l b TET YAT YA B Sayfa — Tekirdağlı“ _'—Hüseyin baş pehlivan oldu (Baştarafı 7 inci sayfada) Ti yan iki yaman rakip nihayet meydana çıkacaklardı. Fakat, sol eline beyaz bir mendil sarmış olan Mülâyim, seyirci- ler arasında, esvabile oturuyor, soyun- maya hiç te niyetli görünmüyordu. Ba- na evvelâ: — Ben, dedi, bugün güreşmem. Ha- kem heyeti haksızlık etti. Güreşleri kur'a çekmeden yaptı Hüseyin ben- den bir gün evvel güreşti. Bu yüzden © dün dinlendi, ve ben dün tam bir sa- &t güreştim. Binaenaleyh, ben de bir gün dinlenip öyle güreşeceğim ! Hakem heyeti, öonun bu itirazını da kabul edecek, ve dünkü güreşi bugüne bırakacaktı. Fakat az sonra Mülâyim Hivanlar meydana gelsinler! diye barbar kardı ve ; — Doktor çağırın! dedi. Ben dünkü güreşte sakatlandım. En aşağı on gün güreşemem. Bu sırada orta hakemi, olinde mega- fonla : — Tekirdağlı Hüseyin, Mü” im peh- livanlar ortaya gelsinler! diye barbar bağırıyordu. Nihayet Tekirdağlı, malüm peştema- |, Hine bürünmüş olarak, yaşalar, alkış - lar arasında mindere çıktı. Mülâyim, hem güreşe çıkmıyacağını, hem de bi- rinciliği bırakamıyacağımı söylüyordu. Bu vaziyel karşısında, hakem heyeti, bittabi, meydana çıkmayan pehlivanın mağlübiyetine karar vererek, Hüseyini birinci ilân etti ve : — Şimdi, dedi, Arif pehlivanla Ya- zımdünya Süleyman, ikincilik için tu- tuşacaklardır! Mülâyim, buna da itiraz etti. Ve i - kincil kendi hakkı olduğu kabul e- dilince, çekilip gitti. Fakat az sonra ge- ne onun sesini duyduk. Bu sefer de: — Ben bu halde de güreşeceğim ! Diyordu. Hakem heyeti, bu vaziyet karşısında, bilmem kaçıncı müsamaha- yı göstererek, ilk kararını bilftil bozdu, ve soyunup gelen Mülâyimle Tekirdağ- hyı minderde tutuşturdu. Güreşin onuncu dakikasında Mülâ- yim, minder dışma kaçtı, ve : — Siz, dedi, haksızlık yapıyorsunuz. Hattâ içinizde benim sakat olarak gü- reştiğime inanmıyanlar, korktuğuma hükmedenler bile var. Ben bu güreşe, bu halimde de devam edeceğim. Fakat bir doktorun, elimin hakikaten sakat olduğunu tesbit etmesini istiyorum. Mülâyimin bu isteği de yerine getiril di. Fakat gelen doktor Mülâyimin par- mağını muayene edince, güreşmesine mâni oldu. Doktor : — Bu adam bu halde güreşemez! di- yor, Mülâyim : olan hakem heyeti, şi orada kesmek mecburiyetinde kaldı. Bu vaziyet karşısında, hakem heyeti kereye ,bir karar verebilmek için mü: girişmeğe lüzüm gördü Ve o sıradı a, , Yarımdünya Süleymanla, Arif pehli- vanlar, üçüncülük için tutuştular. Ya- rımdünya, Molla Arifin sırtını beş da- kikada yere getirdi. Bu zamana kadar gene güneş batmış ve stadyomun projektörleri yakılmış, münakaşalar esnasında sahaya dolan seyirciler, minderin etrafını çevirmiş - lerdi. masına karar verildi. lip sayılması, dünyanın her tarafında tabit bir karar olamazdı. mundan bahsedenler oldu. Fakat Kara kaldeydi. Gene evvelce de tahmin et- kat bulunduğunu isbat etmek için gel- ggti eei , Nitekim tahmin ettiğimiz gibi pek makul davranarak, Dinarlı Mehmede karşı yaptığı gibi, sakat halde güreşe Çıkmaya