“Son_l_’;sta., ya Karşı sevgi Adana 25 (Hususi - muhabirimiz - den) — İnsan İstanbulun iç yüzünü daha iyi görebilmek için muhakkak başını alıp şehirden uzaklaşmalıdır. Hele Anadolu yolculuğuna çıkıp ta, Adanalı, Malatyalı, Mardinli zengin Manifaturacıların bit araya gelip İs - tanbulu ve İstarbulluları çekiştirmele- rine şahit olursanız... Hakkımızda ne- ler düşündüklerini daha çabuk kavrar- Sınız. Şişman, İstanbullu gözile kılıkça fa- kir, fakat anlattığı şeylere bakılırsa, hayli zengin bir Adana tüccarı benim tücaretle meşgul olmadığımı anladık - tan sonra derdini dökmeğe başladı. — Bana malları niçin kendin peşi! Para ile alıyorsun, dükkân dükkân İs - tanbullarda dolaşıyorsun dye soruyor- lar... Bu işler 1smarlamakla olmuyor da ondan, Bak başıma geleni anlata « yım da dinle: Benim bildiğim namuslu bir tüccar vardı, kırmızı jerseleri 32 buçuktan bı- raktı, faturasını da gösterdi, metresin- e kırk para kazanıyor. İyi fiat diye a- lacak oldum, sonra şeytan dürttü, gi- dip başkasına da sordum. 31 kuruş de- mez mi? Fena halde kızdım. Benim iyi bildiğim tüccar meğerse beni aldatı- yormuş diye içime bir kuruntu düştü. Kalktım geri gittim. Ağa dedim... Gör- dün mü? Sen beni aldatıyorsun? Din kardeşim olmıyan bir başkası senden altmış para eksiğine veriyor... Benim eski ahbabım namuslu tüccarmış. 32 buçuğa verdiği top jerseyi raftan in - dirdi, bana bir parça kesti, hadi git on- dan da bir parça al gel dedi, ben sana Onun neden aynı ferseyi 31 kuruştan verdiğini anlatırım. Dediğini yaptık, jerseleri karşılaştır- dik, 31 kuruşluk jerse biraz daha ince idi. O zaman benim tüccar güldü: — Azizim dedi. Bu 3! kuruşluk jerse de benim jersenin aynıdır. Yalnız o tüccar, geceleri karısını kafşısına alı - Yor. Eline bir top veriyor. Oğlu ile kı- Zına da aynı şeyi yaptırıyor. Biri bir Yyandan öbürü diğer yandan boyuna sa- baha kadar çekiştirip duruyorlar, böy- lece jerseler 30 metrede iki metre u- Zuyor, Sonra sıkı sıkı topu da sardı mi Onun topu benimkinden iki metre faz- la oluyor, on top alırsan sana arada 20 Metreyi sokuşturuyor. Anladın mi şim- di neden 31 kuruşa verdiğini? Karşısındaki Malatyalı zayıf tüccar, terliklerini yerde bırakıp da yün ço - Taplı ayaklarını kanapenin üzerine çe- kip altına aldıktan sonra, heyecania: —Vay anasına dedi, bak ben bunu bilmiyordum.. İyi ki öğrettin, bir daha dikkat ederim. Amma ben'de şu İstan- buldaki tüccarların bazılarının metro- larına inanamıyorum. Cebinden kıvtı- lan çeşidinden madeni bir metro çıkar- di ve sözüne devam etti. — ... Yerdeki heriften kumaş alı- Yordum. Metresine baktım, tamam, Ku Maşı da tamam ölçüyor, Malatyaya dön Gdükten sonra bir de ben ölçtüm, bak- fım. 30 metrelik toptan bir buçuk met- Te eksik, tekrar İstanbula döndüğümde İşi anladım, meğerse gözü kapalı Ana- dolu tüccarı için onun başka bir met- Tosu varmış. Onu bizler için hususi yap fırmış, bu metranun taksimatının ta- Tmam yüz tane santimi var.. Ama ve in metro beş santim kısa. Şimdi Metrom cebimde dolaşıyarum, O bana Yütturacağım diye ucuzca fiyat verin- diyorum., Yüzü buruşuyor, rengi kaçı- yor, ama ne yapacak?... Kazdığı çukura kendi düşüyor... İnsan ölçüsünü de ya- İstanbullu tüccar bu... Kayserilinin adi Pencerenin dibinde oturan Mardin- M, elindeki çakı ile ekmeğine çöğen sü- rerken... İçini çekti : — Biz, dedi, ptyasanın kurtlarıyız da elhamdülillah bu dalaverelere düş- müyoruz. Ya o işe yeni başlayan kaza- lardaki esnaf ne yapsın... Yanıyor gidi- Yor.. Afyona gece varmıştık... Müvezziler 22 tarihli gazeteleri