7 | İttihad ve Terakkide on sene On ikinci kısım ————— No.12.——' ABİNİN SON PERDESİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Talât Pş.da nihayet bezmiş, yorgunluk alâmetleri göstermeğe başlamıştı CİHAN HA 1908 inkılâbının bin bir belâsı içinde yuvarlanmış olan bu cesur ruhlu, kellesi koltuğunda gezen adam, bugün artık eskisi gibi değildi, çehresinde, düşünce içinde yaşamış bir ruhun yorgun gölgeleri görülüyordu. İyi şey haber vermek güçtü. Rusya- yı parçalayan, ona her istediğimizi ka bul ettiren Brestlâtovsk muahedesi- nin daha yeni aktedilmiş olmasına ve bu muahedenin bize şarkta hayalleri- mizin üstünde yeni bir vaziyet yarat- mış bulunmasına rağmen, asıl mesele, harbin neticesi meselesi, olduğu gibi öylece duruyordu. Almanyadan baş- ka, her taraf çürümüştü. Almanya ile Avusturya kedi ile köpek vaziyetinde idiler. Almanya, Avusturyadan garp cephesi içim askerce yardım istiyor, Avusturya ise, dört senedenberi Al - mananın kendisine yapmış olduğu yardımları aklına bile getirmiyerek, Almanyanın istediği askeri vermemek» te ısrar ediyordu. Bu vaziyette iyi bir şey için kehanet yapmaya imkân var mıydı? Talât iğrenmek el ir Talât Paşanın benden öğrenmek istediği şeyler, Almanya ve Avustur- ya - Macaristanın dahili ahvaline dair | malümat idi. Ben ise, bu memleketlere ait malümatımı ancak gazetelerden ve bizde bulunan müttefik gazetecilerle olan temaslardan alabiliyordum. Müt- tefik gazeteler sansörden geçtiği için bunlardan çok bir şey öğrenilemezdi. Diğer taraf matbuatının yazdıkları şey- lerin de“çok: mübelâgah - olduğumu» hakkaktı. Bunun için, bendeki malü- matın mühim bir kıymeti yoktu. Bü- nunla beraber “«haydi seninle yemek | yiyelim İ» diyerek, "Talât Paşa, yemek de getirtti, benimle konuşmakta devam etti. 908 inkılâbının bin bir belâsı içinde yuvarlanmiş olan bü cesur ruhlu, kek lesi koltuğunda gezen adam, bugün, | artık eskisi gibi değildi. Hem konuşu- yor, hem de onun çehresini tetkik edi- yordum. Her zaman gülân bu çehrede şimdi senelerdenberi düşünce içinde yaşamış bir ruhun yorgun gölgeleri vardı. «Tanin»in beş senedenberi baş muharrirliğini yaptığım halde hiç bir zaman benimle konuşmak ihtiyacnı| histetmemiş, buna lüzum görmemiş olan bu İttihat ve Terakki lideri, neden dolayı beni bugün çağırmış, kârşısına almşi, benimle ko-! nuşuyor, benden malümat istiyordu? hususi surette Iduğuna dair SON POSTA kâh şuradan sartgele bir takım sualler lık memleketin yorgunluğundan bah- sedildi. Ben bu yorgunluğu, gazetenin satışının düşmesi ile çok iyi hissettiği - mi anlattım. Halkın, artık bizim her günkü tekerlememizi dinlemekten u « sandığını izah ettim, Hulâsa, bütün bu konuşmanın arasında şunu anladım ki Talât paşa da yorulmuştur. Herkes gi- bi; o da yorgundur ve zihni meşguldür. Kafasinda bir kurt var, onun beynini yavaş yavaş yiyor; o gün bu kurt bi- raz daha kuvvetle kımıldamış, © da bundan rahatsız olarak ve belki de ge- ce hiç uyuyam; , gazeteciyi hatır lamiştir: Acaba, bu kurt nedir? Cephe- lerde bir şey mi oldu? Memleketin gi tikçe arttığını hissettiği yorgunluğu mu öhuü meraklandırdı? Enver paşa mı? İttihat ve Telakki câmiasi deni - len koskoca ve anarşik