İ , t # — kiye hudutları dahilinde olan Karasu " Wi —— Mağına karışır. Karadere adını taşıyan - - lrmaklar Âkgölün zeminini doldur - a ir - p Çıplak degıldır Yağış nisbeti ziyade ol " gelenler Anadoluya dahil olduklarına * çalıhık - Mintakayı /| coğrafyacılarından Banse: - rının Klora bakımından Anadolu dag — Tarı ile © kadar sıkı bir münasebeti var " smintakanın iklimi Akdemz iklimi tipi- — “Son Posta,, nın Edebi Tefrikası: 5 —© bütün babaların en iyisi idi. O sıra- — ğimde bir tek teselli, bir tek beyaz kö- — şe, onun daima yanımda kuvvctlî bir destek gibi bulunması oldu. e Bu, gönlüne düşen ilk küçük si- O gün görmüş kafamla: «Doktor acaba Tabıat Sancağın müstakil bir coğrafi mıntaka oldugunu gösteriyor ( Baştarafı 7 inci seyfada Di l (Homs) ve Hamayışttir ve ovalarını sular,.CGab ovasında Antakya mıntaka sıma dahil olur. Cisrişugur kasabasın - dan geçerek şimale doğru bir vadi için- de-akarak Amık ovasına gelir. Burada Akgölün fazla sularını Karadere deni- len bir ayalda alhır. Cenubu garbiye doğru dönerek ÂAntakya öva ve vadi- lerini suladıktan sonra denize dökülür. Bu ırmak pek çok taş ve toprak taşıdi- Bından deltasını mütemadiyen geniş - lettifi gibi, Antakya jle Suveydiye ara sındaki kısım kumlarla dolduğundan eskisi gibi seyrüsefere elverişli değil- dir. ÂAmık çukur ovasının ortamda çok | derin olmiyan bir göl uzanır, Akgöl ve ya ÂAntakya gölü adını taşıyan bu göle birçok ırmaklar dökülür. Membaı Tür göle yaklaştığı yerlerde yatağından ta şarak — birtakım bataklıklar meydana getirir. Bu sebeple gölün vüsatini tes- bit güçtür. Gölün suyu tatlıdır, balık- ları mütenevvidir, yılan balığı meşhur “dur. Fakat asıl gölün şimali garbisin- de küçük &balık gölü» balık serveti ba kımından bilhassa ehemmiyetlidir. Gölün fazla suyu bir ayakla Ası ır- bu ayağı temizlemek süuretile bu ova- daki batakflıktarı azaltmak ve arazi ka zanmak imkânı vardır. Etraftan gelen makta ve gölün seviyesini yükseltmek tedir. j Akar sular cereyan tarzı mınlaka - nın iç kısmına büyük bir înkişaf kabi liyeti verdiği gibi buranın müstakil bir mıntaka olmasında müessirdir. İklim ve nebatat. Antakya mıntakası iklim bakımın » dan da birtakım hususiyetler gösterir. Bı ..pı Suriye toprakları gibi kurak ve duğu gibi arazinin büyük bir kısmı ve ormanlarla 'örtülüdür. Bu | yakından tamıyan Alman «Suriyenin şimalindeki iltiva dağla- — dir ki Suriyenin çıplak topraklarından /|-dair' reddedilmez bir intiba elde eder- ler. «Die Tünkie 326>» diyor. Bir taraftan denizde, diğer taraftan — ÇÖL ve istep sahalariyle çevrili olan bu ni göslermekle beraber sahilden dahile doğru değişir. İskenderundan İbnihanı burnuna kâadar uzanan sahil ikliminde kışlar çök mütedil geçer. Subtropik ne batların yetişmesine elverişli olduğumn- dan bu iklime narenciye iklimi de de- nebilir. Aynı iklim şartlarina malik 0- lan Dörtyolda senelik yağış mikdarı 130 