GÜLE SASA KER in ASRİ ORTAOYUNU Avukat Avukat Raminin Holivutta rejisörlük ederken çekilen bir resmi avukat Raminin evinin kapısı önün Sim; bir elimi yumruk yapıp çene - koydum, öbür elimi yukarı kaldı - Aşağı indire: > Yar bana bir eğlence aman! ui Dye bağırır bağırmaz avukatın se- Sikti; vaa Patlama geliyorum. Behey mu - riri zaman! yaz, Anan avukatım bune bal yapmış Akıştırmış, takmış takıştırmış iki dir. N bir çekirdek nereden geldin? 7— Holivuttan! bi Holivuttan mı? Ayol ben seni bu- larda bilirdim. Sin Sen öyle bilirsin, ben Holivuda #tim, rejilik ettim. Si Mükemmel iş, eh iyi sigara sattın — Ne siğarası! — Madem ki rejilik ettin, sigara sat- olacaksın, >— Öyle rejilik değil, yani senin an - âcağın rejisörlük ettim. >> Anladım, rejide sörlük ettin. Bi- ©r gerçi sen de enlari giyersin am- değildi, olmak için entari giymek kâfi| aş ir. Malümya sörler kadından o | Bi, ee anlamadın. Hani Holivutta Yaparlar ya! n* etmem; Holivut kilimi hiç İç Zenne >— Ne benim mi? > Filim, dedin de; kiminin kedisi Mi Y; kiminin köp senin de filin Var? “> Gene anlamadın ayol, sinema gör- tiz Gördüm, hani perdede tıpkı kara- Zibi, >> Ha şunu bileydin, > Bildim işte e ne oldu? © Ben orada sinema yaptım. — Sen mimar mısın? Dülger misin, S2 düvarcı mı? © Niye? — Niye olacak, sinema denilen o ko- ilg “nayı mimarlar, dülgerler, duvar- * Yapar. Sr Öyle değil, sinemada oynıyanlar mu? m Ha gölgeler. tani Eve işte onlar insandır. Ben o in- 4ra hocalık ettim. Alfabe mi okuttun, yoksa kava - mi? e Ne alfabe, ne kavanin. Ben onl Mini rle gideceksiniz, böyle gelecek - Biz Şöyle oturacak, şöyle kalkacak - dedim, Öğe, Şimdi anladım. Adabı Ai Si — muaşeret Gene anlamadın, adabı muaşeret Şimdi sinema alınıyor değil mi Takrir verirken uyuşulmadı de - Met, 4 kv ğı, beş yukarı, ne olsa ge- 4 MUZ. Rami SON POSTA ——— sama — Ne idi, ne oldu? | Sabık mimar, lâhik dişçi Evvelce mimardı; sıra sıra apartı - manlar yapmıştı Sonra mimarlıktan şçi mektebine gil pte epey sene okudu, dişçili rendi. Yaptığı apartımanlarının kend ne temin ettiği bir kaç kuruşu vardı. Bunlarla güzel bir muayenehane & Ve muâyenehanenin üzerine şöyle bir tabelâ astı: «Sabık mimar, lâhik ö Muayenehanesinde müşteri İlk gelen müşteri oldukça dındı. Ağzında bir iki kökten başka diş namına bir şey yoktu — Bay dişçi, dişlerimi yapar mısın? — Yaparım bayan. Pazarlık ettiler. Dişler birinci mal zemeden yapılacaktı. — İsterseniz kübik te yapabilirim. — Nasıl güzel olursa? Sabik mima; di uğraştı. bayanın ağzıma ta- Holivutta ağzınızı açınız Dişçi eserini seyretti: Bir dış topaf- laktı, kısaydı, yanındaki dört köşeydi, İbiraz da uzuncaydı. Onun yanındaki raz daha uzundu. O- ktan sonra d r şeye benziyen bir diş g rünüyordu. Velhasıl ağzın bir başın- dan öbür i (X) işaretli avukat Ramidir. — Öyle değil. — Bilmem saati rehine koydum, Bel ki ikindi olmuştur, — Öyle değil. — Anladık canım. Şimdi öğledir di ye ısrar mı ettim? — Öyle değil, öyle de; — Değil olsun, ikinci, yok akşam, yatsı, sen hangisini istersen odur. | İv lan diş biçimde rin ve başka boyda Dişçi bir kere daha seyretti etle ellerini uğuşturdu: muvaffak ol ra sıra güzel ş r yaptımsa dişçilikte de mu- ema alınıyor, yani © | vaffak oldum ve sıra sıra güzel dişler erkekle | yaptım. — Biz seninle anlaşamıyacağız e — Anlaşırız, pek acele etme, sinema | dum alınıyor, dedik. pare — Ha işte, sinemada gördü, yok mu? — Erkekleri bir târala bırak amma kızlar var. Onlar da alınıyor mu? Allah aşkına ne olursun bir tanesi ni bana al. — Onu bırak bir yana şimdi. — Almadım ki bir yana biraka — Bir yana bırak demekten muksa -| za dım, o lâf: bir yana bırak. )muru (o yenidir. — Bıraktım ne olacak. | Resimleri” bilmi- — Şimdi kızları, erkekleri sıraya di - Geç vakit bu zerler. resmi gelirdi: — Bunlar Göksu testileri midir de sı-| — Bu kimdir raya diziliyorler? tanıyor . musu - — Hemen hemen orun gibi, İnuz? — Öyleyse sızmıyanından bana bir tane ayır kızlar, İMSET Yeni müsabakamız Bınv teniyor musunuz ? Böyle bir müsabaka açmak aklımı - şuradan geldi. Gazetenin dosva me- m, ğ Arka - daşlardan hiç bi- — Kes lâf: ben söyliyeyim. İri tanıyamadı. e Kii; soy İ Arkadaşlarta — Kızlar erkekler sıralanırlar. Film e inayinca DE makineleri işler. 