kütlenin için - de, eskiden olduğu gibi, yeni bir ke- miteci hareketi mi var? Bütün bun - ların, hepsi mümkün, fakat, hiç biri üzerinde karar vermek kabil değildi. Yegâne tesbit edilebilecek şey şun - dan ibaretti: Herkes gibi o da yorul - muş, içine 'istemiye istemiye girdiği harbin “ilk © günlerindeki heyecanını artık kaybetmişti. Fena alâmet... Bir aralık Avusturya - Macaristanıri münferid sulh teşebbüslerinde bulun- Avrupa gazetelerindeki dedikodulara dair de bana bazı sualler sordu. Ben bir şüpheye düştüm. Acaba zihnindeki kurt, münferid bir sulh yap- ma kurdu mudur? diye düşündüm ve bu mesele hakkındaki temayülünü an- lamak üzere: — Münferid bir sulh acaba yapıla- bilir mi? Hiç bu ciheti düşündünüz mü? Diye sordum, ve sonra ilâve ettim: — Maamafih, böyle bir teşebbüs düsürt de olmazi Biraz düşündü, sonra: — Almanların bizi irademiz hari- cinde harbe sokmalarına mukabil bi - Acaba bilmediğim bir hâdise mi vardı? Varsa mutlaka fena bir şey olmak icab ederdi ki © söylemiyordu? Zihnim bu nevi sualler üzerinde, merakla, hayli işledikten sonra, bu defa ben onun zih- ninde olan şeye hülül etmek istedim. — Eğer, dedim, beni, benden malü-| mat almak için çağırdmızsa, yandı - niz... Benim'nereden malürnatım olas cak? Sefirler size daha iyi malâmat ve- rirler, Güldü: — Ama, dedi, sen bana gazetecile - rin, uzaktan koku almakta, cins za - ğarlar gibi, sefirlerden daha kuvvetli olduklarını iki defa isbat ettin de on - dan... Dereden, tepeden hasbihal şeklini alan bu konuşma, iyi hatirliyorum, iki saat kadar sürdü; ben o sırada bil- d şeyleci anlattım, o, kâh buradan, im Bir gün, bir kavga gününde, gök- lerin kör gazabına uğramak istemi yorsanız, durup dururken kurban İ olmıya isteğiniz yöksa, kurbanlarınızı kendi zrlayıp yerine götü Havg Kurumuna veriniz. şimdiden üz: her türlü ae |zim irademizle harbten çıkmamız câiz» sey olmadığına kaniim. Ne yapmak lâ- İzımsa hep birden yapmak elbet hayır- İlıdır. Hele Rusya meselesi hallolun - iduktan sonra... Bugünlerde Roman- İya ile de: sulh olacak. Bu vaziyette, İsulhu gene müşterek düşünmek lâ »| İzm. . | Dedi. Yapacak başka bir şey kalmanuştı Konuşmalar canasında kaç defa di- İlimin ucuna bazı sualler geldi. Bilmu- kabele ben de ona bazı sualler soracak- İtin, Fakat, sormadım. Çünkü soraca - "ğım şeyler, hep onu rahatsız edeçekti. | Sırtındaki ağır yükün altında artık ezil- mekle olduğunu hisseden adama ezâ İetmekte mana yoktu. Geniş olmak, fa- İ talist felsefe ile yürümek ve mukaddes İ ratı beklemekten başka yapacak bir şey | Hikâye İnsan N Yazan: Efim Zozulâ Efim Zozulâ Rusyanın en ta- nınmış mizah muharrirlerin - olan Ogonok edebi mecmuası - nın muharrirlerindendir. Hi - köyeleri henüz hiç bir dile çev- rilmemiştir. Fevkalâde beğene- ceğiniz bu hikâyeler ilk defa o- larak gazetemiz vasıtasile türk- Döye çerrilimktelir. O kat'iyetle karar vermişti: Bunda ele olmük lâzım. Başka tür r. İyi adam - enayi adam de - abdal adam sordu, bunlara cevab verdim. Bir ara -İdir, ama, münferid sulhun kolay bir) demektir. Böylelerine kimse metelik bile vermiyor; kimse hürmet etmişar. Bu gibilerden kimsecikler korkmuyor. Fakat senden korkmâları için, sar