6 Sayfa Talebelerın hocalarını sorguya çektikleri asri bir | Talebelerden mektep * * » teşkil edilen mahkeme heyeti, haksızlık eden muallimi tecziye dahi edebiliyormuş... Talebe isterse sın'fa ve girer y'ıplxşı 17 inci asra d-xj.man bir şato | wardır, Bu şato bir erkek mekteb Müdürü, idaresi güç çocuklar ü de ruhi etütler yapmış olan FJ terapi mütehass Sehaw'dır. diasına göre, âmir bir kuv- * larafından vazedilen kanunlar, ni- nin ruhunda, varlığında meller uyandırırmış —ve ediği kadar âdil, istedi- benin lehine olsun, gene sevkeder- onun için, müdür mektepte yep yeni bir hava yaratmak istemiş, ve bütün âzası talebeden müteşekkil bir mahkeme heyeti kurmuş, her bir mad aşları 5 ile 17 arasında olan ta- rafından hazırlanmış, bir de ka- hun vücüde getirtmi Bu kanuna nazaran muallimler he- bu nizamlar gı kadar t yetinin mektep dahilindeki otoriteleri | , hissedilmiyecek derecede azaltılmış - tır. O kadâr ki, çocuk mahkeme reisi- ne icabında bir muallimi ye et mesi için dahi salâhiyet verilmiştir. 'Talebenin derse girip - girmemeleri kendi arzularına bağlıdır. Ve meselâ ders esnasında canları istedi mi, sımıfı terkedebilirler. Muallimler heyeti hiç bir veçhile talebeyi «el» ile tedip ede- mezler, Pek zora gelirlerse ancak ço- cukların canını acıtmadan cezalar isti- mal ederler. Mahkeme aleni reyle ka- rar verir, maznunun ya beraetine ve- yahut ta suçlu olduğuna hükmeder. Hakkı yenen bir talebe, çocük İmah- kemesi kararile, cep harçhı klar r.ındı- mı'-'r'arda para çaldığı mı sa, mahkeme kararı olmaksızın, kendi eşyaları açık arttırma ile satılır; ve bunlar çalınan parayı ödeyemiyecek olursa, saatte 2 kuruştan hesap edile- rek mahküm talebe, mektebin bahçe- sinde çalışır. Gene bu mektebin nizamnamesine göre, koyunları, kuzuları ürkütmek Mmemnudur ve para cezasını müstel- zimdir. Mahkemenin haysiyetini ihlâ! — eden talebe ilk zamanda para cezası ile cezalandırılır. Uslanmıyacak dere- cede haşarılık edenlere ise, en ağır ce- - Za olarak «tard» kararı verilir. Bisik- Jete binmek isteyen talebe, jüri azasın dan iki talebenin huzurunda imtihan vermek mecburiyetindedir. rından Mr. Otto L. | ” isterse girmezmiş yazan gazeteye göre, en ha- garı, en uslanmaz sanılan çocuklar bi- le, bu yeni sistem karşısında boyun eğ nekte, ve en ulak bir kusur bi Molinönün Parisin en meşhur şapka müessese- lerinden «Malinö> nün çok şık bir mo- deli. Yeşil kastordan yapıları bu şap - kanm Kalöti arkada birdenbire yük - selmekte, önde pliler yaparak in tedir. Tepe içeriye doğru | giyilmektedir. Bu bükülmüş yerden | | yanlara üçer tane ince pens indirilmiş- tir. Arada ve önde pens yoktur, Ön kı- sım gözleri kapamakta, yüzün yalnız alt kısmını meydanda bı ran kenarsız şapkaları sevemiyen ba - yanlar için çok hoşa gidecek bir mo - deldir. Büyük bir tüy garnitür başka bir süsü olmıyan şapkaya çok büyük bir güzellik ve orijinalite vermekte - dir. Bu tüy modelde siyah renktedir. Siyah bir şapka - üzerinden muhtelif reriklerde veya sade yeşil veya her hangi bir açık renk tüy kullanılmalı - dir. - e— —— “GÖNÜL İŞLERİ! Okuyucularıma Cevaplarım (Nevşehir) de Bay (H. T. B.) 19 — yaşında bir gençtir ve 2 yıldanberi 18 yaşında bir genç kızla sevişmek- tedir: — Tabif bu muaşakadan aileleri - mizin haberi yoktur, diyor. Maksa- — düm yakında hâdiseyi kızın babasına anlatmak ve evlenmek istediğimi — söylemektir, fakat kızın babası zen- gin, kızını bana vermez diye korku- yorum, Ne yapayım? 