» le, oldukça enteresan olanl Maznun hikl me SÖZ Verdi Derhal okuyup yazma öğrenmiye başlıyacak, yeni ölçüleri tanıyacak, eski ölçü de kullanmıyacak Ölçüler kanununa muhalif hareket davaları, hakyerlerinde arada bir görü- Tür. Bunların çoğu, herkesin alâkasını uyandırmaz. Ufak, tefek davalar ara- sında sayılan bu davaların duruşmalar rı, ya on lira para cezası alınmasile ne- ticelenir, ya da beraetle biter. Bu para cezaları da, duruşması yapılanların ekseriya sabıkaları olmadığından, en çok tecil edilen cezslardandır! Fakat, bu arada duruşma safhası veya duruşmada geçen dır. Meselâ, şu: Salona giren boylu boslu, dinç ta- vırlı, kumral pala bıyıklı adam, Sarı yer civarında Demirci köy ahalisinden çiftçi 1310 doğumlu İsmail oğlu Mu- bharrem.. — Doğma büyüme oralıyım, diyor, Sarıyere arada sırada, İstanbula daha seyrek inerim, diyor, Ayda, yılda bir! — Sen, ölçüler kanununa karşı mu- halif harekette bulunmuşsun. Yani, yeni ölçüler yapıldı, eski ölçüler orta» dan kaldırıldı, ya?. — Has... Evet.. dan! — Sonradan işitmiş olsan da, evvel- den işitmiş olsan da, kanun ne zaman çıktıysa, o tarihten itibaren, eski ölçü- İeri kullanmak yasaktır! — Evet! — Evet, ama, bak senin elinde dam gasız kantar görmüşler! — Kantarı gördüler, ama ben kan- tarın damgasız olduğunu görmemiş- tim kil Var mıydı damgası, yok muy- du? Farkında değildim doğrusu! Hâlâ da bilmiyorum! — Nasıl bilmiyorsun? — E, ne bileceğim, ya! Benim oku- mam, yazmam yok! Cahil adamım ben! — Okuyup, yazmak öğrenseydin! Cahil kalmâk iyi şey mi ya? — İyi değil ama. eğim elbette. Daha öğrenemedim, ama... — Kendini müdafaa et. Ne diyecek- sin? — Ha, müdafaa m. Biliyorum, bakI ben, o kadar da cahil değilim! — Söyle, bakalım! — Bu kantar, benim (değildir. Bu kantar, Sariyerde Orta çeşme cadde- sinde kömürcü İsmailindir. Ben, çuval tartacaktım. Ondan kantar istedim, ba na beş kuruş kira ile verdi. yalnız çu- vallarımı tartmak için! Kömürcü İsmailin ifadesi okundu. O, ukantar benimdir, ama iki buçuk senedir kullanmıyordum, arpa, saman anbarında asılıydı. man, arpa alırken, kantarı da alıp git- mişi» diyordu. Müddeiumumi, bu şahitliğin, duruş ması yapılan çiftçinin ifadesini kıs- e Okuyucularıma Cevaplarım Bayan Rukiyeye: Kocanıza anlatılacak şey çok de- Bildir, birkaç tanesini sayayım: I — Almanyada evlenmek isteyen fakirler hükümet cihaz verir, para- ca da yardım eder, 2 — İtalyada evlenmek isteyenle rin balayi zarfında yaptıkları bütün yolculuklar bedavadır. Otel masra » fında da istifadeleri vardır. 3 — Roma hükümeti şimdi nüfusu arttırmak için yeni bir teşvik proje sinin tetkiki ile meşguldür. Bu pro jeye göre hükümet dört çocuğu olan bir adamın servetinden ölümü halin İşittim, ama sonra Muharrem, sâ- men teyit ettiğine ve kantarı damg& sızlığını bilerek kullandığı sabit olma- dığına işaretle, beraet istedi. Hey'et de beraeti kararlaştırdı. Çiftçi Muharrem, salondan çıkar- ken, kendisine nasihat veren reise, vâ- detti: — Okuyup yazma damgaları tanıyacağım. Artık eski öl çü kullanmam. Gülizar hakkındaki karar 6 Nisana kaldı Galatada Közımi öldürmekten suç- lu Gülizarın ağır cezada yapılan du- ruşmasında, dün akşam üstü karar bik dirilecekti. Koridorda daha öğledenbe- ri dehşetli bir izdiham vardı. İntizam, güçlükle temin olunabildi. Fakat