siğrn İmucl KISIM — Cemil kendi kendine: « Tuhaf şey... dedi. Bu Mıı;a niçin buradan ayrılmak istemiyor? Acaba bana karşı AR AJ'INDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil İki kuvvetli ve acı tokat Yııııı.ı Hagh Austin kalbinde bazı hisler uyandı da, ondan mı?. Yoksa.. Cemil, dalgin ve duıuncclı bir hal - İe odasına avdet etti, Şimdi zihninde, pa sual düğümlenmişti: — Tuhaf şey... Bu kız, niçin bura» dan ayrılmak istemiyor?.. Acaba, bü- na karşı kalbinde bazı hisler uyandı da, ondan mı?.. Yoksa, beni larassut ederken içine giren bazı şüpheleri hal- letmek; ve bunları hükümete bildire - rtek büyük bir ııükifıt elde etmek mi istiyor).. Cemil, Bıı'denl:.ıe silkindi: — Ne fena düşünüyorum... Niçin, | üçüncü bir ihtimal olmasın>.. Ben, kendisine karşı büyük bir alâka gös - terdim. Önu teselli etmek istedim. İh- timalki, o du buna mukabele etmeyi düsünüyor. Beni tehlikeden esirge - mek için, buraya başka hir hafiye kızın | gelmesini istemiyor.., Sanki, böyle bir şey olamaz mi?.. Dedi, Bu ihtimal, Cemilin kalbine daha fazla bir hassasiyot verdi. Bizzat şa- || ta kâhyasına kadar giderek, hümmayı kesebilecek bazı ilâçlar istedi. Daire- sine sıcak çay getirtti. Bunları, elile Maşaya içirdi. Genç kızı uzun bir is - tirahate terketmek için, odasına çe - kildi. Cemil, o geceyi muhtelif düşünce - lerin üğüntüsü altında, yarı uykusuz')| bir halde geçirdi. Âdeta, sabahı iple çekti. (Ali Can Bey) le mülâkat saa- tini sabızsızlıkla bekledi. Öğle yeme- gini yer yemez, Maşanın odasına gel - di. Şatenün parkında biraz doluşa - cağını söyledi. Âğır ağır şatodan çı - karak, dün o adama raatgeldiği yere doğru ilerledi. Etrafı gözden geçirirken, birdenbire Ali Cın Bey, teklifsizce Cemilin koluna — gizrdi. Bu. adamın bu kadar serbest ve samimi davranması, Cemilin hoşuna gitti. Her ikisi de, konuşulacak — şeyleri; zihinlerinde tasarlıyarak, bodur meşe ağaçlarının sık bir köşesine daldilar. Orada, yere uzandilar. Konuşmıya baş ladılar, Cemil; evvelâ, Ali Can Beyin kim olduğunu —öğrenmek istedi. Ali Can Bey bu suale şu cevabr verdi: —— Ben, bizim Türkistan alayının makineli tüfek zabitlerindenim. Siz, Sarıkamışta harbederken; biz, cephe İgerisinde ihtiyat kuvvetleri arasında (idik, Üç arkadaş kardeşlerimizle harp etmektense, Türk cephesine geçmeyi tercih ettik. Harpten sonra, bir kala « yını bularak sahile indik. Oradan da kayıkla, Türk cephesine geçtik. Ken- dimizi bildirdik. Bizi, (Teşkilâtı mah> Beyle görüştürdüler... Bu sırada, Sa- rıksmış harbının neticesine dair- hava- disler gelmiye başladı. Sizin alaytaızın ne büyük kehramanlıklar gösterdiği anlaşıldı. Arkadaşlar, hu havadislere gevindiler. Hele sizin yaralı ııluık Tif. lis hastanesinde bulunduğunuzu öğre- vir öğrenmez, sevinçlerinden-göz yaş- ları döktüler... Biz; üç arkadaş, Rus cepbesi gerisinde hizmet etmek iste - dik Arkadaşlardan birini Baküiya, ö - tekini Baturma, beni de bu. taraflara gönderdiler. Vazifem; evvelâ sizi a « rayıp bulmak.. sonra da sizi esir ol - duğunuz garnizondan kaçırarak Türr kistan dahilinde gizli teşkilât yapmale tı... Artık, ben da kaçak gezmiye sık meşe fidanlarının arasından — bir|meecbur olduğum için sizi arayıp bul- vücut yükseldi. Bu, Ali Can Beydi.