14 Sayfa SON POSTA Son Posta » mn Terihi Tefrikam ; Si IKINCI KISIM — Yazan : Celâl Cengi “Tunçay sağ olsay! A.R. Çarlık yıkılmıştı, Cemil vatanına dönüyordu, Bindiği motörde başını geriye çevirdi: “ Hey gidi eski çarlar ölkesi dedi... Sana vücudümde üç kurşun yarasile il girdim şimdi de üç kalp yarasile çıkıyorum Nerkis.. Taner içini çekti Maşa... Emma!.. , Mari Antuvanet, mütemadi ihtilâl | bir rovelver vardı. Karyolanın üstüne İerin tehdidi altında, mustarip bir kra- liçelik hayatı geçirmişti. O da - tıpkı onun gibi - bu çariçelik hayatında, her gün ayn ayrı bir ıstırap çekmişti, Mari Antuvancte; bu Avusturyalı kiza; Fransa sarayında hiç bir zaman emniyet ve itimat gösterilmemişti. Ne- tekim kendisi de, şu çarlık > ülkesine ayak bastığı günden itibaren, daima şüpheler, kıskançlıklar, istiskaller kar- şısında kalmış.. kocasından başka, hiç kimseden mühabbet ve samimiyet görmemişti. E.. şu halde? Mari Antuvanetin hayatına bu ka- dar müvazi yürüyen hayatı; bu muz- lim yolun nihayetinde, yoksa onunla birleşecek mi idi. # Cemil, gözlerini açtığı zaman; dalgın Halgın etrafına bakmış; 7 — Neredeyim?... Demişti. Ona yabancı gelmiyen bir ses, de- kin bir şefkatle cevap vermişti: — Cemil Bey!. Hastanede.. dostlar arasındasın. Cemil, başını çevirmişti. Gözlerine İnanmak istememişti ve ilâhi bir kaynaktan kuvvet almış ve, eğilmiş, yumruklarını yastığa daya - mış, uzun uzun Cemilin gözlerinin İ- çine bakmıştı, — Sana minnettarım, Cemil Bey. Bana yaptığın iyiliği nasıl ödeyeceğim? — Seni bu halde görmek, benim için en büyük mükâfat oldu, Maşal Cemil bu sözleri söylerken, gözleri- nin önünde, üçüncü bir kadın çehresi teressüm etmişti. O zaman, bütün vü- cudü bir anda buz kesilmişti. İki dam- la göz yaşı; kirpiklerinin ucuna kadar ilerlemişti. — Ah, ne olurdu... Onu da kaybet- meseydik. O da aramızda bulunsaydı. Diyebilmişti. Maşa, Cemilin teessürünü derhal hissetmişti. Elile onun alnını okşıyarak cevab vermişti: — Fakat, böyle olduğu, daha iyi ol- du, Cemil bey... Eğer o ölmeseydi, daha feci bir âkıbetin ıztırabını çeke - cekti, — Ne olâcaktı... z — Çarlığın bütün asilzadeleri gibi, o da memleketten kaçacak, veyahud kovulacaktı... Hiç şüphesiz ki vatanın idan kovulmak felâketi, ölümün ıztı - « Sanki, meçhul! rablarından çak acıdır. — Fakat, nasıl olur Maşa... O; o ka- gibi, dirseklerinin üzerinde doğrula -|dar çok çalışmış. o kadar çok fedakâr- zak; — Nerkiz.. Nerkiz.. sen misin?. hk etmişti ki... Maşa, omuzlarını kaldırmış... elleri - Beni bir daha göreceğimi biç ümit et-İni iki tarafa üçarak: miyordum. Demişti, — İhtilal, buun... Bilirsiniz ki, Ce- mil bey; ihtilâlde, mantık ve merha - Nerkiz; büyük bir şefkatle Cemili met aranmaz. yatırmıştı. Sonra, konuşmıya başla » mıştı, — Hakkın var, Bunu, ben de'ömitletmişti. İhtilâleilerin, Diye cevab vermişti. Bu sözler, Cemilin hissiyatmi altüst kanla karışmış etmiyordum, Fakat ihtilâl, bizi birleş-| çamurlu ökçeleri altında ezilen.. şu an- i, — İhslâl ne oldu?.. — Çarlık yıkıldı. Millet, kendi mu- da, mezarı bilinmiyen zavallı Prenses Emma; gençliğinin ve güzelliğinin bütün haşmetile gözünün önüne gel herhalde Naraşa vermezdim,, dedi İhtiyar Maya düşünüyordu. — Tuhaf bir rüya bul Diye mırıldandı. — O kadar tuhaf ki, artık ben deİmiyormusun? Dünyanın en cessur ve kızımın ölmediğine ve göklerde yaşa-İen zengin bir adamı. dığına inanmağa başladım. — Mâbette ölen