gi göstermeleri için ne yapmalı?. Nasıl hareket etmeli?, Mesele basit: İnsan tamamen değiş - melidir; herkeş seni hergele olatak ta- nımalıdır. Bu işi ona yaptırmak işden bile değil Diyeceklerine daha' iyi O. nihayet karar verdi: Artık bundan sonra iyi adam olmıyacağım. Her vakit- kinden dahe başka giyindi ve vazifesine gitti Odasinda, bir iş için kendisini sa- bırsızlıkla bekleyen bir kadinla karşı - laştı. Kadının İşi uzun ve" çapraşıktı. Şikâyete gelmişti. O; gayet ciddi bir tavırla; — Affedersiniz, dedi, şimdi sizinle meşgul olamam. Acele bir işim var, «Hergele» . desinler olmadığı bir zâmanda bulumduğumuza kanidim. O sırada yapacak başka şey! İ yoktu. İşler öyle kurulmuş, öyle bir! zihniyet içinde idik ki İttihat ve Terak- dan fevkalâde bir bamle gelip de ne -| tceyi kurtaramazsa her şey yıkılacak- h Bizim tarafımızdan yapılabilecek, | ne askeri, ne de siyasi'hiç bir şey vak- İtu, Yalnız bir şey Vardı; kaç zaman - İdanberi merkezi umumi muhitinde ve-| İsile buldukca söylediğim bir şey: Gü-! nün birinde bir yıkılma gelecek olursa bugünkü hükümeti değiştirmeğe, işi) memleketi iki pula satacak unsurların! eline vermeksizin, hükümeti, vatan -| perver bir zümre elinde devam ettir -! meği temin edecek kuvvetin şimdiden ( a Açık teşkkür Veremle Mücadele Kurumundan: "Türkiye Esref Keş'et ecranesinden fakir hastalara ve- | rilmek üzere yirmi şişe (Kinalorsini hediye; edilmiştir. Teşekkür olunur. Ecsacılar Ce - miyeti tarafından fakir hastalara dağıtılmak ! üzere elli beş parça muhtelif ilâç hediye e-| Gilmiştir. Teşekkür olunur ——— e Çünkü ASPİRİN senelerdenberi soğukalgınlıklarına ve ağ- rılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat etmiştir. AS Pİ R İ N in tesirinden emin olmak için ikkat ediniz. lütlen ca) markasına d ki bu şartlar arasında ya «bep, ya hiç») oynıyacaktı. Eğer Almanlar tarafın -|? b İş is | Yavaş yavaş hergele olmağa baş- ladık demektir. Mükemmel, «Şimdi si- zinle meşgul olamam.» İşle bu kadar. Kadin defoldu.) Çalıştığı müessesenin kâtibi makine azılmış bir kâğıt getirdi. Bu, bir Tebyiz edilmek için im- zaya getirilm müsveddenin ilk satırlarına acele göz gezdirdi: — Baştanbaşa saçma, dedi, (Mükemmel, «Raştanbaşa saçmu's) müsvedde den olduğu gib: tiraji 300 bin | hergele olmalı ! evire: Alaz m birisine üçyüz le mi verilecek o il iyüz verir, yü kırpardı. , a den? Niçin?. : Alanlar bu p layca alm lar,. biraz zahmet çeksinler pek çabuk gö bildirs kai uyanmasın.. çünkü: Bir iş kola na karşı olan hürmet de azalır. İ zik, yumuşak olmak kadar dünyada kötü bir şey yok, Bırak sana istedikleri kadar «Hergele» desinler! Fakat hı halde böyle yaşamak ve iş görmek çe Kıyafeti, bakışları da değiş- k.. seshabı mesülih» geldiği "zaman onların gözüne bakmamalı.. iâ- kayit bir tavır takınarak şöyle soğukça, biraz istihfafkâr bir tavır “ kınmalı.. bazan de, biraz sertçe şöyle demeli: — « Ne ii rsun?.. Duymuyorum. Biraz hızlı söyle!» Maamafih bunu sık sık takrar da et- memeli.. Nerhâlde başka bir kuvvetle konuşmalı ; — Anlaşılmıyor. İyisi mi yarın gelis niz! — Hele biraz düşüneyim.. — Kâzın ayağı pekte öyle değil. — Tetkik edeyim. — Esbabı mucibesi ne?, — Hayır» Yapömam, Elimde