|mak kolay olmadı. Bereket versin Ti& Cemil; Ali Can Beyi görür görmez, |liste bir kız, imdadına yetişti. Bu. kız, hemen o tarafa doğru ilerledi. Elleri-|sizden ayrı olduğu halde, adım adım ni ona uzslarak gülümsedi: İsizi takip ettiği içim burada bulundu- — Siz.. A Can Bey.. öyle değil|iğunuzu haber verdi. Hemen.. mi?.. Cemail, Al Cara Böyün sönümü Kosti: Dedi. — Pardon, Ali Can Bey, Bir kızın Ali Can Bey, Cemilin tamamile an” |isınini sövler misiniz?.. İtyabileceği açık bir Türkiatan lehçe -| — Nerkiz.. Bakülu bir kız. sile cevap verdi. — Hasta Bakıcı değil mi?. — Ewet, Cemil Bey.. bem.. AliCan..|) — Evet. Tâ, kendisi. fakat, sizi arayıp buluncıya kadar,| — Hey Allahım.. bu Türk kızında canım, ne isc.. o, ayrı iş.. Şimdi, baş- |e cevher varmış, ka işlere bükalım.. evvelâ, burada du-| Ali Can Bey, garip bir tebessümle rup konuşmıyalım. Şöyle, ormanın| gülümsedi: daha sık yerlerine dalalım. — Hakkınız var. Yoldan, mümkün oldağa kadar uzaklaşalım. kızlar var. — Amma Bilmezsiniz, Ali Can Bey., bu kız... Ne ise.. sonra anlatırım... |Evet; Biz devam ediniz. | — Devum edecek bir şey kalmadı... Eir Do"torun Si nan Türk neferlerinin. yardum ile si- Ş:îz.(’yffıı Si zin bu şatoda bulunduğunuzu öğren- A " dim, Tansiyon yükselmesi, bilhasın — erken başladığı vakit wmğı yukarı Üç sebibe atlfetmek Tüzımdır: Birincisi booret hasdalığı, ikineizi Şekor İf bastalığı ve sevvcalik, üçüncüsü de tt - Ali Can Beyin anlattıkları, Cemilin | son detece hoşuna gitti. Parmaklarını! çıtlaturak: —ER, artık aklım kosiyor. Şu; Çar- lar ülkesinde, büdiğata sadece bir se- yirci olarak kalmıyacağız. Biz de bir işe yarayacağız... Şimdi şunu — anlat bakalım, Alf Can Bey: Mektüptü'ar'> kudaşlar gizli bir talimattan Ba'isedi - yorlar. Acaba benden ne gibi işler bek- Hyorlar?, — Vallaki; onların — istedikleri », çok... Hez şeyden evvel, Çarlığın or - dularımı içinden bozmak istiyorlar. Siz, askers'niz, Bunun ne damek olduğunu, (çabuk takdir edersiniz. Fakat onlar; sizin düşüncelerinize ye teşebbüs ka- biliyetinize 6 kadar emin. bülünuüyon - Taz h. «Boş Junııum. Çalışsın. Ne TPansiy hakkak tahil etti gerginliği: tedaviye b Tutsiyon sebeb ahır Jan ekseti » yaşla yükselenler mu - vi ve bühsssa kazlamnı Hler. Bu amaretla damaz bi anlapılır. ve derhal vulir. mest bir çok- fenatıktara *” sekfesi ve nüzül vaka- - bunun neticesidir. vAb, elddi tedaviye de. Tacstyonu yüksek olandar v o aubu şeylerden ve fuz - — Y»İnız, © mu?.. Daha ne cevherli ; , İşte, bu kızın verdiği izi takip ettim. |i Günlüc ——— ü münlülür ile (Orek) a gelüira. Notlarımc'an — () |Buradaki kazak depo alayında bulu - Polis müfettişinin sert sesi çınlıyordu : - Babanız banij' salonunda öldiiri!medi, banyo salonunda değil!.. Nigin bir aandalyeye, yahut bir kul—l tuğa oturmuyordu? Neden yürümü - yordu? Dimdik duracali yerde - niçin her hangi bir harekette bulunmuyor - du? Palis şefi bir daha sordu: — Madmazel Patton odanıza