Hem örucu bozdurmuş -— hem de paltoyu çalmış Nurosmanıye avlusunda bir adamın paltosunu çalan sabıkalı 4,5 ay hapse mahküm edildi Geçen akşam iftardan biraz evvel Kenan isminde bir adam Nuruosmani- — ye camünin avlusunda abdest alırken Oyanına sabıkalı Tevfik sokulmuş ve telâşla: — Yahu burada hâlâ ne arıyorsun? /— Ezan okundu, namaz kılınıyor, demiş- tir, Oruç sersemliğile Kenan bu söze — derhal inanmış ve musluktan aldığı bir “avüç su ile orucunu bozmuş, hemen abdestini bitirmiş ve orada asılı duran — paltosunu unutarak camie koşmuş - tur. Sabıkalı Tevfik, paltayu ccbındcn çıkardığı geniş bir mendile sarmış, ve — yola düzülmüştür. Fakat çok geçme - 'den yolda sivil komiser Ömer Osmana - rastgelmiştir. — Komiser Osman, gımgmı görünce: -— Hayrola, nereye böyle, diye lâf Tevfiğin telâşla atmıştır. Tevfik "soğuk kanlılık gös - “termeğe çalışarak: — Eve gidiyorum. İki haftadır hem- şirede misafirim, cevabımı vermiş, fa- kat komiser: — Nedir o bohçanın içindekiler? di- /“ye sorunca foyası meydana çıkmış - tir, Komiser Osman sabıkalı Tevfiği derhal karakola götürmüştür. Bu esnada akşam namazını bitirez Kenan birdenbire üşümeğe başlamış ve paltosunu hatırlamıştır. Paltoyu dı- —şarda unuttuğu aklına gelince: cının komşusu belediye mühendisi İb- |rahimdir. Davacı şikâyetini şu şekilde anlattı: — Dün sabah komşum İbrahim ba- na evimin kapısı önünde hakaret etti. Buna da sebep evin bahçesindeki tah- taperdeye keserle vuruşumdur. Hâkim sordu: — Vak'a saat kaçta oluyor? — Saat 8 de. — Niçin keserle tahtaperdeye vuru- yorsunuz? — Sökmek istiyordum. Hâkim suçluya söz verdi. kendisini şu şekilde müdafaa etti: — Bu zatın bahçesinde bir ahırı vardı. Fakat pek fena kokular neşret- tiği için belediyeye şikâyet ettim. A- hır sıhhi şeraiti haiz olmadığı için be- lediyece yıktırılmasına karar verildi. Bu zat ahirin her gün bir tahtasını sök- mek suretile tam 2 ayda yıktı. Bu da yetmiyormuş gibi bana olan husumeti dolayısile her sabah muntazaman 6 dan 8 ze kadar bahçesindeki tahtaperdele- ri tamir eder. Gürültüden sabah uyku- su uyumağa imkân yoktur. Dün sabah da bermütad gürültüye başladı. Çocuğum Nihadı gönderdim. Gürültü yapmamasını rica ettim. Ço- €cuğumun suratına tükürmüş. Ben ken- disiye bu hareketin doğru olmadığını söyledim. Hakaret etmedim. Şahitler dinlendi. Neticede suç sa- bit olmadığından İbrahimin beraetine ve davacının muhakeme masraflarını Suçlu — Paltom! Paltom! diye dışarıya| yermesine karar verildi. Karar tefhim fırlamış fakat paltonun yerinde yeller | " estiğini görmüştür. Derhal karakola ko- şan Kenan orada bir masa üzerinde paltosunu görünce: hemen paltoya sarılmış: — Paltom! diye çocuk gibi haykır - ” Miştır. Hâdisenin muhakemesi 1 inci ceza- /| da yapılmış, suç sâbit olduğundan -sa- bıkalı Tevfik 4,5 ay hapse mahküm e- dilmiştir. Mahkemeyi dava etmek isteyen adam Üçüncü sulh ceza mahkemesinde tarşı karşıya bir komşu münazaasının duruşması yapıldı. Davacı Fatihte İs- “kender mahallesinde oturan Mustafa k 'edat, uıçlu da ayni mahallede dava- olunduktan