Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SON POSTA Ha 'ep, 8 (Hususi) — Müşahitler he- ye İskenderundan Antakyaya avdet ederken bazı yerlerde durmamışlardır. Bancagm istiklâlini isteyen nalk bun- dan çok mütessir olmuştur,. Halk mü- messilleri tarafından müşahitlere tees sürü ve halkın haklı davasını anlatan telgraflar çekilmiştir. Köylülerle jandarmalar arasında mücadele Lâzikiye, 8© (Hususi) — İskenderun civarındaki köylüler müşahitlerin şeh- re geldiklerini işittikleri zaman şikâ- yetlerini anlatmak için kafileler halin- de yola çıkmışlardır. Yol başlarını tu- tan -jandarmalar köylüleri şehre bırak mamışlar ve halkla jandarmalar ara- sındaki mücadele sabahtan akşama ka- dar sürmüştür. Halk mümessilleri tel- graflarla müşahitlere vaziyeti anlatmış lar -ve davalarını izah etmişlerdir. Şama tâbi olmak istemiyorlar Adana, 8 (Hususi) — Müşahitler İs- kenderunda bulundukları zaman elle- rinde Suriye bayrağı ile heyeti karşı- layan Halepli Alâattin; Salâhattin ve avenelerini kabul etmişlerdir. He- yet bunlarla birkaç saat kadar görüş- müştjr. Bundan sonra Rus İlyas, Re- şat ve Bazil Balit ve Ermeni Hayik Bal yandan mürekkep belediye heyeti mü- şahitleri ziyaret etmişlerdir. Bunlar müşahitlere Şama tâbi olmak isteme- GÜiklerini, müstakil Sancakta Fransız Mmandasının devam etmesini istedikleri ni bildirmişlerdir. Bu sözleri işiten Şamlı mutasarrıf vaziyetten çok mütessir olmuş, Halepli Alâettin ve Bakiyi heyetin yanına sev- ketmiş, belediye heyetinin sözlerini tekzip ettirmek istemiştir. Köylüleri tehdit ediyorlar Humus, 8& (EHuasusi) — Köylerde Türk halkı tehdit' ve tazyik için dağıl- mış olan zabitler ve milisler vazifele- rine devam etmektedirler. Bunlar mü- şahitlere karşı köylülerin nasıl bir ta- Vvır almaları lâzım geldiğini anlatmak ta ve aksi harekette bulundukları tak- dirde mallarından ve canlarından vaz geçmeleri lâzım geldiğini söylemekte- dirler. Şam istihbarat reisi müşahitlere refakat ediyor Şam, 8 (Hususi) — Müşahitler heye tine Şam istihbarat reisi kumandan Bono refakat etmektedir. Tercümanla- rı da bir Ermenidir. Biz Türkiyeyi isteriz Humüs, 8 (Husüsi) Müşahitler Reyhaniye civarında Yenişehir köyü- ne geldikleri zaman müşahitlere refa- kat eden kumandan Bono heyeti ken- di adamlarından Şaban namında biri:- nin evine misafir etmiştir. Müşahitlerin bir hainin evine misa- fir edildiğini haber alan köyün Çerkes vaziye_tadüzelmediî | air. yaret etmişler, içlerinden fransızca bi- len bir zat vasıtasile bu mıntakada A- rap bulunmadığını, cümlesinin Çerkes ve Türk olduklarını söylemişlerdir. Kumandan Bono söze karışarak köy lerde Arapların da bulunduğunu iddia etmiş ise de gençler kumandanın isbat edilmiyen sözlerini red ve cerhetmiş- ler ve (Biz Türkleri istiyoruz) demiş- lerdir. Reyhaniyeden geçerken de yollarda rastgeldikleri bir köylüye müşahitler | Reyhaniye ahalisinin hangi soydan ol- duğunu sormuşlar, köylü ahalinin Türk olduğunu söylemiş, kumandan, Bono burada da işe müdahale etmiştir. Türklerin kasden hastalığa maruz bırakılması müşahitlerin nazarı dikkatini celbetti Halep 8 (Hususi) — Müşahitler he- yeti Kırıkhan yolu üzerinde Ağa köyü- ne muvasalat ettikleri zaman istihba- rat zabiti tarafından karşılanmışlar, köydeki ahaliye bu sazlardan yapılmış evlerde nasıl yaşamaktasınız, rutubet- ten müteessir olmuyor musunuz, hü - kümet sizin sıhhatiniz için tedbir al- maz mi) gibi birtakım sualler sormuş lardır. Köylülerin verdikleri cevaplar şunlardır: (Hükümetten hiç bir yardım görmedik. Bizden ancak fazlasiyle â - şar vergisi alırlar. Onun için bu hale düştük. Ev yaptıracak halimiz kalma- dı. Hükümet Kırıkhandaki Ermenilere kinin tevzi eder, bize böyle birşey ver- mezler) demişlerdir. Türkleri mahkemeye veriyorlar Lâzikiye, & (Hususi) — Antakyada, yeniden ihdas edilen sebeplerle bitçok, Türkler mahkemeye sevkedilmişler - Türkler hakkındaki takibat devam etmektedir. Müşahitler Kırıkhanda Fransızların adamlarile görüştüler Halep, 8 (Hususi) — Müşahitler he- yeti Kırıkhana geldikleri zaman yalnız, Fransa milis kumandanı ile ve Antak. ya belediye reisi Etemin adamı olanı. Sabit ile görüşmüşlerdir. Halkın haki- kati anlatmak arzuları daha evvelden alınan sıkı tedbirler vasıtasiyle izhar et tirilmemiştir. Hama, 8 (Hususi) — Müşahitler he; yetinin sadece mandater memurlara ve mahalli hükümet erkânı ile temas et- melerini temin etmek için uzun zaman. danberi alınan tedbirlere rağmen yer yer halk tezahürlerde bulunmaktadır. Bu tezahürlere mâni olmak için yeni- den müsellâh kuvvetler faaliyete geç mişlerdir. Sırf bu maksatla Kânunusaninin ü - çüncü günü Antakyaya kuvvtli bir jan darma müfrezesi gönderilmiştir. Antakyada halkı tehdit ettiler gençleri toplanmışlar ve müşahitleri zi Lâzikiye, 8 (Husüsi) — Müşahitler Antakyaya geldikleri zaman mesalihi hassa zabiti Abdülgani Türkmen ile Avukat Hayri halkın Sancağın Suriye nin parçası olmadığı hakkında tezahü- ratta bulundukları takdirde en ağır su rette cezalandırılacaklarını bildirmiş - lerdri. Müşahitlerin Antakyadaki temasları Halep, 8& (Hususi) — Müşahitler An- takyada iken yalnız belediye reisi E - temi ve mahalli hükümet reisini ziya- ret etmişlerdir. Müşahitler Vesikalar Topladılar Adana 8 (Hususi) — Müşahitler Antakyaya gelirken, Sancak hudu- dundan harice çekilmekte olan bir Çerkes süvari bölüğüne rastgelmişler- dir. Türk mümessilleri hey'ete mu- fassal bir rapor vereceklerdir. Hey'et İskenderunda oranın Türk mümessil- lerile de temasta bulunmuşlar ve Sancağın Türklüğü hakında bir çok vesikalar toplamışlardır. Hâlâ ekalliyetten bahsediyorlar Antakya 8 (A.A.) — Havas ajan- sı bildiriyor: Türk ekalliyetinden bir kismının tahrik teşebbüslerine — rağmen, şehir, normal vaziyetini muhafaza etmiştir. Bazı unsurlar, tezahürat yapmaya ve grev ilân edilmesine teşebbüs et- mişlerse de bu husustaki gayretleri muvaffak olmamıştır. Çarşılar umu- miyetle mutad faaliyetlerini muhafa- za etmişlerdir. Milletler Cemiyeti tarafından gön- derilen komisyon, tetkikatına devam ederek Türkiye - Suriye hudut mınta- kasını gezmiştir. Rakı yerine su satan adam tevkif edildi Dördüncü asliye ceza mahkemesin- de Hüseyin isminde — sahtekârlıkdan suçlu bir adamın duruşması yapılmış- tır. Hüseyin boş rakı şişelerinin içine su doldurup ağızlarını gayet mahirane bir şekilde kapatarak rakı diye sat- maktadır. Gene böyle su dolu bir rakı şişesini Beyoğlunda Balıkpazarında esnaftan Vangele satmak istemiş ve mukabilinde 2 5kuruş alıp sıvışmıştır. Fakat o civarda böyle bir rakı kalpa- zanının dolaştığını bilen Vangelin çı- rağı derhal ustasını ikaz etmiş, buünun üzerine hemen şişeyi açarak içindeki mayiin su olduğunu görmüşler ve po- lise müracaat etmişlerdir. Polis