KAM m 4 ea 2G ses. en —.. aa we $ X3 ns No, .— On ikinci kısım İHAN HARBİNİ Yazan: Eski Tanin Başmuhar 1917 Rus ihtilâli bize rahat bir nefes aldırır gibi olmuşt Berki rlinde Alman gazetecilerile konuşmuştum. Sol fikirler besleyenler, artık Kayser Vilhelmin rahat etmesi lâzım geldiğini söylüyorlardı. İN? senesi Almanyanın ittifak man- mik yp devletler için hayli a Üni ir genişlik getirmişti: Roman- ihtiği edilmiş, Rusya bozulmuş ve Ta ime girmiş, İtalya, bir daha miş, “ lrlamiye derecede yaralan » luğu reisinin hâkim ol - e ie genişlemişti. Romanya ri e » yakacak ve iptidai mad- ğin edilmişti, Rusyadaki ihti - ibare “ Kileri gayet geniş bir eriyordu. makta bulunduğunu: gör Rusyadaki ihtilâl Üzeri, Yaziyet içinde, İngilterenin bizim ee yüklenen ağırlığı günden i rtmasına, harbin ilk safhasında den © tüketmiş olduğumuz küvvet- olayı, bizim artık nefes darlığı ğe bulunmamıza rağmen, 917 bile a inkişaf eden vaziyet, bize yonda 1 bir nefes alma imkânını ve» » Rusyanın yıkılışı, bir aralık kaybol, Beraberce Almanyaya gittiğimiz gâzeteci arkadaşlardan Tap uş gibi görünen ümidleri tek» z e nlandırmıştı. Cenubtan iki istika- Ahmet Ağaoğlu gelen tehlikeler henüz uzak, şark |dığımız zaman hastalık devrini yap * ür Yay br aralık Anadolunun içine| mir olmakla. beraber, ben, takım ike ; ak tehdidi göstermiş olan teh -|cephe ziyaretlerine gidemiyerek Ber -| he 38 kendiliğinden bertaraf olmuş «|linde kaldım. Bu, beni bazı şeyleri gör- Arada bi, mekten mahrum bıraktıysa da Berlin- kulin bir meclisten kanüller, bekci|de serbestce temaslar yaparak muhiti kı rinden davullar meydana çı -|tanımama ve bir takım şeyleri görme- İttihad ve Terakkide on sene N SON PERDESİ ii di —. SON, POSTA çiğ riri Muhittin Birgen ştu hiç bir Avrupa ve Amerika şehrinde görülemiyen, sükün ve huzur içindeki hareketi, sağlam bir vücudda tam bir intizam ve sükünetle hareket eden na- bız gibi, mütemadiyen, sessiz sessiz ce- velân eden hayatı, zâhiren, bep o her vakitki hayatı idi. Alman milleti, gir * diği büyük imtihandan mahcub olarak çıkmamak için bütün varlığı ile birbiri» ne sarılmış, uğraşıyordu. Kayser aleyhinde söylenmeğe başlamışlardı Fakat, bütün bu manzara, hayatın yalnız yüzünde idi. Bu yüzün altında, derinliklerde siyasi ve içtimai bir kay» naşma, bir hareket olduğunu keşfet » mekte gecikmedim. Bir gün birlikte ye mek yediğimiz bir takım gazetecilerle konuşuyordum. Bunlar bep sol cena” ha, veyahud merkezin sol cenahına mensub gazetecilerdi. Biz © zamana kadar Almanyayı, yalnız sağ cenah ve- yahud merkezin sağ cenahına mensub unsurlar vağitasile tanımış olduğumuz için; ben bu vesileden istifade ederek bir de sol Almanyayı tanımak istemiş ve Berlinde kaldığım müddetce, bun - larla temas etmeğe karar vermiştim. (Arkası var) v Saklarıy. memleketin yeni yetişen ço-|me ve anlamama yaradı. in , yahud geriye bırakılmış çü «| O zamanlar orada görülecek ve öğ” vvetlerini askere — çağırıyordu. | renilecek seyler de pek çoktu. vvetlerimiz da e rah; orduların i- " düğ Zİ ve kadroları büyüyüp genişle- e usulü iyi eb edecek kuvvetlerin ve top- Ni e e seviş süelerime, e) Bi kere Aleme milletinin o büyük « a, ll mikdarı azalıyor *İlük devrini tanımak, başlı başına, gür Lr ala e 917 bize genişİzel bir şeydi: Bütün millet “bir harb biz U Beniş Ül pa ğiaEM makinesi haline gelmişti: Bu makine - Perde » alma devresi, barbin| ye kumanda eden makinist, makinesi: iki Me) demekti, Bazan, havada | ni hangi tarafa döndürürse o, o tarafa bi, fırtına dalgasının arasında| dönüyor ve tam üç senelik müthiş ha- camata ve ağır ; yorgunluğa rağmen; muntazaman işliyordu. Hissettiğim u- fak tefek gıcırtılar ehemmiyetsiz şey - lerdi. Et, ekmek, tereyağı, giyecek, her şey eksik olmasına