarılması için tertibatı almmış olan Mil me oyunları, ya mali cihetten, y ta taki ın mühtelif şehirlerde cakları maçların mü: Birleşen klüplerden Altınordu ve Göztepe aksamıyacak olursa, bu senek! tecrübe den sonra bu maçların bundan böyle devamı bir hayli kolaylaşmış olacak ve bu suretle de maksada kavuşulacaktır. Üç şehirde birden başlayacak olan mil- t küme oyunları bütün dikkatleri cel- bederken, haricinde kalacak olan klüp ler de yeni bazı teşebbüslere girişmiş- lerdir. Futbol maçlarının en hararet di başlarına ortada kalmış olan İstan- bulun milli kümeye dahil bulunmıyan klüpleri bir toplantı yapmışlar ve bun da haklı bir heyecan göstermişlerdir. Bizde klüplerin kuruluş şekli herkesçe malümdüur. Bir klüp bütün faaliyetini bir tek spor üzerinde yalnız futbole in hisar ettirir, futbol sporunu da yapa» mazsa müşkülâtın büyük tarafı bütün açıklığiıyle meydana çıkmış olur, Klüplerimiz mevsimlere göre spor yapar vaziyette olmadıkları için varlılt larımı futbole ve onu da mevsime has- retmişlerdir. İşte kendi başlarına ortada bırakılan klüplerimiz yaşamak için ilk defa müş kül bir vaziyette kaldıklarını anlamış- lar, ve bu vaziyeti gidermek maksadi- Je bir toplantı yaparak hiç değilse ken di yağlarile kavrulmağı, başlarının ça- resine bakmağı görüşüp bu hususta ba zı esasbı kararlar da almışlardır. Saat- lerce süren bir toplantıdan sonra da şu neticelere varılmıştır: (Devamı 8 inci sayfada) Yeni memurin Kanunu ve Bir eski memur Devletin yeni hazırladığı Memu - rin kanunu projesi memleketin dört köşesindeki memurlar arasında bü- yük bir alâka uyandırdı. Bu arada o- kuyucularımızdan Ahmet Yardım de bize gönderdiği Bir mektupta bu nünasebetle diyor ki : Ben bir yatı mektebinde idare memuru idim. Mektep lâğvedilince bittabi vazifem de nihayet buldu. Bir ay açık maaşı aldım, Memurin kanunu mucibince maaşım nisbetin de bir vazife bulacak iken bir derece tenzil ile on iki lra maaşlı hastaha- ne etüv memurluğuna geçtim. Hak- kı müktesebim baki kalıyordu. Biz- zarur kabule mecbur oldum. Tekaüt müddetinr” geldiği halde muhasebel hususiyenin ikramiye tahsisatı olma dığından o talepte bulunamıyordum. Müvazenei umumiyeden bir memu- riyet istiyordum. O esnada etüv işi fen işidir, diye beni muhasebei hu- süsiye tahsildarlığına tayin ettiler, Kabul etmiyerek istifamı verdim. lâhara nüfus ikinci kitabetine 10 la tayin edildim. O sırada tekaüdiyemi istedim. Kanun son ma. aşla tekaüt edilir, diyordu. Halbuki ayni kanunun diğer bir maddesi (hakkı müktesepler) mahfuzdur, di- yordu. Bu madde hiç göze çarpma- dı. Memlekette mühim bir zümreyi 1 eden memüur zümresinin k lleri üzerinde durulacak bir mese- ledir. Memüur buna karşı da azami hassa davranmaktadır. İşte yeni Memurin kanununda dü şünülecek en mühim nokta bunlar- dır. Bana öyle geliyor ki kanunla kü- Çük memurların terfileri, kıdemleri üsülü kat'i değildir.» Okuyucumuzun bu mektubunu, yeni kanunu tanzim eden millet ve- killerimizin nazarı dikkatine koyu- yoruz.