25 Birincikânun Sinema yıldızı bir Türk kadını İstanbulda ! “Alman filmlerinde rol alan Zehra Ahinı Ahmet, “Son Posta,, ya hayatını ve nasıl muvaffak olduğunu anlatıyor Naci Sadullah Yazan: (Baştaralı 1 inci sayfad) bu sürprizin mahiye tini tahmin edebil- Tmek için, kafamı bo Şu boşuna zorladım SON POSTA Konservatuarın ikinci konseri Bundan birkaç sene evveline gelin- ceye kadar, hariçten gelen hzynelırı!el artistlerin konserlerinden maada veri- afetleri, pek mahdut bir meraklı dinleyici kitlesi toplayabiliyor du. Konser verenler, bu durumu, hal- kın, henüz klâsik könserleri dinleye- - Sayfa 7 OR Ankarada canlı spor hareketleri görülüyor Muhafızgücünün av binişi büyük bir rağbet gördü, Ankaragücü Demirsporu 10 sayı farkla mağlüp etti, Altınordu klübündeki ikilik izale edildi. Ankarada durdum. Bayan Sa- fiyenin aparlımanı- a girinceye kadar Meraktan nasıl çat lamadığıma hâlâ şa Şiyorum. * Fevkalâde oriji « hal, fevkalâde 'sem- tik, bol neşeli ve Bol hareketli bir ka Üün. Genç, çok şik, İ &2 mağrur, ve biraz “ fiye : — İşte, — diyor... Sürpriz ! Şaşkın şaşkın bakıyorum, ve düşünü Yorum: Kim bu kadın ? O meraklanmaya tahammülüm kal- Madığını sezmiş gibi gülüyor: — Yalnız memleketinde meçhul olan bir vatandaş. Ben gene — bakıyorum. — Din - tirilmesini beklediğim merakım, büs- itün ayaklanıyor: Ne demek bu? O gözlerinin içi kahkaha dolu, de -| Vam ediyor : — Zehra Ahmet... Onu Beşiktaşta | Zehra Ahmet, Berlinde Seramet diye | fanırlar. fabancı. Bayan ga y y A Ahmet Hans Alberle Pergünt'de Anitra rolunde rak, elimde bir valizle Holivutun yolu- nü tuttum. Orada, çalmadığım tek ka- -|pı, baş vurmadığım tek stüdyo kalma- dı. Bir figüran olmaya bile çoktan razı olmuştum. Bütün güvendiğim şey, çok iyi oynadığım, şark danslariydı. Fakat bir türlü kabiliyetimi beğendirmek fırsatmı bulamıyordum. Evimden gö - türdüğüm para bitmek üzereydi. Geçi- nebilmek için, mücevherlerimi satmak tan başka çarem kalmamıştı. Bu vazi- yete düşünce, son talih denemesine, Avrupada girişmeye karar verdim. A- merikadan Avrupaya kalkan vapurda, talih, Ük defa yüzüme güldü. Vapurda, Ben de Beşiktaşta Zehra Ahmet, ve| bir tesadüf beni, meşhur Alman san- lünde nedense Seramet diye tanı - atkârı Hans Alberle tanıştırdı. Ona, bü han bayanın, ayni muzip tebessümle| tün emellerimi, ve bu emeller yolunda Uzattığı eli sıkarak, kendimi takdim e- Gdiyorum: — 'Türkiyeden başka her yerde meç- hu) Naci Sadullah! — Hayret etmem! Ben kendi memle tanmamadıklan sonra, sizi ya _u gmemleketlerin lanımayışından fabit ne olabilir? Patlamamak ii ıçın_ Bayan Safiyeye dö Tüp açıktan açığa soruyorum: — Bu Bayanı ne diye Beşiktaşta Zeh | başımdan geçen bütün Maceraları an- hattım. Bana: — Siz, dedi, Berline gelin... Orada size yardım ederim. Berline kadar beraber seyahat et- tik. Oraya varışımızın ilk akşamı Hans Alberle bir kabareye gittik; Hans Al- ber, masamıza gelen şişman bir zata, beni göstererek: — Sana, dedi, bak ne getirdim! Bir Türk kadını... Harikulâde Şark dans- ::M Berlinde Seramet diye tanır h" biliyor! Bayan Safiye ciddi : ©O geceki konuşmamız, bir anlaşmay- la neticelendi. Ve ben kabareye anga- — Ben, diyor, Zehra Ahmedi, son! Je edilerek, bir hafta sonra çalışmaya | Yaptığım Berlin seyahatinde tanıdım. başladım. Müessese sahibi çok reklâm Zehra Ahmedi, oralarda tanımıyan yok | Yâptı. Ve halk beni dehşetli tuttu. Fakat Zehra Ahmet ismi, Alman şive- tile telâffuz oluna oluna Seramet hali- Bi almış. Oturuyoruz. Daha doğrusu, onlar o- furuyorlar, ben yığılıyorum. Bayan Zehra halime gülüyor: — Bu hikâye uzun! Hiç açmasak! Sevimli san'atkâr Bayan Safiye, ya- j piyanonun üstünden aldığı bir fotoğrafı bana uzatıyor: — İşte Bayanın kart vizitleri. Merakla kapıp hayretle bakıyorum: adam, Hans Alberin ta kendisi, Vil İ Priçi de tanıdım. Bir Villi Friçle ins Alberin yamacındaki Bayana, bir e bizim «Sürpriz» e baktım. Ve o za- Man, Bayan Zehra Ahmedin niçin mem l&ıtnıde meçhul, ve oralarda meşhur *kluğunu anladım. Çünkü elimdeki to- içinde, karşımıda oturan genç Türk katlınının muhtelif pozlarda, muhtelif Hans Alber bir gece : — Sana, dedi, yaman bir sürprizim var. Ve beni, kendi evimde Vill Förstle ve zevcesi ile tanıştırdı. Şimdi rejisör lük eden eski aktör Villi Först benim le hayli alâkadar oluyordu. Bir araliık Hans Alberle dansediyor duk. Bana: , — BSen, dedi, bu adamla ahbaplığı ilerletmeye bak,., Ben, bir aralık, Hans Alberin ısrarı de, orada, kabarede yaptığım numara- ları tekrarladım. Villi Först, nedonso çok hoşlanmış: — Harika... dedi. Harika... Ben bu dansları filme sokayım da, o budala Holivut rejisörleri ayaklarına kadar giden bu kadını ellerinden kaçırmak- la gösterdikleri bilmem kaçıncı ser - semliklerine yansınlar! O geceden iki hafta-sonra, çocuklu- ve muhtelif beyaz perde yı-| Zumdan beri rüyasını gördüğüm gaye le beraber çekilmiş resimleri var | ye ulaştım. İlk rolü, Yanık Kalpler fil &. Zehra Ahmetle gözgöze geldik. O- dun dudaklarındaki nıüı “genişledi: — İşte böyle... Kim durur. Bendeııdııme)beı minde akdım. Ve Cezayirli rakkaseyi oynadım. Beyaz perdede, bütün Mmev- kilmi, o roldeki muvaffakıyetime borç luyum. Ondan sonra Per Güntte, «Ben — Ben, uzun hikâyeye dehşetli me-|hürs» de, «Anna Karanin» de ve daha )&w Bunun âlâsı da sizde ga- | birçok filmlerde mülim roller aldım, Talihim bana, çorap söküğü gibi fır. —- mklye. uzunluğuna uzun amma, | satlar hazırladı. —Lüuındinh(mıınıırmız’ BıyınhhnAhmd,lıanv.n.A Hayret, ve takdirle dinlediğim bu zengin ve parlak neticeli macera sona ermişti. Bayan Zehra Ahmetten, bu- Safiyenin ağız birliğiyle sıraladı-| rada uzun zaman kalıp kalmıyacağını hınız ricaları kırmıyor: — Ben, Beşiktaşta doğdum, orada bü Yüdüm. Orada okudum. Bende arlist *lmak Mmerakı, önüne geçilmez bir ihti- öğrenmek istedim: — Benim, dedi, bugün, burada hiç kimsem yok. Fakat; içimde, buralara, ve hepinize karşı öyle bir hasret var Tastı. Sinemalarda hiç bir film kaçır-| ki sormayın. Berlinde Safiyeyi gördü- =1. beyaz perdede gördüklerimi, sile| güm zaman ne hale girdiğimi. tasav- lantılarında taklit eder duruxdum. vuür edemezsiniz. Kızcağızı kekik ko Günün birinde, talihimi denemeye ka-| kulu bir şurup gibi içesim geldi. Şu t verdim. Ve girişeceğim bir upuzun anın bütün tehlikelerini göze ala anda burada onun misafiri olarak bu- cek bir tekâmüle vâsıl olmamalarında buluyor ve senede bir iki delayı geçmi yen bu gibi konserler pek sönük bir su rette karşılanıyordu. Bir iki senelik tecrübeler gösterdi ki bu gibi könserleri dinleyecek pek çok müusiki meraklısı vardır. Ve bil- hassa iyi idare edilen konserler zan- nolunduğundan fazla tehalükle kar « şılanmaktadırlar. a Nitekim, evvelisi akşam verilen Konservatuarın ikinci konseri, bizim bu lddiamızı teyit etmiştir. Her bü- yük konserde olduğu gibi halk muay- yen vakitten evvel gişelere hücum etmiş ve pek çok kimse âdeta zorluk- la kendilerine yer bulabilmişlerdir. Konsere Rossini'nin Sevil Berberi- nin - (Ouvertüre) ü ile başlanmıştır. Herkesin bildiği gibi, velüd ve hassas bir ruha maâlik olan bu İtalyan beste- kârı, bu eserini evvelâ İngiltere Kra- liçesi Elizabeth'in ruhundaki azamet ve aşk mücadelelerini tasvir eden eski bir operasından almış, aynpi parçayı, sonra, yazdığı Sevil Berberi operasına (Ouvertüre) ittihaz etmiştir. Çok ah- kışlanan ve çok beğenilan bu parçanın çalınmasından sonra (Franz Liszt) in piyano için tertip etmiş olduğu 2 No. konsertosu dinlenilmiştir. (Symphonie) üslübunda yazılan bu konsertoda solist Ferdi Von Statzer cidden büyük bir muvaffakıyet göster miştir. Cemal Reşidin bizzat * bestelediği (Aysel) ise, senfonik parçalar halinde ve telli sazlarla klârnetler için hazır- lanmış Bir eserdir. Biz Ayseli filmde de dinlemiştlik. Bu defa harikulâde denecek surette çalındı ve bestekârı, müteaddit defalar alkışlandı. Konserin son kısmına, cidden nefis bir eser olan (F. Mendelssohn) un 4 numaralı Symphoniesi bırakılmıştı. Üslübu, tasvirkâr ve romantik olan Mendelsonun, Napoli ve Roma seya- hatlerinin ilhamı ve açık havanın ver diği başdöndürücü bir tesirle yazdığı bu şaheser dinleyenleri hakikaten gaş yetti. * Cemal-Reşit bu konserinde, piyano da olduğu kadar orkestra idaresinde de büyük bir kudret zahibi olduğunu isbat ve haklı olarak pek çok alkış SA F ah koturatım var. Ve gene Hans Alberle, «Zehirli sevda» adında bir film çevir- mek mecburiyetindeyim, O filmi çeyir dikteri sonra buraya tekrar gelmek ar zusundayım. O zaman daha uzun kal mak ve içime dert olan hasreti kana kana gidermek niyetindeyim. Doğru bir cevap almak fırsatını ka- ,şırmamak arzusiyle soruyorum: — BSenelerden beri sinema âleminin kulisinde yaşıyorsunuz. Şu Holivut yıl dızlarının bir hafta içinde on binlerce dolar alıp almadıklarını da bilirsiniz elbet? Zehra Ahmet, kasıklarını gülüyar: — Bu da gazetecilerin Enternasyo- |" na) sualleri galiba. Nereye gitsem bu- nu soruyorlar. Bana sorarsanız, inan- mayın bu balonlara... Ben yalnız sine maya kalsaydım, güç geçinindim, Fa » kat bereket Şark danslarına... Bütün kazancımı, kabare numaralarından çı- kariyorum. Bayan Safiyenin iş saati yakın. O- nu, konuşmayı uzatmak - iz'ansızlığın- da bulunacağımdan ürkütmemek için, sonuncu sualimi sordum: — Ya aşk Bayan Zehra? Onunla a- rTanız nasıl? ©, bu netameli sorguya cevap verir ken bile düşünmedi: — Ben, genç Verterin aşkına inanan | —e e e ——— —e lardan değilim. Hayatı, bir aşk zinciri balinde kabul ediyorum. Sevmek tat- h şey... Belki herşeyde' belli belirsiz bir kötülük vardır. Fakat sevmekte as sıkarak lunuyorum. Maalesef, imzalanmış bir|la. Ben aşkı, duyarak yaşayan her in- kar sporlarınada başlandı Ankarada At yarışlarından bir intıba Ankara, 21 (Hüsust) — Ankara; |lerinde gerek Fenerle, gerekse Galata- bu pazar oldukca mütenevvi bir spor| sarayla başarılı maçlar yapmıştı. Oyun günü yaşadı. Bir taraftan lik maçları,|baştan sona kadar Ankaragücünün diğer taraftan at yarışları; nihayet Mu- | hâkimiyeti altında geçti ve maçı (11-1) hafız gücünün av binişi yapıldı At ya-|gibi çok büyük farkla kazandı. İkinci rışlarını Başbakan ve bir çok vekiller| maç Gençlerbirliği ile Altınordu ara- şereflendirdiler. Muhafız gücünün av| sında yapılacaktı. Fakat Altınordunun binişi, Atlı Spor klübünden altmış ka-| idarecileri arasında bir müddet evvel dar binici toplamıştı. Saat (10) da ha-| hir anlaşamamazlık başgöstermiş ve rekete geçildi ve dört nal yürüyüşle|takımda ikilik vücud bulmuştu. Bu Söğüdözü civarına kadar gidildi. Hay-| pazar bu anlaşmamazlığı gidermek i- vanların ayakları arasından fırlıyan bir| çin idareciler takım çıkaramadılar ve tavşan günün tabii avı olmuştu. Ko-| Gençlerbirliği maçı hükmen kazandı. şunun hedefi hemen;ona doğru çevril- | Altınordu içümaında bir çok münaka- di ve hız da arttırıldı.. Çok zevkli bir| şalar oldu, ruznameleri (4) maddeyi kovalama başladı. İki kilometrelik bir|ihtiva ediyordu; neticede idareciler an- koşudan sonra avı yakalamak kabil ol-|laştılar ve yeni idare heyeti seçimi ya- madı. Koşudan sonra Muhafız gücü|pıldı. İdare heyeti yedi kişiden mürek- salonuna dönülerek - sıcak çay içildi.|keptir. Bir hafta sonra da kendi arala- Bu sırada martta yapılan (100) kilo -İrında vazife taksimi yapmak için top- metrelik çubuk yürüyüşüne iştirâk e-|lanacaklardır. Çankaya - Güvençspor denlere birer rozet verildi. maçını da Çınhyı*hukmen kazandı. K Lik maçlarına da devam edildi. İk| Bu pazar Halkevine mensub spor - maç Demirspor - Ankaragücü arasın -|eularla klüb mezunlarından 60 kadar da saat (13) de hakem Naimin hakem-|genç Türk Spor Kurumu ikinci reisi liği ile yapıldı. Ankaragücü tam for -|Halid Bayrakla birlikte Elma dağına munda idi. Çünkü stadın açılış gün - giderek kar sporları yaprmışlardır. Beş şehir arasındaki müsabakalara 19 Mayısta, Uşakta başlanacak Her Bene yerini başka bir şehre bir Takacak-olan bu beş şehir müşabaka- sını olup bitmiş bir iş olarak gördük- ten sonra, nazarlarımızı ikinci beş, şe- hir müsabakasının merkezi olırık ka- ,bul edilen Uşak üzerine çevirelim; Ufak bir himaye ve resmi bir lqvık ,yer yer yapılacak olan bu müsabaka-| ten başka birşey istemiyen Uşaklılar lar birkaç sene sonra birdenbire bü-| beş şehir müsabakaları için sahayı ve tün memlekette yayılmış olacaktır. | organizasyonu üzerlerine almağı ka - Atletizm federasyonu Bursatla yap- tığı beş şehir müsabakalarının ikinci grupunu Uşakta” 19 Mayısta- yapmağa karar verdi. Bu müsabakalara — İzmir, Afyon, Kütahya, Manisa Şehirleri at - letleri iştirak edeceklerdir. Atletizm — federasyonu - tarafından Şimdiye kadar kâfi derecede inkişaf | bul etmişlerdir. edememiş olan atletizm hareketleri| bul —etmişlerdir. Atletizm — Fede » Açin tatbik edikmeğe başlânan bu usu-/rasyonu tarafından her sene 19 lün bizi büyük gayeye kolayca ulaştı-| Mayısta yapılması kararlaştırılan bu racağına hiç şüphe etmemelidir. müsabakalar Edremitte de faaliyete Uzun senelerden beri tatbikında 1s-| geçtiği gün İstanbul, Ankara ve İzmir gar ettiğimiz. «Anadoluda — Atletizmi hariç on şehirde binden yapılmış ola- yaymas programının -bugün anlaşı! -| caktır. mış olması şükranla karşılanacak bir| Önümüzdeki mevsim için Adana, ştir. Diyarbekir ve Trabzonda da bu usul Dört ay evvel Bursada yapılan beş| tatbik edilmeğe — başlandığı zaman gehir müsabakasına iştirak eden şehir| memlekette atletizm hareketi geniş lerin ©o müsabakalar için göstermiş ol- WMMGMMOİI İ dukları hazırlık ve faaliyetler teşkilâ- | cakt ta birkaç yüz lira gibi ufak bir masra- Bu munuebolle memlekette tanın- fa mal olmuş ve bu müsabakalar o şe-| mış atletlerden antrenör olarak istifa- hirlerde atletizme karşı ciddi ve bü-|de edilecek olursa çok kısa bir zaman yük bir alâkanın uyanmasına yardım | içinde atletizm kürtulmüş olur. Ömer Besim etmiştir. san için bir zaruret sayıyorum. Fıkıl Bayan Zehra yürekten bir samimi- bu zararet şimdiye kadar beni üzme-| yetle içini çekti: di. Unutmasını bildikten, öğrendikten | — Fakat bu korkusuzluk, sadece, sonra, alabildiğine sevmekten zerre| memleketten uzak kalmak korkusu. kadar korkum yakd nu gideremiyor! — Naci Sadullah