kızını unuttun mu? | gözüm yok, Maya — Unutur muyum, Maya? Tunça-)gibi düşünürdü, yım gözümün önünde kesildi. Onun| — O halde Samaya verirdin, değil kırmızı kanının mermer taşlara aktı-İmi? ğını görmemiş olsaydım, kızımı gökte) Taner güldü: değil, yerde arayacaktım. — İnsan bazan gözile gördüğü ha-İnı taşımayan bir erkeğe kız veremem, kikate bile inanmamalı, Taner! Beni |Mayaj O da bizim soytmuza ve kanı- çok defa kulaklarım gibi, gözlerim de|mıza yabancı bir adamdır. Tunçayım aldatmıştır, (Tanzer)i sevmişti. O da Tunçayi se — Ben kızımı göklerde arayacak ka-|viyordu. Tanrı onları birbirinden ayır- dar da budala bir adam değilim. dı... kızım dirilee bile, yeryüzünde — İnsan göğe çıkacak kadar hafif | Tanzeri görmeyince yaşamaz., tekrar bir mahlük olsaydı, Ulu Tanrı bizi de| gözlerini kapardı. kanatlı olarak yaratırdı, Taneri Seni cinler korkutuyor gelibal... mek?... — Bilmiyorum, Mayal korkutan bi-| — Tanzer onu cellâdın palasından ri var elbette, çok muztaribim bu yüz- kurtarmıştı. Kızımla onlar çok iyi an- dön, Beni kurtar bus belâdan! Günler) laşmışlar, ve “candan © sevişmişlardi. denberi uyku girmeyen gözlerim söne-| Zavallı Tanzer o da talihsiz bir erkek- cek artık. Bu ihtiyar çağımda başıma|miş.. Tunçayın yüzünden gözlerine raşa bırakmazdım., — Benim şöhrette ve zenginlikte |İsökülmüştü. Fakat, ne de olsa I Kızım da benim)yu ile insâni her zaman sıkıp ö — Ben, damarlarımda taşıdığım ka-|ket versin ki, o gün yemek — Onu bu kadar çok seviyordu de-| Yılanın dostluğuna güven oli 7 za Tunçayın bu vahşi hayvanla b — Niçin? Nâraş gibi Sumer ordusu-İdar çabuk uzlaşacağını kimse nun meşhur (Kara kartal)ını beğen-İdi. B (Sumer) de uysal bir hayvans ET, ziyordu. Gerçi ağzının bütün © Tirdi, Sumer bu uzun zaman içinde # bir kere Tunçayın beline sarılmifi onu korkutacak kadar sıkmıştı. # gelen uşak işin farkına vararak yılanın üstüne atılmış ve başında kalayıp çözmüştü. (Sumer) acaba Tunçayı o gün recek miydi? Yoksa bu, yılanın tehdidi mi Bunu ne uşak anlıyabilmişti.. Tunçay, hiç..? Fakat, Tunçay (Sumer) in lığından ve dostluğundan çok Hattâ uşağa bu hâdiseyi şöyle iz miştiz l İl ” 7 gelenleri düşündükçe (çıldıracağım, Mayal Senden yardım istemeğe gel - — Kimblir? Belki de bir gün kız na kavuşursun, Taneri Keşki çıkmağa muvaffak olsaydın... — Hayır. Korkuyorum ben bu u - zun yolculuktan. Ayağımın yerden ke- silmesine razı değilim... Bana bir ça- re bul, Mayal Ben göğe çıkmak niyes tinde değilim... — (Mukaddes geyik) belki sana kızımı gösterecekti? — O maksatla çikarıyor beni gök- İere amma.. benim cesaretim kırıldı. Artık ne bulutlar arasında dolaşmak İstiyorum.. ne de kızımı görmek için bir arzum var. Hiç birini istemiyorum. Senden bir dileğim var: Rahat uyku göğe — Mağarada dolaşıyordum.. b larıma bir yılanın sürttüğünü settim.. bu (Nil) den başka bir değildi.. onu başının büyüklüğünü ve ıslık çalışından anlıyordum. Ü rime saldırmasın diye başını ve #if okşadım. İşte (Sumer) bunu gö ve kıskanmış olacak ki, bana bö ders vermekte gecikmedi! (Sumer) o günden sonra Tun€ rahatsız etmemişti. Hattâ Tunçay ye itibarile » aylar geçtikce - zayi! gı için, artık geceleri yatarken onu & sünde taşıyamıyacak bir hale gel (Arkası kızgın mil çekildi ve nihayet kederin- den öldü, gitti. Giden gelmez, Maya! Ölenlerden gelen var mı hiç?... Taner için içim ağlıyarak çıkıp gitti. Tunçay'la (Sumer ) başbaşa.. ... Tunçay