10 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" A e e x AT —Z | * L . n M - —— ada ee G Ar — ç "i vv Fi BÜ aa z - SON POSTA Ğ Son Posta ,, nın tefrikası : 85 CARLIK ÜLKESİNDE ' BiR TÜRK ZABİiTi l ” he Mülâzım — Cemil'in âkıbeti ğı — İKINCI KISIM — A.R, Cemil Emmaya: “ Hayret içindeyim. Gözlerimin önüne şatoda o0 muhteşem yatak odasında o şahane karyoladaki halini getiriyorum, bir de bu gece o sefil izbede o perişan kıyafetli insanlar içindeki çırpınmanı düşünüyorum. ,, demişti Madam Anuşka, apartımanın kapı- sını açtığı zaman; dişleri birbirine çar- pan Cemil: — Aman.. çabuk, sıcak bir şey... Soğuktan, şimdi- gebereceğim. - Diye bağırmıştı. Ptenses Emma; doğruca salona gire« rek, ağır astragan paltosu ile kasketini bir koltuğun üzerine atmış; sobanın yanındaki kanapeye, boylu boyunca u- zanmıştı. Ve uzanırken: — Ben de iliklerime kadar titriyo - rum... Hem soğuk.. hem sıcak... Ma- amafih, iyi bir patırdı atlattık. Her halde, çök iyi bir iş yaptık. Öyle değil mi dostum?... Diye mırıldanmıştı. Cemil, ellerint oğuştura oğuştura sobaya sokulurken, Emmanın yüzüne uzun bir nazarla bakmış, ellerini iki tarafına kaldırmıştı: — Emma!.. Bana hiç bir şey sor - ma... Ben, o kadar derin bir hayret i- çindeyim ki.. görüyorsun, ya?.. Ö iz- beden çıktığımız dakikadanberi, sana kiç bir şey sormadım. ÂAzizim!.. Sana şu kadar söyliyeyim ki.. ben, bir rüya gördüğüme kaniim. Emma ,kısa bir kahkaha koyuver - mışti: — Niçin?... — Niçin olacak?.. Bir.. gözlerimin önüne; şatoda, o muhteşem yatak o « dasında.. o, şâhâne karyoladaki halini getiriyorum.. bir de ;bu gece.. o sefil izbede., o perişan kıyafetli insanlar i - çindeki çırpınmanı düşünüyorum.. şa- şıp kalıyorum. — Hakkın var, azizim. Hâdisat, in- sanları her kalıba soküyor. — Bir şey sormama müsaade eder misin Emma?.. — Cevabını verebileceğim bir- şey ise.. hay hay. — Bu gece, bu tuhaf insanlarla pen- çe pençeye geldin. Bana da, mükem - mel bir yalan söylettin. Bunun mana- sını bana anlatır misın... — Ay, sen bunu anlıyamadın mı?.. — Evet.. konuşulan şeylerden, bi - raz anladım. Fakat, asıl işin içyüzü ne- dir?. Emma, etrafına göz gezdirdi. Ve sonra; mühim bir sır tevdi ediyormuş gibi, sözlerini alçaltarak cevab verdi: — Efendim!.. Şimdiye kadar Çarlık aleyhine yapılan isyan ve ihtilâller, ciddi esaslara istinad etmemiştir. O - nun için de, beklenilen neticeleri ver- — d gg anağımşı * t nn Bir Doktorun Günlük Notlarından Tansiyon Düşüklüğü Dalima tansiyon yüksekliğinden korku- lJur. Halbuki buna mukabil tansiyorı dü- şüklükleri de son derece mühimdir. Bü- tün kansızlarda, zayif ve mukavemetsiz olanlarda tansiyon düşüktür. Bir çok defa tansiyon düşüklüğü veremi hatıra getirir. Vereme müstelid olanlarda, ve - remlilerde tansiyon dalma düşüktür. Bun dan maada ilerlemiş kalb hastalıkların- da da gene tansiyon düşüktür. Tansiyo- nu yüksek olanlâr da bunu indirmek için gayret edilmelidir. Aynı zamanda tansiyo- nu düşük olanların datansiyonunu yük- seltmek için çalışmak lâzımdır. Tansiyo- nu normal haline getirmek, vücudün fiz- yolojik müvazenesini temin etmek de - mektir,. PAZAR ©) (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut | | bir albüme yapıştırıp koölleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor l gti İmdadımıza yetişebilir. memiştir... Karşımızda, kuvvetli un- surlar var. Bunlarla mücadele etmek i- çin, onlar kadar kuvvetli olmak 1â - zım... Biz, bu