10 Sayfa — - i(ı'azetecl!erın başlarına neler gelir ?I “Çarşı kazan ben kepçe . bizim esrarıengiz hafiyeyi koydunsa bul...,, | Kibriti çakıp Havyar hanından başlıyan bir araştırma adliye ve kapalı çarşıda neticelenemedi,zifiri karanlıkta Koca mustafapaşaya oradan da Etyemeze dayandı zile basınca... Gazeteci; bazı karilerin zevkle oku- dukları, bazı karilerin şöyle üstünkörü Böz gezlirdikleri, bazı karilerin de göz gezdirmeğe bile lâyik bulmadıkları şu sayfaların her satırı, hattâ her kelime- Si uğrunda Ççok cümeriçe ter döken, çok cömertçe, hattâ müsrifçe emek har- cayan adamdır. Fakat buna rağmen nankörler görür sünüz ki, gazeteciye; masası başında havadis icat-eden, ve duyduğu her ha- bere hayalinin bütün mahsullerini ka- ftıştıran bir. mahlük şeklinde tasvire kalkışırlar! n bu yazım; bir gazetecinin, bir yazmak uğrunda çok defa ahmete katlanmaktan kaçın- madığım inkâr edenlere hitap eyler. Eğer meslektaşlarımım, en ufak bir in içyüzünü öğrenebilmek uğ- veler çektiklerini bilmiyenlerin meraklarını da giderebilirsem kalemi- mi öpüp başıma koyacağım! ğ ki günkü Son Postanın İlk say- özüme şu serlevha ilişti: soyanları bulmak için polis yapan adami» bu garip hâdisenin, bir A- ön gazetesinden tercüme edildi- anddım. yazının İlk elâ, satırlarına gözgez- da yanıldığımı an- öğrendim ki, «Son Pastar nın Xılhn. muhabirlerinden birisi hâ- vuk;ıladığı h arla muhakeme radan d.uluıııı.ş. ı sade ve kuru havadis cophesile meşgu! olan ankadaşın yazdıkları beni tamamen tatmin edemedi. O gönüllü hafiyenin, ılmış olanlardan çok da- ha enteresan tafsilât verebileceğine ka nidim. Ve bu kanaatle de, bu işin ek- sök kalmış taraflarını tamamlamaya ni yetlendim. «Ev soyanları bulmak için polis yapan adam->... B r gazeteci için bayli cazip bir tip. Fakat okuduğum yazıda, davacı Salih Cevadın adresi yok. Sade efirinci» ol- duğu yazılı. Bunu öğrenince, onu bula bilmek için ilk aklıma gelen çare, fı- rıncılar cemiyetine - başvurmak oldu. Dördüncü Vakıf hanının asma katına tırmandım. Orada karşıma çıkan zat: — Efendim... dedi. Burası, fırıntarda Çalışanların cemiyetidir. Fırın sahip- lerinin, yani patronların cemiyeti Ka- raköy Havyar hanındadır. Ha r banıhdı firin sahiplerinin eemiyeterini bu bittabi işten bile olmadı Fakat öorada konüştüğum — kâtibin, eski yeni bütün defterleri ıîıdı(lo > mek r:hrıc"ndc-n k AÇINMAMASINA T yok... diyordu... Fırıncı de *ir bu adam. Çünkü İstanbulda, iş- mi bizim deftenlerimizde yazılı olm- yan bir tek fırın sahibi bulunamaz! İstediğimi bu yoldan bulmaktan ümidi kesince, bir başka çare düşün- düm: Bu hafiyelik eden zatın davası bi- TiNnci ceza mahkemesinde, birinci ceza kaleminden, bu davanın dosyasını çı- kartmak, ve o dosyadan davacının ad- resini bulmak!, Evvelki gün, birinci ceza mahkeme- sinin kaleminde, bu riczma muhalap olan xat — Hay hay... dedi... Fakat, bahsetti- gimiz davanın dosyası, şu masada otu- kâtiptedir. Halbuki o kâtip, bugün, üp Sultanda keşfe gitti. — Bugün dönmez mi? — Dönemez! Dün, Eyüp Sultanda keşfe giden kâ- tibi yine aradım. Bu sefer de mahke- meye girmişmiş! Mahkeme kapısında saatlerce dikildikter sonra, kâtiple ko- nuşmak kısmet olabildi. Kâtip te kibar. İftar saatini geçirmiş, ve hayli yorul- muş bir oruçlu olmasına rağmen, T! camı, hiç aksilenmeden yerine gelirdi. 