satıyorlardı. Vağo- nun sıcağından Anadolu yaylasının so- ğuğuna çıkmaktan sesi kısılan Malat- yalı tüccar bir Sön Posta aldı. O sıra- da İzmirden gelen ve treni Afyonda kruazman yaptığı için bizim kompar- tımana gelen bir de Macar tüccar içeri girdi, su boruları, künkler satıyormuş, hiç memleketine dönmemiş, vazifesi bütün dünyayı dolaşmak, ve mal sat- Jmak imiş. İzmirde iyi iş gördükten son- ra Adanaya gidecek, Mersine uğraya- cak, oradan da Suriyeye geçerek, Hay. fa, Yafa yoliyle Afrikaya, Mısıra gide- cekmiş. Aklığı siparişlerden memnun- Mmuş... Neyse bizim Malatyalı Bay Mehmet Bazeteye şöyle bir göz atınca: »»— Aman ne güzel haber dedi. Kon- tenjan kalkıyormuş... Bütün kompartımandakiler bu ha- vadisle alükadar oldular, o cehren oku- SON POSTA l TREN YOLCULARI ARASINDA I Bazı manifaturacılar İstanbul tüccarlarını çekiştiriyorlar Şuna düpedüz “ GIR,, rejimi desene.. Tüccarı bir düşünce aldı: “Acaba bizim işimiz ne ola dedi. Nisan ayına kadar kontenjanımız var... Bu kararname Kânunusanide tatbik edilmiye başlanacağına göre...,, , Serbest ithalât fle bu derece uygun |düşen buluşba hepimiz güldük... Yalnız /Macarı bir düşünce aldı. nında gezdirir. mi?. Ne yapacaksın... | — Acaba bizim işimiz ne olacak de- di? Nisan ayına kadar serbest mal s::- in kontenjanımız var... Bu ka- :::-::mw tatbik edilme- &e başlanacağına göre... Bu güzel haberi alanlar artık onun mülühazalarını dinleyecek halde değil- diler, bereket adamcağız lisan bilmi- yordu da endişelerini onlara söyleye- miyordu. Yoksa, — Memlekette refah artıyor. Artık jsenin künklerinin de sözü mü olur? di- ye bir cevap alacaktı. İ ŞAHTIN USULLERİ Macar pencereden, ufuklara kadar| uzanan Konya ovasına bakıyordu. — Türkiyeye her geldiğimde kendi- mi hayretlere kaptırmaklan menede - Miyorum. Her tarafı dolaştığım için se edebilirim, Dünyanın en bahtiyar milleti olduğunuza inanınız. diyor. İs- tikbalin Puissance denilen devletlerin- (den biri olacaksınız, artık bugün bile Avrupada Türkiyenin muvafakati ol - madan — herhangi bir karar verilemi- yor... Bütün bu işleri de 15 senede yaptı- nız. Sonra sözünü birden bire deği — Acaba, biliyor müsunuz? Şal Jetle herhangi bir ticari anlaşma yap' mı dedi? Kendisinin bizim Merkez Bankası di di. Yeni bir buhran: Kereste . fiatı gittikçe yükseliyor (Baştarafı | inci sayfada) |fiyatları yükseltiyorlar. metre mik'abı kereste getirilmiştir. / 7 .© kedarki büzı mâlk iortandl İstanbul kereste piyasasının ihtiya- | K SOE , ) İların b 3 cı olan 100 bin metre mik'abı kereste |pujuyor üzde otuz, yüzde otuz beş yerine piyasaya - sade 40 bin metre ç :nik'ıbıp.l(yereıîe Giüasiniü dbebill < Halbuki toptancının — normal kâr ormanlardan kereste/i ağaç kestiril- | yuıı.ie beş, yüzde yedi, haydi daha hüs uklli, bu. yönden Taslür, güşden gü 'ı-.unı_vcl sahibi olalım yüzde onu aşar ne eksilmesi, yani İstanbula ihtiyaca | '"*7: Perakendeci ise yüzde on beşg yetecek miktarda kereste sevketmeye kadar kâr edebilir. Bu iki - şekilde de — memleketinizle bütün dünyayı m—'jkayel imkân bulunamamasıdır. Bugün İstanbuldaki kereste stoku 10 bin metre mik'abını geçmemekte- dir. Bu miktar stok ise piyasayı asla tatmin edemiyecek derecede azdır. Keresleci esnafının mağazaları ke- restesizlik yüzünden tamamen boşal- mış bulunmaktadır. Halbuki Aanadoludan yeni mal ge- tirileceği de şimdilik kabil görünmedi- ğinden kereste buhranının daha da art- mast beklenmektedir. Bu mevzu etrafında bir kereste tüc- ,|carı şunları söylemiştir: — Kerestemiz kalmadı, paramız