4 * Oğlum, ne yapacaksın? Bir defa ben senin kim olduğunu bilmiyo - “rum, hüviyetin hakkında en küçük smalümatım bile yok, tahsilin nedir, — Bervelin nedir, ailece vaziyelin ne « “dir, söylemiyorsun, kız hakkında da — malümat vermiş değilsin. Bu gönül soyununda elinde hangi kozlar var, - bilmiyorum ki sana faydalı bir na - ıı’bat verebileyim, ... - Manisada Bay (R. B.) Tepedikli — bir genç kadınla tanışmış, askerliği - Hi bitirince evlenmiye karar ver - Miş, fakat geçende büu genç kadı - nn eski tanıdıklarmdan bir erkekle konuşurken görüldüğünü işitmiş, gi dip kadını bulmuş, kadın ona: E - hemmiyet verme, bunu sana aramı- zı bozmak istiyenler söylemişlerdir, demiş. Bay (R. B.) de gayri mut - main olarak ayrılmış, şimdi kadını unutmak azmindedir, fakat unuta - mıyor ve benden akıl soruyor. * Bir kadının yabancı bir erkekle konuşması mutlaka aralarında - bir. gönül macerası bulunduğunu gös - termez, hüküm vermek için ele da « ha sağlam delil geçirmek lâzımdır. Fakat bir defa hakkında şüphe uya- nan bir kadınla huzur içinde yaşa - manm mümkün olamıyacağını da tasdik ederim. Unutmıya gelince, beylik ilâç olarak seyahati, uzaklaş- mayı tavsiye ederler, ben ikinci bir gönül macerasına atılmayı mürec - cah bulurum. Bir eve iki kiracı sığmaz, bir gönülde iki kadının yeri yoktur, demeyiniz. Mesele eğlen - mekle, avunmak ihtiyacı İle başlar, ye günün birinde görürsünüz nutmak istenilen kadın kendiliğin- 'den gönlünüzden çıkıp gitmiştir. TEYZE Bir şapka modeli Bu şapka bütün yüzü meydana çıka -| LSENKİMsIN? 6 - SATICI KiZ YAZAN | /san e) Vekdsi Arapçada deve - - nin binbir adı var- mış. — Türkçede de bıyan satıcının Öy“ — Matmazel! Derler.. — Bayan! Derler.. — Küçük hanım! Derler.. Hanımefendi! Derler.. — Kız! Derler.. — Baksanıza! Derler. O bun « lJarın hepsine- ayni eda ile cevap verir: — Emriniz! Emriniz kelime - sini benim yazdı - ğim, sizin okudu - ğunuz şekilde ta * lâffuz etmez: «R» harfinin dört- te Üçünü yutar, «i> nin önüne bir «a> ilâve eder, Ya- ni bizim bildiğimiz «emriniz» onun ağzılda aşağı yukarı: — Emiiniz! Gibi bir şekil alır. Sizi dinlerken bir kaşı yukarıda, ve bir kaşı aşağıdadır. Ve sık sık kirpik » leri rtmelli gözlerini kırpar: — Annadım Premier Kalite vere - yim. Yüzünü bir an sizden çevirir. Mun - tazam kıvrilmiş sarı saçlarını ve bu saçların Farbası altından görünen k|pudralı ensesini zevkle seyredebilir - _ır—ıda bir parantez açıyorum( Sen kimsin? serisine aldığım bu bayan sa - tıcı, bayan satıcıların en güzellerin - | dendir) parantezi kapıyor, ve yazıya devam ediyorum. Bayan satıcıya ne sattıralım