girdik- ten sonra ne yaptınız? Genç kız gene cevap vermedi. Ce. vap vermek istemiyordu, cevap ver - mekten korkuyordu. Bir saniye durdu, düşündü ve o za- man anladı ki bu sual tehlikeli değildi. Cevabinı verebilirdi, hem cevap ver - mesi biraz hafiflemesine de #ebep ola- caktı: — Sandâalye ila odamın kapısına | — Kilitte anahtar yoktu. Heri sa - dece benimki değil, birinci kattaki o- daların hiç birinde anahtar yaktur. Genç kız şündi anlıyordu.. Cevap vermek. kolaydı, daha rahattı. Zira hiç| değilse insanı düşünmekten alakayu -| gordu. — Sonra ne yaptınız? Polis müfettişi ağır ağır konusuyor: du. Fakat içinde aiddetli hir sabırsızlı. gin kazan gibi kaynamakta — olduğu pek iyi himsediliyordu: Polis müfettişinin nazarları da wsrar ediyordu. Şimdi gözleri genç - kızın gözlerine dikilmişti. Madmazel'Pâatton gene cevap - verdi: — Dolapta kimsenin saklı olup ol mudığına baktım,. yatağın. altına: bake| tım,, dedi. — Sonra ne yaptınız? — Sonra... Genç kız hatırlamıya — çalısıyordü; bir saniye durdu, müteakiben ; — Sonra.. bekledim.. dedi: — Neyi beklediniz Madinazel' Pat- ton? Cenç kız Kiç durmadan, düşünme - den, kendiliğinden söylendi: — Babamı Bekledim. — Poeki, kendisini gördünüz mü? — Evet, kapıyı tkırdattı. Fakat polis memuru neden onu dâ« ha sür'atle lıuı:vap e'mıyordu? Neden|, sordu: ! — Babanız sahanlığa açılan kap- ye mı Dkirdattı2 — Heayar,, banya dairesine — açılan. Kapıyı tıkırdattı. — Odamza girdi mi? — Hayır, kapımın eşiğinde kaldı. — Büme yardımı olabilecek bir şey'|rafndan bit temsil, 20: Afans ve borsu ba - | söyledi. mi? Gerçekten ataba Bir şey- söylemiş| programı. mi idi? Gençkiz. kendisini zorladı, hatırlamıya: çalıştı ve Katırladi: da: — Giyinmeli: mecburiyetinde oldu- ğgumuzü, — kendisinin — bir pacağımı söyledi. Genç kız acevap verirken birdenbire Madam Arnoldun: adatınt görtür gibi oldu. Suyun şıkırtısını, düş cihazından çıkam tslik sesini: işilir gibi: oldu. * Genç kaz. birdenbire polis müfetti. - Banyo Ttürdüm Korkuyordum. Kendisini ız banyo salo - — Banyo salonunda değil, salonunda değil.. Babanı nundu öldürülmedi. Polis. teğmeni genç kızı birakti. Ge- niş bir nefes alarak iki adım geri çekil- di. Acı genç kızı kendisine getirmişti. Artık feci sahneyi görmüyordu, su şıkırtısınt işitmiyordu. Bununla bera - ber kafası işlemekten de geri kalmış değildi. Kendi kendine: — Peki banyo salonunda M medi de nerede öldürüldü? diye düşünüyordu. Kent gene söylemiye başlamıştı: — Duş cihazının manivelasını çe - viren babanız Jqıldı. diyordu. Hn- tim. Tabit kendim için kendi odat? yaptığım gibi. — Nasıl, nasıl? Kent bir adım ilerlemişti, doğru eğilerek ehemmiyetle dinliş du . ö Genç kız tekrar etti: — Evet, dedi. Babam dolaba bafi Ben yatağın altına baktım. —- — Rica ederim Madmazel Patf biraz düşününüz. Babanızın 04 y kendisi ile birlikte aradığınızı 30) yorsuğuz, değil mi? — Evet, evet, evet. — Bilâhara banyo dairesinin ” nı tıkırdatıp da cevap alamadığınız duş yapacağını gerçekten söylemiş mi| mi? 4 idi? — Ettim, fakat içinden sürgülü) — Evet, evat söylemişti. Söylediği|dü. içindir ki Ben su şıkırtısını işitince... — O halde sahanlığa ıç!