ısrar etmedi. Bu suretle de bu güreşlerin birinel- liği, gene tahmin ettiğimiz gibi, Tekir- gağlı ile Mülâyim arasında, Mülâyimin aleyhine paylaşılmış oldu. Bugün yağlı güreşler yapılacaktır. Bugünkü güreşlere Mülâyim pehliva - yan girip girmiyeceği şüphelidir. Fakat yağlı güreşlere doktor müdahalesi u -|. sulden değildir. Yani bir pehlivan <«pes> demedikçe, onu kimse güreşten mene- ,demez, Bu itibarla Mülâyim bugün, güreşlere pekâlâ girebilir, ve rakibi Te- kirdağlıyla kozunu kat'i surette payla- şabilir. yetle muhtemel görüldüğüne nazaran, bugün saat !! de başlayacak olan yağ- h güreşlerin hayli heyecanlı, ve hayli “_Son Posta,,nın edebi tefrikası : (7 Yazanı Muazzez Tahsin Berkand |bim bir türlü sizin son sözünüzü söy- — Eğer birincilik Hüseyine verile- dağlı Hüseyin tutuşacaklardı. Yani bi- | cekse, güreşten vazgeçmem! diye tut- lerine aylardan beri meydan oku- | turuyordu. Bu vaziyet karşısında, muhtemel bir kazanım mesuliyetini sırtlayamıyacak bittabi doktorun, yani fennin sözüne itaat etmek ve güre- Bu müsabakayı müteakıp stadyomun gişesi yanındaki odaya çekilen hakem heyeti, münakaşaya girişti. Ve netice- de, Tekirdağlının hükmen birinci sayıl- Rakip, her ne bahaneyle olursa ol - sun, sahadan çekilen bir pehlivanın ga- cari bir kaideydi. Ve bu yüzdendir ki, Hüseyinin birinci sayılmasından daha Dün Stadyomda Tekirdağlı Hüseyi- nin Kara Ali ile de güreştirilmesi lüzu- Ali, evvelce de yazdığımız gibi, sakat tiğimiz gibi, köyünden buraya, güreş- mek için değil, korkmadığını, fakat sa- Vatman dövmeyimarifet sanan mahküm oldu Bir genç bir tramvayın vatmanını, bir başka tramvayın da biletçisini dövdüğü için hem hapis yatacak, hem de para cezası verecek Dün 3 üncü ceza” mahkemesinde bir dövme davası görülmüştür. Şikâ- yetçi, tramvay bilet — memurlarından Ahmet ve vatman Mustafa idi. Suçlu, Muzülfer Tünlüde Y2 yaşlarinde' bir e damdı. Davacı ve suçlunun hüviyetleri tes- bit edildikten sonra hâkim — vatman Mustafaya sordu: — Şikâyetiniz nedir? Anlatınız. — Dün 52 numaralı Yedikule - Sir- keci arabasını kullanarak Beyazıttan Aksaraya doğru iniyordum. Lâleli ca- seler ayakta duruyordu. Bu zat halkı yararak, bazı yolcuları sağa — sola dü- şürerek tramvayın ortasına kadar gel- di. Kendisine yolcuları rahatsız etme- mesini rica ettim. Bu ricam — üzerine derhal hiddetlenerek karnıma iki yum- ruk vurdu. Bunu müteakıp başıma yumruklar indirmeğe başladı. Kendimi kaybettim. Bayılmışım. — Biraz sonra kendime geldim. Tramvay durmuş. Ve mütecavizi yakalamışlar. Hakkında şikâyetçi olduğumu zabıtaya bildirdim, Şahitlerin hüviyetlerini tesbit ve ara- bayı sevketmek üzere başkp bir bilet- , |ginin gönderilmesi için seyrü sefer ya- izım saat kadar teahhür etti. Celbedilen şahitler Muzafferin bi- letçiyi dövdüğünü söylediler. Doktor raporu okundu. Rapor münderecatına nazaran Ahmedin bir haftada iyi ola- dım. Kendisine istasyona duramıyacağımı söyledim. Bu sözüm üzerine derhal üzerime gelmeden ğu ve cezal ehliyeti olduğu anlaşıldı. Hâkim Muzaffere