sonra davacı: — Tekrar dava açabilir miyim bay hâkim? Diye sordu, Hâkim: — Temyiz edebilirsin. Tekrar da- va açamazsın, dedi. Bunun üzerine davacı: — Mahke- meyi dava etsem olur mu? dedi, Bu söz herkesi güldürdü Arnav—utlıılıta bayram (A.A.) — Arnavutluk istiklâli yıldönümü şevkle kutlanmış- tır. Büyük bir alay Tirana sokakların- dan geçmiş ve Kral ve hükümet âza- sı önünde askeri bir resmi geçit yapıl- mıştır. Tirana, 29 —— — ee L LT Pu Snn ' Soh Posta ,, nın edebi tefrikası: 46 NJ“UŞE Vııını Muazzez Tahsin Berkand Ne temiz ve ince bir çocuk sesiydi bu! Ve Muallâyı nasıl birdenbire ilik- erine kadar kavramıştı. Küçüğün elini elleri arasında sıkar- ken ona cevab verdi: — Kimi arıyorsun kızım? — — Babamı.. şey.. Bay Ekrem Tay- danı, Bu küçük beyaz güvercin demek ©- nun yavrusuydu. Bunu Muallâ maktan Iııudım alamamıştı. Bu dostca hareket küçüğe emniyet vermiş gibi hemen genç kizin yanın - idaki iskemleye oturmuş, beyaz geter- İler içinde sarılı ince bacaklarını sallıya- rak bin bir sual sormağa, bin bir şey anlatmağa başlamıştı: — Bu kırmızı kalemle ne yapıyor - sun sen? Onu bana verir misin? Tur- , SON POSTA Cihangirde Mühim Bir soygunculuk ı (Baştarafı 1 inci sayfada) Cihangirde İlyas Çelebi sokağında | 19 numaralı iki katlı alışap bir ev dır. Bu evde Kabataşta odun ticaretile meşgul orta yaşlı Mustafa adında bir zat 40 yaşlarında kadın bir hizmetçi ile beraber oturmaktadır. Geçen akşam, odün tüccarı Mustafa, iftarını etmek üzere saat beşe doğru e- vine gelmiştir. Bermutat kapısını çal- mış, sakin adımlarla içeri girer girmez üâni olarak üç kişinin birden hücumuna maruz kalmıştır. Bir an içinde neye uğ- radığını tayin edemiyen oduncu bağır- maya vakit bulmadan mütearrızlar ta- rafından kıskıvrak bağlanmıştır. Yüz üstü yatırılan tüccara Hk hitap şu olmuştur; — Paranın yerini söyle!, Mustafa inliyerek şŞu cevabı veriniş- tir: — Bende para yok Ki göstereyim, Bu ceyap üzerine haydutlardan biri bıçağını çekerek oduncuyu ölümle teh- dide başlamıştır. — Bu vaziyet Larşı- smda mukavemetin faydasız olduğunu kestiren Mustafa derhal cebinden çı- kardığı (600) lirayı haydutlara teslim etmek mecburiyetinde kalmıştır. Parayı alan soyguncular, Mustafa- nın ellerini ve ayaklarını bağlamışlar ve giderlerken: — Birer birer kaçıyoruz, ağzını açar- san kurşunu yersin, tehdidini savur- muşlardır. Soyguncular evi terkeder etmez ken- dine gelen Mustafa : — Yetişin, can kurtaran yak mu, fer- yadını basmıştır. Bu feryat üzerine bütün mahalle hal- kı pencerelerini açarak bağırmağa baş- lamışlardır. Her- kafadan: etutun, ya- kalayın!» sesleri yükselmiştir. Bu hayhuy içinde bir an bil yan şerirler eski Salıpazarı y dan tramvay caddesine doğru Çaçmaya başlamışlardır. Bu sırada civardaki ev- lenden birine kömür kötürmekte olan Şaban sür'atle kaçan üç kişiden biri- nin yakasına yapışmağa muvaffak ol- muşsa da diğer haydutların üzerine ta- banca ile ateş etmeleri karşısında yere kapanmak — mecburiyetinde kalmıştır. Bu suretle kömürcünün yakaladığı şe- rir de kurtularak diğerlerile