istersi- niz? — Ayakkabı mı? Yok olmaz, bir bayanı, ayağınıza a. yakkabı giydirmeye meobur etmeyin, |ayıptır. Ne sattıracağımızı ben tesbit edey Onu bir mağazanın tuvalet eşyası satan tezgâhına koyalım. Bu tezgâhın adı mağazada Reyyon dö parfümeridir. Türkçesi kokucu tez- gâhi amma; ne mağaza sahibi, ne de bayan satıcı türkçesini beğenmezler; fransızcasını tercih ederler. Bayan satıcı kokuların, pudraların, rujların daha adını bilmed bu cins eşyaların ftam ortasında bunlariın tahlı bir veklâmı gibi durur. Bayan satıcı da işinin ehlidir ya! Karınız için bir kutu pudra alacaksı - nızdır; tabil siz er kişi, pudranın iyisi- ni, fenasını bilmiyeceğinizden marka filân söyliyemez, sadece: — İyisinden bir kutu pudra! Dersiniz. Bayan satıcı kızıl tırnaklı parmaklarile bir kutuyu önünüze ko - yar! — Bu iyi mi acaba? — İyi! Demer: — Ekstra Lüks, der, ben de -bunu kulltanıyorum. Yüzüne bakarsınız, muntazam pud- ralanmıştır, bütün o boyalı dudaklar, boyalı kirpikler ve kıvrılmış sarı saç- lar dekoru içinde bu yüz çok güzel gö- rünüyordur: Karmızı — hatırlarsınız.. Biraz yüzünüz buruşur; fakat birden - bire bu buruşuk yüzde bir gülümseme peyda olur. Karınız da bu pudradan sürecek olursa bayan satıcı kadar gü- ze) olacaktır ha! — Peki alıyorum. Fiatını sormayı unutmuşsunuzdur. Bayan Satıcı da fişin üzerine, sizin a- leyhinizde, mağaza sahibinin lehinde bir rakam yazmıştır. 'Tezgâhın önünden birdenbire ayrı - lJamazsanız işiniz fenadır, Cebinizdeki Dü bütün paraya göre orada satılık eşya vardır. Ve onlar da birbiri andına si « zin fişinize yazılabilirler, Bayan satıcı bekârı, evliyi, nişanlıyı derhal anlar. Bir bekâr erkek yanında bir kadınla gelmişse; kadına iltifat gösterir ve onu bir çok şey almıya teşvik eder. Yeni nişanlıların her iki - sini de ayni tarzda karşılar. Karısile gelen evli erkeğin karısile hiç alâka - | dar olmaz. Bütün gözü — erkektedir. (,ur.k'u bilir ki erkeğin gönlünü alırsa istediği kadar eşya satabilecektir. Bayan satıcının eli iştedir, amma aklı başka taraftadır. Şimdi işi biti - rip aklının olduğu tarafa geçelim!. * Akşam olmuş, mağazanın kepenkle- ri, yalnız kapı tarafında bir insanın iki büklüm geçeceği kadar bir yer açık kalmak üzere, kapanmıştır. Bayan sa- tıcı bir pudra kutusunu e alır, ka- pağını açmaz.. Süker, eline dökülen pudrayı yüzüne, kimseye gnstzrmedm aldığı ruj batonunu da dudaklarına sü rer. Tezgâhtaki bütün tuvalet levazı - mını bu tarzda kullandıktan sonra esa- sen boyalı olan yüzünün boyası bir ke- ve daha tazelenmiştir. Önlüğünü çıkarır, şapkasını, man - tosunu giyer; sokağa çıkar, Artık bir satıcı bayan değil, bir muhteş bayandır. Hani hususi oto- mobillerin en lüksüne bile tenezzül etmiyecek kadar muhteşem bir bayan! Salhna salına yürür. — Kendisine rastlıyan bir genç tebessüm eder, Bu genç her gün ona rastlıyor ve ber gün bu tarzda tebessüm ediyordur. Genç düşünür: — Acaba hangi yüksek ve zengin ailenin kızı? Bayan satıcı düşünür: — Ne olür bir kere peşimden gelse, ve benimle evlenmek istediğini