ın c — Anlıyorum.. fakat banyo daire- neden gitmediniz? sinin kapısı kapandıktan sonra baba -| — — Gittim, oraya da gittim, ç mnızın odasından bir muhavere sesi gel-| dım, fakat cevap vermedi. j diğini işitmediniz mi2 — Neden içeriye girmediniz? — — Muhavere sesini mi? Hayır.. ha-| — Genç kız başı ile bir hayır yır işitmedim. yaplı. — Duş cihazından su şıkırtısı geldi- gini ne kadar zaman sonra işittiniz? — Ne kadar zaman sonrza mı? Genç kız bir ara tuvalet masasının önüne oturmuştu. — Kısa bir müddet, diye cevap ver- di. Bir iki dakika kadar.. — Madmazel Patton, siz babanızla konuştuğunuz zaman o kapı eşiğinin üzerinde duruyordu değil mi? — Evet, evet. — Oda kapısını görebiliyor mu ıd'ı— niz? Sahanlığa açılan kapıyı.. — Hayır. — Babanızdan nerede ayrıldınız? — Banyo dairesinin kapısında. | — Bülün geçen zaman zarfında hep 'arada mi kaldınızâ — Hayır, babamı odasına kadar gö | “Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk g Yerebalan, Çatalçeşme sokak, İSTANBUL Cevap için mektuplara 10 kuz Pul ilâvesi lâzımdır. telif plök neşriyatı. Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dane müsikisi, 19;80: Ço - d cuklara masal! L Galip tarafındam, 20t RiL Nöbe'“ 'at ve arkadaşları taraftatan Türk mab- | Bezaneler Kiti ve halk şarkılkrı; T0şdür Safiye ve ar - kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk dir : DORT lEe YEDİ tün köşe bucaklara bakmıya icbar ©| | man kapıyı açmıya teşebbüs etmed” | Bu zece nöbetci olan eczaneler şarkıları, 21: Şehir tiyatrasu dramı kısnı tu- İstanbul cihetindekiler : " Aksarayda : (Şeren. Alemdarda * “ Bastm'. Bakırköyünde : Tİstepan). yazıddır : (Asadar Vahram). Bmirt! de : Beşir Kemal, Cevad). Fenerde * samedkün). Karagümrükte : berleri; 2200t Flâkla sololar, ertesi günün Yarınkti preorram 8 Birincikânun 936 | £ İ Küçükpazarda ; !'İTA- (Erofllos). Şehremininde : (A d yacı. Üzür eei e Behzadebaşinda * Üzmall Haklal- 1230: Plâkla Türk musiklal. 1250: Hava- Gis, 1905: Plâkla hafi? mükik. 1825: Muhte- İlif plük neşriyatı.. Galatuda : ea — Akşam neşriyatı : — * gim Aseol. Kasımpatada : n | 18.30: Plükla dans musikiri. 1930: Konfe- U'W "=Nsî;e:,!ıımm. ı yans: Dr. Ali Şükrü tarafından. 90: Vedih Ri- Tör Şikilele © (7 , Tüksimde mal Rebul). B B ve arkadaşları tarıfmdan Tück muslkiki ve hâlk şarkıları. 2030: Cemal 'Kâmil ve ar- z Öareymelidei Vıerlı:aıeJdı şinin kuvvetli ellerini omuzunda his-| kadaşları Laratından Türk musikisi ve halk setti, yanakları üzerinde iki kuvvetli | yarkıları. 21: Şehir Tiyatrasu operet kasmı tokatin 'acısınr duydü. Na da acıyordu. |turafından bir temsil 29: Ajanır ve Borsa ha- Sonra-Kaluklarını polis müfettişinin | berleri: 32.30: Plükla sololür - Rrtesi günün naşi. Kadıziv Muvakkithanede * det). Kadırayr Süğütlüçeşmede * #t Osman). Üsküdar İmrahorda / “ hor). ğ 1 ya ö * ddle DA . M Ü - Ca n ĞAY İ O y oe Ğ, el ça ŞT L v L S UA (Neratil. M Beyoğlu cihetindekiler : & (Yıçopula). Hasköyde * ğ Üsküdar - ııınaııvw | —- -e w Pi K” Ptr ü B B eT A FL Me ea ee R e d