rağmen, her şeye, muhasara altındaki bir kalede olduğu ööbi, tayın usulü konmuş ve bu usul de mükemmel surette işliyordu. Bizim gi- bi ecnebi olanlara daha fazla verilen bu tayın, halka verilen nisbetler de ki- fayetsiz olduğu halde, kimse şikâyet et- miyor ve ortada bizdeki gibi suiistimal sözleri dolaşmıyordu. İstediğiniz kadar rüşvet veriniz, hakkınızdan fazlasını a- lamıyordunuz. Mağuzularda, bir çök şeyler, aynı mal oldukları halde, muh- telif fiatlarla satıliyordu: —— Bu harbten evvelki mal; bu harp- ten sonraki, diyorlardı; bunun fiatı şu, şunun fiatı bu... bir ferahlama fasılası olur; azı, böyle bir şeydi. Bunun nlar, Avusturya - Macarlar kezş ge zetecilerini Almanya ve Mer * vet mi bir cevelân yapmıya da- eğ, gür. Biz de, Yunun Nadi, Ağa- Sağı, ePmet, Ahmet Emin, Mahmud See Zühtü ile benden tık, bir kafile halinde yola çık - i, *dı7y, Taşma $ tarihe kadar bi iz, Almanya ve A- kya - Macaristanı, yalnız bu mem Yanıt, tin harb o matbuat karargâhları devi, 18 meşredilen babetle veyahud Paşapı, > a amlarımızın, bilhassa Enver Memi bu memlekete mensub devlet Yaptık Ti Ve gene bilhassa askerlerile Balerin, Hiserzele tanıyorduk. Nihai ün, izde olduğunu tekrar etmek - biyaş, * bulunan bu resmi harb ede- hay, v8 fikir inanmasa bile gönül i - çimen mecburiyetini hissediyordu. der Ondan sonra, üç senedenberi, cephe ile hastane arasında mekik dokuya do- tahtelbahirlerinin, £ denizleri kuya çehreleri kararmış, vücudları de- RADYO Bugünkü Program 6 - Şubat - 937 - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Pllkla Türk musikisi. 1250 Havs- diz. 18.05: Muhtelif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: 1830; Güneş kiübünden naklen Necib Fa- yatrosu komedi kısım tarafından bir temsil, 20: Türk musiki heyeti, 2030: Bay Ömer Ri- 2n tarafından arabça havadis, 2045: Mü - hir Nurettin ye arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,18: Orkestra, 2210: Ajans ve borsa ha - berleri, 22,30: Plakla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 5 BUBREŞ 168: Askeri bando. 17.10: Hafif müzik. 18. 20: Operr mütlk, 19.15: Dans musikisi 2045: Orkestra, BUDAYEŞTE 1730: Şarkılar, 18.40: Sölon orkesirası. 20: Tiyatro. 2110: Haberler 418: Opera orkes- trası, 2320: Çigan orkestrası. PRAG 15: Bratislaydan Dakik. 1616: Plâk neşri- yatı, 1545: Bratislardan nakil. 168: Plâk maariyatı 164: Tiyatro; VB: Almanyadan na- kil, 1916: Mimi havalar. 20: Eğlenceli müzik. 21.5: Operet müslkisi. 22.20: Bratislavdan na- kil. 22.40 dan 23508 kadar cszband ları, ni < Phi meşriyati. 20.29: Orkestra: Muh- havalar, 2250: VARŞOYA | L nl tarafından bir konferans, 19: Şehir ti-| cağ Hikâye Celeb Ahmet koyunlar getirmiş İs - tanbul kasaplarına sat miz bir adamdı. Kötülük nedir bilrez* di. Ne fazla kârda vardı. ne de kimseyi kandırmaya aklı ererdi. Koyünlarının çoğunu satmış, elinde ancak elli koyunu kalmıştı. Atmeydanındaki . kasap Süleyman, celeb Ahmedin elinde kalan eili koyunu istedi — Vereyim. Dedi. Kasap Süleymanın parası yok- tu Öyle amma Ahmet ağa benim şim- di param yok. — Peki ne zaman verirsin? leyman, celeb Ahmedi biraz öteye gi Ejile tepesi karlı Keşiş dağını işaret etti: — Şu dağın tepesindeki karları gö- rüyor xmısun? Görüyorum ağa ne olacak? — Bu karlar eridiği zaman gel ko - yunlarının parasını benden al! — Pekâlâ öyle olsun. Celeb Ahmet koyunlarını kasap Sü- Jeymana bıraktı ve memleketine dön - dü Bir kaç ay geçti. Bahar geldi. Dünya gün, güneşlik oldu. Celeb Ahmet yolu ordu. Kalbi te-| hiç biri bir türlü bu davay Sayfa 13 Kasapla celebin davsı | Yazan: İsmet Hulüsi nbulun bütün kadı lardı. Nihayet | mı Feyzullah Ef ki tarafın idi gil Ne çare ki neticede, haksız olan hak kazanıyordu.. çünkü Keşişin tep: den