'Ondan öğrendim ki, bizim göni hafiye, eskiden fırmcı imiş ama, şimdi mobilyecilik ediyormuş. Dükkâm kapa l çarşıda, Kasaplar caddesinde kâin- miş. Numarası da 12 imiş. Kendisi de, Koca Müustafa Paşadı Fırıncı Mehmedin firini karşısındak sokakta, Maliye memuru Osmanın evin de otururmuş! çin haftyeyi evvelâ orada #ramayı mü- nasip gördüm, Çarşı kazan, ben kepçe, Bizim esrarengiz hafiyeyi koydunsa bul. Ben Kasaplar caddesini bulama- dan, Çarşının kapanma saati geldi. Ve mecburen, Koca Mustafa Paşa yalunu tuttum. Koca Mustafa Paşada, adresi verilen fırının sahibi Mehmet değil, Ahmetmiş. Böyle ufak tefek yanlışlıklara canım kurban. Fırını bulunca, hemen ka: sındak! sokağa daldım: Fakat Msh) memuru Osmanın evi hangisi? Adres- te numarası yok ki? Bırakın ki, evin humarasını bilmekten de hayır yok. Çünkü fırmcı Ahmedin fırınmın kar« şısındaki sokakta insan evlerin numa- ralarını değil, iki adım ötesini göremi. yor, Zifiri karanlıkta, ve suratımı iğne Hyen ayaza karşı, «körebe» oyununun gözleri sımsıkı bağlanmış ebesi tibi İ- lerliyorum. Eksikmiş gibi yağmur da bastınmaz mı? Koca Mustafa Pa: da, iftarı eder etmez yatağa mı r nedir? Evlerden olsun ışık yor. Kör dilenci gibi el yordamile, kenar- daki evlerden birinin kapısını buldum. SIZMI- &.| Kibriti çakap tokmağa, zile benzer bir cak oldum. Karşı evin pen (Doıııı 12 inci sayfada) kâpanma aaati gelmediği i- vermediğim bir SON POSTA Bükreşte sınemıdı geçen bir vak'a Bundan bir müdüet evvel (Bükreş) şehrinin en büyük sinemalarından bi- e bir asablyet içinde bulunan bu adam biletçi kıza bağrrarak şunları söyler: — «Matmazel! Karımın âşığı ile be- yaber sinemada olduğunu biliyor | Sinema boşalmcaya kadar buradan ay- m. O vakit anları köpekler rüvelverini de gösterir. O sırada civarda bülunan sinema mü dürü mücssesinde bir arbede çıkmasın dan kotkarak, hemen sinema salanuna gider, Filmi durdurur, Tâmbaları yak ve halka kapıda tekrar eder ve fşıkmın az son haşladıktan sonra arka kapıdan çıkıp gitmelerini rica eder. Müdür çıkar ve film tekrar başlar. Beş on dakâka sonra lâmbalar tekrar yakrlınca simnema salonunda müthiş bir kahkaha kopar. Sebebi nedir bilir mi- siniz?.. «Sinema seyircilerinin hemen yarısı bu haber üzerine arka kapıdan çık:p 'gnmışleı' » Günden güne şöhreti artan ve kendisi- Ho Kastanyet Kraliçesi Tâkabı verilen güzel Amerikan yıldızı Steffi I Duna Bz «Cinayetle mücadele» isimli filmi çevi rmiş ve bu filmde büyük bir muvaffa- kıyet göstermiş o lan Con Blaudel ——— Amerikalılar Simone Simonu Canet Makdonal Çekemiyorlar mı?