söz verdi. Suçlu kendisini şu şekilde müdafaa etti: — Benim yakama sarıldılar. Ken- meme imkân olmadığı için yoluma de- ::ı..mhnwk;ğîüâna Mh""y'_' vam ettim. mi isterim. Eğer mümkün değilse ce- Mütecaviz Muzaffer tramvaydan |zanın tecilini dilerim. atladıktan sonra Beyazıt istikametine Dinlenen şahitlerin sarih ifadeleri giden 79 numaralı Aksaray - Harbiye| Ve rapor münderecatile suç sabit oldu- arabasına binmiş ve orada da bilet me- ğundan Muzafferin 26 gün hapsine 4 muru Ahmedi dövmüştür. Ahmet hâ-İlira ağır para cezasına mahkümiyetine diseyi şu şekilde anlattı: 200 kuruş mahkeme masrafını ödeme- — Tramvay dolu idi. Bir çok kim-İsine ve derhal tevkifine karar verildi. ni olmak için derhal tramvayı durdur- dum. Bu esnada mütecaviz tramvay- dan atladı ve kaçtı. Kendisini takip et- gürültülü olacağı kanaatindeyim. le tehir edilen lik maçları üzerine bir SS , , Stlim Tevlik | çok klüplerimiz bugün hususi oyunlar Birincilik kemeri yapacaklardır. Beşiktaş, Vefa B takım- Eminönü Halkevi, birinci gelen peh- | ları saat on ikide Şeref sahasında kar- Jivana kıymetli bir kemer hediye et-| şılaşacaklardır. meyi kararlaştırmıştır. Bu kemer, muh Galatasaray, İstanbulspor A takım- telif boğumlardan mürekkep olacaktır. | yarı da ayni sahada husult bir karşılaş, . ğ di n gn rşılaş Her sene mağlüp pehlivan tarafından ma yapacaklardır. galip pehlivana devredilecek olan bu Tei Akemerin boğumlarına her sene, tarih| Bu müsabakaya saat ikide başlana- Kkazıtılacak, ve kazanan pehlivanın adı | caktır. grazılacaktır. Beşiktaş, Vefa A takımları da saat üç Bıglıkl futbol -lçhl'l buçukta husust bir oyun yapacaklar- Serbest güreş müsabakaları dolayısi- | dır. la bir dans edeceğim İsşmet, akşamdan- | mes'udum bilemezsin. Parmağımdaki beri yalvarıp duruyor, ona içim acıdı.|altın halka da olmasa gene ölümlere — Bu acımak iyi bir alâmet mi? kadar senin sevgini kalbimde yaşata- — Bilâkis, fena alâmet. Acırsam hiç |cağıma yemin ediyorum. Dudakları - nın ateşini ver Muallâ.. benim Mual » lâm... Kulağındaki uğultu, birdenbire du- ran bir çağlıyan gibi, susup da her ta- rafı derin bir sessizlik kaplayınca göz- sevemem... — Bayan Muallâ, bu gece sizden tekrar son bir cevab istiyeceğim; kal- lediğinize inanmak istemiyor, — Feridunun seni benden de kıs -|boşluğunu unutacak kadar mes'uddu, kanabileceğini düşündüm Bedia. O -| Bedia pembe bir - tül bulutu içinde nun çok kışkanç olduğunu anlıyordum |bir hayal gibi ele avuca sığmıyor, bir ve kaç zamandır, senin saadetin namı- | gruptan ötekisine giderek heyecanla na, senden uzaklaşmağa çalışıyordum. |konuşuyordu. Ve onun bu bahtiyarlığı Şimdi sonaylarda sana niçin çok çok | Muallâyi yedi kat köklere çıkmış gibi yaklaşmadığımı anladın mı yavrum? (neş'e ve sevinç içine boğuyordu. — Halbuki ben cidden son sözümü söyledim. Yalvarırım size, artık bu u- nutulmuş meseleyi tekrar açmayın. — Niçin? — Size kaç defa söyledim: Ben eve lenmiyeceğim, — Güzelliğinizin böyle kendi ken- lerini açtı ve etrafını görmeğe