4 z — Gene kilim bahsine geçtik. — Kilim değil, film. — Ha ha filin. — Film, yani bana ait olansa fil ma. nasına filim değil, O sinemayı oynat - mak için alınan şöritlerin adı filmdir. | — Ha şunu şöyle söylesen”. $'nema; Ni şeridi, deyiver. ! — Çok şükür anlatabildik. — Film çekilirken artistler. — İşe onu biliyorum. — Neyi biliyorsun” — Artistin ne olduğunu! — Peki artist ne? — Çikolatanın içinden çikan kart. Kart amma öyle tazeleri var ki oğlum çikolata yesin göreyim diye can atı - yorum, — İşte o resimlerdekiler artisttir. O artistler sinema makinesinin. karşısına geçerler. Rol yaparlar. — O da ne demek? — Yani oynarlar? — Ay onlar oyuncu mu? — Oyuncu yal — E sonra. — Onlar oynarlarken ben yanlışla - rını düzeltirdim. — Ya edesin! — Demek sen yalnız karagöz oynat-| — Yemin etmiye lüzum yok. Holi - masını değil, karagözlü oynatmasını da | vudda rejisörlük ederken çekilmiş bir bilirmişsin. resmimi versem. — Orada öğrendim. — İşte n zaman inanırım, — Nerede? — Al öyleyse, — Holivutta. Ve rejisör oldum. Bir resmini verdi. İnandım. Okuyu- — Rejisör dediğin o mu? cularımın da inanmaları için resmi ga- — oya zeteye koyuyorum. — Şimdi anladım. Amma inanma * ya memuru: — Ben bu res mi ne yapayım? diy: lar zarlına mı koyay: nı zarfına mı koyayım? Tramvay k ktörleri zarfına mı koyayım? hayet yrkadaşlardan birinin aklına nıyor musunuz?» diye müsabakalar var Biz de böyle bir müsabaka a- ! çarız.. Tanıyan bize yazar, biz de kim olduğunu öğreniriz Peki amma müsabakavı kazanana ne vereceğiz. Hiç hava alır. — Münasip. İşte bu müsabakayı böylece tertip ettik! Biz doğruyu söyledik. Öteki ya- zetelerde böylece zaruret karşısında bu tarz müsabakaları yapılar amma on- lar bizim gibi doğruyu söylemediler dım. — Niye? — Ben seni burada bilirdim. — İnandırmak için ne yapayım? — Burası mahkeme değil ki yemin Mizahçı — Hani, dedi, gazetelerde «Bunu tâ- Ziraat Bahisleri: > Havanın nasıl olacağını 24 saat önce anlıyabilir misiniz ? Me seter Tabiatın sayısız işaretlerini gözden geçirerek hava hakkında yüzde yetmiş isabetle tahminler yapmak her zaman için pek kolay ve kabildir İ Bizim Son Postanın, insana hep şa- şırtıcı yazılar sunan bir köşeciği vardır İki orada okuduklarımıza inanıp inan- mamak için ekseriya bir hayli düşünü- rüz, Geçenlerde bu köşecikte (İster i- nan, İster inanma) diye başlayan şöyle bir yazı vardı: «Biganın Ağa köyünde oturan Yakup oğlu Hüseyin, 48 saat sonra havanın nasıl olacağını bugün- den bilir. Köylüler, işlerini hep onun sözüne göre tanzim ederler. Şimdiye İkadar Hüseyinin sözlerinde yanıldığı görülmemiştir.» Üstün körü bir düşümüşle bu haber insana gerçekten garip görünür. Fakat işin içinde olanlar bunü hiç de garipse- mezler: Tabiatin sayısız işaretlerini gözden geçirerek havanın 24 saat ön- ceden bilinmesi pek kolay ve kabildir. Bu işaretleri, birbirlerine olan münase- betlerile birlikte gözden geçirmeğe alışanlar Anadoluda o kadar çoktur ki... Hiç şüphe yok Yakup oğlu Hüseyin de onlardan birisidir. ! Havanın önceden östdlâli ziraatta İcidden mühimdir. Onun için köylüler hava tahminlerine daima kulak verir- İler. Yıllardanberi tecrübe edilmiş ve hepsi fenni surette izah edilmiş