çok geçmeden Hüseyini ya- kalamış, mahkemeye vermiş, mahke- me de Hüseyinin tevkifini kararlaştır- mıştır. ile hükümetimizden bulunmasını raportör M. Sandler'den İlesinin çabuk bir surette halli için İn- (Baştarafı 1 inci sayfada) de teklifimizin daha etraflı bir ifadesini muhtevi ola- rak istediği projeyi bizzat tetkik ede- ceğini beyan ve doktor Arasa M. Blu- mun bu hususta vaki olan vaadini te- yit etmiştir. Hükümetimiz tarafından verilecek proje hariciye vekâletince hazırlanmış olup Parise gönderilmek üzeredir. Ankara 8 — Anadolu ajansının is tihbarına göre, Türk hükümeti, Fran- sız hükümetile bilitilâf İskenderun me selesinin Milletler Cemiyeti konseyi- nin 21 ikincikânun ruznamesine ko- nulması için icab eden teşebbüslerde rica etmiştir. müzakerelere devam Paris 8 (A.A.) — Havas bildiriyor: Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı M. Vieno dün, saat 18 den 20 ye kadar dış işleri bakanlığında Türkiye Büyük Elçisi B. Suad Davaz ile görüşmüş- tür. Salâhiyettar bir membadan öğrenjil- diğine göre M. Vieno, Türkiye Büyük Elçisinin nazarı dikkatini, Türk mat- buatında görülen bazı makalelerin, Sancak hakkında bir Türk - Fransız anlaşmasına mani olabilecek mahiyeti- nin şiddeti üzerine çekmiştir, Fransız hükümetinin bu meseleyi itina ile tetkik etmekte olduğu ve Tür- kiyenin de ayni tarzda bir tetkikte bu- lunmasını görmekle bahtiyar olacağı bildirilmektedir. Vieno ve Davaz, müzakerelere de- vam edilmesi hususunda mutabık kal- mışlardır. Fransız hükümeti, eğer Tür- kiye de böyle bir teşebbüse mütemayil ise, Cenevrede 18 kânunusanide topla- nacak kondüy içtimanın taliki husu- sunda müracaatta bulunulmasını kabul etmektedir. İngiltere de meseleye karıştı Londra 8 (A.A.) — Havas muha- biri bildiriyor: İyi haber alan bir membadan öğre- nildiğine göre, Türkiyenin Londra Bü yük Elçiliği müsteşarı, Sancak mese- ajansı gilterenin Fransız hükümeti nezdinde tesir etmesini taleb zımnında, bir kere geçen hafta bir kere de dün, dış işleri bakanlığile temasa gelmiştir. Öğrenildiğine göre, İngiltere hü- kümeti, Paristeki İngiliz Büyük Elçi- si Georges Clereck'e, Türkiye Büyük Elçisi müsteşarının — bildirdiği tarzda Türk noktai nazarının Fransa dış işle- ri bakanlığına bildirilmesi için talimat —ei ——— “Son Fosta,, nın Edebi Tefrikası: 15 [srarımIZa rağmen o gece kalmadı. Evden hep beraber çıktık. Yolda Sırrı Nihad ertesi gün yemeğe gelmesi içii söz almadan onu bırakmadı. Baloda vakit fena geçmedi. Eski te nidıklar etrafımızı aldılar, Fakat ves- tiyerde garib bir şey oldu. Mantonu bırakirken bir aralık arkamı dönmüş tüm, Karşı aynada doktorla bakışları mız karşılaştı. Ve bu elâ gözlerdek okşayıcı, ateşli mana beni gene hayrete düşürdü. Şimdi belki sen de gene ku runtu yaptığıma hamledeceksin. Fa - kat emin ol Feride o bana eskiden de baktığı gibi gözlerinin içi sevgi ve aâteşle yanarak bakıyordu. Kendimi tutamı - yarak, dudaklarımı ısırdım ve yavaşca başımı aynadan çevirdim. Ondan sonra Sırrı Nihad gene o eski soğuk, durgun adam oldu. Zannediyorum ki dans e - derken bir çok başların tarafımıza çev- rilmesi ,erkek gözlerinin uzun müd - det yüzümde dinlenmesi onu pek 'sıktı. Öyle çekingen, kendi kabu ıiğunda bir adam ki.. böyle kalebalık yerler, yanın- dak' kadına takılan gözler onu müthiş sık- »r. Felt-t doğrusunu aratsan © ge- ce - r kadın gibi, beğenilmek benim Peride Celâl |de hoşuma gitti” Doktora karşı içime gömdüğüm kin de şahlanmadı desem alan. Ondan başka herkes beni be - renmişti. Dans ederken kulağıma her- es iltifat dolu sözler fısıldamışlardı. Yalnız onun kolları vücuduma buz - lan bir halka halinde dolanmıştı. İşte balo gecesi de böyle geçti. O be- tim hatırim için eğlenir gibi göründü. 