beraber izlerini kaybetmeğe muvaffak olmuş- lardır. Silâh sesleri ve gürültüler üzerine yetişen zabıla memurları derhal eve gi. rerek Musi ları Çözmüşler ve yukarı kala çıkmış- lardır. Zabıta hizmetçiyi odanın birinde eli ayağı bağlı, ağzi tıkalı bir halde bul- Uştur. Zabrta hizmetçinin bağlarını ükten sonra, ifadesini almıştır. Hizmetçi ne diyor? Hizmetçi vakayı şu suretle anlatmış- tır: Saalt dörde doğru kapı çalındı. A- şağı koştum. Kapıyı açtım. Evvelâ bir şarmi- gönderecek .Bu sabah beni dövdü. Hiç kabahatim yokken canımı acıttı. Ben © kadar çok ağladım ki annem de kız- d bini. dövdü. Sonru babamölla y meğine geldiği vakit hepsini payladı, beni kucağına aldı, öptü. Kaç zaman - dır beni İçi sıkılmıştı, kaşları çatıktı ama bugün bir saat beni kucağında tuttu, saçlarımı okşadı, yü- zümü sevdi. Sonra da şoföre saat üçte öpmüyordu. beni yazıhaneye getirmesini tembih et- ti. Beraber gidip resim çektireceğiz. Buna çok seviniyorum. Acaba gele - cek mi? Ne idi senen ismin? — Muallâ, — Bayan Muallâ, acaba babam ge- lecek mi? — Gelecek yavrum, biraz bekle. fanın eli ve ayağındaki bağ| l (Başlarafı 1 inci sayfada) lerimizin geçecekleri caddelerde bekli- yerek mütemadiyen alkışlamışlardır. Herkesin ağzından «yaşasın Türkiye, İyaşasın Atatürk» sealeri işitiliyordu. Kral Amiral Şükrü Okan'ı Kabul Etti. Atina 29 (Sureti mahsusada giden arkadaşımızdan telefonla) — İki gün- denberi dost Yunanistanın misafiri bu- lunan filomuz Amiralı Şükrü Okan i« l& kor Amiralımız bugün Kral Jorj — tarafından kabul — edilmiştir. Kabul merasiminde burada — elçimiz Ruşen Eşref de beraber idi. Majeste Kral Amiral elbisesini lâbis olduğu halde denizcilerimizi kabul etmiş ve büyük iltifatta bulunmuştur. Kral bugün donanmayı ziyaret edecek Kral yarın donanmamızı ziyaret &- decektir. Majesteye fevkalâde mera- sim yapılacaktır. Bu haber bütün Atina mahfelle- rinde büyük alâka uyandırmıştır. Filo- muza şimdiye kadar Yunan sularını zi- yaret eden filolara karşı gösterilen a- lâkadan bambaşka ve çok yüksek ya- kınlık ve sempati gösterilmesi herke- sin nazarı dikkatini celbetmektedir. General Metaksas Yunan yüksek donanma hey'eti denizcilerimizle mü- temadiyen alâkadar olmakta ve iki ta- raf kumanda hey'etleri şahsan birbir- lerini tanımak suretile istifade etmek- tedirler. Denizcilerimizin gerek vazife ba- şında ve gerekse iki gündenberi de- vam etmekte olan ziyafetler ve balo- larda göstermiş oldukları karakter bü- tün manâsile ve büyük muvaffakiyet- le Türkün asil ruhunu temsil etmek- “|tedir. Dün gece Yunan Başvekilinin ver- miş olduğu suvarede General Metak- büsivö'arEklaşliri G veli Tender ea adam, arkasından diper iki kişi kurşun gibi içeri atıldılar. Neye uğradığımı şa- şirdım, Ses bile çıkarmağa vakit bula- madan derhal elimi ayağımı bağladı- lar, ağzıma da paçavra tıkadılar. Bun- dan sonra beni yakalayıp yukarı çıkar- dılar ve arka odya attılar. Bu vaziyette ne kadar kaldığımı tah- min edemiyorum. Yalnız Bayın fer- yatlarını işitiyordum.» Yapılan tahkikata göre hizmetçi bir aydan