| Nasıl evlendi Birkaç ay evvel Holüvuda gitmiş gü- zel Fransız sinema yıldızı Simone Si- | mon'un orası ile bağdaşamadığı yavaş yavaş anlaşlımaktadır. Bu güzel Franmsız yıklızını angaje e- den kumpanya ona tarnımımış yıldızlar- la birlikte filmler çevirtmektedir. Meselâ (Genç kızlar yatakhanesi) fil münde namdar Ameriken sanatkârla - rından Herber Marşal ile Rut Çalerton ile birlikte film çevürmiştir. Holivutta bir sinema yıldızı veyâ sanatkârı evlenmeğe karar verirse çe“ ( hir günlerce, aylarca çalkanır durur Her kafadan bir ses çıkar. Son seneler içinde güzel yıldız Canet ı,vvırı.r delikanli akat güzel üz vermedi... Ca- dedikodulara yol açtı.. Fakat nihayet Canet evlendi. Bu da- 1 birşey değildi. Akimdan haya- "Tabialile bu fülmde halkın dikkat na kmden geçmezken © da bu yolun yol- zarları üç büyük sanatkâr arasında | taksim edilmiştir. Çevirtecek olduğu ikinci filmde ise şu sanatkârlarla rol yapacaktır : Koustans Bennet - Loretta Yung - Canet Gaynor. Bu sanatkârlanrdan hbiri (Ramona) filminin kahramanı, diğeri (Mloulen Ruj) filminin kahramanı, üçüncüsü ise | (Çiftçi evleniyor) filminin kahramanı- dır. Bu filmlerde her üçü de fevkalâde muvaffakıyetler kazanmışlardır. Şimdi bu gibi sanatkârlar arasında tabiatile (Simene Simon) yapacak ol- duğu en güzel rel ne de olsa sönük kal- mağa mahıkümdur. Bu hal Fransız sinema muhitlerinde az çuk ı.ıdbn'e( ııyındmn'ştı' Klodet Kolber ile Melvin Duglas, yakı nda göreceğimiz aPaltronum Kocum...» film inde cusu oldu. Canetin evlenmeğe karar verişi çok (eğlenceti olduğu için anlatacağız: Holivut yıldızlarından Roösika Dok ly bir gece büyük bir suvare tertip el- mişti. Canot te suvareye davetli idi. Canet suvareyo iki saat geç ge'd Tam Rosikanın kapısına varınca yanın da yakışıklı bir delikanlanın durduğu- nu gördü. Şahsen binibirlerini tanıma- malarına rağinen görüşmezlerdi. BU delikanlı sinema sanatkârlarından Ge ne Reymondu. Kapı açıldı. Ev sahibi & kisini beraber görünce: — Aman ne iyi ettiniz de birlikte geldiniz. Diye yüksek sesle onlara bağırdı. Def hal salonfarda bulunanlar etrafların sardılar. Hemen dedikodular bı h dular yüzünden birlikte danâe* mekte yanyana oturmağa me€ bur kaldilar... Biribirlerinden de höş” larımışlardı. Yemekten sonra Canet aV dete hazıtlanırken hizmetçi ayni za * manda Reymonun da paltosunu getir” di İş nezaket kesbetmişti. De"kanlI centilmence hareket etli. Caneli eviat€ kadar götürdü. Derken gençler gene buluştular ve nihayet biribirlerini çok sevdiklerini anlayıp evlenmeğe karar verdiler. Sinema sanayiinin azametini gösleren rakamlar... Sinema sanayii dünyanın en büyük sanayildir demekle mübalâğa edüıyl' sanılmasın... Bunu şu rakamlarla (isböt edebiliriz: Dünyada sinema sanayilne hasredi” len sermaye ne kadardır biliyor mü” sunuz? Paramızla tam: 2,400,000,000 çTürk lirası! Bu azim mebiâğın: - 1,800,0090,000 Türk lirası yalnız Amerikada eınamü)' hasredilen sermayeyi göstermektedir Üst tarafı Avrupaya aittir.