3Jen başkalarile konuşup, gülüşerek Yazan- Soca böylece harice uygun bir çift gi- >I göründük, Ertesi gün Selim Naci yemeğe gel - di. Sırrı Nihadın sevdiği kadar var. Çok sevimli açık kalbli bir adam, Öyle şaka- lar yapıyor ki, aylardanberi gülmedi - ğim halde sofrada ben bile gülmiye başladım. Bol bol Anadoludan bahse- diyor. Dikkat ediyorum Anadolu bahsi açıldığı zaman Sırrı Nihadın her za - imah derinlerinde bir esrar saklı gibi bulutlu elâ gözleri ateşle parlıyor. Ye- rinde dimdik olup, yüzü gerilerek müt- |hiş bir alâka ile arkadaşını öyle bir din- leyişi var ki.. âdeta şaşırıyorum. Selim Nacinin anlattığı bir çok memleketleri reş'eli görünmeye çalıştım ve biz karı bu alâkası bundandır. Fakat insan bu kadar nasıl değişebilir! O ne canlı göz- ler, yüzdeki hatların birdenbire gerile- rek yaylaşması neden? Gene aynı şüp- heye dönüyorum Feride. Bu adamın acaba bir sırrı mı var? Biliyorum, benimle: «İşte senin her şeyden esrar, macera çıkaran hayalpe- rest ruhun!» diye, eğleneceksin. Ah bilmiyorsun, seven insanlar en ince şeylerden öyle manalar çıkarırlar ki, ve hem büu sefer yanılmıyorum. Artik Selim Naci sık sık geliyor ve bize takılarak: «Beni gezdirmiyorsu- nuz, böyle olur mu?» diye, söyleniyor. Bu yüzden bir kaç kere de onunla çık- miya mecbur olduk. Bu genç adamın bizim hayatımıza yavaş yavaş şaşmıya başladığını hissederek üzülüyorum. Geçen akşam doktor, bir aralık salon- dan çıkmış, onunla yalnız kalmıştık. Gülümsiyerek yüzüme baktı, Gözle- rinde bana acıyan bir mana belirdiğini sezer gibi oldum, Sinirlendim. O yavaş- ca: — Hayret! dedi. Sırrı Nihad eski a- gırlığını hiç kaybetmemiş.Halbuki ben, evlendikten sonra onu çok değişmiş göreceğimi ümid etmiştim. Söyliyecek bir şey bulamıyarak su- suyordum. Devam etti: — Hert halde Nihad sizin arkadaşlı- ğgınıza el uzatmakla en yerinde bir ha- reket yapmış. Onu çok severim, fakat “ Parise bir proje gnnderılıyor İvermiş, fakat Türk esbabı m '*-" kendisine mal etmemiştir. _ Söylendiğine göre, İngiltere © leri bakanlığı, Türkiye Büyük & müsteşarına, Türkiyenin endiştif mübalâgalı olduğunu bildirmiştir Resmi mahafil, Türkiyenin, ? lenin bu derecede çabuk bu' ğ hallinde ısrar etimesini surprız : şılamaktadır. Zira, Turkıyenlll ettiği Fransa - Suriye muahedesli bik mevkiine üç seneden evvel yecektir. Paris 8 (A.A.) —D.N. B- bildiriyor: Dış İşleri Bakanlığı müsteşarlı Yakın Şarktaki Fransız kuvvetlei” mandanı General Oesinger ile müf --. rede bulunmuş, bilâhara Türkî- yük Elçisile iki saat konuşmuş Ba; Türk matbuatının Sancak £ M sindeki, şiddetli neşriyatının, mt & m: relere devam için havayı çok BÜ g. ; tirdiği tebarüz ettirilmektedir. det dığına göre, Fransa ve Turkıye hi Bni : metleri, bilâhara — doğrudan d İyu müzakerelere başlamak üzere, DPÜL ke kü müzakereleri Milletler konseyinin içtimaına kadar tali mek hususunda mutabık kalmış!? Fakat herhalde müzakereler memiştir. A Cenevre, 8 (A.A.) — Havas & sı bildiriyor: Milletler Cemiyeti mahafili, !? derun