çalıştı. Neredeyim? Ağaçlar ve su nerede? Adadaki bahçemizi hangi el ortadan sildi? Ekrem ne oldu? Ve birden, ta canının kökünden ge- len bir çılgın kahkaha ile büfeye koş- tu: İki ince çocuk kolu Muallânın boy- nunu bir çenber gibi dolamış, bir ö - pücük yağmuru yanaklarını göz yaş- larile ıslatmıştı: — Fena teyze, fena Muallâ.. seni : hiç sevmiyorum attık. Feridunu bu kadar bayağı mt buluyorsun sen? Ye- min et bana, bundan sonra küçük kı- zını eskisi gibi seveceğine, onu eskisi gibi sıcak şefkatinle doluyacağına ye - min et. — Muallâ, bir bol daha iç! Hayır İsmet, beni tekrar dansa sürüklemek istiyorsan — yanılıyorsun. Bırak misafirlerime lâzım olduğu gibi ikram edeyim. Benim kayın ana ol - duğunu ve kızını gelin eden bir anaya bu kadar çılgınlık yakışmıyacağını v- nutma! İsmet de taşkın bir gülüşle güldü: — Senin analığına ve kayın analı - ğina bayılsınlar... Bunu söylerken ay- naya baktın mt bir kere? Bu akşam öy- O gece yatağına yattığı vakit Mu -İle güzel ve gençsin ki senin ancak yir- allâ kendi kendisine soruyordu: — Yaoksa ben Feridundan Bediayı |lirim ben. Bu siyah elbise sana çok ya-|cennet diyarı idi. mi beş yaşında olduğuna yemin edebi- kıskanıyor muyum? Onu elimden a »|raşmış ve yüzüne büsbütün genç bir lacağı için Feriduna düşman mı ola -| mana vermiş. İlk defa zavallı Sadiye|lağında bu havaya karışan boğuk ve cağım ? * _Mı_uılli bu — gece — hayatının SEAET T UA vi acıyorum bu gece, Sana öyle hayran gözlerle bakıyor ki... —< ğ — Sahi, bu gecenin şerefine onun- KÖ n SO D aa dine, dah üstünden koparılmamış kıy- metli bir çiçek gibi solmasına nasıl ra- z oluyorsunuz? — Bir bol veriniz.. bir daha.. bir da- hal — Ne oldun Muallâ> K - — Niçin? mu neş'eliyim Be - ni gramofondan yükselen hârikulâde dimiıîşnDıhÇ:k iyi ya, senin saadetin- havanın dalgalarına bırakarak başdön- e na kadar mes'ad öldüğümu zödler- dürücü bir valse kaptırmıştı. mek istiyorum. Gözünün önünde, «Mavi Tuna» ile| ... Fazla içiyorsun teyzeciğim, ya - beraber akan bir su geçiyor ve kendisi|nakların pembe pembe olmuş ve çıl - bu suyun üzerinde, ayaklarını dokun- | dırtıcı bir güzellikle parlamışsın, fa - durmadan, eteklerini açarak uçuyordu. | kaş hasta olursun diye korkuyorum. Artık bu dünyada değildi, başka bir| —.. Hasta mı? Merak etme küçü - âlemde yaşıyordu. Burası güzel bir ğüm.. biliyorsun ya içkiye dayanırım. — Bayan Muallâ, bir fokstrot! — Peki, fakat gramofona şen bir plâk koyunuz... Çok dönmek istiyo - Ağaçlar.. ağaçlar.. sular... Ve ku - tatlı bir ses: — Muallâ.. sevgili.. hep beraber,|'"ra- hep ikimiz, hep yalnız... gece ne (Arkası var) bi K bi b e K e Bi aN İKi a S İkinciteşrin 1 , firimiz dün ! Ankrradan geldi Cuma gecesi Ankaradan hareket & miş olan muhterem misafirimiz Yü göslavya Başvekili Dr. M, Stoyadilif viç, refikası ve maiyetile birlikte & öğleden sonra Haydarpaşaya vüsıl * muşlardır. İstasyonda askeri ve mül erkân misafirimizi karşılamışlardır. * tasyon Yugoslav ve Türk bayrakla! süslenmiştir.Müzikâ ve askeri kıt'alaf bir polis