kar eksik olmuyordu. Bu davayı İstanbulda d mamıştı « Keşişin tepesindeki bu karlar eri yince.» tabiri bir darbı mesel halinde dilden dile dolaşıyordu. * Günün birinde Şeyh lah Efendi bir sokakt oy: m üç çocuk gö Feyzullah Efendi çocuklara baktı İçlerinden biri soruyordu: — Ne oynıyalım? — Kadılık oynıyalım. — İyi oyun; dava ne olacak? — Celeb Ahmetle kasap Süleyman.n davası Feyzullah Efendi gözlerini dört âç- eki de kadı. Kassp tattu. İstanbula —— mi ir - nr enik: kine A aba Z A FER!. en bn m e denek Beremen Ahmet ağa ne ha- Kadı olan çocuk ber? — Hani şu bizim koyunların parasını isteyecektim de., — Biz ne konuşmuştuk. Dağın tepesindeki karları gösterip bu karlar eridiği zaman gel koyunlarının parasını benden. 1 demiştim.. bakarız; eğer karlar erimişse parayı alırsın! 'Gene dağın göründüğü yere gittiler. — Erimemiş. — Erimemiş ye! Celeb Ahmet parayı alamadı. Yaz gelsin, güneş kızışsın, diye bir müddet bekledi. Yaz geldi. Ağustos sıcağı oldu. Fakat karlar erimeği. Celeb Ahmet alacağın bekliyordu. Kasap Süleyman inkâr etmiyordu. Böylece seneler geçti, Ne alacaklı. ala” ını alabildi. Ne de borçlunun bör- cunu ödemesi vadesi nulül etti. Olacak gibi değildi. Celeb Ahmet nihayet kadıya müracadta karar verdi. —— la, e gür? Korkunç bir veba halinde, |lik deşik olmuş öyle insanlar görüyor «| 11; orkestra. 1145: Dans plâkları, 19: Or- Yin dibi on bin ton gemiyi denizle-İdunuz ki hepsi de bu bâdireyi tevek -|kestra Gnuhtelif an pen am de, zy ollamakta olduğu bu devir. | külle üriifainişlar, çiktyet Gtmiyorler 22UA. YE 'Debe havai aval bava- Kağe Zimki g Rusyanın nefesi tükenmiş, bi- | ve ümid içinde bekliyorlardı. > İma, “aralmış değil, ötekilerde de se.) | Her şeyin taklidi yapılmıştı. Kâğıt- 1 2 gabat yen Par İçin, ren görülmüştü. Bunuhltan giyecek, kâğıttan torba ve çuval, iğ ee in kabul etmemesine rağmen! yalancı bira, sakarin, bütün bunlara 1030; pıhkla Türk musikisi. 1260: Hava emin olmak için lütfen kasına dikkat ediniz. ii a de bir türlü ayrılmak istemedi-| rağmen, herkes bu hayatı kabül edi - nik ei z . 1305 Muhtelif plâk neşriyatı. vai zafer» ümidleri biraz kuvvet | yordu. Yalancı bira kadehlerinin ya - ge bül, maz UŞ görünü : Akşam neşriyatı: i Vetle, Görünüyordu. Biz de bu kuv:|lancı köpükleri karjıilüda, İSE elgaya;| xvaryoe maili Ambemdirden nakden. 18 dı, > ümidler içinde Berline var -|larını tellendirip akşam üzeri, bermü-|X.. Yam an lir mnetin Fakat tağ söhbetlerini yapan /Almanlar, yal- —X musikisi ve hal şarkıları. 2030: Bay ö- apça havadis. 2045: Bakıykğ ben yolda hastalanmıştım. |nız bir şey düşünüyorlardı: Muzaffer|mer Rıza tarafından Arâ e İtema ve arkadaşlari tarafından “Türk mu inden a 2 Bhâni bi, ia m başlıyan nâ-| olmak. Bu sabır ve tahammül, bu feda |MER İnk sarkıları: Sant Ayar, 11-48: Or duk algınlığı yi ni kuvvetlice bir 80- | kârlık, bu feragat ve teslimiyet, 917 de | çestrm, 2210: Ajans ve borsa haberleri, 22 ndah yatırdı. Berline var- | hakikaten görülecek bir şeydi. Berlirin |Ptâkla sololar, opera Ye operet parçaları. dedi &i: — Kasap Süleyman sen celeb Ahme- de bu karlar eriyince koyunlarının p&- rasını W m.. dedin; ve celeb Ahme* din her geldiğinde karlar duruyor, diy n tepesindeki karları Bi amma Keşişin tepesinde her y ti Keşiş öy kar yağar üstte kalan kar durur mese Keşiş dağı $ yöne kadar yükselirdi «bu karlar» diye göst arlar çoktan erimiş gitmişti rdiğin karlar sonradan Onun için aldığın. Koy parasını hemen vermelisin. Şeyhülislâm Feyzu' i duymaz Şeyhü itti ve celeb Ahmetle kasap Sü nın davasına bir kere daha baktı sonra celeb Ahmedi haklı kasap Sü * leymanı haksız çıkardı. Davadan sonra da şeyhülislâmirk'an çekildi. Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu etmiştir.