cel- se açılınca, kararın müzakeresi bitme- diği öğrenildi. Karar, 6 nisanda verile- cektir, Silivrili Nazmi 7 buçuk yıl hapise mahküm oldu Silivride Hasanı tehevvüren öldür- mekten suçlu Silivrinin Yabancı di- ğer ismile Ali paşa köyünden Mustafa oğlu Nazmi, temyiz umumi ceza hey- etinden nakzen duruşması / neticesin- de, dün ağır cezada 15 sene ağır hap- se mahküm olmuş, ancak vak'ada hak- sz tahrik görülerek, ceza müddeti 7 buçuk yıla indirilmiştir. Çatalca ceza hâkiminin mektubu 19 Şubat 937 tarih ve 2355 numaralı gâzetenizin altıncı sayfasında çift sü- tun üzerine dizili ve (!) işaretini havi (Hâkim davacı, avukat maznun) baş- Yıklı henüz muttali olduğum bir yazıya vazifemden münbais bulunan bir dava ya ve aynı zamanda şahsıma taalluk basebile cevap veriyor ve bu cevabı - mın İ8Ğİ numaralı kanunun 48 nci maddesinin tarifatı dairesinde gazete- nize dercini yine o maddeye istinaden: İstiyorum: «Avukat olmayıp bir dava vekilibu- lunan maznun Hasanın Adliye Vekâ- etine vâki ihbaratının, usulen vekil likçe bittahkik iyi niyetle yapılmadı- ğının anlaşılinası üzerine mumaileyh hakkında 2556 numaralı kanunun 99- uncu maddesine tevfikan kanuni teki bat yapılmasına izin verilerek dosyası C. müddeiumumiliğine (gönderilmiş ve bu dava halen İstanbul ağır ceza mahkemesinde görülmekte bulunmuş tur. Ben şahsen bu davada her hangi bir makamı ikamei davaya tahrik et- mediğim gibi şahsi hak talebini muta- zammın bir müdahale arzuhali de ver- medim. Bu işde Vekâleti kendili- önden yüksek takdir ve tensibini kul lanarak dava vekili Hasanı, Hâkime if- tira fiilinin suçlusu sayarak onu adli takibata tevdi etmiştir. Keyfiyet bun -| dan ibarettir.» o Çatalca ceza hâkimi m Öztürk öğreneceğim, cuk sayısı 3 olursa dörtte bir vergi 2 olursa üçte bir vergi, bir olursa servetin yarısı, hattâ bir rivayete gö re servetin dörtte üçü vergi olarak alınacaktır. Netice çıkarmıyacağım. Bunu zev cinize bırakınız. * Çivrilde Bayan (K.K.) ya: 20 yıldan beri bir çatı altnda met res hayatı yaşayanlar. bazılarının gö zünde evli sayılırlar, Fakat terbiye telâkkilerinde esaslı ve ciddi olan » lar bu gibileri de benzerlerinden &- yırd etmezler, Ailenin sofrasında ni- kâhlı olmıyanm yeri yoktur. TEYZE SON POSTA Raraemezği Musevi Cemaati Reisi Marsel Frankoya açık mektup Bay Franko, Birkaç gün evvel bir gazetede çıkan beyanatınızı okumuş ve şaşmıştım. Ge ne ayni gazeteye upuzun bir makale yazmışsınız. Bu makaleyi de okudum. Ve neticede şuna kani oldum: Siz ya Jâ tifeyi çok sever bir adamsınız, yahut ta yanlış davayı müdafaa eder avukat gi- bisiniz, fakat muvaffak olamıyorsunuz. Makalenizde : «Yahudi haddi sanada muhite inti- Diyorsunuz. Buna İngiltered lemenkten misa'ler de getiri ve gene İtiraf ediyorsunuz ki: Yahudi- de her yerden fazla hüsnü Fakat Türklerle abilir değli mi? Siz bu melhuz sualin cevabını da veriyor nuz: Yahudi Türklerinin çoğu. Yanırmış vap verirlermi Ne mükemmel bir buluş. Siz bu bu- Tuşu bir zekâ, yahut bir deha eseri zan nediyorsaniz yanılıyorsunuz Bayım. Biz Yahudi vatanı lundan ziyade, Balat is teköyde oturduklarını bil kısmı da Beyoğlunda oturabilirer. Bey oğlundaki malüm dediğiniz, havayı, malüm şekline Koyan zannede - rim ki onlardır. Beyoğlunda çeye fransızca cevap Veren öz bulunduğu ından