beri oduncu Mustafanın evinde çalışmaktadır. Hizmetçi vaka günün- den beri nezaret altındadır. İzlerini kay betmeğe muvaffak olan soyguncular şiddetle aranmaktadırlar. Oduncu Mus tafa zabılaya verdiği ifadede şerirler- den hiç birini teşhis edemediğini bil- dirmiştir. Tüocar Mustafa mahallede gayet sa- kin, işi ve gücü He meşgul bir adam olarak tanmmıştır. — —— aa dudaklarımı boyıyacağım. Anneme her hafta manikürcü kız geliyor; bir gün de benim tırnaklarımı boyamıştı. Ba- ıbıım öyle kızdı ki görsen, onun bağır- masından ödüm koptu; hemen yatağı- ma kaçtım. Baham sana hiç bağırıyor mu? — Hayır, ben uslu otururum. — Sakın yaramazlık etme! Bir defa kızarsa gözlerinden ateş çıkar, karşı - sındakinin ödünü kopat Bunu söylerken s alçaltmış, Muallâya sokulmuştu. Sözlerini baş- kasının işitmesinden korkuyordu san- Ht çi Muallâ yanına yaklaşan bu |küçüğü, Ekremin yavrusunu gi |d= sıkmak arzusile bir dakika çırpındı; imli yenl İln SK aai ran ği S 3a hurakr aKi Bertökle-iğön yrkilesıyöni ertae biz AĞ İsdü vi önün buynüz şağikkadbi çıkararak hemen anlıyamamıştı? Halbuki biraz mazsın, benim kardeşimdir. Görsen ne kalem vereyim, yazı yazarsın. Yahud |saçlarını uzun uzun okşadı. dikkatle bakınca bu yüzde onun göz - tombul, ne şeker çocuktur. Annem o-|da şu gazetenin resimlerine bak ister- M Taylıkla buldu. bamı herkesten çok severim. Babam | i, onun ağzını, onun saçlarını ko- nü çok sever, ben de severim ama ba-| sen. — Hayır içim sıkılmadı. Seninle ko- — Baban henüz gelmedi küçüğüm, 'da beni herkesten çok seviyor. (.,ı.ı[nu #mak hoşuma gidiyor. Ben bir şey istersen benimle biraz kal, onu bekle... — Peki kalırım. Senin ismin nçdıf) — Munllâ... Ya, seninki? izin Taylan. Taylan derken göğsünü kabartıyor- du. Bu h-" i o kadar çocukca ve gülünç- | İngilizdir. o. ü ki Muzllâ onun sivri çenesini ok-ı- 'Babama ıoyledım. onu nemh&etıneı)"duium vakit manikür yapacağım.. | senin? « gizli bana bir gün bunu söyledi. Muallânın alâka ile onu dinlediğin. den cesaret bulmuş gibi devam etti: — Sen benim Madmazelimi tanıyor musun? Uzun boylu, ince bacaklı bir Ben onu hiç sevmem. anlatırken annem de Madmazel de yü- züme sert sert bakarlar, beni sustu - rurlar. Sen de babam gibi bana tatlı tatlı bakıyorsun. Hoşuma gittin. Ne güzel tırnakların var senin? U- zun uzun, pembe pembe... Ben de bü- — Senin ellerin çok yumuşak; hem ne de beyaz... Senin çocuğun var mı? — Hayır küçüğüm. — Kardeşin var mı ? — Yok. — Baban da yok mu? — Babam da yok yavrum. Güzinin gözleri şaşkın şaşkın açıl - mıişti, — Evde yalnız için sıkılmıyor mu (Arkası var) hnnohını W__ Yunan Kralı Yavuzda ve bu ziyaret münasebetile Atinaya gelmiş olup baloda hazır bulunan mat- buat mümessillerimiz ile de görüşerek iltifat etmişlerdir. Elçilikte Ziyafet Filomuzun burada bulunması mü- masebetil€ bu gece elçimiz tarafından verilen ziyafette General Metaksas ve yüksek ordu donanma hey'eti hazır bulunmuşlardır. Ziyafet esnasında Yavuzun orkes- trası muhtelif parçalar çalmış asker san'atkârlarımızın muvaflakiyeti tak- dir