kuvveti temine çalışır- ken, yeni bir ihtilâl unsurundan haber- dar olduk. Bunlârın arasına sokulmak mecburiyeti duyduk... Bu vazifeyi, ben deruhde ettim. Ve, bir kolayını bu- larak bunların içine girdim. — Yani.. biraz evvel gördüğümüz adamların. — Evet.. onların... Kuvvet, mü - him. Hepsi de; anarşistlerin, nihlistle- rin en azılı ve en yılmaz şahıslarından mürekkeb bir kuvvet... Bu kuvvet, ne zaman olsa, mükemmel bir ihtilâl çıka- rabilirdi. Fakat, o ihtilâli yaşatmıya muktedir değildi... Halbuki bizim maksadımız, evvelâ Çarlık aleyhine bir ihtilâl çıkarmak.. ve sonra da, o ihtilâl sayesinde bir inkılâb yapmaktı. — Âlâ,.. — Tabiidir ki bu cesur, fakat basit ruhlu adamlara maksadımızı söyleye- mezdik. Onun için bunları gizlice ida- reye karar verdik... Gene ben çalış - tım. Bunlar arasında bir teşkilât ile bir de idare heyeti yaptım. Ve bu teşkilâtı, büyük ihtilâle faydalı olabilecek bir şe- kilde yürütmiye başladım. — Olur şey değil, Emma.. bu ruhta, bu seciyede insanları, sevk ve idare e- debilmek... — E, azizim.. kolay işi, herkes ya - par. Asıl hüner, güç işlerle uğraşmak ve muvaffak olmıya çalışmaktır. — Sonra2.. — Sonrası.. uğraştım, didindim.. iş- te sana da mükemmel bir yalan söylet- tim. Onları, istediğim yola getirdim. — E, şimdi ne olacak?.. — Yapılacak büyük ihtilâl; serseri ve tesadüft kuvvetlerin çılgınca hare- (ketlerinin mahsulü olmıyacak.. — Ya?.. — Tam bir şuur.. ve, tam bir mef - küreden doğacak. — E, bunlar.. bu hazırlıklar ne ola- cak?.. — Onlar da, tam zamanında kulla- nılacak. Emma, birdenbire ayağa kalkmıştı. — Aziz dostum!.. Şu anda beni sa- bırsızlıkla bekliyenler var. Derhal gi- mizi onlara bildirmeliyim. ma?.. — Doğruca, Yusupof'un sarayına... — Olur şey değil.. yeraltındaki iz - belerden, saraya... İnanılmaz; cidden inanılmaz şeyler, Emma... Maamafih, hayatta tam manasile ina- nılacak ne vardır... Hadi yavrum.. bu akşamki zahmetinin mükâfatı olarak sana, alnimdan bir buse vereyim de, gideyim. Emma, taze bir zambak kadar beyaz olan alnından Cemile bir buse vermiş; sür'atle çıkıp gitmişti. Cemil, fena halde sersemlemişti, Fik ri, perişan bir halde idi. rüya görüyorum. Diye söylenmişti. * reniyordu. gınca muhabbeti sayesinde, gu bile unutuluvermişt. y (Arkası var) dip onları görmeli.. ve, muvaffakiyeti- — Şimdi nereye gidiyorsun, Em - — Evet. Görünüşe nazaran, öyle...| — Mümkün değil.. bunlar,, bir ha- kikat olamaz. Her halde ben, uzun bir Günler, geçiyordu. Ve günler geç- tikce de Cemil, bir sürü hakikatler öğ- Kontes Olganın gittikceartan çıl - Cemilin üzerindeki (esirlik) markası, silinmiş gibi idi. Hattâ, onun bir (Türk) oldu- « Son Posta » nın Tariht Tefrikası : 244 Yazan : Celâl Cendn;t_ Güzel Tunçay Mabuda kurbai © verilecekti buna babası razı olmuşt! KD gnnn di Si D â SI Fakat, bizim cüceler çok fakirdirler. Kendisine biraz altın verirseniz... Nâraş koynundan bir küçük torba |altın çıkardı : — Bu gibi işler bedava yapılır mı, Maya? Al işte.. yarısı senin! Yarısını da bu işi yapacak cüceye verirsin! İhtiyar Maya tekrarladı: — BSuz kralının sarayındaki bahçe- de çam ağaçlarından birinin —dibinde gömülü olan tılsımlı ilâcı çaldıracağım, değil mi? — Evet.. evet.. bir küçük çömlek i- çinde imiş. Bu ilâcı sevgilim Tunçayın gözlerine süreceğim.. Cüce kadın birdenbire sendeledi: — Ne diyorsunuz. sevgilinizin adı Tunçay mıdır? — Evet.. neye şaştınız bu kadar..?! — Tuhaf şey