dg züppeyi kabahatli çık da elli bin olduğunu $ budleri temize çi Ra bilmem ne adar haklı olal tahakkuk şart yıtlarını değila ilâve etmek mecburiyetini b ssetmeniz den belli: «Devlet, intibak etmiş fertlere hâki- k müsmelesini yapmalıdır.» de. de maksadınızı hiç anlamadım. intibak etmediğini birkaç yerde si iniz bütün Yahudiler, bu gün hakiki Türke yapılan muameleden başka bir muameleye mi maruzdurlar? Dedim ya, siz ya lâtife sever bir a- damsınız, yahut ta yanlış davayı mü- dafan eder avukat gibisiniz, fakat mu- ki mekt 'Türklüğ raya mahküm edilmiş, ancak suçunu ilk safhada dürüstlükle itiraf edip tah- kikatın inkişafını kolaylaştırdığından, cezası 3 sene, 10 ay, 20 gün, 93 liraya indirilmiştir. de veraset vergisi almıyacaktır. Çe- Kendisini müdafaaya lüzum vaffak olamıyorsunuz. İMSET Bir tahsildar 3 sene 11 ay hapis yatacak Beyoğlu belediye tahsildarlarından Mehmet oğlu Halidin, tanzifat, tenvi- imlerile para cezalarından 120 kuruş ihtilâs etmekten yapılan İ lir, fi ağır ceza kararını ver-| dinle birlikte Neronu oynuyorduk. Ne- İseişiiz. Halid, 5 sene 10 aya ve 140 li-İron rolünü yapan Bürhaneddindi. Gö- görmiyen suçlu Bir müddet evvel Kızıltoprak pos- tanesi müdürlüğüne vekâlet eden pos- ta memuru Kâzim telgraf bavalelerini tahrif ederek 700 lirayı zimmetine ge- girmişti. Küzımın ağır ceza mahkemesinde imevkufen muhakemesine devam edil miştir. Müddelumumi muavini Kâzı- min cezalandırılmasını istemiş, kendi- sine müdafaa için söz verildiği zaman Kâzim kendisini müdafaa etmiyece- ğini, mahkemenin kararına İntizar et- tiğini söylemiştir. Mart 10 TİYATRO İğ Sahnede kırk beş sene Birzamanlar Türk sahnesinin en tanınmış san'atkâr- larından olan Karakaş hatıralarını anlatıyor — Sahneye ilk defa 1692 de çıktım. | “İzı operetinde Tiba rolünü “lları türkçe il dum. Sahnede -İtim. ve relümün icabı şu cümleyi söy- İ — Şimdiye kadar hiç bir katil, öl - -İ dürdüğü insanların karşısında soğuk- Hesap ediyorum; kırk beş sene ol « muş. — Sahneyi ne vakit bıraktınız?, Yüzüme bakıyor; o şimdi biraz ev - velki sessiz ihtiyar değil Yüzünün hatları değişti, sertleşti. Beklemediği bu sual karşısında isyan eden bir sesle: — Ben sahneyi bırakmadım, dedi, ben gene sahnedeyim, Kırk beş sene * hep sahnede idim. iyatroya nasıl başladınız? — Büyük Benliyan amcamdır, Ka - rakaş hemşireler halalarımdır, — Desenize, sizde gktörlük irsi imiş. — Evet, ilk defa sahneye çıktığım zarosn on sekiz yaşımda idim. Hiç u - nutmam, Kınalıadada Değirmenci Kı- oynadım, Sonra turneye çıktım. Bulgaristanda, “| Yunanistanda, Mısırda temsiller ver - dim. Şunu söyliyeyim ki bütün oyun- oynadım. Kırk beş sene gahnede türkçeden başka lisan konuş- muş değilim. Turneden döndüm, Ma- rakyan kumpanyasına girdim. Manak- yanın bütün repertüvarında oynadım. Soruyorum — Meselâ Lüdam o Kamelyada? — Arman rolünü yaptım. Gene soruyorum. — Simonla Maride?. — Oynadım. Hem başıma ne geldi bilseniz, — Ne geldi? — Kuşdili tiyatrosunda oynuyor * monu ve Mariyi öl - dürmüştüm. İki ölünün ortasına geç - ledim kanlılığını benim kadar muhafaza ede- memiştir. Ben bunu söyler söylemez, ön $ıra- da oturan bir adam ayağa kalktı, san- dalyeyi yakaladı: — Yaptığın meydanda iken, kendini ımi methediyorsun! diye san » dâlyeyi sühneye fırlatmaz mı? Ken - dimi