var, siparişimiz var, Yalnız bize keres- te veren yok, Hergün müracaat ediyo- ruz. uŞimdi kerestemiz yok, sonra ge- Tinn. cevabını alıyoruz. İşsizlik yüzün- den yanımızda çalışan bazı kimselere yol vermek — mecburiyetinde kaldık. Biz de baş boşuna oturuyoruz. Alâkadarlardan biri: — 1937 yılı başından sonra piyasa- ya kereste getirilmesi lâzımgelir. Fa- kat yeni mal geleceğini hiç ummuyo- rum. Eğer İstanbulan ihtiyacı olan ke- reste önümüzdeki sese içinde de temin edilemezse büsbütün müşkül vaziyete girilecektir; denektidir. Bir kısım kereste tüccarları ise: — Kış münasebetile inşaat nisbeten durmuştur. Bu surelte keresteye olan ihtiyacımız biraz hafiflemiştir. Yalnız | eldeki kereste bu, az ihtiyacı dahi kar-| şılayacak kadar değildir, kâyette bulunmaktadırlar. Diğer taraftan perakendeciler daha müşkül şartlar içinde bulunduklarını iddia etmektedirler. Bunlardan birisi yana yakıla şun ları söylemiştir: yolunda şi- — Kerestede ihtikâr vardır. Bunun sebeplerinden biri fabrikaların, piyasa- nn ihtiyacını tamamen temin edecek miktarda mal çıkaramamaları, diğeri de istihsal ettikleri keresteleri bazı tüc- carlara toptan satmalarıdır. İhtikâr malın tüccara satılışında de- ğil, tüccarın, perakendeci esnafa sat- tığındadır. Yani asıl ihtikâr - toptancı tüccarın perakendeci esnafa yaptığı sa- tışda göze çarpıyor. Bu kabil toptancı tüccarlardan ba- zıları ellerinde mevcut olan malı piya- saya arzetmemek suretile talebi arttı- yor, sonra talebin fazlalığı karşısında - İstanbul Belediyesi İlânları Senelik muhammen kirası 12 lira olan Edirnekapıda Nesilşah hatun ma- S hallesinin Sulukule caddesinde 28 No.lı kulei zemin: teslim tarihinden ili- baren 937 veya 938-939 seneleri mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üze- — re açık artırmaya konulmuş ise belli ihale gününde giren bulunmadıin - ticarette ihtikâr yok sayılır. Fakat bu |nisbetler aşıldığı takdirde — ihtıkârıl mevcut olduğu muhakkaktır. Bundan başka toptancı tüccarların kereste eb'adı üzerinde de yüzde onu bulan bir kârları vardır. Meselâ, fabrikadan, (18) milimetre kalınlık hesabile satın aldıkları keresı — teleri perakendeciye (20) — milimetre üzerinden satınaktadırlar - ki bahsettir — &im yüzde on kâr da buradan hasıl ol — maktadır. 4 Bu suretle toptancı tüccar kereste -, işinde yüzde (40) - yüzde (45) kâr © — diyor, demektir. Bunun bir sebebi, son zamanlarda kereste kesilmesinin menedilmesi ise !diğeı sebebi de muayyen ebaddaki mak — Jların muayyen toptancılara — satılı |binaenaleyh piyasada en küçük — vekas bet imkânlarının bırakılmamasıdır. O kadar ki paramızla mal alabildis ğimiz zaman kendimizi bahtiyar says — dığımız oluyor. R Çünkü arzu ettiğimiz ebadda keres te satan başka tüccar yoktur. j Şunu da söyliyeyim ki bu işin zarar — rı doğrudan doğruya perakendeci ee nafa değil, kereste üzerinde — işleyen sandıkçı vesair san'atkârlara dokun” — maktadır. ki, bunun da tesiri bin etice — zavallı abıcının sırtında hissolunuyös. Ankarada dün ku lik maçları Ankara 29 (Hususi) — Lik maç — larına bugün de devam edildi. İlk maç nkaragücü sahasında — Altınordu - — Çankaya arasında oldu. — Başl ngıçîq'“x_" Joyun mütevazin oldu. Sonraları Çan- — |kaya hâkimiyeti aldı. İki taraf da gol — yapamadı ve devre sıfır sıfıra berabere bitti: İkinci devrede Çankayalılar iki, — Altınordulular bir gol attılar. Ve maç 2 - 1 Çankayalıların galibiyetile bitti. İkinci maç Ankaragücü ile Genç-e |ler Birliği arasında yapılmıştır. Oyun çok sinirli bir hava — içinde — başladı. Vakit ilerledikçe