santimetredir. Ençok yağmur şu-* bat, mart ve nisan aylarında düşer. Bu talara kar düşmez, don nadirdir. Sahil gerisinde uzanan dağlarda ınu tedil bir yayla iklimi hüküm sürer. Bu dağları ve yaylaları örten çam ve me- şe cinsleri cenubi Anadoludakilerin ay nıdır. Dağlar ve yaylalar çok-yüksek olmadığı için hemen her tarafta zeytin Tiklere ve bağlara rastgelinir. Bu kısma zeytin iklimi diyebiliriz. Sahillernde ya şayan halk -yazın. yaylalara çıkar. Dahildeki çükur ovalarda yazları sı cak geçen bir istep iklimi hüküm sü- rer. Etrafta çayırlara ve çaltılıklara rast gelinir. Yaz kurakları esnasında taria ve bahçeleri sulamak icap eder. Ağaç lık yerler daha ziyade su boylarında toplanır. Karasu vadisindeki bataklık larda pirinç yetiştirilir. Akgöl etrafın daki bataklıklar çayır ve sazlıklarla ör | tülüdür. Dahile doğru gittikçe kurak- hık artar. ; Hulâsa avariz ve iklim gibi tabii hu susiyetler buranın müstakil bir coğrafi mıntaka olduğu Suriyeden ziyade Ahna doluya benzediğini bize vazıh suretie göstermiştir. ÂAsıl bu mıntakarım Ana- doluya bağlılığı nüfusunda ve kültü- ründe görünür. Bura halkı en ufak bir lehçe farkı göstermeden ÂAnadolu türk- | çesiyle konuşur. Büyük Mmuhaceret yolları üzerinde bulunan bu mıntakaya gelen Türkler öz varlığını daima muhafaza etmişler- dir. Buradan daha cenuba, Suriye top- raklarına da pek çok Türk kitleleri in mişse de bunların büyük bir kısmı a- raplaşmıştır. Buradaki dil ve kültür hududu âra- zinin bünyesiyle o kadar büyük bir uy- gunluk gösterir ki tabiatle kültürün bu kadar vazıh bir intibakına pek nadir tesadüf edilir. Anadolunun devamı o- lan iltiva mıntakasiyle beraber türkçe biter ve Suriyenin inşikak sahasında arapça başlar. Bundan sonra Hatay ilinin muhtelif köşelerini dolaşarak yapacağımız tet- kikler bize bu ülkenin halk ve kültür bakımından tamamiyle bir Türk ili ol- duğunu kat'iyetle gösterecektir. (Ulusdan) —— —— —— Deniz ve denizcilik ( Baştarafı 9 uncu sayfada ) zörü bir harika imiş. İtalyanların (Kondötyeri) sınıfı hafif kruvazörle- - rini de çok methediyorlar. Saa'tite (40) mij sür'ate sahip olan bir kaç tanesin- den maada (Barbiano) isimlisi sür'at tecrübelerinde (42) milden fazla sey- retmek suretile dünya rekorunu elde etmiştir. Bugün muhtelif devlet do - nanmalarındaki son sistem hafif kru - vazörler adedi şunlardır: - İngiltere — 36, Amerika — 10, Japonya F kz _20, Fransa — İZ, K İtalya — 10,* Baltık denızmde y A Rusya — ğ ğusya — Karadenizde: 4 , İspanya — 3; Holânda — 3, İsveç — |1, Arjantin — 2 - Çin — 2, Özlü Türk filosuna asrın bu küçük ve sür'atli gemilerinden bir kaçının ilâvesi temennisini izhar edelim. A, Cemılettın Saracuglu _ Maııısada bir spor ve tarih gezisi Manisa (Husust) — Halkevi dağ- cılık kolu üyeleri 8 kilometre mesafe- deki Opınardan tarihi Sipil dağının yalçın kayalarına tırmanmışlardır. O- radaki kayalara oyulmuş Eti eserleri üzerinde _tetl:ilı:ler “yapmışlardır. Manisada yeni parklar Manisa (Hüsust) — Şehrin içeri- sinde pek geniş bir saha kaplıyan eski mezarlıklar belediye reisi Avninin gayretile kaldırılmakta ve buraları park haline getirilmektedir. le bir toplantı tertip etmiştir. Bursa parti kaza idare hayatı Bursa (Hususi) — Parti kaza ida- re heyetine Ali Sırrı Aysoy, avukat Sa- dık, Tahsin Arsal, miz, Ali Talib, Mehmet Şahbaz, Tev- fik Bilecik, Emin Gündoğdulu ve Ne- cib seçilmişlerdir. Bursa belediye reisi Ankaraya gitti Bursa (Hususi) — Belediye reisi Cemal Öz belediyeye aid işleri görüş- mek üzere Ankaraya gitmiştir. (3 Knoll A-G, kimyevl maddeler fabrikaları, Ludwigshafen #Rhin — -— ——— — t " bedenen ve rühen yorgunsanız ve bundan dolayı tam verimle çalışamı- yorsanız; işlerinizin iyi- gitmesini nasıl isteyebilirsiniz! Unutmayınızki birkaç gecelik uykusuzluk sizi bu hale sokabilir. Bromural -Knoll» sinirleri yatıştırır, uykuyu gelirir, zararsız, tesiri hoş ve emniyetii ble (lâç olup sinirlerinizin sükünuüunl çok kısa bir zamanda iade ve bu sayede sizl yeniden dinçleştirecek olan uykunuzu lemin eder. ©0 ve 20 köniprimeyi bhavi tüpa lerde eczanelerderteçcte ile satılır, Saat 21 ve kadar samimi bir hava içinde devam eden bu toplantıda cemi- yetm inkişafı i ıçın ıcap den ba.z.ı esas- Nizameddin Te - | Karadenizli gençlerin dünkü çayı Toplantıda bulunanlar Si Karademzlı Gençler Birliği dün E- |lar karar altına alınmıştır. minönü Halkevinde tanışma maksadi- Görüşmelerden sonta davetlilere bir çay ziyafeti de verlimiştir. Resimli zabıta Hikâyesinin hal şekli ! — Hırsız, yazıhaneye büyük pencereden ' giremezdi. Zira bu pencere tenis sahası- | na nâzırdı. (4 numarali resimde, Con Heterley'in pencereden çıkıp tenis kor- duna baktığını görüyoruz). andaki pen- cere akla gelebilirdi. (2 numaralı resim- le 7 numaralı resimdeki çiçek vazosünun yerlerinin değişmiş olduğuna dikkat e- diniz). Sonra, 11 nümaralı resimde ha- hnin - pencereye yâkin kısmında gördü- ğünüz kıvrık odaya acele İle birinin gir- diğini anlatıyordu. Binaenaleyh odaya yandaki penceredtn — girildiği —muhak- kaktı, Hırsıza gelince: Con Heterley'in evi- ne giden patika çamur içinde idi. İlk mi- safir, Sid, eve yürüyerek, diğer misafir- ler ise ötömobille gelmişlerdi. Sid yürü- yerek geldiği için ayakları çamurlu idi. Ve topuğunda yuvarlak lâstikler vardı. (1 numaralı resim) bu gibi lâstikler, bir vida ve madeni bir plâka ile topuğa takı- ,lır, Bu plâkaların pota 'Benzeyen bir şek- p — li yardır. Çamurda bata çıka İlerleyen Sid'in topukları çamurla dolmuştu. Yan- daki pencerenin önünde otururken, bu topukta toplanan çamur kurumuştu. Yani pencereden İçeriye giren, Sid'dir. Zira, topuğundan kopan bir parça ku- rumuş çamur yere düşmüştür. Sonra bir başka çamur parçası büyük odada halı üzerinde görülmektedir. (12 numarâlı resim) bunu da lâstik ökçeyi tutan' haç “şeklindeki demir