bu! Çok tuhaf..! — Niçin tuhaf olsun, canım? Tun - çayı ben Suz sarayından alıp getirdim.. aradan aylar geçtiği halde gözleri açıl- madı. Onunla bu halde yaşamak bana azâb ve ıztırab veriyor. Tunçayın göz- lerini ne yapıp yapmalı, açmalıyız., — Hiç merak etmeyin! Söz veriyo- rum: Biraz sonra sihirbaz cücelerden birini Suz'a göndereceğim.. ve istediği- niz ilâcı çaldırıp size vereceğim. Fa - kat... — Ne demek istiyorsun, Maya? Bu- na dair bildiğin başka bir şey varsa, korkma, söyle bana! İhtiyar cüce, küçücük bir çöp gibi yapışık duran kaşlarını kaldırarak, te- reddüdle cevab verdi: — İki gündenberi saraya uğrama - dınız mı? — Ben zaten sarayda oturuyorum... — O halde Gudeayı götmemiş ol malısınız ? — Dün gece kendisile beraber ye « mek yedim.. — Garib şey! Size Tunçay hak - kında bir şey söylemedi mi? Hayır.. — Anlatayım öyleyse.. Tüunçayın babası Taner kızını Mâbuda hediye e- decekmiş, Gudeaya da bu kararını söylemiş.. — Ne diyorsun, Maya? Sevgilimi demek bu suretle benim elimden al- mak istiyorlar, öyle mi? — Taner size bir şey söylemedi mi? — Hayır. Taner benim yanıma bile sokulmuyor. — Sizden korkuyor demek..! — Ben adam yemem ya. Neden ben- İden kaçıyor? — Suzdan geldiğimiz gündenberi bir kere bile kızını görme- a00 1U YN Ha meaaa saRiŞAnş el Ve aN Sesagirr ı Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlar - dır: İstanbul cihetindekiler: | Aksarayda : (Etem Pertev). Alemdarda: (Abdülkadir). Bakırköyünde : (Hilâl), Beyazıdda : (Belkıs). Eminönünde : (Sa- lih Necati). Fenerde : (Emilyadi). Ka - ragümrükte : (Suad). Küçükpazarda : (Hasan Hulüsi). Samatyada : (Teofilos), Şehremininde : (A, Hamdi). Şehzadeba- şında : (Halil). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada ; (Sporidis), Hasköyde : (Bar- but). Kasımpaşada : (Vasıf). Merkez na- hiyede : (Kanzuk, Güneş), Şişlide : (Halk). Taksimde : (Taksim, İtimad). Üküdar - Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada : (Merkez). Heybelide: (Yu- ge gelmedi. Bu nasıl baba böyle..? — Sizden çekindiğini söylüyorlar. — Pekâlâ.. Gudea onun bu kararına ne demiş? — Duyduğumuza göre, Gudea: (Sen onun babasısın! Tunçayın kanı ve canı senin elindedir. Tanrı ile senin a- rana kim girebilir?) demiş. Nâraş bu sözleri duyunca hiddetin- den ateş püskürmeğe başladı: — Gudea onu bana bağışladı. O, ar- tık Taner'in kızı değil, benim eşimdir. Tunçaya benden başka kimse karışa - maz. — Ya kral sözünden döndüyse..? — Gudea bunu yapmaz. Sumerde, sözünde durmıyanın yüzüne tükürür- ler.. ve ona selâm vermezler. Kabil değil, Gudea bu dönekliği yapamaz... İhtiyar Maya fazla ileri gitmedi. — Ben paramı aldım.. dileğinizi ya- pacağım.. hemen bugün cücelerden bi- rini Suz'a gönderiyorum. * * * “Ulu Mabud, benden kızımı istiyor Taner o gün, ikinci defa, Sumer kralını ziyasete gelmişti. Gudea: — Enhil onu affetti. sen neden Ulu Mâbuda hediye ediyorsun kızını? Diye sordu: Taner: — Tunçay günahkâr oldu, dedi, o- nu (Şiddet Mâbudü) affetse bile (Ulu Mâbud) affetmiyor. — Ulu Mâbudun Tunçayı affetme- diğini nerden anladın? — Gözleri hâlâ açılmamış.. beni bir kere bile görmek dileğini göstermedi. — Sen niçin görmüyorsun kızını? — Çektiğim sıkıntılar yetmiyormuş gibi, bir de onun uğursuzluğu mu üzerime çöksün.. Gudea hiddetini gizliyemedi: — Uğursuz mu dedin? Bu da ner - den çıktı? İ — Rüyamda gördüm.. Elam kralının Müdürlüğünden : Tekerleklerin muhammen bedeli irtibat