iyileştikten sonra, sihirbaz Maya onu yılanlar mağarasından çıkar- mış ve bunun yanındaki küçük mağa- raya - Sumerle birlikte - kapatmıştı; Mayanm (Sumer) “edi “yıleni Tümçaydari çök hoşlanıyördu. (Suner) Tunçayı iki kere, öteki yılanların hü- cumundan kurtarmıştı, (Nil) adlı er- kek yılanın Tunçayda gözü olduğu anlaşılıyordu. Bu yüzden yılanlar are- sında bir kıskançlık başlayınca, Maya Tunçayla (Sumer)i ötekilerden ayır ii z Z n n k; n n vi, ve ha Ma ” k Ni 4 b İ i Bir Doktorun i Kadderatını bizzat eline aldı. Şimdi,Jmişti. « uyumak, ağ meş Günlük Çumartes, her şey derin bir sükün içinde, — Evet, Maşa.. hakkın var... İht -) Meya söz verdi! ei i£ bir hay. Notlarından (©) | i Ya bap? lâller, daima kör ve nankör oluyor... | — Peki, dedi, yanın buraya gel. İlâ-| Bü © sevimli, çok zarif bir sa — Harp devam ediyor. Fakat, ya -!İbtilâllerin en hakikf, en kudretli âmil.|cını hazırlayacağım. Umarım ki bun-| adı. Üzerindeki sarı, mavi, kında sizin hükâmetle sulh olacak. — Çok iyi.. söyle bakalım. biz, na- sil birleştik?.. — Ben, Kafkas ihtilâlcileri tarafın- dan murahhas olarak buraya gönderil- dim. Hastaneleri gezerken sana rast- leri; değirmen taşının altında buğday ezilir gibi un olup gidiyorler; yerleri. ni başkalarına terk ediyorlar. isimsiz kahramanlar arasmâ karışarak çarça - buk unutuluveriyorlar... İhtilâlin ilk günü, apartımanın kapısından çıkaca- dan sonra geceleri ne göklere çıkarsın. ne de korkulu rüya görürsün! Taner sevindi. ihtiyar Mayaya koynundan çıkardığı bir hediyeyi uza» tarak: — Fekirim,, kusura bakma! Başka Çok sıcak yemek Banlarımızda yemekleri çok sıcak Yö, mek itiyadı var. Bu çok yanlış bir b kottir. Gerek ağtımızda ve görekse ME boğnuz ve midede bulunan gışayi mub ler bu yenilen çok sıcak — yem sür'atle müteessir olur. Âdeta yanar gitgide boğazda olsun, midede olsun, renkleri - belli ki, güneşten almıştı « o kadar parlak ve güzeldi. Üç metre kadar boyu vardı.. cüceler gibi kısa boylu değildi. Tunçayın göğsünde çö- reklendiği zaman Zarif menevişli bir tepsi gibi genç kızın bütün göğsünü *i geldim, Ve senin burada geçirdiğin |ğımız zaman, bana'o da böyle söyle -| zaman daha değerli bir hediye sunarım! | KPİardı- Ve ui macerayı öğrendim. Ondan sonra da|mişti... Zâvallı Prenses Emma... Dedi. Kalktı. Maya sordu; Tunçay onunla koyun koyuna yat- midede çıban olduğu vâkldir. Hastâ DARİ artık seni terketmedim. Diyebilmişti. — Lâf bu ya.. hatırıma geldi: Eğer|mağa alışmıştı. larının kddiasına bakılırsa srcuk yerek — Benim maceramı kimden öğren- * Tunçay sağ olsa veya yeniden dünya- Şimdi bu küçük dağ kovuğunun i -İl #izda ve dilde, hatsan midede kun Min). Aradi; öç ay” geçmişi. ya gelseydi, onu kime verirdin? | çinde birbirlerine daha çok yaklaşmış-İ| yenmenin yemekleri katiyyen seak #Eİİ Maşa yoldaştan. Karadeniz sahilinde, Çarlık devrinin| Taner içini çekti: — Her saat, her dakika başbaşa o-|| meyiniz. Bir kaç dekikn intizerdan — Maş a,yoldaş mı?.. Hangi Ma -Jen kibar sayfiyesi olan (Yalta) şeh -| — Kime mi verirdim? Herhalde Nâ-İturuyorlardı. e ml Re e ri şa2.. yoksa, şu rinde, sabık Çarın söyfiyesindeki kü -|———————————mmmmmeaman || b çoh artanlar meydana gelir, bu Yağ — Evet... Nerimanof şatosunda, |ük deniz köşkünün önünde, üç'kişi| Bu hassas genç kızın, insan tahammü-) bilir; belki bir gün olur; benim mem- (0) 1 si Gelip sekdıyilii #eni takibe memur bir hafiye iken, | gezinmekte