söyle « se: Genç düşünür: — Evlenmek istediğimi — söylesem, fakat ne tuhaf olur, ben acaba ona lâ- yık mıyım? Bayan satıcı, bir kere daha genecin aklına çivilenmiş olur. Genç, bir kere daha bayanın aklında yer eder. Bayan satıcı caddeyi geçer, ara so- kaklardan birine sapar, birine daha, birine daha!. Nihayet eski bir evin kapısı önünde durur. Çıngırağı çeket, kapıyı annesi açar. Bu ev iki küçük odadan ibarettir. O - danın birisinde yemek pişer, yemek yenir. Ve öteki odada ana kız oturur- lar ve yatarlar. Mobilye: Boyası düşmüş eski bir si- yah karyola ile, bir masa, iki sandal - ye ve bir tahta kerevetten ibarettir. Yemeklerini yerler, Anası yere bir yatak serer, satıcı — ka; bayan gün rastladığı genç Je evlenmiştir. Bü * yük bir apartıman- ları ve otomobilleri vardır. Otomobilde- dirler, Otomobil on ları kuş gibi uçurur, bir mağazanın önün de dururlar. Mağa - zaya girerler.. Tez » gâhta bir genç ba « yan satıcı vardır. Bu satıcı kendisidir. Birden bire fenala- Şır, yere düşer bayı lur.. Düşmesile gözle Tini açması bir olur, Rüyasını — hatırlar, Gözlerinden — birer damla yaş dökülür, Saatine bakar vakit tir. Hemen kulk:u', batırıp yer, V kınk bir aynanın karşısın da enucuz ve en mül boyalarla yanak larını, dudaklarını, kirpiklerini boyar. Mantosunu, şapkasını giyer, — sağa fırlar, * — Emiiniz? — Bir kutu pudra alacaktım. — Bu en iyi pudradır. Ben de bun- dan kullanırım. * Matmaz$i, bayan, küçük hanım, ha> nımefendi, kız, hişt, baksanıza... Ben bu yazıyı yazmadan seni çalış- tığın mağazada gördüm. Sonra evine kadar takip ettim. Nasıl yaşadığını, nasıl çalıştığını öğrendim. Bu yüzden de bu yazı benden bek » 'lenilen yazı olmadı. Çünkü ben senin herkesi güldüren bir karikatürünü yapacalkttım, yapamadım. Yazımı yazarken; seni kırmamağa, seni gücendirmemeğe yok gayret et » *iğime inan. Fakat buna rağmen gene hoşuna gitmiyecek cihetler bunabilir, Ne yapayım?.. Affet... Nihayet ben de bir tezgâhtarım. Malımı satabilmei için ben de bin dereden su getirmiye mecburum. İsmet Hulüsi Sabık Krala Gönderilen Noel hediyeleri İngiliz gazetelerinin, verdikleri ma« lümata göre postacılar İngiltere ve A- merikadan gelen yüzletce Noel hedi « yelerini, mektuplarırlı sabık İngiliz kra- hnın Viyanada oturduğu şatoya taşi« maktadırlar. Dün, bu hediyelerin bü « yük bir kısmının, ve bilhassa pek çabuk bozulacak olanların fakirler arasında dağıtılması arzusunu izhar etmiştir. Valide kraliçe Mari, oğluna, fil dişl çerçeveli ve kral ailesini musavver bir yağlı boya resim hediye etmiştir. Ay« yıca da bütün aile erkânı sabık krala mühtelif hediyeler göndermişlerdir. Yunan komünistlerinin reisi mahküm oldu Atina, 24 (Hususi) — Bir kaç sene evvel Pirede komünistler tarafından öldürülen bir jandarmanın - katlinde medhaldar olan Yunanistandaki komü: nistlerin reisi Zahariadis, 9 sene küre« ğe mahküm edilmiştir. Şehitlikleri imar cemiyetine yardım Ankara, 24 (Hususi) — Şehidlik - leri İmar Cemiyetine Ziraat Bankası 2000, İş Bankası da 600 lira teberruda bulundu