parçasının düşmesi ta- kip etmiştir. Sid, parayı çaldıktan sonra, Cim'ih raket kılıfına saklamış, bu suretle onu gözden düşürerek kızla evlehmnli kur- muştur. h. : başımi ve Otomobilde * muzüuna bıraktım önün ©- düşündüm ki da ıztıraptan param parça olan yüre- Ö, ince — zekâsı ile her şeyi hemen kavrıyordu. Otomobilde bir aralık ellerimi sıcak a- vuçlarına aldı. Gülümsemiye' çalışa - rak yüzüme doğru eğilip fısıldadı: yah benektir çocuğum. Fakat sen şim- di o kadar genç ve heyecanlısın ki, hemen bu küçük şeyden bir büyük| Iztırap çıkardın. Halbuki ben, ihtiyar | acele bir hastaya gitmesi lâzım geldi : “de onun için mi baloya gelmedi?» di- ye, b klı bir şüpheye düşmüsştüm. | — Bebema cevap vermedim. İlk defa | onun böyle kalbime ait fırtınaları bu! kadar çabuk kavraması beni biraz sarslı. Fakat ne de olsa verdiği teselliı güzeldi. Bunun için gecemi, sizin bel-! » ti bir hastaya gittiğinizi, önüne du -| rülm vacak Bir işiniz çıktığını düşüne- .sanki Perlde Celâl tuhaf bir heyecan beni yakaladı. Sizi görmek, bana karşı aldığınız garip tav- rın sebebini öğrenmek istiyordum. Ba- loya geleceğimi biliyordunuz, gündüz : Yazan: benimle o- kadar güzel konuştuktan sonra gece niçin kaçmıştınız? Babam düştüğüm bütün buhranların farkında idi. Akşam, birazısokağa çık- mamiızı teklif etti. Giyinirken asabi - yetten ellerim titriyordu. Sizi görmek ihtimali ile şimdiden. heyecana düşü - yorduüm. Aman yarabbi meğerse ben sizi ne kadar çılgın gibi sevmeye baş- lamıştım Bir gece Leylâya soylemek istediğim sözü hatırladım: «Sen beni her gördüğü erkeğe gönlünü açan bir |budala mı sanıyorsun?» acı acı gülüm- sedim, Hem de ne çabuk gönül vermiş- tim, sizi nasıl hiç bir şey düşünemiye- cek kadar çılgın gibi seviyordum. Be- ni her yanımdan sanki birdenbire bü- yük bağlarla kavramıştınız. En küçük İbir iş görürken, bir harekette bulunur- “ken hep sizi yanımda farzediyordum. Geceleri rüyamda bile gözleriniz beni rahat bırakmıyordu. Derinlerinde - ga- rib, gizli manalar sezdiğim o derin ba- sc.kın geçirdim. Ertesi gün genel..ışlarmızdan kurtulmak ne güçtül. —— . Seza ağlar gibi yüzünü buı_-uşturarak doktora baktı: — Ne çocukca şeyler değil mi? Sırrı Nihad elini alnından sııkıntı azâb ifade eden bır harekotle —;eçır - mıştı ğ * — Bu seîvgıden' çark &orîcmuştum Fakat bu kadar derine gideceğinizi ne- reden tahmin edebilirdim! Her şeyi neden sonra anladım ama iş işden geç- mişti, Sezanın dudakları acı bır tebessüm- le gerildi; — Belki daha vakit geçmemıştır, siz isterseniz her şey düzelebilir?. Doktorun cevab vermek için hazır- landığıni görünce, bir şey söylemesini beklemeden acele bir atılışla devâam et- tiz ş İ _ — Durunuz, cevab vermeden evvel beni sonuna kadar dinleyiniz. Size ne zamandır içimi-dökmek için oyle bir arzu ile yanıyorum ki.. i O, 'akşam - babam Beraber — sokağa çıkmamızı teklif etmişsti. İşte o uğur- suz akşam ki sizden en feci derin bir yara-alarak ayrılmıştım. Babamla bü- tün'ahbapların toplandığını bildiğimiz bir bahçeye gittik.. Kapıdan giver gir - mez deniz tarafındaki taraslardan bi - rinde sizi gördüm' ve kanımın çekildi- gini hissettim. Babam da sizi görmüş- tü. Bena döndü. Onun yüzündeki şaş- kınlıktan benim uğradığım heyecanın | farkına, vardığını anlıyarak, bu sefer kıpkırmızı oldum. Babam kolumdan, tutup, ağır ağır yürümesine devam e - derek sesini çıkarmadı. Siz de hemen bizi görmüştünüz. Ayağa kalkıp se - lâmladınız ve biz bir masa bulup otu- runca yanımzıa geldiniz. Babam her zamanki heş'esi ile sizi karşıladı. Güle- rek: — Haydi bakalım Sırrı Nihad, de - di. Bu 1gece kızımı biraz eğlendir. Dans et, neş'eli şeyler anlat. Sen doktor de- ğil misin? Bizim Sezâa da bu akşam bi- raz hasta, tedavi et bakalım. Bir tuhaf, kırıklığı, küskünlüğü var kızin.. Biraz sonra ağır bir tango başladı. Sizinle dansa kalktık. Kalabalığın ara- sında yavaş yavaş dönmiye başlayınca içimden: «Ne olursa olsun onunla bu gece açık konuşalım» dedim ve bir - denbire başımı kaldırarak sordum: — Dün gece baloya niçin gelmedi - niz doktor?. Her halde büu suali sorarken gözle - rim garip bir mana almıştı ki, siz irki - lir gibi oldunuz ve kesik bir cümle ile cevab verdiniz: — Rahatsızdım biraz.. müthiş bir hiddet Karşımda bir kaya gibi hissiz duruşu- nuza, bu açık yalana karşı size müthiş İçimi bürüdü. bir kin duydum. Bu kini açığa vuran a- cı bir sesle çekinmeden: — Dün akşam hasta olan bir insan bu akşam dışarı çıkamaz dedim. Şu - |nun doğrusunu, benden kaçtığınızı ni- — çin soylemıyorsunuz? Sizin de kızar gibi oldugunuzu his « settim: Sonra kendmızı tophıınyı Üi hşarak: - - < a — Sizden benım kaçmamı sebeb ©- * lan! aramızda bir geçmiş mi vıı'? de - diniz! Bü sözler iki arkadaşın arasın - da geçmiyecek kadar gülünç değil mi? Müzik durmuş, dans edenler dağıl - mıya başlamışlardı. Ben verdiğiniz bu hâince cevabın altında ezilmiştim. Siz yanımda dimdik, sessiz yürüyordu - nuz. Masaya gelince beni babama bı - rakarak müsaade isteyip gittiniz ve ben o, gece kırılan gururumun intika - minı almak ister gibi çok eğlendim. Yahud eğlenir göründüm. Bol bol dans ettim, içki içtim. Ö gece babamın ba- na tanıttığı Ahmet Necib isminde genç bir avukat da sonradan masamıza gel- mişti. Onunla da dans ettik hattâ belki biraz da adamcağıza cesaret verdim. Bunu da sonradan anladım. Babam nasılsa çılgın bir neş'enin al- tına sakladığım ıztırabımı farketme - di. Geç vakit eve dönerken, o genç a- vukat Ahmet Necibin ne kadar mü - kemmel bir çocuk olduğundan bahse- * diyor: «Zavallıyı bu gece şaşırttın Se- za, âdeta sana âşık oldu.» diye, benim- le eğleniyordu. Fakat beni odamın ka- pısına bıraktığı zaman nasıl oldu bil- mem, birdenbire dönüp, onun göğsü- ne kapandım ve: «Babacığım, babacı- ğim» diye, ağlamıya başladım. Zavallı ihtivar adam aascırzlı - VArkracı easi