edilmiştir. Ziyafetten — sonra calinden —mürekkep —ve — Yüksek Atina — sosyetesine — mensup — dört yüz kişilik —bir balo — verilmiştir. Zabitlerimiz yüksek zerafet ve sempa> ti ile Atina sosyetesi üzerinde çok de- rin bir tesir bırakmışlardır. General Metaksas'ın Nutku Atina 29 — Atina ajansı bildiri- yor: Dün gece Başbakan — tarafından Türk Amiralı Şükrü —Okan şerefine verilen ziyafette B. Metaksas nutkun- da ezcümle demiştir ki: «Türk filosu ilk defa olarak Yunan sularını ziyaret etmektedir. Bu mes'ut hâdiseden dolayı, iki memleket tari- hinde bir merhale teşkil etmesi itibari- le bir kat daha seviniyoruz. İki memleket, nadir bir siyasal ki- Yunan — ri- bitlerimize kırgı ıhtımım gmermışleı' yaset göstererek, teşriki mesâilerinin ve itimadlı dostluk münasebetleri te- essüsünün kendi hayati — menfaatleri- nin himayesi için bir zaruret olduğu- nu anlamışlardır. Birbirlerine ellerini uzatarak, realist ve manevi yükselme fikri için mukayese kabul etmez bir ör- mek vermişlerdir. Yunan ulusunun müttehid hissiya- tına tercüman olarak, dost ve müttefik milletin, Türkiye ile Yunanistan ara- sında yakınlaşmanın ve ittifakın kat'i taraftarı olan büyük şefi Ekselans A- tatürk'ü tazimle anmayı ve hayalta i- ken tarihe geçmiş ve yaratıcı dehası, şimdi milli ıcorgınıuıyon ve terakki yoluna kat'i bir surette giren Türkiye- ye yeni bir hamle vermiş olan bu ki- yasetli ihya edici şahsiyet hakkındaki derin hayranlık hislerimi burada ifade etmeyi vazife addeylerim. İttifakımızın — faydalı — inkişaflara mazhar olmaktan hâli kalmamasına ihtimam edeceğiz.v Atina, 29 (ALA.) — Anadolu Ajansı- nın husüsi muhabiri bildiriyor: Donan mamızın dost ve müttefik Elen suları- nı ziyareti münasebelile Başvekil - Me- taksas Amiralimizden selâmlarının İs- met İnönüne ve Ri Arasa fblâğını rica etmesi üzerine Amiralimiz bir tel- graf çekmiş ve cevaplar almıştır. Amiral Şükrünün nutku Atina, 29 (AA.) — Atina Ajanşı bil- diriyor: Türk Amirali Şükrü Okanın dünkü resmi ziyafette Başbakan Metak sasın nutkuna cevaben söylediği nut- kun başlıca kısımları şunlardır: Amiral demiştir ki: İki taraf ta, mümtaz şeflerin idare- sinde iki milletin anlaşma ve karşılıklı sevgi devresinin açıldığını gören bu nesle ait bulunmakla kendimizi bahti- yar addediyoruz. Bu nesil ki, geçici dost lukların pek ziyade fevkinde bulunan ve dünyaya hayranlığa lâyik bir kiya- set örneği vermiş olan bu Türk - Yu- nan dostluğu devresinin durmadan bü- yüyen inkişafına şahit olmaktadır. Bu dostluk hürmete değer bir kuvvet teş- il eder. Bu vesile ile, bu kardeşliğin bağlar:- ni tükviye için yorulmaz bir surette yaptığınız gayretlerden dolayı çok sa- mimi tebriklerimi arzetmeye müsaade nizi dilerim. Alman - Japen anlaşması karşısında Macaristan Roma 29 — Gazeteler, Macar ha- riciye nazırı de Kanya'nın — matbuat mümessillerine hitap eden aşağıdaki beyanatını iktibas etmektedirler: «Unutmanak lâzımdir ki İtalya, A- vusturya ve Macaristan gibi komünizm aleyhtarıdır. Komünizme karşı müca> dele etmeğe hazırız ve dâima da hazır bulunacağız.»