müfrezesi selâm resmini ” etmiştir. Dr. Stoyadinoviç ve maiy# kendilerine tahsis edilen motörle Fi tanbula geçtikten sonra, bir müdü Perapalasta istirahat etmişler ve bu” müteakıp bazı camileri ve Kapahıçar? yı gezmişlerdir. Daha birkaç gün rimizde kalacak olan dost Başvekil, & gece Şehir Operetine gitmiş, Maski operetinin ilk temsilinde hazır bult muştur, Misafirlerimiz tiyatroya girdi vakit tiyatro halkının çok çoşkun ve $ mimi tezahüratı ile karşılaşmışlardı 'Türk tiyatrosunun bu kadar az bir * manda tekâmülü misafirimizin takdi lerini mucip olmuş ve hayran y Şehir Tiyatrosuna iblâğını bilhassa ca etmiştir. Doktor Milan Stoyadimi viç tiyatrodan sonra refikaları ve mf yetlerile Park Otelinde Belgrat elçim” Haydar Oktay tarafından verilen husl si yemekte bulunmuşlardır. Yugoslavya gazetelerinin neşriyat' Belgrat, 31 (A.A.) — Avala Ajan bildiriyor: Sabah gazeteleri gibi ak$ gazeteleri de baş sayfalarımı ve diği sayfalarının mühim bir kısmını Dt Stoyadinoviçin Ankara seyahatine 4 Türk - Yugoslav dostluğunun ve itö fakının muazzam tezahürlerine mektedirler. Pravda gazetesi demektedir ki : «Türkiye ile Yugoslavyanın, mentf” atleri arasındaki iştirak sulhün teçi” lâtlandırılmasına Tmühim surette yaf”| dım etmektedir. Bu mesele Dr. Stoyadinoviç ile bütün Türk # mamdarları arasında tam bir mutabi” kat mevcut bulunmaktadır. YugoslaY” ya Başbakanı, bu ziyaret münasebetif” le, Türkiyede her sahada vücude miş olan büyük terakkileri mü etmek fırsatını bulmuştur. Mutlak intizam içinde önümüzden geçen ordusu bütün sulh dostları üzerindi memhnuniyet vorici ve tatmin edici bi intiba uyandırmıştır. Bu katışık #f manlarda, kıymetli Türk ordusu Bel kanlardaki kardeşleri ile birlikte, türlü mütecavize karşı müdafaaya tah” sis edilmiş bulunmaktadır.» Pravda gazetesi ayrıca Atatürküf beyanatını tam olarak neşretmekte, Df Stoyadinoviçin — Ankarada geç;rıâg günlerin tafsilâtını vermekte ve Ti gazetelerinin neşriyatını da bildir tedir. Samupravda gazetesi ise demektedi ki : «Türk gazetelerinde Dr. Stoyadinir viçin ziyareti kadar hararetli bir HÜT nü kabule mazhar olan ziyaret' az rülmüştür. Filhakika Dr. Stoyadinı çin bu ziyareti dünya sulhü bakımi!f | dan ve hassaten Balkanların sulhü bf? kımından çok büyük bir ehemmi; halz bulunmaktadır. Doktor StoyadiBi” viçin siyasi temasları ile, Türk arkadaf” ları ile birlikte, şimdiye kadar Bal Antantı çerçevesi içine girmemiş ©' devletin bu antanta girmesini koııyw tırmak için çalışacağı da bedihidir.» Yunan Gazetelerinin Neşriyatı Atina, 31 (A.A.) — Gazeteler M Stoyadinoviç'in Ankara — seyahatini” yalnız Türk - Yugoslav mü: dostça olduğunu değil, belki yakt? Şarkta sulhun zımanını teşkil eef Balkan Antantının - salâbetini mekte olduğunu yazmaktadırlar. Bulgar parası düşürülmüyor Sofya, 31 (A.A.) — Finans Bi kanı tasarruf günü dolayısile Md g bir nutukta demiştir ki: ” Bugün iyileşmiş — olan ekonJ n şerait her türlü devalüasyon ıoh, rini bertaraf etmiş olduğu için, İl“: met, levanın kiymetini muhafaza " —