memurluğundan lacaktır. müddet on beş gün uzatılabilir. Zonguldak Ereğli havzai Fahmiy“- Havzai Fahmiye müdürlüğünce işletilmekte olan Kozlu ve Kilimli diferleri için açık eksiltme suretile 100 takım araba tekerleği ve 3 demiryol rayı ve makası ve vagon tamponu satın alınacaktır. kuruş ve diğer 3 kalem malzemeninki 2301 lira 61 kuruştur. Fen malzeme İisteleri ve şartname Zonguldakta maden müdüriyeti sinden ve İstanbulda Dördüncü Vakıf Hanında İstanbul mintakası parasız verilecektir. Arttırma, 29/12/1936 Vi İhalesi 14/1/1937 tarihinde saat 15 de” — kür Müdürlükte toplanacak komisyonda yapılacaktır, Muvakkat teminat yukarıda yazılı bedellerin 797:5 nisbetindedir. kı ayrı ayrı olan bu iki kısım malzemenin ihalesi ayni tarih ve saatte * Müşteri ister birine, ister ikisine pey sürebilir. rihinden itibaren 3 aydır. Maden Müdüriyeti Fen kurulunun Teslim muamelesi Zonguldak limanında vapurda yapılacaktır. Havzai Fahmiye Müdürlüğüne müracaatları. Tunçayın babası Gudeanın karşısına çıktı: “Rüyamda gördüm... Elâm Kralllğ[ koynuna girip çıkan bir kız Nâraş gibi bir kahramana eş olamaz ,, dedi — koynuna girip çıkan bir kız bir kahramana eş olamaz. Ulu 1 benden onun kanını istiyor.. vı[ Gudea aynı kelimeyi bir kâf tekrarladı: : W%*R—h&w — Uğursuzluk.. uğursuzluk- "'f.mye , Ş 01 Ve Tanere döndü: — Pekâlâ.. onu sana ver kat, bana sormadan kanını cakgın ! — Söz versiyorum.. Taner sevindi.. yere eğilerek anın ayaklarını öptü: a * W eee RADYO a Bugünkü Progrl_*?'*"_cl - iıeF()r 10 İkincikânun 1937 B İSTANBUL Bi he Öğle neşriyatı: j* 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.50: J dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.26: — telif plâk neşriyatı. ı Akşam neşriyatı: . j 18.30: Ambasadörden naklen ııı'!" ziği, 19.30: Konferans: Selim Sirri 'ES ) tarafından. 20: Müzeyyen ve ıruw[ğ Mt rafından Türk musikisi ve halk şar&*” - ( 20: Belma ve arkadaşları tarafındAf | muüsikisi ve halk şarkıları. 21: Baat ÖÇ Orkestra, 22: Ajans ve borsa haberleri: T Plâkla sololar. ; Yarınki program 11 İkincikânun 1937 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi, 1250 * dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.26 telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı; 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: lara masal: İ, Galib tarafından. 20: - ve arkadaşları tarafından Türk mü$”| hâalk şarkıları. 20.30: Safiye ve tarafından Türk musikisi ve halk #7 / 21: Saat âyarı ve Şehir Tiyatrosu drafi ” tarafından bir temsil. 22: Ajans ve berleri. 2230: Plâkla sololar. gümrük resmile birlikte 4849 Teslim müddeti (3814) ) suf). Kadıköy Pazaryolunda : (Rıfat Muhtar). Modada : (Alâeddin). Üsküdar İskelebaşında : (Merkez). İstanbul Gümrüğü Başmüdürlugut:w,g Gümrük satışından: 26200 kilo çam tahtası rendelenmemiş, | 'd lo toz şeker, 10240 kilo sodyum sülfür, 3158 kilo demir kırık dolapı kilo ote aksamı, 1524 kilo pamuk mensucat, 1550 kilo kurşun matbat i rufatı, 1314 kilo kundura kalıbı, 1232 kilo matbaa kâğıdı, 3998 kil dık tahtası, 2416 kilo sarı renkli sigara kağıdı, 1310 kilc kendir halaf (p kilo adi cam bardak, 345 kilo pamuk çanta, 235 kilo av tüfeği 75 aet j kilo vidala deri, 6.400 kilo ipek örtü, 419 adet keçe erkek şapkasım!' | nakasa gazetesinin 26/12/936 günlü nüshasile ilân edildiğini k günlerinde de ayrıca küçük satışlarda olduğu ilân olunur. . w Ü ' ve-'.'

Bu sayıdan diğer sayfalar: