2 Sayfa — Hergün Bir taraftan ucuzluk Sözü, öte taraftan Pahalılık hâdisesi! Yazan: Muhittin Birgen irkaç günden beri gazetelerde B gene hep pahalılık sözleri baş- gösterdi. Muhtelif istihlâk maddeleri pahalandı, ve bü şikâyetler biribirini takip ediyor; reporterler kapı kapı pi- ayı dolaşarak arımakta olan ları kayıt ve bu gidişle yüksel vam edeceğini de ilâve ediyorlar: Bu| pahalılığın bir kısmı mevsim iktiza sıdır; her sene görülen bir şey, chem- miyetsiz bir hâdise. Fakat, bir kısmı da ihre n artmasından ileri geliyor. Bu da ğil, ihracatın çoğalması 20 ğimiz şey değil mi? Fa- arttıkça bizim dahil piya- selir; ne yapalım, bu da Za- ım! korkmam; çünkü; bu nevi paha-! k sabit gelirle çalışanlar üze“| rinde mühim bir tesir yapabilir. Tacir» ler ve hsiller bundan müteessir olmazlar. Çünkü ellerindeki malların fiyatları arttıkça ayni nisbette piya- sadan alacakları malların da fiyatları ucuzlar demektir, Mademki pahalılığın bir kısmı toprak mahsulle nın çoğalması ve binaenal rın artması eseridir; şu halde Türki yede bilhassa muztarip olan köylülerin memnun olmaları lâzımdır. * Sabit iratlı memurlara, ameleye, müstahdemine gelince, bunlar bugün- kü fiyat yükselmelerinden bittabi mü- teessir olurlar. Ancak, öte ta kümet te onlar için bir u dıyor. Eğer bu ucuzluk, lây olduğu derecede cömertçe ve toptan yapılacak olursa onların da bugünkü yükselmelerden doğrudan doğruya za- Tar mere belki de nü, nün a küvveti artması sayesinde çoğalacak olan iktisadi hare sinde hâsıl olacak umumi b ma dolayısile fayda görecekleri mu- hakkaktır. Şu kadar ki hüküme zırladığı ucuzluğun mutlaka cömertçe ve toplu olarak yapılması lâzımdır. Demek oluyor ki ortada iki hâdise var; Hükümet bize ucuzluk getirmeğe hazırlanıyor. Güzel iş, teşekkür ederiz. Öte taraftan da karşımıza bir pahalan- ma hâdisesi çıkıyor: Buna da föna şey mi diyeceğiz? Hayır, bu da iyilik âlâ metidir. Ucuzluk üzerine binen sun'i lmesi, yani ma- i ile gelecek, Hal- buki pahalanma, tabil surette, dünya piyasalarının canlanması yoliyle geli- yor. Binaenaleyh bunların ikisi de iyi- dir, telâşa mahal yoktur, memnun ok malıyız. * Fakat, iyi anlaşılması için şu nokia- da bir daha ısrar etmeliyiz ki Türkiye! şu sıralarda müsait bir vaziyette bu- Tunuyor, 929 buhranından beri dara- lân, kuruyan piyasamız, bütün dünya- da göze çarpan bir piyasa kalkınması- ni fakiben canlanıyor. Hakikaten, dün- yada bir canlılık ta vardır. Toprak mahsulleri her tarafta kıymet kazanı- yor. Kısmen harp tehlikesine karşı ih- tiyat hazırlıkları ile izah edilen bu canlanma esnasında, köylünün alım kudreti artacak demektir. Eğer bu si rada hükümet te birtakım sun'i suret- te pahalanan eşya fiyatlarını düşüre- cek olursa Türkiyede hareket birden bire artacaktır. Bu artan hareket te bükümete resimleri indirmek suretile | yaplığı fedakârlığı kapatmaya yaraya- tak, neticede Maliyemiz bu fedakârlık- lan hiç zarar görmediği halde memle- ket iktısadiyatının istifade ettiğine şa- hit olacaktır. Şu halde gönül istiyor ki hükümet şu müsait dakikada işin ölçüsünü geniş tufsun, memlekette ik- tısadi bir inkılâp yapacak derecede mühim olan hareketi birden bire sür'- atlendirecek tedbirler alsın. Bu tedbirler, sade Maliyenin feda- kârlığına istinat etmemelidir. Birtakım sanayi teşebbüslerine verilmiş olan hi- maye paylarının daraltılması dat eizemdir. Eminiz ki bu sanayie hiç 2a- tar vermeden bunlardan kırpılacak öy»; Paraya güvenme çabuk biter Mevkie dayanma çabuk sarsılır. K NANA N N j N İnsanın güveneceği yalnız kendisi- dir. (SÖZ ARASINDA | Otomobilden inmiyen Amerikalı bir kadın yanında köpek yerine kanguru gezdirmekten zevk al- maktadır. Bu kadın uzun zamandan - beri bu güzel (1) hayvanın üzerinde yaptığı tetkiklerde kangurunun çok nâzik bir hayvan olduğunu ve ça - buk yorulduğunu anlamış ve bundan böyle ancak güzel havalarda , o da oto- mobille onu gezmeğe çıkarmağa ka - rar vermiştir. Kafadan girip 22 sene sonra topuktan çıkan kurşun Budapeştede çıkan Az Est yaziyor: 1914 yılında Rus cephesinde harb e- den Jean Osswald isminde bir Macar çifteisi, kafasına bir kurşun yemiş. Hiç bir operatör, cesaret edip de bu kur - şunu çıkarmak istememiş.. buna rağ- men Jean Osewald'a “bir şey olmamış ve yaşamağa devam etmiş, harb malü- lü diye aylık almış, Hafif bir baş ağrısından şikâyet eder duturmuş. Bir kaç sene sonra baş ağrı- lari geçmiş, buna mukabil ensesinde, bir kaç sene sonra da sırtında, ve gene bir kaç sene sonra sağ bacağında ağrır lar âriz olmuş, nihayet sağ topuğunda bir şiş ve ağrı peydahlanmış. Jean Osswald bir müddet sekerek dolaşmış, sonra doktorlara da güven - mediği için jileti almış ve şişi yarmış. Ne dersiniz, 22 sene evvel kafasına gir ren kurşun, 22 sene sonra topuğundan çıkmamış mı? le şeyler varır ki diğerlerile bir ara- | MERGUN BIR FIKRA | Av hikâyesi Fırıncı Osman iyi avcıdır, fakat anlattığı av hikâyelerinin yüzde yetmiş beşi yalandır. (Bütün avcr ların anlattıkları av hikâyeleri gi bi) bir gün gene bir hikâye anlati- yordu: — Bir geyik görmüştüm, dedi, ni şan aldım. Tetiği çektim. Öyle us- talıkli yurmuşum ki, kurşun geyi- ğin burnundan girdi, tırnağının u- cundan çıktı. Mecliste bulunanlardan biri ken- dini tutamadı: — Olabilir, dedi. O sırada geyik burnumu kaşıyordu. Tırnağı burnu” nun ucunda olduğu için kurşun iki sini birden sıyırmış, geçmiştir. * eği Yalnız geceleri hapse Giren mahküm Prağda çıkan Prager Tagblatt yazı- yor: Amerika mahkemelerinden biri Jan iritnde BEP ödendi Hükürsetir şahsiyeti maneviyesine hakaret ettiğinden dola: yi bir sene hapse mahküm eder. Jan örsnin en büyük mülkiye memuruna miliaenatla kak olluğundin çolak çö cuğunun aç kalacağından dem vurur, hapishaneye yalnız geceleri gitmesini ve gündüzleri de çalişhnsmi rica eder. Vali bu talebi kabul eder. Şimdi Jan bir sene gets gündüz mevkuf kalâdağına ri cena şakır“ gedilişi Geleni Kararı bazı cezacılar ceza hukukunda bir tekâmül çlarak kabul etmektedir - ler. 37Dakika süren en kısa harb 1896 yılının ağustos ayında Zengi bar sultanı İngilterenin ne olduğunu pek bilmediği için İngilizleri mağlüb edeceğini düşünmüş ve İngiltereye ilâ- nı harb etmiş. Bu haber İngiltereye va- rır varmaz, derhal Zengibar civarın - daki bir torpidoya emir vermişler, tor- pido sultanın sarayına iki mermi at - mış, sarayın önünde duran (sultanın yegâne istimbotunu da bir torpil ata - rak batırmış. Sultan derhal kaçmış, sa- raya da beyaz bayrak çekmişler ve bü- tün bu hâdiseler ancak 37 dakika sür - müş. 78 Yaşındaki tenisci İsveç kralı, Majeste Güstav, müthiş bi rsporcudur. Ve tenise çok meraklı - dır. 78 yaşında olmasına rağmen daha hâlâ, delikanlılara taş çıkartır ve saat- ya gelince Türkiye Iktısadiyatının de-| €7<€ hiç yorulmadan tenis oynar. Se- ğirmenini azami randımanla döndüre- cek büyük bir su kuvveti meydana çı- kar!. Muhittin Birgen lim Sırrı Tarcan üstadımızın bile, © - nunla tenis oynamış olduğunu, üstad her vesile ile anlatır.. Hiç bir spor hâdisesini kaçırmıyan m pe ———— m > İ STER İNAN Dün İstanbul gazetelerinden birinde synen şöyle de- mişti: «Şehrimizde yeni kurulan Hâlsy erkinlik cemiyeti - nin yeni taşındığı Eminönündeki binasında dün mera * | simle bayrak çekilmiştir. “Bayrak çekilme töreni çok heyecanlı olmuştur. Tö- rende şehrimizdeki bütün Hataylılar hazır bulunmuş- lardır, «Bayrak çekme dir.» “Sütle yangın Söndürülür mü ? Amerika'nın Minesoto eytle - tinde susuz ka » lan itfaiye civar « daki süt depola - rının içindeki sütle yangını e, a söndürmeğe mu » Z Ğ vaffak olmuş - ) iğ tur: 2 o Vak'a N YE J 4) cereyan tir: Bundan takriben altı ay evvel Ufi- nom kasabasının ilkmektebinden yan- gn çıkmış; yangını ööndürmek''için yetişen itfaiye su borularında su bu- lamamış, o sırada küçük talebelerden biri itfaiye müdürüne civarda bir süt deposunun mevcud olduğunu batır - latınca, sütcünün bütün mümancatına rağmen hortumlar, depoya sarkıtılmış ve yangı şöyle etmiş - ütle söndürülmüştür. Sütcü itfaiye müdürünü dava et - miş, yanan mektebin kıymetinden da- iba fazla süt sarfedildiğini bildirerek za- Yâr ve ziyanının iadesini istemiştir. Mısırı fellâhın kadirşinaslığı Kühirüde iötişar eden Eyriptiğei Mail gazetesi yazıyor: Filistinde Acre ile Hayfa arasında zengin bir İngiliz otomobili ile gidiyor- muş. Yolda bir fellâha rastgelmiş, fel- lâh ağlıyormuş. İngiliz otomobilini dur- durmuş, fellâh: — Beni, demiş, Hayfaya bırak, yol param yok, annem de fevkalâde hasta oraya yetişmek istiyorum. İngiliz fellâhı otomobiline almış, #- lerde, bir dört yol ağzına geldikleri zaman polisler otomobili çevirmişler, ve sür'atli gittiği için bir zabıt varakası tanzim etmişler. Nihayet Hayfaya vasıl fellâh otomobilden inince: olmuşlar.. — Sana, demiş, minnettarlığımı ö- demek için, şu işi yaptım... Ben yan- kesiciyim, sen beni anama ulaştırdın.. ben de seni hızlı gittiğin için çarpıldığın cezadan kurtardım... Bu sözlerle beraber polislerin İngiliz hakkında tanzim ettikleri zabıt vara - kasinı cebinden çıkarıp kendisine ver. miş, Majeste Güstav'ın golf oyununa ya - naşmadığına dikkat eden yakınlarından biri, sebebini sormuş. Kral da: «Daha golf oynıyacak kadar