değil. — Bir netice hasıl olmaz! — Hel ç gün geçsin de şöyle bir uğrayıveri! ( Bak bu iyi: «Hele iki üç gün geçsir de şöyle bir uğrayıverin'» Bu hem ne zik hem de atlatıcı bir formül) İki haf ia geçmeden «eshabı mesalihs de hâ reketini değiştirdi. Odaya daha ihtiyat h, daha korkak girmeğe başladılar. Ha demeler, kâtipler elle tutulur derecede saygılarını srttırdılar.. bir ay sonra da İ tesadüfen, şöyle bir konuşmanın kulak misafiri on — Sen bu evrakı Kı çirirsin!. Herif pek sı! eleyici —' Evet, evet - Bunun sıkı »aşa *4€ > | Yarınki nushamızlı : a Yeniden rif düpedüz her yazmalısımız!. Kâtip bir şey - ler söylemek is - tedi. Fakat o, bu. na da mâni oldi — İtiraz yek. X Bu da enfes. baksana, kâtip kireç gibi oldu. Demek otorite sahibi olmak pek te o kadar güç bir şey değilmiş.) Yarım saât sonra başka bir adam geli Yaptığı bir işden dolayı hakettiği para» yi almağa gelmişti. Muamelesi tamam yalnız bir imza eksikti. Memur uzun uzun düşündü. ( Bu da iyi. Güya düşünüyormuşsun gibi yaparak kâğılı uzun uzun elde tut- mak ta iyil Sonra ağır ve soğuk bir tâvirla; — Bu parayı alinan için nasıl bir es- babı mücibe gösteriliyor?. (Bu da yüzel azizim. «Nasıl bir esbab mucibe teriliyor?» hem ciddi, hem okkalı bir lâf) Burada her şey yazılıdır. Hem es- babı mucibe, hem işin cinsi. — Sarih değil. Yarın gelin i «Sarih değil» bu da çok iyi. tabiri unutmasam.) Her şey kolaylaşmıs, artık işler tıkı rında gitmeğe başlamı Bar: bu ( «Boyacı küpü değil» bu da güzeli) — Oturunuz! — Sarih değil — Biraz düşüneyim, (Hele bu pek ne- fis) Kazın ayağı öyle değil (Bu da şahane: «Kazın değil!» ) Sonra paradan kırpmak.. bu da g bir tedbir. Muhakkak her paradan b ayağı İstanbul Liman İşletme Bir sirkat davası Yazan : Peride Celâl öyle! gelelik yapıyor. rn zmiçef Odası, masası hususi bir ihtimamlâ mizleniyordu. Camları hergün yık: niyordü. Sigara tablalarını ' dökm ktifa etmiyorlar, aynen yık Artık, eskiden olduğu gibi, $ lerini şuraya buraya götürn Herhangi bir şev rica etmek için de ar- İdik orla müracaat etmez oldular, Çünkü j herkes bundan bir şey çıkmıyacağını | |te İ gayet iy iyi öğrenmişti. Budala ojmaklan kurtulmuştu. Şim di onu, kimse; eşek yerine, enayi yerine / koyamazdı. Ona karşı selim vermek usulü bile değişmişti. Bunda bile bi başkalık göze çarpıyordu 1 Bir gün Kendisi hakkımda söyle ko * İ nuşulduğunu duydu: f — Evrakım tamamen tekemmül etti, İ Hattâ Küzmü Artık 9 imza ettikten sonra mesele külmamış demektir. ğ v . bunların üzerinden !ki ay bile Kuzmiçet hiç beklemediği, hiç ummadığı bir felâketle karşılağtı. Gelen amir sarih ve kat'i idi: « Arka arkaya tevali eden bir çok $i- kâyetlerden ötürü Kuzmiçefin vazife. sine nihayet verilmiştir.» Neden? «Eshabı mesalihse gösterdiği Kaba nden ve kırtasiyeciliğinden eften bile geğt Bü geçmeli Demek ki bu sökmü yormuş. Gl aresindeiii. 1.—İdaremizin Galatadaki, Rıhtım, Panaroma, Orta, Maritim hanları yıktırılacak ve ankazı da satılacaktır. 2. — Teminatı (1090) lira olan bu işin pazarlığı 26 Şubat Cuma günü saat 10'da Şeiler Encümenin de icra edilecektir. 3, — Her türlü izahat için Galatada Haydar hanında Fen servisi Şelliğine müracaat olunması. 691)