oyun düzel. — di. İki taraf sayı yapamadan — birinci devre bitti. İkinci devrede Ankaragücü hâkimiyeti aldı. Oyun bir bire netices — İlendi. —h mağa başladı, herkes kulak kesildi. Ma | yektörümüz Salâhaddine iadei ziyaret cara ben tercümanlık yapıyor, hâdise- | maksadile geldiğini söyledim. O sözüne 'dan pazarlığa çevrilmiştir. Şartnamesi levazım müdürlüğünde görülebilir. |İstekliler 90 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 11/12/ ö yi anlatıyordum. Artik memlekete serbest mal gire- scek, deme ticaret açılıyor? Mardinli, | teknikçis ,daha âlimane söze karıştı. — Ben bunun böyle olacağını biliyor dum dedi. Hepimizin işlerinde geçen senelere nazaran yüzde yirmi beş ferah bk var, Ayni sözü Macar da teyit etti. Biz de yaptığımız hesaplarda geçen senelere nazaran vaziyetin yüzde 25 derecede inkişaf ettiğini rakamlarla tesbit ettik dedi. Mütalealar ilâve edildiği için sık sık kıraati kesilen Malatyalı Mehmet, hü- kümetin «genel ithalât rejimi» diye bir teşkilât kuracağını okuyordu ve bu teş kilâta da kısaca (G.İ. R.) ismi verildi- ğini söylüyordu. Adanalı yerinden kal tı, (G.İ. R.) ne demek, Mehmet dedi. — Şuna düpe düz (GİR) kararname | bir takın €e, cebimden bunu çıkarıyorum, ölçi? si desene... â şöyle devam etti: ht dünyanın en mühim iktısat verdiği ma; ll yatlarını arttırıveri- ir. dedi. Bütün iktısatçılar, | Yor, bu suretle ilk zamanlar ucuza s1- çi B okurlar, bilirler, fakat tatbik edemez-| dığı malların zararını çıkarıyor. Geçen- ler, Halbuki Şaht bildiği Iktısadi ka - nunlara yeni kanunlar katarak tatbi - katta dünyanın en büyük işlerini gör- ,müştür. Hitlerin sağ elidir. Onsuz Al- man ekonomisi ilerliyemez. Neler neler jmıyor? y'şleseylî Bulgaristanın ve Yunanista- ypun bütün mallarını alıyor, pazarlık et miyor, iyi fiyatlar veriyor. Tabif Bul- gar ve Yunanlılar iyi bir müşteri bul- dukları için fevkalâde memnun olarak mallarıni satıyorlar. Bilâhara bunların bedellerini ödemek icap ettiği zaman para çıkaramıyoruz, ben de size mâki- ne vereyim diyor. Tabif makineler ve- Fiyor, ikinci, üçüncü muamelelerle ve la Almanyayı bu ; devletlere bağladıktan sonra, kendi (lerde Yunanistandan aldığı tütünleri, yattan yüzde on beş daha aşağı satmış. ,Yunan tüccarları kendi tütünlerinin re kabeti karşısında apışıp kalmışlar... Şaht velhasıl yaman adamdır. Bari bi- zim künklere, borulara ilişmese... ... SON POSTAYA MUHABBET . “Anadoluda okuma zevki herhalde ar- tıyor. Anlaşılan bazı ufak istasyonlara gazete gelmiyor ki ufak çocuklar kom- partımanın önüne gelerek: — Okunmuş gazete varsa para ile alı rız diyorlar. Ben Son Postanın muharriri olmak sıfatile merak edip sordum. — Hangi gazeteyi istersin? 936 cuma günü saat 14 de Daimi Encünıîrıde bulunmalıdırlar, (B.) (I&lıo) Amsterdamda, Yunanlıların verdiği fi- y a x eei DAkllle ee ll lll Cd $ -- —— Çocuk bilâ tereddüt : — Son Posta, dedi, k — Bende başka gazeteler de var de dim. Bir de Son Posta v ar ama #nu sat mam. Ayağı çarıklı, yüzü yanmış, gömleği yartık köylü çocuğu, boynunu büktü; — Ben kahvede çırağım dedi. Hers kes Son Postayı okuyor. İçinde İtihat- çıları, Cemili yazıyormuş. İsterson ye- di buçuk kuruş vereyim... n Ben duyduğum hazzin - sevinciyle, çocuğa elimdeki okumadığım Soz Pos- tayı verirken, kariini, fazla para vere- — cek kadar tatmin eden gazetemle de ifti har ettim' Gaz lâmbasının altında, kı- rık, dökük bir köy kahvesinin okuyucularından, gece günı için çalışan, Son Postadaki ark ra bu mektupla bir minnet selâm: —önde- rir gibi oldum. Mustafa