idi. Bunun biri Cemildi. İlünü altüst eden sehhar gözleri, Kara-İleketim de felâketlerden kurtulur. Her bir albüme yapıştırıp kolleksiyon sonra senin İrşadınla en hararetli bir Ötekiler de Maşa ile, eski kitabcı çı - denizin derin ufuklarına çevrilmiş. kı- Sıkıntı zamanınızda ba nollar bir N 'y ve herkes, tabii vaziyetini bulur... j vatanperver kesilen Maşa... rağı Teodor Aleksiyefti. wreik kirpiklerinin dipleri, güçlükle Li o zaman, eğer sağ kalırsam;/| gini imdadınıza yetişebilir. Cemil, tekrar yatağından fırlamış-| Köşkün önünde bağlı olan motörün | zaptedilen yaşlarla nemlenmişti, koşar gelirim.. hayatımın son aşk ihti- tı. kaptanı seslenmiş: — Sana gelince, Maşa. yaçlarını, senin kollarının arasında din- — Yok, canım... i ek Tavaraş Aleksiyef!.. Motör, ha-| Maşa, birdenbire e sözünü | diririm. Nöbelci Diye bağırmıştı... Nergiz, ii fa, ” kesmişti. Hıçkıran bir sesle; Diyebilmişti, ğ ygs imi Demişti. — Cemilt. Sana, bir daha yalvar ASA ye — Pek iyi, Maşa ile nasıl buluştun? | Cemil, o anda kalbinde dayanılmaz | yorum. Gitme.. burada kal Hayatımın) O Motör, büyük bir gürültü ile sahil-İİ “istanbul öhetindekiler; — Maşa da, Ural komitesi tarafın - İan gönderilen murahhaslar arasında #di... Onunla, kongrede tanıştık. Bana hayatını nakletti. Bugün kazanmış ol- duğu şerefli mevkü sana medyun ol » duğunu söyledi... Hah, işte.. kendisi de geliyor. Cemil, gözlerini kapiya çevirmiş. en tatlı bir heyecanla titremişti. 1, bir acı hissetmişti. Çehresindeki hat - lar, birdenbire gerilmişti. Maşanm e - linde duran eli, buz kesilmişti... Keli - meler boğazında düğümlenerek: — Aleksiyefi.. Sana minnettarım. Ve, daima minnettar kalacağım... Eğer sen, bir saniye daha yetişmemiş olsay- dın, ben mahvolmuştum. Hayatımı, sana borçluyum. Ne zaman hayatın tehlikede kalırsa, bana bildir. bütün varlığını sana vereceğim... Seni mes'ud yaşatmak için, hiç biz fodakâr- lıktan çekinmiyeceğim. Demişti. N Cemil, Maşanın ellerini kaldırmış. ateş gibi yanan dudakları üzerinde gez- dirmişti. — Biliyorum, Maşa.. seninle yaşa - mamn ne büyük saadet olduğunu. senden ayrılmanın, ne dayanılmaz bir den uzaklaşmıştı. Cemil, başını çe - virmiş; köşkün rıhtımında, elindeki kıpkızıl mendili sallıyan Maşaya bir daha bakmıştı. Ve sonra, derin derin içini çekerek: — Hey gidi, eski Çarlar ülkesi... Sana, vücüudümde üç kurşun yarasile girdim. Şimdi de, üç kalb yarasile çı- kiyorum... Nergiz.. Maşa., Emma... Diye mıridanmıştı. Aksarayda : (Sarım). Böoyazıdda : mil). Fenerde ; (Vital). Ş matyada : (Teofiloa). Şahzadet (Asar), Eyüpte : (Hikmet Atlama minönünde; (A, Minasyan), Alemdi (Eşref Neşet). Küçük pazarda ; Bakırköyünde : (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstikii enddesinde : (Deh Suda). başında * İKinyoli). Karaköyde : Ü seyin Hüsmü). İstiklâl caddesinğe ? monelyan). Pargalıkla < (Nargilecij TT il — Cemil Beyt... Diyebilmişti. ıztırab olduğunu, pekâlâ biliyorum AR Beşiktaşta Pi ali Hala), Bir müddet, birbirlerine söyliyecek| Aradan, bir kaç saniye, süküt ile| Maşa,.. Fakat ne yapayım... Mecbu -|. 3/4 Şubat 1937 meni ide o N söz bulamamışlardı... Maşanın sırtın- geçmişti. Cemil, elini avuçları arasına | rum, Memleketimin benden beklediği saf). Büyükndada : (Şinasi), H ç f da meşin bir ceket, belindeki kayışta|alan Maşanın titrediğini hissetmişti. |hizmete, koşmya mecburum... Kim —SON— Gini). 4 e A mike düğün de ödüle