meselesinin Milletler Cem konseyinin müzakerelerinde sıray” nulmasından evvel, Türkiyenin © yetten çekilmesini veyahut ener)” yasi, ve askeri kararlar almasın! *li rimuhtemel telâkki etmektedir. " mafih, eğer tatmin edilmezse, Tür” nin kendi hattı hareketini değiştirmesi muhtemeldir. Türk mahafili, Reisicümhur 'i türk'ün, Sancak Türk ahalisinin *" l yeye ve umumiyetle Arablara "4 kalmasını menetmeye azmetmiş PU | duğunu bildirmektedir. : Türk Murahhas Hey'eti, mt mel olarak, Sancak gayri askerf bi le getirilerek, Türkiye ve Fı'anll fından birlikte garanti edilmiş bir © riye - Lübnan - İskenderun muhw letleri federasyonu» - teşkil edilm ileri sürecektir. Kudüs, 8 (A.A.) —D. N. B. #4/ bildiriyor: Beyruttan bildirildiğin” re Sancakta Türkler ile diğer € bir kısmı arasındaki gerginlik teB n bir şekil almaktadır. Eğer Fransa © talebini nazarı dikkate almazsa, " cak meselesinin cebri bir sürette F dilmesinden korfkulmaktadır Y L v M bölündü. Kahve rengi gözlerinde temiz bir pırıltı yanıyor, yüzüme şefkatle bakı - yordu. O tanıdığım bütün insanların en temizi gibi geliyordu bana. Bu yal- nız biçare hayatımda önüme uzatılan bu dostluk içime serin bir su gibi dol- du. Gözlerimde tutamadığım yaşlar toplandı ve gayri ihtiyari ona ellerimi uzattım. Selim Naci ellerimi avuçla - rında dost bir hareketle sikarken, Sırrı Nihad içeri girdi. Ve bizim gülüşerek anlattığımız dostluk muahedesini, ba- kışları yaşlı gözlerime düşünce ile ta- kılarak dinledi. Onun bu bakışları be- ni biraz sıktı. Lâf olsun diye: — Dostünüzu elinizden aldığım i - çin sıkıldınız galiba? dedim. Gülümseyerek: «Selim Nacinin kalbi geniştir, dedi. Sana da, bana da dostluğunu pay edebilecek kadar.» Ben onunla konuşurken bir türlü ha- rice karşı olsun samimi görünemiyo - rum. O vaziyeti daha iyi idare ediyor. Asıl fenası Selim Nacinin benim bu resmi hallerime, Nihada karşı çok ya- bancı duruşuma duyduğu hayret gali- ba gittikce büyüyor. Suadiyede münasib bir köşk bulu- namadı. Küçük Modada bir ahbabın tavsiyesi ile denize bakan bir ev tut- tuk. Artık sana da oradan yazacağım. Gözlerinden öperim. Gülenin bir res- mini vaadetmiştin, beklivorum. Şefik beye selâmlarımı söyle,. ,Sırrı Nihad da görmüş, gezmiş. Belki sizi tanidıktan sonra bu sevgi ikıye Sezadan Ferideye m- Yeni evimize yerleşeli bir ayı & yor. Taşınmak, yerleşmek telâşi * de sana mektub yazmak ancak oluyor. Küçük Modada, denize Y bu küçük beyaz evi pek beğendim" nünde bir sed var. Çitlerle çevrilt tesi yabant otların bürüdüğü bir Y yeşillik. Daha uzaklarda deniz # mavi uzanıyor. Burada Şişlideki * den kendimi daha rahat, daha D hissediyorum. Evin bembeyaz © ru, güzel denizi alabildiğine kucâ” yan geniş pencereleri karşısında ” ürkekliğim, —öbür tarafta duydu? yabancılık epey hafifledi. Kendim! ha sâkin, ve yüreğimi derdlerden * sıyrılmış buluyorum. , Sırrı Nihad sık sık hastalannl w luğunu, sabah erken muayenehâ | J B bt L de bulunmak lüzumunu öne , Şişlideki evde kalıyor. Bundan 9” kâyetim yok. Yanımda olduğu 28 lar onu muazzeb etmekten korkt! rum, İstemediği halde daima kâ bulünmak mecburiyeti zaten bef” sıkıyor. Yanımda olmadığı zam” ağır bir mes'uliyetin yükünü on" dan bir an için atmış gibi sevl rum. Yeni hizmetcimden de pek me&” num. Emine, zeki bir kız, her iş€ “öğy şiyor. Aşcı ihtiyar bir kadındır. Seza Lmutfakta. (Arkası V