güçhalle koruyabildim. — Vatan ve Silistirede de oynadı - nız mı? — İslim Bey rolünü yapardım. — Manakyandan sonra?. — Rıdvan Paşazade Reşat Beyin ve AA. Benliyanın kurdukları operet kum- panyasında çalıştım. Fehmiyle, Raşit Rızayla, Muvahhitle, İsmail Zahitle Fahri ile birlikte oynadım. Hele Na - şitle uzun zaman beraber oynadık. Da- ha daha Şadi ile, Behzatla, Galiple, Saitle de birlikte de oynadım. — Bürheneddini de tanır mısınız? — Tanmmaz olur muyum? Onunla de Napolyonu, Neronu oynadık. Karakaş güldü: — Niye güldünüz? — Bir vak'a aklıma geldi, dedi. Bir gece, Odeon tiyatrosunda Bürhaned - ya Roma tutuşmuş yanıyordu. Bürha- meddin: Elinde harpa: — Varayım, tahlıma oturayım. Dedi. Taht gaz sandıklarından ya - pılmuştı. Bürhaneddin o koskoca vücu dile tahta oturur oturmaz, taht çöki verdi. Bürhaneddin başı aşağıda, a - yakları havada kaldı. Dramın en acıklı sahnesi bu yüzden komik oluvermişti. — Siz, dedim, sahnede kaldınız. Bundan memnun musunuz? Güçlük - lere rastlamadınız mı? — Güçlük, sefalet bu benim sah - neye girdiğimden bu ana kâdar her za- man rastladığım şeylerdir. Neler gör - düm, Fasulyeciyanla Sereze gittiğim zaman günlerce aç kalmıştım. Biz üç arkadaştık; Fasulyaciyan en iyi otelde kendisine yer ayırtmıştı. Bize de en kötü hanın en kötü odasını kiralamış - tı. Orada oturur ve Fasulyeciyanın gösterdiği bakkaldan onun hesabına &- Muhakeme karar verilmek üzere) hş veriş ederdik; aldığımız da küflen- başka bir güne bırakılmıştır. kış ümidile çıkarız. Alkış isleriz. Karakaş ' miş zeytinin meğer hepsini bitirmişiğe. Bir gün gene gittim. Zeytin alacak . tım. Bakkal vermedi. Küflü zeytin bi miş, öteki zeytinden bize veremezmiğ" Küflü zeylinden de mahrum kalınca açlık kendini göstermişti. Bu bir şey değil. Buna benzer daha neler.. — Peki amma, sahne sevgisi bu kasi dar sıkıntıya değer mi? — Değer, hattâ daha fazlasına bile değer. Ben bir kaç lisan bilirim. Bir çok İ6 ler teklif edenler oldu. Fakat hiç bi « rini kabul etmedim. Biz sahneye para ümidile değil, 8 Para istemeyiz Kırk beş sene sahnede kalan bir a törü alkışlamak, muhakkak ki tiyat * royu sevenler İçin borçtur, Türk tiyat* rosuna çalışanlar için yapılacak jübile“ leri Karakaş fazlasile haketmiştir. rakaş fazlasile hak etmiştir. İsmet Hulüsi Sesil Sorel Ağır hasta! Sesil Sorel Paris, 9 (Hususi) — Sesil Sorel? hastalığı artmıştır. Müstacelen kal dığı hastahanede baygın yatmaki San'atkârın tedavisi için çağırılan 18“ külte profesörleri vaziyeti fevkalâdf ciddi görmektedirler. Bununla bera! henüz ümit kesilmemiştir. ! Sesil Sorel kimdir ? * Sesil Soreli, İstanbul halkının ecn#” bi tiyatrocuna meraklı olan kısmı tanır. 9, 10 yıl önce, 2, 3 defa şehri de gelmiş, birkaç temsil vermişti. Sesil Sorel Fransanın meşhur kont di Fransezinin tam hisseye malik san'atkârıdif. Tekaüt müddetini doldü Tunca resmi tiyatrodan ayrıldı, pusasl tiyatrolarda oynamaya başladı. Fran * sanın en zarif giyinen ve en san'atkâflarından biridir. Kont dö Sezür isminde bir esilzâ0? ile evli olduğu için resmi ünvan tes dö Segürdür, Fakat sahnede dai Sesil Sorel ünvanı ile tanınır. Müh ii bir noktayı daha ilâve edelim: San'a kârın yaşı 70 e yakındır. fakat eğ genç kız rolü oynar, ibda ettiği miş zeytindi, Biz bakkaldaki küflen -)rolü meşhurdur.