ihtiyar- lamadım»ı.. demiş... İSTER İNANMA! merasiminden sonra Hataylılar Tak- sime giderek Cumhuriyet âbidesine çelenk koymuşlar- * | Halbuki refikimizin bahsettiği" bu tören yapılmamış, cemiyet bayrak çekme ve âbideye çelenk koyma me - Tasimini pazar gününe bırakmıştır. İSTER İNAN İSTER İNANMA! iinde sma enik AİR ilmeği in Verem vergisi LR ikracı arkadaşlardan Bürhanet“ tin Felek şöyle bir yazı yazmış: Yazısında lâhik verem, sabık ince has“ talıktan bahsediyor. Veremin, uyuz, basur gibi hastalıkların bir türlü ka sından içeri giremedikleri edeb bile girdiğini söylüyor. Artık bu has- talığın nezle gibi hafiflemesini ve ede- biyat hudutlarından da harice atılma- sını istiyor. İsteyebilir, fakat isteği yal- nız bu değil: Mütalcacı muharrir, vergisi ihdasını istiyor. Bu mütaleayı gördükten son leğin yazısını bir kere daha okudum. nda 1, 2 diye numara yok» bir de v i etme Bu yi me biraz su serpildi. ür ki Felek bu mal Eğer kaleler yazmı: müdaleacı mul iktibas e , altlarına da bir kanser, bir tifo, bir kızamık vergisi konul sına taraftar olduğu mütaleasını edecekti. Verem vergisi isteyen mubarri vergi daha çıkaracak olursa remliler çoğalır mt, yoksa azalır mı, bunu hiç düşünmedi mi? lâve bir İH Biliyor musunuz P I — Meşhur tarihçilerin babası sayı lan Herodote milâttan kaç yıl evvei yaşamıştır? 2 — Türkiye dahilinde eski ve meş- hur Truva şehtinin bulunduğu yer neresidir? Şimdi oraya ne İsim veri « yük Okyanusun genişliği ne (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: ! — 'Thucydide Yunan müverrihles rinin en meşhurudur. En meşhur eseri «<Poloponâse harplerinin tarihi» dir. 2 — Meşhur Fransız roma les Verne'in eserlerinden bir lardır: 20 bin mil denizin altında, Esraren- giz Ada, 80 günde devri âlem, Mişel Strogof. 3 — Japura nehri (o Brezilyadadır. Meşhur Amazon nehri kollarından bi- ridir. Uzunluğu 2100 kilometredir. Banknot ne zaman icat edildi? Kâğıt paraya analık eden banknot « ların iktisat tarihinde yeni bir şey oldu- ğunu zannedersiniz değil mi? Halbuki mesele hiç de öyle değildir. Bundan tam 2697 yıl evvel bu usul vazedilmiş ve o tarihte piyasaya çikan ilk banknot rağbet görmiyerek ortadan kalkmış « tır. O banknot Leningrat müzesinde bulunuyormuş. Heidelberg üniversitesinde tesadüf edilen bir eser 1434 yılında kont Ten- dille namında bir zatın askerlerine borçlarını ödemeleri için kâğıtlar ver- diğini ve karşılık olarak da çiftliğinde ki buğdayları gösterdiğini yazmakta imiş. Artık kalp para almıyacaksınız / Sydney'de oturan M.R, -J Uyttle minde bir adam ufak bir makinenin ihtira beraatini almıştır. Lyttle bu ms kine ile paraların kalplarını kalp olmr yanlardan tefrik ediyormuş. Mösyö Lyttle gazeteye verdiği bir ilânda şöyle demektedir: «Muhasebeciler, veznedarlar! Ar * tık kalp ve sahte para alacağız diye ç€* kinmeyiniz, keşfettiğim âlet sayesinde torbanızın içindeki paralar derhal iki”, ye taksim edilir: Kalplar ve hakiktleri» Yaptığım müteaddid tecrübelerin hep” sinde muvaffak oldum.» İşttle'in makinesi elektrikle işliyo?