olan İbu tabiat değişiklikleri en aşağı *75 issbetle gelecek havayı işaret edebilir- ler, Bunların bir kısmını sırası gelmiş- ken yazıyorum: Güneş vasıtasile 1— eşin sarı yahut kırmızı renklerle doğması ekseriya o gün yağ- mur yağacağına işarettir. Batarken sa- rı renkte olursa rüzgâr çıkacağına, si- yah bulutlarla kaplı olursa yarın değil İöbürgün yağmur yağacağına alâmet - İtir. Ama böyle siyah bulutlarla kaplı | battıktan sonra o gece yağmur yağar- sa, ikinci gün artık yağınur değil fır- tına beklemelidir. güneşin ve batarken | kırmızı renkte görünmesi ise ertesi gü nün iyi havalı olacağını bildirir. Gü - neş doğmadan evvel, yahut batarken İçayırlarda, bataklıklarda görülen çök- İmüş beyaz sis tabakası, ertesi günün İiyi bavasına ve sıcağına işarettir. Ba- zan güneşi, bulutların arasında bir kaç katlı imiş gibi görürüz ki bu, de- vamlı fırtına olacak demektir. Ay vasıtasile Dosya memuruna cevap veremedik. Bir balıktan Ve bir teşekkür Büyükada okuyucularımızdan dikleri sırada Adanın değerli pol Celâleddin ve Ş diyorlar, Polatlıda bir müsamere Ankara okuyucularımızdan Kur menfaatine Partisi temsil kolu tarafından ve: rinden dolayı tebrik etmektedir. Okuyucularımızın sorgularına | cevaplarımız Ankara Hukuk Fakültesinde Şimşek: yerine getirmeğe çalışacağız. 2 — Ayın sari renkte doğması, ya Zehirlenme hâdisesi Ş. Balkan ve Cemil, balıktan zehirlen- memurlarından, hükümet doktoru Şinasi Bey eczanesin- den gördükleri yardıma teşekkür e- M. Necmi, Polatlıda Çocuk Esirgeme Polatlı Halk len temsilde muvaffak olan temsil lunu ve Pârtiyi muvaffakiyetle - N. Teweecühlerinize teşekkür eda. riz. Arzularınızı yâkın bir zamanda kında yağmur yağacağını, kırmızı renk- te doğması rüzgâr çıkacağını bildirir., Ayın (bedir) toparlak olduğu günler- de pek parlak görünmesi havanın uzun zaman iyi gideceğini söyler. Ay donuk doğar da kenarları tırtıklı gibi görü « nürse ertesi gün bozuk bir havayı, bel ki de yağmuru beklemelidir. Ayın et- rafinda görüle Bale büyük fırtına işe retidir. Renkli kemer vasıtasile | 3 — Kavsi kuzah veya alaimi semâ denilen renkli ışık kemeri doğu tara- fında olursa yağmur beklenebilir. Batı da olursa şüphelidir. Eğer kemer ayın etrafına düşüyor: lodos esecektir. Tabii lodosun gözü de yaşlıdır. Kemer güneşin etrafına düşuyorsa hava vazi- yeti kestirilemez. Bulutlar vasıtasile 4 — Batı ve güney taraflarında ha- vanın birdenbire kararması çok defa yağmur getirir. Ama bu her memle - kette değişebilir. Köylüler kendi köy- lerindeki vaziyeti hep bilirler. Gümüş i, kenarları saçaklı bulutlar, hele ri üzerine yığılmış pamuk dağları gibi görünen (Kümüle - nembüs) bu- lutlar mutlaka yağmur getirir. Kış ma- vimtrak bulutlar hep kara gebedir. Rüzgâr vasıtasile 5 — Kapalı bir havada rüzgâr es - mesi yağmur getirebilir, Bulutların çok defa cenuptan şimale gitmesi yahut ( Devamı 12 inci sayfada ) i Göleük Tınaztepe gemisi telsiz Kç. zabiti Kemal Araza: — Mevzuu bahsettiğiniz doktorun hakikaten ihmali sabit ise, bu ihmal ve lâkaydiyi isbat edebilmek kabil ise derhal aleyhine bir dava açınız. Hüdise Sıhhat (Bakanlığını da alâkadar eder, Kıymetli Sıhhiye Ve- kilimiz Dr. Refik bu acıklı hâdise ile mutlak surette alâkadar olacaktır. iş Ankarada ilbay C. esnafından Ali Bozkurt: — Bu paraların Bitinya devrins ait olması muhtemeldir. Fakat ken- dileri görülmeden bir şey söylene - mez. Çünkü taklitleri çoktur. Eğer hâkiki ise müzeler idaresi bu para- ların kıymetini söyliyeceklir. Fakat kendilerini görmek şartile.. * Ankarada Yenidoğan mahalle - sinde Mehmet ve Fatmaya: r git çocuğunuz da ayni a * e, size ikramiye vermeleri lâzım ge Maamafih bu mesele hakkında Sıhhat Vekâletinin nazarı dikkatini celbedece;